10 Eylül 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

10 Eylül 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| İ 10 Eylâl L ASKERLİK SAHİSLERİ | SUN FPUSLA — Asker gözüile veni ve müstakil Hatay devleti Hatayın istiklâline kavuşması dünya sulhü için neden lâzımdı? Yazan: Dünyanın hemen her tarafında, millet- ler-arası birçok meseleler kördüğüm 0- lurken, doğu Akdenizde eski ve çetin bir meselenin Türk dehası ve Türk azim ve Büclle çözüldüğünü ve bundan genc, dinç yeni ve müstakil bir Türk öevleti- nin doğduğunu görüyoruz: Hatay. Hatay Türk davası haklı ve yerinde idi. Fakat, onün bugün bütün Türklü- Hün göğsünü kabartan kurtuluşu kolay olmadı; tamam yirmi sene süren uzun ve çetin bir mücadelede birçok Türk can ve kanı sarfetmek Jâzım geldi. Hele şu son iki senede, ne kadar helecanlı ve he- yecanlı günler geçirmiştik! Öyle anlar olmuştu ki her şey göze alınmış ve alın- mak lâzım gelmişti. Fakat Hatayın niha- yet hürriyet ve istiklâline kavuşması ile, bütün o acı ve çetin günlerin tarihe gö- mMülen hatırası Türk milleti bu- gün yalnız derin bir haz ve inşirah duy- maktadır. Fakat Hatayın kurtuluş ve istiklâlini yalnız Türklük için bir zafer ve bir ka- zanç telâkki etmek, bu ulu esere _vıln_ıı bir cebheden bakmak demek olacağı için onun hakikt ve yüksek kıymetini azaltır ve bu sebeble hatalı olurdu. Filvaki Hatayda ekseriyet Türklerde- dir. Azlığı teşkil eden cemaatlerden, A- Tevilerin, başka bir islâm mezheb ve tü- rikatinde olan, Türklerden başka bir şey olmadıklarına zaten ne kendilerinin ve ne de başkalarının bir şübhesi yoktur. Arabes konuşan diğer islâm Hataylılara gelince, bunların da çoğu-ya Arablâşmış veya melez 'Türklerdir. Zaten, bütün Su- riyede halis Arab kanlı bir alle bulmak güçtür. Bu itibarla görüyoruz ki Suf-i?re etnografi bakımından Hatayın istiklâlile bir şey kaybetmiş değildir. Coğrafya cihetile de, Hatay cenub ve- ya doğuya değil, şimale tâbi ve racidir. Şimale doğru akan suları takib eden Ha- tabil muvasala ve irtibat yolları zaten bu hıttayı şimale yani Türkiyeye bağlamaktadır. Mevcud yegâne — demir- yolunun İskenderunu gene çimale, Tür- kiye topraklarına bağladığına ve 20 se- nedenberi bu vaziyetin değişmediğine ve değiştirilmemesine esaslı bir lüzum gö- rülmediğine bakılırsa, Iktısad bakımm- dan da bura hinterlândının şimalde bu- Tanduğu anlaşılır. Filhakika İskenderun, Konya, Aksaray ve Kayseri dolaylarının ve Toros silsilesi ile bunun uzanışı Han- zır dağının cenub ve kalan bütün cenub ve doğu eenub Anadolunun ; en yakın ve yegâne tabif iskelesidir. Mersin Merası, cenuba karşı açık ol- duğu gibi fazla kum dolayısile sığlıktır. İskelerin uzağı açığında demirlemek mecburiyetinde bulunan gemilerin, yük- lenip boşalması, bilhassa cenüb rüzgâr- ları estiği zaman, güçtür. Onun için Mer- sin hiçbir zaman İskenderunun yerine geçememiş ve onun işini yapamamıştır. Bu hakikati ve İskenderünun, 1912 de Mersine trcihan, bütün Genub ve doğu cenub Anadolunun bir Himanı olarak in- şaya başlanmasının sebebini daha iyi an- lamak için, her ikisinin Osmanlı devle- Hine bağlı bulunduğu bir zamana, 1910- 11 senelerine aid olan şu birkaç istatis- tik rakamına bakmak kifayet eder: İdhalâtı İhracalı Altın T. lirasi Altın T. lirası Mersinin 75.000 72.000 İskenderunun - 1.750.000 6.600.000 Bunlara göre, İskenderunu Türkiyeden ayırmak ve onu Suriyeye vermek yalnız etnografik ve ceoğrafik bakımlardan de- Bil, ayni zamanda iktısadi ve ticari zaru- retlerden dolayı büyük bir hata ve bir | cürüm olur ve İskenderunu atâlete mah- küm etmek ve Türkiyeyi, cenub suların- | da en tabil bir limanından mahrum kıl- maktan başka bir şey ifade etmezdi. Suriyenin müdafaasına gelince, bu hu- susta Hatayın mühim bir rolü olmadığı- nı ve olmıyacağını anlamak için onun şimalden Hatay yolile değil hemen dai- ma Haleb üzerinden istilâya uğradığını gösteren eski ve yeni tarihe bir göz gez- dirmek yeter. Fakat, bilâkis, cenubi Ana- dolunun istilâ kapısı Hataydadır; Çu- kurovaya en kolay ve kestirme buradan inilir, Demek askeri ve sevkulceyşi za- Türetler bile Hatayı cenubu değil, şima- le bağlamaktadır. Hülâsa, her ne cihetten bakılırsa, Ha- tayın Suriye ile tabii rabıtalarının ya mefkud veya pek zayıf olmasına - karşı bu hıttanın bizzat varlığının ve her ba- kımdan inkişafının, onun ancak şimale bağlı olması ile kaim olduğu aşikâr gö- rülür, Buna rağmen, Türkiye, emperya- Hist ihtiraslar beslemediği ve datma yal- nız ahidlere sadık kalmayı istediği için, Hatay meselesinde sadece 1921 Ankara ve 24 temmuz 1923 Lozan anlaşma ve muahedeleri mucibince, bu ülkenin hür- riyet ve istiklâlini istemek ve temin et- mekle iktifa etmiş ve bu suretle dünya harışına ve dolny_:ıîle imsaniyete muhak- kak büyük hizmet ederek yeni bir siyast olgunluk ve siyasi fazilet misali göster- miştir. Fakat, Türk Hatay davasının, ko- lay olmamakla beraber netice itibarile, silâh ve cebir kullanmaya hacet kalmak- sızın bu kadar güzel ve tatlı bir halle ik- tiran etmesi bile onun ne kadar haklı olduğnu isbat eder. Biz bunları, şübhesiz eski dostlarımız ve kıymetli komşularımız - Süriyelileri, Hatayın müstakil bir -devlet olması ile bir şey kaybetmediklerine ilma için de- ğil sırf bazı hakikatleri tesbil etmiş ol- mak için yazıyoruz. Filhakika, Suriyenin kendi hakiki menfaatlerini herkesten iyi idrak etmesi ve onün müdafaa ve se- Jâmetinin ancak kuvvetli bir Türk dost- luğuna bağlı olduğunu herkesten iyi he- sab etmesi icab eder. Akıl ve mantık yo- lu, Fransayı, Hatay davasında, nihayet haklı olan Türkiye ile ayak uydurmaya ve iki devlet arasında Ankarada, 4 tem- müz 1938 de, imzalanan yeni bir dostluk muahedesile onun kıymetli dostluğunu kaâzanarak yakın doğuda yeni bir barış temeli daha atmıya nasıl sevkettiyse ay- ni his, mantık ve menfaatlerin Suriyeyi de şimal “Türk — komşusile, — za - ten kararlaşan ayni şekildeki dostluk muahedesini pek yakında imzaya teşvik edeceklerine eminiz. Görülüyor ki Hatay, müstakil hir dev- let olarak daha dünyaya doğarken mil- letler arası barış işinde mühim bir âmil olmaya başlamıştır. Almanyanın kuv- vetlenmesi, Avusturyayı ilhakı, küçük İ itilâfın gevşemesi ve bilhassa Orta Avru- pa siyasetinde Yugoslavyanın — elinden kaçması ile çok şeyler kaybeden Fransa, Hatay meselesinde nihayet makul yolu tutmakla, Türkiye ile beraber daha bir General H. Emir Erkilet çok şey kazandı. Filvaki, Fransa, Kanuni birinci Süleymanın hükümdarlığı zama- nındanberi Türkiye ile ilk dostluk müna- sebetleri tesis eden milletlerden biri idi ve Anadolu İstiklâl mücadelemizde, Tür- kiye Büyük Meclisi hükümeti Ve ilk ev- vel münasebet ve müzakerede bulunan devletlerden hiri gene o oldu. Bu itibarla enun dostluğunun bizim için hususi bir kıymeti olmamak mümkün değildir. Dost İngiltereye gelince, yaşlı omuz- larında taşıdığı binbir çeşid ağır mes'u- liyetler arasında Filistinin ömu şiddetle meşgul ettiği ve dünya yüzündeki var- hığını ve geniş müstemlekelerini koru- mak ve dünya barışını kurtarmak yolun- | da onun en hummalı bir mesai sarfettiği bu sırada, Hatay düğümünün mes'ud bir hal tarzına iktiran etmesi ve bu suretle doğu Akdenizde meşgul olabileceği me- selelerden birinin eksilmesi bittabi onun için bir kazançtır. Fakat müstakil Türk Hatayın İngilter bakrmından kıymeti yalnız bu kadarla kalmaz. Doğu Akdeni- zin müdafassında, Kıbrıs - Hayfa - Port- sald sisteminin İskenderun ile nasıl ik- İmale muhtaç olduğunu ve bu sistemin, İbilhassa Kıbrısın İskenderun cihetinden nası! arkadan vurulabileceğini anlamak için bir kere haritaya bakmak ve Kıbrı- sa yalnız 200 ve Portsaide 800 Kmn. lik bir |mesafde bulunan İskenderunun dünya- İyan en büyük donanmasını içine Tahatça alabilecek büyük bir sığınak olabileceği, ni hatırlamak kifayet eder. Nihayet do- gu Akdenizde, böyle bir limanın emin bir dost elinde bulunmasınıt bir harb halinde, bilhassa İngiltere için, ne kadar kıymetli olabileceği izaha muhtaç de- ğgildir. Bugünkü Türkiye, milletler arası dos- tane, dürüst ve kuvvetli politikası — ile Moskova, Londra, Paris ve Elkahireye kadar uzanan, ve diğer dilletlerin hiç bl- rini hariç bırakmıyan, barış için çok kıy- metli dostluklar tesis etmiş olduğu gibi Balkan ve Sâdâbâd ittifak ve muahede- lerile de Belgraddan Kâbile ve Bağdad üzerinden Elriyad - (İbnissuud —Arab krallığının yani Necdin merkezi) - © kadar ulaşan sahada müstesna bir itibar sahibidir. O, Milletler arası bu yüksek mevkiine bir talih eseri olarak değil, hiçbir tecavüz hissi olmaksızın kuvvetli ordusuna dayanan açık ve yük- sek siyasetinin bir hakkı ve bir teabı ola- rak çıkmıştır. Bugün, Suriye ile Türkiye arasında ve eski Türk Hatay diyarında müstakil bir Türk devletinin mes'ud ku- Tulüşu ve yakın şarkta ve doğu Akdeniz- de sükün ve barışın bu hâdise ile bir kat | daha emniyet altına alınabilmesi de ayni yüksek devlet siyasetinin yeni bir veri- midir. Hülâsa, Türkiye, bugün dostluğu ara- nan ve kendisine güvenilen yepyeni ve larımızın ve cenub eski — dostlarımızın, bambaşka bir devlettir. Suriyeli komşu- kendi hesablarına, düşebilecekleri en bü- yük bir hata bugünkü Türkiyeyi eski Os- manlı imparatorluğuna benzetmek olur- du. Halbuki bu köhne ve yeni kurumlar arasında uçurumdan fazla bir fark var- dır. Bu sebeble Suriye yeni, kuvyetli Türkiyenin nüfuzlarından yalnız istifa- de edebilir ve bu hususta İstical etmesi tavsiye olunabilir. H. Emir Erkilet semaesadenecEKAANAEĞELAAERETUERRARLALERA NN Bir motör bir sandalı batırdı l ambarına âid Kırat motörü, dün Gazi köprüsü yanında, içinde üç yolcu bulanan Tahtabaş iskelesine 4id Aziz idare - sindeki 3045 numaralı sandala çÇarparak kıç tarafını parçalamış ve sandalı — batırmıştır. Bu sırada denize dökülen sandal yolcuları etraftan yetişenler tarafından kurtarılmış ve insanca zayiat olmamıştır. Deniz Ticareti Müdürlüğü, büdise trafında tdhkikata baş - Jamıştır. Türk genci h ön safta O Kampta plânörlerle indirdiler. Otomobillerden indiğimiz za- man Bay Fuad Bulca sabahtanberi mi - safirlerine gösterdiği sonsuz nezaketi ve misafirperverliğile gene bizi yanına al- di. Binaları gezdiriyor. Binaların bir ta - nesi erkek talebelere mahsus koğuşlar... Üstüste yataklı, temiz battaniyeli, temiz duvarlı, beyaz dolaplı yatakhaneler... Dı- şarıda mükemmel duş ve lâvabo tesisatı. İçeride karanlık uçuşları talim etmek için salonlar, Genç kızlara mahsus tek yataklı ko - Buşlarda gene duşları ve lâvabolarile mü- kemmel paviyonlar, Yemek salonunda akşam yemeğini bü- yük bir neş'e içinde yiyoruz. Şair Beh - çet Kemal bütün davetlilerin hayranlık hislerine tercüman olan güzel bir nutuk söylüyor ve havacılığa aki bir şiirini oku- yor. Türkkuşu öğretmenlerinden Bayan Na- ciye Toros güzel bir hitabe ile buna mu- kabele ediyor. Yemekten sonra bizi bir başka salona geçirdiler. Kampin geçen seneki vaziye- tini gösteren bir film seyrettik. Bu filmi gördüğümüz çok iyi oldu. Çünkü şimdi bu kampta bir sene içinde yapılmış olan | meotini daha iyi anlıyoruz. Bir sene evvel burada görülen bir kaç öğretmen, bir kaç genç, bir kaç çadır ve sekiz on plânör- den ibaretmiş. Halbuki şimdi elektrik te- sisatları mükemmel, betondan yapılmış binalarile mükemimel bir mekteb, birbi- rinden kavi ve zinde kızlı, erkekli bir talebe ordusu, mükemmel bir öğretmen kadrosu ve sahasında tip tip plânör ve tayyareleri olan muazzam bir- teşekkül görünüyor. Bize burada her konuştuğumuz talebe, her temas ettiğimiz insan bu işi başar -1 tesisatın kıymetini ve başarılan işin ..i makta Hava Kurumu Başkanı Fuad Bul- eanın, Türkkuşu umum müdürü hava yarbayı Osman Nuri Baykalın ve Türk kadınlığının kendisile iftihar ettiği baş- öğretmen Sabiha Gökçenin, nihayet bü- tün öğretmen heyetinin gayretlerini bü- yük bir minnetle tekrarlıyorlar, - “İnönü,, kampında neler gördüm? Herkeste aynı kanaat var! Tiblıi_ıııı kampında Sabiha Gökçene karşı büyük bir sevgi ve bağlılık i besleniyor: Genç kızlar «o bize kahramanlıkta nümune oldukça kendi İ izinde yürüyen bir çok Türk kızları daha yetişecektir» diyorlar. Biraz evvel bizi tepelere götürmüş olan otomobiller tekrar tayyare meydanına ASA avacılıkta da gelecek! muvaffakiyetli bir iniş Bu işlerle alâkadar olanlardan birin « den şu malümeti aldım. Bundan üç sene evvel iki plânörle işe başlamış olan Türkkuşunun bugün 24 başlangıç plânürü, 24 tekâmül plânörü, 23 akrobasi plânörü 12 çift kumandalı akrobasi plânörü, 5 rökor plânörü vardır, Ve bu sene giren talebe adedi 143 tür. Fakat bazıları şu veya bu sebebden do« Jayı kamptan ayrıldıkları için şimdi mev. cud talebe adedi 111 dir. Bu talebelerin yedisi kızdır. Geçen sene talebe olan üç genç kız da şimdi öğretmen kadrosuna dahildir. Bir ara öğretmen namzedi Bayan Mu -, zaflerle konuştum. Kalbi başöğretmen Sa! biha Gökçene karşı sonsuz bir sevgi ve' hayranlıkla dolu: — O bize bir nümune oldu. Göklerin kapısını Türk kadınma ilk açan odur. O bize kahramanlıkta nümune oldukça da- ha kendi izinde yürüyen bir çok Türli kızları yetişecektir, diyor. Bayan Naciye Toros ve Bayan Sema « hat ta onun gibi, mesleklerine ve başöğ- retmenleri Sabiha Güökçene karşı de « rin bağlılıkları var. , En büyük emelleri asker! tayyarecilik; — Fakat şimdiki hakde de asker tayı - lırız, diyorlar ve bununla iftihar duyu « yorlar. * Sabah gençlerin okuduğu marşlarla u- yandık, kahvaltıdan sonra hemen sahâ- ya çıktık ve talebelerin gündelik mesal- lerini seyrettik... Genç kızların yılmadan, çocuk denile- cek yaştaki delikanlıların çekinmeden yaptıkları talimleri seyrettik. İnce kanadlı plânörleri içinde sessiz, sessiz göklerde dolaşan gürbüz çocukla » rımızı iftiharla seyrettik... Ve onların ne büyük bir şevk ve sevgi ile çalıştıklarını gördükçe Bay Fuad Bul- canın şu sözünü hatırladık: — Türk gencinde havacılığa karşı bü- yük ve fıtri bir istidad görüyoruz. , Bu sözlerle Bay Fuad Bulca ne Türk » kuşu talebelerine karşı duyduğu tevec -İ cühün tesirile bir mübalâfa yapmıştır, ne de onları teşvik edici bir' söz söyle miştir. (Devamı 10 ncu sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: