2 Aralık 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

2 Aralık 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 vat NE “Son Posta, Kazma kuyuyu.. nın Hikâyesi “van RM. Çereedeze Müessesenin başmuhasibi bir başka riza tayin edilmişti. Ayni müessesenin Seğ muhasibi olan Gavriloviç baş - uhasibliğe inha edileceğine o kadar pedi ki, Mayakin isminde birinin baş 5 liğe getirildiğini öğrenince öf. leme, eessüründen ne yapacağını bi - ie e Hatta, kendisinin de. «liyakat > SYdalı hizmetlerine mükâfatens bir 5 Müddetle istirdhat için Kırıma gön vi İlmek istendiğini öğrendiği zaman İe teestürü geçmedi. e #'rada müessesenin direktörü ve- i 9 kararı kendisine tebliğ etmek i - SİN onu huzuruna çağırdı: ik Dostum, diye söze başladı. gös - Bniz faaliyet ve çalışkanlık dola- 8i?zi mükâfatlandırmağa (Okarer £. Müessesemiz hesabma sizi Krı- #önderiyoruz. Ne zaman hareket niyetindesiniz? da geviş ciddi ve müteessir bir e - — Verilen emre nazaran üç gün için- reket etmek mecburiyetindeyim, İ. Fakat müsahdenizle,.. © "rektör, ikinci mühasebeci Gavri “ÇİN Sözünü keserek: küy, üzüm yok dostum, dedi, teşek ha b zim yok. Siz ciddi çalışmanız My 3 hak kazandınız! Sefayı hatır eşe iniz! İyice istirdhat ediniz! Mü: ne sizin gibi ciddi omemurla; dir. le Yakit iftihar eder. Krım iyi bir yer o, AVası, suyu temizdir... z yrileviç müteessir bir eda ile; kat bu kadarı kâfi değil, dedi... e alnız havası, (suyu değil fakat, tişi #1 da iyidir. Güneşi boldur, Kalo- zengindi ve rileviç, âdeta ağlar gibi bir ses- dagi Benim vitamine ihtiyacim yok, > Vitamine ihtiyacınız yoksa, biraz Yol *ğlendirmeğe bir diyeceğiniz li Hani bir şarkı vardır: «Gönül dai Sönmez şarabı kevser ile» Sing Lovİç kisik bir sesle direktörün < şi Keserek: Yak Benim «gönül harareti» ile işim < endim, dedi. z ilem ki artık size ne diyeyim! Rek canlanarak: hi tali Söyleiklerinizin hiç birisi be- ör hin etmez, dedi. Mesele bu de « Piiz Nestesemizin şerefi, ve bizim he Ya ii babamız sıfatfle benim iyice, diy, hüzurile istirahat etmemi ârzu Taahız,.. tey, tör, muhatabının sözünü kese- vo Arzu etmez miyim, elbette arzu li; diye haykırdı. Hem de bütün 3 Mig, * halde sizin en büyük temen - 1, Sinci muhasibinizin, başmuha - b buraya dönmesi olmalıdır. T bulunanların İli; elbette bu ki. bük tanıyan, haklarında tür- mler o verecek ve bu hü - a İ muhitlerinde yayarak belki de peticeler uyandıracak vaziyette ici kirmsel içindir ki hepsi toplulukta 0 er vardı. Onun taş EÇ kadını arzu etmekle beraber dan emi bu isteğin şiddetini, öte yan- Nİ ölçe acak dedikodunun tesir kuvve - kendilerini ayarlamağa çalı - &. Onlarm mantıkları sevki ta - eçtiniz adele etmekte iken siz icraa- # kimi ayıplamış, kimisi de kıs- Sİ, İsu. hem gıda. hem güneş, hem de vita. mindir. Direktör Gavriloviç'in elini hararet. le sıksrak: — Haklısınız dostum, dedi, yerden göke kadar haklısınız! Biz sizi biraz hmal ettik. Maamafih bir ikinci defa elime böyle bir imkân ve fırsat geçer se. ilk ileri süreceğim na'mzed siz ola- caksınız! Gavriloviç. Krıma, istirahat (oevine gidinceve kadar hep direktörün terfi vâdlerini düşündü. Bunun © etrafında binlerce hayal kurdu. Çok geçmeden Gavriloviçin bu hül - ları, bir tesadüf neticesinde, hakikat olaverdi. Gavriloviçin Krıma hareketinden beş Bün sonra; yeni tayin edilen başmuha- sib, direktörün (Ohuzuruna © girerek «münhasıran ailevi bazı sebebler do - sile bir başka şehre nakletmek mec hasıl olduğu için istifasmı ver. meğe» geldiğini bildirdi. | Yeni başmuhasib Mayakini'n istida. İsma göz atan direktör: — Dostum. dedi, arzunuza mümanat at etmek için hiç bir sebeb görmüvo - rum. Siz bursya geleli henüz bir hafta bile geçmedi. Binaenaleyh, açıkça söv- lemek lâzım gelirse, ne siz bize, ne de biz size henüz alışmadık. Bunun için ayrılışımız da güç olmıyacak. Bundan maada, elimizin altında sizin yerinize imiz iyi bir arketlaş da var. Ertesi gün de Gavrileviçin başmu » has'bliğe tayinine dair olan kararname çıktı. Merkezde bu hâdiseler cereyan et - tiği emad# Gavriloviç, Krımda, Kara- deniz kıyısında bir taşın üzerine otur» mus. şunlar: düşünüyordu: «Her insan kehdi saadetini kendisi *em'n eder, Benim mes'ud olmam ise, İbasmuhasibliğe tayin edilmeme bağlı - Idır. Peki, şu halde basmukasib olmam için ben ne yapıyorum? Hiç bir sey yapmıyorum; elimi kolumu bağlamış oturuyorum. Peki ne yapmalıyım? Öy. k bir pmalıyım ki, yeni başmu- hasibi kul Onu kap: dışarı edince de, benim baş- muhasihliğe tayinim bir gün meselesi olur. Şu halde hiç durmadan yeni baş- muhasibin #yağı altına bir karpuz ka. buğu koymağa bakmalıyım. Onun a - İvağını kaydıracak en iyi karpuz kabu- İğü, iftiradır.» Müessesenin zat işleri müdürü, elin- deki Krım damgalı, makine ile vazıl - mış mektuba bakarak kâtibine sordu: — Şimdi bizim müessesenin başmu- hesibi kim oldu? Kâtib ensesini kaşıyarak: — Gavrileviç tayin edildi, dedi — Bakınız onun hakkında ne yazi «- vorlar: «Müessesenize veni tayin edi « efendim, «Son Posta» nın yeni edebi romanı ğından tutup SON POSTA Hasan Âli Ecizu lim baronlarından birinin oğludur. Bü. tün hayatını, şuna buna zulmetmekle geçirmiştir. Her bakımdan şüpheli unsurdur.» Kâtib, kat” bir eda ile: — Bu evsaf, Gavriloviçe hiç yaraş « maz.. hence bu.iftiradır. Buna benzer ikinci bir ınüessesenin parti kâtibine mektubde Gavriloviçin «vatandaş mu- harebesi esnasında ihtikârla meşgul ol- duğu, ahali açlıktan kırılırken beylik ekmekleri çalarak parasile kumar oy - madığı... ilh» yazılıyordu. Parti kâtibi — Manâsız bir iftira, diye düşündü. Ve yanından geçmekte olan zat. işleri müdürüne dönerek: — Bizim Gavriloviç hakkında bakı - nız re yazıyorlar, dedi. Zat işleri müdürü, kaşlarını çatarak: — Neden «bizim» oluyormuş? dedi. Ben Gevrileviç gibi bir adama bizim» demekten çekinirim. — Neden? — Neden elacak? Ben de buna ben- zer bir mektub aldım. Bunlar belki if. tiradır. Fakal ya doğru iseler? O za - man haltederiz? Kabahat bizim direk- törde. İnsanı iyice tetkik etmeden ne diye terfi ettiriyor? o Herhalde bunda bir iş olsa gerek. Bize bunları yazan &. dam, ne diye bu zahmete katlanıyor, posta parası veriyor? Müessesenin parti kâtibi biraz düşü- nerek: — Kim bilir, dedi, belki de sen hak- lısın!. Direktörün yanmda bir toplantı yaparak bu işi müzakere edelim. Bu çeşid mektublardan biri de direk. töre geldi. Bu mektubda şunlür yazılı idi: «Müessesenizin y Varangel'in yaverliğin yapmış bira. dan Rejim için çok tehlikeli bir a - damdır. Bunu dikkate alarak tedbir av imz» Direktör alnındaki terleri silerek: — Vay anasını, diye haykırdı. Dur bakalım ben başmuhasib olarak kimi teyin etmiştim? Evet hatırladım, Gav- riloviç'i. Vay Gavriloviç, vay! Bu sırada direktörün yanına zaf iş - leri müdürile parti kâtibi girdiler. Di. rektör bunlar; görünce, seyvah, “hapı yutiuk's diye düşündü. Ve onların söz söylemesine imkân vermeden (kendi başladı: — Aziz dostlarım, dedi, ben nisbe - bir ten veni bir direktörüm. Henüz daha| tecrübesizim. Bana öyle geliyor ki Gav riloviçi başmuhasib tavin etmekle ha - ta işledim. O belki muhasibliğe bile lâ. yık değildir. Ben kararımda acele et - miş olacağım. Bu adam kimdir, neyin nesidir? Nasıl bir maziye (omaliktir? Bunların hiç birini bilmiyoruz. Zat! R 41 başmuhasibi, | «Son Posta» nım tarihi tefrikas: | 70 Tayyarzade Evliyanın yü kışta, padişah ile mediminin mahrem soh- mektub da |betini sen nasıl olur da işitırsin diyen bir geldi. Bu/mana vardı. Evliya Çelebi bunu sezdi ve 1 Güllü Fat - maya söyledi; efendimiz artık beni çırağ lizahaht ver: İ — Musa Çelebi az etmek ister, ya Budine, ya Bağdada, ys- hüd Mısıra gitmemiz mukarrerdir dedi, — Benim bildiğim Sultan Murad ta - kammül edemez Musanın hasretine. — Tahammü! edemezse geri getirtmesi de iş değil ya... Amma ateş bir kere göz- den irağ olursa... — Gönülden de irağ olur diyeceksin... — Bre öyledir Tayyarzadem... — Kim bilir. 'Tayyarzade içini çekmişti. Evliyanın gözleri parlayıverdi: -— Aman Tayyarzadem, güzel başın için söyle, yoksa sen de gönül güvercini- ni uçurmuş yiğit misin?.. Tayyarzade başını sallıyarak: — Eh... Herkesin içinde bır aslan ya- tar Evliya Çelebim..., — Bre meded Tayyarzade... mez derde deva olmaz.. bre derdir deva bulalım... Gönül yaresine meriem bulamaz isen seninle beraber seyyah â- lem olalı . Tayyarzade: — Evliy lama... Şu bir ahü gözlünün meclübuyum. amma, gözümden irağ olmağla gönlümden irağ olmamıştır. — Hay sen çok yaşıyasın Tayyarza - dem.. bugün Musa Melek Çelebinin ise yarın Tayyarzade Çelebinin pilâv zerde $ini yeriz... — Sen de seyyahı âlem olup nice nite lesrara vâkıf olasın Evliyam. vallah... Küçükefendi Sultan Muradın di nünü Çekmece halkına teilâllarla ettirmişti. Ve bütün halkı, Babanekkas deresi çiftliğine, padişahın zıyafetine da- vet etmişti, Küçükelendi Musa Melek Çe lebi ile Güllü Fatmanın kendi çiftliğinde baş göz edilmelerini, ta'ihin kendisine bir Jütfü mahsusu (el etmişti, Padişah, iki sevgili gözdesini nünü onun çift- liğinde yapmakla, Kücükefendiyi bütün akran ve emsali arasında fevkalâde yük- seltmişti. Küçükefendi burnu Sultan Mu- radın ağzından işittiği zaman, sevinç yaş” larını tutamıyarak padişahın ayağına ka- panmış, teşekkür etmişti. Halk otekrer çiftliğe akın etmiş, düğün, mümkün ola- bilen bütün şaşaası ile başlamışlı. Uyurken padişanın yanına girmek ruh- satı ancak Musa Melek Çelebiye veril - İmişti. Hattâ ekseriya, Musa Melek Çele- İbi de, sahibi ve velinimeti Sultan Muradı İyalnız bırakmaz, ayakucunda nöbet bek- lerdi. Kapı nöbetçilerme de o nezaret ©- derdi. Uyandığı zamanlar, genç padişahın en büyük zevklerinden birisi, bazan saat - lerce, ayaklarının ve bacaklarının oğuş- turulması idi. Bu hizmeti ekseriya bizzat Musa Melek Çelebi görürdü. Bazan da «Seferlinin çocukları gelsin'. diye emre- der, Enderunun Seferli odasındaki zülü!- i lar arasından seçilen ön iki ile dedi, ayağını öpeyim.. zor- Yazan: Refik Ahmed Sevengil Gönül güve ve dikkatle bakmağu başlamıştı. Bu ba - adar söyliyeyim ki ben de! Mİ rad E Sayfa Yazan: Reşad Ekrem rcini Sultan Murad uykusundan uyandırıl masını kat'i olarak yasak etmişti. Bazan, müstesna olarak: «Bir şey olursa beni kal: dır ha'., diye Musa Meleğe tenbih eder- di, Çekmecedeki yalıda, yatağa soyunma- dan uzanmıştı. Müss Melek ayağından heme mış, daima caklarını ooğuşturmağa başlamıştı. İşte o sıradadır ki, Murad, o-. Kullağu yerinde gözdesinin güzel yüzü ne uzun uzun hakarak: — Musa, oğlum. seni ya Bağdad, Mısır, yahud Budin ile çırağ etmek iste rim, ne dersin?.. Demişti. Çocuk bu suale cevab verme- mişti. Yalnız Muradın ayaklarına kapa - narak ağlamağa başlamıştı. Göz yaşları ile ayaklarını ıslattığı adam, onu bir hiç- Jikten alıp muazzam bir imparatorlukta söz sahibi yapmıştı. Şimdi de, dudakla” rından çıkacak birkaç kelimelik bir e - mirle, koca bir eyaletin ve yüz binlerce insanın mukadderatını eline vermek is - tiyordu. Ona karşı sonsüz mi meğe razı olduğu için mi kendisini uzaklaştırıyordu. Yoksa, ken - disini İstanbuldan uzaklaştırmağa niyet ettikten sonra mı, Güllüyü, bir can yol < İdaşi olarak yanına katmak istemişti, Pa- dişah ayaklarına kapanan güzel sakisine? — Musa Melek!. diye seslendi, Musa Melek... Musa Melek göz yaşlarile ıslanmış yü- zünü kaldırdı. Murad bir işsretle biraz yaklaşmasını emretti, mintanının geniş kolu ile Musanın yüzünü sildi, — Oğlum. dedi, (İstanbul havası fırtı- nalıdır, Seni, Hasanı, diğer sevdiğim kim- seleri birer eyalet ;le İstanbuldan uzak. laştırmak isterim., — Velinimetim efendim Sultan Mu - sen nerede isen, ben orada ol - mak İs . senin uğruna benim gibi yüz bin Musa Melek feda olsun... — Bre oğul, bana senin kanın değil, canın lâzımdır., — Velinimetim efendim, bana da senin didarın Tizımdır. - Musa Melek, nazarı şahanem daima seninle beraberdir. amma ben seni ya Bağdada, ya Mısıra, ya Budine boylerbe- yi eylemeği niyet ettim, git Güllü kiza danış. ben uykuya varırım.. bir şey 0 - lursa beni kaldır hal, Musa Melek Çelebi, oğleye doğru, bir aralık usulca yı odasına girmişti. Mu. rad derin uyku ek için kaldır « mağa kıyamadı. Padişahın yemek zaman- İları zaten muntazam değildi. | Gümrükçü Hüseyin Efendi, Tayyarza- de, Evliya Çelebi ve Güllü Fatma da, yas İhnm diğer odalarında hazırlanan yatak. lara yatmışlardı. Gözünü kırpmıyan Mu- sa Melek Çelebi ile Deli sevin olmuş- tu. Bir müddet, padişahın Enderuna a - hınmalarımı emrettiği çocuklarla meşgul olmuş, onların derhal bir künve defterini tanzim ettirmiş, Çekmece kadılığına tes- cil ettirmiş, bir tarıftan da çocukları si. lelerile vedalaştırdıktan sonra hemen ha- mama gönderin (Arkası var) © beni fethetti! Şu halde evvel$ onu lis - teden çıkarmak lâzım. Dün geceki mace- raya gelince, Menelâs x den söze başlamıştı: — Bizim edebiyat cemiyetinde aylık toplantılarımız oluyor, dedi; son taplar- tıda #lim bir dostum, eski Türk edebivahı hakkında pek güzel bir konferans verdi. © Yenileşme hareketlerinden evvelki ede — biyatınızın umumi kadrosunu çizdikten sonra bu edebiyattakı müşterek güzellik unsurlarını. muâyyen teşbihleri, daima tekrarlanmakla beraber lezzetini öslâ İkavbetmiyen bedii buluşları anlattı. Bu. edebiyatta hoşuma giden bir hayli gü. Ti Ve benim itirazlarımı dinlemeden söz- İşte bunlar hayatın esrarını meydana çı- sında imiş gibi sesi de derece derece yük» lerine devam etti: sarmak için örtünün açılmasmı bekle - seliyordu, — Her avda olduğu gibi tam vaktin -|miyen kimselerdir. Bahsi uzatmakta mana yoktu; benim de karar vermek ve harekete geçmek hu-| Zevk ve haz, hayata esas teşki! etmek| mazimi bilmiyen bu adamın şimdi naza - zuzat avında da esastır. Meşhur bir edi -İvasfını hiç bir zaman kaybetme iştir, riyatını yaptığı felsöfenin ben senelerce bin şu meşhur sözlerini pek beğenirim: İŞu Okadar ki herke kendisi i-| tatbikatı ile meşgul oldum; Ayşeye ve <Alelâde insanlardır ki hayatın sırları.'çin Ozevk Ove Ohazzın | azamisini| Lizaya gelinciye kadar... nın kendiliğinden açılmasını beklerler; fa' arzu ettiği halde ancak gücünün yetebil-| (oHer kaidenin müstesnaları vardır, der- kat pek az insanlar, yani münevverler/diği kadarını topluyor ve daha geride e-İler; Ayşe Me Liza da bövle müstesnalar - için hayatın esrarı örtü açılmadan mey-İjinin uzanamadığı büyük bir parçanın |dan mı? Yoksa ben mi er ie e dana çıkar.» İkaldığımı görünce hoşmudsuzluklar, şi -|Jer eski cür'et ve ire ş A ve bönü tekrar sarab kedehini keldır.| Biz hayatın bizi sürüklevip götüreceği! kâyetler ve hatta esasın aleyhinde hare-|Kitti, e iğ 1 Bayel PeLİ Menelâs bana bir düşüncemi kuvvet - İcin içmediğime dikkat et -|yere gidecek insanlardan olmamalıyız; | etler baş gösteriyor. Yapamıyanlar, ruh le mi sz ise ii ima; hk lendirmek için tırmat sermiş oluyandizi Şeki azn Yudumuna kadar bosslttı; ka-| hayatımıza bize hoş gelen mahiyet ve'yayımın cüceliğine veya kendilerini saran koviç, ya dün geceki esatir perisi kılıklı Aziz Ge ll, evveiki Gi İrini pa ile yerine koyduktan sonra #82-| manzarayı vermek bizim elimizdedir. An-| K Yunan kızı Ni İN icine çevirerek surları 1; İakat hiç şüphe etmeyiniz ki Aday irden içlerinden «işte cesaretli bir İk Ya ene işlerdir, iu xel hayal malzemesi arasında o bilhassa sevgilinin ceylâna benzetilmesine bayıl - dım... Bu güzel gözlü, hareketli, zarif, ele avuca girer mshlük İle elnsi bir kadın a“ rasında hakikaten asil bir mişabehet vardır. Kadınlar evde, sokakta, iş haya - tmda, her nerede olurlarsa olsunlar, sah- rada dolaşan nazlı cevlânlar gibidir; orlar icin günün birinde avlanmak mukadder. J dir! Münager unları söylerken Liza ile o « NE tımızın hâlâ bir mekteb co- har yıdan İleriye geçemiyen vaziye- m . Mi gireli adam mı?.. dedim, heyhat, VE cesarete ihtiyaç clan yer Mİ degiyalesef hiç te tahmin etiğiniz gi iel i üm, | imkânsızlıklara kızacaklarına yapama -| O Menelâs, tabağına aldığı elmayı övirel artistler kahvesindeki toplantımızda ile- cak kendisinde bu kudreti hisseder müm-| akları şeyin fena olduğunu iddiaya kal - cevire ve bir sevgiliyi soyar gibi hususi bir riye sürdüğüm noktai nazardan memnun m ay e m ek yazda : ehemmiyet ve itina sarfederek sormakla! görünmediniz; simdi bana, o bahse dön- Mieki £ vvel artistler Epikür'ün milâddanı fç asır önce or) , Menelâs, gittikçe hararetleniyordü;| meşguldü. Onun suzması beni düşünce -İmek için imkân veriyorsunuz. Aşkın İs - bay, plantımızda söylediğiniz bazı Xi Yitik “izin ask islerinde sadece © yetinişea bİr adam olduğunuza hükmet ui 'k ve haz felsefesi hiç te | sözleri, âdeti olduğu gibi, gitgide umu -İlerimin Ke a aldin; fökeE salmak mi bir hitabe, hir konferans, bir ders ma- aket bu sahadaki vratik kabili -| bunu tatbik edebilecek liyakat ve kabi -|hiyetini alarak genişliyor, hatta, sofra ba- Yibe n de yolunda olduğu son tee -İliyet pek az olduğu içindir ki, Ppikür'ün|şında karşı karşıya yalnız iki kişi oldu- çıktı. hakiki şakirdlerini bulmak güç oluyor.Iğumuz halde büyük bir kalabalık karşı - kışı takibde serbest Bırakma a erini yatıştırmanın alelâde cinsi arzu oluyordu. İnsaflı hareket etmiş oltnak için şuru Yu Yerine getirmekten daha güç oldu - söylemiş olmalıyım: Ben Matmazel Pet-| Bunu söylemiştim. koviçi belki arzu ettim, fakat hakikatte (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: