31 Mayıs 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Borç alınan para ile - İmar yapılamaz Yazan: Muhittin Birgen deriz, Fakat, söylenildiğine göre bu beş t milyön lira, İstanbula hediye olarak ve- ; rilecek değildir. Bu beş milyön lirayı İs- tanbul hükümete borclanacak ve sonra “da onu faizi ile birlikte ödiyecekmiş. Eğer ben Şehir Metlisinin azasından vafık rey vermezdim. Çünkü — insanlar gibi şehirler de, faizle para alıp bunu sü- Be, ümrana sarfedecek olurlarsa neticede bunun büyük zararlarını görürler. Fa- kir yaşamak, İstanbul gibi, yama yama üstüne bir kıyafet içinde örtünmeğe ça- lışmak, borç para âlıp yol açmıya mürec- cahtır. Çünkü, borç para demek, yarının | kazancını bugünden ele geçirmek demek- MK tir. Eğer alacağımız borcu mahsul verici bir işde kullanacak değilsek, bundan, in- Banlar gibi, şehirler de mutlaka zarar e- derler. Çünkü, çünkü bu nevi boörç bu- günü muvakkaten belki canlandırır, fa- kat, yarını mutlaka tahrib eder ve çö- h: 'Osmanlı imparatorluğunun merkezi olan bu şehir; borç para alıp bunu müs- mir olmıyan işlere sarfetmenin bir im- paratorluğu yıkmakta nasıl âmil olduğu- t nü pekâlâ bilir. Osmanlı ımparatorluğu— nu yıkan borç, İstanbul şehrini, hiç ol- mazsa maliye bakımından, daha kolay yıkar. Eğer alınacak parayı İstanbul i- marına sarfedecekse, yani yol yapacak, yeni kaldırım döşiyecek, yahud ucuz as- “ faltla bugünkü parkelerin ayıblarını ör- “tecekse, sakın bunu yapmasın bu parayı ne alsın, ne de sarfetsin. Bu işleri borcla ' yapacak olan İstanbul şehri, çok sürmez, mutlaka iflâs eder. i . * Borç para ancak mahsul verecek işler- ' de kullanıldığı zaman hayır verir. Gün- DÜ lük ihtiyaçların tesiri altında ve sırf is- tihlâk maksadile yapılan borçlar gayet fena borçlardır. Bu, gayet mühim bir ik- tısad kaidesidir. Sırf bü kaidenin mükte- w zası olaraktır ki istihlâk kooperatifcili- | — ğinin ana kanunlarından biri'de bakkal- ' ların ve kasabların yaptıklarının aksine olarak, ortaklara kredi vermemektir. Bundan beş sene kadar evvel mutad içti- malarından birini yapan Enternasyonal Kooperatifler İttihadı, bu meselenin ik- kikini ruznamesinin başına koymuştu. Bütün içtimaf iktısad mütehassısları, is- tihlâk için borclanmanın şiddetle aley- hinde bulundular ve bu enternasyonal l kooperatif kanunu, kanun olarak muha- faza edilmekte devam etti. Öt Bunun gibi İstanbul şehri de eğer borç İ _ | para alıp yol açacaksa, eğer şehirci Pros- D tun plânı borçla tatbike başlanacaksa, ya- ; zıktır, bu işle beyhude uğraşmıyalım, Bu- gün yaptığımızı yarın tamir edemiyecek olduktan sonra neden doölayı masraf ya- palım? Eğer böyle değil de, İstanbul şeh- ri bu para ile, şehri, gerek belediye ve gerek halk bakımından iktısaden yük- seltecek şeyler yapacaksa, yani sermaye- yi mahsul verecek “işlerde kullanacaksa » zaman bir diyeceğimiz yoktur. * Devletin misali gözümüzün önünde du- ruyor: Ön altı milyon İngiliz liralık bir Wt kredi aldı; fakat, bunu kazanç getirecek, mahsul verecek işlerde kullanacak. Es- kiden Osmanlı imparatorluğu büyük pa- ralar istikraz eder, bununla yalnız me- mur aylıkları ile yüklü olan büdeesinin açıklarını kapardı. Halbuki Türkiye Cum- huriyeti böyle yapmıyor, aklı başında bir devlet gibi, krediyi işde kullanmıya hazırlanıyor. İstanbul şehri de böyle yapmalıdır. Borç para alıp yol yapmakta fayda yok- tur. Yarını bugünden yemek sadece he- Babsızlık ve müsriflik olur. Bundan ferd olarak ta, şehir olarak ta kat'iyen ictinab BU etmeliyiz. Devlet bize para verecek yer- de Akay idaresini versin; Elektrik şirke- tini şehre teslim etsin. Bunlar yardımdır; bunlar için şehir istediği kadar taahhüde girebilir ve istediği kadar borclanıc. Bun- ——— —— çire ——— di F aa . P- ” 1 ——— —— çe Hadişel e aabdieei — —w — A —— ——— — — a— ö ç y Hü AU ga ü öf — Ö eee e v ll $N —a | ükümet İstanbula beş milyon lira verecekmiş! Teşekkür e-| olsaydım, böyle bir istikraza karşı mu- tısadcılar tarafından bir kere daha ted- SON POSTA Resimli Makale : — Muvaffakiyet iltifata tâbidir.. — gömnür ve beni teşv!k ederdı Birbirinden ayırd Edilemiyen ikiz Yıldızlar Resim, bir genç kızın aynadan akse - den hayalini göstermiyor. Bu ikizler, Hollywoodun yeni bulduğu, daha doğ - rTüsu sinema yıldızı Bebe Daniels'in mey- dana çıkardığı genç ve güzel iki yeni artisttir. Birbirlerine o kadar çok ben - zerler ki, birbirlerinden ayırd etmek, bir cebir muadelesini halletmek kadar güç- tür. Şimdi ikizlerin hayatını canlandıra- cak olan yeni bir filmde ikisi de başrolü oynamağa hazırlanıyorlar. ları veremeyip te devlet bize borç para verecek olursa İstanbul valisi, yahud, İs- tanbul belediyesi bunu almamalıdır. Me- ğer ki bu parayı, mahsul verecek bir işde kullanmanın ve borcu kazanarak öde- menin yolunu bulmuş öolsun. Ortada böy- le bir şey olmadığına göre, devletten da- hi olsa, borç para alıp imar işine giriş- mek hatadır. Bugün imar edelim derken şeyri yarın iflâsa sevketmiş oluruz! On beşinci asrın dâhi ressamı Rafaele kendisini muvatfa- kiyete götüren kuvveti nereden aldığını sormuşlardı, an - nemden cevabını verdi ve şöyle izah etti: — Beş altı yaşında bir çocukken hayvan resimleri yap - mıya çalışırdım. Bunlar tabii ikişer, üçer çizgiden ibaretti. Fakat annem bunları gerçekten Tesimmiş gibi beğenir vakit sabıt olmuş karakteri tasavvur Önünüze getirilen «Muvaffakiyet iltifata tâbidir» cümlesi doğruluğu her bir hükmün ifadesidir. Mütemadiyen beğenilmeme karşısında azmi inkisara uğramamış insan edilemiyeceği gibi, teşvik göre göre daha iyisini yapmıya çalışmıyacak adam da tasavvur edilemez. bir eseri fenadır diyerek atmıya, eksik- liğini göstermek her zaman için müreccahtır. Teşvik et- mekten usanmayınız, neticede mutlaka memnun olursunuz. Hergün bir fıkra Senaverleri mi, semaverleri mi? Adamın biri bir istida yazmış. İsti- danın altına «senaverleri» kelimesini koyduktan sonra iİmzasımı aimiş, ve istidayı götürüp bulunduğu — şehrin mutasarrıfına vermiş. Mulasarrıf, o- kuması, yazması kıt bir adammış. İs- tidayı okuduktan sonra: — Â birader, demiş, şu istidayı yaz- dın güzel, fakat altına manasız bir tâ- bir koymuşsun. — Ajfedersiniz, bir yanlışlık.. — Hem de ne büyük yanlışlık. Kemterleri denilir ama, sedmnaverleri denilmez. Hem onun da imlâsını bil- miyorsun! Semaver nunla değil, SÖOÖZ ARASINDA “Mükemmel kadın,, Heykelinin Güzel modeli mimle yazılır. 2700 sene evvel Yapılan bir hırsızlık Mısırda Sakkarab miıntakasında 2700 sene evveline aid bir mezar bulunmuş - tur. Mezarm kapısında hiyeroğlif ile ya « zılmış şöyle bir levha vardır: «— Benim kabrime dokunmıya kim ce- Baret ederse onun hakkında Allahın a - dalet divanında şikâyette bulunacağım ve boynunu bir kaz boynu gibi kecpart - mâyı temin edeceğim.» ' Fakat anlaşılıyor ki bu tehdide rağ - men 2700 sene evvel de mevcud olan hır- sızlar mezarı açıp eski Mısır âdetlerine göre içine konulmuş olan mücevherleri çalmaktan geri durmamışlardır. Fakat ne olur ne olmaz düşüncesile daha ev - vel mezarın kapısındaki yazıları alçı ile kapatmışlardır. Samandan ipek çorap yapılıyor Almanyada yeni dört senelik iktısadi bir plânın tatbiki neticesinde samandan ipek çorabları yapılmıya — başlanmıştır. Berlin civarmda bulunan bir fabrika yün Resmini gördüğünüz genç kadın E dinburgludur ve şimdi Glaskov impa ratorluk sergisinde teşhir edilen (Mü kemmel kadın) heykeline modellik etmiş- tir. Gerçeklen mükemmel bir kadın, de- ğil mi? Sahnede rahibe olan kadın hakikaten manastıra giriyar Amerikalı revü yıldızlarından Pilis Stanley rahibe olmaya karar vermiş - tir. Sahnede, oyun icabı rahibe rolleri yapan 23 yaşlarında — ve güzelliği ile meşhur olan yıldız, yalancıktan bürün- düğü rahibe elbiselerini o kadar be - nimsemiş ki nihayet, bilfill rahi - beliğe heveı etmiştir kan bır nevi sun'i ipeği kullınırıh ipekli Sözün Kısası —i 74 ve İ7 yaşlarında İki katil ... * azeteler geçenlerde ölümle Bİ' ticelenen iki facia kaydettilefi Birincisi İstanbulda oldu, faili 17 yaşılt da bir çocuktur, ikincisi Bursa eivarın“f işlendi. Bunu yapanın yaşı ise 14 dür. l Üç beş ay evvel hocasına karşı gelP haylâzdan bahsetmişlerdi, biraz sonra çak çekmek cür'etini gösteren hayd namzedinin hikâyesini anlattılar, şi tokatla başlıyan yolun bıçak çekme mef* halesini atlattıktan sonra ölümde nihâ” yet bulan sonu üzerindeyiz. Aile terbiyesinde noksan, sokaktaj na örnek, kulaktan ağza intikal ) cümle. Haydud filmi ve dövüş manzzıu'!îl’ı birer birer sayılabilir: — Asıl,kabahat kimin? sualine kat'l 4 yetle verilebilecek cevabı bulmak gü$ î vak'adır, deyip geçmiyelim, sari ha:—ta tür. MA Terbiye sistemimizi gözden geçırğf tek vak'a ile başlar, önü en güç a.lmaf*ıî manevi sahada tecelli edenidir. g mecburiyeti — karşısındayız, münf * — İlk terbiye beşikte başlar, cümlesi mazinindir, 20 inci asır terbiye başlanı * gıcını çocuğun ana karnına düşmesindei “J evvelki zamana aldı. | Almanyada her genç kızın beledîî' dairesine gitmeden evvel husust kampd uğrıyarak ev idaresi ve çocuk bakımi öğrenip bir şahadetname almasını emrt” den kanun bugün sadece Cermen topfi” ğında nafizdir. yarın bütün dünya içlik bir model olacaktır Fakat anne ve ev terbiye sısteminde lİf 1 İi başlangıçtır, sokak, arkadaş, muhıt merhale ifade eder, son kısmın e mektebde buluruz. Müstakbel anneyi düğün evinden evtt | | staja yollıyan Alman, sokak oyununu Y“' sak ederek hoca idaresinde çocuk bah | açan İngiliz, üç yaşından itibaren DM | bebeklere kitabsız yuva açan Âmer ! ayrı ayrı birer tedkik mevzüüdurlar. —— Sözün kısası: Yeni bir anne ve çoqglı | terbiyesi yaratmak, vasıtalarını da Kur” maki mecburiyetindeyiz, bizde hiç h“i yok demek insafsızlık olur, fakat YOk muş gibi işe başlamak: ihtiyatın ba gelir. Bi j Sındırgıda mahkemeye int'kal eden bir hâdise —— İ Sındırgı (Husust) — Ziraat bankâsi memuru Ziya Durmüş yanında me muavini Halil Kavas olduğu halde sın” dırgı zirat kooperatif idare I-u:yııetmâenL Salâhaddinin dükkânına giderek karaf defterini istemiştir. Salâhaddinin bü ç sülsüz talebe itirazı üzerine Zİ” Durmuşla aralarında şiddetli bir nakâşa olmuştur,. Hâdisenin banka memurunun K”:i; mürselden getirdiği Hüseyin adındâ il* rinin kooperatif kâtibliğinden çık&’ masına karar verilmesinden ılerı diği söylenmektedir. Hâdise adllî'm intikal etmiştir. Kastamonuda dilenci çogald' Kastamonu (Hususi) — Son gün! ler” ; de vilâyet sokaklarında dilenen n;:' kimsedizler pek çoğalmıştır. BU Ka -; şehrin bazı semtlerinde o kadar ço K turlar ki sokaktan gelip geçenlerı etmektedirler. Bunun önüne geçi ancak bir âcizler. evinin a mümkün olduğundan halk beıedıyfâğ sür'atle bir âcizler evi açıp bü çd“'j hemcinslerimize bir melca temin mesini beklemektedirler. ____../.3 TAKViM Muhittin Birgen ve ınmandan elde edilen ıellıloidden çı- | çorablar yapmaktadır. 13554 İSTER İNAN, İSTER İNANMA! c -i Peeep lli g Halk Partisi memleket hesabına en hayırlı işlerinden Bir arkadaş tedkik etmiş, başmakalesinde şunu tavsiye z 1938 L birini daha yaparak emri altında bulunan yarım milyon li- | ediyor: SALI ' rayı büyük bır sanatoryom yapılmasına tahsis etti. Ve — Sanatoryomları ayni zamanda mekteb haline getir - "GÜNE BZ p M teşebbüsü neticelendirmeyi de Kızılayın himmetine bıraktı. | meli. Hasta olanlar buralara müracaat etsinler, sanatör - B Rebıı.ilâlnr DBi Fakat memleketin ihtiyacı o kadar fazladır ki ne kadar | yom tedavisinin ne demek olduğunu öğrensinler, evlarinde 8. | D. 8; 46 büyük olursa olsun bir değil, iki sanatoryom da bü ihtiyacı | kendi kendilerini tedavi etsinler, diyor. : :â 1 2) ”| karşılıyamaz. Daha fazlasını kurmak ise maddeten şimdi- Artık bir hasfanın bu nasihati dinliyerek kendi kendini Yatn BE lik mümkün değil. O halde ne yapmalı? tedavi edebileceğine: S irmen : P: ğ s. |D.fs. |D. Üs. | D. S- | GEE İSTER İNAN, İSTER İNANMA! e. |4 (sls|sle| —) :| 5İ , AA bi (* ) İz Çi |izlis| 11 l s | sa J1 DA

Bu sayıdan diğer sayfalar: