22 Ocak 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

22 Ocak 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Mahkemelerde gördüklerim Adliyeye düşen büyücü Dini e Yu O» Meşhud suçlar mahkemesin- Yüzü güzel bir zenci *eYaz yk Baki, an geniş alnının etrafında kal ça niş YAPIYOR, kıvırcık beyaz s2- Dyo m0 âdeta garib bir ziynet le el a temiz bakışı gözleri, İük diy; Sekik bir yüzü vardı. Ancak ğinde, AĞI açılınca bu yüz sevimli» Zina, ed kaybediyordu, manda oturuyor. Davacı yi kler sm İhtiyar siyahi üfü - İm, |" b i.e via. ulunanlar, hafif sesle fısıl- pek biçare #sında sanki daha ihtiyar. EŞ Tâ mazi Yapar musını? a Ki “ww Ben yalnız kur'an oku- emdi kayin di onu bırak, büyü yaptığın ZN ya Bam piram.., Yapmam... Ben an- i — © az bende... Ben oku- iyü yak bende... ii big Yârım yamalak bir türkçe Süngi SE müdat hüdafa; bei ürü b ii li öge Hap Ri yordiz. mili ( ba ae büyücülük yaparmış, Yahky, €n iki sene mi, üç sene mi Dn, düş. taş Üftşç, çanberi ben yemin etti a Bün ik yapmıyor. Map, Rt etyii ENÇ bir kız karakola ağn ve Hacım kendisine büyü büyüyü yapmak üzere Yazan: Suad Derviş f KRT ertesi gün için kendisine bir saat tayin ettiğini ve bir lira istediğini söylemiş. Kızın elindeki iki elli kuruş kâğıd bir Ira yapılmış, liranın numarası alınmış. Ertesi gün kız hacıya gitmiş, hacı parayı almış ve tam büyü yapılırken ev bâsıl - maş. Bunları cürmü meşhudu tesbit eden zabıta memurları anlattılar. Sıra ihbarı yapan genç kıza geldi. Ve şahid mevkiinde yirmi beş, otuz yaşla - rında bir kadın gördük, Üstünde üç kat esvab vardı, Bunun bir İtanesi, sncak diz kapaklarına kadar eri- şiyordu. ikincisi ilk esvabın eteğinden yarım karış kadar kısa idi, İlk eteğin rengi yeşil, ikincisi sarı idi. Bunların ü- zerine kırmızı yün örgüden önlük gibi acayib bir şekilde ve ikinci etekten bir karış kısa bir üçüncü elbise giymişti, Ayeklarında lâstik iskarpinler, ve kısa çöraplar bulunuyordu. Erkek saçı gibi gayet kısa kesilmiş saç- ları yandan ayrılmıştı. Gözlerini biraz fazla, müta Roma mülikatı münasebtile Fransızca Vu mecmuasında çıkan güzel bir kompozisyon: Çemberlayn, Mussolini, Halifaks ve C'ano ve üfürükçüler icilerden biri söyleniyordı: “Onun böyle mazlum rduğuna bakmayınız! Bilseniz ne mel'undur, 0!,, keme karşısında bulunmaktan çok sıku- niş görünüyordu. Hâkim: — Haydi bakalım, anlat bize dedi, hâ- dise nasıl geçti? Hâkimin yüzüne dikkatli, dikkatli bak- tı. Kaşları çatılmıştı. Söylenilen sözleri anlamaz görünüyordu. — Ne anlatayım? dedi, — Şu adamın öfürükçü olduğunu gidip karskola söylemişsin. Bunu sen nereden biliyorsun, nasıl biliyorsun? Anlat. Gene etrafına bakındı... Zahmetle bir şey hatırlar gibi bir çehre takındı. Sö; — Hepsini tâ başından mı anlatayım? — Elbette... — İşte bu adam büyücüdür, kendisine bana büyü yapsın diye gittim. (Şahid bu- rada bir kahkaha attı). — Bayan burada gülünmez, tiyatroda değilsin, ciddi konuş. Şahid dahı sıkılmış bir vaziyet takın- dı. Yürü muzlaribane takallüs etti ve sustu. (Devamı 13 üneli sayfada) Sayfa 7 (<< MUSİKİ JJ Caz, ağı öldürecek mi? r müziği ? Yazan : Alman musikişinası Furtvaengler Müzikle alâkadar olup ta Furtwaeng *| Wer ismini tanımamak kabil değildir. Furtwaengler meşhur bir Alman müzis- yeni ve orkestra şefidin, San'atında oto - rite sahibidir. Fransa, İngiltere ve İtal - vadu pek büyük bir şöhrete maliktir, Se-| venin muayyen zamanlarında Paris, Lon- dra ve Fomada konserler verir. Geçen - lerde de Pariste bir kaç konser vermiştir. Pransız gazeteleri bu san'atkân methede ede bitiremiyorlar. Bu son'atkâr ve tanınmış şefdorkesir ahirer (Cazın ölümü) adında bir maka le yazmıştır. Bu makaleyi müzikle ald - kadar cian okuyucularımız için aynen nakleyliyoruz: fi ie çok adamlar ile görüştüm. İL) Bunlara göre bir orkestra şe - finin hayatı çok hoş geçmektedir ve mu- siki âletleri çalan on beş yirmi sdarm ida-| Bir| re etmekten kolay bir şey yoktur. ressam yahud bir şairin hayatının müş- kül olduğunu tasdik edenlerdenim. Fa - kat bizimki kolay mıdır? Elimizde küçük bir değnek, bir takım jestler yaptığımız görülüyor.. Sonradan bir reverans ve alkışlar... Adam siz de... Biraz müzik bildikten sonra bu da iş mi?. Böyle düşünmek masaldan ibaretti Sizlere hakikati olduğu gibi anlatacağını Bâzı kere hakikat acıdır! Evvelâ: İyi bir orkestra şefinin bir kaç vasfı haiz olması lâzımdır. Bu va - sıfların her biri diğerinden ayrıdır, Bir orkesira şefinin derin bir müzik bil- gisi bulunmalıdır. Bununla beraber bu de hiç Le kâfi değildir. Büyük eserler vü- cude getirmek için çok akıllı olmak, ya - hud bir orkestra idare eylemek icab et- mez, Ben şahsan büyük-müzisyenler ta - nımaktayım. Bunlar -serler vücude getir» mapzler, fakat çok yüksek ve değerli üs» tadlardır. Bu smeliyat ve nazariyat meselesidir! Öyle büyük üniversite profesörleri var - dır ki makine kısımlarını mükemmelen bilirler, onjar için makinelerin hiç bır sırrı yoktur... Fakat bununla beraber bir otomobil idare etmekten âcizdirler... Unutmamalıdır ki bir orkestrayı idare etmek ıçin hem zihnen, hem de bedenen çalışmak icab eder! Ellerine bir orkestra değneğini #lmamış olanlar bir kaç saat müddetle jestler ile tempo tutmanın ne kadar yorucu bir iş olduğunu biç bir veçhile tasavvur edemezler! İnanmıyan. lar gelsinler. tecrübe etsinler bir kere. | Ya zihni meşgaleye ne diyelim?. Or. İkestre şefi önünde bulunan partisyonu çok büyük dikkatle takib . eylemelidir Ayni zamanda orkestraya boyuna göz ge dirmelidir. Bir orkestra şefi idaresi ile reükellef bulunduğu müzisyenlerin her birini yakından bilmelidir. Onların ka - biliyetlerini ve kusurlarına vâkıf olmalı» dır. İyi bir orkestra şefi; meseli viyo - lonsel çalan müzisyenin, hoşuna gittiği bir noktada notayı daha kuvvetli çaldı. Bini; halbuki o sırada piyanistin o notayı hafif çaldığım derhal hisseder, O vakit onların orkestra şefi tarafın - dan haberdar edilmeleri lâzım gelir. Teşbihte hata olmasin!... Biz örkestra şefleri, müzisyenleri, tıpkı gardıyanların prangebendleri nezaret altında bulun - durdukları gibi nezaret altında bulundu. rvruz En ufak hareket değ di, en fak aksak hareket nazarımızdan kaçmaz Orkestra şefinin büyük bir karakter kuvvet ve kudreti olmalıdır. Bi mandanı muharebe esnasında herfiyyen icrasını istediği gibi şefi dahi orkestrayı i orkestra are eylediğ! sırada mutlak bir itaat ister... Hem de tam bir itaat! Fakat müzisyenler bu itaati an » Jcak bilgisinden, kudretinden emin olduk- ları şeflerine ibzal eylerler. * Son zamanlarda banı musikinin, ağıt başlı, ciddi musikinin istikbali hakkında ne düşündüğümü sordular. B'r buhranın mevcud olduğunu, klâsik veya ağır mü. ziğin ölüm halinde bulunduğunu sunmı- yorum. Beşeriyet daima yeniliğe meyil göstermiştir. Şimdi bazı artistik fantezi « lerin revaçta bulunması bence muvak . kat bir 'iplilâdan başka bir şey değildir. Bugün «Caz» Wagner veya Beciho » İ vene iddi bir rekabet yapamıyor het halde... Her zaman ve her vakit müziği Janlamıyan adamlar bulunmuştur. Bun ların içinde büyük kıymette kadın ve ew kekler de vardır. Müziği takdir tabiatin herkese lütfeyliyömi; |bir nimettir. Büyük ressamları, büyük mubarrirleri tam bir vukuf ile anlıyan, hisseden bir adam büyük müziği hissede. miyebilir... (Devam 10 uncu sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: