7 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

7 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

-ç—t 8 Saşla CED RÜZ | Salih Zeki Aktayın şiir kitabı J Yazan: Halid Fahri Ozansoy Pesefon ve Mağara şairi Salih Zeki| Aktay, cömerd ilhamının yeni bir cildini | daha neşretti: Rüzgâr, Bu Rüzgâr nasıl esiyor ve ruha nasıl nefcsler öllüyor? bu yazımda bunu tah- lile çahşacağım. Fakat önce şairin şahsi- yeti üstünde Biraz durmalıyım. Salih Zekinin şiire ilk merak sardığı tarihi kat'iyetle bildiremem, Yalnız kat'i- yetle bildiğim, pek eskiden şiir kafile: ne katılırken Salih Zekiyi aramızda gö- üşümdür. Demek ki çeyrek asrı birkaç | yıl fazlasile atlamış bir şairdir ve aruz- dan heceye geçerken olduğu gibi geçtik- ften sonra da pek müşkülpesend davran- mamıştır. Niçin müşkülpesend değil? Çünkü tâ eskiden tâ yeniye ve bu son Rüzgârına kadar bütün şiirlerini düşünüyorum, şai- rin pek sevimli bulduğum sahsına karşı samimi alâkamı da kendime rehber ya- piyorum, fakat gene de tam manasile ol- gün bir san'atkârın karşısında olduğuma bir türlü kanaat getiremiyorum. Halbu- ki Salih Zeki doğuştan şairdir. O hâlde onun bu sön eseri de dahil olduğu halde, gilrlerini bize yadırgatan bu eksiklik ne- reden geliyur? Bunu ancak şu suretle izah edebilirim: İlhamına kayıdsız, şart- sız bağlılığından. , İki nevi şair vardır: 1 — Has şairler: Yani lisanları pürüz- Süz, hayalleri işlenmiş ve ilbamları ilk mısralarından son mısralarına kadar öl- çülü olanlar. 2 — Doğuştan şairler: Yani İsmail Sa- fa gibi şairi maderzatlar, belki çok lirik veya çok romantik, fakat her türlü ölçü- den uzaklaşanlar, İşte Salih Zeki bu ikinci grup şairler- dendir. Şiirinin zâfı da içinin bu fazla coşkunluğundan ve fazla şairliğinden do- ğuyor. Maamafih eskidenberi — srar ile klâsik Yunan ve Lâtin şairlerini örnek | ittihaz etmesine bakılırsa mevzularında hududları muayyen ve ölçülü olmak lâ- zımdır. Yalnız ne var ki, o bu geniş klâ- sik sahaya atıldığı günden ve birçok manzum tercümelerindenberi hâlâ ken-| disini arıyor, 'ariyor ve bulamıyor. Bu| tereddüd her şeyden fazla çok yazmasın-| dan ve mısraları üstünde lüzümü kadar| durmamasından mı ileri geliyor, yoksa o ilk çağların şiir âtmosferine girdim san- dığı noktalarda bile bugünün adamı ol- masından ve san'atında da bugürnkü ha- vayı geçmiş havaya karıştırmasından mı hâsıl oluyor? Bence bu iki ihtimalı ayni süretle kabul edebiliriz. Salih Zekinin, bazan pek işten gelen Bgönül sesleri bile devam edemeden sönü- yor. Güzel bir mısra okuyorsunuz, bir beytin karşısında zevkle ürperjyorsu- nuz, fakâat ah onların arkasından gelen ikinci bir mısra, yahud ikinci hir beyit derhal bu tada bir acılık katıyor. Çünkü gairde şiirin nefhası bir anda kelâma in- tikal etmiştir. Nasıl ki- Rüzgâr isimli bu son şiir kitabinda da bü noksanı açık bir surette buluyoruz. Meselâ: Akşam, içimde akşam.. üzakta, dalda . akşam, Ufuk boş, uzleti boş uzayan enginlerin. Diye başlarken, biraz Yahya Kemali andıran bu seste birdenbire ondan uzak- Jaşan bir hususiyet ve şahsilik buluyoruz. Fakat bunu takib eden öiğer mısralarda bakıyoruz ki şiirin ve şalrin sesi, dağınık bir hitabenin sözlerine dünüvermiştir. Ya hele şu mısraların basitliği: Göklerde bu duman ne? Bulutlar duman duman. Gayyalar taştı gene Kınl örtüden umman. Şair, daima muhayyel diyarların, esâ- tiri ufukların rüyasını görüyor Sevgili- | sine bile bu ruhla sesleniyor: Ey karanlık odamda bekliyen ince peri! Bu perinin niçin ince olduğunu anla- mıyoruz. Fakat bunu takib eden şu güzel mısram zevkini de inkâr edemiyoruz: Yorgun yolcular gider yorgun çöller 3 Başka bir şiirinde gene bir sevgiliye hi- tab eğiyor: Ey rüzgür Tuhlu kadın, rüzgârdan do- ğan kadın! Zaten bütün bu şiirlerin üstünde bir rüzgâr nefesi var. Her şey rüzgür! Şairin Alhamı bile... l SON POSTA GÂR Bazan felsefeler yapmak merakında: Şair! şalr! dal öldü, dağlarda hayal öldü, Som âlem nasıl inmiş kalplerin zinda- nundan. Bazan isyanlar, dualar haykırıyor: | Allahım! günahlarım, kızıl alev, ce- hennem. Bilmem bizim şair de, Dante'nin ce- hennemi gibi kızıl bir âlem içinde midir, nedir, hemen her iki sayfada rastgele bir şiirinde bu cehennem kelimesini diline dolayor. Neticede hangi mistik ıztırabı anlatmak istiyor? Bir türlü kavrıyamı- yoruz. Sonra şu nevi ahenksiz mısralarla kar- şılaşınca, Salik Zekinin san'attaki bu gö- nül rahatına şaşıp ta kalıyoruz: Hangi dağdan sorsak ah Mor bahçeler yolunu. Kim açar, hangi sabah Tunç kapının kolunu. Vakıâ itiraf ederim, bu dört mısrada bütün ahenk bozukluğuna rağmen - bir duygu var, bir hayal var, bize esrarengiz bir âlemden haber getiriyor. Yalmız, ya- rabbi, ne kısık sesle! Safih Zekinin ekser şiirlerini gene kendi kitabindan bir mısrala fade etmek te kabildir: Pmnar başı... Geniş yayla toz duman, Eh, attık bu toz duman içinde bazan şairi, bazan şairin ilham perisinin kanad- larını seçemez olursak kabahat bizim mi? Salih Zeki Oktay, bazan çok güzel bu- luşlarla muhayyilemizi okşuyor. Ancak, evvelce dediğim gibi, arkadan bunu bo- zan sakat ve tatsız bir mısra ortaya at- masa.., Bu tatsızlık bazan da tadın daha şekerini acılaştırıyor. Meselâ şu ikinci mısramdaki inceliği bozan mısra gibi: Canfes giymiş bir ay var Gülün ateş çağından. İik mısradaki «Canfes giyen ay> insan- da patlıcan bilmecesindeki «endife don-' , , yermek istidadını gösteren son ihti- ı:', tâbiri gibi gülünç bir _uıubı b:rıkı_yoı-.l lâfın en şifdetli gününde ültimatom te- Fııı(a( bı:nu takib eden image ne güzel! | 14xki edilen sert nutkunu söylerken: SİNGE Sit çöğile | — Çekoslovakyada yaşıyan Almanla- Bann burbaral güzek okcaklcı uşane! “EELEnda Urs C ç:î:iy?: korkunçi -Fildişinden bir. ey: çehreli aim- | İORUM vak ö : ma belki şair, bu bayalin peşinden gitse| 3- bizi sürükliyecek. Fakat hayır.. derhal başka bir hayale atlamıştır. Neticede bir | mübhemiyet levhası içinde yolumuzu şa- şırıp kalıyoruz ve nereye bakacağımızı * İntilâf halledildi, Alman askeri Çek toprağına girdi, ordu gece yarısı bareke- te başlıyacaktır, denilmişti. Arkıu_ndın şaşırıyoruz. hareketini sabaha bıraktığı ıkîyk—ndı. Ni- Sonra bazı kelimeleri ne kadar da-se-|bayet gece değil, sabah değil, ikindiye viyor! Bijhassa şu kelimeleri: Humma, | doğru yürüdüğü anlaşıldı ve o gece Prag cehennem, peri, mercan, erguvan. Hem radyosunda: bu kelimelerin girmediği fikir, sokulma-| — Alman askeri ilk işgal gününde dost dığı hiz köşesi yok. Neyin sembolüdür- | davranmıştır, denildiğini işittik. ler? Bir kelime de ben ilâve edeyim:| Aradan zaman geçti, telsiz haberleri- meçhulâtın. mizde, ajans telgraflarımızda işgal hare- Çiçek, Venüs, Çemen. Bu kelimeler de| ketlerinin nasıl geçtiğini okuyucularımı- şairin hayal iklimlerini dolduran mevzu-| za tatsilâtla anlattık, fakat bu tafsilâtta lardır. Ancak bunlarda da her zaman ta-| ileriye sürülmüş olan iddiaların ve kay- bil tonda kalamıyor: dedilen hareketlerin dağrulukları ve se- Karanfil, al karanfil! bebleri görülmedi. Al küse düşmüş, elden. Bir Fransız meslekdaşımız, Jorj Blun Karanfilin, ateşinden mi, yoksa kâse-| şimdi Alman ördüsile birlikte İşgal edi- nin düşmesinden mi, nedir, bu beyti oku- | len topraklardadır. ve gördüklerini mek- yunca Rüzgâr kitabı bir lâhza insanın tubla yazmaktadir, hâdiseler arasında elinden düşüveriyor. mübhem kalmış olan bazı noktaları onun Maamafih Salih Zekinin asıl şair ru-| yazısında bulacaksınız. hunu aramak için başka mısralarını x gözönüne getirmemek haltızlık olur. İşte l T“rın.'v'“. “l. lizeri buluş itibarile çok yeni, hattâ harikulâ-| — Passau 1 (likteşrin) — Alman ordula- rı bugün saat 14 de 30 kilometrelik bir de yeni diyebileceğim bir beyit: Geyik gözlü, geyik yüzlü bir rüzgür cebhe üzerinde Çek topraklarına girdiler. Münih anlaşmasında, işgal edilecek Bir sonbahar bahçersinden süzüldü. Eski Yunanl şiir tonunda ve Jevhasın-| toprakların ilk maıntakası olarak gösteri- da bir şiir için ne güzel ve ne canlı bir|len bu saha ormanlık ve çok arızalı bir başlangıç! Ceylânın, sülünün süzülüşü | toprağı Ihtiva eder. Derinliği 15 ile 30 ki- gibi bir rüzgür esmesi.. hem esatir ilâhe-| lametre arasında değişir. Hududdan Pil- leri gibi bir şekilde... sen şehrine kadar uzanır, bu şehri kendi Hâsılı şair Salih Zeki Oktayın en faz-| hududu dışında bırakır, içinde yaşıyan la bu işlenmiş ve billürlaşmış Hisan üs-| halk oduncu, çoban ve pek sefil vaziyette tünde durmasını gönül çok özlüyor. Hat- | ziraat amelesinden mürekkebdir. 1â hiç hayal yapmadığı zamanlar belki| Herkes bilir ki Pilsen şehri sadece a- €en güzel mısralarını yazıyor: | cımtırak birasile değil, ondan ziyade Sko- Geniş koyu dalların geniş gölgelerinde | da silâh fabrikasile meşhurdur. - Pilsen Uzandım akar sular başında çemenlere, | şehri Avusturyadan Çekoslovakyaya ge- Ne ölur? Şu Venüsleri, hummaları fi-| çince fabrika gene silâh yapmaya devam lân bıraksa da bize hep böyle berrak duy- | etmiştir ve şimdi Alman toplarının atış gular ve berrak mısralar yazsa... Emi- | menzili dahiline ginmekle beraber gene nim ki o zaman, asıl Salih Zeki, şiir mâ- | Çekoslovakyada kalacaktır, buna muka- (Devamı 13 ncü sayfada) bil bira fabrikaları Almanyaya geçecek- İYAT —| (— Almanlarla beraber Südet topraklarına giren bir Fransız gazetecisi neler gördü? Hududda Alman ve Çeklerin devir ve teslim muamelesi Bir Alman Generali daha evvel hudud taşının yanına gitmişti. Bekleyordu. Çek tarafından yüksek rütbeli iki Çek zabiti geldi. Selâmlaşıldı. Sonra alçak sesle ve yalnız birkaç dakika konuşuldu. Çek zabitlerinin haritayı tutan elleri titreyordu Alman ordumu Südet arazisine girerken değil, Alman malı olacaktır. * Kıtaat ilerleyor Alman kıt'alarının bu ilk işgal mınta- kasına girişlerinde hazır bulundum. Mü- nih harb akademisinden binbaşı Eber- İlingin yanında idim. Bir Fransızı likayd bırakamıyacak olan bir hareketin tatbiki sırasında bu kumandanın nezaket dolu muamelesinden — ancak memnuniyetle bahsedebilirim. Bununla beraber - itiraf edeyim ki bir saniye evveline gelinciye kadar Çekoslovakyanın malı olan bir sa- haya koyu zeytuni üniformasile Alman kıt'alarının ayak bastıklarını gördüğüm zaman içimde acı bir burkulma duydum. Fakat size görüp duyduklarımı anlatma- dan önce bizi sabah saat 6 da uykudan | kaldırdıklarımı ve (Passau) ya götürmek | için evvelâ 200 kilametre şimalde (Ratis- |bon) a çıkardıklarmı söylemeliyim. Biz safiyetle hükmettik ki, kıt'alar ala- Ca karanlıkta yola koyulacaklardır ve bi- zim saat © da uyandırılmaklığımızın se- bebi de bundan ibarettir. Yanılmışız, Zira (Hitler) in askerleri- ne ileri hareketi için emir ancak saat 14 de verildi. Bu gecikme neden? Bazıları bu ilkteşrin ayı havasının ke- |palı semasile, mütemadi yağmurile keşif |hareketlerini müşkülâta uğratmış olma- 'sından ileri geldiğini söylediler, Kendi hesabıma ben bu aldatıcı sebebi kabul edemem. Çünkü berhangi bir çeşid keşif hareketine lüzum yoktu. Alman ordusu daha evvel hareket etmedi ise bunun se- bebi sadece Çeklere toprağı acelesiz ve vakar içinde terketmek için vakit bırak- mak istemiş olmalarından ibarettir. Hâdise yok... Zaten bu hareket, her iki tarafta da diğerini incitmekten çekinildiği için mü« |sald bir şekilde inkişaf edecek gibi gö- rünmektedir. Meselâ bugün ilk mıntaka- |yı tamamen işgal etmek Almanlar için bir çocuk oyuncağı kadar kolay bir işdi., Fakat Çekleri faydasız yere sıkıntıya dü- çar edegekti, Binaenaleyh Almanlar (Moldau) a kadar ancak iki kilometre ilerlemekle iktifa ettiler, üst tarafını ya- rına, öbür güne bıraktılar. İşgal hareketi 3 ilâ 4 bın kişilik 5$ kol Alman devlet reisi, bütün dünyayı ı-ldr. Yani artık Pilsen birası Çı.kuılnvıkı başlıyordu. Çek toprağında dRÜM sdğönime Yüz 3 HAŞ CA UNK UNN y ej NDİZMA İT zi ile yapıldı, bu kolların her birinde her 5? * nif asker vardı. Bununla beraber önd arkadan, sağdan, soldan mitralyözlü ©! mobillerle ve hafif toplarla ihata edi olmak şartile piyade sınıfı daha hâki! ağırlık ta tamamdı, İki ordu arasinda bırakılan mesafa İki ordu arasında yapılmış olan ani maya göre birinin çekilmesi, öbürünü ilerlemesi arasında 1500 metrelik bir ha boş bırakılacaktı, buna tamamen yet edildi. Çekler nasıl çekildiler ? Az evvel Alman askerinin Çek top ğına girişinde hâzır bulunduğumu söy miştim. Çeklerin ilk toprak parçalal Almanlara bırakışlarını da gördüm. tam saat 13,35 de Herzogsreuth hudud # p önünde oldu. Sahne basitti, fakat kalbi burkmaktan hâli kalmadı. Bir Alman generali daha evyel hud taşının yanına gitmişti, bekliyordu. Ç tarafından yüksek rütbeli iki jandı zabiti geldi. Selâmlaşıklı, sonra sesle Çek ordusunun çekilme, Alman dusunun ilerleme şartlacı tesbit Bu, ancak birkaç dakika sürdü, fakât birkaç dakika iki Çek zabitine sağt gün kadar ağır gelmiş olacak ki haril tutan elleri titriyordu. Anlaşma yapılınca gene eller selâmlaşıldı, fakat el sıkma teşebbü de bile bulunulmadan ayrılındı, 67 Filhakika birkaç dakika sonra kolları harekete geçtiler, Çek ordusüu ha bir gece evvel geriye alınmıştı, S07 | €u gümrük memuru da sabahleyin | İ mişti. Alman pişdarları önde motosik” liler olduğu halde yürümeye koyuld asker çok yorgun görünüyordu. Bul' | i Oh, hayale kapılmayınız. Bugün İf ı edilen mıntaka çok fakirdir, her fakir olmuştur, diğer Südet mıntaf” ği daha fazla mamurdur. Bununla bt bugün işgal edilen mıntaka heyecâll (Devamı 10 ncu sayi beraber kendisine karşı çıkan kad gene tebessüm ediyordu., Sefalet manzaraları l ı | î İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: