31 Mart 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

31 Mart 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3I Mart SON POSTA Sayfa 7 Eski günlere aid portreler Mdülhalim Memduh Yazan: Hüs Edebiyatı Cedidenin bariz siniaların- dan bulunduğu halde. bu husustaki yâr Smile pek az geçen Abdülhalim , Şark edebiyatını iyi tanımış “lmakla beraber garb, yani Fransız cde- biyatına da aşina olması dolayısile Ser- Vetifünunda toplanmış olan zevat arssi- Da kendiliğinden karışvermişti. İbnüle- min Mahmud Kemal hocamız, Türk Şair- adındaki eserinde Memduhlan pek 47 bahseder ve Süleyman Nazif mer humdan naklen birkaç satır yazı yaz Makla kalır, Maamafih Nazitin Memdah | kında verdiği malümat ta, onu bir © görebilmiş olmasından ve sürgüne Gönderildikten sonra hiçbir haber ali Madığından ibarettir. Halbuki Memduh, velüd olmamakla beraber hükikaten ir- Sahibi, vatanını çok sever bir zâ! İi Kâmil Paşanın İzmirde vali bulundu- » ni, Şekib, avukat ve şair Tevfik Nevzad, mevlevi şeyhi Nuri efen- di ile birlikte Bitlise tekrar sürüldüğü Güne kadar gördüm ve tanıdım. (Memduh) u İzmire getirten Kâmil Paşa onu mesalihi ecnebiye kalemi baş- kâtibliğine vermekle beraber, o zamanın hükmüne göre kaza, kaza satılan âşârın Male memurluklarına merkezden birer memur (o gönderildiğinden. (oMemduhu * herhalde gene kendisinin arzusile olâ- cak - şair Eşref merhumun kaymakam bulunduğu Kırkağaca memur ederdi. İlk tanışmalarından itibaren birbirle- Tine pek büyük bir muhabbetle bağlanan Meriduh ile Eşref menfalarından döner dönmez Avrupaya da hemen ayni gün- lerde kaçmışlardı: fakat Memduh Avru- Payı, Eşref ise Mısırı tercih etmişti. İh- tiyart olan menfalarından Eşref merhum meşrutiyetin ilânı üzerine vatanma dö- nebildiyse de, Memduh Londradu öldü Ve vasiyeti üzerine - Mısırlı bir zengin Prensesin lütfile - Tunusa getirilerek gö müldü. Çok hassas, ayni zamanda çok asabi olan Memduh işittiği herhangi bir bak- &ızlığa karşı isyan eder, müâvenet isti. yen tanımadığı birçok kimselere yardı mını bol, bol yapardı. Hiç unutmam; İzmirin tanınmamış #- vukatlarından olup gazetelere her vakit meslekine dair yazılar yazan Yazıcıyan adında birinin mücrim ve mahkümlerm diğer insanlardan ayırd edilmesi için, e lerine, kollarına (dövme) denilen işa- retler vurulması hakkımda bir makalesi çıkmıştı. Bunu gören Memduh hemen kaleme sarılmış (Kırılsın o kalemler ki) başlıklı çok şiddetli, uzun bir makale ile cevab vermişti. Memduha «üstadım; ne için (Kırılsın o eller) demediniz diye sormuştum da (o halde benim de Yazı- Gyandan farkım kalmaz) cevabını ver” mişti. İşte bu sıralarda idi ki, o günlerde İz- mirde çıkmakta olan (Muktebes) adın - daki haftalık edebi mecmumda (Eşref merkumla Memduhun müşterek bir ga” zellerini okumuştuk. Memduh bu gaze lin bir beytinde: Ben elimle kiryei efradı sümek ise- rim, Maksadım dilidir amima halı nahah olmuyor! Diyordu ve pe garibdir ki, o günlerde hafiye ruhlular arasında sermaye edini- len bu gazel gene mabeyn hafiyelerin- den olduğu bütün biz İzmirlileret Me Yüm bulunan birinin sahib olduğu bir mecmuada 4 3 Manken Bini Bitlise sürülmesi vak'ası da şöyle olmuştu: Eşrefin izinle İzmire gelişi bizler için bir âlem olurdu; ber ge ce ya bir zatın davetinde veyahud bir gazinoda sabahlardık; işte benim bulun madığım bu ev toplantılarından birinde, İzmirde menfi olup ta, nafıa dairesi baş- kâtibliği eden mabeyn kâtiblerinden bir zat da varmış İşret âlemin- de geçen şeyleri, ertesi gün şik re ile mabeyne arzeden bü © dam Şekib, Nevzad, Şeyh Nurinin Bitlise, Eşrefle avukat Güzel Hasım Be- yin de Kastamonuya ; sürülmelerine #€- beb olmuştu. Mazmafih Kendisi & İzmir gibi güzel bir yerden Anadolu içlerinden bir yere atılmak oezas'nâ uğ bi E deinir- | Düşünmeli ki bugün Erzurum deler. yolu vasıtasile nihayet bir haftada gidi- lebilen Bitlise, İzmirin bu kibar, asil, ayin Rifat H Hüseyin Rijet münevver çocukları yayan yapıldak gön- derilmişler ve oraya ancak iki ayda vara- bilmişlerdi. Bu zavallılar menfaya gitmeden, İz- mire hususi bir tahkik heyeti de gelmiş ti. Esasen İzmirde Tatar Şakir Paşa adın- da ve ferik rütbesinde bir (sandâalyasız kumandan) bulunuyordu ki başi vazi- fesi hürriyetperverleri tekib ve tefah- hustan ibaretti. Kumandan ayri zaman- da Kâmil Paşanın harekâtin: da tetkike memür bulunuyordu. Kâmil Paşayı ta- rassuda memur olarak gönderilmiş olan bir zat daha vardı ki o da vali muavini - Bükreş sefiri Hamdullah Suphinin am- caları - merhum Hüsnü Beydi; fakat Hüsnü Bey msbeyne hafiyelik edeceği yerde İzmirin hür evlişilarını muhafaza ve müdafaada Kâmil Paşa ile adeta reka- bet ederdi. Memduh menfaya gönderileceği bir (o tezkerecikle (o Avrupadaki Jon İe evinde birçok müzir evrakı, mektub- ları ve gazeteleri mevcu bahisle Hüsnü (Beye müra Hüsnü Bey de Memduhu (0 kı yok ettikten sonra) tekrar dönece dair namusu üzerine söz alarak serbest, bırakmıştı ve babacan Memduh, konso-| olduğundan loshanelerden herhangi birine iltica ede.” — bilirken, iki saat sonra döndü ve tekrar zabıtaya teslim oldu! Hüsnü Beyin bu tarzda büyüklükle- rinden birini daha burada nakletmezsem ben küçülmüş olurum. Memduhun delâ'etile Avrupada çika- rılmakta olan (Meşveret), (Terakki) gi- bi ince kâğıda basılmış gazetelerden bir çök nüsha elde eder, itimad ettiğim kim- selere verirdim. Bir gün bu gâzetelerden bir tanesini tanıdığım bir zata verdim. Mevsim yaz idi; Göztepede oturmakta olan bu zat polis müdürlüğü önünde durmakta olan yazlık, açık tramvaya binmiş, oruç dalgınlığile cebindeki Meş- veret gazetesini çıkararak okumaya baş- Jamış. Tesadüfen ayni sırada oturmakta olan Hüsnü Bey bastonunun ucile gaze- teyi, ismi görünmeyecek surette kapata- rak: — Efendi hazretleri; bak hava ne ka- dar güzel; şimdi ondan istifadeye bak; gazeteyi de, yatakta okursun! İktarında bulunmuş, Akşam komşum bu vak'ayı korku ile bana 'nâkledince ona Memduh hikâyesi- ni naklederek ve Hüsnü Beyin böyle kirli işlere hattâ düşman bile olduğunu anlatarak kendisini teskin etmiştim. Hâ- sılı Kâmil Paşa ile Hüsnü Bey, Tatar Şa- kir Paşanın şimdi İzmirde eskeri klüp halini alan binada kurduğu ha- fiyelik ocağına karşı ayrı, ayrı ve kuv- vetli siper vazifesini görürlerdi, Burada yüreğimi; sızlatan bir şey varsa halis, muhlis üç İzmirlinin bu Tatar Şakir Pa- şanın peşine takılarak habasetie bulun- maâlarıdır, Peltek dilile her şeyle istihza öden Memduh, Eşrefi de iğnelemekten çekin- mezdi; Memduh âşâr ihalesi için Kırka- ğaca gittiği bir sırada Eşref onu bağına götürüyormuş; raki İçmeden duramıyan Eşref; maiyetindeki jandarmayı çağıra- rak ve kendisine gümüş bir iki kuruşluk vererek: — Biraz rakı al, domates al, leblebi al, peynir al, turşu all... Dive emirler verince, Memduh ta dö- nerek: — Oğlum artanı le de kendine bir kat elbise al,.. “Devamı 11 inci sayfada) gön! İ "Türklerle temasta bulunduğu cihet İ Dünya gazetelerinde göze çarpan fikir ve iddialar Almanya Romanya hükümetini niçin tehdid ediyor ? İngilirce Sunday Express çazelesi siya- set mruharrirlerinden John Seott; «Al manya Romanyayı niçin tehdid ediyor «Süveyş kanalına giden yol» başlıklı urun bir tablili makale yazmıştır. Mültefik devtetlerin Balkanlara yardım etmelerinin | « kendi menfaatleri bakımından da - ne kadar zaruri olduğunu, Romanyan'n va, #iyetini otraflıca tetkik ederek anlatmak, tadır. Muharrir ezcümle diyer ki: aret heyeli Ri Nazi murahh; yetleri gibi » gelirler, Kapalı müzakere odasının dişnda kalan dünya efkârının kulakları rivayetlerle dolu. Kimi Romanyaya bir nevi ültimatom veri « diğinden bahsediyor, kimi de Romanyanın harici tenret sisteminde «mütemadiyen yö. İpilmakta olan değişikliklere» Alman büzü - İmesinin tehammül edemiyeceği bildirildiğini haber veriyor. Bundan çıkan mânâ, bittabi, Almanların istedikleri malları Romanyanın büşka bir millete satmasına imkân verme - mektir. Hatta diğer milletler bu malların bedelini ödcae ve Almanlar ödemese de... Romanyanın buna vereceği cevabın De 0- lacağını hâlâ bilmiyoruz. Fakat Almanyanın Romanya ticaretini tamamen kendi hâkimi, yeti altına aimak arzusu veni bir şey 8 dir. Bu arzu, yalnız Romanyanın ticaretini değil, avn! zamanda urazisinden de bir kis. mını kullanmağı da istihdaf ediyor, ! Bugünkü harbin Wünından bir müddet evvel Alman gazetelerinden (o «Deutseher Volkawirte şöyle yazıyordu: «Romanyadan| Ginger Rogers yeni partoneri James Stewart ile «Aşkın Zaferin kazanılan ham maddeler, Tuna sahillerinde; l i k Romanya kralı Karol Jihdas edilecek serbes: Alman mınfakaların. Ida inşa etmemiz lâzım gelen hususi fabri. jkalarda kullanılmalıdır. Böylece, derhal Ka. radenize ve sonra Süveyş kanalına çıkmak Imkânını Duluruza Bu -korkünç kehanet geçen haftaki «Le Journal d'Eşyptes in başmakalesinde de tek. rar tebarüz ettirilmişti, Mezkür gazete dabi, Romanyayı Yakınşarkın birinci tabyası 0. larak» gösteriyordu. Hiç şüphe yok &i Almanya, Romahyayn, Akdeniz ve Süveyş kanalı ötesine küktn ol. mak içln bir sişrema taşı nazarile bakıyor. Aranyanın propagandası, öğünmeler: o ve askeri plâriları bunun doğru olduğunu isbat etmektedir Bir vakitler Bohemya Almanların yoluna mâni teşkili ediyordu. Fakat o tabya şimdi yıkılmıştır. Şimdi yol üstünde duran Tran - silvanya vardır ve Romanya, kendi hayatım müdafaa ederken, bite pek aziz olan bütün şarki ve cenubi Akdenizi ne Almanya, ne de Rusyaya kaptırmamak için mücadele edece. gi tabıldir İngilizlere sempatisi olan ve ingilizce ko. nuyüp bir kral tarafından İdare edilen de. mokrat Balkan dostumuz Romanya, dikta - We devletlerin Hindistan ve Mısır hakkında beslediği hırsa karşı büvasıla ilk müdafaa cephesini teşkil ediyor. Onun işin İngilterenin Romanyaya yardım etmek saruretinde oluşu, yalnız hissi bir İsalk'e değildir. Kalbimize taallâk eder bir tarafı olmadığını fargeteek bile, herhslde kesemizin menfaatifle alâkadardır. Romanyayı «şu Balkan memleketlerinden biris diye bir kenara bırakamayız. * Gecen harbdeki vaziyet bu defa bize rehber olamaz. 1916 du Romanya, - Bulga - 'ristan ve Türkiye conubda müttefikan düş. manı olduğu halde - Küçük bir memleketti Lâkir şimdi Türkiye, onun dostudur, Ve iklinin arasında kaldığı için Bulgaristanın da harbde bir muvaffakiyet kaydedebilmesi ihtimal! pek azdır. Beş Türk ve dört Rimen fırkası ona mağlüb edebrir. Geçen bartin sonunda, Romanyanın ara. DD SİNEMA | Birbirlerinden ayrılan Ginger Royers ile Fred Âstaire ne yapıyorlar? gla e Şimdiye kadar çevirdikleri bütün filmlerinde bir arada seyretti; miz bu iki san'atkârdan Ginger Rogers şimdi James «Aşkın Zaferi» isimli çok güzel bir film çevirmiş bulunuyor. Bu film bütün Amerikada çok büyük bir ekiz “barel i Astaire aranmadı değil,akle bile gelmedi. Stewart ile Fred ai dı, Dünya, tekâmül kanunlarına tâbi ola rak hergün daha mükemmel ve daha ye ni şeylere şahid oluyor. Bu değişikliklerden en çok istifade e- den sinemacılıktır. Sessiz flm zama- nında yalnız mevzuuna ehemmiyet ve - rilen filmler, sesli yapılmağa başlandığı filminde günden İtibaren bir çok sınıflara ayrı) - mıştır. Meselâ tarihi filmler seyredenlere he- yecan veren büyük maceralar; sonra da şarkı ve danslorlu süslenen revü film - Teri bu tasnifin en başında geliyor. Her cins filmin kendine mahsus kah- ramanları ve halkın sevdiği çiftleri var. Meselâ: «Kaptan Blood», «Keşif Alayb, «Çalınan Taç», «Vatan kurtaran aslan gibi tarihi filmleri yaratan Errol Fiy - nn'e dalma Olivia de Haviland eş olarak verilmiş ve bu iki artist filmlerde bera- ber yer almışlardır. Şarkılı, danslı filmlere gelince Jea « Ginger Rogers ile Fred Astsire... Bu son: çif en başta gelmektedir. Bu çifiler her filmi beraber çevirme- lerine o kadar çok alışmışlar, onları be- raber görmek o kadar çok hoşa gitmiş - tir ki birbirinden ayrılınca sanki sev - diğimiz bir dostun yuvası bozulmuş ka - dar müteessir oluyoruz... Halbuki, bu iki meşhur çifti bir fi'm- de toplamak film kumpanyaları için bir hayli klüfetli oluyor. Bazan da iki ar- tist arasında şöhreti paylaşamamak yü - ünden huysu?luklar “bile çıkıyor; Meselâ Lorel ve Hardi birbirlerinden bu yüzden ayrıldılar. Artık bu iki sevimli komiği bir arada görmeğe imkân yok. Sonra birbirleri i - çin tam manasile biçilmiş kaftan olarak yaratılmış bulunan oynak ve güzel Gin- ger Rögers ile kanadlı ayaklara malik o- lan Fred Astaire de birbirlerinden ay - rılmış bulunuyorlar. Ginger Rogers'e James Stewart'ı, Fred Astaire'e de Olivia de Haviland'ın kız kardeşi Joan Fontaine'i vererek bi - rer film çevirttiler. Demek oluyor ki şimdi ikisi de güç bir imtihana tâbi bv- Tonuyorlar. Bu sefer beraber çevirdikleri filmler. de şöhret kazanmak hususunda kimin büyük hissesi olduğuna dair kararı yal nız rejisörler, prodüktörler değil, ayrı zisi hemen hemen İki misline çıkmıştı. Şim. Fred partoneri Joan Fontaine ile bir arada nette Macdonald ile Nelson Eddy, E'ea-layrı çevrilen iki filmi gören bütün dün- nor Powell ile Georg Morens nihayetlya sinema meraklıları verecek, Astoire yeni Amerikanın sinema münekkidlerine göre Ginger Rogers'in yeni partoneri James Stewart İle çevirdiği «Aşkın Za - feri» filminde bü; bir komedi artisti olduğunu bütün dünyaya (göstermiştir. Bu kabiliyetini dansları ve şarkıları ile süslemişlir. Bilhasta «Big apple, ismin- deki çok eksantrik dansın figürlerini bü- tün dünyaya öğretmiştir. Ve bununis, filme büyük bir cazibe, yüksek bir kıy - met kazandırmıştır. Fred Astaire'i aratmak değil, akla bi- le getirmiyen bü «Aşkın , Zaferi» filmi bize yepyeni, tipik, daha çok sevimli bir Ginger Rogers gösterecektir. Fred Astaire'e gelince: «Danisel in - distress» isminde bir komedi çevirmiş - tir. Her filminde gösterdiği yeniliklere burada da başka bir kudret vererek #l- mine mükemmeliyet kazandırmağı mu- vaffak olmuştur. Eğlence yerlerinin insanı hayrete dü- şürecek efsanevi güzellikleri arasında çevrilen bu film cidden sinemacılık im- tibanının muvaffakiyetli bir tezidir, Bazan artistlerin idam hükmünü ve » ren; bazan da onlara sonsuz şeref ufuk- ları açan dünya efkârı umumiyesi baka bm bu iki filmden sonra nasil bir hü» küm verecek?.. İmtihanı Ginger Rogers mi, Fred Astaire mi kazanacak? kkk «Rumen ordusunun ebemmiyeti (küçük 'di 20 milyon nüfusundan 2 miyon asker Çi. görülmemelidir. Rumen #skeri, arazinin yar karabilir. dımlle 1917 de çetin bir mukavemet göster. İngiliz sâkeri Mderleri Romanya orcusu - di» nun İlyakai kakzında kiraz bedbin iseler Küçük bitaraf memleketlere karşı bisi « de, Almanlar öyle düşünmüyor, 1837 senesi yata kapılmak pek kolaydır. Daha önceden Teşrinisani 18 tarihli «Deutsche Weter, 1 -Jonlara allAh gönderemesek de mağlüb olduk» simi! resmi Alman mecmuasında şöyle ya .Jiav sonra kendilerine sarglar Ve yiyecek alıyordu: (Devamı 9 uncu sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: