Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.
Vihorgta sokak muharebeleri devam ediyor “etine havale etmişti. — SON POSTA (Baştarafı 1 inci sayfada) kı bir çok topu tahrib olunmuştur. Kolaanjokç da düşmanın bir hücumu esnasında, düşmana bin telef verdirilmiş, bir pervaneli kızak, bir tank ve bir zırh- h araba tahrib edilmiştir. Cephelerin hemen her yerinde topçu faaliyeti vukua gelmiş ve Finlândiya kuv- vetleri, düşman hücumlarını geri püs - Rus hava kuvvetleri, bi'hassa berzah üzerinde ve Ladoganın şimali şarkisinde ki mıntakalarda faaliyette bulunmuştur. Müteaddid şehirler de bombardıman e- dilmiştir. Alınan haberlere göre, sekiz sivil ölmüş, on kişi yaralanmıştır. Tah - kik edilmiş raporlara göre, bugün zar - fında 17 Rus tayyaresi düşürülmüştür. Bundan başka a'tı Rus tayyaresinin düştüğü de kuvvetle tahmin alunmakta - dır. Sokak muharebeleri Helsinki 3 (A.A.) — Harabe haline ge- len Viipuri şehrinde sokak muharebe - leri devam etmektedir. Finlândiyalılar bu şehri üçüncü müdafaa hatlarının ileri mevziü suretinde telâkki — ettiklerinden sonuna kadar müdafaa edeceklerdir. Ruslar ceph diğer ak: da ye- ni Finlândiya mevzilerile — yavaş yavaş temasa gelmektedir. .34 üncü tank alayının akıbeti Helsinki 3 (A.A.) — 34 üncü Moskova tank Uvasımın yok edilmesi Sovyetlerin mühim surette hissettikleri bir darbe -| dir. Sovyetler, bu darbe neticesinde 200 kadar tank zayi etmekle kalmamış, fa - rinin Helsinki muhabirlerinin verdikle- kat ayni zamanda bu zafer üzerine Fin - ri haberlere göre, T i lândiyalılar, Ladoga gölünün şimali şar- / doğru ilerlemeleri, Finlândiya milleti - kisinde cepheyi tam olarak yeniden te- nin kuvvetli nikbinliğini sis eylemişlerdir. Finlerin Sovyet tebliğine bir cevabı ha çok kuvvetli mıntakalar arzettiğini Helsinki 3 (A.A.) — Dünkü — Soyyet bildirmiştir. En kuvvetli resmi tebliğinde Finlândiyalıların harb , Finlândiyalıların elinde bulunan hatla- malzemesi kayıbları hakkında verdikle- rin daha şimalindedir. |kadderatını şimdiden halletmiş olan bir ri rakamlar, Finlândiya genel kurmayı tarafından gülünç telâkki edilmektedir. Finlândiya genel kurmay mahfelleri, bu derece fazla miktarda harb malzemesi - ne malik olduğumuzu bilmiyorduk, de - mektedir. Sovyet tebliği Moskova 3 (A.A.) — Sovyet tebliği: İki Mart tarihinde Kareli berzahında Sovyet kıtaatınm taarruzu muvaffaki - yetle inkişafa devam etmektedir. Kıtaatımız Viipuri deposunu ve ga - rını ve keza şehrin cenubunu işgal ey - lemiştir. Viüpuri şehrini şimdiden cenubdan çeviren kıtaatımız şehrin şimalinde Tammisuo istasyonunu, — Kejhasnelmi burnunu ve şehrin cenubu garbisinde kâ- in Turkinsari adasını zaptetmiştir. Vüpurinin şarkında kıtaatımız Kaan- tina ve Lapinhari'yi ele geçirmiştir. Cephenin diğer kısımlarında mühim hiçbir hâdise olmamıştır. Hava kuvvet - lerimiz düşmanın kıtaatını ve askeri he- defleri bombardıman eylemiştir. Hava muharebelerinde yedi tayyaresi düşürülmüştür. Almanlara göre Amisterdam 3 (A.A.) — Berlinden a- lınan haberlere göre, A'man gazeteleri, Vipurinin düşmesini Finlândiyanın mu- düşman emrivaki gibi göstermektedir. Finler nikbin Stakholm 3 (A.A.) — İsveç gazetel italyan protesto notası dün Londraya bildirildi N (Baştarafı 1 inci sayfada) testo notasında, İtalyaya gelen kömü- rün ancak dörtte bir nisbetinde Alman malı olduğu, zira İtalyan amelesi tara- fından işlenmiş bulunduğu ve bu se- bebden dolayı İngiliz kontrol teşkilâ - ftının bu kömürü müsadere hakkı ola - mıyacağı bildirilmektedlr. omada tebarüz ettirildiğine göre, Teşrinievvele kadar İtalyada herhangi bir kömür buhranı olmıyacaktır. Amerikadan kömür alınması mese- lesine gelince, İtalya, Amerikadan ma kul ticari şerait dairesinde ancak pek az miktarda mübayaatta? bulunabile - cektir Roma 3 (AA.) — İtalyaya gönderilen Alman kömürünün harb kaçağı addedil- mesi hakkındaki İngiliz kararına karşı İtalyanın protesto notası, ancak yarın Londrada İngiliz hükümetine tevdi olu- nacaktır. Roma 3 (A.A.) — İtalyan hükümeti, protesto notasını İngilterenin Roma bü- yük elçiliğine tevdi eylemiştir. Notanın metni derhal Londraya bildirilmiştir. Gerede Yeniçağa nahiyesinde bir halk okuma odası açıldı Gerede (Husust) — Kazamızın 15 ki- lometre garbinde bulunan ve Bolu-Gere- de şosesi üzerinde Yeniçağa nahiyesin - de dört aydanberi yapılmakta olan halk okuma odası yüzlerce halkın, hükümet ve parti şeflerinin huzurile açılmış milli oyunlar oynanmak suretile halk geç vak- Rusların Viipuriye sarsmamıştır. Finlândiyalılar, Manerhaym hattının da- hatlar, halen te kadar eğl iştir. Gece de partide muhtelif eğlenceler tertib edilmiştir. , Son Posta Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi Yerebatan, Çatalçeşme sokak, 25 İSTANBUL M_alatyada Malâtyat (Hususi) — Vilâyetimiz - de spor teşkilâtı vücude getirildikten sonra bu sahada memnuniyet verici fa aliyetler başlamıştır. ; Değerli valimizin gençliğe karşı gös terdiği derin alâka kısa bir zamamda spor hareketleri semeresini vermiş, Fıratspor klübü te- sis edilerek, spor hareketlerine geçil- Yukarıdaki resim, civar bölgeler i- Gazetemizde çıkan yazı ve resimlerin bütün — hakları mahfuz ve gazetemize aiddir. 1 «i3 1 Sene| A Kr. Kı! ğAr? Ağı. TÜRKİYE 1400 | 750 | 4vu | 150 YUNANİSTAN | 2340 | 1220| 710 | 270 ECNEBİ 2700 | 14v0| 800 | 300 .Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez. . İlânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevab için mektublara 10 kuruşluk Pul ilâvesi lâzımdır. Posta kutusu : 141 İstanbul Telgraf: Son Posta Telefon : 20203 V püKEAMADANUN * çin cidden kuvvetli bir rakib olan Fı- ratspor futbolcülerini göstermektedir: F nereye gitmiştir?! Fakat ırgad Hüseyin, ağzının açılabil- diği kadar sırıtmıştı: — Bilemem val'ahi Ali bey... — Bre peşlerinden varmadın mı?.. — Vardım be Ali bey.. eşyalarını ka- yığa bindirdi.. anasını ve oğlanı alıp ken- disi de bindi... — Bre sen?! — Vallah billâh Ali bey kayık param yoktu.. Bu haberden sonra, Yandım Ali, Güm- dükçü Hüseyin efendinin de Fazlıpaşa sarayına kaldırılması zamanının geldiği- ne hükmetmjştî. İZ ÜZERİNDE Gümrükçü Hüseyin efendi, Yandım Ali ile çıkıp giderken, ne hareme, ne de selâmlıktaki kapısı kullarına bir şey söy- lemişti. Yalnız Yandım Ali, hazinedara, efendi hazretlerinin o gün sevgili çubuk- tarı Tayyarzadeye artık bizzat gitmeğe karar verdiğini, gece dönmezse, merak *tm ini, Tayyarzadenin bu âlice- nab velinimetini belki de bırakmıyabile- ceğini, evinde bir gececik olsun ağırla- mak istiyeceğini anlatmıştı. Efendi haz- Nİretleri o gece hakikaten dönmemişti. Er- tesi gün, konakta, kulaktan ku'ağa fısıl- tılar. kapı arası dedikodu'arı başlamıştı: — Akşam efendi gelmemiş... — Garib manadır... — Bre kapı yoldaşım, efendinin bu kopuk oğlan ile ülfetin beğenmem.. bu İAH denilen nâbekâr bir uğursuz ayaklı "iblise benzer.. vallah billâh ben Tayyar- zade kıssasında bir do'ap çevrilir derim... — Ne dolabıdır bu bre Haydar çavuş?. — Benim canım Ahmed çelebim ben derim ki bu Ali oğlan Tayyarzadeyi bil- mez, Gevherli hanjm sultan sarayında seyis ve ırgad makulesi bir adamdır. E- fendinin çubuktara olan ihabb ve şefkatin görüp dolab çevirir, kese ve ak- çe ve mücevher, hançer ve gül yüzük ve mücevher saat koparır bir hırsızdı. — Benim canım.. efendinin bu akşam gelmediğine bakar isen, Tayyarzadede misafirdir. Bugün çubuktar konağa be- raber gelir derim ben de.. — Hazinedar azim telâştadır.. «Benim Bal Mehmed ağacığım dahi yoktur ki bu sefer Tayyarzade nezdinde şefaat etsin... Vallah beni kovarlar» der... — Bre çavuş, tiz varalım o hazineda- ra... Bir mükemmel bohça donatsın. Yü- zük ve hançer ve saati unutmasın.. ve kâ- tib efendi dahi hazinedar ağzından Tay- «Son Posta» nn tarih? tefrikası: 159 razan: Reşad Ekrem Hüseyin efendinin mektubu — — Bre Hüseyin tiz söyle Tayyarzade yarzadeye bir arize yazsın.. bohçayı çu - buktarın odasına koysunlar... Tayyarza. — de bir çelebi adamdır.. hazınedarı affes — der,.. — Doğru söylersin.. tiz varalım hazkı nedara söyliy"lim... ı Fakat o gün akşama doğru, konağa, — Yandım Ali gelmişti. Konak halkının, ue x şakların, kızgın ve şüpheli bakışlarına — ehemmiyet vermiyerek doğru hazineda- ğ rın odasına çıkmış, gayet lâübali bir eda ile se'âm vererek: $ — Bre hazinedar ağa, efendimizin — mektubu vardır, çabuk ökü ve icabın gör!. 4 Dedi ve koynundan bir kâğıd çıkarıpı hazinedara uzattı. Az evvel, kapı yoldaşm — larının ihtarı üzerine, Tayyarzade — için — kıymetli bir çamaşır bohçası hazırlamış : olan hazinedar, serseri delikanlının elin- den efendisinin mektubunu heyecan ve korkusundan elleri titriyerek aldı ve, eve — velâ şöyle bir göz gezdirdi, sonra dik- katle okudu. Yazı, Hüseyin efendinin — elinden çıkmıştı. Altında mührü ve pare — mağı nişanı olmasa bile tanırdı: - «Benim sanım hazinedarım İbrahimi — | ağa. t Üğ «Tarafınıza gönderdiğim Yandım Alf — ağa oğluma iki yüz aded altın veresin ve — bana dair hiçbir şey sual etmiyesin ve dahi soranlara bir şey söylemiyesin. Hüseyin bin Abdullah>, l Hazinedar İbrahim ağa, Yandım Aliyi — de şöyle bir süzdü. Delikanlının yüzün- — de gatib bir tebessüm vardı. Sanki: «B- fendiyi soruyor isen, Tayyarzadenin e- vinde misafirdir, merak etmeyin, şöyle — bir zaman da orada oturup safa sürsüns — der gibiydi. n Hazinedar, mektubu bir üçüncü defa pkuduktan sonra: — Efendimin emri Dedi; ve: — Ali ağa oğlum sen buyur şuracıkta —— otur, ben varayım keseyi getireyim: Dedi. Biraz sonra da, elinde bir yeşil — atlas kese ile geldi. Keseyi, çekmecesis — nin üstüne dökerek, iki yüz altını Yans — dım Alinin gözü önünde saydı ve tekrar A keseye doldurdu. Kesenin ağzını da bağı — layıp balmumladı ve mühürledi: e — Al canım Ali ağa., efendimin istes — diğidir. Varsın Tayyarzade oğlu ile zevk — ve safa edip yesin. gün akşamlıdır, malkk — dar olana malın yemek gerektir T Dedi. Yandım Ali keseyi kuşağınm — içine atarak kısaca: Ce — Eyvallah!.. AĞ (Arkası var) 3 ğ * başım üzeredir.., Şaka değil, baba olmuştu. Maryora ona bir kız doğurmuştu... Mintarafillâh kendisine hiç de benze- miyen bu yavrucuğa karşı kalbinde de- rin bir baba muhabbeti peyda oldu. Ço Guk sarışındı. Annesine de benzer taraf- ları olmakla beraber hıh demiş, aile dost — “Son Posta,, nın tefrikası : 32 | Sihirli yöz konuşuyor! larından Sabri Saltığın bur d Müştü. Evet; Maryora hemen her hafta iki #şik değiştirmiş veya mevcuda birkaç kişi ilâve etmişse de piyango Sabri Sal- tığa çıkmıştı. Halbuki o, ya Hilmi Kay - Daktan veya zabitten bir çocuk olması - D istiyordu. Hesabda yanılmıştı; bina - #naleyh tâdâdüterkime yeniden başlıya- Tak hatasız bir netice almak lâzımdı. İn- Şallah lohusalıktan — kalksın; — yanlışını tashih sadedinde elinden gelen yapa - Saktı. Kızın annesi böyle düşünürken baba- g1 da «atavizm» hakkında kitablar te - darik ederek tetkikata girişmişt.. Allah allah!, Kitabda yazıldığına göre Ameri - kalı bembeyaz bir karı-kocadan marsık renkli bir fellâh doğmuştu. Bunu bir na Mus mese'lesi yapan baba, derhal mah- kemeye mür tla boş davası aç- Tuş, fakat mahkeme kadının nasiyesin - den namusunu okuyarak işi bir ilim hey Yapılan uzun, derin ilmi araştırma - lar neticesinde babanın öon sekiz batın düş- |- €vvelki dedesinin zenci olduğu meyda - na çıkmış, kıskanç ve ve acul koca, mahkeme huzurunda, karısından, elini öperek, af talebine mecbur olmuştu. İl - min bu kadar ilerlediği bir devirde en - dişeye mahal mi olurdu? Evet; kimbilir, belki dedesinin dede- si sşrışındı da büu yavrucak üç yüz elli sene evvel bu dünyadan göçmüş dede - ciğine benzeyivermişti. Kitablarına eğilerek bu tetkikatı ve tetebbüatı yapan bay Hulki Soyer, müs- terihane ayağa kalktı; Gidip yavrusunu kucaklamak suretile babalık muhabbe - tini teskine karar verdi. Fakat... Fakat kaynanasının türkçesi? Aşcı Süleyman ustanın lehçesi? Ne bayağı adamdı? kendi kendisinden tiksindi. Romanyanın en muteber fâmil- yasına mensub ve Kazıklı Voyvodaya da yanan bir sülâlenin azasından iki kadın hakkında bu derece mel'unane düşün - mek cinayetti. t Sonra... İnsanlarda tuhaf bir «ters görüş» illeti de vardı. Nitekim bu hu - ER ! Yazan: Zeynel Besim Sun— lheleniyırdıı. Filhakika Maryora da, an - nesi de: — Amanın şu gözlere bakın, şu buru- na dikkat edin, şu çehrenin biçimini gö- rün; tıpkı babası! Diyorlardı. Bunların ikisi birden ters görmüyorlardı ya?. Olsa, olsa kendi gö- rüşünde bir terslik mevzwuubahs olabi- lirdi. Bay Hulki Soyer, bu mülâhazalarla, yataktaki karısını alnından, çocuğu, ha- yır, çocuğunu iki yanaklarından öperken 'ben gü'mekle ağlamak arasında bir his- le muttasıl parazit yapıyordum. Aradan tam on altı gün geçti on ye- dinci gün bizim evin kubbesi yeni bir vi- yaklama ile çınladı: Madam Nikolesko da, aylardanberi ge- niş entariler altında sakladığı tümsek karnını boşaltmış ve beşeriyet âlemine gürbüz, nur topu gibi bir oğlan hediye etmişti. Artık bu rezaletin s«atavizm» i, kitabı, tetkikat ve tetebbüatı filân yoktu. Esa- susta, bay Hulki Soyer, kendisinden şüp sen, damadına karşı, kadın da macerası- mı saklamıyor, Süleyman usta ile mua- şakasını anlatıyordu. Gönül bu; sevmiş- ti işte.. nihayet isticvab edilen Süleyman — Evlâd benimdir; piç olmasın diye Allahım emrile anasını alacağım. İ Dedikten sonra mesele mi kalırdı?. Hulki Soyer, kendisi gibi seysuz bir ler vermekle vakit geçiriyordu. Madam — masıma da fena halde düşkündü. Fakat madamasında artık eski iştiha kalmamış- tı Maryoranın anası sürgit sevdadan — bir şey anlıyan takımdan değildi. Ğ ; Sabık aşçıbaşının kaympederliği Bay Hulki Söyere ilk günlerde havli ağır ge'diyse de aradan zaman geçince buna — da alıştı. Hattâ Bay Süleyman Doğrarın — kaba varlığında kendisine bir derd orta- — ğ hüviyeti bile görüyordu. Evet; Hulki Soyer derdliydi. Bütün necabetine, asaletine rağmen karısından — » şüpheleniyordu. Kayınvalidenin bu we — mulmaz hareketi Hulki Soyerin midesik — ” D muakkibe beş on kuruş vererek h muameleye başlattırdı ve muamele biter bitm tohusayı — yatakt aşçıbaşıvı mutfaktan alarak nikâh dairesine götür- mek için bir dakika bile fevtetmedi. ni bulandırır gibi olmuş Türkçedeki — atalar sözlerinin arasından — «kenarına 3; bak, bezini al; anasına bak, kızını als — vecizesi demirden bir levha haline gele- — rek şüphenin ateşile kızıllaştıktan sonra Artık evin efendileri ikileşmişti. Bun- lardan birisi ne derece «medeni: ise, di- ğeri o kadar evahşi» idi, karfsma soluk aldırmaması şöyle dursun; üvey kızı Maryoranım da başıma püskül kesilmişti. Yeni ismile Bay Süleyman Doğrar 0- lan eski aşçıbaşı Süleyman usta öyle me- ram anlar, lâf dinler, do'ma yutar takı- mından değildi. Evden hemen, hemen hiç çıkmıyar, kucağında dolaştırdığı ço- cuğile ikide, birde mutfağa inerek yeni aşçıbaşıya yemekler hakkında direktil- kaf: içine yapışakoymuştu. Bü'tün — gayretlerine rağmen bu levhayı söküp .. atmanın imkânı yoktu. ; Bay Süleyman Doğrara gelince: Kark — sının da, üvey kızının da ne mallar ole — duğunu, aşçıbaşılığı zamanından, gerek — | kapı yoldaşı hizmetçilerden işitmek su- | retile, gerek şahsi tecrübesile, gayet iyi — â bildiği için hatunlara göz açtırmıyordu. — p: (Arkası var) —