14 Temmuz 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

14 Temmuz 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ç © Evinenü i rum? “ damın evinde pansiyoner olduğu oda- mazsin diye de üzüldük dediler. “içeri girdiği genç, yakışıklı delikanlı ile| » kendi âleminde bir hali vardı. “ nün çizgilerini, onun dolgun dudakla- (eiiti YE İKİNCİ | m, zg Zi ceden çeviren: Neyyir aMEmNr 3 Hermion, aynadaki genç, r defa daha süzdü. karmakarışık oda- enleri | ya alt kata n odasını z giylli, orts turmuş yazı yazıyordu rola! demiye kalma- Te i son katında pi hizla o kizım, hi dı, Miz Hermion yazıhâneye uzandı. emu e aldi yavrum, kağan devire... ğın mektubla iki ki- Birinci Mis Her- one nda “kendisine taksi çağırmak- dü, hiç oralı olmadı. Baba, eği- lip kâğıdlarını topladı, Koltuğuna geçe miyeceğ! için yandaki iskemleye ilişive- Teyim dedi. Pantalonu çikolataya bulan- dı. Çünkü, eline geçeni bu odaya saçmak birinci Mis Hermion'un âdetiydi. Bir gin evvel de çikolata kutusunu O iskemie- nin üstüre atıvermişti. Telefonu birakıp © ta babasının o halini görünce gülmekten © katıldı: — Olur şey değilsin babacığım! Otur- mak içini buldun buldun da burasını m © buldun? Bırak şimdi onu, sonra temiz- ersin; bak, ben geç kaliyorum. — Anlaşıldı, gene bozuk paran yok. Acaba beni de kendin gibi sık e mi biniyor sanıyorsun? Ne lanmışsın. Ne ö gene . Bir akşamtık ol- sun benimle evde kalsan ne olur yav- — Geçen akşam kaldim ya... Oh benim şeker babacığım şu mantomu da lütlen tutuver de... Allaha ısmarladık. Gene ev yerinden oynuyormuş gibi bir patırtı. Kapılar kapandı. Birinci Mis Her- mion evli arkadaşlarından birinin dave- tine gitti, İkinci Mis Hermion da ayni akşam, ev- Hi bir arkadaşına davetliydi. Taksiden in- » Merdivenleri ağır ağır çıktı. Kapıyı çalmadı. Çünkü çalıp ta bekliyen başka bir davetli, genç, yakışıklı bir delikanlı vardı. İçeriye onunla girdiler. Ev sahibleri ikisini birden karşıladılar. Hermiona: — Çağırdık ama geceleri yalnız çık- Sonra onu öbür misafirlerle ve birlikte ırdılar, Simon! — Hermion! Bi r içmez misin Hermiom! — Hayır, mersi, daha içki tatmadım. Ev sahibi karı koca zaten pek saygı duydukları genç kıza büsbütün takdirle baktılar. Sonra bu eşsiz kıza uymıyanı Yar mi diye, hepsi de kibar ailelerden se- misafirlerini endişe ile gözden — Anlaşıldı gene bozuk paran yok! altın gibi bir kızdı, Konuşmasında, dan- setmesinde, solrada oturuşunda genç kız- lara mahsus öyle sevimli bir çekingenlik, öyle tatlı bir şenlik vardır ki hayran olma dık kimse kalmadı. Hele genç Simon » tanıdığı serbest, züppe, hoppa kızların) &.. oninsin Öm birine benzemediği için - onu adetâ in- sahların üstünde bir mahlük saydı. Çeki nerek dans teklif etti, utanarak konuşt Ayrtılacakları vakit te: «Size evinize ka- dar arkadaşlık edeyim» demek için can attığı halde diyemedi. Bereket ev sahibi- ne... O: — Simoncuğum, Hermion da sizin ta- rafta oluruyor. Yalnız başına dönemez. Sen götürür müsün? dedi de, bu bulun- maz fırsatın kaçmasına mâni oldu. Oto- mobilde şuradan buradan konuştular. Hermlon'un evine gelince delikanlıyı nasılsa bir cesaret geldi: — Sizi arasıra ziyaret etmeme müsaa- de eder misiniz? diye kekeledi. * Bilmem bu sevimli ikinci Mis Hermi- onun birinci Mis Hermiondan başkası ol- madığını söylersem ne dersiniz? Eğer aklınıza bir mucizenin onu birdenbire değiştirip bu hâle koyduğu geldiyse he- men ertesi günkü vak'ayı anlatayım da şübheniz yatışsıtı. O gün baba, kizile biraz ciddi konuş- maya karar miştir — Yavrucuğum, dedi, yirmi yaşına gir- din. Biraz ağır başlı olmaya çalış, Aklın, fikrin hep eğlencede... Halbuki artık ev- lenme çağında sayılırsın. Bu halinle seni kim alır? Doğru... Kabahat biraz da be- nim, Annen küçükken öldü diye seni faz- İkinci Mis Hermion doğrusu gerçekten | İ Son Ponta'nm edebi tefrik: 20) BABA- (YAZAN Feriha bütün genclerle olduğu gibi 'Halidle olan münasebetinde de arala- rına geniş bir mesafe koyuyor, ve ona bir anne şefkati ile hitab ediyor. ona da çocuğu imiş gibi muamele ediyordu. Aralarında bulunduğu zamanlarda bile onlardan uzak, onlara yabancı ve “ Tıbkı suyun içine düşmüş bir taş uz gibi idi. Bir parça bile onlarla rişmayordu. Tanıştıkları gündenberi Halidi nel “eden bir tek düşünce vardı: Fi © Kerihay yı umulmaz bir inadla düşünü- yordu. © Gece bülün dedikoduların hilâfında olarak metresile değil, Ermeni bir ma- sında elektriği söndürüp yatağına w- zandığı zaman odasının karanlığı jçin- de Ferihayı düşünüyordu. Onun gözlerini, onun ince vücudü- rını ve Sfenks alnı gibi şahsiyetini için - de saklıyan alnını düşünüyordu. su la'şımarttım ama sen de gün günden iyi olacağına hoppalaşıyorsun. OĞUL AD DERVİŞ SUAD DERVİŞ | Maltepede bir köşkte bu yeşil gözlü. kadının yaşamakta bulunması, evet Ferihanın dünyada mevcud olması o- nun geceleri uykusunu kaçırmağa kâ- fi geliyordu. Onunla hiçbir münasebeti yoktu ve belli idi ki Feriha onunla hiçbir münâ- sebet yapmağı bir an bile düşünmiye- cek, Ferihanın bütün bu gibi şeylerden hevesini almış, böyle şeylere iştihası kalmamış uslu bir hali var... Ölen kocasına hâlâ sadıktır! bilir nedir?... o Onlar geleli yirmi dakika kâdar ol- muştu, Feriha bu gürültü içinden siy- rılmak için bir bahane düşünüyordu. Onları işgal eder görünmeden ve niha- yet bu bahaneyi buldu. Ve Halid henüz ona bir söz söyleme- ğe vakit bulmadan, onunla bir muha- vereye girişemeden evvel ayağü kalk- maş: — Çocuklar size bir çay hazırlata- Kim bile mi Kızından cevab çıkmayınca içine şübhe geldi.. Acaba birdenbire ağır söylemişti, sesini büsbütün tatlılaştırdı: — Hakkım yok mu yavrum? Genç kız birdenbire bir kahkaha ata- Da r sen ne de güzel konferans ve- | »m babacığım. İnsan dünyaya Ve kalktı, kapiyı eşarrrki» diye kapa- yıp, odasına çıktı. Beş dakikâ sonra yuka- rıdan dans havaları geliyordu. Aşağıda © baba, başımı ellerinin içine almış düşünü- yordu. Bu kızın böyle olması için ne yap- mış, neyi esirgemişti? Mürebbiyeler mi tutmamıştı? En iyi mektebierde mi okut- mamıştı? Köle gibi çalışip her istediğini yerine mi getirmemişti? Cemiyet içirde ri bir mevkii olan çalışkan bir babanın böyle âvâte, züppe bir kızı olsu? Ah bari aklı kısa, yüreği yufka, bekârlik canma yetmiş bir delikanlı çıksa da... Na- file o bile böylesini zör isterdi. * Aradan üç gün geşti. Simondan (Her- mion) a bir telefon. İkinci fırsatı bekle- mekten bezen delikanlı, sevdiği genç kızı şehrin en kibar gazinosuna çağırıyordu. Bu davete giden Mis Hermion gene ikin cisi idi. Yani o şımarık, gürültücü kıza hiç benzemiyen ağır başlı, çekingen, naz- lı, nazik kızcaj . O kadar ki bu davet- lerin daha üçüncüsünde Simon ona — Hermion, dedi seni nasıl sevdiğim: n sonuna kadar da böyle seveceğim. a yüz elli lira alı- yorum. Çok bir şey değil ama mühendis- liğin önü açıktır. Senin için canla başla çalışırım. Benimle evlenir ml — Ben de seni seviyorum Simon, lenirim ama önce babamdan izin alma- lısın, ev- * Delikanlı betnen ertesi gün «ya rodds- dilirsem» diye bin korku geçirerek genç kızı babasından istemeye koştu, Artuk babanın sevincini görmeyin. İki erkek her mesele üstünde tam tertib anlaştık- ları sırada Mis Hermion üst kattaki oda- sından indi. Ne öyle pek gürültü ile ne ia ) . | de pek ağır ağır... Neş'esi aşikârdı, tekat delice d Oda kapısını hızla fakat gü- ültüsüz açtı ve kendisini çılgınca seven iki erkeğin yanına koştu. Bu giren ne bi- rinei, he de ikinci Mis Hermiondu. İkisi- nin birbirine karışarak yarattığı yeni ve ikisinden de sev bir mahlüktu, Bu, daima böyledir. Babalar kızla bir cebhesini, delikanlılar sevdiklerinin öbür cebhesini görürler. Bu iki çehhe birleştikten sonra ortaya çıkan yepyeni genç kadını tanımak ta kocaya düşer, YARINKİ NÜSHAMIZDA: Sarışın kadın Çeviren: İsmet Hulüsi yım! diye içeri girmişti. O içeti girer girimez Cahide; — Oh, şükürler olsun! diye gülmeğe başlamıştı, Ablanın yanında bir mek- teb çocuğu gibi oluyorum. Onun bir mekteb müdürü gibi bir hali var, değil Çok nazik, çok müsamahakâr a- — A, öyle söyleme! diyordu. Onu pek admir& ediyorum. Ne gentille ka- dın ama toute a fait, şeker... Halid içini çekti: — Ben kendisinin hayranıyım, dedi. Nimet: — Alnında ne serenite var, diyordu. Sakın alelâde insan deği, bir «Saintes... Yüzünün bütün çizgilerin- de «Bautö, «Couçgur», «İndulgence» İve «Toute a fait eharmante» bir kadın. Ekrem biraz Cahidenin fikrindeydi: — Doğrusu ben de rahat nefes al- dım, diyordu. Havası ağır bir insan. Hüsameddin müdafaa etli: —iNe yapsın.. bizimle berâber az- sm, saçma söylesin, gürültü edip, ba- ğırıp çağırsın mı?..-O zaman da genç görünmek için hoppalık yapıyor,'diye tenkid ederdin, Halid atıldı; — İhtiyar değil yal, — Hayır. fakat zannederim ötuzu- nu biraz geçmiş olmalı, Leylâ, Güler'e sordu; PARFÖMÜ ile GÖTY-Ruju ve COTY Pudrasını tavsiye ediyor Yazın insan kendini daha kolaylıkla üşütür! Nezle Başağrısı Kırıklık Dikkat Ediniz. | Bu ilk tehlike alâmetlerini görür görmez derhal NEVROZiN Almak lâzımdır. NEVROZİN soğuk algınlığının fena âkıbetler doğurmasına mani olmakla beraber bütün ızlırabları da dindirir. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. İsmine dikkat, taklidlerinden sakınınız, ve Nevrozin yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz. — Kırk iki yaşında var diyorsun, de- gil mi? Bütün erkekler hep bir ağızdan iti- raz ettiler: — Müınkün mü?... Olmıyacak şey söylüyorsumuz.. ancak yirmi; sekiz ile otuz iki arasında varsa Var.., Güler'in yüzü kızarmıştı: — Ablam kırk iki yaşında vardır, dedi. Kendisi de saklamaz. İsterseniz döndüğü zaman kendisine soralım. Tekinalp: — Doğrusu birçok yirmi yaşındaki genç kizlara tercih edilecek kadar taz6 ve güzel; dedi. Cemil: — Benim annem kırk ikisinde, Fe- riha hanım onun pekâlâ kızı olabilir. Diye ilâve etti. Halid onun gittiği tarafa bakiyordu. — Hari | bir kadın; diye İmurıldandı. İnsan dürt beş kere görse â- şık olmaktan kendini alamıyacak... ü yuzun başında otu- taşı almıştı. üzerine çıkmış olan bir ğın üstüne hiddetle fıriat- ti Fatma: — Bu Feriha hanımın aleyhinde bir şey diye güldü. Senin ihtiyar kadınla- Ta karşı olan zâfın meşhurdur. Bu Fe- riha hanımın lehinde bir söz değil, Güler gülüyordu. Halid; — Bu ihtiyarlara âşıklığı da nere- den çıkardınız? diyordu. Tekinalp: — Dünya biliyor, diyordu, meşhur. sun. Zaten bizi onun için evine çağır- riyorsun yal — Hem de ön dişleri altınmış. — Canım bizim pansiyonun madamı 0... — Seninle Beyazıd yangın kulesi- nin dibinde kavga ediyormuş... Dört gün seni orada beklemiş. — Kadına aylığı vermemiştim iki ay. Gece o uyuduktan sonra geliyor- dum. Sabahleyin daha o uyanmadan sokağa uğruyordum. Beni evde yaka- ıyamayımca fakülteye gelmiş, Cemil: — Te'vil ediyorsun ama nafile, dedi. Yurdda bile herkesin ağzında bu hikâ- ye, Sen ihtiyar bir kadın seviyormus- sun, Ekrem: — Hem de ön dişleri altından. Halid omuzlarını silkti: — Öyle de olsa ne olur? dedi, İçiniz- de nişanlım mu var. sevgilim mi?... Yoksa birinize aşk, sadakat mi vâdet- tim? Bırakın kafamı rahat... Kırk beş yaşında imiş; ön dişleri altınmış... Oh. oh, benim kabulüm. gönül kimi sever- se güzel odur. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: