26 Kasım 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

26 Kasım 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ii Vİ di İİ e Ön İİ, e a “Son Posta,, nın Hikâyesi SON POSTA dizi düşünmeme müsaade ediniz EE... Çeedirere : #adice Hatib SUMEMEMİR Madam Verte ekşi bir çehre fle : — Oda, dedi. Yan! bizim odamız... UrASI mı? Sonra solucan arıyan haşin ve aç bir tavuk gibi etrafına bakınarak: — A dedi, içinde akar su da yok. Madam Bianceuvre gülümsedi: — Evet yok dedi; fakat küçük hiz » iretçi kız size her sabah sıcak su geti- Tevek, — Ne ise buda iyi. Haydi şapkanı Sikarıyor musun Annette, ya sen Lulu? Madam Bianceuvre, uzun bir hayat Yorgunluğunu çeken bir vücudün ağır- iğile merdivenlerden inerken basamek- T gıcırdayordu. Madam Blanoeuvrein Söylediği gibi: Büyük Tra-lala> gün - he mahsus olan salonda oturmadık- arı İçin daima yemek odasında oturur. dı, Kocası yemek odasında kötürüm koltuğunda oturuyordu. İhtiyar kadın Onun yanma giderek: — Oh, dedi. Müthiş şanşımız varmış banmıza gelene bak!. Bize yolladıkları Sadıyı gördün mü?. Komşularmız Mer. erlerin talihini düşündükçe adetâ ha- 9d ediyorum. Onların kiracısı şeker Biti bir şey... Genç bir kadın... büyük derdine rağmen neşeli, bütün gün Cephedeki kocasına yün örüyor, ve san- yi yana imiş gibi zaferden bahsedi - >—Ne yapalım?. Ne de olsa daha iyi Yaşamamıza yardımı dokunacak. sonra da bize çok büyük gelen bir evimiz var- ken, bu zamanda bir takım insanları ikta bırakmak olur mu? >— Evet hakkın var.. herkes elinden| . Beleni yapmalı... Fakat ne de olsa. Madam Blanoeuvre sözünü bitire - . Çümkü kapıya vurmıya lüzum İyen Verte içeri girmişti. >— Dolapların *çinde askılıklar yok. Sonra da masanın Üstündeki tuvalet Küveti çatlaktır. Şimdiden haber veri- Yorum. Biz yapmadık. Sizin hizmetçi- hİZ kakao yapmasını bilir mi? Buraya saat kaçta gelir. Buranın iklimi #hhate dokunmaz mı?. Bütün bunları MİZE Kendim, için değil çocuklar için 80- Ben şimdiye kadar hayatımı Vatan için çok feda ettim. Kötürüm adam ona gözlüklerinin Altından istihza dolu bir bakışla baktı. aba kaç yaşında idi? Harbin sonuna kadar hayatlarını paylaşacak olan bu kadın acaba kimdi? Yaşı belli değildi. bi t müthiş hareketli ve heyecanlı İt kadındı. Muhakkak © sadakayı bir yi ik atar gibi verirdi. İyilikleri hid- Uyandıran insanlardandı. Mösyö Bianceuvre ciddi bir sesle: > Zinnederim bütün erkekleriniz ve gittiler, değil mi madam; diye Berdi, gittiler, deği Ne Elbette bir yeğenim, iki küçük nim ve çok samimi bir arkadaşımın Oğlu. aypEYNiMin ici bir simsek çakmış gibi ili Yorgi Dimitriyadis Matma - bun, ayı Lizaya benziyen bir kadın diye daha “rtâya çıkarmış olmuyor; Ritayı ke inceden tanıyor, belki yabancı mem Uzun zaman eğleniyorlar; genc &. indi türlü muvsffakiyetle bitirmeğe| bulamadığı Paristeki tehsil sene - âşkı, © Kenç artisti, belki de ümidsiz bir döngü evdi; yüz bulmadı. memleketine İş İlikten sonra bir vaz Lutraki banyo- Pipe Ritaya fevkalâde benziyen Liza tip çvhaya rastge'di ve Pariste kaybet - gövi Atinada bulduğunu zannedip ev- i kim bilir! un bitmesini, ışıkların vanmasını, düm, m aydınlanmasını asla istemiyor » Seyri, Yarı karanlıkta, düşüncelerimin 2on nden memnundum: sanki böylece w- kil, Zamandır pesinden kostuğum biz ha- "LE erineceğiimi sarıvordum. an, den sonra Matmazel Ritanm vi- İikiç» #ivinip gelmesini bekledik ve bir- Haan, tiyatrodan çıkarak bir gece lokan - “, biz Hittik, Artist vermek vedi, sarab İç- İtkide kendisine arkadaşlık ettik. Yerini 1 Verdi. kâbere artistik cinsinden bir San'a, oem hayatı vaşyan birçok Ie, kârlar ve bu âleme meraklı kimse- İle kala solda, ya hafif bir gece yemeği Mliziki ini doyuruyor, yahud da içki ile, tt), ei Gansla veya daha mühim olarak Yard, salon avı ile meşgul görünüyor - Yin b ki piyeste rolü olan, olmı - Kai bircok aktör ve aktrisler buraya gel Henini Ri T kadın olduğu için az zamahda İş Matmazel Rita, Yunan sen'at| Cemiyetimiz memleketimizde Mig gide ehemmiyetli yeri olan tanın -| Hunuzu haber almış, Jorj m oldu ; sizi Mösyö Blanoeuvre hafifçe öksüre - rek; — Aşağı, yukarı bizim gibi; dedi. Bi. zim de cephede üç oğlumuz var. Onun söylediğini dinlemiyen madam Verte, — Ha, evet!, dedi. Dinlemiyordu. Çünkü (kendisince çok mühim bir şey zihnini işgal edi - yordu. — Bizim odadaki soba tütmez mi, Pa- risten mevhum bir bombardımanın kor - kusile terk edip buraya kadar kaçtıktan sonra burada boğulmasını doğrusunu istemezdim. Çünkü o zaman bu kadar rahatsızlığa değmez... Tam bu dakikada kapı aralandı ve kapının önünde yakışıklı, koyu renk gözlü genç bir asker göründü. Madam Blanoeuvre büyük bir se - vinçle: — Jean! Oh Jean sen misin? diye bağırdı. Fakat bu nasıl oldu? Onu öpmiye doyamıyordu: — Anneciğim, dur bırak da sana an- letayım. Mahsulü kaldırmak için bize İi?in verdiler. Cephede kolaylıkla karşı koyabiliyoruz. Amma, toprak. o çok mühim. Onunla meşgul olmak lâzım. Çünkü harbde en »rühim şey mahsulün ziyan olmaması. Anladın mi?. Bu harb temamile öteki harbin aksi!. — Muhakkak birkaç gün için geldin değil mi? — Elbette. hem... Genç adm birdenbire madam Verte'i görerek Vâkırdısını değiştirdi: — Bu madam kimdir anne? Bu madam, iki küçük matmazetile bizde oturmak için bugün gelen kiracı- mızdır. Parisin bombardıman tehlike - sinde boşaltıldığını biliyorsun yal. Jean bu işten pek memnun olmamışa benziyor. Can: sıkılır gibi; — Tabii biliyorum. — Burada her evde Parisliler var. Cevabını verdi. — Evet!. Evet. Biraz sonra, merdivende bir ayak sesi işitildi. Annette'le Lulu da yemek odasına girdiler. Tulu on yaşında idi, yüzü çilli idi. Annette de on sekiz, onun da yüzünde çil vardı. Fakat ondaki bu çiller sadece leke değil artık güzelliğine tad ilâve eden bir hususiyetti. Madam Verte; — Kızlarım! Diye onlari tanıttı. Jean mihaniki bir eda ile: — Oh evet, evet memnun oldum. Diye mukabele etti. Annette, bütün kırmızıya yakım sarışin olanlar gibi birdenbire pek kızardı. Bunun farkına annesi: — Eh ne oluyorsun, sordu. diye hiddetle — Oh anreciğim ayağım müthiş bur-| bileceğim, nihayet beni anl'yabilecek İris ku'du. ) «Son Posta» nın yeni edebi romanı: masamıza şair, ressam, müzisyen Veya sahne san'atkârı pek çok kimseler çelip gittiler. Matmazel Rita bizi bunlardan bazılarile tanıştırmıştı. Pek büyük cimi yan salonda hemen herkes birbirinin #h- babı idi, yahud da ahbab olmak için hat- tâ göz aşinalığı kâfi sayılıyordu. Mat » mazel Rita, omuzları yorgunluktan çök - müş, kıyafeti biraz derviş meşreb, fakat yüzünün çizgileri ve gözlerinin bakışları fevkalâde kuvvetli, manalı ve sevimli bir adama beni takdim etmek için bilhassa itina gösterdi. Yunan edebiyat cemiye - tinin İkinci reisi#Mösyö Menelas elimi iki avucunun arasına alarak gürültülü bir neş'e ile Matmazel Ritaya hitab etti: — Desenize bizden biri... Sonra bana dönerek ilâve etti: — İsminizi biliyorum, dilimize çevri - len eserinizi ve hakkınızda yanlanları da okudum; sizi pek ri ğunuzu da Müthiş madam Verte uyuyordu. İk küçük kız çorapla ve nefeslerini tuta. rak odadan dışarı çıkıp merdivenlerden aşağıya indiler. Jearı onları akşam an. beleri uyuduktan sonra aşağıya gizlice davet etmişti. Birlikte pasta yiyecekler ve şampanya içerek avdetini tes'id ede. ceklerdi. Bu şeyin önnelerinin hoşuna gitmiyeceğini zannediyordu. Esasen kızlar da buna çek memnun olmuşlar. idı. Çünkü anneleri beraber olursa kız- lar da iyice eğlenemiyeceklerdi. An - İbette: | — Çok şükür annem uyuduktan son- ra !op patlasa duymaz dedi. Madam Verte, müthiş madam Verte uyuyordu. Sofrada güzel pastalar var- dı. Şampanya dd açmışlardı. Her zaman erken üyumıya alışık olan Mösyö Bla- nöcuvre güçlükle gözlerini açık tartu - yordu. Halbuki oğlunu tekrar görmek- ter duyduğu neş'e ile Madam Blano- euvre adetâ on yeş gençleşmişti. Annette odaya girip de Jesmla birinei defa gözgöze geldiği zaman Madam (Blsnoeuvre işi anlayıvermişti. Çünkü şimdi kötürüm olan kocasını eski za - manlarında ayni vaziyette o görmüştü. Aralarında yıldırım darbesi gibi inen bir aşk uyanmıştı. Eğer onu vaktile bü kadar çok sevmemiş olsa idi şimdi se. nelerdenberi koltuğuna mıhlanmış kal mış olam ihtiyar kötürtime bu Kadar sevi İle böyle pmartarak bakabilir mivdi? Mütemadiyen neş'e ile konuşuyorlar. Radyoda o havadisleri © dinliyorlardı. Tatlı romansların çalınması başlayınca Madam Blemceuvre kocasına: — Babat dedi, haydi gel seni yatıra- yım. Yatmak zamanı geldi. Kötürüm adamm hakikaten müthiş uykusu vardı. Madam Blanoeuvre yal- leri yalnız bırakmak istiyordu. Bunun için : — Evvelâ babayı, sonra kücük Lu - luvu vatırırım, B'z büyükler biraz da- ha geç otururuz, dedi. Yalnız kaldıkları zaman Jean anne- sinin onun boşuna itmek için biraz ilfrata kactığını düşündü. Hele Armet- tein de bövle başbasa kalmağa rarı ol- mssı onun adeta keyfini Del'kanlının vüzünden içindeki bu his- si halini anlıvan genç kızın gözleri ya. sardı ve birdenbire şöyle konuşmıya basladı! — Mösvö biliyorum. Benim hakkım. da iyi bir sey düşünmüyorsunuz. Esa. sen kimse hakkmda iyi bir söy düşün. müvorsunuz. Fekat bana itimad etme- nizi rica ederim. Sizi demin gördüğüm zaman eğer vörüm kızardıysa bu nfha- vet aramızda genç bir İnsan görmek zevkindendi. Birkaç dün arkadaş ola- (Devamı 11 inci sayfada) 35 fskat birdenbire kaybolduğunuzu anla. dık... Memleketimizden bu kadar kısa bir zumanda geçip gittiniz mi, yoksa burada- sınız da sevimli bir tohlikeye mi uğradı - niz, ilâhelerimizden biri sizi kapın Olim- pos dağının erişilmez cernetlerin» mi ka- cırdı diye düşündük... Menelâs bunları sövlerken bir taraf » tan da manalı bir tebessümle Matmaze: Ritaya a ea esiri bir hayalin peşin. “ lel ce miyeti reisi Matmazel Ritavs Mir tahmininde yanılmış oluyordu. Sofrada bir kadın daha olduğunu farkedince bir gaf yapmış olmamak için örüldü, telâşla toplandı ve: — Mitolojide ve hakikatte ilâhelertmiz o kadar çok ve e kadar gz onu uvu'mak değil biraz da genç-| Sayfa İ «Son Postar nın tarihi tefrikas: 64 | Oradan kayıkla Kelikratya yakasına, orü- dan da soğan kayığına atıp İstanbulun yolunu tutacaklardı. Bundan sonra, Kü- çükefendi ortalıkta görünmiyecekti. Sul- tan Murad korkusundan kimse de ağzını açamıyacaktı. Yalnız haftada bir, on gün- de bir Küçükefendinin kâbhyasına hitaben bir tezkeresi gelecekti: «Başımıza bir ka. za geldi, iftiraya uğradık. İnşallah yakın- du balâs olmamız mukadderdir. Kimse hailmizden haberdar olmamalıdır, bana tiz şu kadar kese akçe yollıyasın ve bir mücevher hançer ve bir mücevher saat yolliyasın!» Panayot kaptan, tayfası Yandım Ali ile Tesbihçi Kalikratya köyünde deniz ke- narmdaki şaraphaneye girer girmez, ka - pıda bir kere duraklamışlardı. Kendile - rine bir yatak olarak tayin edilmiş olan İbu izbe şaraphanenin ortasıngaki bir ma. sanin etrafına on kadar Yeniçeri küme » lenmiş, gürültü ile konuşarak, şarab İçi - yorlardı. İçeriye dört gemicinin girdiğini görünce, hepsi de, yeni gelenlere evvelâ şüpheli bakmış nihayet içlerinden birisi — Gemici yoldaşlardır, onlar da biz - dendir, kuşkulanmayın... demiş ve Çakır Panayot ile arkadaşlarına dönerek: erhaba ağalar, gemici karındaşlar.. i Meclisimiz emanettir. İBektaş uşakları... Mecli /Mstir, biz de şu köşecikte şerbet iğeriz... İdiyerek belinden hancerini çıkarmış ve kendilerine hitab eden Yeniçeriye döne. rek: — Meclisiniz emanettir, bu da sende Ikarındaş emanetidir... | Diye Mâve etmişti. Yandım Alinin ha- reketini arkadaşları da taklid etmiş, Ye - İniçeri de, onların hancçerlerini alarak ku- sağma doldurmuştu: — Bizde emanete hivanetlik yoktur ge- miel yoldaşlar. Biz. yolcu olurken han » cerleriniz gene sizindir... Âdabı bilir vi- Hitler imişsiniz... demişti. Ve birkaç saniye «sonra. Yeniçeriler, ge- ne eski gsürülülü Alemlerine dalmışlardı, Yandım AH tepeden tırnağa kulak kesil- mişti. ramâayız.. — "war giderir; Cilveli Muslu... — Edirnedenberi ılgar geliri: zaten... mada Rec kapılarına varınca ılgar git - möstür. Yenicerilerden biri cıplak avağını kak dırd — Bre ben de attım ya İste cizmeleri. — Pre Kara Ahmed. sana İstanbulda bir Sultan Murad cizmesi z be. — Sırttan Murad cizmesi bize gerek - mez,.. Bana: Hasan Halife cizmesi veter.. — Bre Habfh corhacı, Hasan Halife bir narik ve nahifilbeden civandır, onun eiz- mesi Kara Ahhmedin salapurva ayağına olmaz... BİNBİRDİREK, #BATAKHANESİ Yazan: Reşad Ekrem Sarhoş yeniçeriler — Kulun kâtline rızası yoktu, Sultan Osmana gadroldu, tuvana yiğit, civan pas tı. — Bre şimdi de Sultan Murada gadret- mek isterler... Sultan Muradı istemeyiz amma, kat. line rızamız yoktur. Paralayanı parzla - nz., Bre Habib çorbacı, cülüsu mudur yine?! — Hüsrev Paşa gibi bir vezirin katline sebeb olandan intikam almak lâzımdır.. — Bre onlar defterdar Mustafa Pasa ve Hasan Halife ve Musa Çelebi ve Deli Hü © seyindir.., — Bre bü saydıkların tavsana salan ta- zıdırlar.. avcı, Sultan Muraddır. — Çalgıcı ve oyuncularla padişahlık olmaz:. bir çengi avratı oğlan kıyafetinde © yanında gezdirir derler. — O çengi meşhur çingene Güllü Fat- madır... — Edirneden ılgar ile çıplak gelene düş mez öyle hisse... Onu İstanbul çorbacı « ları oynatırlar... — Bre Habib çorbacı, daha yedi ko « naktır İstanbul. Bre bu gemici karın « daşlar bizi bu gece İstanbula götürsün.. — Yeniçeriye deniz yolu olmaz. — Bre yolcu yolunda gerektir, öyle ise taban vağlayalım! — Bre kalkalım... — Bre şaraphaneci, şerbetin bereketif © olsun! — Hacı Bektaş fukarasında para pul bulunmaz... — Bre dönüşte veririz şerbet parası « m1. — Dönüşde bahşiş de veririz. — Müsahib sarayları yağma (etmeğe gideriz İstanbula, dönüşte alırsın para « Mi... — Dönüşte burasını aydın isteriz. d$- müşte bir iki eli ayağı ve yüzü temiz nev- civan hizmetkâr tedarik eyle.. ,ç Bre su gemici yiğitlerin hançerle « kalkın Fakat duha ilk dakikalardan itibaren de,|ri5i vere'im... — Eyvallah gemici kardeşler... Bizi hatırdan çıkarmayın. Siz bize emniyet" — Bre Habib çorbacı. bre daha İstan-| verdiniz... Hak bu ki biz de size ilişma. | bul vedi konak yoldur.. sabaha kadar va -İdik. Başka yerde birbirimize rastlarken gene birbirimizden incinmiyelim... On sarhoş yeniçeri, dört serseri ile ay« rı ayrı kucaklaşarak şaraphaneden çık « Bre Hacı Bektas usakları Sultan Sü-|tılar. Şaraphane sahibi para ağzım levman &srında Tovkapısmdan Kizilel -İbile açmadı. a Üç dör! gündenberi, Zdirneden ve di kaçırmıştı. | mistir. Cizmesi vuran çıplak avak yürü -| ğer Trakya kasabalarından kafile kafile akın halinde İstanbule Fide yordu. Bu on kişilik kafile, onun şara; nesine uğrayanların belki onuncusu Hepsine elden gelen ikramı yanmıştı, “Hepsi de sarap parasını dönüşte vereceks lerini vâdetmişlerdi. k Sonuncu yeniçeri de kendisile kacak, laşp öpüştükten sonra kapıdan çıkar çık maz, şaraphaneci koşmuş, kapıyı kapa « varak kocaman demir kolanını da daya » mıştı. Gözleri, yeniçerinin arkasından — Bre Kara Ahmede bir De'i Hüseyin | müddet kapıya takılıp kalan Yandım cirmesi atırıyt.. — Sultan Osman vak'asında bana bir dan n vaaa lafım. Yazan: Refik Ahmed Sevençil memek için hemen Yorgi Dimitriyadis ve karısı ile tanıştırdı. Artık kendisi için ka. çamak ve kurtuluş yollarının tamamen kapanmış olduğumu gören muharrir, ne - zaket sıkıntımnı üstünden şilkip atarak bir iskemle çekip oturdu ve bütün sami - miyetile kendisini vererek şunları söy - ledi; — Aziz dostlarım, sltmış yaşımdayım; senelerin bana yetiştirdiği tecrübe ciçe - Bini işte ömrümün bahçesinden koparıp #ize uzatıyorum: İnsan bir yerde bir kere gi yaptı mı idi, onu asla tamir etmeğe llkmamalıdır; ilk yanlışın tesirinden kurtulmak için teşebbüs edilen her çır - pınma hareketi daha fazla batağa saplan #0 -|mak için sebeb teşkil eder. İsterseniz be- zeldir ki insan hangisinin tesirine kapı -İni misal olarak hatırlarsınız; işte devam çekerse Jacağını tayin etmekte güçlük haklıdır! ediyorum, Türkler ağızlarının tadını bi- len udamlardır ve dostumuz, —isminizi Dedi. Bunun üzerine Matmazel Rita, nasl söylemiştiniz, Gerçek mi, ah evet, dehiyat cemiyeti fkinci relsini daha fazla | hatırlıyorum— dostumuz Hüseyin Ger - e ak Ke le deva etmesine imkân ver.İçek de Yunanistana gelince kendisine ar. 'büvük bir heyecan ile! — Bre Panayot rels.. İstanbulda fitne Pasa cirmesi düsmüstü, tam beş|var.. (Arkası var) ködaş olarak elbette ihtiyar Menelası se- çecek değildi ya, Allahların Allah: Zevse Olimp dağında sakilik etmiş olan Gani « mek kadar güzel bir delikanlı ve Arte « misle Atena kadar güzel iki kadınım dosf luğunu kazanmak için çalışmış ve mu « vaffak olmuş! Bu sözlerim de ayrı bir gaj sayılmazsa onları kompliman diye değil, hakiki bir hayranlık ifadesi olarak ka « bul ediniz! Gülmeğe başlamıştık. İhtiyar muhar » ririn açık kalbli konuşması hoşa gitmiş « ti. Menelas yarı sarboştu, önüne konul « muş olan dolu şarap kadehini kaldı a herkesi birlikte içmeğe davet ett sonra son Yudumuna kadar boşalttığı kas dehi yerine koyarak toparlandı, ellerini tersfle gözlerini oğusturdu; nutuk <öylüş yormuş, şiir insad ediyormuş gibi pozlağ takımarak, sesine hususi bir Ahenk vere 3 rek: — Allahım, dedi, Allahım... Artemis Ye Atena deği"; ikisi de Artemis, vahud ikisi de Ateni Ey akıl, ey zekâ ve İm raset, ey İnce görüş. dikkatli bakış, im « dadıma geliniz! Gözlerim, bana hivanel etmeyiniz; tek bir güzellik de iki kadına da birden mi parıldıyor, yoksa ikisi ay» rı ayrı müstakil birer Venis kuvveti tas sıyan varlıklar mı? Bunların birisine ta * hammül etmek güçken ikisinin o birden dostluğunu muhafaza ve devsm ettire » bilmek!.. Dostum Hüseyin Gerçek, tevekn keli «Türk gibi kuvvetli, sözü darb; me * sel olmamış! (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: