2 Ağustos 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

2 Ağustos 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12 Ağusteğ ©». «Son Postan'nın ieirikaer 47 Hay —Ermeni mimarlarından bir dostü- Mun getirdiği bu reçeli, ben de pek ne- fis buldum... Kahvaltı bitmiş, salona geçilmişti. Uşak Marsel, efendisi Mösyö Koler ile Misafir Melling'e alaturka çubuklar getirmişti, Burada da sükütu ilk defa Mösyö Kofer ihlâl etti: — Azizim, Mellingi. — Buyurunuz üstad. — Sabahm bu saatinde, sureti mah- susada kahvaltı etmek için buraya gel- diğinizi zannetmem. Bu teşrifinizde, daha ciddi bir sebeb bülunduğunu tah win ediyorum... Bu sebebi sorarsam, acaba saygısızlık mı etmiş olurum? Melling, derin derin içini çekti. Şu «nda kalbini kemiren ıstırabın derece- Sini gösteren ezgin bir sesle: ,, — Bilâkis üstad.. Esasen şimdi ben de, size bunu söylemive hazırlanıyor- dum. Dedi. İ Melling'in şu andaki vaziyeti, çok şa! Yanı merhametti. Nitekim, onun pek büyük bir ıztırıb içinde olduğunu, Mösyö Koter de hissetti. — Buyurun dostum.. büyük bir alâ. Ka ie sizi dinliyorum. Diye mukabele gösterdi. Melling, sözü uzatacak halde değil- di. Orun için, hiçbir mukaddemeye lü Zum görmeden maksada girişti: — Üstadi.. Ben, en kısa bir zamanda, güzel memleketi terkediyorum. — A.. sebeb? — Ne buğün ve ne yarın.. bu sebebi, kimseye izah edemiyeceğim, > Garib, ii — Evet.. garib ve müthiş. R — Şu balde?.. a im ee — Paraya mı ihtiyacınız var?.. — Hayır. Bilâkis, çok zenginim.. Yes sizin sanat dehfneza ihtiyacım — Hay, hay.. size, nasıl yardım ede- bileceğim? a Z — Çok basit ilstadım... Yarın, Reis! Efendi (1) ye bir mektub gönderecek-| İZ. «Sarayburnunda yeni bir saray | edileceğini haber aldım. Ben de; Sanat üstadıyım. Bu sarayı yapa- mimar ile müsabakaya girmiye ha biz Mesele, ciddi bir safhaya girmişti. T, kaşlarını çatıp kır ve Kalın bir- Yıklarını svazlıyarak bir kaç dakika dlşündükten sonra istizah etti: — Yapılacak saray hakkımda izahat Verebilir. metsiniz, dostum. Melling yapılacak parlak işi o kâdar Yağlandırıp ballandırarak izah etti ki, bila; Kofer büyük bir heyecana ka- larak: — Zavallı dostuml. Bir sanatkâr me ebedileştirecek olan böyle par- bir işi nasl bırakıp gideceksiniz. yek ki, bu kadar büyük bir mecbu- d öyle mi?. Demek Hizumunu hisseti. Bu * mülâkatım üzerinden, bir hafta altan (Kurşunlumağaza) önünde ği olan üç direkli, Fransız ban- n güvertesinde, karma karı" bir takım yolcular bulunuyordu. üstünde, sureti mahsusada yapıl. “lan bir sliyebann altında da res- Melting oturuyor.. dirseklerini rine dayamış, ateşler içinde ya - epi, bağını avuçlarının içine almış, , derin düşünüyordu. Ye ç Sing, v kadar derin bir düşünce- Sany Miş ki; direklerin armaları ve yıkları üzerinde birbirlerine ma - ç © Restikakan etmektarieşe mer Ki Muş üm “izle, RAY nevralar yapan, oradan oraya koşuşan gemicilerin gürültülerini bile duymu- yordu. Bir aralık, omuzuna bir el temas et- ti. Mellimg, titriye titiriye kendine gel- di. Geminin, çatal sakallı yüzlü kaptanı, şapkasını Mellirg'in karşısında eğil — Uğurlar olsun, mö: Meliing.. lâtif seyahatler temenni ederim. Dedi Melling, dalgm dülgın etr A göz gezdirdi. Gemi, Kizkülesi açıklarında idi. Yelkenler, birer Albatros kanadı gibi gerilmişti. İstanbul güneşinin son hüzmeleri, denizin iâciverd dalgaları- na kızıl nurlar saçıyor... Üsküdar evle- rinin camları birer slev damlası gibi parlıyordu. Koca şehir, sanki geminin etrafında dönüyor gibi idi. Kandilli burnuna doğru uzayıp giden Boğaz, bu akşam emsalsiz bir haşmet ve letafete malik- ti. Defterdar bumunun üzerinde, yem. ordu. Sahi'de, m şark akşamınm mahmur luğu içinde, sahildeki Neşatâbâd sa - rayı, bir sedef yığınına benziyordu... Son plânda, Rumeli kulesi, heybetle yük: ve kırmızı çıkararak İngiliz Kanzuk eczanesi müstahzaratından Krem Balsamin KANZUK vi ile Eksir Balsamin KANZUK isimli 2 şaheseri, bütün dünyanın en mükemmel güzellik müstahzarlarıdır. Ötedenberi memleketimiz kibar âleminin takdirine mazhar olmuştur. PN A AY al olan ümidler Melling, kalbinin demir bir pençe içinde sıkıldığını hissetti. Gözleri, Def- terdarburnunun yeşil ağaçlarile Hati” ce sultan sarayının sedef yığınını andı üzerinde düğümlendi. Ağır ağır ayağu kalktı. Başındaki geniş kenarlı şapkayı çıkararak o t4- rafa doğru salladı. Boğazında düğüm” lenen hıçkırıklı bir sesle — Elveda, ey şark!. ve elveda, ey tatlı hayaller. Diye, mırıldandı. * DEVLET KUŞU Her insanın bir sakat tarafı olduğu gibi; Mellmg de, yüksek hayaller kur- mak zâfına müöptelâ idi. Onda marazi bir şekil alan bu hayal kudreti, artık bütün emellerinin bir çocuk obelonu gibi iverdiği şu hakikat anlarında bile onu terketmemişti. Nitekim bin « diği Marmaranın karanlık u süzülüp giderken, dımağında şu ga- rib sual belirm — Zavallı sultan!. Acaba benim a$- kıma nasıl dayanâbilecek?. (Arkan var) Mütekaidini askeriye cemiyeti takvimi Mütekaidini Askeriye Cemiyetin - den: 1 — Umum mütekaldini Askeriye Cemi - yeli şimdiye kadar çıkarmakta olduğu tak- vim, muhtıra ve cemiyete müleallik neşri - yatı Ankara caddesinde 119 numaralı ya - zihanede Rajfe bir mukavele mukabilinde yaptırmakta idi. Cemiyet bazı esbab ve a- vamil tahtı tesirinde bu mukaveleyi 6-6-030 Gn feshetmiştir. Ve bu keyfiyeti feshi No- terlikten tardik ettirmiştir. 2 — Cemiyet fimebed takvim ve muhtı- ra ve neşriyatını bizzat kendi nam ve he - Babına ve kendi vesaitile ihraç edeceği için evvelce ihdas edilmiş olsn ve son günlere karlar Cemiyet azalarınca teçhal bulunan takvim ve reşiyab müdiriyeti oürmanları Hövedilmiştir. Cemiyetin esasen böyle şube- leri de yektar. 3 «- Cemiyet takvim Ve muhtıraları an - cak Eylülden sonra #atışa çıkaracağı için şimdiye kadar sabık #stış memurları elin- de bulunan ve eski tariklerle müverrih bu - lanan bütün vesaik muteber değidir. Bi- naenaleyh İstanbul Vilâyetinin 16-5-089 tarih ve 3187 numarek müsaadel resmiye- se 16-9-930 tarihinde Cemiyetin yapacağı deniz tenezzifiyi için satış metmırlarına ver- diği yeni tarz ve şekilde vesaite dikkak ve itina edilmesi temenni olunur. 4 — Gerek dahil ve gerek mülhakatta fimahad vâki olacak müracaat ve muma - beratın umumi Kiib Rüştünün warifesine rihayet verildiği için doğrudan doğruya İs- tanbulda Veznecilerde umum mütekaidini &skeriye cemiyeti riyaseti namma yapılma- Çocuk Eslegeme Kurumu Erenköy kölu Krem Balsamin Kanzuk| Kadın güzelliğinin sihrini saklıyan en ciddi ve şayanı itimad marka. dır. Genç ve ihtiyar bütün kadınlar için' zaruri < bir ihtiyaçtır, Cildin İetafet| ve taravetini arttırır. Yağlı, yağsız acıbadem cinsleri vardır. Eksir Balsamin Kanzuk Cildin daimi yumuşaklığını temin eder. Yüzdeki çil ve lekeleri alır. Sivilceleri ta- | rıntakası reisi Haki Tarık Us, Birlik ka -İrir ve böylece hiç bir kimseye ne ya- zaştan sonra cilde/pynunun geniş ölçüde imahlerile birliktelkalanır ve ne de kendisin! bunlara vur mamen izale eder. lâtif bir serinlik verir. İngiliz KANZUK eczanesi Beyoğlu İstanbul w l tarafından 6-8-1939 Cumartesi &kşamı Su- adiye plâj garinosunda yoksul çocuklar men terkibinde | faatine sabahın kadar devam etmek “üzere|çevik olamazdı. bir kır eğlencesi tertib edilmiştir. Kıymeti san'atkir Munllk ve Sadi grupi- le iştirak ederek bu hayır İşi için en mute- na parçalar teganni edecektir. neş İzahlı Basın Birliği Kanunu — Basın Bir iğinin faaliyete yeçmesi üzerine İstanbul İmlaramştır. Haslâtı Basın kübüthenesine terkoluman kitebin fiatı (15) kuruştur. Her kitabeida bulunur. Birer tane edinilmesini tavsiye ederiz. Muhammen bedeli 675 lira olan 50 aded hasta sedyesi (torbasile birlikte) 8.1930 Perşembe günü saat (10,30) on buçukta Haydarpaşada gar binası da- hilindeki komisyon tarafından âçık eksi (me usulile satın alınacaktır. Bu işe girmek istiyerlerin 50 lira 63 kuruşluk muvakkat teminat ve kanunun tayin ettiği vesaikle b Tarı lâzımdır. 'Bu işe aid şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmaktadır. rlikto eksiltme günü saatine kadar komisyona müracaat- (5795) Geçenlerden her biri ellerinde, iri bir adamm baş parmağı kalınlığında, bir. bir buçuk ku- lâç uzunluğunda birer değnek taşır.| lar. Atlarımn eğerlerine iliştirilmiş aynca uçları kıvrık küçük birer değ- nek vardır. Sportmenlerin meydanda| toplanmalarımın ardı alınınca iki, kıs- ma ayrılırlar. Memleketimizde lar arasında yaya olarak oynandığı vechile, onlar da at üzerinde karşı kar- şıya vaziyet alırlar ve birbirlerine el- lerindeki değnekleri atarlar, eğer içle- rinden herhangi biri dikkatsizlikle atı- nı uzak sürmüş bulunursa esir edilerek bir tarafa "bırakılır. Bu atlı sportmenler, biribirlerine at- tıkları ciridleri eğer kaşına iliştirili o- Jan uçları çengelli değneklerle ve at - ları dört nala giderken yerden toplar- lar. Bunlardan bazları daha büyük hünerler göstererek bu diridleri son| İhızla koşan atlarından atlamak sureti. 17 ncı asırda İstanbula gelen Bohemyalı Baron Wratislaw'ın hatıraları: 26 © Türkçeye çeviren: Süreyya Dilmen Cirid oyunları rı da yorulmuş bulunduktan sonra ©- yunda gayet iyi ve en yüksek sürat ve meharet göstermiş olanlara da kizlar tarafından (Mahreme) denilen altın iş lemeli bir çevre veya oklarile birlikte güzel bir yay; yahud da başka kıymetli armağarllar verilmektedir. Türklerin bu merdane ve cündiyane - İeğlencelerile bizim eğlencelerimizi şöy le bir mukayeseye kalkışacak olursak “aleyhimize- büyük bir fark buluruz. Zira biz, dostlarımızla karşılaştığımız zaman birbirimizle içki ve oburluk müsabakasma girişmekten, biribirimi- ze haddinden fazla yedirip içirmekten |ve içimizden birisi kafayı, taşıyamıya cak derecede tütsüleyip de merdiven- lerden yuvarlanmca kendisine gülüp alay etmekten başka bir şey yapma. yızl. Daha 'daha... Her hangi bir arka” daşımız bardağını ötekilerile birlikte doldurmaktan — çekinirse Bizler he - men onunla kavgaya tutuşur, zorlar, le yerden alırlar ve bir ande ve hiç yar| İdıma muhtaç olmaksızın ve üzengileri İkullanmaksızın gene kendilerini rının üzerinde bulurlar. Bunlardan veya dördü ciritlerini herhangi birine attıktan sonra atlarmın uçar gibi koş-| malarına rağmen biribirinin ellerini tutarak at sürer ve bu esnada biri ve- kabadayılık yaparız veyahud Cenabı hakkın kanunlarma muhalif hareket- leri irtikâb ederek mahkemelere dü - şorizi.. Bu mevzu üzerinde söz uzatmı- ya hacet görmem. Çünkü bunlar her- kesçe bilinen hallerdir!.. Hemen Yüce "Tanrı eri islah buyursun! ya ikisi birdenbire dönerek kendileri- ni kovalayanların sırtlarına ciritlerini Jmahirane bir surette yapıştırırlar. Bun! lar, bu cirit atma oyununu oynamakla savaş alanında düşmanlarını harbe ile vurdbilmek melekesini elde etmiş olur sar. Bu gençler; göslerdikleri bu yüksek” çeviklik bereketlerile, pencerelerden kendilerini temaşa eden hanımların ve orada toplanmış bulunan binlerce hal kın takdir ve tahsinlerini kazanmış 0- lurlar. Bundan dolayıdır ki her irisi bu meydanda, yüksek bir erkeklik duygusile, bütün çevikliklerini izhar ederler ve bu yolda biribirlerile müsa. baka ederler. Böyle müsabaka günlerinde bu At meydanında, üzerleri Acem halılarile örtülü, çok Mtif küheylanlar görülür. Zira takriben bütün paşaların vesair yüksek zevatın seyisleri bu meydana onar, beşer ve hatta daha fazla at ve- ya kısrak getirirler. Cirit oyununa gi ren her hangi gencin atı yorulunca bunlardan birine ve bu da yorulunca bir başkasına atlayarak oyuna veya müsabakaya devam eder. Bu gençler arasında bir paşa karisi- le - bazılarının söylediklerine göre kile - sevişen gayet şen ve güzel bir delikanlı bulunuyordu ki bunun son derece nefis altı atı vardı. Bu atların bütün takımları ise altın ve değerli taşlarla işlenmişti. Bu yakışıklı del- kanl ciril oyununda o kadar mahir idi ki başka hiçbir kimse bunun kadar Genç sporcu, atını son süratle sürer- ken, sanki uçar gibi, bir anda yere sıç* rar, ciridi alır ve yene - güya ki atın- dan yere sıçrayan o değilmiş gibi - bir anda, bir kuş gibi, atının üstünde gö- rünürdü. Kendisine atılan ciridleri öy- e ustalıkla savuşturur veya onları ha vada yakalar, bir elinden öbür eline ve durur, inanılması güç çeviklik göste- rir ve binaenaley'ı herkesten daha çok umumun takdirini ve hayranlığını ka- zanırdı- Bu gençten sonra; bir paşanm kapi- cıbaşısı olan bir Faslı veya Arab geli- yordu ki buda yüksek çeviklik ve binieilikte üstadlık gösteriyor idise de bu yolda Türk gencine yetişemiyor ve onun kadar güzel atlara da malik bu- Tunmuyordu. Cirit oyunları iki veya üç saat de- vam ettikten, gençler bu suretle ken- dilerini tatmin etmiş olduktan ve atla- * Bir gün, bir Yeniçeri neferinin refa katinde, saray ahırlarını gezmek mü. &nadesini istihsal etmiştik. Bu ahırlar” hünkârın binmesine mahsus atları büyük bir zevkle temaşa ettik. Bu a- hırlar pek mubhteliftir: Bazılarında pa dişahın şahsına mahsus atlar veya kıs- raklar, bir kısmında lenk ve eşgin at- lar, arabaya koşulan katırlar, hecin de veleri, genç taylar vesair hayvanlar bulunmaktadır. Burada gördüğümüz hayvanlar; ber sene Berberistandan veya Arabistan « dan hünkâr için getirilmektedir. Bun- lar yele ve kuyruktan âri oldukları için, tıpkı erkek geyik gibi görünüyor lar. (Arkası var) Nöbetçi e eczaneler Bu gece nöbetçi olani eczaneler şun - lardır: İstanbul cihetindekiler: * (Üniversite), Eminö- Aksarayda: (Pertev) Alemdurdu: (üşref Neş'et), Beyazıdda: (Haydur), Fatihte: (EBmliyadi), Bakır - köyünde: (İstanbul), Eyütde (Arife - rh), Kurtuluşta: (Kurtuluş), Maçkida: (Maçka), Galata: (İkiyo)), Beşiktaş - ta: (Süleyman Receb), Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler; , Kadiköyünde: © (Yenlmoda, Merkes), Üsküdarda: (Merker, Sarıyerde; (A - saf), Adalanin: (Halk), İlân Tarifemiz Tek satan saim Birinci sahife 400 kuruş İkinci sahife 250 Üçüncü O sahife 200 Dördüncü sahife 100 İç sahifeler 60 Son sahife 4 Muayyen bir müddet zarfında İszlaca miktarda üân yaptıracak, “lar ayrıca tenzilâtl terifemizden istifade edeceklerdir. Tam, yârım ve çeyrek sayfa ilânlar için bir tarife derpiş edilmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: