16 Ocak 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

16 Ocak 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

rına” “Son Posta, nın Hikâyesi iğ Kurula n yuva FaliMemımlim. Yazan : Muazzez Tahsin Berkand basma perdesini arâ- Ali pencerenin dalgın dalgın bak — Kar yağıyor mu Ali? — Evet baba, ağaçların yaz oldu. Yataktaki ihtiyarın tath bir gülümseme belirdi ve kendi kendisine tekrar etti: — Ağaçların üstü bembeyaz. ların üstü... Ki — Ne di; Bunu meye, sesile ( Zeliha )sor muştu. İhtiyarın mütebessim ağ'r ağır ona baktı. — Kökünder kesilen ve kuruyan ağaçların büvüdüğüne: evimizin > &nı şenlendirdiğine seviniyorum Ki- zım. Zeliha kumral örgüle dıra dalgalandıra büyük babasının ya- tağına yaklaştı. Onun gene eski bir ma- sal söyliyeceğini anlarmş ve kalbi tatk bir sevinçle çarpruştı. Büyük bitme tükenme bilmiyen bir kaynağı vardı. — Ağaçlar niçin ki müştü dede? İhtiyar adam yatağının içinde doğ- ruldu. elile eski ve acı bir hatırayı itmek istiyormus gibi bir hareket etlik- ten sonra torununun kumral saçlarını okşadı. — Bu uzun bir masal kızım. — Bana bunu anlatsana dede... — Peki... Odada bir telâş oldu. Ali sedire bağ- daş kursrak çubuğunu yaktı, karısı Kezban yün yumağını kucağına alsrak yere diz çöküp oturdu. Yalnız ihtiyar nine “bulunduğu yerden kımıldamamı$. başını omuzuna eğerek kocasını dinle- miye hazırlanmıştı. — Avinin doğduğu sene idi. Yurda düşmanım hücum ettiğini haber alır al- maz kövün bütün (delikanhları ben de 'Ik davul sesile kasabaya koş- tum. Askerlik şubesinde kalabalık çok- tu. Bana: — Senin daha vaktin gelmemiş, kö- yüne dör! dediler emma bu sözler er- kekliğime dokunduğu için gönüllü ys- zildim ve karımla çoluğumu bir defa daha görmek için köye döndüm. larım gibi güle oyna” iştim. Aylarca düşman za çarpışlıktan sonra bir rdı, birkaç hafta üme yolladı; söz ile savma» imi bitirme- hikâye ökünden sökül- Ya boğaz boja gün yüzbaşı beni çağı için izin vererek Köy de ayağımdaki yara tam dan cenk edemezmişim. den. düşmanı topraklarımızdan defet- nd et- geri fa- meden köyüme dönmiyeceğime a “im için ayaklarım adetâ geri giderek kasabanın yolunu tuttu Ja: anların serinlikten. ne sıcaklıktan Geldik Pezdim su erkek'erden... Oh!-- İ dudaklarımdan, Hi er - elinde çıktı. Erke * tanen bodakm ve küstah insanlar... Bü- mee bu belâyı çekeceksem dün €n çirkin kızı gimiye razıyım. Ylâ Hanımla Halük Bey daha evvel er, holde bizi bek'ivorlard:, Lev - bir şevler anlatıyordu. Halâ - i sen vüzü bulut- Benim farkımda bile o'madı. yürüdük. Hammefendi bir zafer nevesi . Kara eözleri parlak bir sik geniyordu. Yanakları gül gü) ölmüş” eni. yepyeni, mana dolu bir güzellik Kad yorum neden? Birdenbire imdan nefret ettiğini anladım. ar #örmesin icin ben arkada 0” . Halkla Leylâ Hanım öne Re i 7 T ; j iş İş tire dr » öyneniyor, Musiki bana son tesir eder, Her nota içimde sanki kem ve binbir akıs bu - iy, üstü bemibe- inanmak dudaklarında|ranın $ızısı rini dalgalan-| geceki heyecanım evveiki- ve onlara hiç benzemiyor. helecanla kesiliyordu. Kasabada fena bir haber aldım. n buradan geçmiş, köyümüzü kavurmuştu. Bu meş'um sözlere istemedim amma ne de olsa içime şüphe düşmüş, #yağımdaki va- artmıştı. Babadan kalma küçücük evimizin ve bu evi çevreliven is bahçemizle tarlamızın hâk ile ağaç-İyeksan olabileceğini havsâlam a'mı- vordu. Böyle iken gene bir. dükkâna ağrayıp biraz çivi. bir testere ve bir -İçekiç almaktan kendimi menedemedim. Ertesi sabah yola düzüldüğüm 79- man içimde derin bir ac: vardı düsman kurşunu kalbimin üzerine bet etmiş gibi kuvvetten düşmüş Cecukluğumun geçti odalar, İmün karşısından gitmiyordu. Meğer biltün düsündüğüm şeyler. birkaç saat a sördü#üm manzar# karşısında ibir hiçmiş! Meğer alçak düsman bura- lardan gecerken. fazla barmamıyacağ nı bildiği bu güzel köyde taş taş üstü- ne bırakmamış! Bütün ömrümü geçirdiğim köyümü tanwamıyordum. Hele evimizin verini bulmakta eneyce zorluk çektim ve bu- rasmı ancak yıkılmamıs olan bacasın. İğen tanıdım. Fakat avlarca düşmanla eööüs göğüse çarpıştığım halde sarsıl- mısan kuvvetim bu gördüğüm virane- nin karşısında benden kaçtı, hemen rarıkla bir taşın Üzerine yıkılarak bir rocuk gibi ağlamıya. hıçkırıklarla ağ lamıva basladım. Artık her sey ei mün önünden silinmis. bütün dünva cocuğumu düsünecek halim kalmamıs- tx. Birdenbire yanı başımda bir hıçkırık sesi duyarak başım: kaldırdım. — Mustafa! — Fatma! Karım, kolları arasında siktığı ço- seal beraber karşımda duruyor- — Sen sağ salimsin ve Mustafa, se- ne ev bark kurar. bizi barındırırsın! Onun bu sözleri bir sanive fcinde beni kamçılamıştı. Yerimden kalkarak Fatma ile Aliyi bağrıma bastım ve ici- me düsen tatlı bir fimidle dineleşerek evin yıkık duvarları üzerinden aşıp bahceve gectim. Burası da bozulmuş. o İ sözetim ağaçlar sökülmüş, yanmış. ku- İramustar. İ — Büsbütün kurumuşlar mı bunlar tma? —— Ben bazan orlera su veriyorum İMustafa. belki de tekrar yeşerirler. -— Mutlaka veşerecekler, evimiz de teker kurulacak. Kari koca. yeni bir ümidle yüz yüze haklık ve ben hemen işe basladım. Bir kac cün sonra, avakta duran ocağın İ /Fa 'Nakleden: Neyv'r Kemal pe 'dolaşyor. Sevmek, sevmek istiyo- rum. Bütün varlığımın bir sevgivle bir kor, yoru! yorum. «* güze", fettan, t senim gibi İcudümü saran sonsuz heyecan 6 geçmek de kendimden istiyorum. Halükun i kapıyor: bul. İ reyi sıldıyor. cıldıktan sonra İniyor. Halükta genç fazla bir alâka Vaz Yüreğim Bu yaram! hidin - istemeden sözleri - birlesiyor, Yasak mevvâ» ruhunu çekiyor, baş döndüren yılan! Ben de Birden rasıl ol kudret olsa bakıyorlar? Neden | hissedince yüreğim çarpıyor. 1 yesil) tarlalar, yüksek ağaçlar. yollar sözü-; elimdek! paketleri yere bırakarak Oo-| vikilm mahvolmuştu. Ne karımı. ne|. SON POSTA Önümüzdeki Cumartesi yünü Kurban Bayramı İstanbul Müftiliğinden: 19 Künunu. sani 940 senesi Cuma günü 1458 se. nesi Zilhicce syının doküzuna müsa. dif olmakla Arife, Cumartesi günü de Kurban Bayramı olduğu ilân olu. Dur, BAYRAM NAMAZI Saat Dakika Zevali 8 1 Yurdumuzun korunması ve xalli varlığımızın yükselmesi için çalış, makta olan mili kurumlarımıza her vesile ile yardında bulunmak yurd horcumuzun en büyük ve en mü, *imlerindendir. Yurdumuzu hava. dan gelecek Lehlikelere karşi koru — mak uğrunda feyizli ve devamlı bir suretle çalışmakta ve aldığı beber - tüleri Kizilay ve Çocukları Esirgeme gibi bayırı kurumlarin paylaşmakta olan Türk Hava Kurumuna Kurdan Bayramında kesilecek kurban deri , lerile barsaklarınır verilmesi bu bab. da Diyanet İşleri Relaliği tarafından €vvelee verilmiş olan fetva mucibin - ce muvafık olacağı ilân, bununla be. raber memleketimizin bir kısmında maalesef suhur eden pek elim hare, katları felâketine uğrıyan vatandaş. larımız için Cümhuriyet Halk Partisi Eminönü Halkevi tarafından tesis e. dilen mutfaklarda bu felileetzedeler jeln kavurma yapılmakta olduğundan kurban etlerinden merkür mutfaklar hamına teberrüaita bulunulması muh. terem ahalimizden rica olunur. İstanbul Müftisi F. Ölgener Brezilyaya zeytinyağı gönderiyoruz Brezilyaya mühim miktarda zeytin- İyağı gönderilmektedir. Eski Brezilva İkahve şirketi zeytinyağı ihracına de -| fıçı yaptırmağa a duvarlar çevrilmişti. İlerim geçmeden evvel baba ocağınm verine bir kulübe kurmak, onun etra- #nı canlandırmak için gece gündüz demeden çabalıyor. uğraşıyordum, Bir sabah Fatma koşa koşa yanıma geldi vo bana şu müdeyi verdi: . Erik ağacı canlandı Mustafa, ce- vizden de ümidim var. Hakikaten. kurulan © yuvamızla be- rabar etrafında da yeniden bir hayat baslamıştı. İznim bittiği gün. kulübe- mizin kapısını elimle kapadım. ağaçla- rı son bir defa kendim suladım ve ka- rımla çocuğumu bir defa daha öptük- ten sonra birkaç ay evvelki neş'emden daha büvük bir sevinçle gene düşman- la carpısmıya gittim. İhtiyar adam susmuştu. derin derin nefes alıyordu. Cocukları onun son bir kaç söz daha söylemesini beklediler amma onun yerine Fatma ninenin sesi işitildi: — Giderken söylediği şu sözler hâlâ kulağımda: Karı, şu düşmanların işini bitirelim, dönüşte kulübenin bulunduğu ere veniden eyv kurar otururuz. ben? Çocukça vâdin bağile bağlan mış bir kukladan başka neyim ben? Gene içimde baş döndürmek, gönülden gönüle kasırga gibi «ek hevesi tutuş- tu, Eğildim, Leylâ Hammeferdiye bir şey sorar gibi yavtım, Belli etmeden sanda- yemi, Halâkun beni gözucile görebilece- ği tarafa, kaydırdım. Ve heyecandan buz kesilen vücudümü belli belirsiz sahnede- ki müziğin ahengine bıraktım. Vahid hızlı hızlı nefes alıyordu: — Sen insanı çıldırtırsın, hain kızl Halük birdenbire kalktı, locadan dı - bir ateş, bir alev gibi tutustuğunu İsti - m. Karmen! Seni ne kadar iyi anlı - kıvrıla büküle dansetmek, VÜ-| yücudüm uyuştu. dalgası için | indi. Ley'â Hanım güzel başı vakit vakit sahne - Ke eşsiz, ne harikulâde baş bi esiyor. tuyor. ra du bilmem Halk geri-|da sesiz ve kimsesiz saniye bana baktı. Gü - | sündüm. aleve çeviriyorlar? Ne yaptım!da O anda sanki Don Jose'nin hançeri Kar İmenin değil benim yüreğime Mübalâğa etmiyorum. Bir saniyede bütün . Her şey gözümden si - #inirli sinirli gülerek Vahide soruyordu? — Ne oldu ai Karmen şimdi sahnede yere serilmiş Hanımefendi ona bir seyler f -|can veriyor. Yarasından kan fışkırsa da Perde aralarında, hattâ perde a-| görsem da bu fısıltı bitmek bil - kadına karsı bu gece| naşıyor. Bu gece içimde vahşi, çılgın hisler kay- İkinci bir isya a şeyhislâm| — Bre devletlü vezir gafil olma!, Bu. fendinin yanıma doğru iler! vve larım mihrab duvarına verip yüzlerini| (Diye söze başladı. Fakat en şon saf » cemaate döndüler, Söze ilk baş'ıyan si -| taki ihtilâl rüesası bile işidemedi. — Bre susun yoldaşlar. işitmiyoruz... 1 orta — Şehbarlar susalım... İbiyıklı, iri kara gözlü, gayet güzel bir a-| OAhizade, sözüne dört defa başlamalı damdı; otuz beş yaşlarında tahmin olu -'mecburiyetinde kalarak tamamlıyabildi: nabilirdi. Mağrur ve mütehakkim bakış -İ — Şehbazlarım... Yiğitlerim, beni din- lıydı. Fukat gözlerinde kanlı, gaddar ve leyin. madde değiştirmek olmaz. Hasan hilekâr adamların gözlerindeki şüpbeli Halife, defterdar paşa ve Yahya Efendi parıltılar yoktu. Bilâkis, gözleri Receb maddesinden şehzadeler maddesine geç Paşaya rastladığı zaman yüzünde, istik -'mek olmaz. Bana inanın... Bu istedikle rah İfade eden bir takım kırışıklar peyda'riniz sarayı hümayunda değildir. Hepsi İoluyordu.. Sesi yüksekti, temiz bir İstan- kaçmış, birer menzilde gizlenmiş,,. Bu- ibul ağzı ile konuşuyordu. Rum Mehmed, 'lun, getirin, katilleri fetvasını vereyim... şe > ederek ei eri | Rum Mehmed: | — Devletlü vezir. padişahımz Hüsrev! — Ay: n dişabi- Pasa gibi bir yarar veziri katletti, bu - ami ekle pagan nun's kendi devletini rahnedar etti. Bu iş, Dedi, Receb Paşa atıldı: padisahımızın kendi reyi İle olmamıştır. — Bre Mehmed ağa.. bre sen bir akıl: | Hasbahçede gizlenmiş Hasan Halife ve adamsın... Bu Âli Osman kapısında ayah İdefterdar Mustafa Paşa teşvi r. Pa - divanı olmak doğru deği'dir. Padişahımız Jalçakımız bize bu adamları elbette ver -| rencide olurlar... İsin, paralıyalım!.. Dive bağırdı. Arka di DE yl cansın BAE yaksa) a ı, Arka saflardan gene bin yükseldi: — Bre dev'etlü, Hasan Halife i SE Pamir ya gre terdar hâsbahçededir, divanı za eğ de hünkârın elinde Bıra! 2. oni a alsınlar diye ze hi da kıyılır, elbette şehzadeleri de isteriz... misin?!. em e emir > Bunu ufak bir karışma, yumruk ses -| Fakat bu sefer: z 3 8 2 5 z F 3 # ; leri, kısa tehdidler takib etti. — Vurun!, — Vurun! — Susturun!, — Bre söyletmeyin: — Söyletmeyin! > — Pre sus. büyüklerimiz konuşur, bi-! Diyen sesler cıkmadı. Bilâkis, kısa sik ze ağız açmak düşmez... ren bir uğultudan sonra, camide, sank Sadrazam, Ahizade Elendi ile, alçak sohuklar bile kesilmiş idi. Vezirin cevab: sesle bir şeyler konuştu, sonra Rum Meh bekleniyordu. Receb Paşa mosmor oldu. mede cevab verdi: el az i — Yalan e mz Me İp Bp km ceva a Helle bunda bir hikmeti Mâhiye var-| YUK bir uğultu takib eki. ama a ee ae ETİ na pla gebe iye ii er Hüsrev Paşa bişünah ise, davası yarin huzurunda bu oyunun daha fazla | idare Tee FR. bununda görülür Kul|diiyedelini anlıyesık #yaya KATE, kulun hakkını padişahtan aramak olmaz.| O kalkınca, bütün üleme, rical ve bütür Bu dava dava değildir. cemaat ayağa kaltılar. Hüsevin Efend e lr Öl İş ami ği ka Mehmed, karışık yüzlü bir adamdı. — Paşa hazretleri ile sarayi hümayun Baldır çıplak, hamam külbanında barı-) varalım. isteğiniz veçhile ayak divanı es» nır, İstanbulun kenar mahallelerinde ya | babını hazırlıyalım.. ya sırt sakalığı yaparken, Genç Osman Dedi ve sadrazam İle berâber kapıyı vak'asında bir sipahilik kapmış, cür'eti,|doğru yürüdü, kendileri ülema ve rical edebsti ile etrafını yıldirmış bir zor-! sipahi ve yeniçeri zabitleri takib ettilen (Arkası var) ta, Omuzları hafifçe öne eğik, burnunun ucu kırmızı ve şişkin, Kestane rengi gözleri - nin mahzun ve sert bir bakışı var. Taba- Bında hiç dokunulmamış bir peynir par- cası, önünde bir gazete... Dalgın da'gın düşünüyordu. Beni görünce afalladı. ladı. — Haydi gidin, Ali sizin bavulu açsın orada. Benim uğraşacak vaktim yok, Müssadenizle İncigil Hanım. Sasi dokuzda Sirkecide bulunacağım. bir iş var, Leylâya lütfen söylersiniz: ÖR Kendi kendimi tanıtmıya mecbur kaldım. — İncizül! le yemeğine m. — Nasılsmız? Leylâ yi bu yp sdamın yüre Kim olduğumu anlıyamamıştı. ğine nasıl heyecan yor, şaşıyorum — Bur evinizde. misafirim. Haltku niçin tercih ediyor, işte buna hiç — Ya öyle mi? Buyurun. oturun... | şaşmıyorum. Biraz bir şeyler yeyin... Hava da ne s0- 'O grkımcn küçükler başladılar; Huk bogün... (Nezaketen bir şeyler söy- — Babamın burnu meye öyle kıpır? lemek Hüzumunu duyuyordu). On beşjmızi! ! — Sus ayıb... Nezle de ondan. — Ben onu hiç sevmiyorum. Anneyi ağlatıyor. Büyük gene çıkıştı: İ — Baba sevilmez mi? Ben srnemi da babamı da, kardeşlerimi de severim. (Ya gündür evde yoktum. Leylâ mektub yaz- mayı sevmez. Geldiğimdenberi de göre - medim. Acaba ne halde? — Gece geldiniz değil mi efendim?. — Hayır, akşam, saat yedide... İyatrova İl — Biz tiyatroya davetliydik. Erken git- miye mecbur kaldık. Tan! Babasmı pek sevdiği vok. Mürebbi « — saatleri de pek münasebetsiz. öğrendiklerini papağan gib yesinden zamana Taştı: tekrarlıyor.) Bir zaman Yüzümü öptüler. Kapıdan çiksrket pe, uyundılar mı acaba? dönüp bebek gibi bir gülümsediler. Son — Evet... Şimdi asağı inerken odaları-| hep birden Alinin yanını koştular. #iyiniyorlardı. Yatmız kalınca istemeden dün geceyi "öelerken kapı acıldı. Be -| hatırladım: Halüiku oyundan sonra tiyat holünde bulduk. Leylâ Harda? yor. sessiz sessiz yeriik, gibi birer bi Muhlis a istedi. Locada üsüdüğünü. Pİ r irer gelip telâçla

Bu sayıdan diğer sayfalar: