Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.
T y b <— BON POSTA İstanbulun kor unması her şeyi hükümettlen beklemekle olmaz! Hazırlanacak umumi ve teferrüatlı plânların tatbikında hükümetin, belediyenin ve halkın elele vermeleri lâzımdır ! YAZAN Emekli general H. Emir Erkilet «“Son Posta,, nın aszeri muharriri ün İstanbulun imar ve korun - ma işlerini umumi surette bir - Hikte mütalea ederek İstanbul gibi büyük bir şehrin pasif korunmasının, yalnız ,İmar plânlarından edilecek tasarruflarla başarılamıyacak kadar geniş ve şümullü Olduğu neticesini çıkarmıştık. Kezalik İs- tanbulun pasif korunması lehinde bele - diyenin yapması iktiza eden masrafların “Onu şehre aid alelâde ve lüzumlu vazite- İerinden alakoymaması icab ettiğini de Söylemiştik. , İstanbul gibi büyük bir şehrin aktif ve Pasif müdafaası için her şeyden evvel Mufassal ve teferrüatlı bir plân ister. 'Ondan sonra da bu plânın tatbikine aza- jHni bir hızla koyulmak iktiza eder. Böyle bir plân yapılabildiği gün görülecektir Ki İstanbulun hava taarruzlarına karşı Müdafaa işinde hükümetin, vilâyetin, be- lediyenin, hususi müesseselerin ve niha- #et halkın ayrı ayrı yapacakları birçok İçler ve birlikte edecekleri birçok feda- kârlıklar vardır. Bunsuz ne İstanbul ve he de bu ayarda başka bir şehir muhte- mi ve husus! yüksek ve büyük binala - rının üzerlerine yerleştirilecek olan yüz- | likte tedarikleri, tâbiyeleri ve sübay, baş- diyesince pekâlâ deruhde olunur ve ba şarılabilir. Ancak belediye deyince sırf şehir ida- resini ve şehir bütçesini murad etmiyo - rum. İstanbulun hava müdafaa işleri - nin hangilerinin hangi müesseselere ve- ya doğrudan doğruya halka aid olacak - ları tesbit olunmak iktiza eder. Bığınak ve siperlere gelince, bunların inşa işlerile masarifinin de sırf beledi - yeye aid olduğunu zannetmek bir hata olur. Evvelâ her resmi dairenin altında derhal bir sığınak kazılması ve inşası lâ- zımdır ki bunların parası her dairenin ub olduğu Vekâletin veya umum Mel hava taarruzlarına karşı müdafaa e- dilemez. Eğer vilâyet, belediye ve halk İstanbu- lun aktif ve pasif müdafaasını sırf hü - kümetten bekliyorsa yanılıyor demektir. Bu hususta hükümetle beraber resmi ve- ya hususi yerli teşekküllerin de iş birliği etmeleri lâzımdır. Aksi takdirde, memle- ketin heyeti umumiyesinin müdafaasını başarmağa kuvveti ve mali takati ancak müdürlüğün bütçesinden çıkar ve bu sı - Fakat koca İstanbulun kuleleri ve res-|lâ emlâk sahiblerine Şüphe yok ki emlâk sahiblerinden Ikısmı bu sığınağı derhal yaptıramıyacak 'lerce uçak müdafaa makinelitüfeklerile bir halde bulunurlar; onun için kanun 'küçük çaplı toplara ihtiyaç vardır ki bun_;bunlarm sırf bu iş için teşekkül edecek ların teferrüatlı geniş bir müdafaa olan bir banka tarafından muayyen bir tasarına nazaran ve mermilerile bir - (Sizle inşalarını dikkate almalıdır. tahmil olunmalıdır. bir Meydanlarda, bahçelerde ve kalabalık er ve erlerinin temin edilmeleri işleri İs_'sokaklarda en az 15 metre derinliklerde tanbulca, yani İstanbul vilâyet ve bele—işîğîuğîrîâî“îuhâa olunacak sığınak - ; rada şüphesiz belediyenin işidir. Ancak bele- yapılacak siperler diyenin parası ya bunları başarmağa ki- |fayet eder veya edemez. Edemediği tak - 'dirde belediyenin eksiğini halkın iane ile veya muvakkat bir vergi ile tamamla - ması iktiza eder. Bu tedbirlerde tered - düd tehlike anında her türlü felâkete ön- den katlanmak demektir. Benim iki gazete yazısına sığdırmağa çalıştığım İstanbulun hava müdafaa iş - leri görülüyor ki oturup her şeyi hükü - metten beklemekle veya yalnız be'ediye- nin bir işi sanılmakla vücud bulmazlar. Hükümetin, belediyenin ve halkın bu bapta iyi düşünülüp tanzim olunmuş u- FAZLA Meraklı söyledi: : —- İstanbul liman reisi, Kadıköyden İstanbula geliyormuş. Vapur Haydar- paşa'ya yanaştığı zaman. — vapurdaki yolcuların istiab haddinden aşırı oldu- ğunu tesbit etmiş. — Hakikaten bu vapurlar çok fazla yolcu alıyorlar. dedim. — Orası öyle amma merak ettim. — Neyi merak ettin? purlar yanaşıyor, hareket ediyorlar. fakat iskeledeki yolcular bunlara' bin- rikmiş oluyor. O zaman içlerinden biri. «İşte şimdi kalabalık olduk, vapura bi- mumi ve teferrüatlı plânların iatbikinde elele vermeleri ve icab eden bedeni ve nakdi gayret ve fedakârlıkları müştere- ken yapmaları iktiza eder, İstanbul gibi büyük bir şehrin hava taarruzlarına karşı müdafaası, daha geç kalmamak ve geceyi. gündüze katacak bir hız kullanmak şar - ğaınağın her türlü bakım ve hizmetleri o resmi dairenin memur ve müstahdem - lerinden seçilecek vazifedarlar tarafından görülür. Keza her bir husust ehemmiyetli bi - nelim>» diyor ve hep birden biniyorlar öyle mi? — Haydi canım öyle şey olur mu? Yolcu fazla, vapur küçük, yahud da sık sık vapur işlemiyor... — Merak etmiştim de? — Başka türlü olamarz. — Mademki başka türlü olamıyor. başka türlü de çare bulunamaz mi? — Ne türlü çatre? — Meselâ sık sık vapur işletmek. .. — Olahilir herhalde? — Merak ettim acaba neye sık sık vapur işletmiyorlar? — Belki vapurlar kâfi gelmiyor.? — Vapurlar kâfi gelmezse yolcula- yetişmelerine mâni olmak doğru mu - dur? Mi — Yolcular iskeleye geliyorlar. Va- miyorlar. Tâ ki iskelede binlercesi bi- rım bir kısmını: iskeleye çıkarıp işlerine YOLCU — Bir missl aklıma geldi. Fırınların çıkardıkları ekmek, halkın ihtiyacını tamamile karşılamazsa, bir kısım halkı ekmek yemekten menederler mi? —N — Liman reisi vapurda mı kalmış yoksa o dd çıkanlar arasında mı? — Bilmem. — Gazetelerde okuduğum haberlere rım. — Olabilir. — Bir darbımesel aklıma geldi. — Nedir? — «Can cümleden aziz» şunu da me- rafkc ettim. Vapurdan çıkarılan yolcular herhalde bir sonraki vapura birmişler- dir. — Herhalde. — Bir sonraki vapur. her zamanki istiab haddinden fazla yolcuyu aldık- tan maada, bir evvelki vapurdan çıka- rılanları da alınca ne olmuştur? — Olan olmuştur. — Liman reisi o vapurda da bulun- madığı için: su ile bir seviyedeki vapur bata çıka Köprüye gelmiştir değil mi? — Herhalde, — Vapurların istiab hadlerinden fazla yolcu aldıkları meselesi de bu suretle kapanıp gitmiştir değil mi? — Kimbilir belki. — Sen de bir şey bilmiyormuşsun merakımı tatmin edemedin. ; ı_jımut oUulâ.rf. Ceza vermiyen İdoha devleti sulh hâkimi Birleşik Ame - rikada İdoha dev leti sulh hâkimi Andrew Kavas - | Bunları biliyor mu idiniz ? dit bakılırsa kendi vapurda kalmış sanı- — Hiristiyan mezar- lığındaki haçlar - dain biri, mezar - Tayyare pervanesinden mezar taşı — - Panamada bir nanın ve apartımanların altlarına hiç durmadan bir sığınak kazıp vücude ge- tirilmeli ve bunun da masarifi bir kanun- başarılabilir. tile, ancak bu suretle hareket sayesinde H. E. Erkilet kâfi gelebilecek olan hükümetten şehir- lerin de ayrı ayrı ve teferrüatlı mü - Hafaalarını tanzim etmesini ve bunlara lâzım olan bütün paraları vermesini bek- lemek abes olur. Dünkü yazıda şehirlerin havaya karşı Müdafaalarında ademi merkeziyet esa - Sına dayalı geniş bir nizam içinde bir rin kenarında bulunan büyük ve e- emmiyetli bir fabrikanın, faraza Fiat fabrikasının, hükümet ve belediyeye on garahk bir masrafa malo'madan ve se- erber ordudan tek bir zabit veya nefer İstemeden, kendi aktif ve pasif müda - faasını başli başına nasıl başardığını ve başarabileceğini anlatmıştım. İşte her Şehrin her resmi ve hususi müessesesi - hin, her mahalle ve semtinin ayrı ayrı Mahalli aktif ve pasif müdafaalarını böy- lece bütün teferrüatile düşünmek ve ne- ticeleri bir icraat plânına bağlamak ve Sonra da şehrin heyeti umumiyesinin ak- tif ve pasif müdafaasının plânını çizip tamamlamak iktiza eder. Yoksa bir şeh- rin birkaç yerine birkaç top ve birkaç Aşıldak yerleştirmek ve nihayet bir iki simde itimadnamesini veren yeni sefir ( Yeni Bulgar sefirinin itimdanamesi ) Miltf Şefin yeni Bulgar Elçisi Kiröf'u kabul ettiklerini yazmıştık.. Re - Riyaseticümhur köşkünde görülüyor. #erine de nümunelik birkaç sığınak ve siper yapmakla o şehir hava taarruzla- Tına karşı korunmuş sayılamaz. ' İngiltere - Fransa ve Almanya arasın- tda harb olmasına rağmen bu memleket- derin büyük şehirlerile sivil halkının u- fak hücumlarına hâlâ maruz olmamala- 'tına bakıp da ne aldnnmn'ıdfr ve ne de bunu bu milletlerin sırf derin ve yük - sek insanlık hislerine atfetmelidir. Bu Wnemleketleri birbirlerine ha.va taarruz- ları yapmaktan meneden âmil hava kuv- Wetlerince, aralarında bir dereee.ye ka - İdar mevcud müvazene ve dolayısile mel- İhuz bilmisil mukabele korkusudur. Ni - itekim hava kuvvetleri arasında müva - 'gene mevcud olmıyan ve dolayısile bil - inisil mukabele korkusu bulunmuyan Rus- İFin harbinde Fin şehirlerinin ve Fin sivil halkının uğradıkları felâketler meydan- 'dadır. İstanbulun hava müdafaası için evvelâ kuvvetli bir uçak müdafaa topçusile ke- za kâfi kuvvette bir av uçak filosuna İhtiyaç vardır ve diyelim ki bunlar hü - kümetce, yani orduca tertib ve tahsis o- ( — Samsun köyleri ve Halkevleri ) Samsun, (Hususi) — Samsun köylerinde köylü yurddaşlar çalışkan ve veri- len nasihatleri dikkatle dinliyerek yerine getirmeğe heveskâr olmakh temayüz etmektedirler. Köy çocukları da Cümhuriyetin verdiği feyi.ılerden lstfm_ie eğe.. rek tahsillerini yapmak için büyük bir istek göstermektedirler, Resmimiz, köy- dütandan Li sevmıt hir aazi esnasında Halkevlilerle bir arada göstermektedir. saugh 30 sene hâ- kimlik yapmış - tır. Bu — müddet zarfında muhakeme ettiği şahıslardan hiçbirini ne hapse, ne de para' cezası - na mahküm etmiştir. * 3.200 kilometre uzaktan hasta muayenesi Kanada sıhhat nezaretinin doktoru Pasney'in hastalarından bir kısmı 2400 kilometre, bir kısmı da 3200 kilomet- re uzaktadırlar. Ve doktor onları bu kadar uzak mesafeden dinler ve ken- dine tavsiyelerde bulunur. Hastalar Kutba yakın yerlerde bu - lunan avcılardır. Bunlar hasta olduk - ları zaman orada bulunan telsizle dok- tora hastalıklarını anlatırlar. hk civarında düş- müş bir tayyare - g” pt Mezarda yatan in * - >aeg ae FRLAp san ise ftayyareci olmadığı gibi öm - ründe hiç tayyare de görmemiştir. Çün kü öldüğü tarih talyyarenin icad edil « diği senelere tekaddüm etmektedir. * Sokmıyan arılar Rodezya arıları, arı nevileri ara sında bariz bir hususiyeti olan nevi dir. Bu arılar mükemmel bal yapar lar. Arıdan da beklenen budur. Fa kat arının korkunç silâhı iğne bu arı- iarda yoktur. Sokmazlar. Bu nevi arı- Tarı üretmek için bir çok yerlerde tec- rübeler yapılmaktadır. 20 yaşındaki Ümidsiz genç kız Asiz) y (Ümldüsiz) müstear ismile mektub ya - zan genç kız okuyucumun yaşı henüz yirmidir. Yirmi yaşında bir genç kızin ismini kendi oturar genç erkek daha © gün nazarı dikkatimi celbetmişti. Yakışıklı idi, ta — yırlarından İyi yetişmiş olduğu, kibarlığı belli idi, Bana lâkayd olmadığını, arada sırada bizim apartımanın — pencerelerine bakışından anlıyordum. Sokakta tesadüf ettifim zamanlarda da durup bana ba « kıyordu. Bir keresinde gülümsedi. Fakat (Ü y okuyucumun midsiz TĞL ban YaEL YAK 0 doen mek yatlan hiç bir ümidim kalmadı.» beni sorüup aramıyor.» y B z Bu satırları okuyan ne zanneder?. yorlar. Evlenmek kararinı vermişler. riyor: de. garik bulurum. Yirmi yaş ümidsizlik ğü, ümid yaşıdır. Bu yaşta ümidsizlik ka, tabii bir şey olamaz.. Hole ü « sax M ümldsizlik ifade e - y“ınYl.ı'ml yaşımda olmama rağmen ha . «Sevdiğim erkeği kaybettim ©o artık «Onu ne kadar çok sevmiştim. Bir gün ğımı Birbirlerini görmüşler, konuşmuşlar, birbirlerini yakından tanimışlar sevişi . Halbuki bunların hiçbiri değil, okuyu . ema mektubunda kâfi derecede izahat ve Bundan altt ay evvel bir apartımana taşınmıştık. Karşımızdaki apartımanda heyhat onu evvelki gün bir sinemada bir genç kızla yanyana gördüm. Çök yakiın oturuyorlardı. Hal ve tavıtları — birbirini seven bir çifti atidırıyordu.» ei Okuy yaşını bil lar tahmin etmeğe kâfi gelirdi. Camdan gördüğü, tanımadığı huyuntu bilmediği bir erkeği kendisini seviyor zannetmesi ne kadar gayritabii ise o er. keği bir başka genç kız veya kadınla gör. düğü zaman da müteessir olması, o ka , dar payritablidir. Genç kiz okuyucumun aşkı ne kadar geçici bir hevesse, teessü. rü de öyledir, geç tir. Ona tavsiy bir daha her gördüğü imsanı sevmermesi- dir. Ve gene tavsiyem, pencereden görüp sevdiğini zannettiği bir adam yüzünden hayattan ümidini kesmek tarzındaki ço. cukluklardan vazgeçmesidir, TEYZE bu satır.