30 Nisan 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

30 Nisan 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayfa 13 Yazan: ZİYA ŞAKIR Battal Gazinin bir hamlesi Bu çarlırn önündeki tahtası - e üzerine © oturmuşlar . bol Yiyorlar.. bol bol içiyorlar. du- ie kafalarının verdiği sahte 5, Çesaretle, hep bir ağızdan türkü *öylüyarlar ve kolkola vererek hora te- Piyorlardı. yatta Gazi, dudaklarında . müstehzi tebessümle, uzaktan bunlar: sey - e Sonra, çadırlar arasından geçe - si, ,(enha yolda bir ağacın o srkasma hdi. Pusu tutan bir kaplan gibi, ora- da bekledi, Çadırlara dönen askerler, - buradan Btiyorlardı. Ve geçerken, bağıra bağı- Pi türkü söylemekte devam ediyorlar- altar Gazi, bekledi. Geçenleri dik- m gözden geçirerek, epeyce zaman| ee Nihayet, tekrar bir ayak sesi Sendeliye sendeliye gelen bu 8 - Ge için de kuvvetli göz- k içine dikti. Yaklaşan Bölgeyi, kıyafetinden farkeder etmez: — İşte, bir Bizans zabiti... Bana da bu em ri ye, söylendi. al, yola çıktı. Gelen zabiti kar - ti Müteessir bir tavır takındı. Za- karşı, kollarını açarak; EE Ah, zabit efendi! Sizi buraya, Bİ Aziz gönderdi?.. Diye, bağırdı. Peyce sarhoş olan zabit, “bu garib de hayrette kalarak, Battal Gazi e a başladı: i deni vu aziz mi?. Vakia azizlerin! baki urdur... Fakat, beni buraya | bi Bönderdiğini tayin edemi - ai gene olursa olsun.. geldiniz ya. | vet geldim. N — Su halde, size bir şikâyetim var. — Söyle. il Sizin, çapkın ve sarhoş askerleri. Z, beni soydular. Yarın, bol bol şarap mek için patamı aldılar. bit, gürültülü bir kahkaha attı; ği Şaraba verilmek İçin alınan para, Mir şekilde alınırsa alınsın, hirsizlik Dal Çok teessüf ediyorum ki, ğ - be deki paranın hepsini ma bir sey bırakmamışlar, dıktem sonra, ke lesi tarafına çevirdi. Şimdi onu bir gö- ren olsa, kayıkla İstanbul tarafından| geliyor zannedecekti. Kuleye, iki ok menzili kadar tekar - rüb etti. Çok uzaktan ses almaya ati mış olan kulaklarını, (kuleye çevirdi. Uzun uzun, dikkatle dinledi. e Kulede, ses sada kesilmişti. Her taraf, koyu bir karanlık içinde idi. Yalnız, belli belirsiz bir hayal gibi, möbetçinin rıhtım üzerinde gezdiği güç lükle farkedilebiliyordu. Ve bir şarkı mıriltisi işitiliyordu. Battal Gazi, tekrar küreklere yapış - tı. Nöbetçiyi şüphelendirmemek için, az çok gürültülu bir surette kürek çe - kerek kuleye yaklâşmaya başladı. Kürek seslerini işiten nöbetçi, bir - denbire irkildi. Sert bir ses yükseldi: — Kimdir 67... Battal Gazi, ondan daha sert bir ses- le, cevab verdi: — Yabancı değil. saray zabitlerin - den, Mavro Mihali... Haşmetlü impara- tor hazretleri tarafından, kumandanı - niza gizli ve âcele bir emir getiriyo - rum. — Dur. yaklaşma. kumandana ha - © duracak (o vaktim yok. Emri, sana vereyim. Sen de pö türür kumandana verirsin... ' Eir dektorun günlük | notlarından Yılarcık :4 Derimizin 'üzerindeki çok ince beşere denilen bir tabaka vardır. Bu incecik ta- baka salım ve tabii bir halde ise bizi her sürlü heriei mikroblardan koruyabilir. Fakat derimiz üzerinde kırık, yırtık, çı. ban, tane ve yura gibi şeyler olursa o saman hariçte pek çok bulunan ve her dalm temas halinde olduğumuz eşyadan kaptığımız mikroblar bu açik sahadan vücude dahil olurlar ve kana karışırlar, Bu kana karışwa meselesinde en mühim | olan hastalıklardan birisi de yılancıklır. Batta| Gazi, bu sözleri söylerken, bü- tün kuvvetile küreklere asılmış, rıhtı - ma yanaşıvermişti. Kulenin malüm ve omüayyen olan muhafızlarından başka, her kim olur - sa olsun, hiç bir ferdin oraya ayak bas- maması için, sıkı emirler (verilmişti. yet etmiyenler, derhal öl - Vazifesine sadık kalan nöbetçi, der - hal bacaklarını gererek, mızrağın ucu- nu, Battal Gaziye çevirdi: — Görüyorum ki, hakikaten zabit - siniz. Fakat ben de, vazifemi ifaya mec burum... Sizi, mızrak ucu İle karşıla - dığımı #ffediniz. Haşmetlü Kral haz - retlerinin emirnamesini veriniz. Dedi. Battal Gazinin vücudü, bir anda buz kesildi. Çünkü üzerinde, emirnameye benzer, hiç bir şey mevcud değildi. Be- reket versin ki, o anda aklına bir kur - nazlık geld. , — Aferin dostum!.. Sen, vazifesine hekikaten dikkat eden “bir askersin... Yarın, seni Haşmetlü İmpurator haz - retlerine (o arzedeceğim... Malüm ya, gizli emirnameler, açıkta gelmez. Kâ - gıdı, kılıcımın kınına sakladım. Dedi... Kılıç kayışını boynundan Çı- kard. İçindeki kılıcı çekip aldı. Boş kı - nı, nöbelciye uzatarak: — Al! İmpardtor o Hazretlerinin e - | mirnamesi... (Arkası var) Son Posta'nın tefrikası: 99 lardı? Bunu sorunca bana Tereüm3 edin: Hü Bu kaya parçalari Boğazı geçtiler, karşı dağlar üzerine çarparak yükseldiler, suyun âstünü Boğazın bütün İenince köpük içinde bıraktılar. Bu tecrü- 'be halkın, paşanın ve topçuların beyhu- de korkusunu izele ettiği gibı bona da böyle bir güllenin müthiş tesirini isbat etti, Endaht istiksmetindeki destek du- varı kestirdim. Kaleyi mühafaza eden bu batarya bü- yük çaptaki bir kısmını ihtiva edecekti. Çanakkaleye geldikten sonra, bunların kundaklarında en müstacel tamiratı mah- sus getirdiğim bir Fransız marangozuna yaptırtmıştım. Bu marıngozun zekâsı her zaman benim çok işime yaradı. Bataryaya girecek toplar arasında, alt- mış Jibrelik gülle âtan koskocaman bir «couleorine» üstünü ören kubbenin al » tina o kadar gömülmüştü ki bu mahzur onun pek fazla olan sikletine inzimam « ( dince. topları nakl için kullanılması mu- İtad olan vasıtaları gayr! kâfi hale soku - yordu. Muhtaç olduğum vasıtaları harb gemilerinden istedim. Fökat padişahın bahriyesi o kadar fena mücehhez idi ki aradıklarımı bulamadım. O zaman ancak! amiral gemisi süvarisi bulunan meşhur Hasan Paşaya bazı muahazalarda bulun- maktan kendimi menedemedim. O tarih. ten sonra cör'etkârlığı ile şöhret bulan bu adam hüsnü niyetin büyük bir tah. sil ve tetebbüe ihtiyaç gösteren bilginin yerini tutabileceği kanaatinde olduğunu bana isbat etti. — Halatları vesaireyi ne yapacaksınız? dedi. Size birçok kul temin ediyoruz ya, İvesait ne işinize yarıyacak? Kımıldat » mak istediğiniz ağır şeyleri bana gösteri İhiz, ondan ötesi benim işim. — Nasıl? dedim. Yedi bin libreden fazla ağırl/ktaki bir topu kol ile kaldır . mayı mı düşünüyorsunuz? Bunu kaç a » dama havale edeceksiniz, — İcab ederse beş yüz kişi tahsis ede. rim, diye cevab verdi. İş olsun da kul - lanılacak adamların ne chemmiyeti o « tur? Bu gerib münaküşada hazır bulunan Baron de Tott'un hâtıraları Muazzam bir top Bu büyük topun kol ile kaldı'ılmasını mı düşünüyor- :“ İcab ederse bu işe 500 kişi tahsis ederim!,, dediler sıpa Ga'vi Yalşın san ile arkadaşları üzerinde çok yaptı, Rus filosunun hazırlatmış olduğum kız gın güllelerden uzaklaşarak Limnos ada sını muhasaraya gitmiş olduğu yukarıda söylenmişti. Maamafib, bir iki gecede bir, korku ve telâş saikasile bir hâdise geçiriyorduk. Mubafızların gördük zan. mettikleri (lk hayalete karşı ilk kalelerir bol bal attıkları topların gürültüsü işitni İyor, Çanakksledekiler de düşmanı batar. yalarının önüne gelmiş zannıma düşü yordu. Bunun üzerine peyda olan kar gaşalık hakiki bir tehlikenin sebeb ola İcağı kargaşslığın ne hal alacağını insanı İ anlatıyordu. i Türklere beyhude yere korkuya kapıl İmak âdetini terkettirmek ve bir korku hissetmeden evvel düşmanı İnrketme) çardlerini kendilerine temin etmek için ilk işaret atılmak üzere ziya fişekleri yap. tırdım, Bu tecrübe tehminlerimin fevkin. de muvaffak oldu. Düşman istikametin. de çarçabuk büyük bir aydınlık husule İgetirmek imkânı Türklerde düşmana gö İrünmeden onu görebilecekleri gece za İmanlarının kendilerine daha muvafık © labileceği kanaatini husule getirdi. İnşaat bitmişti. Toplar. yerlerine kon muştu. Cephane ambarları kâfi derecede dolmuştu. Arlık balaryalara asker yep leştirmekten başka bir işim kalmıyordu Fakat, her şeyden evvel, efkârı umumi yede, yirmi iki kadem kalınlığındak destek inşaatının insanların hayatını il endahtta havaya uçurulacak kuru duvar. lardan daha iyi müdafaa o edeceklerim emniyet tevlid etmek lLizimdı. Onlardı bu kuru duvarlara güvenmek âdeti hâll mevcuddü. Her taraftan işittiğirme göre, bataryalara ayrılacak askerler yaln! emre itaat ediyor gibi görünmek için ba taryalara gideceklerdi. Fakat düşmar görünür görünmez kaçmak fikrinde idi ler. tesir Bunun üzerine öyle bir çare düşün düm ki eğer cehuleti tenvir etmeğe bun dan başka bir imkân olsa idi pek gülün; görünebilirdi. Ertesi sabah, saat onda, b paşaya Gümerek; — Görüyorum ki, dedim, Hasan taryaların tecrübeleri yapılacağını habe verdim. Barbiers'lerdeki bataryalara ya İye bağırdı. İŞİN | payalnız gittim, Ayni zamanda, adamla ital Gazi, Bizans zabitinin bu par- Yılancık her yerde olabilir, Ve her yer- » Gö- rım karşı sahildeki bataryaları işgale git de tehlikelidir. Fakat bilhassa yüzde, Pe mantığına kahkahalarla gülmemek , Kendisini güç zaptetti. Büyük bir hayret gö kilaş, © göstererek, bir adim geri çe - — YARA. demek ki, üzerimde - cak kadar bir para olsaydı?..... ör keten, zabit, Battal Gazinin sözünü burunda en tehlikelidir. Çünkü buraları dimağa çok yakındırlar. Mikroblar sü- ratle intişar ederek bir beyfnzarı ibtilât #thabı meydana gelirebilirler. Yılancık isminden de anlaşıldığı veçhile bakıldi- $ı zaman mikrobun girdiği sahadan iti- bâren süratle ileriiyen uzun ve gayri - muntaşam bir kırmızılık şeklinde teza- hür eder. Ve böylece ilerlediği içindir ki e Evet. üzerinde, soyulacak kadar TR al İmparator Leon, hasis davra .| izl Muharebe var diye, aylıklarımı- | dn biyo E, İslim ordusu Bizans in önünde diye, şaraba hasret | re da boğazımızı kurutacak değiliz! Diye, mukahele etti. Battal Gazinin sözü uzatmaktan mak ?. zabitin arkasından gelen olup ol - ını #nlamaktı. Şimdi orada, ken- o zabitten başka kimse olmadığını *yınea, birdenbire vücudü yaylan - y Bir hamlede, zabiti i N fi i te kaldı ve mağlübiyetini itiraf etti, 'T ; m Üzerine atıldı. b iyetini itiraf etti, 'Tam mar dn kiçi; bir ge çıkman ö 8tçi eczaneler bu sırada, istettiğim altı gemici icab eden an vermiyecek surette (e boğazını RA ME a aletlerie geldiler. Her şey derhal tertib Yakaladı, Bir saman çuvalı gibi yere 2 geen PİŞİ O yemle Çöle edildi; bir çeyrek geçmeden, top plân a arlağı, Kuşağının arasına sokup ha- Iı bir bez ile, hemen zabitin ağ- T para olsaydı, onuda ben alırdım. | Yılancık adımı vermişlerdir. Derecet ha. raret yükselir, 39 - 40 dereceye kadar Şıkar. Hasta clan saha kıpkırmısıdır. Veca'naktir. Ahali umumiye birden düş- müştür. Bu hastalığı yapan tesbih şek- linderi stritokok miktoblarıdır. Bu mik- tobların muhtelif cinsleri vardır ki muh- telif hastalıklar yapar. Kızil yapan ge- ne #tritokoktur, Cevab istiyen okuyucularımın penta pulu yollamalarını rlen ederim. Aksi tak- dirde İstekleri mukabelesiz kalabilir. İstanbul eihetindekiler: sinden tutabilecekler, Hasan adamlarmı toplarken, biz de bu adamları nasıl istihdam edeceğini gidip görmeğe hazırlanıyorduk. Bu sırada be- mim marângozu bir Fransız gemisine yol. yarak, amiral gemisinde bir türlü bu lamadığım altı tunç makara ie biraz ha. lat ve altı gemici getirmesini söyledim. Paşa ile beraber Coulgvrine'in yanına gittik. Biraz sonra Hasan ile güçlü kuv. İvetli arkadaşları da geldiler. Onlar da şeflerinin wâdettiği muvaffakiyete emin ediler. Fakat işe alılan ilk otuz kişi ken- dilerini ancak ihtiva edebilecek bu yere dolunca diğerleri topu kımıldatma için İsarfettikleri boş emeklere seyire! kal- maktan başka bir şey yapamadılar. Bu) ilk teşebbüsü başka adamlar da tekrar ettiler. Fakat onların gayretleri de akim kaldı. İlk zorluklardan canı sıkılan Ha- sen tesadüf ettiği mukavemetten hayret form üzerine raklolundü. Artık onu kun- dağının üstüne yerleştirmek işi kalmıştı. | sedde nişan ulacaklardı. Beni götürecei gemi kenara çekilir çekilmez buraya atej edeceklerdi. Halk bu manzarayı seyre koşuşmuştu. Otuz altı çapındaki bütün gülleler arka. sında durduğum destek seddin içine top- rağa görüldükleri halde hiçbir hasar yapamayınca, Türkler benim yerimde fehlikesizoe kalabileceklerine kanaat ge- tirdiler. - (Arkası var) Ankara borsası Açılış - Kapanış fiatları 20-4. 930 SA Eyfübde: ( Hikmet ), Bakırköyünde ; i Mürükyeei. Sonra, ellerinden tutupi| çep, Pinönünde. Genmsonl, Ca- Kağayakı dme De 5 , p mp il, lmikmda 1 raya kâfi gelmiyeceklerini o zannedere 3 kadı, erek yoldan uzaklaştırdı. Kor-|| (süreyya) Kocamustafapaşada: (Rd - IN VE eördü - Mzmil gördüğü zordan kendisini ta ve m kaybetmiş olan zabitin elbise| van), Fenerde: (Emliyad), Yatihte : (Fuad), Yenikapıda; (Serim), Şebremi- kendi adamlarının yardımını teklif etti. Şimdi sıra bana gelmişti: lâm v ğı -|İ ninde: (Hamdi), Şehzadı ; — Neye yarar? dedim. Benim adamla; r mı çıkarıp aldı. Adamcağı obaşında; (As0f).| ye Yy. a elle, SöMleğini parçalıyarak bununla Beyoğlu. eükilinileiiiiz rımdan dördü kâfidir, lerini ayak yarak Husköyde: (Sadık), Tünelde: (Matko- Ma. g şr aklarını sımsıkı bağladı. Sonlj viçı, İstiklâl enddesinde: (Kansuk), A Derhal, “Süpe , ettirmiş “olduğum. bir tm; PİR elbiselerini giyip, silâhla -'İ| gahamam: CErtuğrol, Tarlebaşında «chevren i getirmeleri için haber yolla»! v Ri Sliratti adımlarla, sahile'| (Tarlabaşı, Kurtuluşta: (Necdet) dım. Türkler bunun nasil kullanıldığını - La İt Yığına atladı. Küreklere ası - Boğaziçi Kadıköy, ve Adalardakiler; | bilmezlerdi, Bu kocaman topun yalnız » İstan t Kuadıköyünde: (Yeşua), Mühüzdarda ; dört İkişinin çalı; esinde kolay- Ma, ul istikametine doğru açıl ; çalışması say: iy Ba başladı. ğru aç (ia, Bağda İmei Üsküdar - ki den kalktığını biyük bir bay. 3 Battay * a a ranlıkla seyreitiler. Nerede olsa pek dik: | Gazi, bir müddet böylece asl. kale şayan addedilecek bu manevra Ha-|

Bu sayıdan diğer sayfalar: