24 Eylül 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

24 Eylül 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

n P Dört Kardeş Vaktile, Hindistanda, geniş bir ülke vardı. Bu güzel memleketin bir tarafın- da yüksek, muhteşem dağlar yükselir, bir tarafını geniş ve zengin ormanlar kap- lar, arazinin büyük bir kısmı da ekilır, biçilirdi, Her tarafta güzel binalar, sa- raylar yükselirdi. Bu sarayların, binala- rin bahçi göz kamaşlıracak kadar güzeldi. Dünyanın hiçbir tarafında bu- lunmıyan en nadide renkli, en güzel ko- kulu çiçekler bu memleketin bahçelerini süslerdi. Sulatı bile daha.berrak gibiy- di. Abalinin karnı tok ve memnundu. Çün- kü memleketi idare eden Prens Ahmed doğruluktar ayrılmıyan, kendinden ev- vel başkalarını düşünen, çök iyi kalbli bir hükümdardı. Prens Ahmedin hiç çocuğu yokfu. Bi- raz yaşlanınca prensi bir düşünçedir £1- dı. Bu zengin ve mamür memleketi kime bırakacaktı. Kendisi ÜÖlürse, memleket gene eski vefahını muhafaza edebilecek miydi? Onun için ölmeden önce yurdu- Bun âkıbetinden emin olmak istiyordu. Bunun için de kendi yerine geçecek ada- mı şimdiden bulup, ahlâkını, kabiliyetini anlanşuk lâzundı Hem de bir zaman ya- nında bulundurup memleket idaçesini yakımdan göstermek iyi olurdu. Bu düşüncesinden en sadık vezirlerin- den birine bahsetti. O da kendisine, ölen kürdeşinin dört oğlunu saraya çağırıp, bir tecrüba yapmasımı söyledi. Bu dört prens, ameslarının daveti üze- Tine, oturdukları uzak şehirden ata bi- nip geldiler. Saraya gelir gelmez hemen amçaları- Tan elini eteğini öpüp iyilikleri için teşek- kürler etmiye başladılar. Her fırsatta kendisini çok sevdiklerinden bahsederek L Yeni bilmecemiz ©| Bu yaramaz çocuklar, parkta çimenle- rin üzerine çıkmışlar. Fakat bir kenarda| onların çi- menleri çiğnediklerini gördü. Şimdi ne- t onlar bekci- nün farkında de- saklanmış olan park bekcisi rede ise yakalıyacak. Fal nin kendilerini gördüği ğiller. Hele bakalım siz de bekciyi arayın bulun, Olduğ lâta, yüz kişiye de güzel ve kıy me müddeti on boş gündülr. yere bir işaret koyup bize gönderin; bir kişi Son Posta'ya bir aylık abone yazılacak, bir kişiye bir kilo çiko- etli he- diyeler verilecektir. Bilmeceye cevab ver- prensin iyice gözüne girdiler. Yalnız en küçük kardeşleri amcasının gözüne gire- medi. Çünkü o, öleki kazaeşleri gibi dal- kavukluk etmesini bilmiyordü. Sarayın içinde sessiz şedasız dolaşıp duruyordu. Prens Ahmed hangisini varisi tayin e- deceğini bir türlü kestiremiyordu. Gene sadık vezirini çağırdı, başbaşa verip ko- nuşmıya başladılar. Prens: — Yurdumu hangisine emanet ödeceği- mi şaşırdım. En büyükleri cömerd. Bir fakire para kesesini çıkarıp, hiç düşün- meden verdiğini gördüm. Hoşuma gitti. İkincisi, hasta uşaklarımdan birini ziya- rete gitti. Bu da güzel bir şey, Üçüncüsü kimgsesiz bir çocuğa günlerce baktı. Gö- rüyorsun ya hepsinin ayrı ayrı meziyet- leri var. Hangisini tercih etmeli bilmem. Prens, en küçükleri olan dördüncü kar- ıdrşi hiç saymıyordu bile. Vezirini karşısı- na alıp büyle derdleşirken, bir gün bir- denbire Ahmed hastalandı, Dairesine çe- kildi. Hekimler yaştına kimseyi bırakma- dılar. Hükümdar uzun müddet yatakta yattı. O yattığı kadar, Üç kardeş hergün vezirin etri toplanıp amenlarımı &2- Fuyorlar.. hastaığına pek üzüldüklerini söylüyorlardı. 1 ar vezirin aklıra bir gün bir kur- nazlık geldi. | Artık yatağının içinde oturup konuşa- bilecek kadar iyileşen efendisine fikrini söyledi,'O da bunu kabul etti. İhtiyar ve- zir fevkalâde müteessir bir hâl takınarak Ahmedin odasından çıktı. Kapıda bekle- şen üç kardeş amcalarını sorunca öldüğü- nü söyledi. Üç kardeş hemen bağırıp, çağırıp âğ- laşmıya başladılar. Onların bu kadar ke- derlendiğini gören ihliyar vezir Lile yap- tığına pişman oldu, fakat hiç bozmadı. Gürültüyü duyan en küçükleri koşarak » İgeldi. Sebebini öğrenince bir kenara çe- kilip sessizce ağlamıya başladı. Bu, (hti- yar vezirin gözünden kaçmadı. Öteki üç kardeş kâft derecede gürültülü ağladık- tan sonra, vezirin yanına gidip amcaları- nın vasiyetnamesinde ne yazılı olduğu- nu sordular, İhtiyar vezir prensin vasi- yetname bırakmadığını söyleyince bu fer sahiden kederlendiler, En büyükleri Mmerakla: — Öyle ise amcamın yetine hangimiz göçecek, diye sordu. Kurnaz vezir; — Bütün memleketin ve ölen amcanı- | zın pek hürmet ettiği ihtiyar bir âlim | vardır. Onu çağırıp fikrini soracağım, O- | nun aklı her şeye erer. Bize bir çıkar yol Bösterir... dedi. | İhtiyarı çağırdılar. Kendisine bir oda | verdiler. Akıllı âlim kapısına nöbetci bı i rakılmamasını, koridorlarda da çok kalz balık olmamasını söyledi, Biraz sonra ka- | pı perdesi açılarak içeri dör: kardeşin m* büyüğü girdi. Âlimin elini öptükten, bir sürü İltifatlar ettikten sonra, eğer kendi- sini Ahmede vâris tayin edecex olursa o- | na en yüksek mevkli vereceğini söyledi. O çıkıp gittikten sonra, ikincisi geldi, O da büyük kardeşi gibi bir sürü şeyler vâ- detti. İkinci kardeş gittikten sonra üçün- cüsü de ayni şeyi göyledi. Yalnız en küçükleri odasına çekilmiz, hâlâ ağlıyordu. O ihtiyar âlimin yüzünü bile görmemişti. Amıcaşınıa yerine geç- mek aklına gelmediği için, memleketine dönmek üzere yavaş yavaş hazırlanıyor- du. Bir gün ihtiyar âlim bütün halkı ve saray adamlarını büyük avluya topladı. — Eski hükümdar öldü. Yaşasın yeni- si, diye bağırdı. Ölen prens bence dünya- nın en kibirli, en fena adamı idi, Burada onun her yaştaki heykelleri var. Yeni prensinkileri yapacız, bunları kıralım. En büyük kardeşe dönerek: — Siz kırmıya başlayımz — prensim... dedi. Budala prens hemen atılarak en güzel heykellerden birini tuzla buz etti, Öteki e Ç ASN K SYA WESED iki kardeş de âlimin gözüne girmek kay- gisile hemen öteki kalan heykelleri par- çalamıya başladılar. Bu sırada en küçük- leri koşarak geldi. Kardeşlerinin yaptı- ğını görünce onları çıldırmış zannetti. Yaptıkları şeye mani olmadıkları için de âlimle, ihtiyar veziri ayıpladı, Hemen ar- taya atılarak kardeşlerine mani olmak is- tedi, Fakat onlar hiç aldırış etmediler. Bu sırada kapıyı örten kalın perdeyi kaldı- rınca Prens Ahmed sabasuğlam - ortaya çıktı. Bunu gören üç kardeş oldukları yerde taş gibi kaldılar, İhtiyar âlimin|yen en küçük kardeşleri sevinçlen ağla- kendilerine oynadığı oyunu o zaman an-|mıya başladı. Prens bu tecrübeden sonra ladılar. Amcasının ölmemiş olduğunu gö-|fazla hiçbir şey söylemeden üç kardeşi Kadin — Boşım dö- Erkek nüyar, bayılacağım. Erkek — Eyvah biry kadır. bayılıyor. borcudur, koşmak bir insaniyet Yardına Erkek — Şuradı bir kadın bayiliyor.. koşun Kadın — Ne ise geçli, evime gide- yim, Yildiz — Yoruldum. biraz dinlen- SEMe Yıldiz — Bu sıraya oturur dinleni- zim.. hattâ uyurum da.. Yardıma gelenler — İşte- bayılan kadın orada.. Yardıma gelenler — Amlıyor, ayt- byor, biraz daha., Yardıma gelenler — Şu ilâeı da içirelim, bir şey kalmaz. Yıldırz — '!T11! sarayından ve memleketinden kovdu. B küçüklerini de kendisine vâriş tayin eti ** Çocuklar: Sizin için tertib ettiğimiz büyük müsabakanın resim- lerini topluyor musunuz? Her gün ikinci sayfada çı - kan resimler on sekiz tane ©* lacaktır. On sekizinci resim çıktığı gün müsabakanın hal şeklini de bildireceğiz Mükâfatlar 25 lira - 15 lira - 10 lira ve yüz kişiye muhtelif hediyeler

Bu sayıdan diğer sayfalar: