28 Aralık 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

28 Aralık 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

J Ne zamandır, Osman Cemali arıyo- Tüm, Kime sorsam Topkapıdaki, bir Yeri tarif ediyor. Orada, OEyüb- “© © Edirnekapıda o bulmak O müm. m amma, muharrir Osman Cemali Ba- âilide yakalamak başka,. bu, üstad Fah- #ettir. Kerimi içki içerken görmek kadar Brib olacak, Çünkü Osman Cemal yazı- Miri bırakmak için Bab:âliye gelir. Yaz. Mak için başka dekor arar. Ne ise (İk- “Mİ da nasılsa elime geçti. İlk sualimi yle cevabiandırıyor: Muharririiğe başlayış. > Gazeteciliğe değil, muharrirliğe am- » Şiir tarafından muharrirliğe, küçük- hi Şok hevesim vardı. Fakat ben o zaman *z da haşarı, yaramaz, ele avuca &iğ - k bir çocuktum. Böyle olmakla beraber İmde anlaşılmaz bir hazin tarafından FİP, yahud romantik yazılar yzamak he - İSE gibi bir şeyler vardı. Senin anlıya - Sağın da on dört, on beş yaşında iken bir) üzerine muhterem Necmeddin Sadık be-| Yindan Aşık, - amıma neye fişik olduğu - İni (Akşam) a daimi muharrir olarak al 4 kendim de farkında değilim - bir yan | di. (Akşam) da üç dört sene acaba ben bi Şair ve muharrir taslağı, namzedi gi-|neler yazmadım? bir Şeydim; ayni zamanda da o zama-| Nihayet oradan bir karpuz kabuğu - İş sporu olan dehşetli bir koşucu idim.| nun kurbanı ve bana büyük alâka gös - ii bu sıralarda Beyazıddaki ihtiyar bir| teren Necmeddin Sadıktan ayrıldığıma İdbcıdan, yirmi paraya mı, kırk paraya | müteessir olarak çekildim. Ayrılır ey - W bilmem, (Nebahat) diye küçücük bir | rılmaz da derhal,daha iyi şartlarIn (Cüm | p, öicik almıştım. Onu okuduktan son. | hüriyet) e aldılar. Fakat felek orada da ki büsbütün yerdim feryadı. Artık bo: | bina yâr olmayınca sizin (Son Posta) nın i ia Vezinsiz, kafiyesiz tarafından (bir| ağabeysi (Son Saat) e kapağı attım. Ga. i erke, kıtıpıyoz şiirler ve bir takım pes -İzete kapanıncıya kadar orada kaldım. Ni *rani hikâyecikler karalıyoardum. Ge| Sonr bir müddet şurada burada serbest ilg sıralarda bende bir taklid havası| yazılar yazdım. Son zamanda (Haber) e Andı. Taklidli yazılar yazıp sokaklar -| geçtim. Dört beş sene orada muntazam iy tebda, kahvede arkadaşlarıma 0| çalıştım. Ve en alâka uyandıran (Çin - det, » onları güldürüyordum. Derken ilk | geneler) romanını orada tefrika edip, kim tayg larak gittiğim Manakyan tiyatro -İ bilir nedense, onun ağabeysi (Vakit) e ak e (Lâdam o Kamelya),| geçtim. Şimdi ise bizim Etem İzzetin İk - hi, , varley), (Dalilâ) gibi piyesler ve k, #raftan Oktay Pöyye'nin Fakir Deli- damında pala sallıyoruz. gibi tercüme ve bazı telif hissi ro- Osman Cemal | — Peki Etem İzzet niçin sizin oluyor? Man i Pİ Çünkü vaktile İsmail Faik denilen elele yola, yanl muharrirliğe| an © (Payitaht) isimli bir o gaze- e lr » şe İtesi vard. Salâhaddin Enis orada | ii çıktığı gazete”... “İÜ | sekreter, Çapanoğlu Münir muhbir, Ek- rem Vecdet isimli bir şair de başkâtib, şimdiki kız lisesi müdürü Sabri baş mu. sahhih, rahmetli Mehmed Rauf, gazete - Rirafıma bakındım. Ne bir başkası, ne İ ten bu küfüre eliyekab kesbedecek ki Ray rekette bulunmamıştık. Osman Ce.| Tüy eereket versin, sözünü çabuk yü - a Yoksa bunu az daha küfür mana - alacaktık, >> Bir Baha Tevfik vardı. Çok yaman Sok antika bir adamdı. Rahmetli bir Kiya, sek, isimli bir gazete çıkarmıştı, İı, © de muharriliğe heves ver ya tut - di, ,, Softanın o Kadıköyüne ilân: aşkı) 4“ Dir softa ağzından (Ah kariyei kadi) » ç lâm medrese ağzile bir nesir parça. Bal gönderdim. Orada intişar ett, eyy en cesaret alarak, gene ayni gaze - Ay, ? Zamanki (Karagöz) e ve gene Ba- ti, Tiğin (Zekâ) isimli mecmuasına a- ta ufak tefek şeyler yazmağa başla - ük ; Lâkin bunlar amatörlük devresinin Yazlarıydı. e Ne vakit profesyonelliğe başladın?, diğ, Mütarekede, Akagündüzün çıkar - lay) isimli mizah mecmuasında... Bar, Bün şahsan tanımadığım Aka. «ya- Yeki Aİ, idarehaneye gel diye, beri Üy, A çağırmıştı ve ben de yazılarımı Bir kaya gittim. Yazılarım şunlardı: manzume, iki mizahi fıkra, im asıl parlamama sebeb olan şeyhinin halifesi; isimli hikâ » İM YT ee X av Yer, la Aka Evvelki gün vefatını teessürle haber ver - diğimiz İstanbul Komutanı Korgeneral Ha. lis Bıyıktayın cenazesi dün saat on birde Askeri merasimle Gülhane (hastanesinden kaldırılarak Edirnekepi Şehidliğinde hazır. lanan makberi mahsusüna defnedilmiştir. Conszede General İzzettin, Küsin Kara - bekir, Hüseyin Hüsnü, Süreyya Hidayet, Os man Tufan, İshak Avni ile Vali ve Belediye Reisi LAtfi Kırdar, Emniyet Müdürü Mu - zatfer Akalın, Alman elçiliği Ataşesi ve mer, humüun yakın akraba ve dostları ie kalaba. Jık bir halk bulunmuştur. Alayın Gülhane hastanesinden hareke - *inden evvel Generâl İzzettin, merhum hak. kında kısa bir hitabede bulunmuş, müteveffa Pimi ye düz bunlar için o zaman bana ime vermis, bu yazılar benim pro. saç İitmi i'ân etmiş oluyordu. On- Ia, MA Semih Lütfisin çıkardığı «Av- Tüy mizah gazetesini aylarca tek Bap, doldurdum. hare bir müddet te (Aydede) de Malak Yanlarım intisar etti, sonra en Rip olan (Akbaba) devri bas- Mag, P#Yet günün birinde Mecdi Sad. > benden e için yazılar iste. izi, ZAaMân (İkdam) da çikmis olan ip m orifinalite ve verli humüsivet > teki. etinden birçok kisilerin dikkatini ezin birinde" «Birde roman nasil İmiş ve: SON POSTA NİZİ alan Nasıl gazeieci oldum? ear sennmnanenrnene ANLATAN memmun OSMAN CEMAL (| “———.ş.mensmsrmeneesi nin tiyatro kısmı şefi iken ben de orada fıkracı ve istihbarat şefi idim. İşte Etem © zaman oraya istida ile müracaat etmiş ve bütün heyetin huzurunda inşa ve ki - tabetten imti"an vererek on iki buçuk İlira maaşla oraya çırak olarak alınmıştı. İşte şöyle böyle yirmi beş senedir, mat - buattayım. En korkunç va gülünç iki hatıra... — Akbabada çalışırken, o zamanın ka. badayılarından birisini tevkifhaneye at. mışlardı. O vakit Semih Lütfi de (Züm- rüdü Anka) yı çıkarıyordu. (Zümrüdü Anka) bu kabadayının çirkin bir karika- türünü koyarak onunla alay etmişti. O aralık (Akbaba) da (tarzı kadim) mizaht manzumeler yazan şair Abdülbaki Fev. zi isminde çok iyi bir arkadaşımız vardı. Bir gün nasılsa bu azi; lik yapmak aklımıza geldi, ressam Ramiz bana fevkalâde güzel bir Rum makyajı yaptı. Çatık kaşlar, pos bıyıklar, didon sakal, ben oldum sözde Beyoğlunda çıkan (Proiya) gazetesinin sahibi imtiyazı Mösyö Haralambidis.. Biraz sonra Abdülbaki gelince, kendi- sine: — Seni bir Rum gazetecisi görmek isti- yor! Dediler. Ve ben o kıyafetle Abdülba - kinin yanına girdim. Ben fevkalâde gü- zel Rum taklidi yaparım. Rum taklidi ya- parak bunun (terzi kedim) manzumele - rinin her bir tanesini birer liradan rum - caya koymağa karar verdiğimi söyledim. Mutabık kaldık. Ertesi gün manzumele - rini alarak (Proiya) gazetesi idarehane -| sine ge'mesi kararlaştırıldı. Zavallı Baki ertesi gün (Prolya) dan başlıyarak bütün Rum gazetelerini dolaştı, bir türlü mat - baaya gelen adamı bulamadı. İşte bundan cesaret alarak, ertesi gün de gene Trssam Ramiz, bana o hapishaneye atılan kaba. dayının makyajını yaptı, sırtıma da bir kürk giydim. Bizim elt kattaki (Zümrüdü Anku) idarehanesine indim, Semih Lüt - fiyi dışarı çağırdım. Alt katta: (Devamı 10 uncu sayfada) Korgeneral Halis Bıyıktay askeri merasimle defnedildi Cenaze merosiminden bir intiba insandı. Memleket değerli bir evlâdını daha İtopzağa verdi; demiştir. Müteakiben cenaze alayı önde, Relsicüm- bur, Meclis Relsi, Başvekil, Genelkurmay Başkanlığı ve MIM Müdafaa Vekâletile, Al. man büyük elçiliği ve müessesatı saire tara. fından gönderilen çelenkler 11,30 da hareket etmiştir. Top arabamna konan tabutun arkasında matem havası çalan kolordu bandosu, deniz ve kara kuvvetlerimizden Oo mürekkeb birer ihtiram kıt'ası bir bölük süvari ve polis müf teresile askeri okullar ve cenazeye iştirak €- den z9vat ve halk yürüyorlardı. Aiay Divanyolunu takiben Beyazıda gel - miş. merhumun namazı Beyasd camiinde kulındıktan sonra cenatesi İbzar olunan o - olduğu halde Geterslin askeri meziyellerinden bahset -İtomob'le konarak Şehzadebaşı ve Fatih ta . rikde, Bdirnekapıdaki Şehidiiğe | getirilerek ? diye yazmış olduğum bir: Yari) .— Halis büyük bir asker ve çok iyi bir ebedi medfenine tevdi kılınmıştır. Sayfa ? «Son Posta» nın zabıta romanı: 35 Yazan: CEVAD FEHMİ meselesi; Leylâ Hanımın tereddüdü karşısında Rıdvan Sadullah müdahaleye mecbur kaldı Bu cevsb Leylâ Hanımı daha fazla alâ- kâlandırdı. Heyecanla: — Ne diyorsunuz sahi mi? diye sordu. Nasıl ele geçirdiniz? — Kaçarken kendisi düşürmüş. Bakı . nız, üzerinde (V. G.) markası var.. Yani Vasko de Gomal Leylâ Hanım: — Evet görüyorum!, diye tasdik etti. Sonra bir şey söylemek istiyormuş da ka- rar veremiyormuş gibi durdu. Bunu far- keden Rıdvan Sadullah kendisin, teşvik etti: — Bir müşabehetten bühhsettiniz. Vak tile bu ağızlığın bir benzerini mi gördü - nüz? — Hayır, ben görmedim... Bilmem an- latmıya değer mi? Boş lâkırdılarla sizin kıymetli vakitlerinizi zıyaa uğratmış ol - mıyayım, Rıdvan Sadullah ısrar etti: — Hayır, bayır, anlatınız,.. Bazan en ulak şeyler büyük neticeler doğururlar. Siz görmediniz, yani size vaktile bua. gızlıktan bahsettiler, Yarısı siyah, yarısı sarı kehribar ağızlık... Üzerinde altın - dan marka var. Zivanası da altından... Öyle bir ağızlık ki tarif ile pekâlâ tanı - nabilir, Benzeri pek az bulunur. Evet, bundan size vaktile kim bahsetmişti” — Kocam Raif, — Ne diye? — Böyle bir ağızlığı vaktile bir dostu. na hediye etmiş? — Kime? — Bir Ruma! — Adı? — Vafidis Gavriyeloğlu! Bu isim odada bir bomba tesiri yaptı. Serkomiser yerinden sıçrıyarak bağırdı: — Vafidis Gavriyeloğlu mu? (V. G) harflerile başlıyor. Vasko de Goma gibi... Hay Allah belâsmi versin! Hepimiz heyecanlı idik, hakiki katili ele verecek mühim bir ipucunun meyda- na çıktığı hissi kablelvukuu hepimizde hâkim bulunuyordu. Rıdvan Sadullah: — Lütfen devam ediniz! dedi. Genç kadın mahzun bir eda ile gülüm- siyerek; — Galiba arzum hilâfına sizleri tahrik edecek kadar esrarlı bir mukaddeme yap. tım, dedi. Sonra inkisarı hayale uğrama- yınız! Meselenin esrarlı tarafı yok... Va- kiâ ağızlığın bir hikâyesi mevcud... Hem de oldukça garib bir hikâye... Fakat bu hikâyenin yaşadığımız faciala en ufak bir münasebeti o'abileceğini zannetmi - yorum. Serkomiser biraz sinirli bir tavırla: — Anlatınz! Anlatınız! diye tekrar - ladı. Leylâ Hanım ağır ağır hikâyeye baş - ladı: — Bu sdam biz ev'enme'len evvel ko- camın şeriki imiş... Birlikte elbise tıca - reti yaparlarmış. Ben kendisini bir kere olsun görmedim. Sarı saçlı imiş, uzun bir boyu varmış, yakışıklı imiş, Serkomiser heyecanlı bir tavırla lâ. kirdiyı kesti: ç — Sarı saçlı imiş, ha... Sonra? — Evet sarı saçlı imiş... Sarı saçl Rum biraz garib amma,,. Belki melezdir, İlk zamanlar kocamla çok sevişirlermiş. Adeta içtikleri su ayrı gitmezmiş. Bir - birlerinden saklı hiç bir şeyleri yokmuş. Raif o zaman Vafldis için «dünyanın en mükemmel adamı, benim de en sadık, en hakiki dostum> diyorm Adeta ikiz kardeşler gibi imişler. Birisi elbise ya - parsa, öteki de onun aynini yapıyormuş, Hatta bakın şimdi aklıma geliyor, Raif garajda gördüğünüz spor otomobilini al. dığı gün; yani bundan dört sene evvel Vafidis te koşmuş, ayni marka, hattâ ay- ni renk bir spor otomobili almış. Serkomiser gene kendisini tutamadı: — Demek kirye Vafidisin de bir spor otomobili var! Hem de ayni marka! Leylâ Hanım devam etti: — Bu ağızlık ta işte o dostluk devre- sinde, Vafidisin bir doğum senei devri « yesinde Raif tarafındna yaptırılıp he - diye edilmiş. ii Genç kadın sustu, düşünceye daldı. Hi. kâyesi bu kadar mı idi? Hayır, yalnız ta. rif edildiği halde senelerce aklında kala- İbilmesi için bu ağızlığın her halde daha | başka, daha fevkalâde bir hikâyesi olma. b idi. Rıdvan Sadullah susuvor ve Leylâ Ha, nıma bakıyordu. Genç kadın nihayet ye- niden başladı: — Demin mese'enin esrarlı tarafı yok dedim, Evet amma bu bir sırdır. Koca - min bir sırrı... Onu faş etmenin müna sib olup olmıyacağını düşünüyorum. Müddeitumumi muavini söze karıştı: — Fakat mademki zevciniz ölmüştür ve bu sırrın çözülmesi adalet için 1 lâzım. dır, bildiklerinizi söylemekte hiç bir mah zur yok demektir. Serkomiser tasdik etti: — Doğru doğru, hiç bir mahzur yok Evet amma anlatacağım hikây eşhasından ikisi henüz yaşıyor. Leylâ Hanımın tereddüdü karşısında Rıdvan Sadullah müdahaleye mecbur ok du. — Eğer söyliyeceklerinizi tahkik etti, Rimiz faclalarla alâkadar görmezsek der- hal unutacağımızı ve kat'iyyen kimseye söylemiyeceğimizi temin ederiz. Artık te- reddüde lüzum yok, değil mi? Bu sözler nihâyet son tereddüdleri de izale etti ve Leylâ Hanım anlatmıya baş. in İladı — Hikâye çök uzun değildir ve ben de- min de söylediğim gibi bunu maruz kal - dığımız felâketie münasebattar bulmu » yorum. Maamafih mademki istiyorsunuz, anlatacağım. Zevcim Raifin benim'e ev- lenmeden evvel bir metresi varmış. Ka - tina isimli bir Rum kadım... Kendisi ev. İendiğimiz günlerde bir sebetle hep sini itiraf etti, Bekâr ve zengin bir er - keğin bir metresi olması tabii görülür de- Bil mi? Bu kadım da hiç görmedim, tanı, mıyorum. (Arkas var) e

Bu sayıdan diğer sayfalar: