22 Aralık 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

22 Aralık 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hâdiseler modaya hâkim oluyor Becerikli ve intizamı sevar Rlyabilirsiniz? O Dun boş vakitle - e o kadı Sirli olan mera - » 0 kadar ge - DİŞ olan hareket tiyacını tatmin k suretile... ya bırak - Müyınız. Ana mekteblerinde, çocuk Yahçelerinde olduğu gibi onlara hassa- m işletme yolunu öğretiniz. Bu Mekteblerde altı yaşından aşağı ço - Suklara bu maksadla şarkılar, dans - > resim ve elişleri yapmayı öğretir- Ayni usulü evde de elden geldiği ka: dir temine çalışmalıdır. ka ili bir kataloğunuz, bir de ucu İ makasınız mı var. Bunları çocuğa Yermeli. Ve «Şu resimleri bozmadan Kes çıkar, bakalım» demelisiniz. Renk 0k boncuk alıp bir kaba koymalı, g0- dun eline bunlarla birlikte bir de ti- İM tutüşturmalı. «Haydi, güzel bir kol- 7? diz bakalım» demelisiniz. nk resim kalemlerile «çizgi ha - "eki resimleri boyamasınız, alelâde| Her mühim hâdise modaya bir kay-İlır.) Yünlü soğuk suya batırıp çıkarır, 'Uşun Kalemle «çiçek, meyva, YEP “İnak olur. Bu yıl modası da, bir çok mo|iYice tıkar, kaynayan ilâçlı suya dal - lar çizmesini» söylemelisiniz. Ça - dellerinde, pek tabit olarak, harbden, vik etmelisiniz. iç tmalısmız. Bilhassa hayvanlara a-| Bunlardan bazıları fazla eksantrik. Gi- iya alışık ve müsald ti olmıyanlar - li masalları çocuk daha zevkle'ga gülünç rak ae ila > daha iyi beller. o kadar ince düşünerek hazırlanmış ki kn Wrunuzu, döküp saçtığı oyuncak - yepyeni bir tarz olmak itibarile mu - sk elbiselerini toplamaya da 2115” hakkak ki pek hoşa gidecektir. Mısınız, İntizamı böyle öğrenir. E-! e ağ şi çocuk, nizam ve intizama kür - e Senin edildiğinden çok daha fazla Yaradılıştan hassastır. Şık ve yeni bir Kremalı tatlı Bu da güzel bir tatlıdır. Alacağınız sarısı. Ekmeği ince ince ve kalıbınızın bü - yüklüğünde dilimler. kalıba yerleşti - Tirsiniz. Üstüne şekerli, ılık sütü dö - ker, çekinceye kü'dar beklersiniz. Son- ra yumurtaların ker, fırına verirsiniz. Minimin! kızların elbiseleri de ken - dileri gibi şirin ve cici olmelıdır. Tatlı, şen renklerde, işlemeli, kordelâlı, fi - yongalı hasılı ucuz fakat iç açan gâr-- nitürlerle süslü olmalıdır. Ankara yünü bu mevsim için en el- verişli bir materyeldir, Isıtır. Yumu - şak olduğu için çocuğun zevkini ok - şar. Bilmez misiniz, çocuklar tüylü ve yumuşak şeylerden ne kadar hoşlanır. & SİrİN yenilikler lar? Renklerden toz pembe, boncuk ra getirdi. Öyle mavisi, kanarya sarısı, ( çağala yeşili, Giy bazı senelerin modası gibi |, yaz. Tam çocuk renkleridir. Fakat Miş Ai çarpmıyor; az çok #eÇ-İyunlerı icebina göre tatlılaştırmalı, Mili, hatırlatıyor fakat dikkat), çorlak veya donuk göstermeyi bil- bu eski modanın çok farklıİ melidir. Garnitür yerini tutacak ikin - il Vk di debiy n olduğu farkediliyor. De-| çi rensi ona göre seçmelidir. Meselâ: uçuk maviye canlı bir . turuncu süsü İran ki: Bu yıl modasının kaba, ham N öyü, şlemiş, inceleştirmiş de bi-| konulduğu halde, göze çarpan bir sarı- ze yı beyâzla, soluk mavile karıştırarak Bin, muyor. LO #ssa tok biçimi şapkalarda bu ci-| bayağılaşmaktarı kurtarmalıdır. Bü - DR kuvvetle hissettiriyor. İlkİtün bunlar annenin zevkine, görgüsü - Miz Emi fevkalâdelik görmiyeceği-İne ve yavrusuna karşı okun umumi duruşuna dikkatle |nanın derecesine bağlı Öne doğru ne güzel bir meyli|çocuğa, büyüklerin ik kiş ayı bize gerçekten çok güzel, küçi |ğuk suya atarsınız. Ve yarım saat kay- 5 bir havaya ayak uydurmaya, T€- askerlikten ilham eldi. Ve bize apolet.|(trsiniz. Sudan dışarı lerde gördüklerini size anlatmaya 'li tuvaletler, korderlü, saçaklı roblar, |biraz sulfate de fer ilâve eder, çarpa İüniformayı andırır tayyörler, asker kaİçarpa eritirsiniz. Kumaşı tekrar bu su- 8 ona basit, kısa” çocuk masalları putların hatırlatan mantolar verdi.)ya sokarsınız. Ve tekrar (yarım saat Masallar... Bu masallardaki hayvan /yilmesi nazik ve tehlikeli şevler. Ek -İyunca duru sudan geçirir, gölgede ku- arı sık #ik konuşturmalısınız. Muha ,Jsentrik şeyler giymeğe ve yakıştırma -İrumaya bırakırsınız. sarısile ve şekersiz) Şekerini çıkarıp tabağa aldığınız vakit sütle yapacağınız kremayı üstüne dö -|üstüne dökünüz. Hamura azıcık tuz at- Çocuklarınız içinde örünüz gösterdiği iti -|gası giyen kadar sevimli ve neş'eli gö- şeylerdir. Esas |rünecektir. Hele bu kerdelânın rengi - üş birİni yünün rengine muvaffakiyetle uy - başı ne kıvrak bir şekilde) örneği imiş gibi, ağır başl: modeller ve |dürursanız muhakkak ki modeli çok, koyu, donuk renkler giydirmemektir. pek çok beğeneceksiniz. SON FOSTA «Son Posta» nın zabıta romanı: 29 N | Kendi elbisenizi kendiniz boyayabilirsiniz İster © modası geçtiği, ister sol - duğu için, rengi - ni değiştirmek is- tediğiniz elbise - yi mutlaka boya - cıya vermeniz İ - cab etmez ya... Bazan onu ken - diniz (o boyamsyı daha muvafık bu lursunuz. Fakat İŞ yalnız, boyama - ya karar vermek ve boyayı almak kâ- fi değildir. Boyanacak kumaşın husu * siyeti hakkında bazı şeyler de bilmek lâzımdır. Bir kere koyu renkler açık renge bo- yanmaz. Daha koyuys boyanabilir. İ - /kincisi: Kullanacağınız boya, kumaşın esas rengine göre değişik neticeler ve- rir. Açık kırmızı bir elbiseyi mavi boya ile boyursanız kumaşınız menekşe ren gini alır. Mavi kumaş sarı boya ile ye- şil, menekşe rengi kumaş sarı boya ile kahve rengi olur. ve ilh... Yünlüleri siyaha boyamak için: 60 gram (parça halinde) Bois de cam - peche'i bezden 'bir torbacığa koyar, s0- Portekizli Kapmın zili yeni sualler sormıya mâ- ni oldu. Gelenler serkomiserle müddelu- mumi muavini idi. Cinayet masası şefi yorgun gözüküyordu. Kendini bir koltu- ğa atarak biz sormadan o günkü faaliye- tinin neticesini anlattı: — Tam manasile yerimizde sayıyoruz. Necdeti meydana çıkaramadık. Cesed de bulunamadı. Yazı makinesi ile mektubun üstünde eldivenli parmak izlerinden baş- ka bir şey yok. Ha, mütehassıslar mek - tubun ayni makinede yazıldığını teyid ettiler, Hapishanedeki tahkikat ilerlemek bilmiyor. Hay Allah belâsını versin, be- nim derdim kendime yetişirken bir de polis müdürünün dırdırlarını dirle... Ga- zeteler sabırsızlamyorlarmış.. bana ne? Dilimin ucuna kadar geldi. Polis müdü- rüne az kalsın «beğenmiyorsanız tahki » Katı siz idare edin.» diyecektim. Evet, şu işi bir yapsa da görsek, Rıdvan Sadullah sordu: — Polisler aşağıda mı? — Evet, iki otomobile doldurup getir- dim. On beş kişi... Kâfi değil mi? — Kâfi, Saat on buçuğu geçiyordu. Bir müddet şuradan buradan konuşuldu. On bire on kala kalktık, paltolarımızı giyerek aşağı indik, dışarıda yarı bulutlu ve soğuk bir hava vardı. Günlerdenberi devam eden yağmur bele şükür dinebilmişti. Gökte solgun bir ay kâh gözüküyor, kâh bulut- ların arasında kayboluyordu. Polis oto - mobil'eri apartımandan 10-15 metre me- nalırs'nız. Boyanacak, yahud boyası tazelene - cek (çünkü siyah kumaşların rengini canlandırmak için de bu usul kullanı dırırsınız. Ve yarım saat daha kayna - alırsınız. Suya Soğu - aynadıktan sonra sıkarsınız. Sütlü elma tavası Nefis bir tatlıdır. Alınacak şeyler: 250 gram un 2 yumurta, iri bir bardak süt, sade yağ, toz şeker, (5; 6) tane el- ma, bir kadeh rakı. Bir çimdik tuz Elmaları yıkayınız; soyunuz; dilim - şeyler şunlardır: İyi cins ekmek. B'raz)leyiniz. Unu, iki yumurtanın sarısı ve safede durmuşlardı. Yalnız serkomiserle ılık, şekerli süt, ayrıca yarım litre Şe -İsütü karıştırarak pek sulu bir hamur kersiz soğuk süt ve dört o yumurtanın| yapınız. Yumurtaların beyazların be - müddelumumi musvinini getiren araba kapı önünde bekliyordu. Biz de ona bin- dik. Öne geçtik ve hareket ettik. Diğer o- tomobiller de arkamızdan gelmeğe baş - ladılar. Caddeler tenha idi. Oldukça ağır bir yolla korna çalmadan ilerliyorduk. Binadan hayli uzakta durduk. Memurlar arabadan aşağı indiler ve verdiği işaret üzerine serkomiserin etrafında toplandı- Jar, Cinayet masası şefi alçak sesle: — Şimdi talimatımı dinleyiniz. dedi. Biraz sonra size göstereceğimiz bina ana cadde, ara ve arka sokaklardan olmak ü- zere üç taraftan sarılacak, Dördüncü cephe komşu evin bahçesine bakıyor. Na- zarı dikkati celbetmeden bu bahçeye gi - remeyiz. Halbuki en ufak bir gürültü çı- karmamak lâzım; Binaenaleyh teşkil e - deceğimiz kordonun içine komşu evi de alacak olursak dördüncü cephe dahi sa - rihr. Tekrar edeyim. Gürükü yok. Gözü- yaz köpük haline gelinceye kadar dö- vüp ondan sonra hamura katın:z. Elma dilimlerini bu hamura bulayarak, ta - vada kızdıracağınız yağda kizarlınız. meyi tabi unutmazsınız. adam şeririn biridir. Mecbur kalırsanız silâh istimal ediniz, faket herifi diri ola- rak ele geçirmek lâzım. Bunu da sakın u- nutmayınız. Haydi şimdi gürültü çıkar'- madsn beni takib ediniz. Biz önde, memurlar arkada, binaların gölgelerine sığınarak yürümiye başladık. Arkadaşlarımı * tabil o bilmiyorum, fa- kat ben çok heyecanlı idim. Bizi kaç gün- dür buna'tan muamma, işte nihayet çö - zülecekti. Bina gözükünce serkomiser durdu, Ar- kasına dönerek memurlara işaret elli. Ay bir bulutun arkasına girmis. bizim faa - Jiyetimizi güçleştiren mehtab kararmış - tı, Karanlık içinde, arada daha havli mesafe bulunmasına rağmen evin alt ka- Bu kazağı —yaparsanız— beğene - ceksiniz. Üç sıra kordelası, üç fiyon - kilde görülüyordu. Demek beklediğimiz misafir gelmişti. Oyun başlıyordu. Binaya on adım kala tekrâr durduk. Ser ZEHİRLİ GÖLGEĞ nüzü dört açınız. Yakalamak istediğimiz tında, salonda ışık bulunduğu vazih se -| Yazan: CEVAD FEHMİ mühendis Pencerenin önünde idik ve içerisini adamakıllı görüyorduk komiser her memura abluka mıntakası « nın hangi noktasını işgal edeceğini fısık dıyarak tarif etti, Vazifesini öğrenen me- mur ayaklarının ucuna basa basa süzülüp uzaklaşıyordu. Nihayet sokakta müddei- umumi muevini ile beraber dördümüz kaldık ve bahçe kapısına doğru ilerle « dik. Kapmin önünden salonun içerisini hayal meyal görmek kabi'di. Hayal me « yal diyorum. Çünkü pencereleri örten a- çılıp kapanır demir parmaklıklar kafes vazifesini görüyor ve rüyeti güçleştiri- yordu. Bahçe kapısını gürültü etmeden açmak müşkül olmadı. İçeri kaydık. Şim- di âdeta pencerelerin önünde idik ve içe» risini adamakıllı görüyorduk. 'Tuhaf bir ürperti vücudümde dolaştı, Salonda iki kişi vardı, bunların biri Ley- lâ Hanımdı. Yüzü dönük olarak oturmuş- tu. Karşısında bir koltuk vardı ve bura- da arkası bize müteveccih olduğu halde oturan adamın başı koltuğun üstünde gö- rülüyordu. Tıpkı Neclâ Hanımın tarif et- tiği gibi çok açık renkte sarı ve munta - zam taranmış saçları vardı. Demek misa- fir beklediğimiz gibi Portekiz'i mühen- disti, Genç kadının dudaklarının kımıl dayışından durmadan konuştuğu anlaşı « yordu. Belki de herifin birbiri ardısıra sorduğu süallere cevab yetiştirmekte idi. Jestleri heyecanlı idi, İkide bir gözleri pencereden dışarı kayıyor, fakat çarça » buk kendini topluyordu... Zavalh ka - dın, kim bilir ne kadar korkuyordu. Pencereden sızan ışığın zayıf aydınlı ğı altında serkomiserin tabancasını çıkar- dığını gördüm. Rıdvan Sadullah ise elle- ri ceplerinde, gözü pencerelerde öylece duruyordu. Serkomiser boş kalan elile evin Leylâ Hanımdan a'dığımız anah - tarını da bulup çıkardıktan sonra sokak kapısina doğru ilerlemeğe başladı. Biz de kendisini takib ettik. Üç ayak mermer merdiveni en ufak bir gürültü çıkarma- dan aşarak kapının önüne geldik. Son merdiven basamağı ile içerilik Kapı ara- sında küçük bir sahanlık vardı ve sâ)0 » nun ufak bir penceresi bu sahanlığa ba- kiyordu. Pencereden salonun yarısı gö- or, fakat Leylâ Hanımla Portekizli mühendis görünmiyen kısımda kalıyor - lardı, Serkomiser el yordamile anahtar deli- Bini buldu. Anahtarı deliğe soktu, çevir. di ve akabinde hiddetle mırıldandı: — Hay Allah be'âsını versin! Anahtar dönmüyordu. Acaba kapı ki « lidli mi 141? Fakat Leylâ Hanımla ko - nuşluğumuza göre açik kalacaktı. Ser « komiser kilidi zorladı ve ba zorlayışı es- nasında biraz da asabiyetin tesirile ufak bir görülülnün kusulüne mâni olamadı. İste bu gürültü sahneyi birdenbire de » giştirdi. Salon: skemlelerin devri'isini #ndıran bir gürültü oldu. Pıdvan Sadul- lah derhal ters yüzü geri dönerek mer - divenleri atladı ve bahçeve koştu. İçeri” İsini görmek istiyordu, fakat geç kalmış» tu Elektrikler söndü. İçeride acaba ne 0- İluyordu? Serkömliser artık her türlü it « tiyatı elden bırakmış, ormzlarile kapıya yük'eniyordu. Fakat kapı öyle omuz dar- belerile yıkılacak cinsten değildi. Olsa bile bu işi bir kişi beceremezdi. Ben de kendisine yardıma koştum. Şüphe yok ki herif nasıl olsa yakalanacaktı. Bizim endişemiz bu değil, genç kadını kurtar - maktı, (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: