December 11, 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

December 11, 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| Vecizeler Göz göre gelmek iyidir.. gö- Me gelmek fena, * Gözlenmek fenadır. Börlemeye bayılırım, * Otomobil kadın şapkasını Bensiyor.. bir senenin modeli. BE ertayi : sene, modası geçmiş, diyorlar. Fakat * a oru herhalde erkekler. Mi Şok kadınlar sever. Çüns fazdal * Burun buruna koklaşmak 4- — Yal verirken içeri odaya götürürüm, © Affedersiniz bay, tramvayın dur. dsp tramvayıdan indiği. yolda yürümekie oldu. nn size hatırlatabilir miyim? Ne Antikacıda tikacı — Bu vazo üç bin senelik» | m — Yalan! — Nasıl ylan olabilir? işer — Yalan işte... Siz beni ab. Şi yerine mi koyuyorsunuz... Ben, öz Mm > senesinde bulunduğumuzu laiyon yun sanki! SON POSTA Vecizeler Akıl kârı iş görmeye, ak- lının kârın: elde etmeyi tercih ederim. * İnsanın aklını başından a. lan iki kişi vardır: Biri aşk, öteki züğürdlük. * Havanın soğuğu ne kadar soğuk olsa gene insanın soğu- Bundan çok sıcaktır. * Sevmediğinize, sevemiye - ceğinize kani olduğunuz bir kadının bulunduğu tarafa ba. | LR zı çevirmeyiniz. Belki ser vardır. Sizi onunla avlar. | aikden andığınıza piş « man olursunuz. lancılığa alışmaması için. Avrupa radyoları havadis Haydi gelin yanıma, Dedikodu yapalım. Duymasın kimse amma; Dedikodu yapalım, Anlattılar Naciye; Evinden gitmiş, diye.. B'lmem ki acab niye; Dedikodu yapalım. Bayan Neclâ değişmiş, Şiştikçe artık şişmiş; in da masıl bir işmiş. Dedikodu yapalım. — Bayan, siz bu heyecan'ı romanı kumakta devam ettikçe, saçınızın kı ılması bitmiyecek. Ber bir yandan k- Ayşe geldi buraya, vırıyorum, bir yandan onlar dimdik Gidiyormuş bir çaya; Yüzünde on kat boya. Dedikodu yapalım. oluyorlar. Ne der? Baynunda tilki kürkü söyledi: — Boğnumdaki kürkün dili olsa kim ne der? ndaki cevab verdi: boyanmış, kedi olan kadın Durmayalım hepimiz. Ayşeden, Fatmadan biz, Biz biz biz biz biz biz biz Dedikodu yapalım. A * de SPA Boşoriu se bir yandan dedikodu yapıyorlar, bir yandan “e Egen ö GÜZEL FIKRALAR Daha fena ni Yaşındaki çocuk, sokağa bir — atıyordu. Annesi gördü, bağırdı: Purak, yy diye tembih etmemiş miv Kang süprüntü atmıyorum. ki, — S Ye ne yapıyordu? in sltm bileziğini attım. * İyilik e işa evine giren hırsız karakol. e İbel gene gelmiş imiş... Koyan İY için o eve girmiştim. sordu: adamı görüyor musun? Zİ adam? i meyhanede rakı içiyor. — üm ne olacak? e kaçtı, o zamandanberi hep — Za “om D, , me bayram yapiyor. * Ne yapardı? Si ia dilenen kadın: va ilan, “cam ölmüş olmasaydı ben böy. Deyiş im. * Sordular; Son De Fear Av Ben, sana sokağa süprüntü #mı.! 30 sene evvel HOŞ SÖZLERİ 1ğ Sd ” Kaçan kim? N bi Dişçi m kundu. Müşterisi inle Aman, eyvah ölüyorum. dışar ayak sesleri işitmişti, in kapısını açtı. Baktı, ve ka- padı, koltukta oturan müşterisine: — Dişinize dokunur dokunmaz o ka. dar bağırdınız ki, dışarda sıra. bekli, yen kaçtı. Ded. Koltuktaki rahat bir nefes a)- dı: — Ben de o keçsm diye bağırdım ye, benden on lira al&aği olan ter- zimdir. * — Öyle ise benim deöletine Sevmiyo-sun ha yok, İstanbul ulti şene evvel ne idiyse| Karı koca kavga ettiler, erkek karı. şimdi de o... bildiği gibi gezsin... Hattâ |sın' teskin etmek istedi: İ e Sö — Üzülme karıcığım bir daha senin. vu gidişle elli sene sonra gene gelse reh- |». böyle kavga etmem. Kadın birdenbir evlendi: — Demek, artık beni sevmiyorsun 1 ha! — Karagözüm bu ecnebt seyyahlar se. nün namını işitmişler de hem görüşmeğe, hem de vesatetinle İstanbulu gezmeğe gelmişler. O ihtiyar seyyah etli sene ev- Tüzum * Mesleği — Bugün bir çocuğum doğdu. — Adı ne? — Günhan. — Mesleği? e Hırsızlar arasında — Neyi hesablıyorsun? — O zavaliıları ner3pe götürüyorsun? lele e diğe ii — Yakında kaldıracakdar da bıraz 994-| mete girersin. ne kadar aşırdığımızı diriyorum. İyarın gazeteler yazacaktır, okur öğre- —Ey... Sokatleri kim temiğliyecek? İnirlz. Rıdvan Sadullah: Bu yersiz san'at bahsi pek © uzamadı. Kapı birdenbire asabi bir hamle ile 4- çıldı ve eşikte Necdet göründü. Çehresi kâğıd gibi bembeyazdı. Heyecündan bo-| ğulur gibi bir sesle: İ — Tabancam yerinde yok! dedi. Çal “ i Serkomiser müs'ehzi bir eda ile sor -| du: ri Emin misiniz? Daha dün kendi elimle silip temiz - lemiştim. Bu son delilir ilâve olunmasile dava halledilmişti, Artık tereddüde mahal kal wuyordu. Cinayet masası şefi elinde por- tatif bir yazı makinesi bulunduğu halde eşikte duran polis memuruna dönerek: ,| « Mekineyi masaya bırak oğlum. de. di. Hah, tamam... Şimdi efendiyi al gö - tür ve bize Neelf hanımı yolla... Yalnız| gözünü aç, ha... Bu dakikadan itibaren İdelikanlının muhafazasından mes'ul Odayı derin bir sessizlik . kapladı vol Necdet bu sükünet içinde melodramlar -| daki aktörlerin mübalâgah Jestleri'e iki tarafına sallana sa'lana odadan çıktı. ie ii TEVKİF Neclâ hanım, bugünkü genç kızlarımı- zn şikâyet ettiğimiz bütün . kusurlarına ve takdir ettiğimiz bütün meziyetlerine malikti, Fazla serbest hareketler, dik ve vür'etkârane bakışlar, lâkaydi derecesine varan zehiri soğukkanlılık, sigara tiryaki liği, fazla espri merakı ve erkekleşmiş bir konuşma tarzı... Bütün bunlarla be - raber içinde doğruluk ve temizlik hisle - İrinin hâkim o'duğunu anleten insana İemniyet veren bir heli vardı... Güzel mi idi? Vücudünün tenasübü ilk göze çar - pan kususiyetini teşkil ediyordu. İfrata yardırılmış güneş banyolarinin karart l tığı bir cild üzerinde açık kumral saçla. rı ve menekşe rengi gözleri tam bir te - zad teşkil etmekte idiler. Kadmilira yakışmıyacak dereösde sert ve fazla çevik bir yürüyüşle İlerledi. — Nihayet sıra bize geldi! Diyerek bir iskemle çekip olurdu. A- İyak ayak üstüne attı ve gözlerini korku- suzcü bize çevirerek bekledi. Masmafih bir ayağını mütemadi şekilde sallayışın- dan bu zahiri sükünet altında bir sinir| buhranının mayalanmakta olduğu sezili. | yordu. Hâlâ ayakta duran Radvan Sadu'lah serkomiserin sual sormasına vakit bi- rakmadan genç kıza doğru İlerledi. Ce- binden sigara tabakasını çıkardı. Yumu. şak ve sümimi bir eda İle: — Bir sigara almaz mısınız, Neclâ ha- nım! dedi, Gerçi dalma kullandığınız Serkidoryan kadar sert değil amma bu benim sigaralarıma da hafif denmez. Genç kız elini sigara tabakasına uza- ürken Rıdvan Sadullahın gözlerinin içi- ne bakıyordu. Müstehzi bir sesle: — Görüyorum ki itiyad'arım hakkın- da iyi malümat sahibisiniz. oAlâkanıza teşekkür ederim! dedi, — Yok canım, bu o kadar geniş malü. mat işi değil, biraz dikkat meselesi... Barda dün gece oturduğunuz masada içi #igöra artıklarile dolu bir tabla gördük. Sigara artıklarının ucları rujla kırmızı- laşmış olanları iki nevi idi. Şimdi kul- landığınız ruju görerek MeAkeyen | İ tarım. Size bu hissi veren Yazan: CEVAD FEHMİ Yeni bir isticvab daha «Yok canım!» dedi. içen hakiki tiryakinin kim keşfettim. Rıdvan Sadullah çakma an sigarasını yaktı. Sonr İdeğil de, alelâde bir mii: muş hissini veren edasile söze etti; — Dün gece epey hey değil mi? Tabii Raif b 3 haberdarsınız. Yaptığımız ilk tetkikleş ve temaslardan sobra b yle geliyor ki bu aile bir felâket vukuu nu zaten bekliyorlarımış rı müddetince daimi bir korku içi şamışlar ve bu korktukları larak saklamışlar, tarihi bir $ Genç kız, başını sallıyara di: olduğunu ğı ile genç kir devam an geçirdiniz, cevab vet» — Tarihi bir sır mı? Hiç zannetmem... Bön hâdiseleri daha basit görmeye taraf, görüşe gen Hince me bence ailemizin bu kolunun biraz anormal, korkak ve vehhan: lardan mürekkeb olmasından ibarettin İ Dayım, Allah rehmet eylesin. bir. yarı deli idi. — Raif bey dayınız mı oluyor? — Hayır, aramızdaki körabet a ue zaktır. Fakat biz öyle deriz. Evet ne di yordum, dayım bir yarım deli idi. Yen. gemi de kısa zamanda kendisine benzet- ti. yahud ne bileyim o da öyle idi de teh» cere yuvarlandı, kapağını buldu. Beş das kika evvel gülerken beş dakika sonra $0- murtan, şimdi canım cicim diye birbin- lerile kumru gibi koklaşırlarken biraz #onra birlerine diş bileyen insanlar... Ne uzağa gidiyorsunuz, Necdet te onlar gi» bidir. Ayni model... Altın gibi bir kelb, fakat dünyanın en pis sinirleri... — Nişenlınz hakkımda biraz ağır bir hüküm vermiş olmuyor musunuz? — Necdeti bir genç kızın bir delikan- ıyı sevebileceği kadar severim. Aşk ölçü işi değildir. Biz kadınlar bir erkeği ye rım kilo fazilet, iki kl'o zekâ sehibiğir diye sevmeyiz. Hakikati söylüyorum, © Necdet te onlar gibidir. — Evet bü faclalar zincirinin bir aile sırrı ile alâkadar olmadığını söylüyordu. © ruz. Fakat bizim elimizde bir takım de. liller var ki bunun aksini isbat ediyor. Meselâ Raif bey bize hapishaneden yol ladığı mektubda «bütün hayatım müdde- ” tince beklediğim korkunç gün geldiz dik yordu. — İnanmayın, okuduğu zabıta rorman- larının tesiridir. Bilir misiniz ki bu evde Conan Dovilin, Van Dinenin, Edgar Val lasın kitablarından başka kitab okun maz, Dayım da, yengem de, Necdet te | dehşetli bir zabıta romanı meraklısıdın lar, 5 Fakat bizim elimizde bir başka de” Mil daha var ki maktule hak verdiriyor, -- Ne imişo delil... — Bir mavi elmas hikâyesi... Vasko dö Gomaâ İsimli Portekizli bir elektrik ühendisinin Raif beye yazdığı bir meke © tubu ele geçirdik. Burdân anhyoruz ki Raif beyin dedesi m Paşa Kırım © harbinde ölen bir İngiliz generalinin ya. © pinda taşıdığı çok köymetli bir mavi el- ması gasbetmiş. Portekiyli elektrik mühendisi bu generalin yegâne varisi sıfatile İstanbula gelmiş, hakkını arıyor ve Raif beyi tehdid ediyor. (Arkası var) bir

Bu sayıdan diğer sayfalar: