5 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

5 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Atatürk inkılâbından Cümhuriyet Devletine Yazan: Muhkttin Birgen er şey gösteriyor ki Türkiye cümhuriyetinin tekâmülü bakı- mından çek büyük ehemmiyeti olan ori- inal manah bir istikale devri içindeyiz. © Geçenlerde de bir W ile işaret etmiş olduğumuz bu hâdise, son zamanlarda gitikçe bariz bir şekil almakla ve çok yakın bir zamanda Türkiye ü İ tinin tam bir vüzun ile gözleri! gelecek olan yeni çehresi, Jerile camlanmakta devam etmektedir. Bu yeni çehrenin bütün ana çizgilerini ve bu çizgiler içinde ifade edilen mansyı © şimdiden görebilt Bü bir inkilâb çeh- resi değil, yerleşmiş bit âbın devlet halinde teşekkül eden © Devlet Relsimiz, Atat © mamlıyacak ve onu asri bir dı “© Yasu içinde esnlanân asri bir ruh ile süs- ©“ iyecek olan harekete kumanda ediyor. a Hattâ, «kumanda, kelimesi burağa an - © © cak mecarf bir mana ifade eder. Onun © yerine «tanzim» kelimesini kullanmak “© daha doğr olur. Bizi bu müşahedeye sevkeden bir çok © © hâdiseler vardır. bu hâdiselerden en çok © göze çarpan bir tanesini zikretmek için “ vatandasların “dikkatlerini bir nokta ü - zerine celbedebiliriz: Devlet Relsimiz, yeni vazifesini ele al- © daktan sonra memleketi yeni bir harekete doğru götürecek olan ilk umumi tedbir- lerle meşgul oldu. Gavet tab't ve tama - men devlet kaide ve an'aneleri içinde !f- tihaz edilen ve Millet Meclisi intihabatı- nın yenilestirilmes, kararlarile neticele- nen bü tedbirlerden sonra, Relsicümhur Hazretleri, evvelâ halk kötlelerile bir te. © mas yapmak üzere bir seyahate çıktılar; sonra da devlet kadrosunun içinde yük - sekçe mevkileri bulunan memurlara muh telif çay davetleri yaptılar ve refikalarını .yanlarına alarak devlet memurlarını #i- lelerile birlikte kabul eylediler. Onu ta- © Kiben üç gündür İstanbulu şereflendirmiş bulunuyorlar. Burada da, en evvel mil - “ letin muhtelif tabukelarile hasbıhaller ve en evvel halkım elini sıkıp, onun sesini dinlediler; ondan sonra da İs tanbulda gene devletin ve Türk cemiye - tinin yukarı tabakasında bulunan unsur. lam, ayni suretle etraflarına topladılar ve reflkalarile birlikte herkesin ayrı ayrı ellerini sıktılar. © Yalnız bu hdise yösterir k' yeni ve o- © riğinal manalı bir devir içindeyiz. * Atatürk devri, güzel Inkılâbımızın 'e - pik devri idi; efsane ve kahramanlık dev. ri 0 devre, Atatürk gibi on'inelere ve çürümüş kanunlara karşı mill! bir ilham le isyan etmiş, ele svuca sığmaz bir ira- de, şahlanmış bir millet kudreti riyaset esti, O coşkun ruh, yıkılmıya mahküm bir #mparatorluğun ve © imparatorluk içinde yetişmiş bir cemiyetin yıkılacak her kö- gesini aşağı indirip ve her şeyi tozu du - mana karıştırdı. Bu zaruri fırtına, bu kur- arıcı coşkunlek, Türk inkılâbının ilk devrini teşkil eder, Ra, ancık böyle olur- du ve böyle oldu. Şimdi ikinci devir içindeyiz: Artık toz ve duman dağılmış, önümüzde yıkılmış bir imparatorluk enkazının altından bü- dün sağlam tömelleri ve güzel taksimatı . İle yeni bir devlet binasının yükselmek- *e olduğunu görüyoruz, Bu devlet bina - © sını, tem ve fazıl manasile asri bir bina olarak tamamlamak ve süslemek için ça- © Olışmamız İdzım. İşte devletin reisi, şim © di bunu yapıyor; reisirümhurluğun ün'a. nelerini kuracak ve âdetlerini yerleştire- © cek misalleri vermekis meşguldür. Bu - “Olum ne kadar güzel bir şey olduğunu an- Ismak için, bir cümhurreisinin ne demek — Glduğunü çek iyi bilmek lâzımdır. © Bunu iyi anlamıyanlar için ilk ve ikin- ci seyahatin, Ankara ve İstanbuldaki ka- bul resimlerinin manaları nihayet mera- #imden ibaret kalır. Ne demek olduğumu #yi anlıyanlar ise, bu hâdiselerde yeni ve z v Si bi , İı “; sim “rini görürler, Bizim böyle bir harekete « çok ihtiyacımız vardı; Devle: Reisimiz en “evvel buradan başladılar, * İsmet İrönünü muharebe meydanla - rında bir kahraman olarak kâfi derecede “tanıdık. Dünya meseleleri karşısında Türk » siyasetine veçhe vermek üzere, bir takım büyük meseleler ve bunlara âid müşkül - - . Yeni “#eyiyh bir inkılâbın tik ve kat'i alâmetle-| Evine hergin Tayyare ile Giden adam Bu zat İngiliz tayyare kumpanyaların- dan birinin teknik müdürüdür. Sutamp - ton hava meydanının ilerisinde oturur. Onun için de her öğle vakti, tayyaresine aflar, ve tam evinin önünde inerek ken - İdisini bekleyen karısı ve çocuğu ile bir- İlikte yuvasında güle oynaya öğle yeme - İğini yer. lerle pençeleşmekte ne güzel kudretler gösterdiğini de gördük. Memleketin u. İmumi işlerile meşsüi olduğu zamanlarda da, her #ürlü müşkülâta rağmen, nasıl İbaşıricı ve yapıcı bir tatbikat kuvveti gösterdiğini de hep biliriz. Bütün bun- Jar, şimdi geçmişe aid hikâyelerdir. O hi- kâyeler içinde onun ferağat göstermesini ve hatti silinmesini bildiğin: de gördük. Fakat, onu bu yeni çehresile hiç görme- miştik. Bu çehreyi şimdi görüyoruz, Asri bir Devlet Reisinin yüksek çehresini, Dağınık insan kütlelerini bir sraya top- Jayıp onları yokluk içinde giydirmek, ku- şatmak, yedirmek ve bundan bir çelik kütlesi yapmak elbet bir sar'attır. Bir muzafferiyetin arkasından milli bir da. vayı bütün kuvvetile muzaffer ümak ta başka türlü bir küvvetin slâmet: olur. Bir hükümet başındı senelerce maddi ve manevi bir imar mühendisliği yanma - nim dâ ayrı bir kudret ifade ettiğini her- kes anlar. Fakat, bütün vatandaşlarımın. dikkatlerini şu noktaya celbetmek iste - getire ile çıkmış bulunuyor. Tarihi kıy - met bakımından, belki de bu yen! çehre, bundan evvelki çehteleri, kendi kenâ!si. nin gölgesinde bırakacaktır. Muhittin Birgen İSTER Maşhur Ingiliz amiralı «Nelson» a muvaffak'yetlerinın sırrı | neolduğunu sormüşlardı; İ — Hayatımın hususi veya resmi her hangi bir hâdiseşin- de, BÂdisenini cereyan edeceği yere zamanından bir çeyrek saat evvel gilmekliğim, orada hazır bulunmaklığımdır, ce- vabini verdi, İNAN, Millt Şef Kastamonu seyahatinde olduğu gibi İstanbul seyahatinde de halkım dilek ve ihtiyaçları ile yakından alâ- kadar oldu. Ticaret ve sanaylin muhtelif şubelerine men- sub olan bir çok kişileri dinledi, Huzurlarına kabul edilenler arasmda tüccar, komisyoncu, sinemacı, otelci, kunduracı. arabacı, bahçıvan, derici, mensuestçı, Jokantacı, odun, kö- mürfaciri gördük. Fakat ayni zamanda da anladık ki, /s - İSTER İNAN, atmak, en müresib zamanda en münaslb kararı vermek her A Hergün bir fıkra Midem hazmetmez Bir iyafette yemeklere el sürmi- yen davetliye, hir buşka davetli sordu: — Niçin hiç bir şey yemiyorsunuz? — Hiç birini midem kazmetmez. Hiç birini mi? — Evet. Bu cevab karşısında bir an düşün- dükten sonra oir tovsiyede bulundu: — Bari hazmedilmiş bir şey getir » seler de yeseniz! znasasama Kr erer ereeemeRRreEEERENTeİErEREEEİeTaraRIERN Nan ven “Yeni mayolar Yazın, omuz ve sırtların kâfi derecede güneşe maruz kalarak yanmalarını te - min için. resimde gördüğünüz mayolar bend edilmiştir. Filvaki bu mayolarım es- kilerinden daha pratik olduğu anlaşıl - miştir. Yünden, kalın ipekten, üzerleri rağbet İSTER tenbul şehrine can birakmakta devam İSTER | insana nasib o'mıyan bir haslettir, bu hasler bizrie belki var- Ayaklarile Tablular yapan Kolsus ressam Gazeteler ayaklarile resim yapan bir İngiliz san'atkârdan bahsetmişlerdi. Yu - rada Cosling izminde olan bu ressamın resmini, ve yaptığı bir tabloyu görüyor - sunuz. Filhakika Cosling değme ressam. ların el ile yapamadıklan kadar hariku- Mide güzel resimler yaratmaktadır. İngiliz fadbolcuları grev mi yapacaklar ? Londrada futbol oyuncuları klübü az3- si gizli bir içtima yaparak, O haftalıkları arttırılmadığı, ve daha başka (tavizatta bulunulmadığı takdirde grevde buluna - İesklarını bildirmişlerdir. Kongre murahhasları alâkadar makam. larla temasa geçerek ileri sürecekleri bir imetalibat listesi hazırlamışlardır. Bu Jis- teye göre oyuncular. | — Azami haftalığn 9 İngiliz Tirasma gikarılmasını (eskiden 8 İngiliz Tirası idi.) 3 — Asgari haftalığın 4 İngiliz lirası o- larak tesbitini, 3 — Yaralanan oyuncuları daha fazla Tayyare ile mektebe gidip gelen talebe İngilterede Somersette bir mektebde okuyan leyli talebe, mukannen saatte mektebde bulunmamış, ancak $ saat te- ahhurla derslerine yetişmiştir. Sebebini soran müdüre, Efendim, kabahat bende değil, tay - rim ki İnönü kahramanı, bugün karşı -İtürlü türlü resimlerle süslü salenlerüen| yare geç kaldı!. demiştir. Filvaki, hafta mıza büsbütün başka, büsbütün yeni bir| yapılan bu mayolarm b'raz dolgunca vü- başlarmda tayyare ile evine gidenler a - cudlü kadınlara pek (o yakışımadığı, kele lahtacık kemikleri fazlaca çıkık bayan - ları pek çirkin gösterdiği için, endamına güvenen genç kadınlar bunlara etmektedirler, rasında bulunan bu talebe, dönüşte şid- detli yağmurlar ve havanm muhalefeti İyüzünden Kardif tayyare meydamna su ee bu yüzden de tayyare geç kal - İNANMA! ve hayat veren bu nhasırja azim ekse - riyeti İstanbuliu değildir, tek müşahededen umumi neti - ce ve büküm çıkarılamaz, bununla beraber biza öyle geldi ki İstanbul çok eski zamanlardan kalma bir alışkanlığa te- baan serbest sen'at ve meslekleri İstanbullu olmiyanlara etmektedir. NANMA! Sözün kısası Açığa çıkarılan memurla: E. Talu edikodusu elân bitmeyen bi$ # müesseseden yüz Kişi kağıra« çığa çıkarılmış, yüz kişi açığa çıkarıldi demek, geçimin zaten dar ve çetin olduğ ğü bir zamanda yüz sile ocağı zaruret dex Bilen ejderhanın kucağına atıldı, vasat sJbir hesabla dört yüz kişi yarının acı endir şesile başbaşa bırakıldı demektir, Kanunun hükmü lâhik olmadıkça, yâs ni ortada memuriyetin devamını imkân sz bırakscak bir suç vaziyeli bulunma dıkça ben, memurun açığa çıkarılması nın aleyhindeyim. Peşin söyliyeyim ki, mevzuu bahs müs esseseden çıkarılaniar srasında beni u « / izaktan, yakından ilgillyen hiç kimse yola tur. Ben burada alelitlak konuşuyorum İstıcal isliyen meselelerde yapılacak şeyi derna; kesurip. | Bu son hâdise, ne vakittir içimde, bir dü- ğüm halinde duran, acılığı nisbetinde müs kim bir bahsi ortaya atıp. memür denileri. dır, belki yoktur. Vazifemiz bu hasletin kendimizda mevcud çok defa biçârenin müdafaasını yapmağa olmadığım farzederek düşünce ve hareket için zaman payı İsalt vesile olmuştur. ayırmaktır. Meşrutiyette yapılan muhtelif tensi - Kat, bizde memur sınılını zâfa uğratan em büyük amillerin başında gelir, Memur, ha inden, istikbalinien ve hakkımın mahfus kalacağından emin olmalıdır. Merhum babamın zihinlere nakşolunmağa —lâyıkj bir vecizesini hatırlarım: Memurdan tidar aramak, onu ikdar eylemeğe Vüs bestedir! Memurun değeri yoksa, hizme te almmamalı idi. Bir kere alımdıktan sonra onun orada tutunmak hakkıdır, Li« yakat göstermezse ilerliyemez. Kanunun suç telâkki eylediği bit fiile mütecasir o- Tursa ceza görür. Tasarruf ta, memuru açığa çıkarmak için makul sebeb değildir, Tasarruf gayasi güden daire, münheileri mevkuf tutmakla maksâdına varır, Dara, bütçesinde israf versa, mes'ulu mMemua değildir, Onu oraya alandır. Cezasını me. Mura çektirmek adalete ve nasafete siğ- maz. Ukubette niyabet caiz olmadığını hukuk tahsiline yeni başlarken öğrendik, “Tekrar ediyorum: Memur vaziyetinden emin olmadıkçs, Idare mekonizmasını iy) İfgletmek güçtür, muhaidır. Cümhuriyet kKükümeti onun için memurlar hakkında bir kanun ve bir barem yapmıştır. Devlef memuru bu kanun vo bu bârem sayesinde bugün aşağı yukarı azami bir iş randı « manı verebiliyor. Haklarının mahfuzi « yetinden emin olmasa idi, devair impa « ratorluk zamanındaki Allahlık hale rücu ederlerdi, Bu hakikatin ehemmiyetle nazarı dik. kate alınması lâzımdır. Hamuru adaletle yoğurulmuş bir rejimde, yüz ocak bir « den söndürülemez, yüz aile perişan edile« İ mez. Âdil bir idare, belki duymuş olduğu bip takım zaruretler sevkile bazı servisleri. ni Jâğva lüzum görmüş ise, oradan açıkta, kalan zavsilıları bir an evvel başka yor. ilere yerleştirmek ve yerleştirinelye ka « İdar da aç bırakmamakin mükelleftir. | Bügün açığa çıkarılan yüz memurdan iparaca ne tasarruf edilmiştir bilmiyorum. Yakat bildiğim bir şey varsa, bu elim hâ- disenin, diğer, yerierinde kalmış memur İların üzerinde yapacağı tesir, o tasarruf edilen paranm on mislile dahi telâfi edi « lemiyecek kadar acıdır. Bu yüz memurun akıbeti, kurtulan ar « kadaşlarının başlarında bir Damokles kı- ıcı gibi mütemadiyen, kıl ucunda salla « mp tehdid edecek, onları, bir çırpıda bu kadar insan feda eden milesseseden so « ğutacektır. Ve en iyi elemanları da başka ve daha emin bir kapıda iş aramağa sev kedecektir. (Devamı 13 üncü sayfada) TAKVİM

Bu sayıdan diğer sayfalar: