1 Şubat 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

1 Şubat 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Berlinde üç sene kalemi ile geçinen birTürk kadını SUAT DERVIŞIN HATIRALARI Tehlikeli bir gece e o müthiş insan selinin arasında biz varız. Nefes alamıyoruz. Neredeyse çiğneneceğiz. Yahud bir silâh patlarsa evvelâ biz kurban gideceğiz... Haykırışmalar devam ediyor: “Kahrolsun Yahudiler, kahrolsun Berlin polisi!,, | Mi Ye Almanyada günden güne artan siya- si buhran feci bir hadde gelmişti. Memlekette altmış küsur siyasi fırka vardı. Her kafadan bir ses çıkıyor, her- kes yeri Almanyayvı (o bu faciadan, bu yaksuzluk ve işsizlikten kurtarmak için kendi aklına göre bir kurtuluş yolu a - rıyordu. Altmıs şu kadar siyast partinin olu - $u parlamentoda hiç bir partinin ekse- Tiyete sah'b olmamasına sebebiyet ve - riyordu." Merkezi temsil eden Brüning tıpkı bir ip cambazı gibi gâh sağa, gâh $ola eğilerek memlekette bir müvaze - ne yapmak istiyordu. Ve bütün müş- külât; an! çarelerle halle çalışarak ya- ni namuk ivliğile bağlamak (tarafıma giderek Vaymar etimhuriyetinin felâ- ketini kolaylaştırıyordu. * Almanvada resmen söylendiği gibi issiz adedi sade altı milyon değildi. Al tı mi'von işsiz resmi bürolara bağlan- mıs olân ve sendikalarden, işsizlik te- şekillerinden iş maaşı alanların sayı- sı idi. Bir sendikava merbut olmak için rm- hakkak ki daha evvel bir verde çalış -| mış olmak icah ediyardu. Halbuki AL manyada işsizlik altı senedir hüküm sürüyordu. Kriz senelerinde 16 yaşına! pirmiş olan ve çırak olarak çalışmak i- çin yer bulamamış bulunan gençler ©- tuz bir senesi sonlarına doğru 22 yaşına gelmiş bulunuyorlardı. İşte asıl şaya - ni merhamet olan, bocalayan, ne yap - tıklarını, ne ettiklerini (o bilmiyenler bunlardı, Almanyada sukutu ahlâk son derece- ye varmıştı, Aksam ortalık karardık - tan sonra van sokakların köşelerinde iş bulamamış taze kızlarm, kadm elbi- şyasını aldırttığında, buna va- sıla olan adama Şazimend, ha. mamic'nın şimdilik evinde ve haya - tında bir değişiklik yapmadığını ve yapmıyacağını söylemişti. Rânâda, o kararını verirken bu ifadeye güveni - yordu. Sab'k kocasının çıkmış bulunduğu » nu tahmin evlediği bir saatte, gitti, ka. vıyı çaldı. Çocuklar için öte beri almış, onları da bir çıkın halinde, elinde ta - şıvordu. İceriden, ses veren olmadı. Bir daha çaldı. Gene gelen olmayınca, bir adım gerilevip, pencereleri gözle süzüyor - ken, karıdan biri seslendi: — Hanım! Kimi o ariyorsun? Kimse yok orade.. Ve arkasından da şu izahatı ilâve etti: — Osman efendi evini boşalttı. Ha sannasada akrabası varmış, onun yani- na tasındı. Rânâ, geldiği gibi döndü Nedense, icine bir mahzunluk çökmüstü. Kendi elile yıktığı vuvanın, narçaladığı kalb- Yerin enkazı önünde bulunuvormus #i. bi, fena olmustu. Fakat, ayni zamanda Sazimendie Hürmüze karşı da stiva - kı artmıstı, Ne yapın vapıp onları bu - Iacnk, kendilerile yeniden temas tesis edecekti. Ertesi sabah, Özman efendinin yeni adresini öörenmek için, Seniyenin a - rab halavığım Cukurhamam'a gönder- di. Oradan da su cevab geldi: — Osman efendi. karısından ayrı) - diktan on gün sonra hamamı devret - şimdi nereye gitti, bile- Demek ki, işlemiş olduğu cinayetin ehemmiyeti ve şümulü, tahmin eyle - diğinin de çok fevkinde idi. Hiyaneti, sade bir ev yıkmakla (kalmamış, üç varlığı da, ilelebed perişan eylemişti. Demek ki, kocasının, bu derece yei - sini mucib olmak için, gerçekten ken- Hitlerci gençlik sokaklarda nümayiş yaparken sesi giymis yahud kadın gibi oboyan- mış delikanlıların gelenleri, geçenleri çağırdıkları görülüyordu. Kimseye emniyet edilemiyordu. Hır sızlıklar, cinayetler alabildiğine çoğal- mıştı. Anslar, babalar yeis içinde idi. Genç liğin bu maddâf ve manevf sefaleti her- kesi bedbaht ediyordu. Hitler hareketi işte bu sıralarda in - af etmeğe başlamıştı. Organize a - mele sosyal demokrasile komünizmin elinde idi. Hitler hareketi için onları kazanmak fevkalâde müşküldü. o Adimülimkân sayılabilirdi. Hitler uzun seneler süren propagan- dadan sonra onları Kazanamıyacağımı anlayınca propagandasını 16 ile 22 yaş arasında bocslayan bedbaht gençlik a- rasında yapmağa başladı. Hitler teşkilâtında milis olarak ça - lışmak feretli bir işdi. Hem aylığı var disine karşı saygı - sı, sevgisi, bağlılığı vardı. Bu esaslı ra. bıtaya, bu temiz sevgiye, ve bunla - rın üzerinde kurulu hakiki saadete, şeh- vetperest bir sof tanın Oo #eriüzzeval bir hevesin tezahü » Tatından ibaret sah- te nüvazişlerini ter- cih eylemişti. Günlerce odası « na kapandı; hasta - lık bahane ederek, paşasına bile görün medi, Kemirici bir illetin; nüksetmez. den önceki yalancı nekahat devresi gi - bi, yuvalandığı fu- dı, hem yemek yeniliyordu. Hem de iş olarak yapılan şey, haftanın muayyen günlerinde bir iki nümayişe iştirak et- mek, arada bir amele semtlerinde, mey hanelerde kavga çıkarmak ve bunu ba- hane ederek siyasi rakiblerden bir iki kişiyi öldürmekten ibaretti. Almanyada aile bağı, Türkiyede ol - duğu gibi kuvvetli değildir. Orta halli, hattâ zengin ailelerde bile kız ve erkek evlâd muayyen yaşa (geldikten sonra çalışmaya, kendi yüklerini babalarmın Üzerinden eksiltmeğe mecbur tutulur - lar. O zamanlar bu usul amele ailelerin de ve bilhassa işsizler (arasında daha fazla taamınilm etmişti, On altı, on ye- di yaşından sonra babâsmın eline ba - kan evlâd hemen hemen hiç bulun» mazdı. Cocuklar merhametsizce kapı dışarı edilirler, yahud kendileri gitme- ğe mecbur kalırlardi. İşte bu gençlik evvelâ (tıpkı bir işe girer gibi Hitler hareketine girdi S. A, teşkilâtı bu çocuklardan kurul muştu. Her mahallede bir S. A. kışlası vardı, Bu kışlalar lâalettayin bir apartıma- nın bir katı idi. Bu çocuklar o dairede barmdımlıyorlar, yiyorlar, içiyorlar, ve icab ettiği zama sokaklara dökülüyorlardı. * İstanbulda şimdi olduğu gibi o sıra - lorda Berlinde de müthiş surette inşa- at yapılıyordu. Şehrin kenar mahalle -| Se lerinde modern hayata elverişli ve ye- ni buhrana uygun hizmetçisiz ve külfet giz idare edilebilecek (o küçücük daireli yeni binalar inşa ediliyordu. Bütün mo (Devamı 10 uncu sayfada) ba Arab, kabuhatı kendi üzerine olmaktan tehaşi ederek dikildi huş hayatının muvakkat nedameti içe. | kenarında filcan oynamakta idiler, risinde ruhunu ve vicdanım dinlen - dirmeğe çalışıyordu. Buna yardım olsun diye, kendini büsbütün ickiye verdi. Rakı, sade di - | Sokak kapısının zili, koparılmak is - teniyormuş gibi, sarsıla sarsıla çalm - dı. Köşe minderinde tülbend bastır - makla meşgul bulunan Benli Seniye, mağını ve âsabını deği), hislerini de v.| mangalın üzerinde, kara ve kuru elle. yuşturuyordu. Ve iyice sarhoş olduk -İrini evire çevire istan arabın yüzüne tan sonra, iki tarafına sallanarak or -| baktı, taya çıkıyor, farkına varmaksızın elâ. leme kepaze oluyordu. Bu, böylece bir müddet sürdü. Neka- hat, yani nedamet (devresi geçti, Ve Rânâ bir daha âlemine daldı. Bir akşam, tesadüfen tenha bulunan Seniyenin evinde, bu yalnızlıktan isti- fade edip de dinlenmek isteyen kızlar, yemeklerini erkenden yemiş, mangal — Hayrola? Böyle habersiz kim ge- lir, bu zaman? diye sordu. — Bilmem. — Cafer paşa desem, değil. O, dalma önceden, kılavuz gibi Behzad beyisini yollar. Çınzırak, hem bu sefer biraz da öf- ke ile, gene çalındı. — Kalk, bak, Şetaret! maviş yapmak için! LD Adliye koridorlarında neler gördüm? İ Yanına yaklaşarak sordum: «Geç mı çıktı?...n Dayak yemekten kor titriyerek cevab verdi: «Sorma... Onları sorgu hâkiminin kapısının ö - nünde gördüm, yanyana sıranın ÜS - tünde oturuyorlardı, Benizleri uçuktu. Gözleri bir türlü bakışlarını bir noktada temerküz etti- remiyorlardı. Yüzlerine dikkatle baktığınız zaman idela ürkerek tıtreşiyorlardı. Birisinin yanında bir jandarma, öle İkinin yanımda bir polis vardı. Birinin bileklerine kalın demir ke - lepçe geçirilmişti. Öteki bileklerinden ince bir zincirle bağlanmıştı. Yanlarma sokuldum. Evvelâ daha İyaşlıca görünene, açık renk bir parde- sü, açık ronk bir kasket giymiş olana: — Geçmiş olsun arkadaş, dedim, e * lnden bir kaza mı çıktı? Dayak yernekten korkan, suçlu bir çocuk gibi âdeta titreyerek cevab ver - di: — Sorma... Sarma! Yandım. Mah - voldum! Kanlı bir şaka — Nasıl oldu bu iş? diye sordum. Ne- den oldu? — İçkil. — İçki öyle mi?!.. — Bi; arkadaşım bizim handaki a - tölyelerden birine gelmiş, rakı getir - miş, içmeğe başladılar. Ben de bir müd det içtim Sonra işimi görmek için dı - şarı çıktını. Dışarda işimi gördüm. Tek rar o atölyenin önünden geçerken, İçer» den çıkt O beni israrla çağırdı. — O kim? — Vurduğum adam! Bir kadeh da - ha iç diyordu. İçeri girdim. Bana bir kadeh verili. Birden (içtim. Meğer bu rakı değil, oradaki marangozluğa ald j Hâçlardan, cilâlardan biri imiş, içerim yandı, Ağzım, şişdi. Ağzımı (o yıkadım. İyorum. Elime marangoz * lukta kullanılan bir âlet aldım, dışarı fırladım. Benimle alay ediyor, bana gü kış lüyordu. Ona çıkıştım, Bana küfür et - ti. Sonrasını bilmiyorum. Elimdeki â - letle onu sırtından vurmuşum. ın var, — Son Posta'nın Romanı :36 “Ah ne baygın Bu hizmetlerden bıkmış, usanmış bir tavırla, Şetaret iste- miye, istemiye ye - ağız, yük - münakaşa ediyor - du. Biraz sonra, a» rab, alal moru mor, çıkageldi. Göğ- sünü kadidleşmiş el- lerile bastıra bastı - ra: — Aman, kadı - nım! dedi. İki tane, tanımadığım, belâlı herif geldi. Seni gör mek istiyorlar. Yukarı oçıkacaklardı, zar zor aşağıda oturttum. — Yabancı adam: nasıl alırsın, içe- riye? Arab, kabahati kendi Üzerine al - maktan tebaşi ederek: — A! Ben mi aldım? dedi. Zorla gir- diler, Birazıcık dahn dayansa idim, Üze- rime çullanıp beni döveceklerdi bilem. Bu esnada, aşağıdan bir nâra akset - ti. Kızlar, titreştiler. Benli Seniye, hep- sini: — Haydin bakayım, odalarımza! di- yerek, hepsini savdı. Yalnız, Rânâ kı - muıldamamıştı. Seniyenin yüzüne baka- rak: — İstersen. dedi; bu işi bana bırak. Tanıdığım katiller miş olsan arkadaş, elinden bir kasi kan suçlu bir çocuk gibi adeti Sorma? Yandım, mahvoldum!” | — Vurulan adam öldü mü? deği Gözleri sabit ve korkunç bir b baktı; — Bilmiyorum, dedi. İnşaalla memiştir. Ölmüşse, ben, karım, 0“ larım ne oluruz! i Cinayetle biten kumar 0 Yanmdı oturan çok genç bir dı, anesk yirmi, yirmi o iki yaşi İbir şey... Ona basından geçeni sorduğun ğ) man cevab vermek istedi. Fakat dakları, boğazı kurumuştu. Ağzım râ : ad > şa idi. şivesile konuşüluj du. İstanbula iş bulmağa (o gelmiğ kahvede oturuyor, yatıp kalkıyo” Orada kumar da oynuyormuş. Bİ£ ce ismini dah! bilmediği bir a kambil oynara:ş. Adam kaybe birdenbire kızmış: «Sen hile yapi? sun» diye bunun başıma iskemle W miş. O gece dövüş etmişler. Fakat ları birbirlerinden Oo ayırmışlar, © gede o adam kendi yolunu kesmi$i tüne atılmıs, şmeğe başlamı$ Ötesini o da biraz evvel konuştuğu. dam gibi hatırlamıyor, hatırlayan Geç ka'an anlayış Fakat, sorgu hâkiminin karşısinf tığı zaman ona bunu hatirlatıy — Soma ne oldu? — Bilmiyorum beyim. — Nasıl bilmiyorsun... Haydi bif re vurdun... Kendini kaybettin yim... Adamı tam yedi yerinde muşsun... Tam yedi yerinden... kere kamani bir vücude saplayıp * rıncıya kadar aklın başına gelme başmia gelmişe" enin bu cem yasak olduğunu, bir adam (öldü bü cezayı kendi canile ödemek sine marüz bulunduğunu anlıyor. (Devamı 10 uncu sayf: i Ben idare edeyim. 1 Bu teklifi, cana minnet bilen derhal kabul etti. 4 — Olur. Amma, tatlıya bağl&r zum, gürültü çıkmasın! — Sen hiç merak etme, Şetarete döndü: — Al, beyleri yukarıya! Arab, indi. Biraz surira, misafirlerle birlikt8 Tar yukarıva çıkıyordu. i Rânâ bunları merdiven başmd& ii şıladı. Biri, avniye denilen kukği bir kaputun altında, kordonlu bül bit üniforması taşıyordu, Diğeri di. Bir kalem efendisi hissini du. Zabit olan nisbeten ayıktı. daşınını İse, butnunun ucunu hali yoktu. Rânâ kendilerini içeri daya a'dıktan sonra, ciddi bir tas Knarak, sordu: — Emriniz, efendim? Sivil, yılışarak ve kelimeleri d€) zının içerisinde yuvarlaya . yuvülüğ — Aman! Yosmam! dedi. En ne.. ne olacak? Felek. felekten Rânânım kaşları çatıldı. Dik bif le: — Size sormuyorum! Sizin bu İnizle, bana söz söylemek haddini ğildir. | — Vayl. Bana. bana, Kadın, zabite döndü; sualini ladı: — Bir emriniz mi var, beyefi — Eğlenmeğe geldik. münasebet? Bu evde tâ kimse, teklifsiz bir dostu! nız k var? — Tanımağa Tüzum var m Benil Seniverin... Hanesi deği — Evet. Filhaklka bü ev, Seni nımın evidir. Lâkin bu, böyle BİR alte, bu sarhoş vaziyette, nâra zorla içeriye girmek hakkını vermez. Yaver, kızdı. İlkönceki itidelii kederek: (Arkası

Bu sayıdan diğer sayfalar: