15 Nisan 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

15 Nisan 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 Nisan Gençlik Hâmidi andı Üniversite SON POSTA konferans salonunda dün bermutad şairlerimizden, muharrir- lerimizden başka herkes vardı! dmid üç sene evvel dün! ç dün| ileri mü mek onun mahiyetini bilmemekten kadirşinas! gelir, San'at ne sade ses, ne sade form, BENi Üniversit konlerans salo-| ne sade renk ve ne sade bilmem nedir. Lei heyecanla andı, Bu|Bunlar san'atın iptidaf maddesini örten » Şairlerimizden, mu- arazlardır. Şa salon ağız ağzı > herkes vardı. Ko. la sür id. Bayrak. ölmüştü. Bu Türk munda z Dünkü Hâmid iksifalin den iki görünüş, Üniversite konferans sal onunda ve mezar başında Onun bir de cevheri vardır. Cevhersiz| başlamıştır. Hâmidi, form ve gestalt veya müzikal şiirin şairi olarak değil, saf püre şiirin adamı olarak telâkki etmek lâzım geldiğini göstermiş ve Hâmidin şiir te hâkkisine dair Makberden bazı cümleler okumuştur. kürsünün arka yük bir portresi asıl. zdan söylenilen İstikiği marşile ihtifale Hâmid için ilk araz olmaz. Hâmid işte baştanbaşa bü| Sadi Irmaka göre Hâmid, «sonsuzluk cevherdir.» iştiyakının ve ademi endişesinin şalji San'at telâkkisini tahlil ve bundan al-| Bu sonsuzluk iştiyakı ile forma aid bütün) dığı kuvvetle entellektualistlere yükle- | takyidatı haksız görür. «Şiirin ilfaza in- nen değerli doçent. bundan sonra Hâmi- tikalde hududu kafiye oluyor. derken! tesi doşentiyk OTA Edebiyat Fak Muştu: n Dr. Ali Nihad Tarlan | ha, maddi ve manevi meziyetleri bulunduğunu söyledi; Hâmldin en “İedebiyatımızm diğer büyük simalarını fıtrat ve kabiliyet cihetinden küçük ad- detmediğini tasrih ederek, dedi ki: «— En mükemmel şeker (fabrikasını pancar yetiştiremiyen bir muhite kurar- sanız atıl ve harab olmağa mahkümdur. ba neyi iğ, spk a ade ede; z “a Şöyle tefsir edeceğim: raya a telâkkisinin gole gari be. ; döküldüğü Son Senelerda ğin akiki şiire rağbeti e Bi hk : ı pek hay; i di akel bir alâmettir, Sözlerin, da, Hâmidden daha yüksek şair olabi erdi. Lâkin bunların hepsi bir ihtimal dir. Hâmid ise hakikattir. Çünkü o; ev- Velâ hakiki lirzmin bütün zincirlerini Ko- siması bilâkayaz — Aebiyatının en büyük |PAFP attığı bir devri tarihide yetişti Konferanaçı ye AMiddir» nkü 0, uzviyetinin hayatiyet dolu fab- end santa yy Sddiasını izah rikasına şark ve garbin en nefis ve mü- , Sini anlattı, dedi ki, |tena malzemesini vermek imkânın bul- NİF cümleşi San! muzun Nâzim olan gı. | Ju. Çünkü o, doksan seneye yakın haya- dir. Sanatın hagi seliyetinin merkezi, | 1 devamlı bir aşk rüyası içinde geçirdi. Ban'ot eşe Büduduna girabil ele içp, | Çünkü o, ölümü feelini tattı. Hayata t eserinin heyecan Miner ie olan Hâmld, bütün. i uhâ. - Bütün üzw; olması âzımdı $ok bağlı olan Hâmid, bülün hayatınca Heyecanın başl, si ölümü (Demokles) in kılıcı gibi başı v-! SaM'at ta ei yerde cunda hissetti. Bu raşe içinde yaşadı. O san'atta esaş li “abe sinçikeme kadar zengin bir varlık kolak kolay yok- M3 kabul eği <ye yı “Jluğa razı olur muydu?. ör zekânın ger Un üzerinde san'at |, SENİ sirarım; Hangi şeirimize hilkat sahışması 14 ham, ütün bu imkânları vermiştir, Eğer diğer Zin, yi k ta niştir, p İ erteler Ee180eğ Bi-düşüntyorum, | Siirlerimiz bu dereceye yükselmemişler- tamamen ça e San'at delğkkişi; | Se kabahat onları ndeğil! UN veya şoçu ç , OKSÜ: ri Yin veya inek sütün, de, e layorum. Ko.| Hicab etsin tabiat yerde kalmış kabi il tereyağ Tiyetten Bİbİ. Odundan j Hatib bu sözleri müteakib, . edebiyatı. Odundar y sadi zaruret v “| mızın en büyük simalarını gözden geçir- leracad, miŞ, Nevayi, Füzüli, Nedim, Şeyh Galib âmen entelikte, — *| gibi şahsiyetleri tahlil etmiş, bunların Mham Fakirin; 7 | kendilerini tahdid eden san'at ve ideolo- a Şerçevesini o parçalıyamadıkları için mahdud bir âlem içinde kaldıklarını söy- * çiftliği|lemiş ve tekrar Hâmide dönerek: «— Edebiyatımızda muhteşem bir vol > irlerini bu 'kân halinde fışkırıp ateşlerini, lâvlarım entellektua. bir asra yakm ferih, fhur savuran ve R 4çmaktan | döken biricik şairdir,» Demiştir, Ali Nihadın boş bıraktığı kürsüye Ede. *|biyat Fakültesinden Raci çıktı. Üç daki- AK Niha moktada toplam, <8 Tarlan fiğ, Matlar e geta v Yük şairden güzel bır parça okudu. Arkasından talebeden Orhan da 2 | Mâkberi dinletti. 06 ii Şi lerden sonra Tıb Fakültesi döçeni- Mi İ-|lerinden Dr. Sadi Irmak alkışlar ara: T-İda kürsüyy işmal etti. Genç düçent sözle. öyle başladı: «— Di | talanı, barut Kokuları geldiği bir zaman- © insa-|da hakkından ve kudretinden emin olan Vur eden. | Türk çocukları edebiyatın aziz havası i- dür. E çinde büyük üstad Hâmidi anmağa top- landık, Dr. Sadi Irmak bundan sonra Hâmid estetiğinin hususiyetlerini tahll ile söze Bize rmek an'a. irse siyeta hasret. büyük şairimiz olduğunu iddia ederken,| ka Hâmidi dinledik, Genç edebiyatçı bü- n yanın her darafından nal şakır-| y Hâmid bunu teyid ediyor, Sadi Irmak demiştir ki: «Şiirde yalnız form, hendesiyet arayan. | ler düşünmelidirler ki bazı tabizt unsur- larını da tam manasile coştukları zaman lere bağlamak imkânsızdır. Hâmidin farla bir sanihadan besle: ki san'at, tahdid ve tecri w tehdide sığmıyan bu 88-| Var. Sağanak y ve sel ler yaratırlar ve işte bu kaynaklar for- mun seddine çıkan şiiri verirler. Hâmi- din şiirimizdeki rolü bu olmuştu> ve bu olacaktır. Bu tufanlı saniha birçok şair- lerimizi beslemiştir ve besliyecektir.» | Sadi Irmak Hâmidin getirdiği edebi in-| kılâbın azametini tebarüz ettirmiş ve bundan sonra dramlarının tahliline giriş- miştir. Bunlara şu karakteristik vasıflar! tesbit etmiştir: | , l 1 — Kahramanlarının sürnaturel olma. İs. 2 — Kahramanlarının harareti, 3 — Banaliteden uzak kalması, Hâmidin eserlerinde bazı garb eserle. Tini nilhamını izah eden Sadi Irmak kop- İya ve ilham arasındaki derin farkı teba. rüz ettirmiş ve Hâmid dramlarının kud- retini anlatmıştır. Bundan sonra Hâmidin felsefi ve içli mai temayüllerini anlatan Sadi Irmak 0- nun taraflarında demokrasiyi terennüm etmiş olduğunu göstermiş ve felsefesin. de islâmi metafiziğin en ziyade rol oyna- dığını anlatmıştır. Sadi Irmak son olarak, Hâmidi tanıma. nm Türk milletini tanıma demek olacağı. dı anlatmıştır. konferansını (o Edebiyat Fakültesinden Kaplan ve İbrahimle, Tıb Fakültesinden Zeki Ömrerin Hâmidden okudukları par- çalarla ihtifal sona ermiştir. İhtifali müteakib yüksek tahsil gençli- ğinden bir grup, Hâmidin mezarına Üni- verşlie gençliğinin çelengini gölürmüş- ür. Nu, - Sa, - Co, Profesör Pittart dün son koniransını verdi Konferans vermek üzere şehrimize gölen Cenevre Üniversitesi profesör - lerinden Pittert, dün akşam İstanbul Üniversitesinde son konferansını ver - ir. Konferansın movzuu, «Asyada den evvelki bir mahlük> i Sadi Irmağınn uzun uzun alkışlanan! # — Bu güzel bahar manzarası seni ne kadar düşündürdü. — Ha evet. hindyagı içecektim de, onu düşünüyordum. Otların yeşerdiği, çiçeklerin açtığı mevsimde çivil kaldırımların çivileri oldukları gibi mi kalacaklardı!.. | Mülyonerin uşağı — Çiçek falına bak- tım efendim, o bayan maattecssüf si- Zi seviyormuş, Balık bulamıyınca Erkek yemeğe oturdu. Yemekten bir ie çatal alınca yüzü- 3 a. nü buruşturdu: aj vi — Bu da nedir. # yenecek şey değil! di kızmıştı; f açtılar. hayatımda Karısı bu söze İ İnce dudaklar Tuvalet eşyası satan mağazanın sahibi, müşteri (o bayanla B yl ahbab O olmuşlu. vi ç İ Konuşurlarken: i ' — Ben, dedi, in- ce dudaklı kadın- ları hiç sevmem. Müşteri bayan sordu: — Böyle kadılar hain olur, derler de onun için değil mi? — Hayır, az dudak boyası kullanırlar k** İki senede Yaşlı olduğu halde her zaman genç ol- duğunu iddia eden r9| PE kaçlın söylüyordu: A ğ fi — Bahçemizdeki 4 P kirazlar gene çiçek otuzuncu defadır bu hâdiseya şahid oluyorum. Kadının hakiki yaşını bilen erkek gül- dü: - — Sizin bahçenizdeki kirazlar, iki se- nede bir çiçek açıyorlar değil mi? Ak* Fal bakıyormuş — Kızınız bir çiçekçinin yanında çalı- şıyordu. — Evet! — Artık çalış Öğ mıyor mu? — Çiçekçi işine nihayet verdi. Neden, yaptı da?. — Eline papatya geçince hemen işini unutuyor: «Nişanlım beni seviyor mu, sevmiyor mu» diye fala bakmaya başlı yormuş. ne 5— — Yukarıda hasta var, kaç defa ha- ke * — Sen de hiçbir kadir pilmiyeceksin, balık sevdi- ğini bildiğim için balık alacaktım. Ara- dım bulamadim. Balık yemiş kadar olur- sun diye patatesleri balıkyağında kızart- tem. Dedim ya, hiçbir zaman kadrimi bil- mezsin, zaman k** H'ssiz koca Bayan oturmuş, bir şey okuyor; hiz- metçi 107 alıyordu. İçeri odadan bir şarkı iyki Bayan hizmetçiye baktı; n > / — Kocamı hiç bir şeyi evvelden hissetmek kabiliyeti ols madığını her zaman söylerim ve bunda haklıyım, dedi, bak Şimdi şarkı söylüyor, halbuki terzim hesab pusulasını gönder- di, biraz sonra götürüp kendisine verece- dimi k** Unuttum Karı koca kavga etmişlerdi. Kadın 0- dasına çekildi. Er- el İ5 kek salonda kaldı. Gazetesini okuma- ya başladı. Kadın silonım (o kapısını * açlı, kocasına 80- kuldu: — Artik barışalım! Dedi. Kocası baktı: — Haksız olduğunu nihayet anladın hal — Hayır onu anlamadım. Haklı olan nuttum da, ber gönderelim. — Ben doktor değilim ki, borazanci- yim, n- diye bana haber gönderirsi- niz, — Affedersiniz, ben daha evvel gel miştim; sıra bende idi. — Yaptığım resmi almaya gelecekler, burada bulunmamalısımız; şimdiye kadar ne vakit bir resim satacak ol. sam, modeli burada görünce resmi bi rakıp modeli alıp götürüyorlar da.

Bu sayıdan diğer sayfalar: