21 Mart 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

21 Mart 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© Sayfa Yakalanan şehzadeye padişah Yavuzun selâmı | | TARiHTEN SAYFALAR | Şehzade ZEkorkud. peğiye binasının altında hulunan tarihi sarnıç SON POSTA bildirildi, hürmetten geri kalınmadı, fakat gece olup uyuyunca kaydını görmekte de kusur edilmedi | Belediye reisinin de son günlerde tetkik ettiği bu sarnıç ufak bir himmetle pekâlâ bir sığınak olabilir | “Son Posta, nın tarihi bahisler muharriri yazıyor © | Yavuz Selim, şehzade Ahmed ve şeh -'dü; fakat, caddelerde, geçid va köprü baş Bey bu haberi alınca; zade Korkud adında iki büyük kardeşi varken, imparatorluğu bir askeri hükü- met darbesile ele geçirmişti. Memleket huzur ve birliği muhafaza edebilmek için | de Anadoluda saltanat kavgalarına sebe-. biyet veren iki kardeşile, kardeşleri oğul- larını idam ettirmişti. Ben bugün, Osmanlı hanedanı tarihin- de şehzade Korkudun son günlerine aid| ölan yaprakları naklediyorum: Selim cülüs ettiği zainan, Korkud, sa- larında muhafızlar bıraktı; öyle ki kuş uçamazdı. Şehzade Korkud, yorgun ve bitik, gözcülerden kurtulmak içın Piyale ile beraber kimsenin bilmediği bit mağa- raya girdiler. Yirmi gün kadar o maği- rada gizlenâ kâr Piyale ile müşavere ederek şuna ka- rar verdiler; Antalya taraflarına gitmek, oradan da Frengistana geçmek. Korkud vaktile An- talyada sancak beyliği etmişti. Hizmet - er. Nihayet, sadık ve vefa-| Azmedüp süratle ol gare Emir, Tuttu Sultan Korkudu etti esir. Kasım Bey bir taraftan da padişaha 8 dam gönderip keyfiyeti bildirdi. Selim vak'adan beber slınca mütees - sir oldu. Gözleri yaşardı, ağladı. Kara » icinoğlunu şehzadeyi getirmek üzere An- talyaya yolladı. Bursaya birkaç menzil kala da, karşılamak üzere kamıcıbaşı Si - İnan ağayı yolladı. Sinan ağa yolda Kara- PT ağn Gir > dakat yemini etmiş, Selim de onun haya-|kâr Piysle Bey de Antalyanın köşe ve |<ipoğüle buluşup şehzadenin huzuruna dna kasdetmiyeceğine and içmişti. Fakat, | bir müddet sonra, Selim, Manisa valisi bulunan kardeşinin gizliden gizliye bir fesad hazırlamakta olduğunu haber aldı. Bunu tahkik etmek için, kumandanlar ve ileri gelen sipahi ağaları ağzından: «Se » lim hanın siyaset kılıcından emin olma- ğa mecal yoktur. Hemen bu tarafa gelin, cümlenin ittifakı ile sizi tahta oturtalım» diye mektublar yazdırtıp gönderdi. Kor- kud bu mektubların hile olabileceğine ihtimal vermedi. Hemen cevablar yazıp teşekkür etti, kendilerine ve askerlere vâdlerde bulundu. Tabii bu mektublar doğruca Selimin eline gitti. Kardeşinin fitne ve fesad hazırlamakta olduğuna kat'i kanaat getiren Selim, sipahilerden mürekkeb bir kuvvetle ve avlanmak bâ- Kanesile Manisa tarafına ılgar etti. Beş günde Manisaya gitti. Şehzade Korkud, her şeyden gafil sarayında otururken pa- dişahın askerleri etrafı sardılar. Bunu haber alınca, Korkudun aklı başından gitti. Piyale adında mahrem bir dostu vardı. Onunla yanlarına bir miktar altın alıp ve fevka'âde kıymetti bir ata binip; bah» çenin ard kapısını açtılar; gözlerinin gör- düğü yere kadar kaçtılar. Leşkerinden her diyârn Şehriyar, Korkudun ardınca oldu bin süvar, Her biri her yöne cüyen oldular, Gühu sahralarda püyan oldular, Şehzadenin nereye gittiği öğrenileme- di, izi bulunamadı. Padişah Bu dön- Harry Baur'a Baron Petrof cenablarınıa Roma, Pa - riz, Viyana, Londra ve Madridin en iyi mevkilerinde beş konağı vardı. Bu beş konağın uşakları, hergün, ayni saatte on kişilik bir sofra kurarlardı. Çünkü, bir defasında, sinyorları ve #iendileri böyle ansızın bir akşam ye - meği vaktinde Rormadaki sarayına çıkâ- gelmişti. Halbuki onu Pariste sanıyor - Yardı. Sinyor vâkıâ sofrayı hazır bul - mruştu amma, aşçıdın, kâtibden tutun da şoföre, oda hizmetçisi kızlara, kapı * cıya, aşçı yamaklarına kadar bülün a - damlarının bol bol yeyip içerek bu sof-; rayı şenlendirdiklerini görmüştü. büyüklerin kudreti ve ne aşırı hiddetmiş hiddetleri! Baron cenabları, anahtarını yalnız kendi yanında taşıdığı evinin köşesindeki mosmor, sonra kıpkırmızı kesildi. Bol bol san nev'ini muhâkeme için derece derece sanını ifade ediyor gibi görünen felsefesi, gözli kapıdan, Atinalı Tirzon (1) gibi, her | atıştırıp yiyen davetlilerse böyle ansızın 'ahenkle “yükselen bir ademi tenezzül onu, kira mukavelesinin tabirlerine gö - ,İyakalanınca dehşete uğramış bir adamın merdiveni inşa etmiş olan baron haz -İre, gürü sürü hizmetkârlari üstünde ha- (0) Atinalı Timon (Timon d'âthânes) : Shakespeare'ir. ayn! isimdeki beş perdelik; bir dramının kabramanıdır. Bu dramda,Jmışlardı; ve sanki bir ilâh tarafından on /Şiddetie büyüklerden ziyade yalnız kü - | atranlarile, yahud halk kütlelerinin ta- genç ve zengin bir adam olan Timon serve. tini bir sürü tufeyliler, dalkavuklarla yeyip! bitiriyor. Bunun Üzerine herkes kendisini! terkedinse münzevi olup dünyadan alâkasını | kesiyor. Bu piyes ihtimal tarih iibarile! Shakespeare'in en son yazdığı eseridir; çün. © ki 16601608 € doğru yazılmıştır. Misamafih Laroyase'un verdiği izahata gö. Fe, tarihte de hâkiki olarak yaşamış bir Timon d'Athânes vardır. Tercüme ettiğimiz! — #omandaki kahramanın vaziyeti de : hakiki ve tarihi Timon kaydediyoruz: Mülâddan beğ asır evvel yaşamış Atinali bir faylesotmuğ. Bu faytenaf çok cayi ve mer Bietslz bir adammış. Garibi şu ki, onu zorla |dâr canice midelerine indirdikleri şeyleri | vardı, öyle ki bu duygusü en buz gibi ka-| acındırmak ister gibi melr ağa. &ınn sik sik kendisini asıp intihar öderler de gittikçe ziyadeleşmiye başlamış, Nihayet bir gün halka şu haberi dağıtmış: «Ağaç kuru. bucağını ve sapa, gizli yollarını bilirdi Bir karanlık gecede yola çiktılar, gecele- ri yürüyüp, gündüzleri gizlenerek An - talyâ sancağına vardılar. Orada da bir 18- sız mağaraya sığındılar. Kaldılar bunca gün ol garda, Âcü muhtacü garibi hâksâr, Ne beşer bida, ne yârü ne diyâr! Açlıktan bitab bir halde idiler. Çaresiz Piyâle Bey mâğaradan çıkıp zahire, yi - yecek tedariki için şehzadenin atına bi- nip giderken bir köylü buldu. Onu sır - larına mahrem edinip sergüzeştlerini an- Jattı, yiyecek hususunda yardım istedi, Gizlendikleri mağarayı gösterdi. yiyecek namma ne geçirebilirse getirme- sini diledi. O saf köylü de, hizmeti yü - rekten kabul etti, Piyale Bey de onn şehzadenin atı birkaç altın verdi. Birkaç gün omağaraya çörekten, zey- #nden ve meyvadan bulduğu nimetleri taşıdı; Sonra bir gemi tedarikine baş vur- dular. Köy'ü, gemi bulmağı da vâdede- rek gitti. Köylü, gemi tedariki için sahil- de dolaşırken: Gördüler altında anın atıni, Hem dahi üstündeki alâtını. Sahil halkı zavallının başına üştüler, atından yıkıp: — Sultan Korkud kandedir, söyle!? Diye karkuttular. Biçareye çok işkence ile beyi Kasım Beye haber uçurdular, Kasım «Son Postu»nın edebi tefrikası: 1 zamanki maiyetile, yani malüm ola ki i hazinedarı feylesofü, doktoru, kâtibi,İnuna getirtti. Bu zavallı adaycağızlar da ogün an - mahbubeleriş &min uşağı ve muhafızı ile| Derhal di İamışlardı: ne kudretmiş bu dünyadaki | berâber girmişti; ve birdenbire yemek o-'lan bu kepâzelik, diğer dört hizmetçi ta-İolaun, onu, açıktan açığa hevecanını, ya- dasının kapısında görünmüştü. Astrakan kürkünün yakası ve Rusva - ri bonesile çevrilmiş olan suratı önce başındaki saçlar gibi dimdik ayağa kalk- tane etten heykele tebdil edilmişler gibi, müthiş Korkunun verdiği bu vaziyette böylece duruyorlardı. la korku veren bir kahkaha salıvermişti! «Hah! hah! Vay gidı haşerat! pabuç eskileri!» sonra, bu anda kudret ve âzametin yanında bulunmaktan pek mem Doktoruna kararını bildirdi ve bu ka- dışarı çıkarmak için bu budalalara müt - yıdsızlıktan en kuvvetli iltifatlara kadar) virlerini hatırlatmıya, lüzum yok, fakat sa. hiş bir kusturucu ilâç hazırlattı, Sonra, dâhiyane hir şekilde değişiyordu. Fakat|deo bu son harbde hürriyet ve irtiklâllerini onları mutfağa yollıyarak, bizzat yneşgul , keslirmek niyetindeyim, daha intihar) Glup köpeklerin lâpasını 1 Sderek olanlar varsa çabuk davransınlarI» di elie yutturdu ve geri kalanın yeğ Eline! HALIT FAHRİ OZANSOY İçıktı. Korkudu selâmlayıp kordeşinin se- İlâmını bildirdi. Hatırını sorup teselli et- ti, Yaralı kalbine merhem vurdu. İlk menzilde şehzadeyi bir eve kondurup ü- zerine gözcüler koydular. Piy yde hep yanında idi. Şehzadey andanberi bir an hürmetie kusur edilmi yordu. Fakat, şehzade Korkudun gözleri yaşı da bir an dinmiyordu. Piyale Beyle| başbaşa verip derdleşiyorlardı. Halimiz nolur deyi ağlaşdılar, Cüşidup nâr gam tle taşdılar. Gece gözlerine uyku girmedi. Niha -! iyet, şehzade dayanamıyarak gözlerini kapadı. Piyale Beyin gözüne uyku gir - medi. Şehzadenin başucunda mum gibi! yanar dururdu. Şehzadenin uyuduğunu! güzcüler öğrenince, Piyale Beyi çağırıp:| — Seni Sinan ağa ister! | Diye davet ettiler. Piyale Bey Sinan ağanın odasına gitti. Sinan ağa, bin de -| İreden, bin şeyden söz getirip Piyale Be- yi oyaladı. O sırada, bir nice kemendii ehremenler, şehzadenin odasına girip şehzadenin kaydımı görmüşlerdi, o «yani aman ve zaman vermeyip tomarı hâya - zamandan sonra odaya gelince, şehzade- nin boğulmuş olduğunu gördü, «nâle ve efgana başladı ve iki eline taş alıp si - mesini laşladız. Sinan ağa Piyâle Beyi şın Bursaya nakletiiler, Gazi Orhan Bey oldu. R. Elerem Koçu İNANMAYA TERCÜME EDEN 'mek için de iri köpeklerini yemek solo - Payitahtlarda şuyu bü - kımınıs ayni hale uğramak korkusile kur- tarıcı bir tiksinti vermişti. | Buna mukabil, çocukluğundanberi, in- | retleri, bunun prensipini daha büyük bir | çükler üzerinde tatbik ettirmekte idi. Ve| İonun bütün konaklarını, şatolarını, Ar -| jantindeki çiftliklerini, şimaldeki orman-| | babayiğit gündelikliler ordusu, pek nadir Vay gidi olarak haksız ve ekseriya pek yaman | darı, efsaneleri andıran servetinin mem- arta bazı cezalara rağmen, efen-. dilerinin kendilerine en büyük haşmetle dan doğruya alâkalı olmamakla beraber bunun görünen ve kendileri de efendilerine | müamele edişinden gurur duyuyorlardı. ını tutuyordu. Yırmi Hükümet bankası, N hakkında da şu notu hoş gelecek bir vaziyet takınmış olun tu-| oEsâsen Baron Petrof cenablarının ken-Petrof'u en yıkılmaz müşterilerinden $a- İfeylilerine döndü. disi de dahil olduğu halde hemcinslerini hakir görmesinin pek garib teceliiler! | onun bu suretle şahsa ve zuhurata göre bin muhtelif biçim aldığını gören yakın- ları, onda, züteaddid zahiri görünüşleri «ADAM Yerin alınd Belediye binasının altında Binbirdirekten biraz daha küçük ve daha az sütunlu bir sarnıç da beledi - ye binasının altında bulunmaktadır. «Belediyenin üstü ne ki, altı ne ol sun? demek hatasına düşmeyiniz. Vâ- â belediyenin altındaki kömür depo- su hizmetini gören bu asarı atika ve 'nefiseden sarnıç. bugünkü basamaklı halile tamamen İstânbul şehri beledi- yesi binasına yakışacak haldedir. Fa- kat duvarlarından zıril ziml sızan pis sulara, kömür. odun parçalarında mahrukat depolarının kapıları kadar irli, pis merdivenlerine, duvar diple- rini dolduran molozlara, sütunlarının kirine, pasına rağmen. düşmüş #nsanlar gibi Teodos sarnıçı asaletini muhafsza ediyor. Biz bir sar-' tın dürmüşlerdiz. Safdil Piyâle Bey bir) mem. mahzeninin san'at nesebini asa-'rını enleri telâfi ediyor. Buradakiler Jetini letkik ve tahkike çıkmadık. Bunu! işaret etmekten maksadım, burasının da sığınak haline ifrağ edilmesinin İş- den bile olmıyacağını söylemektir. tekrar davet ederek teselli etti. Fakat sa-| (oÖğrendiğime göre, birkaç gön evvel mesafede diğerine nisbetle az. Fakat dık dost teselli bulmadı. Şehzadenin nâ-İdektor Lütfi Kırdar da ayni mahzende (sütunların yarıdan fazlası, resimde gö- tetkikattan |receğiniz veçhile. toprağa gömülmüş - edip söylettiler. Bunun üzerine, Antalya | türbesine defnettiler, Piyâle de türbedarı İbelediye reisinin müsaid neticeler eldeltür. Masmafih tamamı dâ tetkiket yapmış. Ben bu ettiğini ümid ediyorum. w . Yazan: Jorj Delaki bâricinde devanil hir unsurun bulundu- Bunu biliyorlardı: kendisine hâkim olu- şu. Hiç biri, herhangi vaziyette olursa hud samimiyetini gösterirken yakaladık diye övünemiyordu. Kendisile beraber hakikstin serbest Ji- yat ve ölüm hakkına malik olan İlkçağlar| Hhini tayin için yalnız bir göz kırpma! ları veya geri alınmaz bir jestleri kâfi; > : e gelen Şark o hükümdarlarile mukayese | Baron cenabları hiddetinden daha faz. |larını, Fastaki malikânelerini (dolduran | tiriyordu. (2) Oda uşağı onu tanımıyordu. Hazine - balarından bihaberdi, O, yalnız, pek &- zim miktarda gırip çıkan paraların hesa- (4) Birçok Avrupalı romancılar gibi bu zam&bel da yalnız İlkçağları ve Şarkı zulme misal gösteriyor. Avrupadaki engizisyon de - kaybeden zavallı milletlerin çektiklerini dü. şünmek, bu, bir taraflı muhakemenin ne ka. gün görüp! , JOn lisan konuşuyor, bir prens muhâke- İşu cevabı vermişti: «Çelik satın a'ın, dost ilarım, çelik satın alın!» İsurette hoşlanıyordu. İnsanı kendisin - Mart 21 ki sarnıçtan bir görünüş Bir müddet evvel yapılan pasif ko runma tecrübesinde belediye memur * larmın ayni mahzene indirildiğini duy dum. Herhalde bu rutubetli mezbele likte memurlar rahatsız olmuşlar, hat tâ soğuktan. yaz orlasında olmasına rağmen nezleye tutulanlar. üşüyenler bulunmuştur. Buna rağmen her mahze: ne İnenin küçük bir himmetle burası nın işe yarar bir sığmak olacağını tah» min ettiğini sanıyorum, Bizanslılar 7 manınden kalma bu sarnıcın Binbirdi- rekten biraz küçilk olduğunu, Teodos sarmcı namile maruf bulunduğunu yazımın başında söylemiştim. U- zunluğu (50.60 eni 30-40 metre ver. 33 sütun bu sahaya tek: sim ed'lmiş. Sütunlarn o irtifoları Binbirdirekten Kısa, fakat bodurlukla- daha kalın ve diğerleri gibi ortadan bi- lezikli deği Sütun başlıkları Korentiyen tarzın- da yapılm. Yerle, kubbeler arasındaki meydanda inda) yıyorlardı. Gemiler onun için denizleri yarıp gidiyordu. New-York'daki (o bir building onun memurlarını ancak istlab edebilmede ve sayısız #abrikalar parmak- ları arasında yaprak sigaraları gibi tüt - mede İdi, Bu cesim servetlerin yegâne sahibi o- Jan Baron Petrof, herhangi şeyler ve in- sanlarla alelâde münasebetlerinde zarif, müstehzi ve her ne bilmek mümkünse bunların hepsine #on derecede aşina İdi, (Devamı 11 inci mesile siyâsetten bahsediyor ve altmış yaşında delikanlıların sporlarile meşgul oluyordu. Büyük Rüs sinyöru, Çarlar sarayının bus nedimi ve harbden evvelki Paris sos. yetesinin sanami olan bu adamdı-ki, O. perada bir baloda bulunduğu sirada, zevkten, valsten ve hafifmeşreblikten sarhoş bir toplantının ortasında, kondi - sine «bunun hakkında ne düşünüyorsu » nuz, aziz baronum?, sualini soran birl sürü insana peygambere: bir tebessümle Hakikaten pek #z kimse'ondan samimi den uzaklaştıran bir üstünlüğe sahibdi ve şahsından, hayatta yalnız kalmış bir adamın merhametten ziyâde Korku tel - kin eden hüznü dağılıyordu, SAthi «larak muhakeme edildiği zaman, gay! "ıtiyi küstahlığı, dev gibi vücudünüm heybet manzarası ve sadece, bir buğday hsm - malının boynu üstüne tutturulm uşa ben- ziyen zalim suralının tesiri ile mefret u- yandım yordu. r (Arkas var) zi zi Hicran İTefrikamızı bugünden itib aren 9 uncu sayfada bulacaksıruz.) dar haksiz olduğunu isbata kâfi gelebilir. Tercüme eden —-4

Bu sayıdan diğer sayfalar: