22 Eylül 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

22 Eylül 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Otel garsonu koridorda bir Sft iskarpini fırçalıyordu. Bu- Nu Otelin müdürü gördü, hid - Getlendi: » — Ben sana kaç defa söyle - dim. Koridorda ayakkabı fırça- Tanmaz; al ayakkapları götür Aağıya, fırçala, getir. — İmkânı yok efendim. Bu Pabuçlar hasis bir müşterinin. Bağların uçlarını oda kapısının R içinden kendisi tutmuş birak - — 7 mmek olmasın diye herkese söylemi yoruz. Tüyor, öğün! C ööze fıkratar | Sayyahat hatırajarı Güçlük 'W_»-'î' K Muallim du: . B:lhl ı:ıkmmni sayar mısın? Talebe sustu, muallim hiddetlendi: — Sualim güç geldi galiba! — Hayır efendim, güç gelen sual değil Bevabtır!. * H yır a d üzerine koy- Ayyaş şişesini masanın pi : Muş çakıştırıp duruyordu, merak - edip sordular: — Hayatta sizi teselli eden yalnız bu Hişe midir? b ç — Bayır, bir şişe de cebimde taşırım. * Tahammül lattı: ir mecliste, yaşlıca bir zat at B—ır x':dınllf ıztıraba erkeklerden fazla Mmütehammildirler. Sorduk: höre —— Ruhiyat mütehassısı misınız? — Bayır, dedi, ayakkabıcıvım! * Mahcubivet Eozacı tanıdık müşterisine: — Ev halkı nasıllar? Tanıdık müşteri: — Ben de size karşı mahcubum amma, he yapmalı kader hepsi iyidirler! * Bana lâyık Devriâğlem soyyahı anlatlı: — — Biz yenle”iîr prenses beni görmüş, enmişti: Tam bana Jâyık demişti. Sordular: a — Sonra ne oldu, neye ağrildın! — Kaçtım. — Fena huylu mu idi? — Bilmem! — Fazla hodbin mi idi? — Bilmem! — Peki kaçmanıza sebeb — Yamyamdı. Beni kendine lâyık bir Tiyecek olmak itibarile beğenmişti. SEh'Y rflI LA — Yılan oymatan Hindlinin düdüğü elime geçti. Bak ne güzel çalıyorum. — Biletsiz olduğu için mi saklanıyor? — Hayır, kocam olduğu için” Nne, HN DĞ ee İ ” Senin yaşında- A VP kileş kibritle ?;:. i İ _Wı Mhalıdırlar, OCuk düşündi hi iŞündü, an h_"""" Yüzüne bak- , otommobille döndüğümüzü ise; ? C AÇAT L S SEYAHAT MEKTUBLARI : 45 Könferans verme meraklısı - na bir tavsiyede bulundu - lar.: — Konferans — biter bitmez halkı bir baş selâmile selâmlar ve ayaklarının ucuna basarak ayrılırsın, Konferans verme meraklısı — Neye ayaklarımın ucuna basarak ayrılıyorum? Hacı İbrahim Ağa- nın imalâthanesinde dokunan halıların en Cevab verdiler: ühimmi, — Londra- — Seni dinleyenleri uyandır- | Mü” e y da, kral sarayına ha- n ıîmı | zarlananı idi.. yarı ye- ——— —— rine kadar işlenmiş, L_ Hoş sözler _I bu tezgâhin — başın- & t ŞEE TT jda da Öör! çocük ote- ruyordu.. - içlerinden biri eçocuks bile de- Belli olmuyor Doktor hastasma sordu: — İştahınız var mı? ğildi.. dörü karış bo- * — Belli olmuyor doktar! yunda bir bücürdü — Nasıl belli olmuyor? o. burnunu yaptığı Ş — Bazan iştahım var sanıyorum, f2- / eserin üstüne yapış- B kat yemek yeyip karmnımı doyurunca tırmış.. renkli çileler- iştahım kesiliyor. den aldığı yün iplik- * leri, önündeki ger- gin — tellere ilmikli- Taşıyamam yor, ve bu - binlerce, a | yüz binlerce ilmikler- Kadın, bir çok eşya alm'ş hepsini ko -| İ casına yüklemişti. Camekânın birinde | den, bir tablo kadar otomabil gördü: güzel olan hali mey- — Ne güzel otomobil! dana çıkıyordu.. «İn- — Aman karıcığım sakın alalım deme, |giliz — sarayt krali- elim kolum dolu, taşıyamam! &i» ne hazırlanan bu kiymetli eseri, işte * “ |bu caltıdan on Tit Karalle yaşına — kadar olan Budala âşık, sevgilisine ilânı aşk edi -| YÖrt bücür işliyorlar- dı.. yarın, öbür gün, hanedan erkâmı, ba- kacaklar ki: saraylarının salonuna yeni bir halı yapılmış.. üstüne basmağa kıya- madıkları bu nefis eseri seyrederken: |«Bunu yapan san'atkâr, kim bilir kaç se- nede bu mahareti elde etmiş ve üstad ol- Mi re di ' Telâkki meselesi e w* Bay söyledi: Dünyanın en meşhur eserlerinden olan — Güzel bir kadınla evlenmiş olan (bu halıların ipliklerini ayıran ve onları budala bir erkek mes'ud sayılamaz. «çile» hdline koyan «üsltad> iki gözden Bayan da söyledi: mahrum bir âmâdır.. imalâthanenin kuy- — Zavallı kocacığım, desene ki sen (tu bir köşesinde toprak zemin üstüne hiç mes'ud olmadın?! bağdaş kurmuş, önünde iptidsi bir çıkı- . d rık, «renk renk>» yumakları «ayrı ayrı» Takıııı diş tasnif ediyor., bu havasız yerde, bu çok sıkıntılı iş başında, zavallı âmâ, bazan A"';;—eğ":':f*;;:m’f“:o çöğilür başı döner, düşer bayılırmış.. eçile» lerin —£ SenlirYanERa BK yRo 'TVAĞİİ içinde çile dolduran bu zavallının gün- üi deliği de bi la (15-20) kı su dolu bir bardağın içine koydum!.. ır.'ı:'lı;:—. daîhr.um paramızla (15-20) kuruş * yordu: — Kendimi sizin yanınızda âdeta ka- natlanmış sanıyorum. Sevgili gülümsedi: ! — Uzaklara doğru uçuversenizi * çocuklar dokuyorlar » Yazan: Vasfi Rıza Zobu Nefis İran halılarını Bir İran halısı ler, hem de tezgâhlarının başında allı yaşından on iki yaşına kadar çocukları çalıştırırlar.. dünyanın her tarafında, ço- cuk yevmiyesi, büyük alam yevmiye - sinden daima azxz olduğu için, halıcılar bundan da istifade ederler.. halbuki biz- de bunun imkânı yoktur, Çünkü «kanun meselesi» dir.. Kanun meselesidir; çünkü: bizde iş ve maarif kanunu vardır.. evvelâ çocuklar, (7-13) yaş aralarında mektebe gidip ©- kumağa kanunen mecburdurlar.. Böyle de olmasa, çocuklara taallüku ©- lan başkaca bir kanun daha vardır.. bu- nunla, çocukların yapacakları işleri kon- trol etmek kabildir.. çocuklara, neşvü - nemasına mâni olacak, sıhhatini bozacak işler gördürülmez.. çocuk kim olursa ol sun, ister Türk tebaası, ister ecnebi; İs » tikbaline maddi ve manevi zararı ola - cak hiç bir işi, Türkiye hududları da * İmalâthanenin, bir de resim atölyesi var.. rendesiz tahtalarla yapılmış, tene- şire benzer masalar başında üç ressam.. bunlar hah resimlerini yapan üstladlar - Yandı İki dost arasında: — İşler nasıl? —Ne ddi dır.. göğsü bağrı açık, baldırı. çıplak üç — Fabrikam yandı san'atkâr.. ellerinde cedveller, önlerinde kâğıdlar.. karelere ayırarak, renklere bo- yıyarak nadide halı resimileri yapıyorlar . bu çiçeklerle süslenmiş, bir Bülistan manzarası almış resimleri seyrederken, burnuma keskin keskin bir koku geldi.. «civarda abdesthane var. Kapısı da açık kalmış!» diye düşündüm.. bulunduğum — Senin fabrikan ne fabrikasıydı — Yangın söndürme âletleri yapardı. düm, amgna kapısı yok ki, kapalı olsun.. hem koku oradan gelmiyor.. — atölyenin kapısının önünden Tâğım açıkta geçer - miş!.. Bu nefis fsürın yapıldığı yere, bu Pis kokuları orası üfürürmüş... * Gördüm ki: İran halılarile, fiat husu- sunda bizim rekabet etmemize bugün imkân yoktur.. bu bir para ve kanun me- selesidir.. Para meselesidir; çünkü: dünya piya - sasında İran parası, bizim paramızdan daha düşüktür.. binaenaleyh, malımı sa- tarken, kendi parasının tutarını alacağı için, daha az sterlin ve daha az dolar İs- — Hani beni sev|tör.. «hiç» denecek derecededir.. yalnız ha- Kadın — Bu on beş günlük izin müd- detinde gerip, eğlenip rahatına bak- tın yal.. Kadın: h işinde değil; her sahada amele az gün- — Sevmiyorum! delikle — çalışmak mecburiyetindedir. — Öyle ise gön »|İranda vâsi mikyasta imar faaliyeti ol - yerin karşı tarafında abdesthaneyi gör | hilinde çocuklara gördüremezsiniz.. İstanbula bir tarihte Çinti mi, Japonyalı mı ne, Turani bir artist ailesi gelmişti Bunlar akrobat numaraları yaparlardı. sekiz on yaşında olan gocukları, belini kı. rarak, başını bacaklarının arasından g0 « karak, kendisine ıztırab veren şekillerde acıklı hallere girerdi.. bu turup sonra Ankaraya da gitti.. şehir bahçesinde oy: nadığı ilk akşam, bizzat Dahiliye Vekâ : leti tarafından bu çocuk, tztırabdan kur: tarılmış ve hüner göstermekten mene - dilmişti... Bizim tiyatronun başına da buna ben- er bir iş gelmişti.. operet oynadığımız zamanlarda baleye iştirak eden, on, on iki yaşlarında iki küçük kızımız vardı. mektebe gitme çağında oldukları için hükümet bunların gece yarılarına kadar uykusuz kalmasına müsaade elmedi.. bunlar dua geceleri sahneye çıkamaz ol - muşlardı.. Dost ve kardeş İranın da bizdeki ka- nunlara müşabih kanunlar yapması her. halde pek yakındır. O zaman İranda da benim şahid olduğum sahneler görülmi. yecektir. Vasfi R. Zobu Bir çocuk pencereden Cüşüp öldü Yüksekkaldırımda 128 numarâlı evde otu- ran Hayimin kızı 2 yaşında REster evlerinin 8 metre irtifsindeki penceresinden — sokağa -. | düşerek ağır surette yaralarımış, ve nakle- düdiği Şişli çocuk hastanesinde ölmüştür. Bir çocuk tramvaydan dü:; Üsküdarda Setâmsız caddesinde otı'ı':n n yaşında Dursun tramvaya binerken düşmüş ve sağ elinden yaralanmıştır. Yaralı Nümu-

Bu sayıdan diğer sayfalar: