17 Eylül 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

17 Eylül 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MENTÇ asKeRe STT | Hergün Ne konuşlîıî;r—? Yazan: Muhittin Birgen ünyanın iki büyük devlet adamı, başbaşa verip uzun uzun görüğ tüler. Acaba ne konuştular? Acaba, ko- nuşmalarının hududu nerelere kadar git- ti? Anlaştılar mı? Anlağacaklar mı? An- laşmalarının hududları nereye kadar ge- nişliyebilir Şu dakikada, bütün dünya- nıh merak ettiği şey budur; hiç şüphesiz, bu merak uzun müddet devam etmiye - cek ve bir iki gün zarfında bir çok şey ö iz. Hepsini öğrenecek miyiz? tır. Onlar konuşurlarken kapıları sımsıkı kapadılar. Bunun için, merakımızı bü - günden izale edebilmek için önümüz - deki açık duran tek bir kapı var: Fara- ziye ve tahmin kapısı. Bu kapıdan girmeğe çalışalım. * Tedkik ettiğin bir meselede hakik mesele üzerinde ne kadar görüş zav reddüde uğrıyacağın için gayeni eldi hatırdan çıkarma. Bir kere konuşulan şeylerin hududunu tayin etmek lâzım. Zannediyoruz ki bu hudud dar değildir ve sade Südet me- selesinin muhtariyet ve istiklâl hudud - ları ile mahdud görünmüyor. Bunun a- lâmetleri: 1 — Henlein Almanyaya iltihaktan bahsediyor ve Karlsbad programını orta- dan kaldırmış bulunuyor. 2 — İngiliz başvekili de Londraya dö- nerken orada Fransız başvekiline ran - devu veriyor ve hükümet âzasını içtimaa çağırıyor. 9 — Etraftan sızan haberler arasında, bu mülükattan sonra umumi bir Avru- pa anlaşmasına doğru yollar açılması ih- timallerinden bahsediliyor, Benlein'in iltihaktan bahsetmesi boş bir şey değildir. Bu yeni iddia pazarlık maksadile ortaya atılmış olabileceği gibi Südet meselesini toptan halletmeğe ma- tuf bir Alman siyasetinin de eseri olabi- lir. İngiliz başvekili salihiyetsiz. insan değildir. Eğer Hitler tekliflerinin hudu- du geniş olmasaydı İngiliz başvekili da- ha orada iken kendisile anlaşır ve Lon- dradaki nalara lüzum görmezdi. U - mumi bir Avrupa anlaşması yollarının açılması ihtimalleri de gösterir ki konuş- ma hududu genlştir; çönkü dar bir hudud içinde Hitler dargın rolünü elden bırak- maz. Şu halde bu üç alâmete bakarak ko - nuşma hududunun geniş olduğuna hük- medebiliriz. * Bu hududun sade Südetlerin muhtari- yet veya istiklâli, Almanyaya ilhakları Mmevzuu ile mukayyed olmadığına da e- Miniz, Amiral Horti Almanyaya beyhu- de gitmiş ve eli boş dönmüş değildir. Mâ- car matbuatının son zamanlardaki dilleri gösterir ki Südetlerle birlikte Macarlar da bahiş mevzuu olacaktır, Zaten Çekos- lovakyanın bütün ekalliyetleri Südetler- le birleşmiş bulunuyorlar, Onlar da ayni hakları istiyorlar ve onlarla birlikte mü- cadele ediyorlar. Vuruşmalar sade Südet mıntakalarında değil, Macar mıntakala - rında da cereyan ediyor. Şu halde iki büyük devlet adamı aralarında hiç ol - mazsa Macarları da konuşmuşlardır. Macarlar da konuşulursa diğerleri bir | tarafa da bırakılabilir mi? Hayır, Slo - vaklar da haklarını isterler ve Lehler de boş durmazlar: Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar! İste, bu tahlil neticesinde ilk hanilede konuşulan Mmevzuun hududunu tayin e- debiliriz: Berchtesgaden'de mevzu Südet meselesi değildir; bütün Çekoslovakya meselesi diplomasi masasının izerine ko- nulmuş bulunuyor. Halledilecek te bu meseledir! * Anlaşma bu hadde kadar gidebilir mi? Gidebilirse bu, ne gibi şartlara bağlıdırz? Bir de bu suallere cevab verelim: Anlaşma bu hadde kadar gidebilir; e- ğer İngiltere isterse! O zaman bütün Çe- koslovakyanın varlığı bahsi ortaya ko - nacak ve Versailles (Versay) muahede- &i de, Almanyanın garb hududları ve ko- lonileri müstesna, ortadan kâmilen kalk- mış bulunacaktır. Ancak, bu kadar geniş anlaşmanın tamamen tahakkuk edebil- mesi zamana muhtaçltır. ve bu zaman zarfında da Südet vaziyeti bugünkü ha- linde kalamaz. O zaman muvakkat bir (Devama 10 ncu sayfada) la, fakat bu takdirde vakit kaybedeceğin, şaşıracağın, te - a Kumda iğne bulunmaz.. z varmak istersen o i varsa hepsini top- Önümüze çıkan ayıklıyarak en bas haya düşmüş olan ona göre davran. len — kaçıracağını da mekliğimiz için yegâne meseleyi en doğru şekilde halledebil - çare bu meseleyi pürüzlerinden it şekline getirmektir. Kumluk bir sa- bir iğnenin bulunmıyacağını hatırla ve SOÖZ ARASINDA Banygyoda Kendi kendine Yıkanan köpek Bu köpeğin dünyanın en akıllı hay- vanı olduğu iddia edilmekte ve zekâ- sına bir misal olmak üzere, banyoya girerek kendi kendisini yıkaması gös- terilmektedir. Garib bir yarış Londrada, şehrin en kalabalık ve sey- rüseferi güç olan noktasından, Sandey Ekspres gazetesinin bulunduğu yere ka- dar olan sahada ayni evsafta, fakat biri hızlı, diğeri yavaş giden iki taksi otomo- bili, bir atlet, bir de bisikletli arasında mfüsabaka yapılmıştır. Maksad, bu kala- balık sahada hangisinin daha evvel mev'ud yere geleceğini tesbittir. Netice- de bisikletli bu müsabakayı 6 dakika 35 saniyede, atlet 7 dakika 40 saniyede, ağır Lgiden taksi 9 dakika 34 saniyede, hızlı giden taksi de 10 dakikada katetmişler- dir. 1 kadın otomobilde doğurdu Viyananın Meidling mıntakası ci - varında 18 yaşında bir kadın birden - bire doğum ağrılarına tutulmuş ve e- vine gitmek için bir otomobile bin - miştir. Kadımn yolda giderken otomo - bil içinde bir kız çocuk dünyaya getir- mistir. İSTER Sanayi Birliğinde bütün çorap fabrikatörlerinin iştiraki ile yapılmış olan toplantılar esnasında: “Avrupadan örgü, bür de dikiş, boya ve ütü Mütehassısı gelirtmiye karar verildi. Şu halde şimdiye kadar memlekette ütü -mütehassısı yoktu demektir, giydiği gün içinde bunun için yırtılıyordu, demektir, her ailenin büdcesinde mühim yer tutan çorap masrafı bunun için ha- vaya gidiyordu, €emektir. Yanlış yolun neresinden dönülse kârdır, denilir. Senelerce İSTER ! Hergün bir fıkra Ayıplıyacaklardı Fena piyesler yazan bir muharrir, : piyesi oynandığı gece bir dostuna lo- ©a davetiyesi göndermişti. Dostu ti « yatroya gelmemiş, loca boş kalmıştı. j — Muharrir ertesi gün, dostunun e- ; vine gitti: — Dün gece tiyatroya gelmedin, lo- $ can boş kaldı? — Sebedi şu: Gelseydim ayıplana - Ü caktım. — Neye, locada bedava oturuyorsun j| diye mi? $ — Hayır, piyesi alkışlasaydım, halk, | ? bir şey anlamıyor, diye beni ayıplıya- İ caktı Eğer alkışlamasaydım sen, ne İ kaba adam, kendisine loca verdim, öyle olduğu halde piyesimi alkışlamı- yor diye beni ayıplıyacaktın., İyisi mi Yüzmeyi Kolaylaştıran Yeni bir âlet Mevsimi görünürde geçmiş olmakla beraber, ayaklara takılan bu yelkenlerle daha sür'atli yüzülebileceği iddia edil - mektedir.. Şimdi Londra ve Amerika yüzme havuzlarında, yüzme bilen bilmi- yen ayaklarına bunlardan geçirmektedir. Amerika çıplaklarının kongresi Amerikan çıplaklar cemiyetinin son kongresi ,bu sene Danimarkada, Ko - penhagen'de - toplanmış. Çıplak âza, dişleri takırdaya takırdaya, vücudleri zangır zangir titreyerek, konuşacakla- rını konuşmuşlar, Hatibler dünya ka- dınlarının böyle çırılçıplak, sere serpe gezmelerini davalarının — lehinde bir Eski şampiyon Karpantiye boksdan Hâlâ vazgeçmedi Boksör Karpantiye, ti sere girmesine rağmen sporu, hele bok su aslâ unutmuş değildir. İşlettiği fab- rikanın husus! bir köşesinde bir an - trenman salonu yaptırmıştır. Orada hâ - lâ kendi kendisine boks talimleri yap- makta, bazan da heveslilere ders ver -| mektedir. 17 yaşındaki kızı da — babası gibi sporcudur, ve gölfe meraklıdır. Lon - drada yapılan genç kızlar turnuvasın- |da mağlüp olmasına rağmen neş'esini kaybetmiş değildir. Resimde baba, ker zı yanyana görüyorsunuz. İngilterede senede 1000 kız kayboluyor İngilterede senede bin — kadar kız kaybolmaktadır. Skotland Yard, kay - bolma vak'alarının seneden seneye art masından dolayı haklı bir endişeye düşmüştür. Bu kızlardan birkaç yüzü, her se ne varyete artisti ünvanile İngiltere den kaçırılmaktadır. Bu kızların had dı zatında, cenubt Amerika ve Avru padaki beyaz kadın ticareti yapanla rın oyuncağı olduğuna ihtimal veril mektedir . Kızlardan bir çoğu, ailelerile kavga ederek kaçıp gitmektedirler. Bazıları- nın da aşkda sukutu hayale uğramak- tan mütevellid bir hayal kırıklığı ile başka şehirlere gidip çalıştıkları tah - İhüccet olarak selâmlamışlardır. İSTER ra di İNAN, geciktikten 80 bir | dan dolayı min olunmaktadır. İNANMA! a olsa mütehassıs getirtilmesi kararın- nelim, fakat getirtilecek olan iki mütehassıs müşterektir, bir fabrikada değil, bütün fabrikalarda çalışa- ecaklardır. Binaenaleyh biz bunların da ihtiyacı karşılıya - örgü, bet karşısında bıra okuyacu sen: İNAN, İSTER caklarını sanmıyoruz, ve çorabın makinesinden varıncıya kadar bütün iptidaf maddeleri Avrupadan getir- tildiğine, umum! maksadın da çorap fabrikatörlerini zengin || etmek olmadığına göre biz derdi halletmek için en iyi ça- renin gümrükleri açarak çorap fabrikalarmı serbest reka- ipliğine kmak olduğuna — inanıyoruz, fakat ey İNANMA! ; |de Sözün Kısası Şunu da yazıver! E Talu B elki gün geçmez, göyle Vi müracaat karşısında kalırız! — Azizim! Ben Denizabdal mahallesitif de oturuyorum. Bizim semtte iki tanc yâ* ramaz çocuk var. Sabahtan akşama Küf dar sokakta kavga ederler.. haddin varsi öğle uykusuna yat. Ne olursun? Şunu bif biçimine getir de, © güzel kaleminle yâsf Ertesi gün bir başkası gelir: ! zi izdekt kiracı geçen Sât şunu bir biçimini y . tam, sana göre mevzü! Bü defa diğer biri sokakta raslar, duf* İdurur: — Aman! İyi ki rasgeldim. Sana milt kemmel bir mevzu vereceğim. Demilt den, tramvayda geliyordum. Kadıncaği* zın biri yere on para düşürdü. Kondük* töre: <Eğil de alıver!» dedi. Kondüktüf de: «Nerede bulayım? Bu kalabalıkta 4 rayamam!» cevabını verdi. şu adamıli kabalığını sen gayet iyi tebarüz ettirir” sin. Şöyle, mizah kılıklı.. artık ben sandi öğretecek değilim a? Sen bilirsin. Ya* zıver! İki gün sonra, mahallebici dükkânındâ bir başkası: — Mirim! Hani ya o eski, üç köşe ma* hallebi kaşıkları vardı.. artık kullanıl* maz oldu. Halbuki onların ihyası hemi * milli bir san'atı yeniden canlandırır, heti orijinalitelerinden birinin ortâ* dan taybolmamasına hizmet eder, Şunü sen, “azetede biçimine getir de, yaz! Hemen o akşam misafir gelen bir bat yan: — Esnaf acaib oldu. Geçen gün bizink torun keten helvası istedi. Ziyadesi mi* deşini bozar diye, heriften yirmi paralık satın almak istedim, vermedi. Şunu bif biçimine getirip yazıversen, efendi oğ" lum, sevaba girersin! Allal ukalâya zeval vermesin! Hele bana karşı gösterdikleri alâka ve tevec- cühün minnettarıyım. Kimi #ciz kalemis me güzel vasfını lâyık görüyor, kimi d€ * anlaşılan hergün yazı yazan bir mus harririn mevzu bulmaktaki müşkülâtıni takdir ederek - benim yerime bu külfeti ihtiyar ediyor. Bunların hepsi de güzel hepsi de iyi, amıma, şayed ben onların ar zularını yerine getirecek olsam, o vakif |to, eminim, gidip başka bir meslekdaşımi bulacaklar ve ona: — Mirim! Gazeteler amma da saçma sa” pan şeylerle dolmağa başladı. Hele Şu, filâncanın yazısı, okunur gibi değil. NE olursun? Bir biçimine getirip te yazsans! diyeceklerdir. E. Talu Büyllk müsabaka KI Yalnız çocuklar için Bu sütunda her gün muntazaman çıkacak birden an sekize kadar numa* ralı resimleri kesip saklayınız. Müsa- baka faydalı, eğlenceli, — ve kolaydın Hal şeklini son resim çıktığı gün ilân edeceğiz. “TÂAÂKVİM

Bu sayıdan diğer sayfalar: