7 Kasım 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

7 Kasım 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 ncı asırda İstanbula gelen Bohomyalı Baron Wratislaw'ın hatıraları: 90 Türkçeyo çeviren: Süreyya Dümen Vatana avdet Ricamız hüsnü ka bule mazhar olarak di yaraya ulaşlırılmamız. hakkında Arşi- iy retlerinin emirleri sadır olmuştu. ; ADA muvasalat edince o Ayşidük mek çan (1) trafından kabul edir 3, <lini öpmek çerefine mazhar ol- ordunun mülükatta Osmanlı padişahın tini batan dn olarak, Eğri istiksme- Malümar, < oduğu hakkında lâzım gelen sm verdikten sonra (Praga) azi- bühay bilmemiz için mali yardımla diledik. masına müsaade o buyurulmasını Aşk Dileğimiz is'af edildi. biraderi bize para verdiği gibi Graçta dolph, ti hâşmetlü imparator İkinci Jtu- a inin huzuruna çıkarılmak- miş > Sin lâzım gelenlere emirler ver) Ğ yekta ki Graça muvasalat” ettik” vel Ne rla karşılaştık... Aman yarabbi". z iÇ ne sevinç!,, Bunu tasvir etmek dei İçin mümkün değil! dedi, Parator hazretleri Graça avdet ey- iyii işitince huzuruna getirilmek- mİZİ irade buyurmuşlardı. “ Huzuru himetan, & elerine kabul olunmukla müba- lan bizler, haşmetlü oimparatorumu- le, elini öperek başımıza gelenleri arzey- i , Rerek zatı haşmetaneleri, gerek Şilemi iyaniyet» uğurunda çok bü- N alâm ve ekdara göğüs gerip muka - şinet eylemiş bulunduğumuzu - müte- deşiine bir eda ile - izah eylemiştik. Bur-| Pörayora da, kene tevazula, büyük im) miz z, kralımız ve yüce efendi- olan zatı haşmetanelerinden; düçar in uğumuz felâketlere karşı kuvvetli bir am mukavemet etmiş bulunmaklığı- in mükâfatı olarak yüksek ihsanları- Yalvarmaştı en diriğ buyurulmaması için ik Zatı haşmetaneleri, bu yalvarışlarımı- ehemmiyetle dinleyip hepimize müş- yüke Flare, bakmış ve almanca olarak — Wir Weollen Thun! Ya; — Bunu yapacağız! leş erişti Haşmetlü imparator hazret- üki,b4 üç kelimelik cümleyi telâffuz et- ten sonra mülâkata son vermişti, * şüphe yok ki aramızda taksim €- Şimek üzere,-yüksek bir meblâğın biz- verilmesine majeste imparatorun İ- Tideleri sadır olmuş ise de, bu paranın b k kısmanın kimlerin elinde kal- bi, Pulunduğunu ancak Cenabıhak bile- Çünkü içimizden yabancı olanları fayleketlerine walaştırabilecek (kadar, yla eksik, her birine 100-150 şer dolar > ise de birçok ricalara, takdim iz müteaddid istidalara rağmen Bohemyalılara hiçbir 'şey verilme- Hiç biz Mişti e (1) Burada ya müellif sühule, yahud ya - kü basılırken, hataya uğramıştır. Çün - ayran satosunda kendilerini kabul eden başkumandanı Arşidük Maximiltan'dır. Buradaki arşidük ise şüphesiz ayni adam o- Minar, Bunun Ernest olması Hzrmdir. 7 Beni ütandıracak derecede (iltifat bi yorumuz. Ben öyle mühim ve meşhur teyg dam filân değilim. İşte nasılsa bazı ler yazmış bulunuyorum. Dostlarım, Yazılarima lüzumundan :k beni mahcub etmek İstiyorlar; adam Dimitriyadu da bunlar o arasın- Deçitün bu konuşma esnasında madam triyadu tek bir kelime söylememişti, eerini mütebessim ve memnuniyetle tiği iyordu; iki erkek onun tertib et- komedyayı, muvaffakiyetle oynu- Yoruk, Dimitriyadis: >> Size açıkça söylemekten niçin çeki- geyim, dedi, ayıb da sayılsa hakikat ma- eset aynen böyledir, benim öyle edebi. üjem filin başım pek hoş değildir. Vak- * mektebde iken de onunla bir türlü kâ amıştık; bugün de miüessesemizde Yi lerimiz olmasa da iş bana kalsa ga- iki satırlık sipariş mektublarını yaz- gi bile beceremeyeceğim. Okumağa Şlince,.. O da beni sıkar. Romanlar ha- taki vak'aları tasvir ederler; ben ro- Man okumaktansa bir roman hayatı ya- #amağı tercih ederim! Liza söze karıştı: ing Roman okumak bir tesellidir, dedi, dağı realitenin sertliği karsısında duy- Yap Htırabı romanların hülya dolu ha- İt! İçinde avutebilir. ga Söz söylemek sırası * gelmediği *n merinun oluyordum. dyDimitriyadia, karısının sözlerini dinle- ten sonra bana dönerek: — Size roman okumaktan hoşlanma- İsevincimizi her suretle teburü ibüvük teselliyi #ahseden oCansbihakka Bu husustaki müracaatlarımıza verilen karşılık yalnız, eğer imperstorluk sara- yında bir hizmet kabul etmeyi arzu ey- lediğimiz takdirde bizlerin sairlerine ter- cih edileceğimiz sözünden ve vödinden ibaret kalmıştı, Binaenalevh kendi yurdumuzda bu acı ile karşılaştıktan sonra gene kendimizi Hakkın ulviyetine havale aderek ebe nimizin, akrabamızın, dost ve tanıdık! zi yanına dönmeği tercih eylemiş- tik. Bunların yanıma döndüğümüz zaman ne büyük bir heyecânla, derin bir şef- kat ve muhabbetle Karşılanıp derağuş e- dilmiş bulunduğumuzu, bu yazılarımı 0- kuyanlar tahayyül edebilseler gerektir!.. Binaenaleyh bizlerin, bu derece can- dan istikbal edilmekten, bu kadar vük- sek bir sevgi duygusile derai bulurmmaktarı dolayı sevinm. miz İânm olduğu gibi; varimeıların en ulusu olen, elem ve keder anlarında en da, ölüm günümüze değin, kalbden ve dudaktan, şükranlarımızı eda etmemiz de Tâzımdır. Zira, müthiş ve aztırabeneiz bir ozin- dendan balâs olarak sevgili vatanımıza döneceğimiz etrafmdaki bütün ümid #ıklerının söndüğü, bu yoldaki bütün yardımların sıfır olduğu. bu kurtulusun gerek Türklere, gerek biz hifistiyanlara imkânsız #ibi göründüğü, hülâsa, hürri- yet nimetlerinden tekrar müstefid olsbi- RAY e di: Bir yanlışlık yüzünden Hilal klubü lig harici mi kalacak? İstanbul liç heyeti dün mutad toplantı. #m! yapmiş ve hakem raporlarını tetkik et. miştir, Bir yanlış tebliğ neticesile değiştirilmiş 0-| O Tan maç saatinde sahaya gelmiyen Hüâl Daha Kizkulesi açıklarında iken klübünün hükmen mağlöbiyeti bakkında| Kürekcilerden birkaçı, şöyle bir yay Topkupının vâki itiraz tetkik edilmiştir. ( |Rezdirmesi için kemaniye kaş göz Topkapı klübü değiştirilmiş olan maç sa-jile işaret etmeğg başlamışlardı, fakat se- atinda sahaya gelerek seremoni yaptığın -| Zendeler, Gümrükçü, Evliya Çelebi ve dan kazanılan Du galibiyetin tehkikini ig.) Tayyarzadenin, devrin müsikisi ve çal- temiştir. MA) klübünün vâki müracaatı) &icıları üzerine giriştikleri bir sohbetten tetkik olunmuşsa da ikinci bir maç yapıl -| Dİr kelime bile kaçırmamak için güz ve ması hakkındaki teklif reddedilmiş ve Top-|Külâk kesilmişlerdi. kapının hükmen galibiyeti kararı ekseriyet. Kİ le tasdik edilmiştir. Hilâl kiübünün İki defa mağlbiyeti ig salimatnamesi mucinince! , — Hay Evliya efendi oğlum, sen yâ- Beden çıkarılmasını icab ettireceğinden me./Tânl nı safadan, âşıkanı sadikandan bir can sele mıntaka heyetinde bir defa daha göz-|'1©SS7 den geçirilecektir. — Efendim sultanım.. sayenizde nedim eN ç ve seyyah ve müverrihim... İstanbulsporun itirazı varid | — Tayyarzade oğlum, Evliya Çelebi görülmedi 7 âyaklı kütübbanedir dedi. ie Efendim sultanım. Tayyarzade oğ- Beşiktaş klübü niyamaz bir oyuncu oy - | !Unuz bir nazik ve dilâra çelebidir. Ben nattılı için İstanbulaporlular itiraz etmiş | Kulunuz hakkında aşırı iltifatta bulun- m Elya Çelebi” oğlum, İstanbul Eakem raporunda İstambuleporun itiram| , — evliya Celebi oğlum, anbulun kaydedilmediğinden mesele yeniden tetkik |dört kadılık yerinde ne kadar henende,! edilmik üzere hakemden bu hususta Işahat | S8Z€nde, mutrib, rakkas, pişekâr, defci ve| istenmişti. Maçın hakemi, İstarbulsmporun a varsa hepsini kayıd ve zaptet- tin mi? kimseye itirez etmediğini ikinel bir raporla : bildirmesi üzerine İstanbulsvorun lig heye.), —— Evet efendim sultanım. İstanbulu tine yaptığı itiraz vari görülmemiştir. üçe köşe ve karış karış dolaşırken görü- ek SADİ şüp komuştuklarımızı ve haber aldıkları Eer:in muhtolit Bu'nar'arın mızı kaydettik.. So'va muhts'itini 4 - 2 yendi | Evliyanın, BİNBİRDİREK BATAKHANESİ Yazan: Reşad Ekrem Ayaklı kütübhane fız Portakal külliyat sahibi üstadlardır. Hafız Portakalı geçenlerde Beyazıdda Çakır Mehmedin kahvesinde dinlemiştim; #akat nazlıdır. Hüseyniden bir besteyi tamamlamadı bile... Bitlis Hanı Abdal Han yanına aldırtmamış olsaydı hanen- de Karaoğlan da bugün padişah huzu- runda okuyacaklardan olurdu. Tayyarzade; — Gözüm Evliya Çelebi, diye sordu, asrımızda vezir ve âyan müsahib ve nes dimi olmuş hanendelerin sayısı yüz elli, iki yüzü bulur değil mi? — Tayyrazadem, benim kaydettiğim yüz yüz elli beştir. Gümrükçü Hüseyin ciendi, genç yaşı ile ölçüölemiyen ge niş bilgisine gittikçe hayran o olu- yordu. Sevgili çubuktarı Tayyarzadenin yanına, Evliya Çelebiyi de hususi imamı sıfatile kendisine nedim ve müsahib e dinmeğe karar vermişti, Kuyumcubuşızade, Gümrükçü Hüsevin elendi gibi devrinin en zengin adamla- rından birinin böyle bir teklifini memnu- niyetle katl ederdi. O sırada aklına ge- erim bir beyti yüksekçe bir sesle okur a: — Gönül eğlencesi sazü sajâdir, Safa sür kü bu dünya hivefddır, Evliya gülümsedi: — Hükema sözünce saz ve söz düşün- — Henendelerin piri Hamza bin Ye- Berlin 8 (AA) — Berlin muhtetitile Sofya timidir değil mi? mubleliti arasında burada 18,000 seyirci ö- nünde yapılan futbol maçı, Berliniilerin 4 - 2 galbiyetile reticelenmiştir. Büyfk bir kısmını zilli takım oyuncuları teşkil eden Solya muhleliti, mağlib olmuş — Evet sultanım, Selmanın belini bağ- ladığı" pirlerin yirmi birincisidir. Hazret huzurunda Bilâl ile na'ti şerif okurdu. Kabri Taiftedir. — Zamanımız hanendelerinin eskisi dir? İere#imize hicbir insan aklının kesme. |0lmâsına rağmen, seyireller üzerinde İyi diği bir zamanda onun samerlani kueroti |bir inhba bırakmıştır, tecelli etmis ve bizi, hürrivet nimetleri. | C'mensiz sahada oynamağa alışmış olan De. sevgili vataram»za, ebeveynimize, her | Bulgaiların yağmurlu bir havada ve çi - sevimize kavvsturmusur. imenitk bir sahada oynamak şanesiliği da Yezlarımı bitirirken bu vüce kvedro.'mağlübizetlerine esaalı bir surette âmil ol. £e, bu ezeli ve eba verlböş kapa aha ur. Mütemadiyen kayıb düşen Bulgari sükran ve mahmedetlerimi sunmağı bir komblüesü. tasla. etmeğe, muvaf- ödev bilirim. fı mamıslardır. Bu vaziyet karşısında büyür bir enerj fetmek zorunda kalan Sofya muhtelii sürati ve kafa paslasma - terile seyirelerin alkış ve dikkatini üzerin. de tonlamıştır. SON irk - Rumen ticari müzakereleri On beş gündenberi şehrimizde de - vam etmekte olan Türk - Rumen tica- ret anlaşması müzakerelerine Topha - “e kasrında devam edilmektedir. Mü reler umumiyetle müsaid bir hava içinde inkisaf etmekle ve parâ farkın. dan mütevellid ve karşılıkk ticaretin inkişafına mâni olan zorlukların hal ve bir formüle:taptına çalışılmaktadır. Öüğrenildiğine göre müzakereler önü. müzdeki günler zarfında neticelenecek ve süratle mütekabil emtia mübade » lesine girisilecektir. Alâkadarlar her iki devlet arasındaki dostluk rabıtalarının müzakerelerin sü ra'le neticelenmesine âmil placağını ve ticari münasebetlerin de avni rabi. tadan mülhem olarak inkişaf eyliyece- ğ ektedir: Pazartesi İkinditeşrinin sekizine müsadif Çarşamba günü Ramazanı Şerifin yirmi altısı olmakla akşamı (Per. şembe gecesi) Leylei Kadir, on üçüncü Pazartesi günü de Bay - ram olduğu ilân olunur. İstanbul Müftisi F. Ülgener Sadakâi fıtır Buğdaydan: 12. Arpadan Üzümden ıM 183. 1 00. «Son Posta» nın yeni edebi romanı: 18 fazla öhemmiyet | W dığımı söylemiştim, dedi, bakım, okuma-| tahsinmül edebilirim, fakat küçük çocuk- sını sevmediğim bu romanların nasıl ya-|lara asla... Biz gene mevzuumuza döne zıldığını fevkalâde merak ederim. Karım, | lim. Aziz dostumuz İlüsevin Gerçek, şim- bana sizin yeni bir roman mevzuu ara-|di siz bize yeni romanınızın hazır'anışını mak için seyahate çıkmış olduğunuzu'kısım kısım, safha safha, bir sinema sey- söyledi. Bu, hekikaten enteresan bir ver jr gibi göstermek lütfunda bulunacak dir. Bir romanın nasıl yapıldığını gözle-! mısınız? Ben işi ancak ameli bir hale ge- rimizle göreceğiz, demek! Sahi, mevzuu-|tirmek suretile öğrenebilirim; mevzu gö- muzu buldunuz mu? zümün önünde şekillenmelidir. — Hemen hemen bulmuş gibiyim. »— Alâkanızâ teşekkür ederim; dedim, — Ya... Su halde şimdi ne kaldı? :İsize hizmette bulunmak isterim; ancak — O mevzuu işleyip genişletmek, kad-| henüz pek başlangıçtayım. Daha bir müd- rolsmak, plânlamak, canlandırmak... det düşünmeliyim. Size gösterebilecek Liza: bazı sahneler hazırlamak isterim; fakat — Ah, dedi, roman bir hayattır. Hayat İmemmun olup olmayacağınız taahhüd yaratmak büyük bir şeydir; bir san'atledemem. eseri vücude getiren İnsanın karşılaştığı) oLizanın yüzünden bir pembe dalga ge- güçlük İle bir çocuk doğuran annenin)|çer gibi oldu. çektiği doğum acıları arasında fark gör-| Yorgi Dimitriyadis pek mi saf bir a- müyorum, dam, yoksa çk mu kurnaz? Kadın, ko- Bana gene susmak düşüyordu. casma benim vaziyetimi izah için güzel Yorgi Dimitriyadis gülümseyerek; bir yalan uydurmuş: Bir roman muhar- Çocuk doğurmayı şimdilik geriyelriri, pekâlâ yeni mevzular aramak için bırakalım, dedi, roman okumuğa (belki'seyahat edebilir. Yorgi Dimitriyadis şim- — Müsahibi şehriyari, hanendeler sul- tanı Tokadi: Derviş Ömer Gülşenidir. Yedi âli Osman padisahının meclisinde ve sohbetinde bulunmuştur. Kanuni Sultan Süleymanm en son Sigetvar ogazesında babam kuyumcubası Derviş Mehmed Zıllinin çadır arkadaşı imiş. Şimdi yüz yaşlarında vardır. Ben kulunuz ken- yli feyiz aldım. Cümle ms- semlarda mehareti vardır. Amma Sultan Muradı Rabi efendimiz segâh makamını çok sevdiklerinden seğâhta birçok kâr, a sart, şarkılar okur ki adama can İ r; bu beste Derviş Ömer Gülşe ninindir Yarın dihanı sirn nihandun Güftara gelse sihri beyandan haber verir heher verir Haşmile baksa virmez aman, Rüstetni zaman, Kirpiği, kaşı #rü kemandan haber verir, Bu üstada Murad Rabi efendimiz «pe- der, diye hitab eder, 'Tayyarzade de söze karıştı: — Galiba ondan sonra, eski hanende- lerden Sürücüzade kaldı? — Tayyarzadem efendim, hanende Andelib Çelebi onlardan eskidirler. Ha- fızı kur'andır, sesi davudidir. Sürücüzade Süzinik nefes sahibi bir deryadil üstad- dır. Yenilerin başında Sütçüzade Ali ge- lir. Şakrak, âlüfte bir hanendedir. Bugün bu hanendeler arasmda Kemhâcızade muhakkak ki mevlüd okumakta eşsizdir. lü Hasan Çelebi, Diyarbekirli Zeyni, Selânikli Ahmed Çeli Yazan: Refik Ahmed Sevengil di bu sözden istifade ederek iki manalı cümlelerle bana tarizlerde mi bulunu- yor? Öyle ise berim cevabım da ona ol dukçâ ağır gelecek. Nezaketle ve dosthık havası içinde bir- birimize bir mücadelenin ilk işaretini vermiş okiyoruz. Etrafımızdaki masalar, gitgide yeni gelen müşteriler tarafından işgal edil meğe . Salon kalabâlıklaşı- yordu, Orkestra bir tengonun tath nağ- melerini salonun havasına yaymağa baş- lamıştı. Yorgi Dimitriyadis: — Bakınız, edebiyattan ohaslanmadı- ım halde musiki dinlemek pek zevkime gider, dedi, tabil öyle ağır havalar, eski şeyler filân değil... Umumiyetle dans ha- vaları,.. Karısı! — Musikiyi de hafiflete hafiflete dans havalarına kadar indirdin, dedi, sen spör- dan başka hiçbir şeyden hoşlanmadığını ceyi defeder, gamı mahveder, dilber ve civan ise kalb aynasının tozunu silip adas mı taze civan eder, Gümrükçü: — Hay sen çok yaşa gözüm Evliyam,... © Dedi, Sonra, arkalarında duran bir u- sağa: — Bre adam doldur çubukları... Diye emretti. Çubuklar zaten hazırdı. Tayyarzade hemen uzanarak uşağın u- zattığı mücevherli bir çubuğu aldı, efen- Sonra çakmak kesesini çı- bir kav parçasını tutuş- turdu ve onu, tütünlerin üstüne koydu. Evliya Çelebi bir iki nefes çektikten son- Sazın islimiyette men'i “hicretin dördüncü asrındadır. Mejinelmünevve- İrede İmam Hasan dünyaya geldiği saat Cibrili Emin gelerek şarap haram edildiği ayetini getirdi. Bunun neticele- rinden saz da menedildi. Amma hüküm- darlar için zurna, boru, tabıl, kudüm, ney (çalınmasına ruhsat verilmiştir. Dedi. Sonra koynundan çok eski bir defter çıkardı. Kabının iç taraflarına va- rıncaya kadar karınca ayağı tâbir edilen küçük bir yazı ile doldurulmuş idi. Boş kalmış tek satırlık yer yoktu. Yaprakla- rı nerede ise kopuşup dağılacak olan def- teri Gümrükçü ile Tayyarzade uzun W dıya gözden geçirdiler. Kuvumcubaşıza- de Evliya Çelebi on yıla vakındır geceli gündüzlü koynunda taşıdığı bu defter, İ genç seyyahın, İstanbulun binbir kösesi- ni gezip dolaşırken kaydettiği notlarla doluydu. Gümrükçü Hüseyin efendi; — Bre Evliya oğlum.. kaç şekil saz var- dır ve her sazın sazendesi kaç neferdir, çabuk bize haber ver.. bre gaflet 'uyku- sundan uyanalım!. (Arkası var) açıkçı leyip te şu İşin içinden çıksan daha iyi olmaz mı, aziz Jorj? Ben söze karıştım: — Spor ihsan sağlığını temin etmek noktasından elbette faydalıdır, faket ay- ni zamanda her yaşa ve her mevsime gö- re yapılabilecek şubeleri olduğu için te- nevvüü noktasından da çok zengin ve cğ- lenceli bir şev... Yirminci asır insanları- nın spora bir din asabiyetile sarılmalari hiç te manasız değildir. heyecanlanmağa Yorgi Dimitriyadis başlamıştı: — Ah, dedi, spor hayattır. Güneş. ha- va, deniz, sıhbat, güzel vücud, hepsi spo- run içindedir; hattâ iyi ahlâk... Bu son sözleri ilâve ederken yan göz- Je hafifçe bana baktı. yahud bana öyle geldi; devam ediyordu: — Sportunün vücudü gibi ruhu da çıp- Jaktır; duygusu, düşüncesi ve ihtirasları neydandadır. Sporcu basit ve tahsilsiz adamsa bütün iptidailiklerile gözünü- zün önündedir, onun insan olarak korku- lacak rizli hiçbir tarafı voktur; ona kar- şı lâzem gelen tedbirleri kolaylıkla ala- bilirsiniz; sporcu iyi yetiştirilmiş, kültür- Yü bir adamsa en iyi huyları, açık kalbi, temiz duyguyu ve birbirine yardım his- sini onda kuvvetli olarak inkişaf etmiş vaziyette bulacaksınız. Kocasının biraz da övünme mahiyetin- de olan bu sözleri karşısında Lizanın si kılmağa başladığı hissediliyordu; sözü değiştirmiş olmak için Dimitriyadise: — Hanri sporlarla meşgul oluyorsus » | CArkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: