12 Ocak 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

12 Ocak 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA “Sen Pasta, rün), ik yessi YAA BiR YILBAŞI GECESİ lazm ami. Yazar : Muazzez Tahsin Berkand Mİ imi 12 Sayfa İkincikânun Ke ea Gayrımenkul satış ilânı j İstanbul Emniyet Sandığı Wüdürlüğünden: l Ali Rizenin 19972 hesap No sile Sandı ğımızdan aldığı 450 liraya karşı birine ği dertcede ipotek edip vadesinde borcunu ödemediğinden hakkında yapılan saki2İ üzerine 3202 No. lu kanunun 46 cı maddesinin matufu 40 cı maddesine göre se j tılması icab eden Fenerde Tevkificafer mahallesinin Muratmolla caddesinde €# ki ve yeni 4. 6 No. lu shşap iki evin tamamı bir buçuk ay müddetle açık ari © Ben, bir seneyi ötekine bağlıyan, ya- hud geçen bir yılla gelecek bir yılı bir arada yaşatan geceyi hiç sevmem ve © gece gülüp eğlenenlere, içip kumar oynı- yanlara şaşarım. Yeni senenin ilk saaf- İeri beni daima korkutur. Geçen ayların, iyi veya kötü, nasıl geçtiklerini, hayatım üzerinde nasıl bir iz bıraktıklarını bili- rim, fakat gelecek aylar? İşte bu istif ham işareti beni korkutur ve meş'emi u- çurur, Maamafih, hal böyle iken gene her yıl- başı gecesi arkadaşlarımla beraber Be- yoğlunun bütün eğlence yerlerini dolaş- maktan da ger: kalmam. İçimdeki korku- yu ve ürkekliği de bereber taşıyarak bar. den bara, İokartadan lokantaya dolaşır, herkes gibi yer, içer, güler ve eğleniyor ile gülmeğe, lüzumundan fazla bağırma-| den fakat başka bir sual sordum: Ba ve aykırı bir neş'e ile dansetmeğe baş-| — Burada ne arıyorsunuz siz? İladık. Yanımızda ikisi Türk, öçü Rum ol-! Bu sual, bilmiyorum nasıl, dudaklarım- İmak üzere beş kadın vardı; erkek olarak |dan dökülmüştü? Beş on dakika içinde altı k'şi idik. İşte bu dinlediğim feci ma-| onun bu muhitin kıza olmadığını ve kır cerayı bir eksik kadın yüzünden dinle- yafetinin bile zoraki seçilmiş bir kıyafet dim; eğer beraberimizde altı hanım gö- olduğunu anlamıştım, türseydik, ben bir ara masada yalnız bs- Yüzüme emniyetle baktı. Bana n'çin şıma kalmaz ve zavallı kızı görmez - emniyet ettiğini anlamağa vakit kalma- dim. dan, mahzun ve meyus bir sesin, büyük Evet, bir ara beş arkadaşim beş damla | bir sadelikle bu sözleri marıldandığını beraber dansediyorlardı. Ben masamızda | duydum. yalnız başıma viski içiyordum. Lüzu-| — Onu arıyorum. mundan fazla açık bir elb'se giyinmiş|— O kimdir? sarışın bir kadın yaklaştı, benden izin) — Yeşil gözlü, solgun yüzlü, kumral istemeden yanımdaki boş sandalyalardan | saçlı sevgili. rine oturdu ve hiçbir mukaddemeye| Biraz. sarhoştu. fakat müvazenes'ni zum görmeden, sakin ve biraz sert bir| kaybetmemişti. Yalnız biraz serbesileş- tırmaya konmuştur. Satış tapu sicil kaydına göre yapılmaktadır. Arttırmay& © girmek: istiyen 96 lira pey akçesi verecektir. Mill bankalarımızdan birinin t€“ minat mektubu da kabul olunur. Birikmiş bütün vergilerle belediye resimleri vakıt icaresi tellâ e rüsumu Ve taviz tutarı borçluya aidd'r. Arttırma şartn& mesi 16/1/9839 tarihinden itibaren tetkik etmek istiyenlere Sandık Hukuk 3 servisinde açık bulundurulacaktır, Tapu sicil kaydı ve sair lüzumlu izahat 8 © şartnanıcde ve takib dosyasında vardır. Arttırmaya g'rmiş olanlar, bunları İİ kik ederek satılığa çıkarılan gayrimenkul hakkında her şeyi öğrenmiş ad v€ © itibar olunur. Birinei arttırma 10/3/9839 Cuma günü Cağaloğlunda kâin Sandığı" © mızda saat 14 ten 16 ya kadar yapılacaktır. Muvakkat ihale yapılabilmesi için © ii teklif edilecek bedel'n tercihan alınması icab eden gayrimenkul mükellefiyeti ile Sandık alacağını tamamen geçmiş olması şarttır. Aks! takdirde son arttır" © nın taahhüdü baki kalmak şartile 28/3/939 Salı günü syn! mahalde ve ayni s9 atta son arttırması yapılacaktır. Bu arttırmada gayrimenkul en çok a: p' üstünde bırakılacaktır. Hakları tapu siciller'le sabit olmıyan alâkadarlar ve ir z tifak hakkı sahiblerinin bu haklarını ve hususile faiz ve masarife dair iddislar rını ilân tarihinden itibaren yirmi gün içinde &vrakı müsbiteletile berdber di” sesle: gibi keyiflenirim. O kadar keyiflenir ve #uhaflaşırım ki, arkadaşlar benim neş'em le neş'elenir ve o gecenin hatırasını on iki ay lezzetle anarak ertesi yılbaşı ge- çesi gene benim yakamı bırakmazlar. Bu defa da öyle oldu; akşamdan bile bir bahane bularak atlatmağa çalıştığım arkadaşlarım beni zorla evden çekip ge- ne Beyoğluna attılar, Keşki gitmeseydim: keşki bu acı ma- cerayı işilmeme vesile olan bu geceyi sa- kin evimde, sobsmun başında kitab okü. yarak geç'rseydim! Bu gece heva, kartpostallarda görülen yılbaşı gecelerini andırıyordu. Sakin, Tüzgirsız yağan kar, insanın yüzünü tat- İn tatlı okşuyor, nefes'ne tatlı bir serinlik, başına tatlı bir hafiflik veriyordu. Evvelâ zengin halkın eğlendiği tanın- mış lokanta ve borlara gittik, Buralarda dekolte esvablı kodınlarla s'yah. esvabh erkekler, beyaz örtülü ve çiçeklerle süs- lenmiş masalarda yemek yiyorlar, şarap ve şampanya içiyorlardı; buralarda eğle- nen halkın yüzünde bir iç sıkıntısı, zora- Ki bir neş'e verdı; buralarda gülen insan- ların seslerinde bir acılık, “bakışlarında bir gözyaşı gizliydi... Biz de b'r iki saat onlarla: beraber yaşadıktan sonra ken- dimizin de onlara benzediğimizi anladık ve o yerlerden uzaklaştık, daha müteva- zı halkın, daha basit bir şekilde eğlendi- Bi yerleri dolaşmafa başladık. Sabah saat ikiye doğru, başımız olduk- ça dumanlı ve gözlerimiz bulutlu bir hal- de, Beyoğlunun #okak aralarındaki bar. larından birine gittik. Burada cidden eğ- Jeniliyordu. Halk, kıyafet ve gösteriş me- Fasimini tamamile bir tarafa bırakmış, candan gelen bir neş'e içinde içiyor, gü- Tüyor, hoplayıp zıplıyordu. Kenarda na- sılsa boş kalmıs bir masa bulup yerleş- tik ve biz de a? Bir taraftan mendilimle gözlerini ku- ruluyor, saçlarını öpüyordum. — Evet anlatacağım, merak etmeyin, diye tekrar söz“ başladı. Bu kadar açıl dıktan sonra her şeyi anlatmak ihtiyacı» ni kendimde duyuyorum, S'z yalnız din. leyin benit.. verirsiniz! Bu son sözü, kendinin de inanmadığı, bir gönül acısı ile sesi titriyerek söyle- mişti, — Peki, yavrum, hiç sözünü kesmiyes teğim. Anlat, seni dinliyorum.. Bunu diyerek güzel basın göğsüme doğru çekmiştim. Alaca karanlığın ren- gine boyanan yumuşak Ipek saçları yü- © züme serpilm'et!. Bir müddet böyle kal- vü dik. Sonra, vaziyetini bozmadan, hazin Ve yavaş bir sesle, bazan durup bazan atırabla coşarak anlatmağa başladı: — Babamın bilmediği iğrenç hakikati, daha annemle Göztepeye gitmeden ev- Vel bir şüphe hel'nde sezer gibi olmuş- # tum. Annem yalnız: — Haydi kalk, bu | | akşam Göztepede Ülker hanıma davet- Miyiz, demişti. Ben de, çekinerek! — «Ba- bam hastanede 'ken doğru mu?.» diye- cek olmuştum. Pikat o kızdı söylendi: sözde babam kendi münasebetsizliğinin Sönra, mümkünse teselli | — Bana da bir viski ısmarla! dedi. Buna şaşmadım; böyle kadınlara bar- larda, bahusus böyle neşeli gecelerde pek sık sık tesadüf edilir. Asıl şaştı ım şey, bu sarışın kadının gençliği ve #z- lerind rin hüzün ve acıydı. Yüzüne dikkatle baktığımı görünce sesi dahe sertlesti ve israrla tekrarladı: — Buna da bir viski ısmarla' Ben bu gibi vak'alara alışkın bir adam sıfatils gene cevab verm'yecektim. Fa- kat sesile tezad teşkil eden munis yüzü İçimdeki romancıyı uyandırdığı için ya- nımiızdan geçen garsona bir viski ısmar- Tadım Kadın kadehi ağzına götürüp içkiyi yudum yudum ve yüzünü hiç buruştur- madan b'r hamlede içerken ben gene ona bekiyordum. Belki o da insan kalblerini yüzlerinden tahlil etmeğe alışkın bir kimse idi, belki de benim kendisile, bir genç erkeğin, hayır sarhoş bir adamın güzel ve genç bir kadınla alâkadar ol ması lâzım geldiği gibi alâkadar olmadı- ğımı ve yüzüne hayret ve biraz merhâa- metle baktığımı gördüğü için olacak, ka- dehi masaya bırakırken gözlerinin iki u- cundan iki damla yaşın yavaş yavaş sty- rılıp aktığını gördüm. Bu, sarhoş veya isterik b'r kadının göz yaşları değildi. Bunlarda içli bir derdin dışarıya dökülmesini gösteren temzi ve çekingen bir titreyiş vardı. — Niçin ağlıyorsunuz? Sual'm onu üşütmüş olacak ki omuz- larının ürperdiğini gördüm. Cevab ver- medi. Garsona arka arkaya Üç viski da- ha ısmarladıktan ve her defasında kar- şımdaki genç kadının bu içkiyi sonsuz bir zevkle dudaklarına götürdüğünü ve ilk dakikalardaki ürkekliğinin yavaş ya- vaş geçl'ğini anladıktan sonra, ona yeni- .—— İz Yazan: Halid Fahri Ozansey cezasını çekiyormuş!,. Anneme bir deha dil uzatmasını öğrensinmiş!,. Kendisin- den şüphesi varmış ha.. ne alçak adam- mış doğrusul.. O gece dışarıda içtikleri birkaç kadeh rakıyı kadıncağıza zehir et- mişmiş!.. Namuslu bir kadına hiç böyle hakaret olur mu imiş!. Annem de sar- hoşmuş, ne yaptığını bilmemiş, o kafesi fırlatmış... Eh! şimdi ise babamın başın- daki yaranın izi bile kalmamışmış.. za - ten birkaç güne kadar hastaneden çıkıp eve gelecekm'ş.. o zaman kim bilir gene He kıskançlıklar yapacakmiş!.. * İhtimal bizi eve kapıyacak, bir yerlere götürüp gezdirmiyecekmiş.. hiç olmazsa bir ak- şam biraz eğleniriz de içimiz açılırmış, Hâsılı babam #leyhine bana böyle hid- detle sölendi durdu, sonra gardrobdan Yeni elbisemi çıkararak önüme fırlattı. Çaresiz giyindim ve işte o akşam hiç bil- mediğim bir köşke, ennemin zorile bu şekilde gittim, Maamafih gittiğimiz köş- kün sahibesi Ülker hanımı büsbütün ta - nimiyor ds değildim. Kendisini evvelce birkaç kere bizim evde görmüştüm. An- nemi ziyarete gelmişti. Hattâ bir defa- sında, yanında biri erkek, diğeri kadın, iki misafir daha getirmişti, Babamı da arslarma alarak beş kişi poker oynamıs- İmiş, biraz cesaret almıştı. — Onu burada bulacağınız mı'ümid ediyorsunuz? — Bilmem ki... Her yerde arıyorum. — Ne vakittenberi? — Bir sene oluyor. Bu sözleri söyledikten sonra, gene saf» “boşluğun bazı kimselerde yarattığı fazla İbir sükünet ve soğukkanlılıkla el'ni de- köle binın göğsüne daldırdı ve genç vücudünün ateşile ısınmış bir kâğıdı ba-! na uzatarak: — Okuyunuz! dedi. Arkadaşlarım kendilerini tatlı bit tan- go havasına kaptırıp dânsederlerken ben de bu bar köşesinde gizlenen faclanın #e- bebini öydınlatacak olan kâğıdı açarak! okudum: «Süheylâ, Seni seviyorum zannediyordum; belki şe hâlâ sev yorum, fakat yaşadığın mus | hit bana öyle yabancı ki... İki sene evvel seni, Fatihin kenar ma- masum bir kız diye'sevmiş, beğenmiş ve | iseninle bunun için nişanlanmıştım. Fa-| İkat bu #ene zarfında kendi hayatım» | da büyük bir değişiklik oldu. Kurtuluşa | Beyoğlu hayatına geçtim. İk” senedir “akşamları, işimden çıkıp Beyoğlu caddesinde dolaşıyor, oradaki kadınarı, onların modern giyiniş ve ya- şayış tarzarını görüyorum. Bu sebebden senin temiz hayalin bana çok uzak ve yabancı bir gölge gibi görünmeğe bış- ladı. Senin görgüsüz, yaşamak gedir b'l. miyen bir kız olduğunu anlıyorum. Bu şerait dahilinde sizinle evlenmeme imkân yoktur. Sen modern bir kız olamazsın yavrum, ben de artık Fat'hli Ahmed değilim. Bu- nun için şimdiden ayrılalım ve beni unu- lardı, Çok neş'eli ve çok güzel bir kadın- dı. Görünüşte terbiyeli ve kibardı da. ancak dişarıdaki ve kendi evindek” ha- yatını hiç bilmiyordum, çünkü dediğim gibi onun köşküne o akşam ilk defa a- yak basacaktım. Herm annem de, zanne- derim daha evvel yalnız iki defa Gözte- pedeki köşke gitmişti. Ülker hanımla ekseriya İstanbulda, beni o götürmediği bazı salonlarda görüştüğünü de gene kendisinden işitmiştim. Bâna her defa «— Biz poker oynuyoruz, senin canın $i- kılır. derdi, Ben de evde kalırdım. Zaten küçüktenberi alışmıştım, ölen küçük kardeşim gibi annemin otur dediği yer- de oturmağa, kalk dediği yerde kalk- mağa.. ah, nasıl anlatayım, irademi tâ çocukluğumdanberi eline almıştı annem! Amma ne ile? Ne vasıta ile? İyiliği, şef- kati, sevgisi ile mi?.. Hayır, sadece ba- kışı ile... Bazan, hiddetli zamanlarında birdenbire keskinleşen ve soğuk, sivri bir demir ucu gibi insanın kalbine batan 9 dik dik bakışı ile.. bir de hiç durmadan söylenmesi ile... Bir zamanlar onun 6 sözleri beynimi bir burgu gibi delerdi, sonra gitgide, en saçma itirazlarile bile fikirlerime, hislerime ve bütün irademe sahib kesilmeğe başladı. Tek o ağını aç- masın, tek söylenmesin diye susardım ve böyle susa susa onun her emrini göz- leri kapalı yapan bir halayığı, bir esiresi | gibi olmuştum. Bu kafası boş ve hattâ! cahil diyebileceğim kadındaki bu meş'um kudret nereden geliyordu? Onu ne ba- bam halledebildi, ne ben halledebildim. Yalnız kendimce bildiğim, anladığım. bütün sefaleti ve dehşetile kavradığım bir hakikat varsa, o da, anamın bana bir anadan ziyade mutlak bir hâkim kesilişi- dir. Kaç defa onun bu cenderesinden iremize bildirmeleri lâzımdır. Bu suretle haklarını bildirmemiş olanlarla hak“ ları tapu sicillerile sabit olmıyanlar satış bedelinin paylaşmüsından hariç kalır © lar. Daha fazla malümet ak istiyenlerin 997/149 dosya numarasile Sandı” ğmiz Hukuk İşleri servisine müracaat elmeleri lüzumu ilân olunur. a j #4#*X DİKKAT vi Emniyet Sandığı: Sandıktan alınan gâvrimenkulü ipötek göstermek istiyenle X re tahmin edilen kıymetin yarısına kâdar ikraz yaparak usulüne göre kolaylık göstermektedir. (215) MA EN EN Baş, Diş, N:zfe, Grip, Romatizma Nevralji, kırık'ık ve bütün ağrarınızı derhal keser. ğ | Yİ 1 MR ME İcalin'a günle 3 kaşe alınabilir. gn GE M mmm———mm m... m /hallelerinde yaşamış, temiz kalmış Ve ;szak başka bir gençle, kendi muhitinden | ke ile yüzüme baktı ve ayağa kalktı: olan birisile evlen, Sana saadetler dilerim.» Ben bu saçma ve manasız satırları o- | cağım. Modern kız, barlara gider. > kurken, isminin Süheylâ olduğunu anla- taşındık ve ben İstanbul hayatından | dığım Fat'hli kızcağız, durmadan içiyor ve gözlerinden akan yaşları silmeğe bile lüzum görmeden yüzüme bakıyordu. — Bu kölü muhitte Ahmedi bulacağım diyerek dolaşırken binbir tehlikeye ma- ruz kalmaktan korkmuyor musun Sü/ heylâ? — Hayır, bir senedir herkes bana alış- | Karşı gelebilecek, daha ne kadar zama” İmodern olmıyacak.. k'm bilir!... 4 tı; erkekler benden bir şey beklemiye- çeklerini öğrendiler, Yalnız sizin gibi ya- bancılar benimle alâkadar oluyorlar. — Onu başka yerlerde arasan, daha doğrusu unutmağa çalışsan daha iyi ol- maz mı? Bak, vefasızın biri imiş 0... Genç kiz, gözlerinde sertleşen bir öf- kurtulmak istedim, kaç defa «Eh! artık yetişir!» diye isyan arzuları duydum, fa- kat meçhul bir korku, ne bileyim, belki onun karşısında babamin da duyduğu bir korku her zaman jik adımlarımı durdur du, kollarımı yanıma düşürdü ve içim- den kopan feryadlarımı dudaklarımın a rasında boğdu. Öyle ki, bir gün bana an- nemi: «— Yeter artık okuduğun., bu s6- ne mektebe gitmiyeceksin> dediği gün bile sesimi çıkaramadım. Tahsilimi yari- da bırakırken de yalnız içimden isyan ettim ve içimden ağlıyabildim. Daima olduğu gibi. hattâ o köşkten döndükten sonra bile... Ah © hatıra!.. O korkunç hatıra!.. Onu nasıl anlatacağım bilmem ki?.. Hangi ke. Wimelerle?.. O ıztırabı, o dehşeti anlata- bilecek kelime var mıdır?.. Fakat gene anlatmağa çalışıcağım, Tuğrul Bey, an- latabildiğim kadar... Demin söylemiştim sanırım? Göztepe. ye tapkı böyle bir akşam karanlığında varmıştık. Köşkte biz! kalabalık bir s2- lona aldılar. Ülker hanım, kadın, erkek davetlileri arasında, tozpembe (© akşam tuvaleti içinde göz kamaştıran güzelliği İle bir sülün gibi dolaşıyordu. Herhalde Göztepedeki köşkün bu kadar rağbet bu- Yuşunda, çifter çifter kurduğu poker mas saları ve mükemmel içki sofraları kadar ve belki daha ziyade bu güzelliğinin bir tesiri vardı. Sübeylânın bu son sözü üstüne kendi- ” tutamadım, adeta kulağına haykır- mz — Nasıl? Demek 6 akşam poker oy- nandı ve içkiler içildi. — Evet. poker oynandı ve içkiler içil-| cı filândı, hepsi de zengin, tesirli di, Bana da içirdiler, hem çok. ısrarla. |lardı. Artık her şeyi anlamıştım. Süheylânın — Hayır; sen de beni yolumdan çeri | meğe kalkma; ben modern bir kız olâ"” e. O, ince vücudünde, henüz - onun anl “ yışına göre - modernleşmemiş olan 8 vimli ve tabil bir inhina ile uzaklaşırkeN © arkasından derin bir acıma ile uzun © zum baktım, baktım... Zavallı aile kızı, vefasız nişanlışını # rarken, scaba daha ne kadar zaman bö batakhanelerde esen zehirli rüzgârlar YARINKİ NÜSHAMIZDA: Bahçıvanın kızı ans | nasıl bir tuzağa düşürüldüğünü ve z sının bunu hiç düşünemeyişinde nasl “e iğrenç hakikatler olduğunu bütün çipi a Is'eiği ile görüyordum. Bu anda yukar”” mizdaki dar keçi yolundan ayak # işittim. Dönüp baktığım zaman, also A karanlıkta yüzlerini seçemediğim ” bir çift, dahn üstümüzdeki tepeye doğr çıkıyorlardı. Süheylâya yavaşça: — Susalım, dedim, geçenler var! Evet onların, dar patikada gittikçe * ğırlaşan ayak seslerini dinledik, Onlafr bizim için iki meçhul sevdalı, işrimel yalnız kalblerin'n saadet çarpıntısını dr Yuyorlar, gözlerile yalnız birbirlerini #” rüyorlar ve sanırım arkamızdan bizi bü görmeden geçip gidiyorlardı. Bizse, Si heylâ ile birbirimizin gözlerine > cesareti kalbimizde bulamıyorduk, 508 ce zavallı aşkımızın örselenmiş çamurif bir çiçek gibi matemini tatuyorduk. F# kat gene hissediyordum, hissetmek iştir yordum ki her matem gibi bu matem 4 geçicidir, bunu da unutacağız, hiç A s6 unutmağa çalışacağız ve kim bilir yek - ki bu açık itirafından sonra da Süheyif ile bir gün gelip gene mes'ud olabilee” Biz! Ah, bunun böyle olmasını o dakik da ne kadar özlüyordum! * Süheylâ, #lkinerek omuzumdan 8 yıldı ve uzun uzun, karsıdaki Heybelini ; ışıklarına baktı. Sonra, ölgün bir ? j acıklı hikâyesine şöyle devam etti (| — Hâslı işte böyle bir salona giri # tik. Ülker hanım biz! önce kendisi GS pek kibar tavırlı kocasına, sonra dave” lilerime takdim etti, Yaşlı erkeklerin HO mi tüccar, kimi müteahhid, kimi bank” 3 Arkası var) e vu e e e m ea a” ma o m»a — a

Bu sayıdan diğer sayfalar: