30 Ekim 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

30 Ekim 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Mtla beraber bostan kuyusuna düşen çocuk Bakırköyünde Bağlarbaşı İncili cad - desinde 58 numarada oturan Ahmed Kad rinin bahçıvanı 15 yaşında Cevval at ile tarlada gezmekte iken derin bir bostan kuyusuna stla beraber düşmüştür. Kaza neticesinde at ölmüş, Cevval de başın - dan ağır surette yaralanmıştır. Atın ölü- sü ve Cevval itfaiye tarafından kuyudan çıkarılmışlardır. Hayatı tehlikede olan yaralı Güreba hastanesine kaldırılmış - tır. Din bir otobüs HARA KULE 18 ncı asırda İstanbula galan Baa3 1jalı Baron Wratislaw'ın hatırılırı: 84 'Türkçeve çeviren: Süreyya Dilmen Wallonlar'ın katliâmı FE eşeğe ri o tekrar O atlısının tayinine müsaadelerini risa lu birleşiyor, büy sükünet ve in- ediyordu. tizamla, Macerietan üzerine yürüyüşün“ Sefirin bu mürücaatlerine sen kanlı ve | 7 2f99979A yandı devam ediyordu. deri Maeolarda dolayı, çok kızgın ve! Dün 1720 de Taksimde Şehidmuhtar rgın ol bizi serbest bırakmak ru a S i - Zolnak hisarına muvasalat ettiğimiz yerine Bapimmizi kabçtah geçirtmekle al anem RA Seir ki Zaman, ordumuzun Türklerden (Hatvan) | did etmişti!. tl vede &il ve şoför isma - bisarını zaptettiği ve ordudaki Walloonla| © Vezirin dediğine göre » babalarımız, lin idaresindeki 3006 numaralı otobüsde rin Türk halkına hıristiyanca değil ve) amcalarımız, büyük veya küçük kardeşle. birdenbire bir inflâk olmuş, otobüs beş fakat -köpekler gibi kudurmuşçasına ha-| rimiz Hatvanda kendi âzız dindaşlarına altı dakika içerisinde yanmıştır. Teket iş a kal b kadi alçakça ve kahpece hâre-| İndilâkı müteskib itfaiye keyfiyetten ket et ulu i z - ilmi, o Zevceler, çocuklar kesilmiş, gebe kadın- lerine nazil oluç da bizi salvermekle mu. ebrdar edilmişse de gellnerye. kadar ların karıları deşilmiş, bebeler iki parça kabele ederdi? Eğer onlar yalnız erkekle. “*oPüs bir enkaz halini almıştır. İtfaiye edilmiş, büyük analar göğüslerinden asıl-İri katletmiş olsalardı o kadar hayret ve miş, para bulmak için burdukları parça- Jhiddeti mücib olmazdı. Çünkü harb bali, lanmış idi. (1) > z bazan bu gibi kanlı hâdiselerin vukuunu rk sn bu a feci haber önliyememektedir. Fakat böyle masum! at olmamıştır. rine ne teessür duymuş olduk-| nisa taifesini, sabi ve sübyanı bu kadar) Oy. ” yi i larını görmek, onların için için ağladık -) gaddarane kesip biçmenin insanlık depil,| | Yapılan tahkikat neticesinde intilâka larını hissetmek insana hüzün veriyordu.| köpeklik, alçaklık ve işitilmemis bir ha <vv€lce Yolculardan birinin attığı bir si- Onların iddislarına göre bu mezalımı İr- reket olduğunu, eğer hünkârın, bu kanlı garanın sebeb olduğu anlaşılmıştır. tikâb eden Walloon'lar değil, fakat bizzat hâdiselerden dolayı galeyan eden çazabı-| Polis, şoför İsmaili tevkif etmiştir. Almanlar olmuştu. nı diğer devlet ricalinin feveram'eden hid Bizimkilerin irtikâb ettikleri bu çokldetlerini teskin etmemiş olsaydı şimdi Bir otomobil kezası zalimane katliâm, Türklerin yalmız tees * bizlerin çoktan kılıç altında parça parcı| ODür Galata tramvay caddesinden sür- sürünü mucib olmakla kalmamış, ayni 24-! edilmiş bulunacağımız» söylemiş « Vel güle geçmekte olan şoför Alinin id: imanda intikam almak ve zyni gaddarare hinaeralevh hu yolda» kendisini erahat|*, © E“ m ee ve zalimane şekilde «mukâbele bilmisil> bırakıp ikide birde tasdi etmemesini, eğer | 5'8dekİ 1963 mumaralı otomobil bu sı — de bulunmak hislerini alevlendirmişti. / İelçi, bizzat, daha kötü bir muameleye ma. |rada tramvay caddesinin bir tarafından Bunun içindir ki onlar da, daha şimdi- ruz kalmak istemiyorsa kendisini tazyik-| diğer tarafına geçmek İsteyen Katina a - den, son günlerde yakaladıkları esirleri ten uzak durmasını bildirmişti. dında bir kadına şiddetle çarpmış, ağır kılınçtan geçirmişler, parca parça etmiş-| | İngiliz elçisi, insanı yes ve füturt dü-| eyrette yaralamıştır. Kadın hastanev erdi. Bundan başka zaptedecekleri her -| süren ve paşa ile aralarında cereyan eden | > ER ye a hangi bir düşman kalesinde -muharib ol- bu muhabereyi derin bir teessür ifade e-) Kaldırılmış, şolör yakalanmıştır. Sun veya olmasın- tesadüf edecekleri hal-' den bir tavırla, bize bildirdiği zamar he- yi > ayni keli aris rine pimiz ieden titremi Kahveden para çalın adam ele irecekleri Almanı- erkek, kadın, dl ri” z İİ cocuk ve ihtiyar demeyip: vücüdlerinii K Mii GP DE kere #me'm.| Mehmed oğlu Ahmed adında biri ortadan kaldıracaklarını ve hattâ Alman- ya Cenabıhokka, sevgili lara aid köpekleri bile bırakmıyacak- kavuşturmak hususunda i18hi larına dair yeminler etmişlerdi. İşte asker arasında çok fena akisler , büsule getiren bu mezalim haberleridir ki hattâ ordu refakatinde bulunan hıristiyan elçilerin ve bilhassa bizlerin kılıçtan ge- çirilmesi #htiraslarını tevlid ediyordu. Askerin kalbinde feveran eden bu kin ve İntikam ihtirasmın bizim kanımızla tatminine ramak kalmıştı. Bereket versin ki evvelâ Cenabıhakkın bizi korumuş bu- unması saniyen de veziriazam İbrahim paşa ile veniçeri kolordusunun kumanda-; nı olan «yeniçeri ağasi» nin derhal ittihaz ettikleri tedbirdir.: Sefirlerin ve bizim çadırların etrafı kuvvetli bir yeniçeri bölüğile çevrilmiş ve bu veçhile kimsenin çadırlarımıza yak- laşmasına meydan verilmemekte idi. Bi- ze de çadırlarımızıdan dışarı çıkmamamız ve kimseye görünmememiz tembih edil- miş, aksi takdirde ölümle karşılaşmak tehlikesi olduğu bildirilmişti. bir yolcu bulunmadığından insanca zayi- vatanımıza da| Küçükpazarda kahveci Al'bin kahve. Tituf vesine girmiş, para çekmecesinden bir gecer geçmez, bizim bazı müs sılaşmamız muhakkak gibi görü İm z deli ve hattâ kıhetan gecirilmemiz de muhte «| Sandırma ve civarın”eki pos! mel bulunuyordu. Binaenilevh bizim ha- Pi) ; Koma; selsmetimizle bu kadar sika | | sürücülerinin ieberrüleri dar olan sefir cenabları: bizi Budine 2ö-| Bandırma, (Hususi) — Geçenlerde Ban türmek üzere dört kövlü arahası kırala -İdırma civarındaki posta sürücüleri ara- fı olarak bize 100 duka altı- mas, yol e , ize Ki v v üze, (sında zuhur eden rekabet yüzünden pos- nm ve yolda anlaşmayı temin kilmak © İtahaneler hayli istifade etmiştir. Bu cüm- Jeden olerak Bandırma posta iskele sürü- re de maivetindeki tercümanı, muh”faza ve himayemiz İçin de bir yeniçeri neferi vermisti, Gerek Budin beylerbeyine mektub, gerek kendi hakkımızdaki madname) cebimizde olduğuna , OP du ve hünkâr Eğriye doğru ekete ge- çer geçmez kendimizi Allahın ululuğuna emanet ederek. başka bir yoldan, Budin Ordu, Zolanak'da, teessür ve matem istikametini tutmamızı tavsiye etmişti. içinde, üç gün kalımş ve hiç bir vere kı- * mıldamamıştı. Bu müddet zarfında, hima-| (Ordugâhtan, nevama firar suretinde, yesi altında bulunduğumuz İngiliz elçisi ayrılacağımız gece çok tehlikeli bir böl- sık sık çavuşu vasıtasile, paşaya, müraca-' geden geçmek mecburiyetinde idik. Bu atte bulunarak, yüksek vâdlarına tevfi - geçeceğimiz arazi, Türk - Tatar atlıları- kan, bizi Budine kadar götürecek olan elli | nın ve bizim hüssarların gece ve gündüz ———— irtikşaf harekâtı yaptıklari ve binaeni- (1) Walloon'lar Haivan'da ele geçirdiklerileyh ekseriya karşılaşıp vuruştukları bir Türklerin derilerini soyarak azalarını parça) saha idi. : parça etmişlerdi. Hammer Cild-7 B 215 (Arkası var) İkinci kadehi boşalttığı zaman pembe yüzünden bir kan dalgası halinde geçen ateş, gözlerinde birikip parıldamağa baş- Is dı, İçiyordu. Dimitriyadisin karısı, tek başına çık - tığı seyabatte yabancı bir erkeğin sofra-| smda kendisini derin, (genis, hududsuz! bir manevi varlık halinde gösteren ke - derli halinden sıyrılarak ve gittikçe nöş- elenerek içiyordu. Üçüncü kadehi masanın üstüne bıra - kırken hafifçe yemek tabağınm kenarına çarptı; yapmacık bir korku ile, kabahat işlerken yakalanmış bir çocuk gibi omuz bütün kanunları bizi statik yapmağı he-!hitab edeyim... Sözleriniz bana fevka - Yarını kısıp kaşlarını kaldirerak yüzüme def edinmiştir. İnsan yaşadıkça sönüp ö- lâde heyecan veriyor. Siz sade şiir de baktı: . o İlüyor. Muhitimizin manasız ve amansız Gil, ayni zamanda felsefesiniz ve bilirsi - — Galiba sarhoş oluyorum, dedi, sizi!kontrolü bir yandar, şahsi cesaretsizlik - niz ki hissetmek ve düşünmek hayatın utandıracak şeyler yaparsam mes'uliyet lerimiz öte yandan bizi gitgide hiç bir şey en büyük lezzeti arasındadır. benim değil... İçkiyi ben istemeden siz yapmamağa alıştırıyor. Bunun O manası| — Hissetmek, düşünmek ve hissedip ssmarladınız! İnedir? Arzunun ölmesi değil mi? Halbu-| düşündüğünü yapabilmek! — Sarhoş olacağınızı tahmin etmem. ki içimizde istekler duyduğumuz müd -| Diye sözümü kesti. dedim: içkiye bir sene içinde hayli ahi | detçe yaşıyor sayılırız. Arzuları olmıyan| o— Elbette, dedim; irade insan ruhu - Mışsınız. durgun ve ölü yarın sabah vara-|nun parıltısıdır. Karanlık bir ruhun ge - lâve ettim: cağımız Atina müzelerini delduran taş|cesi içinde çakan bir şimşek (gibi, yalın — Doğrusunu isterseniz sarhoş olma- heykellerin arasında ne fark vardır? Bel-| kılıç gibi, göz kamaştıran bir şey... nızı istemiyor değilim... Daha İlk ka -|ki şöyle bir fark bulunabilir: O heykel| Sonra maksadımı gizlemeğe çalışarak, dehde, tepeden tırnağa kadar sizi sarmış ler hareketsizken © bile daima güzeldir;! sadece umumi bir meseleyi konuşmakta olan bir uykudan uyanır gibi, canlandı -)sünkü san'atkâr bir ruhun taşlaşmış he-|devam ediyormuş gibi, nususi bir ehem- mız; neş'eniz yerine geldi... İyecanını söylüyor; unsurları etle pıhtı -| miyet taşımıyan bir tarzda sordum: — Bayı kimseler uyusmak, unutmak, idan mürekkeb olan isteksiz o madde ise e siz duygusunun ve düşün - uyumak ve hareketsiz kalmak için içi - |hareketsiz hayatının sükünu içinde git -'ce.inin gösterdiği yolda yürüyebilen yir- yorlar; halbuki bende tesiri (o büsbütün! gide iğrenç bir hal almağa mahkümdur.)minci asır kadınlarındansınız, değil mi? aksi... İçtikçe durgunluktan o ayrılıyo -| Durgun su gibi durgun insan da bulan - Öğlesini siz yazdığınız romanlarda rum; içimde büyük çılgınlıklar yapmak |maktar ve bozulmaktan kurtulamaz, arayınız! Yirminci asırda İnsanlar mad - #stekleri uyanıyor. Hareket, hareket, — Liza Polinova, dedim, benim eski delerini sere serpe açıp ortaya koydular; Dalma bereketli bir ruhun sahib! ola) küçük dostum Liza Polinova, müsaade e-| fakat ruhları hâlâ kapalıdır. Korku... İş- mek ne güzel şey,.. Halbuki İdiniz de size böyle genç kızlık isminizle'te dünyayı idare eden tek kuvvet budur. ler Posta ve Telgraf İdaresine 1601 ve Gö- nen - Bandırma posta sürücülüğünü ida- re eden Döğencizadeler 100, Bandırma - Manyas sürücü yazilan Gü- muşlardır. Bunların taahhüd ve teberrüleri bir seneliktir ve postayı dahi bir sene mec- canen taşıyacaklardır. İsraf saltamat devrinin ahlâkı idi, Hesabla yaşamak Cümhuriyetin. Ulusal Ekonomi ve Arttırma Kurumu «Son Posta» nın yeni edebi romanı: cemiyetin cülüğünü yapan Baleroğlu İsmail kardeş- | «Son Posta» nın tarihi tefrikas: 39 BİNB 'BATAKHANESİ Sayfa Yazan: Reşad Ekrem Bir nazeninin kürkü! Bunların (Oarasında (o Çıkrikcızadr Süleyman Çelebi, Şengül Çelebi, Şengül Çelebinin kardeşi Zurna Çelebi, Sengül Çelebinin oğlu Ablak Çelebi, Büyükde-, reli Turna Çelebi, Çokürcü Mestan dayı, Şehreminli Sarı Haydar, Beyazıd kahve- hanelerinin en meşhur mukallidleri idi. | oÇıkrıkçızade, diline doladığını pabuc- suz kaçıran kaşerlenmiş rind külhaniler- | dendi, Onun bir «Harta Zarta» taklidi var idi ki, bir defa dördüncü Murad huzu- runda da yapmış, rivayete göre padişah katıla katıla gülmüştü. Şehreminli Sarı Haydar tiryaki takli- di İtaklidde eşsiz idiler. Turna Çelebi köpek ile kedinin, kedi ile sıçanın birbirleri kar- bu enkazı sulara boğarak etrafa siraye - | şısındaki hallerini, yahud bir mahalle kö-| tine meydan vermemiştir. Otobüste hiç »| peğinin diğer bir mahalle köpeği ile dö-| vüşmesini taklid eder idi ki, kendisini bir iperde arkasında dirliyen hakiki zannec- İ derdi. Horoz, kaz, turna, karga, ördek, ka ratavuk, serce, bülbül vesair kuşları öyle taklid ederdi ki, bazı geceler, taklid ya- İparak etrafına yüzlerce bülbül topladığı İsöylenirdi. Tura Çelebi, insan taklidi yapmak günahtır diyen bir garib müte- İdeyyin adamdı. Beyand kahvehanelerine çıkar hanen- delere srlince en meşhurları harende Os- man Çelebi, Fethiyeli Zakir Mahmud Çe- ilebi, Galatalı Osman Çelebi, Kasımpaşalı | Osman Celebi, hanende Sağır kapıcı, ha- İnende Küçük İmam, Sütlü Receb, Taşçı- zade, Nalcacızade, İmamzade, Nane Ah- med Celebi, Vehbi Çelebi; Küçük Ali Çe- lebi, Buhurizade idi. Sazendeler arasında kömani Mustafa, kemani Âsur ağa, Kursuncuzade, Masa- rif A neyzen dervis Yusuf, neyzen Saraç Ahmed Çelebi, Kefeli derviş Meh- med, Kasımpaşa mevlevihanesinin ney- zenbaşısı derviş Sülevman, Kudümzen Üsküdar Salih Çelebi, tamburacı Sıçan Halife, tamburacı Yahudi Karakaş, Rum Angeli, Muslu Çelebi, kanuni Revanlı Haydar bey, kanun! Cağalazade Mustafa «| bey, udi Mehmed ağa bin içinde bir olan sen'etkârlar vardı. Kürkçüler kâhyası Hacı Ataullah, ar- kasında uşağı, uşağının elinde de koca kürk bohçası ile, Beyazıdda Çakır Meh- Jmedin kahvehanesine en civcivli zams- Jnında akşam İle yatsı arasında gelmişti. Eli açık müşteriyi gözünden okuyan İs- İtanbul usağı çıraklar Hacı Ataullahı «bu- yurun cbaba... Buyurun Hacıba- ba...» davetleri ile karşılarken, kahvede- kilerden de en aşağı yirmi otuz kişi; j«Kırmlı Ataullah efendi geldi, diyerek ayağa kalkmışlardı, Kürkçüler kâhyası, leşi dostu çok bir adamdı. İğır Yemiş iskelesine iner, oradan kendi- İsini almağa gelen iki çifte kayığına atlı- İyarak Bahariyedeki yalısına giderdi. Bu akşam İse namazını dükkânda kıldıktan İsonra bir atlas bohçaya kendi elile dürüp İ yerleştirdiği #lâ bir samur boy kürkünü! luşağının eline vermiş, ağır ağır Beyazıd Jtarafını tutmuştu. zet ve ikram ile karşılanmış, Çakır Meh- be CEYLÂN AVI Yazan: Refik Ahmed Sevengil Yanlış anlaşılmak korkusu, anlaşılma - mak korkusu, fena tanınmak korkusu,., İ Herkes kendisi için bir fırsat s#tyacağı va ziyeti başkasında görünce dedikodu mev İzüü yapıyor. Dedikodudan korkan insan, ruhunun kapılarını sımsıkı (o kapamakta ive isteklerini başkalarına göstermekten vebadan kaçar gibi kaçmaktadır. Benim romanları “İszla sevmemdeki sebebi size yattaki insanlardan daha cesaretli, daha serbest ve daha kahraman ruhludurlar; onlar istediklerini. çekinmeden yapabili- yorlar. Yirminci asrın bütün terakkile - rihe rağmen romanlardaki hürriyet, ha - yatta yoktur. Bunları söylemekle beraber, kendisin- de içkinin tesirile, şahsiyetinin bududları içinden çıkmış ve serbest bir hayata ka- İvuşmuş insanın hakimiyeti hissedilmek- 'te idi. Oturduğumuz masa, salonun uzak bir köşesinde idi. Esasen yemeklerini us- İu uslu yiyip bitirmiş olan öteki yolcular İkalkıp gitmişlerdi; yalnız bir kişi, orta inde, Turna Çelebi de hayvan seslerini | Hacı Ataullah Çakırın kahvesinde iz-| med, Kürkçüler kâhyası için kendi elilei söyliyeyim: Romanlardaki insanlar, ha -! | — Hacı ağa hazretleri İhangi rüzgür attı?. — Dut zamanında bir kerecik teşrif dersiniz diye o kadar beklemiştik. o © — Üç yıl mı var, beş yıl mt var, B zıd toprağı ayağınıza hasrettir. Hacı ağa hazretlerinin böyle bohçası ile teşriflerine bakılırsa, 7 ,Ziyaretten ziyade ticaret olsa gerek... | — Bunu saymayız da Hacı ağa İerini Ramazanda iftara bekleriz. Bütün bu nazik sözlere rağmen, Beyi zıdlılar Hacı Ataullahı, ne dut zamanı da beklemişlerdi, ne de Ramazanda b liyeceklerdi. Kürkçüler kühyası da kel idisini saygı ile karşılayan bu ime ekiz ederek Ker ve hatır s0 n sonra kimseye hissettirmeden, el rafına güz gezdirmeğe başladı. İhti !kalbi heyecan ile çarpıyordu. İ Kahvede kürk meraklılarından kişi, Hacının bizzat götürdüğüne b sa fevkalâde kıymetli olduğu kürkü ısrar ile görmek istediler, Hacı aj atlas bohçayı açtı. Cam göbeği bir Veni dik kadifesine kaplı olan samur bir k& dın kürkünü kollarına alarak gösteri ! Etraftan da üşüşenler ile birkaç kat 6 veren seyircilerin ağzından çeşidli ranlık çığlığına ayni suali ilâve etti; — Kime bu kürk Hacı Ağa hazretleri?! Böyle bir sual karşısında hiç düşünmemiş olan Hacı Ataullah isaniye durakladı, sonra zarif bir sümle: — Bir nazenine! Dedi ve ilâve etti: — Benim gibi altmışından sonra ve göz oyununa düşenin hali budur, liğimizde çevre ve hançer hediye şimdi kürk ile yüzük veririz... Kahvedekiler, Hacı Ataullahın Tâ ettiğini sandılar. Belli idi ki, küri ekâbirden birine gayet kıymetli bir satmış, akşam üstü de, bizzat alıp rüyordu. Hacı Ataullah da, bir saniye velki itirafını bir lâtife şekline sokn geçikmedi: — Bir velinimet emridir. Gelin küdür.. ben de beraber gide ki, çol dır ayağı toprağına yüz sürmedim, nimet yüzü görüp hasret ateşi söndü yim, bizim semi — | Kürkcüler kâhyası, Beyazıda gelirk uşağı Murada talimat vermişti. «Velini İmet olan paşanın ağası çelince, kürk çasını ağaya verecek, doğruca Bal a ye gidecekti. Hacı ağa bu gece gelemiyes cek bir velinimetzadesinin sünnet düğ nüne gitti» diyecekti, K Hacı Ataullah Çakırın kahvesinde çel beklemedi. Akşamın alaca karanlığı he ü üzerine alan Zeki! Kırımlı Hacı Ataullah, her akşam çar-nüz çökmüş, Çakır Mehmed ile çu ar Fesçioğlu da 255 lira teberrüde o bulun-| $i İçindeki dükkânmı kapadı mu, ağır a-, ağaçların dalına demir çengelli iki kocâ- İman feneri yeni asmışlardı ki Pembe İmaklının ağası da gelmişti. Çıraklar: — Buyurun ağa... Buyurun ağa,.. Diye koşuştular. Çakır Mehmed çıraklarına: — Bre Mehmed çabuk ağaya difi İ şilte... | Bre Ahmed çıkar kunduralarını nın... 4 — Bre Ali çabuk kahve ile çubuk!. Diye mutad emirlerini yağdırdı. 7 (Arkası var) yaşlı bir adam, son meyvanın kabuğu itina ile soymakte idi. Liza Dimitriy onun varlığından habersiz gibi idi; ğ kendisine başını tatlı bir ahenge uydun 'p sullıyarak hafif bir sesle fransızca bil şarkıya başlamıştı. Başımı çevirip uzak» taki yolcuya baktığımı farkederek Yümsedi ve bir mırıltı halindeki şi kesmeden başı fle, gözleri ile, çebresin umumi ifadesi ile: — Aldırma... Hayat bu kadar kay; İdeğmez! İ Demek ister gibi bir hareket yapt. Garson, yemek getirmek ve işini biran evvel bitirmek için bekliyordu. — Yalnız meyva, dedi. başka şev yiyecek halim yok! Hisler, kanatlanıp dışarıya a ve serbest havaya kavuşmağa hazır his- ler, genç kadını yerinde duramaz bir hale İgetirmişti, Olduğu yerde kıpırdıyor, içine sığmıyordu. Onu bu manzarası için» de elimi uzatsam kolayca tutup dalınd ayırabileceğim, sıkıntı çekmeden kop. bileceğim lezzetli bir meyvaya benzeti yordum. Heyecanım artıyordu. Bilinmez nasıl bir duygu ile, belki de etraftan suç üstünde görülmüş ol korkusu ile, başımı çevirerek ki masada oturan meçhul yolcuya baktım, “Yemişini bitirmiş, kahvesini içiyordu pervasız bakışlarla bizi s#üzüyordu. Dik- katini bu kadar teksil ederek bakmasına kızdım. i iy

Bu sayıdan diğer sayfalar: