February 17, 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

February 17, 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Sayfa Bit mücadelesi nasıl yapılıyor ? Rahim ve şefik Belediyemizin şehir-|lar. Derd anlatıncaya, teskin edinceye den evvel şehirlileri temizlemek 3efer-|kadar canımız çıkıyor. berliğine geçtiğini elbette duymuşsunuz-| Yürüyoruz. Tanımıyan odükkâncılar dur, Hergün muhtelif semtlerde tesbit !birbirine sesleniyorlar: edilen cufaklık» li vatandaşlar, taburlar| — Vergiciler geliyor: Maliye memur- halinde hamamlara sevkedilerek yıkanı-İlarm geliyor. yor. ağyaları da tebhirhanede temizleni-| OUnkapanının, Haliş kenarındaki dar, SON POSTA Bulgaristan barış ve bitaraflık siyasetinde devam edecek (Baştarafı İ inci sayfada) Yeni hariciye nazırı İvan Popofun da evvelki başvekil ve hariciye nazırı Kö- selvanofun şahsi dostu bulunması ve Kö- Son Poskanın zabıta romanı: $ KOMİSER yormuş. Karanlık, mülevves sokaklarına sapıyo- selivanof tarafından takib edilen harici Yazan: İlhami Safa Belediyenin açtığı bu bit muhurebesi-İruz. İlk uğradığımız bir numarak Te. | siyasette kendisinin kıymetli bir mesaj be, yalnız Eminönü kazasından «1500 Watandaş iştirak etmiş! Fakat bu işin gönüllüsü pek yokmüş. Kirli ve malüm hayvanı hâmil vatandaşlar, hamamlara ve tebhirhaneye müşkülâtla gönderilebi- İliyorlarmış. , b Kaç gündür, şimdilik üç kazanın sıh- bat memurları tarafından idare edilen bu sahnelerin nasıl cereyan ettiğini me rak edip duruyordum. Nihayet dün, Eminönü kazası müce- dele memurlarının peşine takılarak biz Ge bitli vatandaş aramağa çıktık, Ekibin başında bulunan sari hastalıklar müca- dele memuru Ferid Tugmene ilk sualim gu oldu: — Şimdi, sokak sokak dolaşıp, kaşınan nsan mı arayacağız?. Mücadele memuru bu saflığıma gül- meklen Kendini alamadı: -- Hayır, böyle müşkül ve imkânsız bir işe kalkmıyacağız o Mıntakamızda, kirli ve bitli insanların bulunması ihti- mali fazla olan yerler malümdur. Burâ- ları bekâr ve işçi, emaf gibi kimselerin bulunduğu semtlerdir. Bugün Küçüzpa- zarda arama yapacağız. Hanlara, bekâr Odalarına giriyoruz. Kirli ve bitli bulduk- larımızı tesbit ederek polis vasıtasile ha- mamlara sevkediyoruz. Tebhirhanede de eşyaları ve elbiseleri etüvden geçiriliyor. — Bu suretle bu vatandaş <bit» ve «kir. den kalâs oluyor mu?.. — Elbette. bu bir defaya inhisar ete miyor ki. Evini, odasını temiz ve kendi sini bitsiz buluncaya kadar mücadeleye devam ediyoruz. Evvelâ. Hocapaşa hamamına uğradık. ; Bu hamamı Belediye 75 liraya günde likle tutarak bu hayırlı işe tahris etmiş. Kapıda seyyar bir etüv istim tutmuş bekliyor, İçeri girdik. Arkadaşlar girdi- ler amma, benim için pek girdi, denile- mez. Şöyle kapıdan bir sokuldum. Hamama nezaret eden sıhhat memuru gülerek: — Bir hayli kadın ve erkek müşteri miz vari Dedi, Şaşırdım: — Anlamadım, kadın, erkek beraber mi yıkanıyor! hayrete hak Biran için düştüğüm verdi: — Hayır, erkeklerin işi bitti. Son ka- file çıkıyor. Şimdi kadınlar girdiler. Ha Mmamın bir tarafında soyunuyorlar; di- Ber tarafında yıkariacaklar. Elbiseleri de etüvden geçecek, Hamamda yıkanıp, mükemmel bir de saç iraşı olmuş, birkaç kişi, eşyalarını koltuklarına kıstırarak çıkıyorlardı: Sihhatler olsun! dedim. Nasıl, rahat ettiniz mi?, Bir tanesi suratını buruşturdu: — Böyle bedava hamam, bedava ber ber fena değil amma; ne bileyim alışma- #nışım da, şimdi bir tuhaf geliyor bana.a detü rahatsız oluyorum. İçeriden kadınların şamataları, hama- mın kubbesinde büyüverek dışarı akse- Giyordu. Sıhhat memuru; İ — Bakınız şu gürünüye, dedi. İçeride kadınların yıkandığı nasl belli. Sabah- leyin 150 erkek girdi, çıt işitilmiyordu. Maamafih, burada hamamcılık ta öğ- rehiyoruz. İnsanlık hali bu, ne olür ne Olmaz! Mücadele ekibi reisi: Li Haydi şimdi, bitli aramağa gidelim; i, Ver elini, Küçükpazar karakolu. ora- dan polis alınacaktı. Nahiyeden alın de- diler, Nahiye merkezine uğradık. Polin te bize iltihak ettiği zaman, artık cebri hucze giden icra memurlarından farkı. mi: kalmamıştı. Küşelerden görünür görünmez: — Geliyor! Diye bir feryad kopuyor, zabitai be- leöive memuru görmüş seyyar esnaf gibi ortalıklarda kimsecikler kalmıyordu. Ferid 'Tugmen: ; kirdağ hanı. İçeri girmeğe hazırlanırken, mahâlle sakinleri bana şöyle derd yanıyorlar: — Nedir başımıza gelenler,. Polisler, memurlar geldiler. Topumuzu birden ya- kalayıp tütsüye götürdüler. Bir gözel; tütsülediler, sonra da hamama soktular. | Bu ne demek kuzum? Handaki birinci odada ihtiyar bir ko-| dın oturuyordu. Kın fabrikada çalışıyor. | muş. Kadıncağız daha ne olduğunu an-| lamadan kadid vücudünde beslediği h vanlardan biri ona ihanet etti Sıhhat! memurlarından biri göğsünde menhus| hayvanı enselemişti. Altın kesfeden bir| insan kadar gözleri parlıyan sıhhat me- muru: — Yaz, dedi. bu da onlardan.: yarın hamama. Biçare kadıncağız hâlâ vaziyeti kavra-| yamamıştı; muttasıl titreyerek — yalvarı- | yordu: — Vallahi efendiler biz bir şey yapma- dık. Niçin polisle kapımıza geldiniz. Bi- zim hiçbir kabahatimiz yok. Ferid Tugmen kulağıma eğiliyor: — Bu bir şey değil, bunu bir izzetine-| fis meselesi yapanlar var. kapımıza 90o- lisle gelip kırk yıllık namusumuzu, elâ- leme karşı rezil rüsva ettiniz. diye küf-, redenlere rashyoruz. Bizi görünce dam- Jara saklananlar sevkettiklerimizden da- ha az değil.. geçende bir kadın: «Ben nas| muslu kadınım, beni nereye gönderiyor-| sünüzs diye bar bar bağırıyordu. Bir ta- nesi uzaktan bizi malive memarları| zannetmiş. Ne olduğunu anlamadan hay-| kırmağa başladı: — Ay başına kadar müsaade edin. Val. lahi parayı yatıracağım! Hanın bütün sakinlerinin hamama sevki kararlaştırılıyor. Çünkü han haki- 'katen pistir. Başka bir sokağa, diğer bir hana geçiyoruz. Bircok Kürd, Çingene, Yahudi ailesinin odalara taksim olduğu bu han öyle harab, öyle karanlık. bvle pis ki, imkânı yok İstanbulun bir köse- #inde böle bir sefalethane bulunacağı- nı tahmin ve kötülüğünün derecesini t3- savvur edemezsiniz. Odalardan taşın türlü kokular, zifiri karanlık ve tah'a- Tarı gcrdavan sofalarda birleşin, anla- tıtmaz bir taaffün husule getirivorlar. Burada polise rağmen odaları gözden geçirmek müskül bir mesele oldu. Hele kadınlar mücadele memurunun (namah- rem!) ellerinin yakalarında hayvan say-| dına asla müsaade etmiyorlardı. Adeta yağdan birvantinM imiş hissini veren ör- gili saçları varı beline inen, rengârenk basmadan bir entari givmis, beli kusak- h Mr kadın, ellerini Çanakkale testisi gibi beline koyarak suratımıza öyle bir bağırıs bağırdı ki ödüm koptu: — Sizi soyhalar sizi. sizi boyu posu! devrilesiler sizi. Koynumda ne ararsınız ha! Bit mi?.. Ondan saga ne, baga ne?. Bir zavallı hayvancağız.. zararı mı Val Yohea bahane ilen barulara mı baharsı- nız? Gozumuzu patlatırım sizin.. Ve.. rar, tehdid, rica, hatun kendini! yoklatmadı. Maamafih ( söyliyebilirim: İ "İBana karşı göstermiş oldukları arkadaşı olması, bu siyasetin istikbal İçin de değişmez kalacağına işarettir, Barış ve bitaraflk O siyaseti Yeni kabinenin siyasetini sadece bir kaç kelime ile hülsa etmek icab ederse şunu. söyliyebilirim ki, bu siyaset istik- balde de bir barış ve bitaraflık siyaseti, bir dahili huzur ve xgilli birlik siyaseti, bir iktisadi kalkınma ve kültürel terak- ki siyaseti olacaktır, Hükümetin bütün ihtimamları, şimdi- . ye kadar olduğu gibi, yüksek şefi majes- te kralın şahsı etrafında sıkı bir surette Hastanedeki yaralı birleşmiş olan Bulgaristanın asude refa-' hı için çalışmakta devam edecek olan milletin selâmeti uğuruna masruf ola- caktır. (AA) Değişiklik yok Sofya, 16 (A.A.) — Royter bildiriyor: Bulgaristanın dahili ve harici siyase- tinde hiçbir değişiklik olmuyacağı söyle. nilmektedir. Bu siyaset komşu memleketlerle an- layış duygusuna dayanmakta devam & decek ve Bulgaristan bütün büyük dev- etlerle iyi münasebat idame eyliyecek- tir. Bulgaristanın keza kat” bir bitaraflık takib etmeğe ve Balkanlarda sulhün mu- hafazasına çalışmağa devam (eyliyeceği ilâve olunmaktadır. Yeni Başvekilin şahsiyeti Yeni başvekil profesör Bogdan Fılof, 1883 Nisanının onunda Stazagorada döğ- muştur. Yüksek tahsilini Wurzburg ve Freiburgda yapmıştır. Geçen kabinede maarif vekili olan Fi- lof tanınmış bir asari atika mütehassısı ve eski gözel san'atlar tarihçisidir. General Deeds din akşam İstanbuldan ayrı'dı (Baştarafı 1 inci sayfada) zaret ve ayni zamanda felâket mıntaka- larındaki diğer ihtiyaçları tesbit etmek, üzere memleketimize gönderilmiş bulu-| nan İngiliz Generali Deeds, deruhte et- tiği bu insani vazifeyi Otamamlıyarak, dün akşamki ekspresle Londraya hare- ket etmiştir. Felâket mıntakalarındaki omüşahede ve ihtisaslarını Ankara radyosunda türk- çe olarak verdiği bir konferansta mufas-| salan anlatan general, memleketimizde geçirdiği kısa müddet içinde her yerde, gerek nazik şahsı, gerek temsil ettiği | millet hakkında derin bir sempati uyan- | dırmış ve bilhassa felâketzede vatandaş- ların şükrün ve minnetini, kazanmıştır. Dün, hareketinden evvel Parkotelinde | Hr arkadaşımızı kabul eden General Decds, şu beyanatta bulunmuştur: «— Dünyanın en güzel, şehirlerinden| biri olan İstanbuldan ilkbahardan evvel ayrıldığıma- teessüf ediyorum. Buraya ge'diğim gündenberi Türk gi- zelelerinin bütün neşriyatını takib ettim. alâka- dan son derece mütehassiş kaldım. Bir memleketin içtimai hayatımda mü- essir rol oynıyan matbuatın Türkiyede cok mükemmel olduğunu görüyorum. 4den bu Ticarethane sahibi alarak: — Bu sabah, kasamdaki yerinde yeller ğ görünmemiş ol mez bemen daktilo! yere bir teleref çektim. — Lemanm nerede bulunduğunu biliyor mu idiniz? — Evet, İzmirde bana bir adres ver- mişti. Yıldırım telgrafına, gene yı rım telgrafile bir cevab aldım... Ve Fikri bey cebinden telgrafı çıka- rarak muhatabına uzattı. Komiser Sedad, bu telgrafı yüksek sesle okudu: «Leman hanım, fik telgrafı alır al- maz İstanbula hareket etti. Kenan» Pikri bey izah etti: — Kenan. Lemanın amcası imiş. İzmirde vilâyet sıhhiyesinde memur... — İlk telsraftan bahsedildiğine göre siz bir telsraf daha mı çektinizdi? — Ha Bu ilk telgrafı çeken şüphe yok onun cürüm ortağıdır; yahud bi bu entrikaları idare eden adamdır. Çünkü zannetmem ki Leman! veya nişanlısı bu işte birinci plânda gelsinler, onlar birer âlet olacaklardır. Son derere mahirane tertib edilmiş bir plânın kücük vastaları.. Fikri bey. başkomisere dönerek: Siz de ayni fikirdesiniz. değil mi komiserim? Başkomiser. komiser Sadada vözle- rini dikmisti. İk ayni kelime geldi: — Ustabas?., Acaba uzun zamandenberi pelisi ve ihütün eren'veti umumivevi mesayl e. 8 Mİ cene mevmubahs idi? Bu mrhirsne altından da 6 mu Muhatahların, Fikri bey mülâh karirmanın tertihatın en » şöyle. tamam- a Âtfın bir derin bir nefes in de dilinin ucuna! Yarın o da, bağırsa da, çağırsa da hamâ- meiekiye kendi matbuatile Htiher edebi- ma gidecektir. İle. Hürriyeti matbuat tamdır. Birçok sokaklar, evler, hanlar dolaş-| mürkiyeye geldiğimdenberi bir İngiiiz tık. Birçok kimselere birer hamam celbi) ar seini görmedim. Vakat Türk gaze geçtik. Yarın cümlesi mevcuden hamar- lara gidecek, Belediyeye hayır dua ede- rek «» yıkanıp temiz pik olacaklar, Fakat ben bir noktayı merak ediyo- rum: Acaba o ördeklere lâyık. sulu, Kir- 'H, çamurlu sokakları da hamamlara gön- dermek mümkün olacak mı? Nusret Saja Coşkun Fon Papen Roma sefiri oluyormuş Londra, 16 (A.A) — Daily Telegraph gezetesinin Roma muhabirine göre Von Papenin Von Mackensenin yerine Al manyanm Roma sefirliğine tayin “edil — Bu bir şey değil, diyor. Biz bekâr) mesi muhtemel bulunmaktadır. Cenubi odalarını geceleri araştırıyoruz. Çünkü, | Tireldeki o Almanların o memleketlerine gündüzleri iştedirler. Birçok kimseler gönderilmeleri hakkındaki itilâfın tat- bizi kaçakçılık bürosu memurları filân| bikinde zuhur eden ihtilâflar üzerine B. zannediyorlar, Telâşı görmeyin: «Bizim | Mackensenin pek yakında geri çağırıla- bir şeyle alâkamız yok!. diye sırıtıyor”) cağı söylenmektedir. teleri bu hususta beni tatmin ettiler, İ Bu akşam İngiltereye hareket edece- Sıhhat Vekâ'eti tarafından Dr. Tevfik Remzinin bana Ankaradan İstanbula ka- dar refskate memur edilmesinden dolayı çok memnunum. General Deeds, Sirkeci İstasyonunda Kızılay mümessilleri, şehrimizin Tesmf makam mümessilleri ve diğer zevat tara- fından hararetle uğurlanmıştır. Türk - İngiz ticaret anlaşması Tondra 16 (A.A) — 3 Şubatta im- zalanan esas 'Türk - İngiliz ticaret an- laşmasına zey! olarak ayni tarihte im- zalanmış olan Türk - İngiliz munzam garanti anlaşmasının metni neşredil - miştir. Bu zeyl anlaşma bilhassa eşyanın ve mevcud borçların tediyesinde ta - kib olunacak usule aiddir. sözü İzaleve kâfi gelirdi... — Yani? — Yani bugün bu kizin mes'üli tinden zerrece şüphem yoktur. — Atıf kimdir? — Bodrumda çalışan bir memurum. İhtiyar muhasebecinin bahsetöiği sa- atte bodrumdaki depoda bü adam da çalışıyordu. Daktilonün acele bodruma indiğirf muhasebeci Ali Riza söyle- mişti. Hemen Âtıfı çağırdım. — Sordunuz tabii... — Evet ve muhasebeci Ali Rizanın sözlerini teyid etti. Dahası var. Âtf Lemanı merdiven başında gör MÜŞ; hattâ kendisile görüşmüş... Fakat Leman. son derece telâşlı bir halde âcele bir işi olduğundan bahsetmiş. O da malüm telefon mükâlemesinden do- layı işine biraz geç kaldığı için acele depoyz girmiş... Ondan sonraki hâdi- ge de malümunuzdur. Komiser Sedad asabi bir halde; — Acaba elinde bir zarf, bir paket var mı İniş kızın? t — Ben de hemen ayni suali sordum Fakat Âhf böyle bir paketi veya zarf ğini yalnız Lemanın elindö siyah deriden bir çanta bur nu söyledi. — Yani zarf, yahud dosya bu çanlar nın içinde yai idi? iv le olacak, katlanarak, bü İkölerek sıkıştırılmış olabilir. | Kamiser Sedad, nikbin bir tebess sümle ayağa kalkarak: — Anlaşıldı. dedi. Hâdise basittiri Evvelâ bütün hududa bu Teman is mindeki kızın hüviyetini bildi . Kaçmasına mâni olacak tedbirleri ak malı — Kaçmasına ve dosyayı kaçırma" r müdahale etti: ye yarar? Aradan yirmi dört s#a* geçmiş yahut. Artık hududu bile geçmiştir. — Hududu geçip geçmediğini öğren mek güç değil. Pasaportlar: tetkik ede İrek... Fakat başka noktaları da ihmal etmiyelim.. bu kız ailesile beraber mi — Evet. Firuzağada,.. orada oturur yal. — Bir de bütün muhaberatı karan- Wk odadan geçirmeliyiz; değil mi? Serkomiser, sakinane: > — Sen gelmeden evvel bu tedbirler jalınmıştı komiserim!. — Ondan eminim.,, Şimdi elimizde ibir de rehine var. Bu rehine hastanede iyatan Ali Hikmettir. Gazeteler bü mecruhun iadelerini vakıâ bugün taf» silâtile yazdılar, amma muhakkak da- ha baz: noktalar olacak. Onları da bu mecruhu isticvab eden memurdan öğ- reniriz. Ticarethane sahibi Fikri birden atı- larak — Bana kalırsa, dedi, kimseye ka - aki kaybolduğundan hırsızlarını daha ziyade emniyette br rakmax lâzım... Ben Ali Hikmete şöy- le bir uğramış gibi yapacağım. Tah - kikatın küçük bir noktasını aydınlat - mak üzere,, Belki hatır sormak için. Komiser Sedad. başkomiserin oda - sina çıkmak üzre idi, ki Ayşe Leman namına bir pasaport alınmamış oldu » ğu haberi geldi. Sedad dudaklarını bü- kerek: — İki ihtimal ver. Ya bu kız bir tas rafa saklanmıştır; vahud başka bir İhamla, baska bir kıyafette sahte pa saporllx hududu geçmiştir. Simdi A) İ Hikmeti kaçırmamak birinci işimiz, . —3— BU SEFER DE BİR KATIL! Atıf, Fikri Asım mulağ kapanma saatinde dışarı ticarelhanesinin çıktı. İ da, iş örkadaşlarından Fahri Ta- ihir vardı. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: