4 Temmuz 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

4 Temmuz 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ini İstanbulda geçir. heğe gelip te on beş gün sonra buradan dar kaçan bir ecnebihin, evine gönderdi. Bi bir mektub müsveddesi elime (geçti. Yarihi bir vesika olabilir diye aynen Beklediyorum: «On gündenberidir resmen İstanbulda, İakat hakikatte bir papaz manastırında bulunuyorum. Allahın güzellerden güzel yarattığı fakat insanların alabildiklerine çirkinleştirmiş oldukları bu yerde, üç muhtelif devrin tarihi yadigârlarını Üç günün içerisinde gezdim ve gördüm. Üç gün de, o gezinti ve ziyaretlerin yorgun. Tuğunu çıkarmak için oteldeki odamda sırtüstü yattım. Çünkü zevklerine ziya. desile ve hattâ hükümetin müdahalesini 5 derecede düşkün oldukla. m İstanbullular, bizim gibi ardan hazzet. Onun için bütün sokakları e bizim panayır yerlerindeki rını (rnontagnes russes) leri b “ola İstanbulun noktasına den mek te bir eğlencedir. oturduğum Beyoğluna, yerden otomobille ulaş. zamanda bir n gidilece Mes Galata mak için birik geçmek ve met tutturd sonra, Boğazkesen gi. Bi korkunç bir ad taşıyan bir bayırdan hrmanmak lâzımdır ki bu, İstanbuldan İskenderiyeye gitmek için o Marsily kolarmağa benz: İstanbul şoförleri birer harikadır. Her #mre kuzu kuzu inkıyad ettikleri gibi, 9 daracık geçidlerden öyle bir cesaret ve meharetle geçerler ki kalbi zayıf olan Mir yabancı muhakkak bir buhran ge. pirir, Otellerin vaziyeti fecidir. İsmen birin. ti, fakat otelciliğin bugünkü müterakki şekline göre üçüncü ve hattâ dördüncü derecede olan bir İstanbul otelinin sahi. bi dünyanın en bedbaht mahlükları me. yanındadır. Mobilyası da kendi kadar eski bir binanın içinde, o, çok rüzgürl bir yere kurduğu ağının bir köşesinden, düşecek sersem bir sineği ilânihaye bek. Biyen garib bir örümcek gibidir. Türkler otel hayatına alışık olmadıkları cihetle © beklenilen sinek behemehal ecnebi ola. caktır. Bu zamanda ise, buralara düşe. cek benim enayiler yeryüzünde çok olmasa gerektir. İstanbulun eğlencesi herhalde mebzul makamlar, İstanbullu. benim denilen KÖYDEKİ DOST Çok çapkınlık etmiş insan - ların sevgileri çıldırasıya olur. Bu sev- giler emniyetlidir de. Çünkü önceleri sevgi diye baş vurup geçtikleri münâ- sebetlere takılmadan kendilerini bil- miyerek (Kadına karşı mukavemet ) idmanma alıştırmışlardır. Ve bundan sonra sevdikleri zaman bu sevgi im - “ bikten ogeçmiş, yüksek bir sevgi olur. Osman beyin Parisli rahmetlisi berhalde böyle tecrübeden geçmiş bir| sevgiyi de beraber alip götürmüş Ol kadar ki bugün bile bir kadını meşsul edebileceği muhakkak olan bu dinç ve yakışıklı adam o hatırayı bütün haya- tına saklamak için dağ başına çekilmiş. — Hararet bastı mı beyefendi. — İyi tahmin ettiniz. Öyle güzel ye- mekleriniz vardı ki beni itiyadlarım - dan ayırdı. Ve itiraf edeyim ki şimdi İstanbula dönmek bana işkence olacak! Osman bey saadet fışlnran diri kah- kahalar arasında yerinden kalktı; — O halde size köşkü gezdireyim biraz açılırsınız ve zannederim geceyi a YAZANI Ercümend Ekröm larına sed çekmek için, vaktile köylere mahsus neşredilmiş bir kanunu buraya da teşmile lüzum görmüşler. Lâkin ben| - ihtimal yabancı olduğumdan . burada eğlence nama bir şey bulamadım. Yerlerden dinlediğime göre bu sene. ye gelinciye kadar İstanbulda her yaz bir festival yapılırmış. Yenibahçede orta oyunu, Lângada zurna konseri, Beşiktaş. | ta pehlivan güreşi, Eyübde horoz dövüşü gibi mutena eğlenceler olurmuş. Yazık| sini yanına alıp ta, iki francıla, iki kutu sardalya, yüz dirhem| ar peyniri ve bir okka domatesle Ka. ğında Pazar tatilini geçi ren Hasköylü Yahudi gibi: Ke cumbuş! Ke cumbuşl, de İstanbulun yerlisi büsbütün eğlence. den mahrum değildir. Bakani ekil burada geçirmeniz için rica cdersem muvafakat edersiniz. Bu teklifte o kadar ince bir kibarlık| vardı ki iyi hayat sürmüş bu temiz in- sanın hüviyetini bütün aydınlığı ile gösteriyordu Dedim ki! — Bu tesadüf benim için pek kıy - met oldu Osman beyefendi. Şehre dönmek mecburiyetinde olmasam bu kaçırmıyacağıma emin olunuz. — 'Teşekkür ederim dostum. Şehir hayatından hoşlanmadığım halde iyi bir şehirli benim en sev m insandır. Geçtiğimiz camlı kapıdan: mermer, aydınlık bir antreye girdik. Osman bey sol tarafta insana ilk hamlede bir ame- İlyathane hissini veren açık -mozaik döşeli, aydınlık bir selon gösterdi: , — Çalışma odam. Bütün bir duvar tavana kadar göm- me kütüphane. Karşı vephe çiçek bah- İğün, nişan, jübile İ dışarıdan tedarik İistemiyenler de tramvayla, çalgılı vapur. İlerini yere indirdi: SON POSTA (FANTAZİ J İstanbul eğleniyor! sallarla çevrelenmiş olan bu şehirde, hal. kın ihtiyacını dü. makamlar ve müesseseler sun'i plâjlar ve hattâ bir de karada yüzme havuzu vücude getirmiş. ler. Sahil ahalisi oldukları için bittabi yüzme bilmiyen İstanbullular bu plâjla. ra devamla oralarda, yüzülmeyi öğrenir. ler. Meşrubat tarifeleri Belediyenin gay. reti sayesinde ucuzlatılmıştır. Hattâ ba. zı yerlerde, fiatlardan, bu sene dahi onar, yirmişer para gibi önemli tenzilât yaptı. rılmıştır. Buna mukabil, plâj ve gazino sahiblerinin de zarardan korunmaları gözönünde tutulduğundan, rakı ie me. zenin gayrimüfariki lâzımları olan ek. mek ile su parasını müşteriden ayrıca almalarına mesağ verilmiştir. İstanbullular, alaturka saza ve diye. bilirim ki alelümum musikiye düşkün. r. Çalgılı kazinolara rağbet ziyade. dir. Buralarda çâlgı onda başlar, fakat ubat fiatları, nmıyan saatlerde bili , üç kattır. apıda neonla yazılmış parlak ilân. Idızının o cennette nağ. i bildirir. Gider, beklersi. gece yarısına beş kala gö. ftesi bestesinden, bestesi güf. inden berbad iki şarkı okur, gider, mesttir. Lâkin yıldızın sesile sanmayınız; ondan yarıma kadar içilen rakı ile, ve garsonun sunduğu hesap pu- sulasınm azametinden!, Bazı umumi yerlerde, bir vakitler dü. bi neş'eli toplantılar çok mesaz olacağı niz. Na rünür. Gi olurmuş. İsrafın ön tısad etmeyi öğrenen halk, ; kla ve ken. di aralarında toplanıp, otelde harcaya. cakları birkaç yüz lirayı tasarruf ederek, ettikleri şampanya, viski, soğuk yemek vesaire ile cümbüş. leniyorlar. Vakıâ bu, iki misline malolu. yor amma, hiç değilse, artıklarile ev hal. kı bir hafta geçiniyor! Yaz günleri İstanbullular bu kadar eğlence bolluğu içerisinde ne yapacakla. rını, nereye gideceklerini adetâ şaşırdık. larından evlerinde otururlar. Oturmak | larla, trenlerle gene tabiatin güzel ya. rattığı lâkin insanların | çirkinleştirdiği mesire yerlerine gider, bir Atina seyaha. © pahasına bir günlük eğlenirler. Yahudinin dediği gibi: Temmuz 4 aa “SON POSTA,, nın Tarih Müsabakası No. 3 Koca Sinan Türk san'at tarihinin eşsiz dehası, büyük mimar Sinan, Kayserili olup Yusuf oğlu Abdülmennan adında bir adamın oğ- lu idi. On altıncı asrın başlarında ve İkinci Beyazıd gününde genç bir ço - cuk iken o zamanın en büyük bir o - kulu olan İstanbuldaki acemi oğlanları kışlasına alınmış, orada yıllarca çalış- miş, okumuş, yazmış, san'at öğrenmiş mıştı. O, Yavuz İle birlikte seferlere gittiği gibi Kanun! ile birlikte de Bel- grad ve Rodos seferlerinde bulundu. Muhaç seferinde gösterdiği yararlık - larla Piyadebaşı ve sonra Zemberek'd başı oldu. Bağdad seferine gitt” zaman: Van göl a tarafından Sadrazam Lütfi Paş di. Sinan, orada iki hafta içinde E © zırladı ve bunların kaptanlığını da üs; tüne aldı. Van gölünün öte yakasın - daki düşman askerlerine bir baskın yaptı. Birçoklarını öldürüp kaçırdığı gibi on beş kişi de esir alarak Sadra - zamın yanına döndü. İşte Sinan bu ya- rarlığı üzerine Sadrazamdan birçok he — Ke cumbuş!. Ke cumbuş'. E. Eierem Talu kân. Fildişi renginde b MASASI, Masaya yaklaşmıştım. Yi aydın. lığa çevrilmiş büyük gümüş çerçeve çinde bir kadın fotografı gözüme İliş- ti. Güzel bir sarışın. Bu muhakkak Os- man beyin sevgili rahmetlisi olacak. Resimle meşgul olduğumu hisseden Osman bey donuk bir tebessümle göz- yük yazı — İşte 0... Sesimi çıkarmadan eğildim. Ele avuca sığmaz bir erkeğe ömrü - nün en civcivli anında firen yaptırdık- tan sonra ona mes'ud bir yuva kuran ve hayatından çekilip gittikten sonra da onu bütün hatıralarile bu yeşil kö- şeye saklıyan kadına biraz daha cesa - retle baktım. Bugün de bir âzize gi kendine taptıran bu güzel kadının yü- zünde erkek başların; eğdirecek esrar- k bir ifade var. Mat çehre üzerine çizil- miş keskin hatları o kadar muntazam ve ahenkli ki hattâ bu uzunca yüzün ruhunu yaşatan bi bebeklerin! aramıya lüzum yok. Osman bey şimdi biraz daha eğilmiş adetâ ibadet eder gibi derin vir vecd içinde dalıp gitmiş- ti. Ses çıkarmadan, hareket etmeden durdum. Bu ilâhi dakikanın asaletini bozmaktan çekindim. Çiftlik sahibinin çesini seyrediyor. Baştanbaşa came diyeler ve sübay'ık rütbesini aldı. Da- ba sonra bizim tarihlerin Karabuğdan a İki ya dayamıştı. Şu anda iliklerine kadar hatıra olmuş aşkını yaşadığı muhakkaktı. Manzaranın a73- meti içinde ürperdim. Sahne adetâ mu- kaddes tarihin canlanmış bir levhası idi. Pariste başl kada bırakmasına rağmen Domuzdere çiftliğinde ve bu metin, olgun insanın bünyesinde hâlâ yaşıyordu. Ben de hürmetle ve itiraf edeyim kıskanç bir hürmetle eğildim ve «O» nun gümüş çerçeveli resmi önünde, henüz bu kadar azametli varlığını his- setmediğim ve müşahid olmadığım aş- ka, mutlak aşka. Ben de itaat ettim. Ve bu da bana bir manevi ziyafet ol- du ki yeni cemiyet hayatının gönül kı- rınlılarından ibaret maâceralarından u- sanmış ruhum bu manevi ziyafetten kana kana nasibini aldı. 3 Osman beyin Domuzdere ormanları içinde zevkine güre ilâvelerle muhafa- za ettiği çiftlikten ayrılırken dedim ki: — İlk fırsatta ziyaretinize gelece - İğim. İstanbulda çocuklarınıza bir şey göndermek istemez misiniz? — Ben rica edecektim. Fakat zahmet olur diye cesaret edemedim. Beş daki- ka beklerseniz Vildan'ın sevdiği kayı- ep “2 siye olundu. Bu iş Sinana hava - i 8 pir türlü avadanlıklarile üç kadırga E98 f dedikleri Moldava seferine g nuninin de bulunduğu bu büyü! ferde Prot çayının üstüne köprü kur - mak icab etti, Mimarlar uğraştılar, fa- kat bir türlü yapamadılar. Kanuni ise mutlak köpi du. Sadrazam Lütfi Paşanmn he Subaşı Sinan geldi. Ve bu güç iş de Si- İyetişkin bir asker olarak orduya çık -Jnanın uhdesine verildi. Sinan, daki işe yarar adamları toplıyarak on - ini İade hiç düşünmekle...“ stünde gemi yâyır, kat'iysn,o hüsustatama lâzım geldiğinden Sinanı ve iştihil olmakla beraber kup"'©ÜÜ, x bilen İzmitli Yedibelâ Mahmügelen dedikodulardan ve deli göklere çı » bu hayatın'pek ar20PA yetiştirdi.” gi, Olmadığını anlıyo * adam, öMürsürmek W. “ok davalı iğraşmaktan Zevk di j ç isbat le or Git atiitr kubbe- Mİ e sekil e 2 rettlebniye: sinde ws..rFHyasofya kubbesi gibi kubbe devleti İslâmiyede bina olun - mamıştır diye keferei fecerenin mi - imar geçinenleri Müslümanlara gale » bemiz vardır derlermiş. Ol kadar kub- ie doğurmak gayet müşküldür dedik. (Devamı 13 üncü sayfada) — O yoğurt delisidir. Burada İsviç - rede gördüğüm şekilde yoğurdu şişe- lerde yaptırıyorum. Hazir vardır in - şallah. Beş dakika müsaade, Ben otomobilin lâstiklerini muaye ne ederken Osman bey çakır gözlü ça- vuşuna emirler veriyordu. Burada işler ödetâ askeri intizamla yürüyor. Osman bey adamlarını ma - kine gibi çalıştırdığı için herkes vazi- fesini de biliyor. Biraz sonra yeşil yapraklara sarılmış üç sepet getirdiler. Osman bey bunları otomobile elile yerleştirirken: — Bu kayısılardan sizin de hoşlan- dığınızı zannederim. Sepetin biri sizin- r. — Çok naziksiniz Osman beyefendi. Fazla yüz veriyorsunuz. Sizi tahmini « nizden -dâha yakın bir günde rahatsıs etmemden korkunuz.! — Eğer bu bir sebeb olacaksa sizin için birkaç sepet daha ge Zarif bir adi lik kâhyöci gi Yu, uyanık ins landım. Elini sıktım. Hareket Birdenbire #klima geldi: kalbimle bağ» ediyordum sılardan toplatayım. — Ya oğlunuz büyük. kurşun! başı biraz daha öğildi. Güldü: — Ya adresleri. çocuklarınızı nas” bulacağım? (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: