29 Ekim 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

29 Ekim 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cerrah, asistanlarile birlikte odaya| la Beyaz elbiseli hayaller yatağımın ph çevrelendiler. Doktor son bir zin daha beni muayeneden geçirirken, i gözlerini benden ayırmadı, bir ai da bikkın bir tavır aldı. Apandi- yeri pek hassaslaşmlıştı. Küçük bir 5 De ile müthiş surette yanıyordu. Mu-| bayt Pek kısa sürdü. Cerrah maiyeti ile irikte odadan dışarıya çıkarken; > Korkulacak bir şay yok!., dedi. Kapı bir kere daha açıldı ve bana en- Ksiyon yapmak üzere asistanın biri içe- ak Hirdi. Kendimde ekseriya hastalar İri ından teyid edilen garib bir aksülü- e duydum. Bu, ameliyat masasına yat- bi Gi Yarattığı değil de bitip tükenmek ea Yen hazırlıkların insanı dedirgin et- in aksülâmeli idi, ölene bir çimdiklenme gibi bir <M gerildi ve enjeksiyonun yeri kır ilat. İki hastabakıcı kadın kollarım âyaklarımdan uzunlamasına tutarak, ârada içeriye getirilmiş olan bir sed- Yeye yatırdılar, üzerimi ihtimamla ört-),, üler ve tekerlekli sedyeyi sarsmadan rine Ameliyat salonunun ara odası en tebhirhanede mola verdik. Tebhir Makinesi fısıldaya fısıldaya işliyordu. Bir “şede de bir yığın ıslak çamaşır yığıl Yştı. Alet odevat dolabında esrarengiz esme, budama aletleri parlıyordu. Bu bakan hastabakıcı kız, tebhir maki eee dezenfekte edilmiş yeni bir ta- iü alet çıkardı ve bir tepsiye sıraladı Kendi kendime; — Oğlum, seni işte bunlarla didik di- k doğrayacaklar!.. diyo düşündüm. wi iyat salonundan bir takım neş'eli “Yeli konuşmalar, kahkahalar, şarılda-| 5 $ü seslerine, yerde biteviye sürtülen Muklı süpürgelerin çıkardığı yeknasak Bicırtılara karışarak kulaklarıma kadar Geldi. Cerrahi asistanı; — Hastayı getiriniz! diye seslendi Biz tarafı beyaz çinilerle döşenmiş bir Ya makledildim. Oda o kadar aydın » VE 0 derece kuvvetle tenvir edilmişti » gözlerim kamaştı. Bir âra etrafımı remez oldum. Kendime gelince, gözlerimi yarı aça- La araştırdım. Odada dört tane ri Mei. Her leğenin önünde de kok Gitile vala, lâstik önlüklü, çamaşırlarını m bir çamaşırcı kadın gibi, birer Hüyük ellerini yıkayan birer cerrah dü- le Bu arada, aletlere memur edil- terini bâstabakıcı kız, aletleri, gaz bez- Masaçıyı, gerleri hazırlıyor ve ameliyat du. Çep Üstüne yeni bir çarşaf seriyor- Yanıma geldi, sakin ve emi bakışlarile beni cesaretlendir- dil ri Yet veri diz — — Kork çabuk ulacak bir şey yok!.. dedi. pek itecek... un bu iyi kağbliliğine şükranla le ettim amma, hiç te avunma ei Ni gi kalbim hızlı hızlı ât- emi verecek olan doktor - şişko, i ve pos bıyıklı bir herif idi - bana babacan bir tavırla; ar Oğlum dedi, bayılmakta inad et 7. eleri hiç heyecanlanmadan, kıpırda- madan koklar, bat ve köleler İçine çekersen, daha ra- Mükabej na kuvvet ve emniyet tanı ameliyat yerini ene Yat nahiyesini traş etti. Herifçi oğlu bu sırada bayağı bayağı hiç te hoşuma git- Mmiyen bir şekilde beni gıdıkladı. Asabım © kadar gerilmiş idi ki, ancak irademe hâ. kim olarak kendimi tuttum ve çığlığı bâsmadım. Cerrah emir verdi: — Hastayı masaya çıkarınız!.. Ebeyce Yükselmiş olan nöbetim beni o kadar :âss4s yapmıştı ki, tam başımın Üzerin- 'er sarkan ampullerin sanki beynimi ya. kıp kavurduğunu sandırn. Cerrahi asis- Vücudümü. yıkadı, kuruladı ve ten dirdiyot sürdü. Cerrah ve asistanı elle Pine ameliyat eldivenlerini, yüzlerine de Meskelerimi geçirmişlerdi, bile... Etrifimdâ maskeli, Ku-Kluks Kisiler gibi beyazlar giyi müthiş b: olacaktım. Acaba tekrar kikalarda bütün varlığıma üşüşen, vüc dümü kaplıyan bu korkuyu, bu deh ancak idam hkümlerı hissedebilirdi. Vücudümü beyaz örtülerle Yalnız ameliş lar. Sesler hafifledi. Ameliyatı yapacak cerrah emirler verdi, durdu, i rı da kolları gö kavuşmu ii numün sardı olan doktor, Biraz sersemle- miştim ve kalbim şiddetle atmaya baş Iadı. Bu sersemlik garib bir sersemlik: Teskin edici, uyutucu bir mal dı, Artık her şeyi ayni vazılı ve kat'iyetle sezecmedim, farkına dım, Sıra hakiki anestezi ameliyesine bi: va geldi. Yüksek sesle sayı saymamı söyle- | diler. Vücudümde hafif bir kaşıntı hiâset- | kaşınıyordum. Bundan tini istidlâl ettim. hızla attı b etmek tim, Tatlı tatlı yaranın açılış istikam Başım döndü, kalbim daha Amma, 'ameliyatı yakından için kendimi zorladım. Anesteziyi veren doktor: — Başlıyorum.. dedi. Lütfen yük sesle sayınız ve derin nefes alınız. ve i eter dozunu kokladım ve bu eter, ba tıpkı beni deli, çılgın bir sür ru, mahvolmaya, g »İssini verdi. Ah, çok acı, ızlırab, çekme sem bari!.. diye dua ettim, Doktor: Yüksek sesle sayınız! diye ta yöde bulundu ve bütün bu sıralarda bej n bir nevi nim seri, garib ve birbirine dolanmış fİ-| Fakat muvaffak olamadın mihaniki | düm, çimento gibi yavaş ys kir ve düşüncelerle işlerken, iş dört kişinin diki. |dıkça dağıldı. Uzaklaştıkça uzak lip duruşunu seyretmek pek garib, pek 'hitimle olan bağlanlım çözi geldi bana. Birkaç dakika içinde, şemeğe başladı. eti bimin t nahiyesini açık bıraktı- | sarsı! «İluğum da yeti var- | bulunmıyacak kadar bir karani | dalgalanıyordu. Bu müthiş SON POSTA Cerrahın bıçağı altında! Ameliyat geçiren bir insanın neler hissettiğini en güzel şekilde anlatmıya bir doktor muvaffak oldu Hislerimin süratle değişen tahavvülle- ni hafızama perçinlemek gayretile ken- köpri i İ seldiği zaman tramvaylar bövle sakuli Köprünün ayakları K araköydien tramvaya binmiş » tim. Tramvay köprünün Emin. önü tarafına yaklaştığı zaman omuzu. ma bir el dokundu: — Ne oluyoruz? Omuzuma elini dokunan, ne oluyo - ruz? diyen bizim meraklı idi: — EH, j — Neresi iyilik, baksana tramvay başaşağı oluyor. Korkma! — Korkması var mı yahu tramvay denilen nesne asansör gibi tepeden a - şağı inmek için yapılmış değildir. — Hakkın var, fazla dikleşiyor. — Nerede ise şakult bir vaziyete ge- lecek. — Hemen hemen. — Neye böyle oluyor? — Zannedersem köprünün istinad et tiği a ğ Eskiden çökmüş miydi? — Evet! — Hatırlar gibi oluyorum, bir zaman taht konulmuştu. — İyi bildin, tahtadan muvakkat bir ü kurmuşlardı. Halk bu köprü - geçerdi. Aylarca uğraşrmslar, esas rünün istinad ettiği ayağı yükselt. — Köprünün istinad ettiği ayak yük eden inip çıkabiliyorlar mi mürakabeye koyuldum. Kal ışı birden yavaşladı. Her darbesi bir zelzeleyi andırdı. Bütün teşekkül tum, varlığımı meydana getiren her şeyin| ığını, yerinden oynadı sezer gibi oldum. Kalbimin temposu hızlılaştı Her vuruşunda, kalbimin göğüs cidarıma çarplığını hissettim. Ayni zamanda, so- Hizli hizh Lâmı cimi zere bü- duyurdu. | kesilmeğe ba p vermeğe başlad yok boğulec. mıydı? — Bir parca meyil vardı amma, şim. hiç sayılırdı. ine — Sonra tekrar çöktü demek Öyle olsa gerek. — Köprünün ayağı çökmüş diye hiç bir gazete yazdı mı? — Yazmadı zannederim. — Bir yerde bahsedildiğini duydun mu? — Ben duymadım amma, görünen köy kılavuz istemez ki! — Evvelden ayağı sağlam mı yapma. dılar dersin? — Zannederim. — Neye? — İşte onu bilmiyorum. — Ben hatırlar gibi oluyorum. Ayak yüks e ameliyesi bundan on, on iki sene evvele aid bir iştir değil mi? — Zannederim. — On, on iki senede bir çökecekse İs şimiz var. — Ben de öyle sanıyorum. Şimdi yeni baştan yapmak lâzım değil mi? — Öyle zâhir! — Eminönü plânı yapılırken bu da mevzuubahs oldumu acaba? — Bilmem. — Ya unuttularsa? — Onu da bilmem! — Unuttularsa, köprünün bu âyağı hep böyle mi kalacak, va: amvaylar tepesi aşağı mı inecekler? Tramvay Sirkeciye gelmişti. Ben a- sağı atladım, ve meraklının susllerin « den kurtuldum. Demet Muliüt | Bunlar biliyor mu idiniz? Sürşajı pullar Posta pulları a - rasında, pul tab'e- ültü, şekli- zarlarımda çekiç sallamaya başladılar; içime “tuhaf bir korku” girdi. eyvah başım tuzla buz! olacak, ne yapayım. düşündüm. | $ uzaklaşarak ve etrafımı koyu bir karan-| cu- in bağların ve anestezile smmm tezyikinden ileri geliyordu. Birden, beynim az buçuk dü- ruldu. Kulağıma tekrar bazı kopuk cüm- le parçaları çalındı. Bu i uzak diyarlardan aksetmekte idi, Koyu sis te- bakasından, süngerleri veriniz. koher askılarını kullanınız, gibi emirlerin züldüğünü duydum. Ondan sonra nim tamamile açıldı, Zira doktor — Biraz daha koklatın.. ayı! Bini işittim. Hiçbir acı duymadı korkunç olan şey konuşamadığımdı. Ağ- zım bana itaat etmiyordu. Bir ses çıkar- maya muktedir değildim, Üzerimde dibi ik bulutu vaziyetten kurtulmak için bütün kuvvet ve gayre- timle' bir 'hârekette bulunmaya çalıştım. sanki vücu- iş donmukta sü- bir tarzda saydım, saydım. Sakin bir hal-| idi, Kulaklarımdaki cehenremi gürültü le de o teneffüsü durduran eter buharla- rmi içime çektim, Eşyanın şekiller! eriği, İ kayboldu. Pek hoşça giden © tatlı sersem- Jik arttı, aletlerin çıkardığı tikırtılar ku- lağıma yumuşak, bir musiki sesi gibi gel- meğe başladı. Birden, nefes almak güç leşti, fakat müthiş bir kuvvet sarfederek bu güçlüğü de yendim. Şimdi herşey #- &ır ağır etrafımda dönmeğe başladı. Ö- nüme insanı kör edecek kadar sarı işık- lar çaktı, Boğazımda bir yanma vardı Yüz ve boyun adalelerim titriyordu. Ha- va ihtiyacı, iştiyakı keskin bir işkence halini aldı. Bu helin çok sürmiyeceğine dair besledi; biricik ümiğden Dbaşsa hiçbir şey bana cesaret vermiyordu. Jztı- rabrma nihayet verecek bir şey istedim, hattâ ölümü bile arzuladım. Daha hâlâ bir takı sler işitiyor; fa- kat ne söylediklerini anlamıyor! anki uzak mesafelerden (gelir: gibi tektilk, kırık dökük cümleler kapı yor, amma bunlara bir mana veremi. yordum. Kulaklarımdaki uğultu gitgide şidde- tini arttırdı ve bir nevi gök gürültüsü halini aldı ve işittiğim kelimeler dağı, devam ediyor, çekiç darbeleri indikçe i- niyordu. Hareket edememek, bir sss çi- karamamak beni çıldırttı. Hüvi varlığımın benden kayarak uzeklaştığını hisseder gibi oldum. Artık ruh ve vücu- düm ebediyen taş kesiliyor, kalıblaşıyor- du sanki. o buhranlı çılgın anlarımda şeytanın göğsüme diz çökerek, var kuv- vetile boğazımı sıktığını o sanıyordum. Böyle biçare bir şekilde ölmek için (zira bütün bu olup bitenlerden artık o ölece- ğimde şüphem kalmamıştı) bu kadar ız “rab çekmek beni büsbütün meyus etti. Biran evvel ölsem de bu işkenceden kur- tulsam diye dua ettim. Birden beni çekip koparırcasına bir ışık tufanının içine attılar, ve müthiş, ce- hennemi bir süratle ileriye doğru taşıdı- lar; Bu âdeta ucsuz bucuksız bir seyahat gibi göründü bana. fakat bu cehermemi akışta gözleri kamaştıran ışıklar birden söndü, etrafı gittikçe derinleşen bir ka- ranlık bürü Neler olup bittiğini anlı- yamıyordum. Düşünme kabiliyetim dur- muştu. Her, her şey simsiyah kesilmişti. dildikten sonra ü - zerine o sonradan sürşaj o yapılı pullara sık sık te - sadüf edilir. Bir pul meraklısı bu hususta yaptığı telkikat daki pulların yarısın - ARR neticesinde di dan fazlasır tür, » sürşajlı olduğunu görmüş- * Atı ay güneş, altı ay gölge | ki Şur İsviçrede şehri sen meş görür, kış mey siminde (güneşin İbir genç kız. küçükten aldı Yuvada oturan insanlar Dünyada ev ka- dar çeşidli yapı lan hiç bir şey ktur, İlk insan lardan bu âna kâ- dar bir çok çeşi » de giren ev el'an da bazı yerlerde gayet garib şekil - lerde yapılır. Tiburun adası yerlilerinin evleri dün - yada bulunan evlerin en garibidir, Bu evler sâzdan yapılmış birer kişilik yu - vadırlar, * Dört ayakla yürüyemiyen köpek Florans Larkin isminde Avustralyalı hı bir köpeği iki ayağı üzerinde yürütm lıştırmıştır ki, bu köpek ne kadar zorla « köpekler gibi dört ememektedir. GÖNÜLİSLERİZZİ Karımla Barışayım mı? İzmirli bir okuyucumun sorduğu sual beni müşkül vaziyette bıraktı. Ötedenberi tatbik etmekte olduğum prensib bana: — Barışmalısın, demeyi emredi » yor, fakat hâdisenin bir his noktası var ki, beni tereddüdde bırakıyor. Hâdise hakikatte bir faciadır, kısal « tarak size de anlatayım: — Evlenmiştim, çok mmes'uddum, ben, karım ve #nnem rahat, sakin, eğlenceli bir hayat yaşıyorduk. Ka. rımla annem arasında sıkı bir muhab bet de teessüs etmişti. Hayattan memnundum, derken karımın anne. gi geldi, kızını teşvike başladı: « Kocanın anesini bırak, ayrı eve çık. Eğer razi olmazlarsa haber ver. meden, eşyan: toplıyarak ayrıl, ko. can gel kadar seviyor ki muhak » kak arkandan gelecektir.» Ve karım cahil, mütemadi teşvikin altında nihayet mağlüb olarak böyle tı, 2 yaşında çocuğumu da alarak ya k itti, çocuk evden çıktığının üçüncü Beynim dondu ye birden mzla boşluktan (Devamı İl inei sayfada) günü öldü. Çılgma döndüm, talâk davasi açtım, kazandım, şimdi karım yaptığına pişman, ricacı vaziyette dir. Avukatım ve dostlarım bu ricâ, nn nazarı dikkate alınmaması fik rindedirler, bazıları ise barış tavsiye» sindedirler. Ne dersiniz?» * Bir şey demek müşküldür, Kadını cahil, görgüsüz, iğfale kapılmış bir biçare olarak görürsünüz, ayrılıktan sonra perişan olacağını düşünürsü « nüz. acıyacak olursunuz, fakat göz. lerinizin önüne bir aile ihtilâf; esna- sında sönüp gitmiş olan minimininin hayali geliyor. — Bazı hatslar vardır ki, mutlaka »2 kalmamalıdır, diye düşünür. Fakat çocuk acsba ihmale mi kurban gi yoksa ölümü bir tesa. düfün işi midir? Belki evet, belki ha. yır, cevab, hiç bir zaman kat'iyetle kestirilemiyecek bir sualdir, Sonra.. bir defa tesire kapılan zâfını ispat etmiş demektir, ikinci bir lesire kapılamaz mı, ilk ayrılığın bi. taktığı soğukluk, hele çocuğun ölü. münden sonra geçebilir mi? Hayır, ben bu okuyucuma kat'i bir cevab vermemeyi tercih edeceğim. TEYZE

Bu sayıdan diğer sayfalar: