3 Ocak 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

3 Ocak 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

n" “Sen Posta B BİR P .ıııuıuııuı-mıı-mıı-ııııı Çeviren : burundan gözlük- | Melon şapkas leri ve siyah p l nibo, komşularının nazarlarında tam manasile hakiki ve efendiden bir me- murdu. İhtiyar hizmetçisi Emma ile beraber otu Mö: Bornibo, gayet Mmuntazam bir hayat sürüyordu. Bütün gün dairesinde çalışır, akşam saat beş- te işten çık 4 Tıkhtım boyunda biraz dolaştıktan a hemen evine döner- di. Amma o tün salak zannet- meyin! Onun d yok | deği 1 şetli tutkundu.. pinkerton ve bı Tomanların hev mak, bıkmak bilmez, evinin her köşe- sini dolduran bu çeşid romanları tek- rar tekrar okurdu. Geceleri uykusu | kaçtığı ve korkunç rüyalar gördü halde gene bu sevdasından vazgeçmez- di. Gangster diyarı olan Amerikada doğmamış ve yaşamamış olduğuna her fırsatta keder ve esef ederdi. Dün akşam da «Masajcının Çocuğu» adlı bir polis h'kâvesi okumuştu; zev - kine doyamadıdı bu tatlı hikâyenin te- ferrüatımı masasının başında oturmuş, | gözleri yarı kavalı bir halde canlandır- Mağa uğraşıyordu. Akşam daireden çı- karken hava bulutlu idi. Bu bulutl hava kafasındaki 'macerayı büsbütün esrarengizlestirmi: Kendini sokakta bulunca şöyle bir düşünceye vardı: «Peki yahu, benim eksiğim var? Bundan daha basit bir iş yoktur şt1 dünvada. Meselâ Ması cının Çocuğun i hafiye Net Valton'a göre, in kta rasladığı adamları takib ederse muhakkak ki bunların yüzde ellisi ve mücrim çı Şu metodu ben de fıkıb edeyim ba(a- hım, Net Valton haklı mı Elde baston. melon şapk rlok Ho'neş. Yn' 3 be ızer bütün cinai ünheli tatbika sı.ıvas'- Bu duuıncc ile Vad- len meydanına çıklı, Bir ü kalaba- hk sağa sola pidiyordu. yö Borni- bo hangi istikameti ve hangi insanı ta- - kib etmekte mütereddid kaldı. Orada gözüne kimseyi kestiremeyince Kon - kord meydanına geldi. Artık bir karar vermeliydi. Saat altıya gelmişti. elleri cebinde, — kasketi #aşlarının üstüne eğilmiş bir delikanb geçti. Ansızın bu delikanlıyı takibe kırar verdi. B | raşıyordu, Bor -| £ okumuştu. Usan -| başkalarından ne| * nn Hıkayesı “IHIIHU!HIMIIHII_Illllln OLİS HAFİYESİ Faik Bercmen — MmEzmHfe |deh tokuşturuyorlardı. Evvelâ Mösyö Bornibo söze başlayıp: — Haydi bakalım, olanı biteni an - lat' dedi. — Anlatacağım, anlatacağım. Evve- suratın, biçimin hoşuma gitti. Sa- yen deliğe |ı< h* ktan sö: ŞUKT yirmi, yirmi beş yaş - larında var, diye düşündü. Ne a ve ne de bir aile çocuğuna benziyor. | ir mağazada satıcı olmalı; veya odacı Günlük işini bi herhalde Joğrusu k)'u karıyı Bir sokağa sap -| Fal'dır. Bana sadece araklama işi kal- tıkları vakit M Bornibo memnuni- y l'c gü ı'ğır. sedi: Tam üstüne bastım, v t i ğüm gibi çık tL Hor".ald* Ix'ışl mı—'—damrn yollanı « yor.. Bu meydana vardıkları zaman de - likanlı ayakta şarab satılan bir mey -| * i N haneye daldı. Oradan çıktı; ve karma- rız, dedim amma dinletemedim. Bari karışık sokaklara girmeğe başladı. uykusu ağır olsaydı cadalozun? Ne ge- Sideyü Baralte 'ei öledler kaçırma - zer! Tam işimizi bitirmiş giderken bir mak için pek yakından takib etmek | FAPI Bıcırtısından uyandı. Henüz se - mecburiyetinde kalıyordu. «Bövle bur- | imete erişmediğimiz için ne olursa ol- nu-dibinden gidersem nazarı dikkatini | Çit cadalozu — temizlemek lâzımdı.. celbedeceğim> diye düşünceye dalmıs- allah yemin cdf:rlım'kıl' bu yapan Sük teğa nşaba%vnds düllkanlı . nük Bankal'dir. Ben iki düzüne tümüş ka- GK dÜ vte şıkla koca karının elmaslarını kaldır- YAK TDİEpa dım, o kadar, — Hişt bana bak babalık, anlaşılan | " N — Hepsi hu kadar mı? enselendin. Beyhude kendini yorma. 1 Daha ne olsun? Banka| nerede? ah babalık hiç haberâm yol Adres bırakmadan sıvıştı köpeğin oğ - hu Delikanlı i ki, ansızın meyvhi Bir doğru siü a' da seninle bember burı ber girdik. Fakat ben '*'( hn('an değildim. lerinden birşey anla rümektehn çok terledi mek niyetile men mak istedi. Elin! cebine lıH-"u—q dc- n teslim mahiyetinde kolla - bu sözünü henüz bitirmiş- aneye iki polisin gir görüldü. — İştet Öteki verdi; — Dikkat et de kaçırmıyalım! Hırsız uslu uslu: — İstihkâma hacet yok be, dedi, kacmak nivetinde olsaydım buralarda Rezer miydim? © aralık ayağa kalkan Mösyö Bor -| niboya polisler süpheli bir nazar fır - lattılar, İclerinden birisi sordu: — Siz de kimsiniz? Julo bu suale bir kahkaha atarak: Kavnı-?w-m 1:»'Hdımnı görür «Hey Julo dedim, kapana girdin!. O- nun için durdum. Gel şurada bir iki |kadeh atalım da sana olanı biteni anla- tayım, Bizim hâfiye ancak işi anlıyabilmiş- ti. Mucize kabilinden bir tesadüfle b tayı taşa vurduğunu çıkarabilmişti. ? hayet, okuduğu romanlardaki macera- ların birini o da yaşıyacaktı. Öyle ke - yif düyuyordu, ki şu vaziyeti bir lej: yon denör madalyasına tercih eder - di. Bütün cosaretini toplıyarak müm - kün mertebe lâkayd bir eda ile; — Peki, dedi, şu meyhaneye girelim amma patırtı elmeğe kalkışı! t hafiye: — Julo namusluduür; verdiği — sözü Ben Mösyö' Barnibo'yum, — dedi. tutar, diyerek delikanlı elini yemin ma-| Senper sokağı 27 numarada oturuyo- da bilez'k geçirecekler, dedi. Bu sözden polisin birşey anlamadığı- nı gören Jul» ilâve etti — Ne alıklaştın be, o da sizden. — Ya; emniyetten misiniz? Hüviye- tiniz nerede? Hem takıh ediyor ve hem de Net Valton'un metodunca önündekinin iç- timal ve ahlâki hüviyetini tahlile üğ Son Foslanın edebi romanı: 15 etmek, onu hiç| orumak arzusu içümde © kadar kuvvetli ki... Fakat âca- ba bu duygüm, sadetce ona karşı bir in- sanlık hissimden mi doğuyor? Bunda bilhassa kızını karşı beslediğim küvvetli alâkanın da- bir tesiri -yok mu? — Bvet; |— çamtıkta & haz'n tesadüfümüzden sonra | Sül:eylâya kartşı önce fazla bir temayül- le başlıyan Guygum, böyle birdenbire bir vaşk halini alıp şiddetlenince -babasına olan merhametim de çoğaldı. Demek ki tam bitaraf ilim, işin içine benim şabum ve şahsi moenfaat'm de karişi « yor Ne diyeyim, sefil irsanlık! Bır de şuhu Güşünmeliyim: Vükıâ Sühevlâ ile bu şlar gıbî olan ma- — Ceramın nasıl devam cdip, nasıl neticele. neceğini henüz bilmiyorum, Fekat bu - Bün içiz emin oldüğüm bir şey varsa, be- — nim silemle bu a:lenin komşuluğu ve ta- ir. Annemle ablem, Naciye Ha- nıimla artık iskeleye beraber inecek ka - — dar dastluğu ilerlettiler. O halde ben, bu- nu bile bile, nasıl olur da bizimkileri İkaz âtmem? R Fskat ıkaz etmek istesem de artık ede- — bilir miyim? Cünkü enamın ve ablamın Okarsisıha çikâarak onlara «Bu kadınla ko- huşmayınız, fena şöhreti var!» demeklis hiyetinde kaldırdı. Ve sonra yere tü -|rum. kürdü. On dakika sonra karşı karşıya ka - yi amma bu haydudla isin ne? , Mösyö Bornibo cevab vermekte sı - dım, duvarlara baktım. Şu tabloları ya- pan ben miyim? Şu Napoli levhası, şu dağ poşadı ve şu Ada manzaraları... bü « tün bunlar benim - furçamdan miı çıktı? Tabiate bu kadar âşık elan ben, bu son duygumla, san'atımdan bezdim'mi ar - erdir yen, bir esere çalış- Jmnıyorum? Niçin gene Adanın- çamlıkla- rında tuvalime renk ve ışıkla aşkle ak- . . sedecek yeni bir güzellik, bir perspektiv Yazan; Halid Fahri Ozansoy —| , ymıyorum? erçîm © kadar mi yörül - gim iki aile arasındaki rabıtayı bir ma- | u ve ber o kadar mi maddileştim? Hani, kasla kesmekliğim değil midir? O zaman nerede o, yaratıdı aşk? Yoksa benim Sü- benim Süheylâ ile görüşmeme de |heylâya gşkım manevi ölümüm mü ola- | kalmaz. Bana demezler mi? «— Ya sen *ık" Anası, babasının ısmini, şerefini öle n alâkanı kesmiyorsun?» O uman'd..rmuş' bu kız da benim san'atımı mı Öl- bu saale ne cevab verebilirim? — «Bana| dürecek? Vay anasını be, kendi dostlarına | Jar, Birçok dedikodu (Baştarafı © inci sayfada) Madem Eleni, d'yor ki: — Başıma gelen felâket, bazı düşman- ların ve iki papaz arasındaki yer kavga - ir, Yoksa, bu söylenenle - değildi. Ben, daima çocuklarımın anneliğ'ne hak kazanmış bir kadındım; öyle kaldım. Ve daima da â Orada bu- e eder mi?.. Fakat, Türkçe konuşa- anlatamadık. yle bi r hak'kat olsa bile, 4 bu ilk defa olan bir şey , bu kadar, ülttüler, Kal- zım, her şeyi da olmuyor Küçük bir dükkânım vardı, onu satarak, burasını açtım. Ham- dolsun, kazanc ta fena değil, Çalışmak, beni oyalryor. Mükemmel hesab da öğ - rendim. İşi büyütmek istiyorum; fakat, Beçmişteki hıoıss—le— unutabilirsem.. Ço- cuklarım, arada beni görmeğe gelirler; işte, onları görünce, yeniden fenala « şıyorum. Her olan | yemekten sonra muntazaman lara sebeb olan bir gönül macerasının sonu s ne oldu, o si * Evlendiğinizde k olarak çalıştığınızı, söyled:ler de« — Yok, efendim, ben burayı yalrıf 'başıma y rasız bir adam ne iş tutacak? Allal vekkül etmiş.. Yeni papazla da araların” da bir dava var. kasasınl ememiş. Şimdi, bu —davayll Eyüb m nesinde bakılmakta. — Ahi bayım, size yalvarırım artık sormayınıda latmayın bana o günleri... Ğ u gün. bile kil Ayrılırken, yeniden evlenmek niyetin de olup olmadığını sordum: — Hayır! dedi. Bir gayem var.. artık & bediyen ayrıldığım evime dönmek değile Fakat, daima onlara lâyık bir ana oldu" ğum için; bir gün çocuklarıma kavuşa * bilmek!... Gevsi Ozmı.n—ıv Ekenomi istişare komisyonu tcp'and Ekonomi istişare kornisyonu dün sar at 17 de tekrar toplanmış, mesaisin€ devam etmiştir. Bundan sonra pazarte” si, perşembe günleri muntazaman top” lanacaktır. ile xABAH OĞLE ve AKŞAM dişleri fırçalayımız. ——— aa kıldı. Kekel fakat bu sö: di: — Kâfi tevkif e Apar topar onu ri ikna edeme - kâfi diye çıkıştılar; sizi de OrUZ. da otomobile attı - , Araba müdiriyete doğru giderken iki polis hafiyesi memnun memnun gülümsüyorlardı. Doğrusu ya işleri tı- kırında gitmişti bugün: Bütün geceyi uykusuz geçiren Mös-| yö Boörnibo erteş bah ancak istin -| taka çekildi. Neticede zabıtanın hata- sı anlaşıldığı için onu serbest bıraktı- lar. Fakat daha kendisine âid ol - mıyan işlere burnünu sokmaması hak- kında uzunuzadıya nasihatte bulun - dular. telâşlı ayak sesleri merdivnlerde ve so-, falurda tahtaları sarsıyordu, Odayı gündüze çeviren yeni bir şimşek ışığında pencereye Coğru kmtum ve çam. | Lğı baştan başa tutuşmuş yanıyor gör « düm, Şadan halamın perileri sanki sis - ten ve dumandan harın lerini bu kı- zıllıklara tutmuşlar ve böyle sırtlarından ve saçlarından ateşler savurarak çamlık. ların içinde koşuşuyorlardı. Ardı arası keşilmiyen gök gürültüleri ise bu kor kunç kafilenin oandosu, elev alev yana: çamlar onun toprağa &'kili meşaleleri idi ve her şimşek sönüşünde hepsi bir - |den sanki yedi kat yerin dib'ne geçiyor -« lar, sonra yeni bir yangınla tekrar topra- ğen üslüne fışkırıyorlarcı. Nihayet gök kubbesi çatlamış, arza çö-| İbakmayın, ben kızın peşs'ndeyim» mi di-| — Yarabbi! sen bana gctl.. yeceğim? Evet, bu suailerine başka türlü, e düzgün bir cevab yeremem ki!.. Hâsılı şa- X şırdım gitt. Ne yapacağım? Hiç değilse| Gecenin ortasında, kâbuslu bir uyku- anaarla, kız kardeşlerimi bu kadınla gez- dan, kıyameti andıran gök gürültülerile mekten ve en çok, İskelede beraber gö-|uyandım. Gözlerimi kamaştıran bir şim- rünmekten- rorumalıyım. İyi amma na-|şek parıltısı kızıl bir kılıç gibi odamın sil? Ne suretle? İşte henüz bunu da hal- sessizliğini yardı ve yatağımın karşisın- ledemiyorum. Bakalım, düşüneceğim. daki su başında Nemfo tablosu şehvani Sanra: bu işte yalnız anamla kız kar -| bır ürperişle çerçevesinde bir uzandı, bir deşlerim mi vâr? Ya eniştem?.. Şimdiden | gerindi, Sonra birdenbire odaya karanlık Namık Beyin hastalığına alâkadar görü-|çöktü ve tâ yakınlara düşen bir yıldırı- nen eniştem?.. Sözde hastaya seromlar | mın aksi kulaklarımı sağırlaştırdı. yapacakmış! Lâf! Bunların hepsi bahane! | Hemen yatağımdan fırladım. Şimdi Asıl mezele, 6 köşke serbestçe girip çıka- | ikinci bir şimşek, arkasından bir üçün- bilmek., bu da, şüphesiz, Naciye Hanımı | cü, bir dördüncü ve hiç ora vermeden di« gözüne kestirdiğinden... gerleri parlayıp sönüyorlar, müthiş gök Düşündükçe çıldıracağım. Kafamı yor-|gürültüleri yeri gökü inletirken, odamın dukça bu davaya düğüm düğüm üstüne |camları gürültüden ve alevden patlıya « vuruyorum ve her düğüm kalbimde çö-|cak gibi şişiyor, kabarıyorlardı. zülmez bir ıztırab o:uyor. Evin içinden de, dışarıdaki kıyamete Artık yoruldum. Bu defteri bu gece için |tempo tutan başka gürültüler işitiyor - kapamalı ve masamın gözüne kilitleme-|dum. Açık peacereler pervazlara çarpı- liyim! Şimdi bir lâhza gözlerimi kaldır- | yor, kapılar çatırtılarla açılıp kapanıyar, küyormuş gibi son bit çatırtı boşlukları inim inim inletti ve bardaktan boşanır « cas'na yağmur yağmağa başladı. Ak - şamki boğucu sıcaklık, artık, bu tufan akışı ile serinliyecekti. O zaman ağrıyan ve ateş gfbi yanan ba- şımı soğuk cama dayadım yan şimşeklerin gök gi şında Tanrının bu in rahmetine ku - lak verdim. Şimdi yalnız bu uğultuyu İşitiyor, yalnız o semiteki damı ve pen « ceremin önündeki uzun taraçanın çinko sathını kudurmuş ıslak” kırbaçlarla dö - ven ve şarıl şarıl oluklardan boşanan yağmuru işitiyordum. Bu esnada kapımın vurulduğunu duy- dum, Âdeta yumrukluyorlardı ve Gül - şen dadının sesi: — Oğlum uyandın mı?.. Uyandınsa ha- | lanın yanına in.. çok korktü zavallı... Diye yağmurun ve fıztınanın uğultusu iyerek bir şeyler söyledi;| |lar okuyor, içinde çatlak bir flüt sesi gibi yükselmeğe çalışıyordu. Gözler şiş, beti benzi sapsarı evinili | kapısını çaldığı zaman, hizmetçisi Em” ma, onu bu halde tan kendini alamadı: — Ah, Mösyö nerede idiniz? Bütüt gece meraktan öldüm. Bornibo bir koltuğa çöker çökmef bir hovarda ağzile: — Eh, aldıtma, dedi, benim de eğ * lemn:?ğ,c hakkım yok muü? Dün gece bif arkadaşla şöyle bir âlem yaptık ta. ince bağırmak" YARINKİ NÜSHAMIZDA: Kahve falı Yazan: Muazzez Tahsin Berkand Derhal kapıyı açtım ve sofaya fırla * dim. Ben önde, dadı arkada, acele merdi ” venden imerek halamın odasına girdiği * miz zaman, biçareyi, korkudan elektriği bile yaktırmadığı için basucuna koydur” | duğu bir mumun işiğinda uzanmış buül * duk. Dudakları arasından bir takım duâ* bizmetçilerden biri de hif durmadan kollarını ve ensesini kolony$ ile oğuyordu. Ayak sesimizi duyunca kâ* tı ve beni görür görme ağlamağa başladı. Derin derin soluya * rak: — Ah, ah, cinler, şeytan'ar bastı dün * yayı.. diye inledi. Kim padişahını kızdırmışlar; Bu kıyamet on* dan, evlâdım! Halamı teskine çalışlım ve böyle cin * lere, perilere inanmamasını söyledim: — Dışarıda yalnız gök gürlüyor ve şim” şek çakıyor, öedim. Şimdi de yağmır Daşladı. Uk gürültü kesilir. O, be bu sözlerimi dinlemedi bile-e Son bir gayretle yatağında doğruldu vE |gittikçe eriyen bir sos — Hafızı çağırın da bına bir nefes et sin, yoksa fenalaşıyorum! Dedi. Bir lâhza sonra bütün ev halkı halamif kapısı dışında toplanmışlar, korkudan Ö” lecek diye asölaşıyoriardı. Bense bir ta * raftan Daver ağabeyimle onlara derd a0* latrnağa çalışıyor, bir taraftan da babif min, ortada, beyaz geceliği içinde fır fif dönerek ve hizmetçileri etrafında gört” meyince kayıptakilere seslenerek <Kif” lar, neredesiniz? Kapayın şu vuran pef” cerdleri be, ahmak karılar!» diye hay * kırışına sinirleniyordum. (Arkan var) —

Bu sayıdan diğer sayfalar: