January 25, 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

January 25, 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ami SON POSTA ii “» Berlinde üç sene kalemi « ile geçinen birTürk kadını R (4. LUAT DERVİŞİN HATIRALARI Dünyanın en garib pansiyonunda geçirdiğim ilk 24 saat komşum, kızıl Güc kız, dehşetli bir heyecan içinde içeri atıldı ve “ Doris yila etti,, diye bağırdı... Dorisi, sevdiği boksör için bileklerini kesen bu kızı da âZ sonra gördük. İki bileğinde tırnak yarasına benziyen sıyrıklar... “Doktor Sayfa * Kaçakçılar ve muhafaza memurları arasında neler gördüm ? Gazetelerde göze çarpmıyan garib bir balonla bir eşek hikâyesinin içyüzü lâzım değil, sevgilisi boksörü çağırın!,, dedim ğe N Berlincey'm Huy, ,elesinin hangi ayı idi bilmiyo - Yün Ni At #erince bir gün, üstümde - manto var.. Ellerim manto - Mp, 9de, başımın kenarlı şapkasını Ank TÜR üzerine indirmişim. Yinley, <* Banhofun, geniş taş meri - teki, SeN aşağıya iniyorum. Cebimde Men Markım var. İstanbulda sattığım #nımdan kalan son param. Fakat almancaya tercüme ettirdiğim yi erimle dolu! Cim, Beliyorum. tip tün E İçin... Bu seksen markın bit- dürüm, Berlinde para kazanmağa mec Sek, Markt, My “2 markı ebediyet kadar uzatmek| Büy Mik, gerim istasyonun gardrobuna bi- Miyaçezı «8 gitmiyorum. Otomobile bi İN ve « Talebelik hayahımı geçirdi- kâç ay evvel terkett Em te acemi ve yabancı de Töda — akşama kadar arar, ucuz ulurum, b dö * Tİ yaşımdan yirmi yaşıma kadir eiği a en hemen hepsinin içinde #'bi n şehri bu gün baha her zâ- Keton p © Munis ve yakın değil. Taş ve Sira alarım, asfalt caddelerin bari İsim X başıma zaptetmek vehmine Yer bana aşılmaz kaleler gibi görünü » de kendimi devler diyarma en Mt Gülivere benzettim. iyaş ama koyduğum ve henüz Türk üne Hablarının bir tekine bile bir alınmamış olan eserlerimin den Yapılmış kâğıl kıhcımla & mücadele edip, bu kelelere > onları zaptedeceğim ha. “öm Schillerierin, Fichtelerin, ar ayet Thomasmonnların, z ayki Stephan Gwe'p ve Yan ç,,, St Toller, Berh Brecht - ih bucuk Yazdığı memleketlerde ben şu ?n öy, mar inle hayatımı kazansca « ar, Bu Vey, ORlara © yazıl Ya; , ri beğendireceğim inş nlarla şöhret ve para sahibi o'a « Nesin, Son *bu Bag del si SN AN btileğy lm daşlarım ve yakınla - *i İm ) k Müd, a > Te #tikleri zaman kendi tli hi, H. a daazni saed! yordum. Dah muharrir ri yaz » v ; ter Edeceğim, Onlar bizim lisa me edildikleri zamar nasıl tereg <Mlyorlaran; ben de va- okutaçağı rip onları sevdire, Yük bi 4 “e Sok tecrübesiz olmak nı SEY arayı m, Berlin sokaklarında Muay, okaklarmnda yü ye dik tut vk rüyorum. O » : Birmumu fab- iyi dap larının 1s kokuttuğu ais adam aldırdım. Bu kadar il İnip? 2 arasında boyumun bir mek isteğile; a- Ve şı bana “ebimd zin mideki seksen markı, gibi tükenmez gösle. bir oda ie bulmak lâzım girerken bir an dü . Suad Derviş Berlinde (Almanyada yeraltı trenierinde birin- mevki hiç yoktur). Fakat eski bir ilı- yatla ikinci mevki bir bilet aldım. Göz mü açmak ve akşama kadar no yapıp, ya- mp bir oda bulmak lâzım, Eğer bir gece otelde kalırsam bütçem adamakıllı sar - sılacak, Berlinin garbına doğru gidiyorum... Trenden çıktığım, zaman içimde en u » fak bir yorgunluk hissetmiyorum, Sanki iki buçuk gün süren seyahati ben yap » MaTIŞIM... Şimdi yan: sokakların içinde, kapıları rın önünde «mobilyalı odalar» yazılı İev- halar asmış evlerin kapıları içine giriyo- rum. «Mobilyalı oda, Meyer'in nezdinde, beş merdiven sağ.. Merdivenleri. çıkıyorum. Merdivenler» de bu oldukça mütevazi evlerde sık, sık İpişen lâhananın kokusu yar, İ Ekseriya cephelerinden mütevazi Va- İziyeti olduğunu anladığım evlerdeki odi- arı görmeğe çıkıyorum. Ötekilere bak - *İmağa cesaretim yok!.. Garib bir ev Kapıyı çalıyorum. Bir müddet ses duyulmuyor. Sonra ko- rıdorda ağır ağir, sürünür gibi yürüyen ayak sesleri işitiyorum. İçirade üzüntüye bwriziyen, ürkekliğe benziyen bir gü var, Kapının üstündeki küçücük y varlak camın arkasındaki yuvarlak çuhü parçası yerinden oynuyor. Bir müddet kime aid olduğunu bilmediğim bir gö-- zün bana baktığını hissediyorum. Kapı açılmıyor. İçimdeki ürkeklik âde- ta bir korku oluyor. Tevekkeli deği Allah insanı gördüğünden düşürmesin!» demezlermiş!.. Kapının arkasında bir nefes duyuyo - rum. Sonra titrek, boğuk bir ses soru- yor: — Kir 0). iyalı oda için geldim. nde bir zincir sesi duyulu - yor, bir zincir açılıyor. bir sür; liyor!.. Bir anahtar kilidin içinde dönü- yor. Allahım merdivenleri hahsız, içi lâha- na kokan bu basit evin bu dairesi içinde ne var k;, nasıl kıymetli şeyler var k! ka- yoksa üçüncü pıw bu kadar ihtimamla kapanmış?., l | Nihayet bin ihtimamla kapanmış kapı açılıyor, Kapının önünde kadın kılığına girmiş bir asker kaçağı gibi uzun ve iri bir kadın, run iri ve ihtiyar bir kadın görüyorum ve yüzüme garib bir toz ve küf kokusu çarpıyor, Kadın: — Giriniz! diyor. Önüme geçiyor. Fakat yürüyemiyor. Ayakları tutuk. İki değneyi ile hafif, ha- bf sürünür gibi ilerliyor, entred? gerdrop var, ileride kapısı açık bir öda... Odaya yan gözle bakıyorum. Hayatım- da bu kadar kalabalık, bu kadar dağınık bir oda görmedim. Kenarda dolmuş kuş lar taşıyan bir kafes, yerlerde çiçekleri kurumuş, ayaklı sepetleri, kırmn plos feleri soluk bu odadan ekşi bir koku bana doğru geliyor ve geniş pencerelerin önündek! bir koltukta otüran dizleri ör « tülü insanım profilini görüyorum Ayak lsrımi sürte, sürte yürüyen ihtiyar bana dönüyor: — Annem uyuyor. Rica ederim, ayak - larınızın ucuna basınız, uyanmasın! di - yor. Bana gösterilen oda daracık bir oda Bir yatak, bir masa, bir e de ceviz esvab dolsbı!,. Pe reşsiz, mağmum bir avluya bakıye: — Odünm fiatı diyorum. — Otuz mark Ucuz, ucuz amma. otuz merk değil, tuz fen'k dahi olsa ben bu oda mam. Nihayet yerleştim Daha belki yirmi evin kapısını çaldık- İtan, böylece yüz kat çıkıp indiktan son- ra Motzo'râste'de, cadde üzerinde be - ş'nci katta şu geniş ve sevimli oday dum, Kırk mark verdim, Faks: evi sef dolu. Bura şmdaki odalarda biri kumral, ikisi sar- şın iki genç kız oturuyor. Yanımdaki o « dada üzün boylu sarı ve genç b'r ka bir de gözlüklü bir erkek var. Simdi sart sekiz, akşam dükkânlar kapanmadan kahve, seker, çay, ekmek, peyni" filân aldım. Masamm önüne otnraum, Mut - fakta kendi pişirdiğim çayı | içerek çerez yiycrum. Akşam lokantaya gitmedim. Burlar hep ekoromi! Fakat buna rağmen çan « tamdaki paranın yekünu da epey eks'ldi. Hesab başında Hayatımda birinci defa olarak hesabi?- Tımı-b'r defter üzerine yazıyorum, * 40 mark ev kirası, otuz fenik yeraltı treri, on beş gelmek, on beş gara kadar gi» mek, bir buçuk mark valizleri almak için verdiğim para, iki mark yetmiş beş, Eş. yaları getirmek için otomobil... Akşam öteberi için verdiğim para... Eyvah mah- volmuşum... Cebimde tam otuz iki mark 33 fenik kalmış. Bu üç fenik te neci? Yeyâne servetim: Bir odada bir 3ay oturmak hakkı ve 2 mark... Yabancı bir memlekette malik oldu - ğum yepâne şey, bir aylık bir odada o - termak hakkı ve otuz iki mark otuz üç fenik.. geriye dönecek pazam dah: yol Başımdan aşağı kaynar sular dökülür gibi oluyor, Müthiş bir korku neredeysa beni s4- racak... Hillyalar Fakat... Ben deli miyim?. Valizlerimi dolduran eserlerimi unu yorum. Yarın sabah çalışmağı başlıyı cağım. Yarın sabah mecmualara lere müracaat edeceğim... Ve hemen ga yet çabuk fevkalâde çabuk para kazana- cağıml!.. Başka türlü olmasına, benim yazıları mu almamalarına imkân mı var? »7e /Devamt 10 uncu sayfada) bir| Gümrük Muhafaza Başmüdürü Bay Hasan Koper, limanda teftiş yapıyor - du. Ben de yanında idim. Rıhtıma bağlı duran mavnaların az ilerisinde melül, mahzun bir adam vardı. Onun yanın. dan geçerken, adam, sigaramdan siga- İrasını yakmak istedi. Durdum ve bu İ başlangıç enteresan bir muhavere ha - lini aldı, Hasar Koper sor yaparsın limanda çalışır - uyordu: ne i ? ç! Eskiden — Şimdi neye çalışmıyorsun? «— At ver, meydan yek, ondan! Ev- velce, ecnebi vapurlarından mendil, 0 rap gibi şeyler alır, satardık.» Bay Hasan Koper bıyık altından gük dü, yan gözle bana baktı ve: tin? diye sordu. Adam ne cevab. verse beğenirsiniz? İ « Oralarını hiç sorma, Hasan adlı birini, muhafaza müdürü yaptılar. He - rif, Allahın belâsı! Elinden gelse, b « dostan Jimana vuran martileri muaye * ne edecek! Çaresiz boynumuzu büküp Ben, az duha küçük dilimi yutacak- .İtim. Fakat Bay Hasan Koper o kadar vişkin bir tawr aldı ve farkında olma- dan, yürüne karşı, kendisine atıp tutan , İadamcağızı övle yürekten teselli etti ki şaştım, kaldım! Bu parib tesadüf, beni, muhafaza teş- kilâtı memurları ile kacakçılar arasın » da geçen mücadele safhaları üzerinde durdurdu, Hayatın ta kendisi olan, fa - kat bazan bir dramı, bazan bir kome » divi andıran ve muhayyel hırsız « po * ikâvelerinden daha tatlı, daha me. raklı bir eazibe tasıyan kaçakçılık vak- sların! tesbit etmek hevesine kapıldım. Hattâ bu işe o kadar merak sardırdım ki, ara sıra, memurların bile peşlerine düştüm, aralarına karıştım. İşte, bi satırları bu merakım mahsu. İüi olarak Son Posta okuyucularına su- nuyorum Bir balon hikâyesi Fikâyelere; vani kaçakçılık vak'ala - rının yazılmasına; İşin tatlı tarafından başlıyorum: Bir balonun Oo maceraları! Amma bu balon, içi gazla dolan ve ha. vayi nesimide yükselen, yahud da bay- ramlarda çocukların sisirip şişirip öt. türdükleri cinsten değildirt. Bu balon, bir gemici tabiridir. Yani, vapurlar, rıhtıma vanaşırken, bordaları harap ol masın, geminin dış bovaları bozulma - sın diye, tekne ile rıhtım arasına sıkış. tırılan halat yuvarlağının adı. Balonların büyüklüğü (de gemisine göredir. Kiminin kutru 15 santim olur, kiminin de bir metre. İşte, şimdi, dku - yucularıma eni, boyu arşınlık ve göv - desi tombul bir balonun marifetlerini öyliyeceğim: Bir ecnebi şilebi limana girince, mu- afaza teşkilât, memurları, gemide a - raştırma yapıyorlar. Geminin baş tara- fında bulunan memur, halatların ara - sına yerleştirilen balonu görüyor. Çok kullanılmış olduğuna nazaran, bir hay- li zayıllaması icab eden balon, inadına söy — Bu aç'k gözlükten neden vazgeç xi Gümrük muhafaza başmüdiri üğünde kaçak eşya müzesi 18 Vak'a kahramanı eşek ve sahibleri toraman mı toraman, karnı şişkin mi, iş Muayene heyeti de her tarafı dolaş (mış, kaçak eşya (bulamamıştır. Artık, herkes gitmek üzeredir. Bu sırada, şk jlebin kamara pencerelerinden müte - cessis bir baş görünüyor. Adam, muha. faza memuruna ve balonun bulunduğu yere şövle hir bakıp, tekrar içeri çeki liyor. Az sonra, bu hreket tekrar edi « liyor. Şilebin baş güvertesinde halatlardan başka bir şey yok. Yalnız ara yerde köhne bir balon var. Fakat onun da şek Hi bir acayib: Ortası, gebe bir kadın kar nı gibi Bu sırada, kamara penceresinde gö. züken ve kaybolan baş, tekrar, zuhur edince meur şüpheleniyor. Deliğin ba» şında fareyi bekleyen bir kedi gibi, doğ Tuca balonu gözüne kestiriyor. OE onu, şöyle bir yoklayınca biraz fazla a gır buluyor. amma, acaba içinde ne var? Çakı ile balonumuzun oOucundan ufacık bir delik açmak (o lâzım. O ne? kırmızı bir bez parçası! Muayene heyeti, hemen balonun ba» şına toplanıyor. Memurların âmiri şu emri verivor: — Açın! Bir de ne görülsün? İşte, size, yılba» $ı hediyesi gibi, sürprizli bir liste: Bi? kürk, ipekten balo tuvaletleri, krepda« mur roblar, kadın muşambaları, Ro « manya bluzları, 18 âyar Paris modeli altın bilezikler ve 1000 lira kıymetin »« de bir elmas kılips ile 550 lira değerin. de bir şöva'yer ; NE, Anlıyorsunuz ya, bu balon, sade ço cukları değil, nice nice gelinlik kızlan ve evli barklı » kadınları sevindirecek cinsten! Eşeğin inadçılığı nelere sebeb olur? Gelelim uzun kulaklı feylezofun ma- Tasıma” Vakit akşam. Yer Balıkpazarı, Az i. leride kıyafetini değiş mur dolaş; rasında eşek! Fakat aksiliğe ba ki uzun o kulaki feylezofun inadı üstünde, Ne ileri, m geri bir adım «atmıyor. Halbuki dar so (Devamı 12 nci sayfada) ce Z göründü

Bu sayıdan diğer sayfalar: