20 Mart 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

20 Mart 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA << — Sarayda bayram Muayede merasimi- Bir acibei musikiye: Hünkâr marşı Geçid - Saçak öpmek meselesinin doğurduğu dava - © Saçağı öpmek iste 4 Nihayet ramazanın bütün merasim ve © tekellidatı birer birer gelip geçtikten sonra bu silsilenin hatimesini bayram için yapılan muayede merasimi teşkil e- derdi, bunun d& mahalli icrası Abdülrme- sid zamanındanberi Dolmabahçenin meş- © kur muayede salonu İdi. Abdülhamid bi- Je her türlü evhama galebe çalarak baba- sının yaptırdığı sarâyın muâyede $alo - © muna kadar gelmekten ve merasimi bu - © rada icra ettirmekten çekinmezdi. Ben o zaman bu rasimede biç hazır miyenler - Beşinci Mehme da tahta nazır olan kısımda sândalyeler!ka halka sıralanır, ve nihayet rosmi zeva / konulmuş, bir de büfe kurulmuş olurdu. 'tın arkası alınınca başta Rum patriği ol (Bir sıfatı resmiyesi olmadığı halde mua-| duğu halde, toplu olarak muhtelif meza- yede merasimini temaşa etmek müsaade-| hibden rüesayi ruhani ye salonun ortasi- İsini #isnlar için de gene salonun yuka -|na ve tahtın yakınına kadar ilerler, patrik rısında sağ taraf ihzar edilir; mabeynnutkunu okur, bunun türkçesi patrik - İdanfare takımı gene yukanda mahsusunu işgal ederdi. mahalli hane tercümanı tarafından tekrar ed Mabeynden muayede salonuna giden jve bu suretle musyedenin sââtlerce si oldukça uzun ve dar dehlizlerde hademei ren resmi kısmı hitama ermiş bulunurdu. Bu müddet zarfında yukarıda seyir hümayun bir dizi teşkil eder ve istikbal merasimini ifa etmiş olurdu. eğlenirler miydi, onu bilemem, fakal & halde işin bitmesine ayakta muntazır Boğulara katili henüz Cinayetin ölünün oğlu öldürülen tatlıcının bulunamadı veya evvelce ustasının parasını çalıp mahküm olanı eski çırağı tarafından işlendiği tahmin ediliyor Geçen Cumartesi günü Şehzadebaşı caddesinde 7274 sayılı tatlıcı dükkânı- ” nın üstündeki odasında ölü olarak bulu-| din kararı | nan Abdülkadirin morg raporuna naza rafi bir cinayete kurban gittiğini ve hâ- İdisenin bu bakımdan ad'iye ve zabıt tahkik edilmekte olduğ tık, İ Gök esrarengiz bir mahiyet bu cinayetin tahkikatile dün de gi ite kadar müddeiumumü muavii Fethi Sezai Beyazıd polis kom: meşgul olmuştur. Diğer taraftan Emniyet Müdürlüğü j mütehassıs memurlarda hâdise etra- arzeden vak- nden rliğinde er : p e. |finda Jâzım gelen tetkikleri oyapmak'ö-| lelerde suç teşkil edecek dırlar. düt yazmış-| lar üzerinde tahkikatımı genişletmekte İdirler. Neşriyat davalarına dün de devam edildi <Afrodits davası münasebetile Tan gas )zetesi aleyhine açılan neşriyat davalarıs |pa Asliye 6 ıncı ceza mahkemesinde dün ide devam edilerek, davalar neticelendi rilmiştir. Dünkü celsede suçlular ve vekilkri müdafaalarını yaparak, Tan gazetesine İ Sabiha Zekeriyya | İmzasile veşredin isAfrodit davası», «Gençliğin hassasiy x te, «İleri; geri zihniyet: başlıklı müküs bir harekeite bulunmak istememiştim, fakat takib edi) Nihayet her iş bitip hünkâr da bayram | lanlar günlerce saziları devam edecek bir ; bulunduklarını ileri sürmüşlerdir. Suç; len usule az çok vâkıftım. Pek ziyade iz- dihama ve külfete sebeb olan bu muaye- de reaminin tertibi, icrası teşrifat me - murlamınıa aiddi, meşrutiyet zamanında gene öyle devam etti, Teşritatı divanı hü- © mayun mevkiini işgal edan 221 ile malye- tinde bulunan zevat, hep Babıâli memur- Tarından olmakla beraber vazifelerinin en büyük kusmı sarayla olan münasebetle - © o rine tallâk ederlerdi. Muayodede hazır bulunacak olanları, hanedan azasından slayımndan ve namazından avdet edince, bir müddet muayede salonunun bir kö - şesinde bulunan hususi odada istirahat ettikten sonra odadan çıkar ve tahta doğ- ru yavaş yavaş ilerlerdi. Bu sırada selâmlik rezimlerinde o'duğu gibi alkışçıların beşi onu bir halka ha - linde toplanarak, dua mıdır, alkış mıdır, ne olduğuna dikkat edilemiyen yekâvaz bir gulgu'e içinde bağırdıkları işitilir ve gene bu mrada fanfare hünkârın marşını başlıyarak heyeti vükelâyı teşkil eden çalardı. zevat, ondan sonra ülâ evvelinden yu -| Bu marş, garip, tuhaf, daha doğrusu karıda bulunan mülki rütbe eshabile bu) gülünç bir şeydi. Abdülhamidin marşı da rütbelerin muadili askeri rütbe eshabı,! Avrupada olduğu gibi, bizde de cümhuri- rüesayı ruhaniye ve en son hünkârın hiz“ İyetin İstiklâl marşı kabilinden, marştan meti hususiyesini teşkil eden ve o rütbe-| ziyade bir hymmne değildi amma Guatel- ler sahibleri arasında sıraya girmiş bu -İlinin eseri olmak itibarile, hoppalığına, © Kinan zevat terkib ederdi. Bunun nasıl| şakraklığına rağmen, nihayet bir marş mühim bir yekün teşkil edeceği düşünü- | idi. Sultan Reşadın marşı ise türlü kaza- Yünce derhal anlaşılırdı ki teşrifat idaresi |lardan atlıyarak en sonunda Sultan Re - davetleri birkaç nöbete ayırmak mecbu-|şadin ikinci oğlu Necmettin oElendinin riyetinde idi. Abdülhamii zamanında | kendisinde mevcudiyetini tevehhüm et günden güne adedi artan rütbe sahibleri- !tiği musikişinaslıktan gelen meti ni böylece ayrı ayrı bayramlara taksim salâhiyetle tavsiyesi üzerine hübkâi etmekten başka bir çare bulunamazdı. | beğendiriniş bir acibei musikiye idi ki, Sultan Reşad zamanında böyle bir ted-! mutlaka öyle olursa kabul olunur müta- bire müracaat lüzumu pek hissedilme «/leasile, meşhur bestekâr Selvelli tarafın- di, davet edilecek olanların adedi ken-'dan yapılmış idi. Bir operetten mi çık - diliğinden mahdud bir daire içinde kaldı, İmıştır, nereden doğmuştur, marş mıdır, fakat böyle olmakla beraber bayram na -İbir oyun havası mıdır, ne olduğuna akıl mazını müteakib Dolmabahçenin bütün |ermiyen bu marşı her vesile ile işittikçe © salonları, divanhaneleri, odaları akın akın | bunun intihabı mes'uliyetinden bizlere de — gelenlerle dolardı; ve başlarında âmir -| bir hacalet hissesi sıçrar mı diye sıkılır -| leri, bütün teşrifat memurları oradan ©-İdik. raya koşarak, soluya soluya her tarafa| Artık bütün mukaddemesi Yapılıp bi - yorgunluk geçirmiş olurlardı. Bu rasimenin bir eğlencesi, daha ziy de beyinleri uyuşturan bir gürültüsü | vardı: Tanfare!., Buna gürültü demeklen başka çare yoktur, Muayede sâlonu mesahai sathih - ye itibarile hadden aşırı geniş, ve kubbe- sinin irtifa itibarile de gene makul ö! çüleri tecavüz edecek derecede yüksek bir binadır ki mabeyn ile harem daire - leri arasını işgal eder. Burası o kadar tan- İnandır ki bir tarafında bağırılsa ses bir luğultu halinde yuvarlana yuvarlana gi - ider, duvarlara çarpar. Artik insan sesi ideğil, bakır ve tahta öletlerin olanca kuv- İvetlerile çıkardıkları seslerin nasıl bir gökgürültüsünü andıran vasfı hesab edi)- "melidir, Buna çalınan havalarla merasi - ,min ciddiyeti arasında hiç bir münasebet lolmayışını da ilâve etmek lâzımdır. Me 'selâ şeyhislâm efendi, sadrazam ve na -' zırlar geçerken ya Valse-ı- Les eloches de | Cornevillo Plarguette-in, yahud Aud- ran'ın Mascotte « Gsritte'inden çıkarı. miş bir guadrille çalınıyor olurdu. Abdülhamid zamanında bende bu rouayede merasimine birkaç kere davet edilmiş, fakat hiç birinde hazır bulun - mamış idim, Zaten rütbeme ald resmi ek biseye de malik değildim. Sultan Reşad zamanında vazife icabı olarak rasimeyi ilk defa görüyordum, ve her yeni görü- len şeyde olduğu gibi tecessüs hissi işin gülünç taraflarını görmeğe mâni olu - yordu. Sonraları ise, alıştım, demeli, j Cinayetin e suretle vukubulduğu he: Jular müdafii bu yazılardan birincisinde nüz kat'iyet'e tesbit edilememiş olması-! mahkeme kararı üzerinde mütalea der iha rağmen, morg raporuna göre Şamlılmeyan etmek, diğerlerinde müddelumus jtatlıcının mümkün olduğu kadar ihtiyat-İmiye karşı mütecayizane ve hakaretamis ia hareket eden ve bu sebeble de, iz bi-/;fade kullanmak keyfiyetlerinin hatırlan rakmamağa çalışan meçhul bir el tara-İrından dahi geçmediğini söylemiştir. Bu fından boğulduğu tahmin edilmektedir. | suretle de, dava mevzuu olan yazıların Dün de yazdığımız gibi, bütün şüphe-' matbunt kanununun 35 inci ve 30 uncu ler maktul Abdülkadirle yakın münase- maddelerinde aranan suç unsurlarından betleri olan iki şahıs üzerinde toplan-İyzak olduğunda, ısrarla durmuştur. maktadır. Bunlardan biri Abdülkadirin! Bilâhare söz alan müddelumumi mi oğlu Suphi, diğeri de Emin adında bİr ayini Edib ise, vekilin ve suçluların müs sabıkalıdır, İ dafaa'arında istinad ettikleri noktalar Evvelki gün sorgusunu müteakib üze- | üstünde tevakkuf etmiş, deliller göster- ri aranan Suphi, halen asker bulunması- | miş, müdafaayı cerhederek, tecziye tal& na rağmen üstünde 390 lira gibi mühim | binde ısrar etmiştir. bir para bulunmuştur. Her me kadar| Dava, karara kalmıştır. Suphi bu paranın şahsi kazancı olduğu- * nu söylemişse de, bu sözlerini teyid ede- bl deli geren apk mn na el e leme kN Ai huriyet gazetesi aleyhine açılan birinci heli görülmüştür. y b Zira Emin birkaç sene evvel bu tatlı. | davaya da Asliye 7 inci cezada, dün de vam olunmuştur. cı dükkânında çalıştığı sıralarda Abdül- e kadire aid çekmeceyi birkaç ürkadaşile| Evvelki celsede, suçlu taraf tekzibin birlikte kırmış ve içinde bulunan yüzleski törkçe olarak yazılım; olduğunu, küsur lira parayı çalmıştır. bundan dolayı neşretmediklerini söyle Bu yüzden hapse mahküm olan çıra-| mişlerdir. ğın, bu cezasını henüz ikmal etti ve) Davacı Konyalı, dün bunun aksi varid hapishaneden yakında çıktığı tesbit edil-) olduğunu beyan ve isbat maksadile ikf miştir, şahid göstermiş, dava talik edilmiştir. 'Eminin kendisini hapishaneye aturan DE ustasından intikam almak ve belki de o-) Maili inhidam euvarlar yıkılacak Maili inhidam duvarların yıkılması $ dasında sakladığını bildiği parasını çal , ni k mak maksadlarile bu cinayeti yapmış o-İçin Belediye şubelerine bir tamim yok labileceği de düşünülmektedir. lanmıştır. Şehirde maili inhidam duvst yetişerek bu kalabalığı sınıflara ayırmak Ve hünkârin önünde yapılacak geğid © resmine bir intizam verebilmek için uğ- raşırlardı. Birkaç gün evvelden başlanarak mus- yede salonu hazırlanmış olurdu. Hazinet hümayundan, tarihi bir kıymeti olduğun- dan bahsedilen altın kaplı taht getirilmiş, salonun kara tarafına dipte yerleştirilmiş Bu muayede işinde süküt ile geçişti - rilemiyecek bir nokta var: Saçak öpmek! hazırlanmış, teşrifatçıların idaresi al. İ meselesi... İdaddan mevrus an'aneye mugayir adde- tında geçid resmi başlardı. Âyandan ve meb'usandan birçok zevat den hünkir, diğer birçok vesilelerle pek Herkes sıra ile tahtın önünden geçer bu saçak öpmek kaidesini pek ziyade hay- |uyusal iken, bu noktada musır bulundu. ve sağ tarafta başmabeyncinin elinde du-|siyeti ihlâl edecek, insanlık şerefile te- Jöyle ki resmi vazifeleri, yahud akide - ran tahtın saçağını öperek ilerler, tekrar lif olunamıyacak bir tabasbus kabilinden 'leri itibarile birçok zevat saçağı öpmek : mevkiini alır ve takım tukım bütün me- te'âkki ediyorlardı. Muayedenin icrasın- İten geri kalmamış iken bir takım hürri - rasime dahil olanlar bu suretle tahtın ö- dan evvel bu kaidenin hazfı için müra -İyeti vicdan umdesine riayeti vazife edi- tince, hünkâr tahtında oturmuş, iki taraf Müddeiumumilik ve zabıta bu nokta- ta dizi ile ile ilk kafileleri teşkil eden ze- bulunurdu, “sefirlerle maiyetlerine, ec -İnünden geçip saçağı öptükten ve başına! câatta bulunuldu. Nasılsa saçak öpmek |nenlerde sadece bir temenna ile çekip yü- nebi muteberane s#lonun yukarı katın- Son Postanın tefrikası: 10 Hicran MUHTTTIN Eline alarak bakarken hafif bir çı maşır parfümü hissetti. Bu çok hafif > ve ferah verici kokuyu tanıdı. Siretin gok yakınında bulunduğu zaman bu in- © €e kokuyu sanki kuytu bir çimenlikten © tüten gizli bir çiçek kokusu gibi duy- , Muştu. İşte ayni koku, bunlar Siretin — mrtima giymiş olduğu şeylerdi. Herhal- de bunler buraya kendisi için konul - pm . Yakat Hicran bu ipek pijamayı giymiye ecsaret edemedi. Gene olduğu gibi katlıyarak kanapeye bıraktı. | Yavışça yatağa girmişti. Işığını sön- dürerek gözlerini kapadı. Ob! Ayni ha- Ai ve ince koku yatağın bütün örtlüleri- “nin meseine #İnmisti. Vicudünün ne ka- dar yorgan ve harab olduğunu uzanın- en hizeetti. Ruhu da çok perişan ve bit- © kindi. Kapalı gözlerinin önünde iki genç erkek hayali vardı. Pahat ruhun- da yalnız bir ses fısıklayordu. Bu, Ser- kaidesinin ilgasını şanı saltanata, ve ec- duysrak mes'ud oluyor,,. Sen benden Sonra başka bir kadını sevdin! Bana söylemiye kıskandığın en heyecanlı #;kını ona söyledin. beni yapayalnız, dünyanın en acı ıztırabı içinde bırakıp gittin, Hain. hain. hain! İste bu acı ve öldürücü hayallerle yapayalnızdı. Zaptedemediği hıçkırık- verin sesiydi! Ona acıklı ve hazin birJların her biri kızgın demir bir pençe sesle fısıldayordu: gibi kalbinin etlerini damarlarını ya - — Başka bir erkeğin yatağında ya-|kıp koparıyordu gene,.. Of artık yeter tıyorsun Hicranl. Yabancı bir erkeğin | karat oluvordu. Başka şeylerle oyala - vücudünün temas ettiği şeyler senin |pamıyacak mı hiç? Gözlerini silerek vücudüne dokunuyor; artık beni unu-İS;reti düşünmeğe ve bugünkü (garib tacaksın, beni unutacaksın!. İve hoş macerasmı hatırlamağa çalışı - Hicran gözlerinin acı yanişile kiv -| yordu. Neler neler olmuştu. Daha da rank kim bilir neler olacaktı, Fakat o iyi, Her zaman ona verdiği sözleri hç-|doğru ve güzel ruhlu Siretin hayatında karır gibi tekrarladı: daime bir işkence olacağını anlıyordu. — Hayır seni hiç unutmıyacağım.. İNe sarib bir tecelli bu; Masum ve te - hep seni seveceğim. miz bir askla dolu kalbini sevdiği bir Sonra birdenbire acı, üzücü ve ya -İarkek perisan etmişti, O da, masum te- kıcı bir hayale kapılarak hıçkırmıya İmiz belki de kendisini hemen derin bir başlardı: aşkla sevmeğe başlamış bir erkeğin kal — Ben şimdi mutlaka başka bir kadı-İhini çiğnemiyecekti. Bir genç erkeğin #n yenumdasın.. İçim beni aldatmaz. yaptığı büyük günsin hiç günahı ol - Benin şa dakikada vücudün doğrudan İmıyan başka bir genç erkek o Ödeye - doğruya başka bir kadının. benden'cekti. İsenra sevdiğin bir kadının hareretini!. Hioran bu haksırlığı içi acınarak dü götürdükten sonra dizi dizi, etrafta ARİ irümek cihetini iltizam e! ve bu su- şündü. Ve kendisine ilk defa hayatın - da bu kadar s#mimi ve yürekten şef - kat göstermiş olan Sireti kalbini dol - duran bütün masum ve temiz şefkatile en fedakâr ve sadik bir dost gibi bak - may tasarlıyordu. Safbah olunca yata- Zından fırlayıp ona kendi elile kahval- tısını hazırlıyacak, evinin ve kendisi - nin bütün saadetini temine çalışacak - tı. İstediği gibi hiç yorulmadan ona madellik yapacak, onu Mms'ud etmenin yolların: bulacaktı... ... Hicran gözlerini açtığı zaman Eylül güneşinin ısıtıcı ışıkları karyo - lanın avak ucuna kadar uzanmıstı. Doğ rulun vatağında oturdu. Evin sizdi. Fak#t dışarıda neş'eli bir epeyce ilerlemiş olduğu araba gürül - tülerine karışan seslerden anlaşılıyor- du. Sabah mahmurluğu çoktan geçip gitmişti. Hicran bu uzun ve gamsız uy- kusunden utandı. Vücudünün kırgın - lığı tamamile sıyrılmıştı. Dinç ve çe - vik bir hareketle yerinden kalkarak sırtma elbisesini geçirdi. e Çantasında bulduğu küçük tarağile saçlarma' biraz intizam verdikten sonra dışarı çıkınca merdiven başında Mustafanın güleç ve bırakılmıyacaktır. retle hazır bulunanlar arasında hir ikilik, İbir ayrı düşünüş zâhir oldu. Eğer hünkâr kendiliğinden şu, hiç de lüzumu olmıyan saçağı kaldırmış ve başmabeynciyi onü saatlerce elinde tutmak yorgunluğundan kurtarmış olsaydı, elbette bu nazariye İh» Itilâfı, hiç meydana çıkmamış ve mesele İgene hünkâr lehine halledilmiş olurdu. Halid Ziya Uşaklıgil saf le karşılaştı, Genç uşük hür « — Kahvaltınızı taraçada mı yersi « niz, yoksa bahçede mi hanımefendi? — Nasıl olursa.. saat kaç acaba? — Saat an buçuk efendim. Şey e « fendim beyefendi selâm etti. Bu sabah mektebde iki saat dersi varmış. tam on ikide gelecek... — Demek beyefendi gitti öyle mi? .— Evet efendim. Sizi epeyce bekle- di. Sonra otomobile binerek gitti. Tam on ikide gelirim dedi.. bir emriniz van sa bana söyleyiniz hanım efendiciğim. Hicran nedense evde yalnız olduğu nu anlayınca ferah bir nefes âldı. Ve serbest adımlarla taraçaya doğru yü » rüdü. Şimdi içinde geceyi geçirdiği evi güneş ışığı altında görüyordu. Akşam rüyalaşan bu evin şimdi harikulâde gü zelliği ve zarafeti karşısında (o hayran oldu. Arka taraftan geniş kırlarla be » rsber Boğazım en şirin bir parçasınş hâkim olan taraça ve set set çayıra doğ ru uzanan bahçe en bedbaht ve karan- lık gönüllere bile nes'e ve yaşamak kud reti verecek derecede bedii bir zevkle işlenmişti. (Arkan var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: