8 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

8 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 İkinciteşrin SON POSTA Sayfa” 7 ETARİHTEN SAYFALAR | Kanuni Süleyman devrinde bir cinayet Katiller bulunamayınca padişah muammayı süratle halletti Kadircan Kaflı Yazan: «Kurunun yanında yaş da yanar» diye Meşhur bir söz vardır. Bu söz odunlar hakkında kullanılırsa pek doğrudur. ve bu öğüde uymak akıllılık olur. Fakat bazan ayni sözü insanlar için de kullanırlar. İlim ve fen ilerledikçe odun- lar hakkında kullanılan bir sözü insan - lar hakkında da kullanmak bedbahtlığı- Ba uğramaktan — kurtuluyoruz. Çünkü HFmdi cinayet işleri ve hırsızlarla katille- Tin meydana çıkarılmaları için bir çok Vasıtalar, usüuller bulunmuştur. O kadar ki polisin iktidarı karşısında hırsız ve ka- İllerin elleri ekseriya bağlı kalıyor. Son zamanlarda meşhur bir Avrupalı Riuharrir «cinayet güzel san'a'lardan biri Olmuştur» diyor. Yani cinayetin de ancak Ykoltraş romancılık, ressamlık gibi £ok derin ve etraflı görüşlere sahib kim- tcler tarafından, kuvvetli bir kampozis - Yön ve icad kafasile yapılabileceğini an- ;'*—nıak istiyor, Bu zarüret, gizli ve usta- “ikli einayetleri meydana çıkarmak hü- Tusunda polisin gösterdiği uyanıklık ve ee dokuyuştan doğmuştur. » Fski zamanlarda bu kadar ince elemez- “erdi. Gerçekten kurunun yanında yanan Yaşlar pek çoktu. «Pire için yorgan yak- İT katili cezalandırmak için bir çok za- Vallıları haksız yere öldürdükler., ken- ilerinin de katil oldukları görülürdü. Vak'alardan birisi, belki en meşhuru 1528 senesi şubatında, İstanbulda ol- Tuştur, * Osmanlı tahtında Kanuni Sultan Sü- 9man oturuyordu. O sırada otuz Üç ya- bulunuyordu. Adalet ve şiddetile lnııumşı. Sekiz sene içinde Belgradı lmış, Radosu zaptetmiş, Tunayı geçerek 'Ohaç oyasında o meşhur ve büyük za- “ri kazanmıştı. Bundan başka Şamda ve Sadolunun bir kaç yerinde çıkan İsyan- Ati bastırmıştı. Devrinin en büyük, en Hühteşem hükümdarı sayılıyordu. Bunu *T fırsatta İspat etmek hevesini yene » lîıywu' İspatı da ancak bütün mem- #tte mutlak bir sükün bulunmasına hlu'ı bulunuyordu. Fakat o sırada İstan- | dU heyeecana, padişahı da biddete geti- “1 korkunç ve acıklı bir cinayet oldu: batın yirmi üç ve yirmi dördüncü leri arasındaki gecede Sultan Selim ÜNt camii civarındaki bir. evden, çığlıklar. | imdad istiyen sesler duyuldu. Fakat bun- lar boğuktu ve çok geçmeden kesildi. Bunları pek hafif surette duymuş olan komşular, kulak verdiler. Bir daha duymadılar, yanıldıklarına, bir kuruntu | olduğuna hükmettiler. * | Fakat ertesi sabah evin kapısını çalan- | lara ses verilmedi. İçeri girildiği zaman müdhiş bir manzara karşısında kalındı Evin döşemeleri, duvarları kan içind di. Yerde kanlı ayak izleri, etrafta ve tek tük eşya Üzerinde kanlı el izleri vardı. Şurada iki çocuk boğazlanmış, ötede bir kadın bir kız ve diğer bir kadın bıçakla öldürülmüşlerdi. Kolları kesik, boğazları deşilmiş köle ve cariyeler şuraya buraya atılm lardı. Ayni zamanda ev yağma edilmişti. Vak'a hemen haber verildi. Gece belli belirsiz bir şekilde duyulan gü ler Dizdarlar, Asesbaşılar katilleri yakalamak için her yana adam saldılar Sadrazam İbrahim paşa da vak'ayı düy. du. Çok kızdı. Padişaha da açtı. Padişahın hiddeti hepsinden üstündü. Halkın evle- rinde rahat uyku uyumaları için Osmanlı tahtında Süleyman gibi bir hükümdarın | oturduğunun bilinmesi bile kâfi gelmesi Tâzım olduğunu ileri sürüyordu. Demek ki onu hiçe sayıyorlardı. Demek ki uzak veya yakın gecelerden her birinde her - hangi bir tarafta gene böyle müdhiş bir cinayetin olması ihtimali uzak değildi. — Elbet bu fesadı edenler bulalar!.. Dedi. Başta sadrazam olduğu halde bü- tün izler üzerinde yüründü. İpucu bu- lunamıyordu. Halbuki padişah sabırsız- lık ediyordu. İçlerinden biri: — İstanbulda bunca (Bikâr-işsiz) kişt- ler vardır. Anlardan gayrisinden bu nes- ne iş beklenmez. Cümlesin tutsak ve sor- guya çeksek gerektir. Diyordu. Kendine göre bazı âlâmetler de gösteriyordu. Herhalde bir veya bir kaç suçlu bul- mak mecburiyeti karşısında kalan sadra- zam bu şüphe üzerinde durdu. Civarda sık sık dolaşan bir kaç kişiyi tutturdu, sorguya çektirdi. Fakat adamcağızlar ay- ni gecede bulundukları yerleri çahidlerle anlatıldı. arkaları | ve yüzleri parçalanmış erkekler, | baştan — aşağı ispat ediyorlardı. Hiç birini idama imkân yoktu. Çünkü haksızlık olurdu Padişah onlardan daha sabırsızdı. Son izleri ve şüpheyi öğrendiği zaman bir| t müddet düşündü. İşsizler arasında da suç- lunun bulunması mümkün olmadıgını |söyliyenlere dik dik baktı. Katillerin ce- zasız kalmalarına değil ya, cezanın bu kadar bile geçikmesine gönlü razı olamı- yordu. Hemen emir verdi. — Mademki bu fesadi işliyenlerin ş sokaklarını başıboş dolaşan bir takım bi kâr kimseler olduğuna şüphemiz yoktur; elbet anların hepsini izale etmek gx tir. Böylece hem fesadı işliyenler cezala- rın bulurlar, hem de bir dahi böyle fesad i-dwı k kimse kalmaz! fermandı. Buna karşı şöyle yle fikir yürütmek kendini toh- keye atmak olurdu. Bunun için, hemen ine getirilmek üzere tedbir alındı. Ar' k her tarafa palalı, kıri lar çıkarılıyor; yal başları tutuluyor, bu gibilerin toplandıkları bazı hanlar bası- k hepsi birden kaldırılıyordu. | Peçevi bu vak'ayı şöyle anlatır: « Her çend ki bu fesadı edenler |tecessüs olundu. Kat'a süreti şer'e gire - cek mertebe zuhura gelmedi. Âkibet ır - ,ra-nu ile esvükişehri devreden Arnavud kısmından olmak ihtimali ve- mekci ve mumcu ve dellâk ve aşçı ve o- dun yarıcı kısmından ve bilcümle bikâr makulesinden sekiz yüz kadar adam ahz olunup çarşılarda ve sokaklarda ve ce- miyet yerlerinde katlolunup eşkiyaya havfu haşyet olup andan sonra bu muku- le fesad zuhur etmedi.» Cellâda verilen sekiz yüz kadar âdamın içinde belki cinayeti işliyenler de vardı?! Fakat bulunmadıklarını söylemek de &y- ni derecede mümkündür. En küçük bir muhakemeden bile geçi- rilmeksizin yapılan bu acıklı adalet ör- neğini o zaman için fevkâlüde bir buluş felâkki edenler az değildi. Ondan sonra imparatorluğun muhtelif zamanlarında ni usul küçük veya büyük mikyasta tatbik edildi. Bu vâk'adan üç yüz sene sonra jkinci Mahmud zamanında bile sadrazam Hüsrev paşanın her bangi bir kargaşalık olduğu zaman diğerlerine ibret (Devamı 10 ncu sayfada) ..| kat etmek esas düşüncemizi teşkil eder. açlı adam- | bikâr | rilip bazı âlâim dahi zahir olmağın ek -| İngiliz politikasının ana hatları nelerdir? Yazan: Fransız İngiliz başvekili Mister Çemberlaynin Avam kamarasında söylediği son nutuk- tan sonra bir çokları: — İngilterenin nasıl bir siyaset takib etmekte olduğu noktası Üzerinde düşün- düler. Bu suale verilecek cevab basittir: — Mister Çemberlayn gün siyaseti ta- kib ediyor, diyebiliriz. İnsan İngilterenin örf ve an'ane kanu- nuna, Avrupanın ise Roma hukuküuna da- nmakta olduğunu düşünmiyecek olur- İngiliz işlerinden hiç bir şey an |J'naz, Bir çek Avrupa devletleri için pren net esastır. Hattâ bir devlet a- | siplere damı — Tek bir prensibi feda etmektense bü- | tün tir. Buna mukabil İngilizlerin gözünde de- ğişmez prensip yoktur. Her hateket za - mana, mevkle ve mümkün olup olmadı- ğına bakar. Bu, demek değildir ki, İngi- dirler. Meselâ imparatorluk yollarının tehdid altında kalmasına asla tahammül edemezler. Onlar için deniz yollarının ser best olması lâzımdır. Ayni suretle Belçi- ka sahillerine muzaffer bir devletin yer- Teşerek İngi did etmesine de razı olamazlar. Büyük muharebe arifesinde: — Meveud muahedelerden bahseder- ken kâğıd paçavrası, demiş olan Alman sefiri hem yersiz, hem de mıanasız” bi cümle kullanmıştır. İngiltere şerefini feda etmeden imzas: nı inkâr edemezdi, fakat bu imzayı hayati menfaati olduğu için vermiş olduğunu u- nutmıyalım, Almanlar İspanyada askeri bir elde etmek isterlerse, İtalyanlar Balcar adalarına yerleşmek arzusuna kapılırlar. sa Mister Çemberlayn geçen gün kullan- nuş olduğu dile hiç benzemiyen bir dille konuşacaktır. Esasön iki diktatörle Mü - |nihte karşılaştığı zaman bu suali onlara sormuş ve her ikisinden de İspanyada inde koşmadıklarına dair te- ıştır. Ve onların sözlerine iti- Tünd dönişüri Vaht şimdi şöyle demek- tedir: — Bizim kuvvetlerimizin diğer dev - letlerin kuvvetleri arasındaki nisbetin diplomatlarımızı müzakere masasına mü- BaVvi cak de k ve söz sahibi olarak oturamıya- vede eksik bulunmamasına dik - Bu söz saf bir adamın sözü değildir. İn- giltere bir aralık silâhlarını eksiltelile - geleri feda ederim, bile demiş- | * Hizler bazı esaslı kaidelere de tâbi değil. |* iz adalarının selâmetini teh- | | muharriri Gallus nı gördü, binaenaleyh Mister Çemberlayn henüz kuvvetini bulamamış, fakat mı laka bulmıya azmetmiş bir milletin şefi olarak konuştmaktadır. Terazide yeri olan bu düşüncedir. Dış siyasette olduğu gibi iç siyasette de rea- liteler-ve imkânlar ihmal edilemezler: — Vatandaş silâh başına! diye bağır -« mak kolaydır, fakat silâha malik olmak Mister Çemberlayn İtalya ve Almanya ile anlaşmıya çalışıyor. Bu, onları eli best mnı.ıı,_ı...ı delâlet etmez. Nitekim u sadakali Mt A.ızmgı zaman muhafaza e decek değ Bursada belediye reisi seçimi yapıldı Bursa (Hususi) Belediye mecli- sinin üçüncü seçim birinci - toplantısı bugün öğleden sonra yapılmış, başkan- lığa eski başkan Neş'et Kiper, reis mu- avinliğine keza eski muavin — Bayan Zehra Budunç seçilmişlerdir. Birinei reis vekilliğine avukat Bay Cemil Öz, şlerdir. Bu toplan - kavanin, ta, maliye, sıhhat ve encümenler teşekkül etmiş « Kâtib seçilen Bay Saim Altıok'un oxh[l üzerine bu toplantı münasebe « t üklerimize birer telgraf çekil » şlarla kabul edilmiştir. Edirne belediye meclisi tep'andı Edirne (Hususi) - ne belediye meclisi Yeni seçilen Edir- mutad isanl k- teşri devresi toplantılarına bugün b fır. Bu içtimaa ald ruzname hazırlanmış olup buna nazaran ilkönce reis vekille « kâtibler, meclis encümenleri ve da- encümen intihabı ya; cak ve bunu hesabı kat'? ve senelik — mesai raporile rüznamede yazılı diğer — muhtelif beş maddenin müzakeresi takib edecektir. Ölü doğan çocuk morga kaldırıldı Vezir hanında oturan Osenna ismin de bir kadın, ölü bir çocuk doğurmuş- tur. Doğum şekli Adliye doktoru tara- fından şübheli görüldüğünden çocuğun cesedi Morğa kaldırılmıştır. Hâdise et- rafında Müddeiumumilikçe tahkikata ceğini düşünmüştü, mümkün olamadığı - Meşhur artist War- Gable'in çizdiği m, muharrir wieh bu r Wells'in <Dünyaların harbi» isimli romanı- na aiddir Eserde Me- rihten gelerek kü - remizi wlilâ eden mu hayyel bir takım ma- |kineli mahlüklardan bahsolunmak.- | tadır. Resimdeki sah- ne de bu istilâ sah - nesidir. Geçen pazar Ame- rika radyosundan bu eserin bazı parçaları neşredilmiştir. — Neş- riyatın — başlangıcına yetişmiyen bir çok dinleyiciler, nakle « dilen hikâyeyi haki « kat zannederek A « merikanın — istilâya uğradığı — sehabina kapılmışlardır. Bazı şehirlerde |manasile bir panik husüule gelmiş ve hâlk sokaklara dökü- lerek, kaçışmağa baş- lamıştır. Paniğin se - başlanmı! ( Âmerikayı altüst eden roman ) bobi bilâhare anlaşılmış ve halkı teskin etmek üzere radyodan izahat verilmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: