29 Aralık 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

29 Aralık 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Birincikânuın 29 Hergün Köye ve köylüye Müjde! Yazan: Muhittin Birgen Ziraat köngresi, Celâl Bayarın çok gü- ze' bir nutku ile açıldı. Nutkun en güzel tarafı, edebiyatsız olması idi. Hiçbir ta- rafında süs ve fanteziye gitmiyen, Türki- yede köy meselesinin ne kadar büyük bir iş olduğunu teşrihe ehemmiyet veren bu nutku, onun edebiyatsız ve kuru olma- gına rağmen, büyük bir dikkat ve hattâ heyecanla dinledim. Hiçbir mübalâğaya kaçmadığıma emin olarak şunu söylemekte tereddüd etmi yeceğim: Türkiyede köy meselesi hak- kında Tanzimattan bugüne kadar söz » arasında — hiç söylemiş devlet 9d kimse yoktur ki, sözle veya kalemle, Ce- rdiği de- Jâl Bayarın bu nutk recede kes £ ve toplu bir # bilmiş olsun. Nutkun ye! ki mühim mevki'ni ve köylü karşısında Ankılâbın psikolojik vaz bir devlet sözü idi. Kö; müll mücadelede oynadıkları rolü, her $ki unsurun da mili varlıkta ve memle- Kket iktısadiyatında nasıl kuvvetli birer temel teşkil ettiklerini teşrih eyliyen bu Mmukademme, köy kalkınması fikri kar- gsında Cümhuriyet hükümetinin bugün ne kadar kuvvetli bir azimle vaziyet al- mış olduğunu pek güzel gösteriyordu. Bunun için, Celâ! Bayar hükümetinin bu defa bu işe nasıl büyük biz ehemmiyetle garılmış olduğunu pörerek heyecan duy- mamak kabil değildi. * Celâl Bayarın nutkunun asıl özünü teş- kil eden kısım, köy Iktısadiyatımız hak- kında söylediği sözlerdi. Başvekil, — bu gözlerile bu iktisadiyatın. bütün — milli| iktısad sistemimizde nasıl bir temel ikt- gadiyat teşkil ettiğini, meseleye kâh bir gepheden, kâh bir diğerinden bakarak, pek mükemmel bir şekilde izah etti. Me- selâ, milli irad bahsinde. köy — tradımın Türkiye için ana 'rad olduğunu söyledi; 'Türkiyenin medeniyet âlemi ile olan ik- tısadi münasebetlerine köyün nasıl bir esas teşkil ettiğini birkaç hâkim cümle jile ve birkaç rakam içinde izah ediverdi. 'Türkiyede sanayi kalkınması yapılacak- sa köye, Türkiyede mi!li müdafsa vasıta- larını kuvvetlendirmek icab edecekse köye ve nihayet Türkiyede kültür — ve medeniyet hamleleri yapılacaksa gene köye gitmek lâzım geldiğini izahta da, Celâl Bayarın sesi, ayni salâhiyet ve aye| ni kuvvetle, hükümetin çok derin ve çok doğru olan görüşlerine tercüman oldu. Başvekilin sakin bir tavıris, hükümet ta rafından yapılacak hamlenin bu defa çok | esaslı olacağından emin görünerek teşrih ettiği fikirler, tam manasile bir hükümet | proğramı ve bir siyaset hareketi ifade e- diyordu. Ben de bütün bu rutku, teşrihat derinleştikçe, haz ile dinledim. Bir hü- kümet reisinin ağzından pek mühim bir mesele hakkında bu kadar düzgün ve doğru, bu kadar toplu ve mücmel sözler çıktığını işitmek, bir vatandaş için en zevkli bir hâdisedir. Celâl Bayarın, muhtelif vı ve mii sad bahsi döndü, dolaştı, şu neticey dı: Köy istihsali, bu #serda artık bir ev Aktısadı. bir ehli iktısad olmaktan çık- maya ve bir ticari iktısad mahiyetini ab maya mecburdur. «Köy, kendi istediğini değil, ticaretin stediğini istihsale mec- burdur» gibi fikirlerle ifade ettiği bu hakikati söyledikten sonra da Celâl Ba- yar, riyaset ettiği hükümetin Türkiye ile haricf plyasa arasında temin ettiği mü- nasebetlerden emin ve hattâ müftehir olarak «ne kadar çok istihsal edebilirsek © kadar çok satabilecek bir mevkideyiz!'» diyebiliyordu. Bütün memleket değilse bile Türk köylüsü çok iyi bilir ki bu tarz- simli Makale: Bazı adamlar vardır ki, define meraklısıdırlar, kulakları- na gelen her rivayete inanarak kazmayı, eskı zamanlarda yer altına gömi mak üzere çalışmaya koyulurlar Bugün mış olduklarını gi İngiliz telefoncuları Gecede 28 bin kere “Allol!,, diyorlarımış! Londra telefon idaresinde çalışan te- lefoncu kızlar, bir gecede 28 bin kere «allolb derler, Durup dinlenme bilmi- yen bu çalışkan kızlar, şehrin o hüm - malı telefon mükâlemelerini saniyesi saniyesine birbirlerine raptederler, ve bu arada da gene gülümsiyerek müş - terilerine cevab verirler. yük bir gayretle çalışmış benim gibi bir insan için, bu program-nutkun tatmin tmiyecek hiçbir tarafı yoktur. Celâl Ba- yarın ağzından öğreniyoruz ki hükümet Bu muazzam davanın bütün felsefesini ve bütün teferrüatını tam biliyor ve iş- leri tam bir Avrupalı kalasile ölçüp tam bir mütehassıs gözile görüyor. Tatbikat işlerini de bu gözle görecek ve bu kafa ile ölçecektir. Şu halde, kongreyi müle- akıb hükümetin derhal girişeceği anla- şılan tatbikata aid faaliyetlerden çok iyi neticeler alınabileceğini kuvvetle ümid etmek hakkımızdır. Yeni girişilmiş bir işte, Jlk zamanlarda bir takım hatalara düşülse bile bunların ehemmiyeti — ola- maz. Devlet bu işi bütün 6hemmiyeti ve vuzuhu ile tam olarak görüyor ve davayı mümkün mertebe az hata ile mutlaka halledecektir. Son seneler içinde Türkiyede, gerek iş- leri Ayrupai bir gözle görmek, gerek bunları halletmek üzere gene Avrupaf usullerle tedbirler almak bakımından ne büyük bir ilerleme harekeli vukua gel- miş olduğunu anlamak için, Celâl Baya- rın son nutkunu dinlemek kâfidir. Ben bu nutku dikkatle dinlediğim içindir ki şimdi, tam bir emniyet ve kanaatle Türk köyüne ve Türk köylüsüne çu müjdeyi « küreği yakalayıp, denilen servetleri bul- kazarlar. Servet ve ömür israf ederler. neticede de beyhude burayı, yarın öorayı ZZEZERNUZOZUZLZAAZAZAA Hergün bir fıkra Ne kadar çok züppe varmış Şimdi Şekir tıyatrosunda temsil e- dilen Asmode Fransada ülk temsil e- 1 dildiği zaman münekkidlerden biri yazdığı tenkidde: Demişti. Geçende pıyes yüzüncü de- | İ Ja temsil ediliyordu. Piyesin muhar- | tiri Fransuva Maryak, «bu piyesi yal- î mı> züppeler beğenir» diyen münek- i kide tesadüf etti: — Şimdi ne dersimiz, dedi, piyesi- ! mi yaltız züppeler mi beğeniyorlar? | Münekkid cevab verdi: ; — Ben de hayret ettim, meğer ; İngilterede beş yaşlarında kadar olan bir kız çocuğu bir tayyare oyuncağını yutmuş, sonra annesine koşarak: — Tayyare yuttum önne!. demiştir. Bunun üzerine hastaneye kaldırılan ço- cuğe, 15 dakika süren bif ameliyat ya - pılmış, ve boğazından oyuncak çıkarıl - mıştır. Röntgenle zlınan resimde çocu - ğun yuttuğu oyuncak tayyareyi görüyor. sunuz. —— ——— verebilirim: Devlet, davayı, bütün ehem- miyeti ile ve bütün teferrüatile biliyor ve halletmek için barekete gelmiştir. Ö- nümüzdeki seneler Türkiyenin köy kak kınması bakımından muvaffakiyetli, hat- tâ muzafferiyetl! seneleri olacaktır. e Tükenmiyen define — j İnsan üzerinde sihirli bir kelime tesirini yapan define ha kikatte mevcuddur ve mahdud değil, tükenmez bir hazina halindedir. Fakat bu define yer altında bulunmaz, bu talih oyununda elde edilmez, her insanın kafasının içinde gizlidir, Dimağınızı hazırlayınız, hazırladıktan sonra çalıştırınız, kö- 1 araştırını defineyi mutlaka bulursunuz. Hitlere muarız olduğu İçln kocasından Dayak yeyen kadın Bu genç kadın, Amerikada oturur. Hit- lere muarızdır. İkide birde onu tankid eder. Hararetli bir Hitlerci olan kocası da bu yüzden onu evire çevire döver, Bundan dolayı mahkemeye müracat e - derek*boşanma davası açan kadına rels hak vermiş; ve kadını kocasından ayır. mıştır. Papa son noeli göreceğini söylüyor! Noel arifesinde mutad âyini idare ve Vatikan şehri kardinallerinin tebrikâ - tmı kabul etmek isteyen Papaya hu - susf doktoru mümanaatta — bulunmak isteyince, Papa: — Oğlum, ihtima! bu noel benim son noelim olacak. Onun için beni tebrike gelenlere şahst takdislerimi vermek is- terim!.. demiştir. Kayzer Vilhlm noel hediyesi olarak odun veriyor! Holandada Doorn'daki şatosunda i - kamet etmekte olan caki Kayzer Vil - helm, noel günü, şatoya gelen ve ihti - yac içinde bulunanlara yiyecek, içecek elbise ve bizzat kendi elile kestiği o - Muhittin Birgen | dunlardan hediye etmiştir. G4 bir söz söyliyebilmek bu —memleket hükümetleri için ancak pek yakın bir za» mandanberi mümkün olan bir — şeydir. Daha üç sene evveline gelinciye kadar mahsullerimize satacak yer bulamazken bugün, Celâl Bayarın göğsünü gererek «ne kadar çok istihsal edersek o kadar çok satabiliriz!» diyebilmesi hakikaten çok büyük ve çok mes'ud bir hâdisedir. * Hülâsa, z'raat kongresi. hükümetin bü- yük bir program-nutku ile açılmış oldu. Köy iktısadiyatı içinde dokuz sene bü- LSTER Ötedenberi tamıdığımız oldukça yaşlı. vardı ki, bazan ufaktefek iş yaparak, bazan bir kamisyoncu- Tük peşinde koşarak geçinip giderdi. Dört yıl evvel hastalan- dı, bir kalb arızasından muztaribdi. O zamandanberi de ço- cuklarının yardımile iktifa ederek bir köşeye çekildi. Geçenlerde b'ze uğrımışti, nasıl olduğunu sorduük, biraz düzelmişti, tesadüfen bizim de tapu da'rezinden sorulacak bır işimiz vardı: ISTER İNAN, IİSTER fakir bir adamcağız cak mıyız?e İNAN, 15T ER İNANMA! — Kuzum, gidip şunu anlıyabilir misin? dedik. Gitti ve iki saai sonra hastalanmış olarak göründü: — Beni elân muameleci sandılar, Kazanç vergisi sordular ve nihayet künyeme bakmak Üüzere Şişliye yollamak istedi. ler.. Rapor, reçete, madılar.. ve şimdi * ilâç cebimde, yürüyemem, dedim, inan- şte gidiyorum, bakalım oraya sağ vara- İNANMAIL Sözün Kısası Birinci ziraat Kongresi Kai B M Sin Bözeli wvelki sene tarih köngresi mü» nasebetile İslanbula gelmiş ©- lan büyük alim İsviçreli profesör Pittard bir gün beni hayretlere düşüren şu ha kikati öğretmişti: — Bütün insanlar içerisinde, toprağ: illk defa işliyen, buğday yetiştiren, çiftçiliği icad eden Türklerdir! Onlaz çift sürmeyi, ekip biçmeyi insanlara öğretmemiş olsar lardı, beşeriyet, ihtimal ki asırlarca 24 kabhr, biribirlerini yemeğe devam edere lerdi. Dünyanın velinimeti olduğu en salâhik yetli bir ağızdan bu suretle teyid edilem irkın en mütekâmil kolu. biz Anadolu ve Trakya Türkleri o asil m'rası bugüne kts dar devam ettirmektayiz. Filhakika, bik zim ekseriyetimiz çiftçi ve toprağa bağ> lhıdır. Bu itibarla, Celâl Bayar hükümee tinin teşebbüs fikrinden doğan ilk ziraali köngremize milli vasfını, en şamil mas nasile verebiliriz. Zaten, bu köngreye iştirak için, köye Jümüzün göstermiş olduğu tehalük te but noktai nazarımızı tastik ve teyid edef mahiyettedir. Gazeteler, bu kongredt bulunabilmek için, çıftçi yurddaşlarımız- dan bir çoğunun, yol masrafını kendi za- şıf keselerinden ödedikten başka, kone grenin devamı müddetince açıkta dahif yatmağa kail olduklarını yazmadılar mıff Yazık ki, onların refah ve huzurunu ketl« dilerinden fazla düşünen Cümhuriyet bükümeti bunlardan ancak iki yüz kişi- sini davet, ve kendilerinin. başşehirde azami rahatlarını temin edebildi. Şimdi, kongre üç gündür devam edi- yor. Toplantılarını ve çalışmalarını yar kından takib «deh'raler, neticede, Ko maiizmin en önen.l. davalarından biri Ot lan köy kalkınması ve ziral inkişafımızg dair pek mühim ve faydalı kararlar alır nacağına kanaat getirmişlerdir. Köylümüz zekidir, anlayışı geniştir. Dünya çifiç in €n modern telâkkiles rini, sistemlerini kavramak ve münakaş etmek, hem de en keskin bir mantıkla münakaşa etmek kabiliyetine hayran ol mamak kabil değildir. Onun içindir kde hükümetimizin bu kongreyi toplamak hususunda sarfeylemiş olduğu emekler rin heba olmıyacağı muhakkaktır. İş başına geldikleri gündenberidit. muhterem Ceiâl Bayarla arkadaşları, elt aldıkları bu köy kalkınma davasını ham hararet, hem d0 isabetle güdüyorlar. BU azimkâr hamlelerden memleket pek 90' şeyler ummakta haklıdır. Dünyaya ek- mek gibi en büyük bir nimeti bağışlıyan bir millet, bu köy kalkınmasında ve zi“ raatin tnkişafında da herkese önayak 0“ labilir. Bunun imkânlarını ona, hükür met işte veriyor Ankara ziraat kongresi bu yolda atılafi büyük adımlardan biridir. Ve gerek Ba$" vekil Celâl Bayar için, gerek onun fasb ve güzide arkadaşı, Ziraast Vekili Fafli Kurdoğu ıçin şerefli bir muvafakiyettiik vi sereeereeererarereErAELArEREAERAERARLELEELEAAAAEEA Ç| Fransız büyük elçisi hasta Ankara, 28 (ALA.) — Yarır. Ankarada ayrılması mukarrer olan Fransız büyüli elçisi B. Ponsot gripten rahatsızlığı dü“ layısile hareketini birkaç gün tehir e& miştir. 3 ecerrt TAKVİM BİRİNCİKÂNUN S.ERPEr. SETFPBERNS ELEFT.DEFTERETEESEEBEF. - ex SS7 BEV*E. BEİŞ L YA k v

Bu sayıdan diğer sayfalar: