26 Kasım 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

26 Kasım 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 emk ee NR A mi a EN a İnk kazasında boğulan o meşhur ka Büzetecilerinden Vilyam İsted, | ge? Türk dostlarından idi. «Sul- Bi ehmed Reşatdın ve halefirin sa - ii Moda gördüklerim» adı ile neş - it di hatıralarında o merhum LÖtfi evi bu İngiliz gazetecisinin İsten- VU Ziyaretini nakletmektedir. w yam İsted İstanbula 1910 Tem - ğunda gelmişti. Güneşli; güzel bir| Kin Mah; imi Mehmed Reşad tarafından da ediy bahçe sarayında huzura kabul RR Padişsh ingilizce; gazeteci de İmer , bilmediklerinden başmabeynei pak yapmıştı. İngilize şerbet sâhve ikram olunmuştu. Kahveler Barası fincenlarla verilmişti. Ky lsahla gazeteci politikadan, Tür- ki, gilerinden konuşmuşlardı. Hün - bir stedden çok hoşlanmıştı. Murassa imi iZara kutusu hediye etmek iste - Mİ: Gazeteci de; tütün içmediği halde a Kıymetli bir hatıra olarak muhâ- ME yg eceğini ârzetmiş; karşılık olarak < bn sinin de bir hediye göndereceğini: Un da lütfen kabul edilmesini rica Mw Birbirinden çok başlanan bu adımın siyasi konuşmaları bu su- Pete Vİye; olan bu ayın yirmi dördünde; baş- Bır, Padişahın bu kadar ihtiyar oldu- NU bilmezdim! eğ znişt Padişih gazetecinin ne söy- ğini sorunca; başmabeynci hemen: Yar imiz maşallah tam bir âfi - Nine Olup pek dinç ve tuvana olduk- 4 *öylüyor! Su İhgilizin sözünü değiştirmişti. Man Reşad tebessüm ederek: düş laha çok şükür; ben efendi gibi çen değilim! Vag oba vermişti. Fakat bu sefer de in padişahın ne cevab ver. Onu, ek istemişti. Lütfi Simavi — ha | Ptdişahin sizin kendilerinden da- la olduğunuzdan şüphe etmiyor- Demişti Her iki ihtiyar da bundan hn olmuşlardı. #kikatte; İngiliz Beşinci Mehmed. ağa Sençti. Yalnız bıyıklari ve sakalı Yorgi Mehmedle ayni yaşla görünü. . 1910 da Mehmed Reşad altmış tada idi. Ertesi yıl: 1911 Birinci- me ç de Vilvam İsted İstanbula tek- ii Padişah ile bir defa daha gö beğ, Lâ Simavi padişahın geçen vil ka” etmek istediği murebsa sizara toy, v8; Perapalâsa inmiş olan gaze- Mel, takdim etti. İki gün sonra Alel- gn draya dönen gazeteci; oradan Müyi, disaha biri de Lütfi Siviye; a za- do, “* çok yeni bir şey olan İki altın b kalem göndermişti. Kalemlerin Bi ne sahiblerinin adı işlenmişti. Pek kiye giderken Titanik (faciasının larından biri olmuştu. * deye Emin Rauf paşa 1176 da Bag ri Yüz yaşında olarak 1276'da lig Vİ tahsil görmüş; zeki ve fevka. kız, Mtivatlı bir vezir olerak. şöhret Men Bu ibtiyatını; en mühim İı, ** meselelerinde reyi soruldu- Ya avan bile ağzını açmıyacak dere - Mek 1269 da Rusya sefiri prens köy cet Osmanl: devletini çok müş. * Vâziyete sokan meshur ağır tek- deyişi Yaptağa zaman, Babıhli bütün Mei, Ticalinin iştirakile bir fevkalâde âli, , Coplanmıştı. Azadan birçoğu söz #kir beydn etmişti. Bir aralık Tül Ur Darendeli İzzet paşa da söz ala- kd, B9Uf paşa hazretleri cümlemizden timi İdir: ahvali devlete vukutu ctm- Müh, o Ziyadedir; böyle bir maslahat; kağ mede reylerini almadıkça bir! © Vermiyelim! “ş bar etmiş; fakat bu ihtiyar ve- Ne bir şey söylememişti. Tarihten sayfalar Gazi Osman Paşanın Çar Nikolaya cevabı “ Devlet bana silâhımı, düşmana teslim edeyim diye değil, düşman ile dövüşeyim diye verdi ,. F #Ynci Lütfi Simavinin delâleti ile Sayfa 7 . ki i Gazi Osman Paşa Abdülmecid sadrazam Mustafa Re - şid paşayı beşinci sadaretinden azletti. ği sırada: İngiltere sefiri müdahale et- miş; Reşid yı makamında bıraktır. (oturdukları odanın perdelerini indi bitince Vilyam İsted; Lütfi Sima-| sında bir Tâ da; bu Türk dostu gazeteci: A-İr ışı. Bu müdahale devlet “erkânına ır gelmişti. Bir tesadüfünde; Yusuf Kâmil paşa; Rauf paşanın fikrini sor ıuştu. Rauf paşa yerinden kalk büyük bir ihtiyat ile kapının arka- iyen ölüp olmadığını mu- avene elmiş; sonra: — Paşa hazretleri; bunlar o karlar mühım sevlerdir ki ağza alınması bile câiz değildir." Cevabını vermişti. İnsanı tiksindiren bir korkaklığı dar varan onun bu ihtiyatın: muasır - larından kimse ayıblamaı Cünk herkes; onun «kallavi» maçerasını bi - lirdi. Mehmed Emin Rauf paşa; ilk defa sadrazam olduğu zaman; otuz bes yasında: uzun boylu; yakısıklı: cok güzel bir adamdı. Ateşli; memlekette yenilikler yapılmasına taraftar; siyasi fikirlerini korkmadan söyliyen gene bir vezirdi. Islahata taraftar gibi görü - nün de yeniceri taraftarlığı vanan; İkin- ci Mahmudun siyast müsaviri ve göz desi meşhur Hâlet efendi: Mehmed E- min Rauf paşayı; vücudü ortadan kal dırdacok adamlardan biri olarak kabul etmis: padisaha ısrar ederek azlettir- miş; Rauf pasa; sürgüne gönderilmek ere tevkif edilmişti. Hâlet efendi o- ayn derhal idamı için de çok uğraşmış: fakat patlişah: — Rauf paşanın başına kallavi çok sıyor, ben o güzel başa Demiş, azil ve güzel vez Sükza “öndermekle iktifa etmişti. Bir kallavi vüzünden ömrünü ulaştıran Rauf 'pasa,. vaşlanı atlı dav - $* bizi kur- Plevne muhesarası sırasında Rus or- duları başkumandanı Grandük Nikola Plevne müdafii Osman pasava bir mek- #ub göndermiş, bu mektubda! «Plevne çepçevre sarılmıştır. Tema- sınız tamgmen kesilmiştir. Beyhude kan dökmek her nevi mes'uliyeti mucib olacaktır. İnsaniivet namına (bundan çek'nin teslim olunuz!» demişti. Osman paşa da şu cevabı vermişti: «Emrimdeki Türk askerleri ile simdi. ve katlar yaptığım bütün muharebe - lerde Ruslara galib geldim. Askerleri- min zaferleri karşısında haşmetlü Çar hassa askerlerin! bile Plevne önüne se- mıza bir sebeb teşkil etmez. Askerlik Kamusunun icabı, teslim olmak değil, vatan uğrunda ve devlet ve millet uğ- runda seve seve kanımızın dökülmesi lâzımdır. Mes'uliyete gelince, a mes'uliyet, idünya ve ahirette harbi açanlara afd- Diye yek Rauf paşayı fikir beyan et İdirie Osman pdşanın son huruç hareke - İtinde yaralanıp da esir düşünce, Gran- - İdik, 1230 da mam?! miyarRo| Eski operetler tekrar edilemez mi? Şehir Tiyatrosu, dram ve komedi kısmının iki aylık kıza bir bilânçosu » nu yapacağım. Dram kısmında oynanan eserler; Rumo - Jülyet. Azrail tatil yapıyor, Şermin. Komedi kısımında oynanan eserler: İki kere iki! Hindistan cevizi. Bu eserler ve temsiller hekkında ga- zetelerde çıkan tenkidlere göre (tefer- rüatı nazarı dikkate (almazsak) dram kısmı; temailleri için iyi, komedi kısmı temsilleri için fena neticesine varırız İki aylık temsil müddetinde, sahne hayatı sönük geçen komedi tiyatrosu « nun müteakıb aylarda ne yapacağını şimdiden tahmin etmek mümkün de - gilse de, büyük bir şey ummak da he- tar olur. Çünkü geçen senelerin nasıl geçtiğini gördük. Bu sene de (Haydud- lar arasında) komedisi temsil edilme » yince, yerine nasıl bir komedi konul - idetle temsil edildiğini görmemiz de komedi tiyatrosunun bu seneki çalış - ma tarzı hakkında dai bize bir fikir ver- miş oldu. Geçen tiyatro mevsiminde uzun müd İdet temsil edilen, yazın tülüat trupları gibi bahçe bahçe dolaşan bir teşekkü - .İlün İstanbulun hemen her mevsiminde peşkeş çektiği «Bir mubhasib aranıyor» Ibu mevsimde de tekrar sahneye çıkarı- lir mıydı? Bir zaruret yüzünden çıka - Irılması lâzım gelseydi bile, üç hafta sahnede sürüklenir miydi? osunun gazetelere ver « i r «Bir muhssib aran: . un son haftası olduğunu öğren - fakat bundan bir müddet sonra tekrür sahneye (o konulmiyucağım kim temin edebilir ki! Muntazam temsiller veren, ve şim - e kadar sahneye koyduğu eserleri beğenilmiş olen dram kısmına yol gös- terecek değilim. Fakat komedi kısmın. da da bir parça canlılık, bir varlık gör- jmek istemekte hakk olabil | Şehir Tiyatrosunun operetten, tiyat- rova tahvil edilen bu ek kısmı için 8 - nümüzdeki aylarda bir değişiklik yap. mak da mümkündür. Gerçi bir yenilik olmıyacaktır amma değişiklik alâkayı celbedecektir. Operet tiyatrosunda müteaddid ope. retler temsil edildi. o Bizim artistlerin İtemsil Kabiliyetlerine en uygun gelen loperetler, operet tiyatrosunda muvaf - (fak olanlardır. Tüküs havat, Deli dolu, Üç sadi, Sa- ri zevbek, İstanbul efendisi; Saz caz... Deha birkaç operet. Operetlerde rol almış, operetlerin muvaffakivetlerinde amil olmuş, bü - tün san'atkârler bugün gene mevcud - durler. Bir müzik ve ulak bir bale ilâ- İvesile (ufak bale dedim, çünkü hir bir zaman büyüğü #örülmedi.) on günde, lazami on bes ünde değiştirerek bu 0- peretler temsil edilirse, retmiş olan jestleri mu İvaplacak ma sile telifi edilmiş olacaktır. Mademki komedi tivatrosu, komedi tivafrosu olarsk kendinden bekleneni veremiyor. Hiç olmazsa bu vel da bu - nu vavsın ve operet sevretmek İste - venlere hizmet etmiş olabilsin. İsmet Hulüsi y eskiden sey » m bile veniden seyrede » keetır. Müzik, bale için da kabul edildi. Grandük Nikolat ——— Yazan: CEVAD FEHMİ yok! duğunu ve bu komedinin üç hafta müd | Mihaniki bir hareketle dediğini yaptık, birer iskemleye çöktük, o ayakta kaldı ve gezinerek konuşmaya başladı İ Bu beklenmiyen müşahede ile adamakıllı bizi aşağı bahçeye indirecek, biz bahçeye sersemlemiştik. Serkomiser put gibi do-İçikınca onlar birinci kata inip suklana » nup külmış, gözlerini alabildiğine açarak boş kalan iskemleye bakıyordu. Evet ma- tsanın üstündeki şamdan gene yanıyor ve etrafını kaplıyan kan birikintisini kunç bir şekilde aydınlatıyordu. Fakat ö- İMi ortada yoktu. Bütün bu olup bitenler hakikat mi idi? Yoksa bir kâbus mu ge - çirmiştik? Rıdvan Sadullah içimizde en sakin 0- Janı idi. — Haydi birer iskemle alın da oturun çocuklar! dedi. Telâş ve endişeye Mizum yok. Ben bunu zaten bekliyordum. Şim dilik yapacak hiç bir şey görmüyorum. Biraz konuşalım. Mihaniki bir hareketle dediğini yap- tik, birer iskemleye çöktük, o ayakta kal- dı ve gezinerek könuşmıya başladı: — Hasım ilk taşını oynadı. Şimdi mey- dan bizimdir. Mukabele etmeden düşü » neceğiz, araştıracağız ve sonra kararı - mazı vereceğiz. İtiraf etmek lâzım ki gü- zel ve zevkli bir oyun başlıyor. Serkomi - ser Osman Beyin gazetelerde gene ken - disinden sik sık bahsettirmek fırsatını bu Tacağımı ve neticede bugüne küdar ka - zendiğı muvaffakiyetlere bir yenisini da- hu ilâve edeceğini sanıyorum. Biraz evvel tahkikatımız inkişaf edi » yor, demiştim. Şimdi müsaade ederseniz. bu hususta izahat vereyim. Davayı tet. kike baştan başlıyalim. Kardeş katili mahküm ; hapishaneden gönderdiği bir mektubla bize bir facianın iç vüzünü İfşa edeceğini haber veriyor. mma) rüşmek teşebbüsünde dük Nikola tarafından sureti mahsusa- | muhtemeldir. Bizimle görüşmek istiyor. Tertib ettiği İL mülâkatı gizlemekte azami itina gös - termiş, Mektubu hapishane ile bizim ev srasındâ facianın asıl kahramanı veya kahraman- Yarı diyebileceğimiz eşhas tarafından he- nüz bilmediğimiz şeki'de e'de edilmis, a. çılmış ve okunduktan sonra bize yollan- yuştır. Mahkümün bize İfşa edeceği sır- larda isabet vardır, yahud bundan şüp - f, sevircinin çoğalma - belenilmiştir. Şu halde kendisini bizimle kanuşturmamak lâzımdır. Gerçi bunun için hapishane müdiriyetine bir mek- tubla firar keyfiyetini haher vermek ve mahkümurn Köpishaneden çıkmasına mâ ni olmak yolu vardır amma bü sefer bi - zim hapishaneye giderek mahkümla gö - bulunmakığımız Bu itibarla davaya cezri bir tarzı bal bulmak icab eder. Bu tarzı caklar, biz tekrar içeri girip yukarı çi- kınca onlar da birinci kaftan sıvışıp gi - decekler. Plân güzel, fakat bunu nasil tatbik etmeli? Burada İstitraden şunu söyliyeyim ki kahramanlarımız otomobil. le kaçarken gördüğümüz gibi iki kişidir. Ter ve içlerinden biri kadındır. Şerikler » den birinin kadın oluşu bilhassa işlerine yarıyor. Derhal uzunca bir ip tedarikke, diyorlar ve bunu bir olta şekline soku - yorlar. Evet, şaşmaymız, tıpkı bir balık ol - tası,.. At kılı yerine kendirden bir olte.. Ucunda da balık yemi yerine bizim gibi balıkları aldatabilecek bir yem var, İnsan şekline sokulmuş bir ot yastık yahud Üs - tüne beyaz entari giydirilmiş birkaç çu » val parçası... Anlatabiliyor muyum? Bu insan şeklindeki paçavra yığınını ipin u- cuna güzelce bağlıyorlar. Biz ikinci kat- ta cesedi tetkik ile meşgulüz. Pencerenin önüne geliyorlar. Kadın acı bir feryad Ko- parıyor ve akabinde oltayı süratle aşağı salıveriyorlar. Fakat dikkat ediniz, ipin bir ucu ellerindedir. Biz feryadı işitiyo « rüz, beyaz bir cismin sukutunu görüyo - Tuz ve aşağı koşuyoruz. Yani oltaya yer — kalandık, demektir. Artık mesele olteyi geri çekmektedir. Bizim aşağı koştuğu - muzu duyunca sukut neticesi yalnız bir çiçek tarhının etrafındaki saksılar: de » virip kırmış olan yapma insanı yukarı çekiyorlar ve biz yerde ayak izi ararken ellerini, kollarını sallıya sallıya âşağı bi- rinci kata inip suklanıyorlar. İkinci kat - tar, geçerken henüz malüm olmıyan bir sebebden dolayı maktulü de sırtlayıp gö- fakat muvaffak o Olamamıştır.) törüyorlar. Meselenin bundan sonrası malümunuzdur. Biz hiç bir şey enlamı. yarak hayret ve dehşet içinde içeri giti- yor ve üçüncü kata çıkıyoruz. Bu sırada ikinci katta maktulün odasına tekrar gir- mek aklımıza gelmiyor. Eğer gelseydi o- nun daha o zaman ortadan sırrolduğunu görecektik. Her ne ise... Biz üçüncü kâ. ta varınca kahramanlarımız bahçeye çi - kıyorlar. Bir köşeye sakladıklar; otomo - bile cesedi yerleştiriyorlar. Bizim arabâ- nın lâstiklerini de kestikten sonra sivi « şıp gidiyorlar. İşle efendiler, mesele bun- dan ibarettir ve görüyorsunuz ya işin için de cin ve perilerin rolü yoktur. Rıdvan Sadullah elleri ceplerinde oda- da geziniyor, sanki bize anlatmıyor da kendi kendine konuşuyordu. Biraz evvel -— Teslim olmanız için yazdığım|helli. makkümu ilelebed susturmak ola «|pize o kadar karanlık ve dolambaçlı ge- mektuba niçin öyle cevab verdiniz? Dive sormuştu. Osman paşa: bir cevab yazarlardı? rak tayin ve tesbit ediyorlar. Bizden ev - len muadele öyle basit ve öyle kat'i şe » vel otomobille buraya geliyorlar, Bizi bek | kilde hailedilmişti ki doğrusu şaşmıştık. — Benim yerimde Grandük cenabları |liven mahkümu öldürüyorlar. Fakat ys tirdi. Yolların kesilmesi teslim olma.|bulunsa idiler öyle bir mektuba nasıl | gelmekte gecikmişler, yahud katil kara-! kaşıdıktan sonra Rıdvan Sadullaha ba - rının mevkii tatbika vaz'ı biraz uzun sür- Diye suali sual ile karşıladı. Gran -|müştür. Öyle ki biz köşke muvasalat et. tiğimiz zaman henüz buradadırlar. Ric'at | feryadını işittiğimiz zaman üçümüz bir - dük — Haklısınız General dedi, ben de övle vazardım. Çar de Osman paşaya: — Niçin teslim olmadınız? Diye sorunca, paşa ona da şu cevabi vermişti; (Devamı 11 inci sayfada) hatları tarafımızdan kesilmiştir. Kaça » cü kafa çıkıyorlar. Vaziyet ken- dileri için bir Bayli müşküldür. Kapana yakalanmışlardır. İşte bu sırada akılla . rına oldukça enteresan bir kurtuluş ça - resi geliyor. Öyle bir kurtuluş çaresi kii Serkomiser bir müddet eli ile ensesini karak sordu: — Yani sana göre hocam, biz kadınm İden aşağı kaşacağımıza birimiz burada .İmazlar. Aşağı Mmemiveceklerine göre, yu- kalsaydık, yahud yukarı çıksaydık ka « tilleri yakalıyacaktık. — Buna şüphe yok. — Hay Allah belâsın versin, geye böyle hareket etmedik acaba? (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: