6 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

6 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: Ziya Şakir Mis Eston Amerikada Sarafof: e— Hey Allahım, dün yada ne budalarar var!» dedi Mis Eston, yanında (Coni) ve ma - dam Silya Çelika olduğu halde büyük bir itina ile evvelâ hududa getirilmiş, oradan da (Usturumca)ya sevkedilmiş- ti. Mister Havs ile mösyö Karciyolo, ora da beklemektelerdi. Mis Estonu, komi- te tarafından hediye edilmiş olan işle- Mmeli bir Bulgar elbisesi içinde gören Mister Havs, kendisini zaptedememiş: — Rica ederim, Mis Eston; çıkar ar- kandan şu eşkiya kıyafetini.. bu ihti - yar halimde, beni aylardanberi bu dağ- larda dolaştırdılar. Eğer Ti köylüle-|hakkuk etmişti. rinin yardımları almasaydı, bu adamla- | rın yüzünden, çoktan ölüp gidecek * | veeereeanesserarerereseresecersun tim. Demişti. Mis Eston Selâniğe gelir gelmez, bü- tün ecnebi gazete muhbirleri, etrafını ihata etmişlerdi. Hepsi de, büyük para- | lar mukabilinde mülâkatlar teklif ey-| lemişlerdi. Fakat Mis Eston, bütün bu | teklifleri reddetmiş; hiç birine bir tek | söz söylememişti. Ertesi gün, hükümet dairesinde ad-| liye ve mülkiye erkânından bir heyet teşekkül eylemişti. Ve bu hey fından, Mis Estona bir davetn derilmişti. Mis Eston; ne olacağını bil mediği için bu davete icabet etmişti. İdare meclisi salonunda toplanan bu heyet, Mis Estonun hüviyetini usulen tesbit ettikten sonra, şu suallere giriş- Mişti: — Sirzi nereden dağa kaldırdılar? — Bilmiyorum. Duğa kaldıranlar, kimlerdi? . Bilmiyorum. Nerelere götürdüler?. Bilmiyorum. — Uzun müddet, nerede hapsettiler? — Bilmiyorum. — Fakat.. Matmazel, bu sua!lere ce- Vab vermek mecburiyetindesiniz. Çün- kü, Osmanlı hükümeti, haksız yere bir tham altına girmiştir. Cihan efkârı u- Mumiyesi karşısında, bu hakikat izhar edilmelidir. — YAMA,. öyle mi?.. Şu halde, bugün bana müsaade ediniz. Çünkü, hem da- ha henüz yorgunum.. hem de rahalsı - Ziım, Yarın gelir, istediğiniz ifadeyi ve- Titim. İstintak hey'eti, Mis Estonun bu Ti- Casını reddetmemiş; ertesi gün ayvni #âatte hey'et hururunda — (isbatı vü - Cud) etmek Üzere kendisine müsaade eylemişti. Mişti. sonuna kadar büyük bir hükümette kâli derecede edilmişti. * (Arkası var) * Hey'et, ertesi gün teşekkül — eyle - mişti. Beş dakika. on dakika.. yarım saat.. bir saat bekledikleri halde, Mis Eston- dan esar görülmemişti. Polis idaresi, derhal tahkikata giriş- Mişti. Hu tahkikat, şu neticeyi vermiş- Ü: — Mis Eşton, dün gece hareket e - den ekapres trenine rakibon, Viyanaya Müteveccihen hareket etmiştir. * Mis Estonun macerası; burada hi - fama ermişti. Fakat bunun en büyük HOLANTSE BANK ÜNi NM zararını; Selânik valisi Tevfik bey çek- » Çünkü, bu meselenin başından talihsizlikie karşılaşan zavallı Tevfik bey, (umuru liyakat ve kudret gösteremediğinden dolayı azi!) Mis Eston; tam 11 ay, 23 gün, 9 saat ayrılıktan sonra Amerikaya avdet eda- rek ayağını yeni dünyanın toprakları- na basar basmaz, bütün hayalleri ta - Ne olmak istiyorlardı Ne oldular ? (Baştarafı T nci sayfada) ) ziyeden kazanamamıştım! Bu suretle babamın istediği oldu. Mec- buren, hukuk mesleğine girdim. Lâkin, ne yalan söyli ı, aklım ge ne, benim için ilk göz ağrısı attedir. Ne 'da ki bu emele kat'i suret te veda etmek lâzım. Çünkü, sonra, yeniden işe başlamağa, bir (hayat: râlyane» ye kavuşmağa imkân yok! — Niçin? |işi, Yeniden, 40 yaşından 20 yaşına dön |mek ne mümkün! Ayni zamanda eskiden çiftliklerimizin yerin yor, Sade topraklı rebesile umumi har nemiz yöksa sildi, süpürdü. Brzan, bun lar: düşünür: Der, adliye merdivenlerini rmanırım. Köktetci eczaneler Bu gece nöbetçi olam ecraneler şun- lardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: — (Sürmi, — Alemdarda: (Sırrı Asım) mzıdda: (Asador), Ba- matyada: (Erofilos), Eminönünde: (Ba- Hh Necati), Eyübde: (Arif Beşiri. Fener- de; (Vitalli, — Şehremininde: — (Nâzım), Şehzadebaşında: (İ. Hakkı), Karagüm - rükte: (Kemali, Kürütpazarda: (Yor - ende: (Wilâl Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Kansuk), Datre- *Güneş) peularda: — (8poridis), (Nizameddin), Tartabaşında : (Halk), Boşiktaşta; (A- de! Taksimde er Kenan) de; (Asatı, Kadiköyünde: (Sih fatı, Büyükadada; — (Halk), He (Halk) Tu.K ÇI Kinc6 Axcil .4 Ş.AKETİi İKİNCİ İLÂN Şirket esas mukavelenamesinin 47, 43 ve 53 üncü maddelerine tevfikan Türk Çimentosü ve Kireci Anonim Şirketi his- şedarları aşağıdaki Tüznamede müharrer mevaddı müzakere etmek üzere 27/Teş. 938 tarihine müsadif Perşem- rinlevwı İbe günü fevkalâde surette içtimaa davet olunmu: dı. Mezkür içtimada nisabı ekse t hâsıl almadığından hissedarlar tlcaret kanununun 386 incı maddı müne tevfikan 14/Kânunuevve rihine müsadi? Çarşarmıba günü da Galatada Agopyan hanının 4 cü ka- tındaki Şirket Merkezinde ikinci defa o- lsrak fevi ide surctte içtiman — davet olunurlar. RUZNAMEİ MÜZAKERAT Çimento sanayiinin Etibank elinde te- merküz ettirilmesi ve hususi çimento fabrikalarının bu bankaya devir ve fera- gı hakkında hükümetçe ittihaz — olunan karardan hissedaranca malümat husulü ile heyeti umumiyece bu hususta bir ka- var ittihazı. Devir ve ferağ şeraitinin tasdiki yine hissedaran heyeti umumiyesinin tasvibi. ne muallâk bulunmak üzere işbu şeraitin müzakere ve tesbiti için delege tayini. İşbu devir muamelesinin icab edeceği ve heyeti umumiyenin münasib göreceği diğer bileümle kararların ittihazı. Esaş mukavelenamesinin 53 üncü ve Ticaret Kanununun 386 ıncı maddesinin birinci bendi muctbince, fevkalâde he- yeti umumiyenin bu ruznameyi müzake- re edebilmesi için sermaye: şirketin üç rubunun temsil edilmesi asaleten veya vekâleten istimal olunan ârânın sülüsa- nınin içtimaş muktazidir. Ticaret kanununun 385 inci maddesi mucibince bir hissesi olanın da işbu mü- zakereye iştirak ve rey ita etmeğe hakkı vardır. Birden ziyade hissesi olanların reyleri hisseleri nisbetinde mütesaviyen tezayüd eder, İşbu içtimada hazır bulunmak istiyen zevat Ticaret Kanununun 3T71 inci mad- desi mucibince içtima tarihinden bir haf- ta evvel hisselerini şirket merkezine tov- rak ettim. Fakat, imtihan neticesi bildi- rildiği gün boynum bükülü kaldı. Riya- şimdiden — Çünkü, çiftçilik gençlik ve dinçlik mamur - olan | «Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde.» İsanların ahlâkı tuhaftır: Çorbadan ağız. ! (Baş tarafı 12 inci sayfada) sını altı ay kimse çakmamıştı.. izahat, adeta şimdiki gibi ezberimdedir: «Ey ahali! Şu gördüğünüz — mumya, dünyanın en zalim, en müstebi rından Üüçüncü Rişard'ın 1 | kral, t ve zamanında mıişti. maktadır ibretle seyrediniz!.. *| — Evet; fakat nra polis mişti.. Bu vak'ayı çok iyi hatırlarım.. Filozofca bir eda ile: kinlerinin yarısından fazl: la, hokk. yor, Sadece yen bir şey icad etmek, hir etmek lâzımdır. Hasılı kelâm halkı zamdır. Esasen ilk partide halkın gözünü iyice boyayabili lâmı kendi kendine yapılmış olur.. diğerine söyler ve bütün bunlar ağızdan ağıza yayılır!. En kuvvetli reklâm şekli budur.. Bu, gazete — reklâmlarından da, duvar afişlerinden de daha müessirdir. Elimdeki sopa ile kumların üzerinde bir takım resimler çizerek: — Neye mutlaka bir şeyler göstermek lâzım olsun?, dedim. Ben senden de ileri giderek diyeceğim ki, hiç bir şey göster- meksizin de halkın rağbetini — pek âlü eelbedebiliriz.. Mestek: — Fakat nasıl olur?. dedi.. Hiç olmaz- sa küçücük bir taş olsun göstermek lâ - m gelmez mi?. Ben daima — bir şeyler gösterdim. ? bir eda İle: r taşa lüzüum yok, dedim. Bu, Bu eski usul para kazan - Bu senink artık modası geç - hokkabazlık mektebidir. Sana miş eski tekrar ediyorum: Biz halka hiç bir şey östermiyeceğiz, hiç bir şey teşhir etmi- ceğiz!. Mese! ütün inceliği bura- dadır. Bütün oyun bundan ibarettir. Me- selenin ruhu budur!. Siz diyorsunuz ki: «Hiç olmazsa küçücük bir taş teşhir et- mek lâzım!» Yani eskiden yaptığımız gi- bi.. Halbuki bu güöstereceğiniz tag Merih- den düşmüş olsa bile, halk bunu görüp ayrıldıktan sonra kendisini tatmin etmi. yen bir şey görmüş olmanın verdiği bir hayal sukutile aradan ayrılıp gidecek!. Halbuki, ahali herhangi bir şeyi görmek niyetile içeri girer de hiç bir şey görme- den çıkarsa, işte o zaman büyük bir trük meydana gelecek!. Bakınız, ben so- pamla şu kumların üstüne bir plân çiz - dim: Bizim yapacağımız baraka genişce, yuvarlak bir baraka olacaktır. Bunun hiç bir tarafında herhangi bir pencere bu Junmuyacaktır. İçerisinin karanlık olma. ka şarttır. Barakanın, perde ile kapalı iki kapısı olmalıdır. Ön kapısı a- halinin girmesine, arka kapısı da çıkma- siha mahsustur. Tabil barakanın dört bir tarafına muazzam afişler asacağız: «Görülmemiş bir sürpriz'. Muazzam bir trük!... Müdhiş bir heyecan!. Yalnız erkekler girebilir. Kadınların ve çocuk- ların girmesi memnudur. — Askerlerden yarım ücret alınır!» Ahaliyi içeriye tedricen — sokacağız!. Ben barakanın önünde durur, halkı da - vet eder ve paraları toplarım, Siz ise içe- ride, karanlık barakada bulunursunuz!. Müşterilerden birisi içeri girer — girmez, siz bir elinizle onun yakasından, diğer elinizle de pantalonundan yakaladığınız gibi derhal ikinel kapıdan dişarı atarsı - nız!, Bu işin büyük bir muvaffakiyet ka- zanacağına kat'iyen itimadım — var, İn- ları yanar, fakat diğerlerinin de yansın diye hiç ses çıkarmazlar!. İşte biz de bu ruht hâletten istifade edeceğiz!. En bü - yük reklâmı bizzat halk yapacaktır. içe- ri girip de yaka paça kapı dışarı edilen herkes, ahbabının ve arkadaşının da ayni vaziyete uğramasını isteyecek, ve bize di etmelidirler, Bankalara tevdi edilecek hiase seneda- tı mukabilinde alınacak makbuzlar yir. ket merkezinde tevdiat mahiyetinde ola- râk kabul edilecektir. eanlı bir reklâm vazifesini — görecektir. Bizim bu yeni müessesemiz, psikolojik temeller üzerine kurulmuş olacaktır. Sen bu. düşü, koyun derişinin başında amma da mar - tavallar okur dururdun!. Halka verdiğin | ri girenlerden her birinin kıçına birer de l_'ı-i mumyasıdır. Kendi tebaasını kana boğan bu kral, deh le cereyan etmesi lâzım gele: şetile Şekspiri bile ürkütmüştü.. İşte bu | kalâde ağırlaştır mumyalan - Şu dakika da sizin önünüzde dur- Onun mumyasını doya doya, şe müdaha- le etmiş ve üçüncü Rişardı müsadere et- wninle bahse tutuşabilirim ki, dünya sa- lekârlık - zlıkla maişetini temin edi - görülmemiş bir şey bulmak ve halka teş- bir sürpriz karşısında bulundurmak lâ - en müessesenin de rek- Biri Hikâye: Ciddi bir müessese kemmelleştirmek istiyordu.. Bir müddet ükten sonra: — Kapı dışarı edişimizden başka, içe « *|sopa vursak ne dersin? Bu, daha bi ,|bir sürpriz olmaz mı? Mestek'in bu teklifini şiddetle reddet« tim.. Biz bu hareketimizle ük rer girmez ve dal ğa vakit bulmadan yaka paça d tıyoruz; işin bütün güzelliği burada... Bu kuracağımız müessese, fevkalâ yapmay Biz trük vâ e de yerine getiri « | — Bütün bu konuşmalarımızdan şu| yoruz!. Kimse bizi sahtekârlıkla - itham neticeyi çıkarabiliriz: Dünyada mümkün | edemez!. " olmıyan hiç bir şey yoktur. <«Olmaz ol- * maz, deme; olmaz olmaz. Korkmadan Düşündüğümüzü tatbik ettik.. dediği- mizi yaptız!. Mühim ve ciddi mücssese « miz herkesin dikkatini çekti.. büyük bir garnizonun bulunduğu, ve » kın bu gibi işlere fevkalâde — çok alâka gösterdiği Beneşova şehrinden işe buşla- dık.. şehrin sokaklarına astığımız alişler şu mealde idi: Harikulâde bir sürpriz!.. Yalnız erkeklere mahsustur, Emsalsiz, muazzam bir trük! Müessesemizi bütün hayatınızca unutmıyacaksınız!. Aldatmaca yok!. Vâdedilen — yaj Dühuliyeyi yirmi heller olarak tayin ettik.. Şehrin muhtelif yerlerine astığı « miz plâkatlar, âfişler halkın büyül kasinı celbetti. Barakanın — önü, asker, sivil büyük kalabalıkla doldu.. Kalaba » |liğın içinde ön beş - on altı del'kanlılar vardı ki, «kaç yaşındasınız?a İsualimize, sırf barakaya girebilmek dü « şüncesile, hiç düşünmeden: <Kırk beş « elli yaşındayız'» cevabını — verecekleri muhakka İşe, akşamın saat altısında — başlar dık!, İçeriye ilk giren, tam saat beşten- beri kapının önünde nöbet bekliyen şiş- İman bir adam oldu.. Adamim içeri gır « mesile beraber, arka kapıda: arı atık ması bir oldu.. Dışarı çıklığı zaman şişman adamın |halka söylediği şu sözleri kulaklarımla işittim: — Harikulâde nefis!. Mutlaka hepini » zin girip görmenizi tavsiye ederim. Bele bu sözleri de işittikten sonra kın psikolojisini tahmin hususunda © aldanmadığımı bir defa daha anladım!. İçeri girip de dışarı atılanlar bize en bü- yük reklâmı yapıyorlardı.. Aşağ, yukarı bir - bir buçuk saat içinde Mestek'in & dali elleri arasından birkaç — yüz insan geçti.. Bazıları, iki, hattâ üçer defa Metx tekin ell asından geçiyorlar, fakatl buna doymadıkları için bir defa daha ba» rakaya girmek emelile sıraya dıziliyor « lardı.. Herkesin yüzünde büyük bir se « vinç ve neş'e parlıyordu.. Bir çoklarının, böyle güzel bir sürprik zi etattırmak» düşüncesile ahbablarımı, arkadaşlarını getirdiklerini de farkedi « yordum. Fakat polisin işe müdahalesi — bütün | plânlarımızı altüst etti.. Polis tam saat ye |di buçukta barakaya dayandı. Bana: — Bu iş için müsaade aldınız mı? diye sordu. Ben de ona: — Müsaade kâğıdı içerde, buyurunuz görünüz, dedim. Polis de, herkes gibi içeri girdi, İçer » de, karanlıkta Mestek ile polis arasında kısa bir mücadele cereyan — etti. Polis, kendi hüviyetini söyliyerek dişarı fırla « maktan imtina etmişse de, eninde sonüne da Mestekin kuvvetli kollarına mukave « met edemediği için o da herkes gibi arka kapıdan halkırı içine dışarı fırladı. Birkaç dakika sonra Jandarmalar gel di. Barakamızı mühürlediler.. — Bizi dg «vazife halinde zabıtaya hakaret» mad e desile mahkemeye verdiler,, - * Mestek, hapishanede, bize gösterileğ köşeye yerleşmeğe çalışırken: — Bundan sonra, dedi, artık böyle müh him ve ciddi bir müessese kurmıyaca e ğim!. Bugünden itibaren sahtekârlığa ve dolandırıcılığa başlıyacağım!. YARINKİ WNÜSHAMIZDA: Müşkül itiraf Mestek tereddüd içinde — idi. Benim plânımı, reddetmiyordu, fakat onu mü -l Yazan: Muazzez Tahsin Berkand

Bu sayıdan diğer sayfalar: