4 Haziran 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

4 Haziran 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Sayfa “ Bekârlar, n SON POSTA için evlenmiyorsunuz?.., Bekâr İstanbullular “.Son Posta,, nın sualine cevab veriyorlar © (Bu cevabı, isminin yazılması.' getiyotlar, kocamın parası var mı, yok | mak gibi mecburiyetler yaşayışımı kayıd m A “SON POSTA,, nın Tarih Müsabakal! Fazıl Ahmed Paşa Türk imparatorluğunu on beş yıl parlak bir ürkiyeli kiyetle idare eden, on yedinci asır ortasında T Avrupanın en kuvvetli devleti yapan âlim kahraman bir Türk veziri nı islemiyen bir okuyucumuz gön- dermiştir): l Ben bekârim, Bekâr olarak vakit eği evlenmeğe tercih Niçin?.. İ — Kadınlık ve analık (o öğrenmeden, havai yetişen ve sinemaya, süse düşkün | genç kızlarımız beni ürkütüyor. Bütün dünyada ahlâki bir iniş var. Beynelmilel bir aile kurmak tıynetinde değilim. | 2 — Memleket kanunları oçok çetin. İmtizaç (o edemediğiniz (Obir (kadın -| dan yakanızı kurtaramıyorsunuz. Göre - nek belâsı, bütün kadınlarda erkeklere karşı bir tahakküm var. Hele çalışın ka dınlarda,. 3 — Kadınlarımız evi ikinci plânda bı- | mu, âkibetimiz ne olur, diye düşünmü -İaltına almaktadır. Bana bu itinalı yaşe- orlar.. Onların düşünmediğini üneceğim, bütün kazancımı ben mi alsınlar, ediyorum, | gene bekâr kalacağım. Tevekkeli bekâr «! Bu ihtiyacı bütün şiddetile hissediyorum. bik sultaylıktır dememişler.» © Kömil Sezen (Fatih Karade- niz caddesi): 4— (Bekirlar niçin evlenmiyorsunuz?) mevzulu. anketinizi bekâr olmak #ıfatile alâka ile tâkib ediyorum. Konuştuğunuz ve anketinizs cevab ve- ren bekârların evliliğe ateş püskürmek - $#e hakları var. Gözümüzün önünde öyle hâdiseler ceryan etmektedir ki, bunları gördükten sonra evlenmek divanelikten başka nedir?.. Bunların neler olacağını sayıp dökmemi istemeyiniz. Neler oldu - raktılar. Çocuklarımız Alman mürebbi *İğunü, neler olacağını hepimiz 2 buçuk yelerin, hizmetçi kadınların elinde yeti - | biniriz. Aile hayatı sarsıntı geçirmektedir. şiyopsTerbiyesini sormayın!.. Kadına GIŞ| Eskiden kurulan her yuva devam eder - hayatta imtiyaz vermek (ona eve olan| g Geçimsizlik olsa bile, Boşanma yüzde bağlılığını kaybettirmiştir. Şimdi umur -| beş nisbetinde idi. Şimdi bu nisbet tersine İyışta bir ana şefkatile bakacak, üzerime | titriyecek şefkatli bir eşe ihtiyacım var. Fakat hangi genç kız veya genç kadın bu hâyata katlanır, hayatını bana bağlama” ğa ram olur?. Parama rağmen bu cesa- reti gösteremiyorum, Bundan dolayı da! Jebedi bekârlığa mahkümum.; : © Cemalettin Barutçu (Aksaray Karanlıkçeşme sokak): 4— Geçim derdi çok mühim. İstanbu!- 'da hayat, Türkiyenin hiçbir vilâyetile ka- bili kıyas olamıyacak derecede pahalıdır. Ev pahalı, havayici zaruriye pahalı, ve- saiti nakliye pabalı, giyecek pahalı, vel hasıl lüzumlu her şey pahalı. İstanbulda bir kişi için ev kirası dahil olmadan an- cak otuz kırk lira lâzımdır. Ev kirası ve bir kişi daha eklerseniz mütevekkil bir yaşayışı temin için asgari yetmiş beş lira|radı ile Türkiyeye çok büyük hizmetler ister. Bu da vasattan bir yaşama temin etmiştir. Fazıl Ahmed Paşa da, bu silenin | kasıp kavürüyordu. samıyor. Çünkü korkusu (yok. İptidat tahsilli bir kadın, Üniversite o mezununa tercih ediliyor. Bahis uzun derd muğlâk. Korkum bu taraflardan bayım!.> © Hüseyin Sarı (Pendik İstasyon kıraathanesinde şefgarson): «— Bekârım. Arkadaşlarımdan biri ev| lendi, Sordum: «Niye evlendin?» «— Yuva kuracağım, mes'ud (olaca dım» dedi. Evlendi, Aradan sene geçme” den kavga, gürültü, rezalet ayyuka çık » tı. Nihayet mahkemeye düştüler. Arka - daşım şimdi bana: «— Sakın evleneyim deme!» diye nasihat ediyor. Ben de ev »| lenmek istiyordum, fakat bu o #kibetleri gördükçe #vlenmek aklıma bile gelmiyor, Sonra zamanımız pek acayib. Kadın de - diğin ev işi yapar, el işi yapar, halbuki şimdikilerin süs yapmaktan ve gezmek - ten bunları yapmağa vakitleri yok. Çok — Ondan şüpheniz olmasın. — Şüphe etmiyorum. ve size müte- şekkirim. Pek çok. Güneş zeval noktasından batıya doğ- ru inhiraf etmişti. Daha Erenköyüne epeyce mesafe vardı. Her fkisi de fena halde açık duyuyotlardı. Yorulmuş - lardı da. Lâkin birbirlerine ne acıktık- larım, ne de yorgunluklarını itiraf ede- miyorlardı. Aralarında mübahase mevzuu da kalmadığından artık susuyorlardı. Takib ettikleri yolun ortasında beli- ren bir yılan yavrusu, çenelerinin yeni- den açılmasına vesfle oldu. Neriman bu hayvandan tiksinmiş, yana, tarlala- Tın içine sıçramıştı. Ahmed sordu: — Korktunuz mu? — Hayır, iğrendim Bunu o kadar samimiyetle söylemiş- ti ki Ahmed inandı ve kızın cesaretini bir daha takdir etti. — Dikkat ediyorum: Siz, maşallah, hiç bir şeyden korkmuyorsunuz. De - minden, tepemizde şimşekler ard arda çakarken, istifinizi zerre kadar bozma- dınız. Gözünüzü bile kırpmadan yolu - nuza devam ettiniz. — Benim, asker kızı olduğumu unu- tuyorsunuz. Babam bana, daha en kü- çük yaşımdan, vicdanımdan başka hiç bir şeyden, hiç kimseden korkmamayı öğretti. — Babanızı tebcil ederim! Size ne güzel terbiye vermiş!. Lâkin insanda bazan da insiyaki korkular vardır. — Onlar; da kendi kendime yendim. Asrımın kızıyım, Ahmed bey. — Tebrik ederim! — Neden? Tebrike değer neyim var- ki? —s Bana yepyeni bir ufuk açtınız, Ne- riman hanım. Asrın kızları hakkında bambaşka fikirlerim vardı. — Sizin mi? Buna çok şaşarım. — Şaşmayın. Zevahire göre hülküm vermek insanların zâflarından biridir. Ne bileyim? Nazarımda fazileti temsil | dönmüstür. Hukuk mahkemeleri boşan ma davalarına yetişemiyorlar. Sebel araştırmak bana düşmez. Ortada herke - sin itiraf ettiği bir hakikat omevcuddur. Bu da şimdiki izdivaçların ömürsüz olu- şudur. Maddi manevi sebebleri pek çok.. birer Birer saymağa ne benim vaktim, ns de sizin Sütunlarımız müsald. bekârları .İen çok Korkutan hayat pahalılığı ve bo- şanma müşkülâtıdır. Binaenaleyh bekâr olduğuma göre ben de aymi endişelerle evlenmekte tereddüd ediyorum, demek- tir» © Közım Demirelli (Şehzadebaşı Vefa caddesi): « Benim evlenmeyişimin sebebi şah- sidir. Ağır bir hastalık geçirdim. Şimdi fevkalâde dikkat ve itina ile yaşıyorum. Muayyen zamanlarda yatmak, yemek, soğuktan muhafaza, gece sokağa çıkma- KARLI D eden rahmetli anam la sizin aranızda o kadar büyük fark var ki! Neriman odurdu. Ellerini çırpa çırpa beğirdı: — Buldüm! Bul - dum! Şimdi! Ah, sis zi, sİZİİ. Ahmed Ercan şa - Şırmaştı. — Neyi buldu - nuz? diye sordu. — Bekâr kalmak- taki ısrarınızın gizli sebebini keşfettim . Şunu dosdoğru söy - leseydiniz ya? Bin dereden su getirdi - niz. Bana köy hak - kında konferanslar verdiniz. Yaşınızın ilerlediğinden bah- settiniz. Bunlara ne lüzum vardı? Bu - günkü kadınlar: beğenmiyorum, on - lardan korkuyorum, neye demediniz? Ahmed kemküm-etmiye başladı: — Yok, vallahi! Sizi temin ederim. asıl sebeb bu değil. Ciddi söylüyorum. — Susun, susun, Ahmed bey! Nafile, hiç inkâr etmeyin! hem böyle düşünüp de kendi kendini yalnızlığa; mânevf öksüzlüğe mahküm eden bir siz döğilsi- niz. Yanlış gören, yanlış hükmeden er- keklermiz daha pek çok. Maamafih size de hak vermiyor değilim. Haklısınız. Kendinizi bulundurduğunuz zaviye - den hakikati sezmek mümkün değildir. Sizler, hâlâ, serbestlikle üşifteğikliği eder, Diyeceksiniz ki, otuz lira kazancı o- lanlar, evleniyor, beş altı çocuk yapıyor- lar... Hakkınız var. Ben de bu vatandaş- Jarı takdirle karışık bir hayretle seyredi- yorum. Bu benim hayatımda en çok şaş. tığım bir meseledir» © Senih Oran (Makinist, Edirne- kapı Karagümrük caddesi): «— İki defa evlendim. İlk karım sene- #inde öldü. İkinci karımla da evlendiği- mizden iki ay sonra ayrıldık. Ölen karım hastalıklı idi. Daha ilk senede idik, gra- mızda mühim bir geçimsizlik olmadı, Fa- kat ikinci karım huysuz çıktı. Çok fazla kıskançtı. Dürüst bir erkek olduğum hal de benden şiipheleniyordu. Kendisini hiç bir şekilde temin edemedim. Tahammül e- dilmez bir hale geldi. Üstelik te özrü ka- Tak yükselmiştir Babası ve ailenin reisi Mehmed Paşa, Amasya civarında «Köprü» kasabasından- dır, Genç yaşında İstanbula gelmiş, saray mutfaklarında çalışmış ve birçok Meh - medlerin arasında «Köprülü Mehmed; diye ayırd edilmişti. Sonra dördüncü Mu- radın vezirlerinden Hüsrev Paşaya hazi - pedar olmuş, yavaş yavaş yükselerek bey Jerbeyiliğe kadar çıkmış ve 1656 da, Os * manlı imparatorluğunun korkunç bir a * narşi içinde kıvrandığı bir devirde-sad - razam olmuştu. Padişah dördüncü Meh - med, 15 yaşında bir çocuktu. Venedik ile on beş yıldanberi Girid adasında harbe * en büyük bir siması olmuş, on beş yıl sü» | birbiri arkasından kopuyor. saray Ten sadrazamlığında, Türkiye Avrupanın | kaları, vezirlerin arasında iğren$ en muhteşem ve muazzarş bir devleti ola, | hisleri, devleti felâkete doğrü Yeni TI Yazan: bahatından büyük, Karagümrükte otur- (Devamı 10 uncu sayfada) diliyordu, Venedik donanması, Çânakka- le boğazını kapamış, Giriddeki ordumu- , Kârkadim manto ve başörtüsü ile sımsı - kı kapalı otururken, kızları dekolte €3 - vabla orta yel dansediyor. Bu ipti- dal kabilelerin zih - niyetini bir ü kafalardan söküp a- *smıyoruz. Çerkes - lerde, Arnavudlar Edebi Romanımız: 2 AĞA GÜNEŞ V Ercümend Ekrem Talu #r? Evli kadınlar örtülü, genç kızlar açık.. hali maziye rabtedemiyorsunuz , ber nedense. O, sım- &ikı kâpah karınız, açık ve serbest kızi- nızın sahki iffet ke- faretidir, sizin indi- nizde, Söyleyin: Daha Erenköyüne epeyce mesafe vardır birbirinden ayırdedemiyorsunuz. Biz -| Bende ne var? Halimde, tavırlarımda zat yaptığınız inkılâptan şimdi siz Ür-|sözlerimde, şüpheyi mucib, ayıblana küyorsünuz. Siz, hem o inklâb olsun!cak ne görüyorsunuz? Şurada, sizinle istediniz, hem de kadın ondan İstifade ie kıra, gezmiye çıktım. Bunda etmesin. kafesleri kaldırdınız, fakat|ne fenalık olabilir? Halbuki eski zihni- gönlünüz bizim ortaya çıkmamıza bİT| yete pöre düşünenler, bu hareketimi, türlü kail olamıyor. Giyinmemiz kaba-| bu cör'etimi takbih ederler. Çünkü bir hat, gülmemiz ksbahat, gezmemiz ka-| genç kızın açık havada spor yapmasını bahat, hattâ çalışıp sizlere yardım €t-İ köhne an'anelerile telif edemezler. On- memiz bile kabahat oluyor. Bunun se- dair ii min ii İd , perde i Şu bebi, deminden bizzat dediğiniz gibi, nun delikanlı oğlile işaretleşen eski 2a- içinde doğup büyüdüğünüz muhitle a bugün uzaktan seyircisi olduğunuz muj'nan genç kızı namuslu, kendi ahlâkına, hit arasındaki dünyalar kadar farktır. Siz yaştakilerin ekseriya gülünç hal- lerine şahid oluyorum. Meselâ bir balo- ya gidiyorlar. Karlar, yanlarında; kekle arkadaşlık eden bugünün kızı ha fifmeşrebdir. Fakat, doğrusunu İster - rde| Şimdi hatırlıyordu: Eyer gl evvel, daha Sapanlıya “İbunlara memnuniyetle aa da da öyle değil mi-| linkişaf ettirmişti. Bunu karakterine, iffetine güvenip de bir 3r- l seniz; ben şu itirafınızdan pek memnun | ö Köprülü ailesi, yetiştirdiği güzide ef * |zu imdedsız bıraktırmıştı. Dahil tidarsız, zalim, hırsız valil€” İstanbuld# Ak yordu. 3 dü” Köprülü Mehmed Paşâ, sadri # ğu zaman 75 yaşından fazla idi. deni o kadar yüksek değildi. Fakat 9 adarm olarak doğmuştu. vve gi dar ile anasına yemin ettirerek ye bir diktatör salâhiyeti aldı, Sonf? “eyi yük bir şiddetle başladı. Dahi” z sug, devi şeyh, patrik, general, eşkiy& al fuzunu dinlemek istemiyenler larsa olsunlar, kafalarını aman w ezdi Hatır ve gönül tanımadı. Doli namuslu adamlara dama hürrft,yf vazifelerinden ayırmadı. En vak yes sızlığı asla affetmedi. Devlet vi korumak için bütün fazla tahsis” (Devamı 10 uncu sayfad a oldum. Şimdi, davamı daha Kol” gö nacağım. Ahmed Ercan Nerimanın bU g# ye rini dikkatle dinliyordu. Or ” yük bir hakikat payı bul kendi kendine itiraf etmekte” medi, İğ yp Bununla beraber, Neriman “ > kümlerinde aldanmamıştır. Ahmedin o güne kadar bekir Közgi sında, zamane kadını hakkında” ğe düşü incelerinin de tesiri gi . gildi. : issettiği İkendi köndüni pek yalınız hisset ig İ günde evlenmeyi düşünmüştü. ğa sonra, ihtiyar ettiği mesleki yg arkadaş olacsk, hayatının DÜ tı ve mahrumiyetlerini Jadetini münhasıran kocasını. ei İda ve yâkınlığında arıyacak Mr İbu zamanda belki de hiç puls” r dah na kanaat getirerek, bi ; olmıyacak hulyaya kapılma. dl, Nerimanın sözleri onun bü Gy ni tashih edecek mahiyetle İÜ hütiyet inkılâbı Türk ardını gi devirlerde tezahür ve tebellü v fırsatını bulamıyan dürüst Vİ ye y li seciyesini hem tebarüz; vE çimi inkâr çur İçin İnsanın gözlerile berabe” | körleşmiş olmalıydı, Mesl A içerisinde kadınlar da yok azil lar da ayni feragatle, ayni Y: gibi. en uzak köylerde tıpkı kendi . yanın mahrumiyetlerine Ki çalışmıyorlar mıydı? Onat Vİ sıl hatırlamamıştı? ye O dakikada, kabahat işlemi$ cük gibi utanç duydu. 4 — Susuyorsunuz Afimed BE — Ne söyliyeyim, Neriman g* gn Sy Ta — Hakk e İkıza büsbütün hak verse, 00 da küçük düşecekti. — (Af

Bu sayıdan diğer sayfalar: