17 Şubat 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

17 Şubat 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© SON POSTA © Saraya gelen ecnebi muharrir ve muhabirler Kâz.m Bey, şöhreti, tavrı, edası, feci akıbeti - Kâzım Beyle Latfi Beyin şakaları - Bir garib müracaatın hikâyesi hakında, iliş Halid Ziya Uşaklıgil Hürriyeti epesinde soygunculuk Şuhat ; yapanların muhakemeleri bitti Beş suçlunun birlikte gezen bir kadınla bir erkeğe j hücum ederek eşyalarını aldıkları sabit oldu Şişlide Hürriyetlebediye tepası yolunda vukua gelen bir soygunculuk hâdisesinin mu hakemesi 2 nc: ağırcezada son safhaya var. miştar: Hidise şudur: Hüseyin İsminde bir genç maşukası Odet ile birlikte bir gün Hürriyeltepesi civarında gezmeğe çıkmışlardır. Bir müddet gezmiş - ler, tam etrafın tenhalaştığı bir sirada bir- Yaşlılığın büyük bir lâtfü var: Sizi u-'dı. Belk! bu servet rivayeti de diğer göh-'Tilmez, bükülmez bir metaneti vardı. Bu. denbisr karşılarına beş kişi çıkmıştır. sun yıllar.n hatıraları, simaları ârssın - da dolaştırır; size geçmiş ömrünüzü tex-| reti kabilinden boş bir faraziye idi. Ben cnu sarayda tanıdım. Lütfi Beyin ina dair ilâve edeceğim: * Cülüsu müteakib huzuru kabul edil - rar yaşatır; sanki pek yüksek bir tepe - pek yakından dostu ve hariciye mele - mek emelile musırrane müracaat eden - Din üzerinden gözlerinizin önüne serilen ğinde refiki idi; sıkça sıkça gelir, onun lerin arkası alınmamağa başlamıştı. Bu geniş bir sahra sahasını temaşa ediyor - odasına giderdi, saraya uğramaktan, baş- meyanda ecnebi muharrirler, gazete mu- sunuzdur, bu sahanın üstünü tabaka ta- ka bir maksadı yoktu. Meselâ hiç bir za- habirleri birbirini kovalar, ardı arası ke baka sis kaplamıştır, fakat hafızamızdan man huzura kabul edilmek arzusunu iz- silmiyen taleblerle başmabeynciyi iasdi «sen bir nefsa ile bu sis yer yer silinir, har etmedi zannediyorum. İkisi beraber ederlerdi. Ecnebi muharrirlerin Türkiye size şurada burada ölmüş zanneğilirken bulundukça bir şehide de izum görün hakkında yazdıklarının daima yanlış ve tekrar hayata avdet ediveren manzara -|ler olmalıydı ki ya beni yanlarına davet ekseriyet üzere muhalif hislerle gülünç ları, şahsiyetleri, şü ve bu vesile ile zu- ederler, yahud beraberce odama gelir - şekillerde olduğuna, hele gazete muha -| hür etmiş hâdiseleri tekrar rüyet ufkuna lerdi. Bu iki eski refiki beraber görüp birlerinin mensub oldukları idarelerden getirir, heyhat! Ayni zamanda bu yeni- dinlemek bence hiç doyulamiyacak bir para koparmak maksadile Abdülhamid den hayat bulan hatıraların yanında sa- zevk idi. Daima şakalaşırlar, daima bir - saltanâtından sonra Türk tahlına çıikon bayı kaplıyan bir makber sergisi, bir me- birine sataşırlardı. Lütfi Beyin şakaya, hayatının en büyük kısmını mahpus ve mat mahşeri vardır. Dün bahsettiğiniz earakaya bir meyli mahsusu vardı; sonra İhtilâttan memnu geçiren bir padişah ile Hakkı Paşa, yarın bahsedeceğiniz Rifat fikra anlatmak, hikâye nakletmek pek mülâkat yapmaktan ne garib yazılar çı- Paşa, bunların yanında daha yüzlerce, merakı idi. Kâzrm Bey kendisine sataş - karacaklarını düşünen Lütfi Bey bunlara yüzlerce tanılmış, solmuş simalar... jtikça müdafaa mevkiinde kalırdı. Çabuk karşı müsaid davranılırsa pek muzır bir Ben bunlardan bahsederken gene O çabuk söyler, biraz sinirlive, fakat gül - iş görülmüş olacağına kanaat ederek bir hatıraların arasından diğer bir simanm mekten bali kalmıyarak mukabele eder- usul kabul elmişti. Bunlar ber şeyden belirdiğine dikkat ediyorum, onun size di. Kısaca, zayıfça, kuruca ve hiç de gü- evvel sefaretlerine müracaat edecekler, bâlâ şaka yapmaktan haz alan ve hazzın- zel dermiyecek bir şekilde olmasına reğ- Sefaretler tensib ederse hariciyeye tavsl- dan çülümsiyen çehresinin yanında”yene men öyle sevimliliğe malik idi ki eğer ye edecekler, hariciye muvafık görürse ölümün siyah gölgesi var: Bedbaht Kâ - kadın iptilâs şöhreti doğru idise mut - terviç edecek, hünkâr srzu ederse kabul am Bey, kim derdi ki daima şuh bir ein laka o zeminde muvaffakiyetlerini bu edecek. Bu suretle işin önüne geçilmiş ie, Henüz pek genç İmişçesine insana ko- gayor hissini veren acül ve rukkas adım-! larla yürüyüşü onu bir gece karanlığında, ' bir yarışın yerinde, derin bir kuyuya kâ- dar götürecek ve orada acı bir ölüme mahküm edecek. Ben kendisini evve'ce pek uzaktan fa- mırdım, orunla hiç temas etmemiştim. Hattâ tercümiei halini de pek iyi bilmez -| dim. Galiba o da diğer refiklerinden bir kaçile beraber Yıldızda tercüme İşlerinde başlamıştı, sonra hariciyeye intisab ede- yek nihayet Bükreşte elçi olmuştu. Ben mu arasirâ görürdüm, arada bir muarefe ; olmadığı için görüşmezdik, fakat şöhre- tini öğrenmiştim: Ona kadın müptelâsı | derlerdi. Harbiye taamhanesinın karşı - anda bir evi vardı, Nişantaşına, baran Şişliye, yahud Pangaltıya, Taksime, Beyoğ'una doğru gezintilerinde tesadüf #tikçe öyle şuh, öyle bir mütekarrib zev- kin peşin lezzetile mest halini farkeder -| dim ki o şöhretinden dolayı bana: «Gene bir kadın peşinde galibat.> o dedirtirdi.! Belki yı fikir boş bir Taraziye idi. Diğer bir şöhreti de zengin olmasıydı. Hattâ” vefatından sonra herkeste serveti ne oldu diye bir merak vücude geldi. Ve bu me- l haline medyun idi, İkisinin arasında başlıca lâtife vesile-' davet edecek bir ihtimal kalmamış olu- #eksi otomobili ile Karaköy rıhtumından sin! hisset teşki! ederdi. Onun mervi olan serveti rivayetinin yanında bu rivayet de vardı, Lütfi Beye de, masrafının pek 47 olduğundan nejet etmiş olacak, aw şeyi atfederlerdi. Artık bu zemin üzerin- de şakalarına nihâyet vermezlerdi. Bir tanesini tahattur ediyorum. Biri Bükreş- te elçi, diğeri Peştede başşehbender iken bu iki şehrin arasında pek kısa bir me- safe olmamndan istifade ederek yekdi - ğer'ni görmeğe giderlermiş. Bir defa Lüt. fi Bey onu evinde bir akşam yemeğine davet etmiş ve sofraya gele gele bir gün evvelinden kalmış bir pilicin yarısı gel miş. Bir defa da Kâzım Bey dostunu Bük- reşte bir gazinoya götürmüş ve avdette bir yağmur altında, ikisi tek bir şemsi - yede barınarak misafirini yaya yürüme. ğe mecbur etmiş. Lâtf Bey bu gecenin macerasını uzun uzun anlatırken; - Tek birkaç lei araba parası vermemek i$n, der ve kesik kesik kahkabasile hikâye- sini bitirirdi, İste bu şuh hatıralardan bahsederken Ikisinin de ölümle biten bedbaht hayat. larını düşünerek acı duyuyorum. TüM Bey şakacı olmakla beraber pek ve ortada saray erkâru için mesuliyeti yordu. İki genç meye uğradıklarını anlamadan, meşhul şahıslar bellerindeki kayış kemerleri çıkararak, her ikisinin de üzerlerine çallan. mışlar ve Hüseyine rastgele vurmağa baş Iamışlardır. Mütecavizler, genç kadınla genç erkeği) böylece korkuttuktan sonra, Odetin para çan tasını ve Hüseyinin elinde bulunan fotoğ - raf makinesini gasbederek, firaç etmişler - dir. Bilâhare, suçluların İsmatl, “iğer İsmati, Mehmed, Mahmud ve İlyas İsimlerinde beş kiş! oldukları anlaşılmıştır. Bs; suçlu da; 2 nci ağırcezada yapilan du. ruşmalarında, vak'ayı inkâr ederek: — Böyle bir hâdise oldu, fakat biz yap. madık. Başkaları yaparken, uzaktan gör - dük, demişlerdir. Aiddetemumi İhsan Yersuvat dünkü mu hakemede fddlaşmı şerdederek, suşu delii- eriz sabit bulmuş ve matnunların ceza ka. nununun 64 üncü ve 405 incil maddelerine göre tecziyelerini istemiştir, Durusma, karar tefhimi için başka o bir gün: bırakılmıştır, İki kişinin ölüimüna ve bir Kişinin yaralanmasına sekeb olan şoför muhakeme edildi Bir müddet evvel idars etmekte olduğu çerken Üç kişiye çarparak Niko ve Hatici Bir defa ben de böyle bir müracast nin ölümlerine, Orhan isminde birinin de karşısında kaldım. Garabetine mebni hi. Yaralaımasına sebebiyet veren şoför İsA - #âye edeceğim: Lütfi Bey gükümdarlar'na cü sa tebliğ etmek ü - mn duruşmamna, ikinci ağucezada dün de. orta AVKUPA| vam natimiştir. Suçlu goför evvelki celsedeki sorgusun - zere *eşkil olunan bir heyet arasında se-| da; yahate çıkmıştı ve ona siâ vazileyi ve - kâ'eten ben idare ediyordum. Bir gün odamda kâğıdlarımla meşgul! dm, sigara kutusunu gönderdim, ve en| iken odacı kapıyı açtı ve elinde tuttuğu bir kartı yazıhanenin üzerine bıraktı, da- : — Yerler ıslaktı, yolun sağ tarafından Ö” nüme bir adam çıktı. Ona çarpmamak direksiyonu sola kırdım. Bu sırada kaza v#” | kun çeldi. Hâdisede tedbirsllik ve dikkab “ | sizliğim yoktur, demiştir. Halbuki, vak'a yerinde keşi! yapsn ehli * yakuf azami 12 kilometre sürelle gitmesi Ji | m gelirken şoförün 45 kilomette gibi bü * yük bir süratle gittiğini, raporunda tesbif | etmistir. , Müddelumum! İhsan, dün mütaleasni #öyliyerek, suçlunun ceza kanununun — 4$Ö. »cı mâddesino göre cezaya çarptırılması. betemiştir, | Dava, müdafnaya kalmıştır. Memura iftira ve isnadda || bulunan bir kadın 3 ay hapsa mahküm edildi Sabıkaklardan Yaşar bir müddet evreli | bir suçtan dolayı yakalanarak, karakol götürülmüştür. ğ Bunu müleeesir olan Yaşarin karısı A #e, kocasını yakalıyan polis memuru Rifsf hakkında iftira ve isnadiarda bulunmuş * | Bu suçtan dolayı adliyeye verilen Ayşi, asliye 8 inci cezada yapılan duruşması 59 - munda, $ ay müddetle hapse mahküm edi- miştir, Rakibini yaralıyan işçi din tevkif edildi Evvelki akşam Hasköyde kıskançlık yö # sünden kanh bir vak'a olduğunu, Arif 8. ında bir gencin bu yüzden arkadaşı Şerifi bıçakla karnından tehilkeli anrette yarala- # dığını dün yazmıştık. y Vak'anın tahkikatile meşgul olan zabifâ dür, suçlu Arifi Beyoğlu meşhnd suçlar hâklmliğine teslim etmiştir. e Maznyn sorgusunu müteak'b tevkif sâi- miştir. Hâlen Beyoğlu hastanesinde tedavi sltnda bulundurulan Şerif, dün adliye dok | toru Enver Karan tarafından muayene 8- dimiştir. g Yaralının ahh! durumu salâh kesbetmek. tedir. amma ra a anda odacıyı çağırdım, kahve ısmarla-İexemple!.. diye bana baktı, h «Amma yaptınız hal.» yahud «olur | İsüslü bir eda fle sordum: — Ziyaretiniz şey değil!» kabilinden bir nida. Ben © şerefini bana bahşeden sebebi öğrenebi - ha ben ona bakmadan, hemen odacının |Jir miyim? "arkasından bir kadınla bir erkek içeri Kadın derhal sigarasını tellendirerek, daldılar ve battâ selâm vermeden kar - bir ayağı diğerinin özerinde, pek lâübali şımda kanapeye yerleştiler. Böyle saygı-| Ve pek bifütur bir tavırla cevab verdi: sızlıkla, odama âdeta zorla girenlerin) — Sultanı görmek istiyoruz. kim olduklarını anlamak için karta bak-| Elimi uzatarak bekledim: — Harici - tım; Delarue Mâdrus altında el yazı? Me. Lucie Delature Mardrus isimlerini yenin tezkeresi... Kadın irkilerek: — Ne tezkeresi? dedi. Kelimelerin üzerine basarak cevab okudum, ben bu karı kocayı isimlerile, ve | Verdim: — Haşmetpenah padişahı ziyaret tek tük yazılarile tanırdım. Suriyeli mi|edebilmek için elbette hariciye nezareti idiler, Filistinden mi idiler, Mardrus is-|nezdinde müracantte bulunmuş olacak - minin bizce Mardiros şeklini andırma -İsınız. — Ne yolda? dedi, fakat kirpilene- sından dolayı şarklı oldukları anlaşıları, /rek... İzah ettim; — Evvelce sefaretinize | fakat Fransada şöhret almış bulunan bu | müracaat olunmak Jizım gelirdi, sefaret isim şahiblerine karşı bi Avrupa zars- rakın cevabı da bir kuyunun İşinde kal- ciddi, pek vakur idi. Hele vazilesinde eğ-i fetile muameleyi münasib bularak bir Elbette bize medar olacak bir parâ kazanabilirim. Fakat babam ne diye - oek? Ben gelinceye kudar Hafize ka - 4m ona bakallir... Tektif edeceğim babama. muhakkak evvelâ razı gelmiyecek. kandıracağı- mı umuyorum. M Haziren Babama vaziyeti açtım. Şiddetle mümaneat etti. Müşkülâtla konuşabi- “ Miyor. Şiddetini. buna müsaade etmive ceğini, ellerile, kollarile çırpınırcas'na Made etmive çalıştı. oSükünetle beni dinlemesini rica ettim. Paraca sıkıntı çekmemiz — ihtimalinden bahsettim. Hastaneye yatırmamı istedi, Buna as Mâ Tanı olamıyacağımı tekrarladım. İyi bir iş bi'tursem. bunda hiç bir mahzür olmıvacığına iknaa Çalıştım. Hakika- ten dür'ist bir müessesede iş alırsam, bunda habamı Üzecek bir eihet yoku. Lâkin habam. bir kedinin çalışamıya- cağı, namusile oÇalıştırılmıyacağı fik- rinde musırdı. Bu düşüncesine istirak etmedim. Bir kadm kendine hâkim ol- 'duktan sonra hangi kuvvet onu doğru oldan ayırabilir; kim ona sataşmıya gör'et edebilirdi? Babam. fazla ısrarını. evde skıldı- «Son Postas nın tefrikası: 34 ae âlğini biliyorum. Fakat ne olursa ol- sun, çalışmak lâzım.. bem ben babamın endişelerine hiç de iştirak etmiyorum. Namuslu, dürüst bir kadın neden kork- sun? Onu tehdid den ne gibi bir tekli. ke tasavvur edilebilir? Çalışmak arzu- su cüzel. Jâkin iş nerede? Bunu kiç düşünmedim. Hakikaten en mühim mesele bu! Cözsteleri gözden geçirdim. İlân sayfalarını, küçük ilânları araştırdım. Birkaç yer not ettim. Yarın kısmetimi derömiye Tabam az daha bir aralık foyamı meydana çıkarıyordu. Allahtan bu teh- Hikeyi ucuz savuşturdum;. söylediğim zaman: — Bakalım Tarık müsaade edecek n igin bir meşrulivet arıyorum zan-|mi? Diye sordu. netti, Müsaadeyi bu düşünce ile ver- Şaşaladım. Evet babam için Tarık)çokları yüzüme bakmadılar. Bir çok)lerimizi. Tisan bilip bilmediğimiz! de mevzuubakisti. O, Tarıkın uğramayışı- nı burada bulunmayışma atfediyordu. Acsba Tarık benim çalışmama Yuzi olacak mıydı?. Babama yalan söyledim. Kendisine sorduğumu, müsaade ettiğini, askerliği bitinceye kadar dişimizi sıkmamız lü- iyimi feri sürdüğünü anlattım. İnandı... Bizi tatmin edecek bir iş bulacağımı İ sanıyorum. Elimde türkce derecesinde bildiğim lisan gibi bir meziyet var. herhalde tercih edilirim. 6 Haziran Yorgun ve bitkin, üstelik te nelice- siz döndüm. Umduğum gibi değilmiş meğer. ben| Beyoğlundaki şirkete gittim Burasİbir mâna veremedim. Ben nasıl oluf müracaat ettiğim yerden hemen kabullbir hayli mühim bir müessese. on onlda ona tercih edilirdim. hariciveye yazardı, Bh... Kadın ayağını indir “CENNETLİK GÜNAHKÂRLAR v—? müesseselerde, şahadetnamelerime de- ğil de yüzüme, vücudüme, bacukları - ma baktılar. Bu tuhafıma gitti, Teklif” İnidenın delâlet ettiği manayı değil, asıl manasını alarak: — Evet, par exemple- meselâ, dedim; Fransa reisicümhurun - den bir mülâkat istemek lâzım gelseydi ne yapmak icab ederdi ise... i Sözümü keserek: — Karışık iş!.. dedi. — Evet! dedim; karışıkça, fakat pek ta- bit değil mi?.. Kahveyi beklemeden, biddetle sigara” sını tablada ezerek fırladı; kocası da ar- kasımdan ve selâm vermeğe lüzum gör - meden fırladılar. Elbette ikisi de: — Ka- ba Türk! demişlerdir. Ben ne dedim, ha“ tırımda değil, Sade elinde kahve tepsisile o aralık içeri girmekle olan enderun e” | fendisine gülerek: — Onları siz içersi * Halid Ziya Usakkgil Benim gibi ilânı okuyarak müraca- at elıniş beş altı kişi vard. Bunların ikisi erkekdi. Direktör ge- Tinea, 'Ik işi erkek memur istemediği- ni söylemek oldu. Erkekler tasfiyeye uğrayınca biz kadınlar kaldk. Hepimizi teker teker gözden geçir- di. Bu da tuhaf. Lisan, tahsil iş bil - mek gibi meziyetlere bakmıyor. Çıp * Jak kafasını kaşıyarak tepeden tırnağa bizi sürüyor. Maamafih tahsil derece - sormamazlık etmedi. Taliblerden ikisi “ bana faikd!. biri üniversitenin yarısına kadar okumus. zaruret yüzünden ter- ettikleri pek cüz'i maaşa mukabil o ke mecbur kalmıştı. Diğeri hem Al -. kadar çok iş istiyorler ki. Bazılarını benim gözüm tutmadı. küstah ve cür'etkâr herifler. müesseselerde hep kadın, genç kız a - rıyorlar.. üstelik de güzelini. bu na - Bütün | hemuştı. manca, hem fransızca biliyordu. Bir üstünlüğü daha vardı: Birkaç yerde çâ — Bu kız! tercih etmeleri lâzm! Diye düşündüm. Hepimizin adresle- zarı dikkatimi celbetti. Maamafih kö-|ri alındı. Çıktık. Ben hiç ümidi de- | tü maksadları yüzlerinden okunuyor. gildim. Elbette bu kızcağız dururken Yarın, Beyoğlunda büyük bir şir -|beni almazlardı. Kapıdan çıkarken ha" kette kâtiblik münhal imiş oraya gi -|deme arkamdan koştu. Direktörün be deceğim. 16 Hazitan sanıyordum. Ne gezer; birİbeş memur çalışıyor. nimle konuşmak istediğini. bekleme * mi söyledi. Sevinmekle beraber, bun (Arkası var) par rp .wr pumnıses rr .“.D0ıE..

Bu sayıdan diğer sayfalar: