1 Nisan 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

1 Nisan 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ Nisan «Son Posta» mın tarihi tefrikası: 13 N» DİK Aşk daima aşktır! — Hânedanımızın bakasi için istik - balimi mahvedemem. Ben evlenmiyece- ğim. Ölürüm de gene ev'enmem. Hiddetini yenmeğe çalışan Necmet - tin işi tatlıya dökmek, kızın bukle'eri - ni ok > kistedi. — yucuksun Zeyneb! Beyhude sinir « Jeniyorsun. — Dokunma Necmettin! Ne yalan söy- Biyeyim senden hiç hoşlanmıyorum. Kapıyı çarparak odadan çıktı, İlk ön ce babasına giderek Necmettini şikâyet! etinek istiyordu, fskat alacağı cevabı bil| diği için bu fikirden vazgeçti. Fetihüd - din, veliahd yapmak istediği yeğenine yüz vermediğinden dolayı kızına karşı büyük bir iğbirar duyuyordu. ! Odasına döndükten sonra bütün ışık -! ları yaktı, etrafında dönen cariyeleri savdı ve yatağına kapanarak bir müd - det hıçkıra hıçkıra ağladı, Onün Baybarsın karısile bu derece konuşmak istemesinin &21) gizli bir se - bebi vardı, Ona bir şeyler soracak ve b- zı havadisler alacaktı. Hiddet ve ıztırabından soluyor. başı! ateşler içinde yanıyordu imei. İ Yüzünü yıkamak için bitişik odaya geçti. Pencereyi açtı ve açık camın ö - nünde soyundu. Yüzünü yıkarken ayna- da solgun ve somurtkan hayalini gördü. Çıplak ve bir zambak beyazlığındak!, göğrü ile morarmış ve ıslak yüzü tam. bir tezad teşkil ediyordu. e | bahçesine çıkan gizli bir yol olduğunu Yuzan: Hasan Adnan Giz vetile delikanlının boynuna atıldı B'r heykel gibi dimdik duran genç adamın| göğsünde şimdi âdeta şevk ve &henkle ağlıyor, mâbudunu bulmuş bir putpe - rest gibi huşu ve heyecan içinde sarsılı- | İyordu. Nasıl sarsılmasın ki onu bir sene ye yakın bir zamandanberi görmemişti | İ'k sevinç buhranı geçince, delikanlının mânidar sükütuna üzülerek ellerini ok -| şaya, okşaya sordu: li — Nişin konuşmuyorsun yman? , Niçin susuyorsun, söyle nasıl geldin bu - raya? — Serdabın anahtarının bende bulun- duğunu da mı unuttun? l Kadife perdenin arkasındaki küçük ocağa baktı. Ttu metruk ocaktan sarayın hakikaten unutmuştu. Gözleri ocağa ba-| karken, düşüncesi Naymanın manalı cümlesini kurcahyordu, Ağlar çimi mı- rıldandı: — Sanki bazı şeyler unutmuşum gibi söylüyorsun Nayman! — Evlendikten sonra mes'ud olmak için bazı eski hatıraları unutman Jâzım geliyor. — Nayman!. — Bilhassa esk! yeminleri.. Zeyneb onun elini bütün kuvvetile sıktı; — Vahşi bir hayvanı öldürmek ister gibi ne kadar insafsız hücum ediyorsun. SON POSTA Bir doktorun günlük notlarından | Tedbirirer Bili yaşından aonra beden yorgunluğu, bilhnasa beyin yorgunluğu meselesi (ze. rinde ehemmiyetle durmalıdır. (o Hali sıhhatta bulunanlar, orta olgunluk yaşı &ddedilen yaşlarda hiç şüphe yok ki ça. ışmak mecburiyeiindedirler. Muntazam, muteğil bir çalışma battâ bu yaşlar için bile bir zevktir, bir spordur. İşsizlik, ata. Jet, bain tekaüd hayatı bu yaşlaki insan. ları daha ziyade asabiliğe sevkeder; binzenmleyh herhangi bir sıhhi mâni ol. marlıkça bu yaşlarda çalışmayı terketmek doğru değildir. Şu kadar kl bu yaştan #noza da geçen yular gibi hızlı ve cebri bir sy hayatına devam etmek uzviyette büyfk ve menfi imikâslar tevlid eder. Yaşlı olanlar büyük dimaz! faaliyetlere DİA istirahat kendilerini (o kaptırırlaraa pek az #mman sonra taabı dimaği deni. len araz İle karşılaşırlar; asabiyet; umu- Wi bi: ruhi taharzüş, başağrıları, uyku. suzluk, hafıza noksanı bu tabı dima - ginin başlıca arazındandır. EİN yayından sonraki yevatın sabah ve akşam açık havada yürüyüş yapmaları, sık mx isti. rahat fasıluları vererek çalışmaları ve her hususta artık Yildali muhafazaya ça- lışmaları icab eder, Cevab istiyen okuyucularının posta puta yollamalarımı rica ederim. Aksi tak. dirde istekleri mukabelesiz kalabilir. m m aaa, kalbimi hesaba katmıyor musun? O kalb ki yalnız sana aiddir. Artik ağlamıyor, aşkının bütün kuv- vetile kendini müdafaa ediyordu. Nayman, biran ona verecek cevab bu- Jamıyarak: — Göğsünü kapa Zeyneb - dedi - ö.| şüyeceksin. Genç kız yarı çıplak bir vaziyette ol- Biraz saçını başını düzeltmek istedi, Yalan yanlış bazı şeyler duymuşun. duy- t kolunu kımıldatacek hali yy, (duklarını bir tarafa bırak. benim senden e la e bir erkekle evlenebileceğime nasıl nıldandı- Yerimden kalkacak hatim yak! |inemiyormm?. duğunun farkında bile değildi Göğsünü Arkadaşı Piyer dö Vulkla betaber Vi- yana kahvesinin bir masasında oturan Frederik Biko, memnuniyet ifade eden bir sesle, arkadaşına; — İşlerim yolunda, dedi, romanı bi- tirdim. Piyer lâkayıd bir tavırla cevab verdi: — Ya, öyle mi? — İki senedir üstünde çalışıyordum, bütün boş vakitlerimle beraber geceleri- min bir kısmını da romanıma hasrettim. Bu sefer kuvvetli bir mevzu bulduğuma kanlim, Arkadaşı alâkadar oluyormuş gibi bir eda takındı. Halbuki onu, işin içinde ps- ra olmıyan meseleler kat'iyen alâkadar etmezdi. Frederik nevmid olmadan sözü- ne devam etti; — Şimdi «Penceremdes adl; bu roma- puma bir tabi bulmak lâzım. Bu buhran- lı zamanlarda maalesef bü iş kolay de- İyük bir ricada bulunmak istiyorum... Piyerin pek az cesaret verici edası karşısında, Frederik olanca gayretile: — Jüline-Viks ile akrabatığın ayni za- dedi. Senin teşvikinle romanımı bir tav- siye edebilse. yahud, bir okumak lütfu- nu gösterse. onun fikrini öğrenmekten öyle bahtiyar olacağım ki. — Aman kardeşim, Jüllen pek meş- guldür. Etrafı senin gibi yüzlerce heves- kârlarla dolu. senin işinden ona bahset- sem bile, muhakkak ki benı başından sa- I vacaktır. Frederik gülümsedi: — Hiç olmazsa romanı kendi yazdığı- nı söylersin, bak senin yazını okumak- tan çekinmiyecektir. — Amma da fikir. maamafih neden İğiL Henüz tanımıyorum da. senden bü-! manda dostluğun olduğunu biliyorum,! daracık çepkeni ile kapatmak istedi. Fa- İkat gençliğin bütün hızile fışkıran gö -|ben de roman yazmıyayım? Pekâlâ; bu güsleri buna mâni olunca utancından kıp | projeyi bir deneyelim. Muvaffak olur- kırmızı kesildi ve içeri koşarak bir maş-| sam alacağın bol paradan hisscmi iste- Odada kalın bir erkek sesi yükseldi: — Siri gelibe düğün hazırlıkları yor- du! — Kim o? Diye çılgın gibi yerinden fırladı Ha- yır! Odada kimsecikler yüktu. Öleki o - daya koştu. Kapı kilidlediği gibi duru - bağ 'Tekrer yüzünü yıkadığı odaya dön-| İ — Acaba çıldırıyor muyum? Yoksa rüya mı görüyorum? — Hayır hakikat! ; Kalın ve kadife perde titrer gili ol - du, Genç kız hafif bir çığlık kopararak perdeyi çekti Uzun boylu bir erkek meydana çıktı. — Nayman! — Nayman sen misin? Gözlerime ina- mamıyorum. Delikanlı susuyordu. Susmasına rağ - men Naymandı o, Etile, kemiğile, sarı - mi Yüzü ve acı tebessümile o Nayman - Zeyneb elini parçalanır gibi olan lak göğrüne bastıktan sayi bütün ii | — Benimle evlenmek ihtimali ortadan kalkınca ve sen bir hükümdar kızı olun- ca her şey değişebilir. — Her şey değişebilir, fakat aşk dai ma aşktır Nayman! Böyle söyleme, on; dört yaşımdanberi altı senedir sana Sâ- dıkım. Getçliğimin en çılgın devrelerin- de bile senden başka bir şey düşünme- dim. Şimdi artık kendimi çok tecrübe görmüş, adeta ihtiyarlamış hissediyo- rum, İmkânı var mı ki çocukluğumda yapmadığım çılgınlık'ar: bundan sonra yapayım? Yavaş, yavaş hiddetini meydana vu. ran Nayman kaşlarını çattı: — Açık konuşa'ım Zeyneb. Zeki m yunlarile deni aldatmaya kalkma- Daha dün baban senin izdivacından o bahsede- rek bize müstakbel kocanı takdim etik Ne yalan söyliyeyim, eskidenberi nefret ettiğin e yılan çocuğu varacağını hiç dü- şünmemiştim. — Böyle bir fikrim olsaydı Nayman senin karşısında herhalde daha başka tür- 10 konuşurdum. Babam beni arzu ettiği insana vermek istiyebilir. Fakat benin. İNE MUHITTIN Doktor gülerek: — Ne var. ne iye sordu- Bunları tabii görmek 7 ıklarında Siret mendilile şakaklarmda ve du. daklarının üzerindeki terleri silerek: — Pence o kadar şayanı ehemmiyet değil -dive murıldardı- — Ey o halde? — Yalnız olsaydım hiç bir şey de gildi. Fakat vak'aya onun ismi de ka - rşti. — Hicran hanımın mi? et. — Ne olur sanki? — Nasil ne hir? Şu benim Tesmi min üstündeki kız kaçırma hikâyesi” Sanra Kaza ve firar yak'alarının mü pasebti. Yarın betki isimlerimizle te$- bir elileceğiz. Doktor omuzlarını sk Adsm serde! ne çikar? Si yağa Asiktı, Söpsarı bir çehre ile 8- oluyorsun azizim? İN â — Ne diyorsun dostum ne diyorsun? dam sende mi? — Örle ya. Nihayet bir avantür.. Siret doktorun bir hakaret kelimesi sariedeceğinden ürkmüş bir halde onu mencderek; — Rica ederım, rica ederim! Azi. zim. beni kırma! -diye yalvardı.- Doktor Siretin yüzüne dikkatle ba karak kirden ciddileşti: — Föer fena bir şey söyledimse, be ni affet kardeşim, Sonra duha ağır ve samimi bir ses. le devam etti; — Aramızdaki eski ve derin dost - Tuğu güvenerek sana soruyorum Si - ret. Hicran hanımı tanıyor musun? Gönç adamın kalbinden bir damat kopar #ibi sızılı bir sesle: — Hayır! .dedi- — Mademki tanımadığın ve bir an içinde hayatının oldukça heyecank bir vak'asına karışıvermiş meçhul ve gü - sel bir genç kadın hakkında avantürİnet serecesinde sevdiğin bir kadını İmahlökun Kalbinde insanı şaşırtan bir laha büründü. — Bir seneyi dolduran hasretimizden sonra böyle acı şeyler mi konuşacaktık Nayman?.. rim. Ver bakalım şu roman: şimdi.. öte- sini de bana bırak. Frederik Biko belediyede mütevazı bir memurdu. Lâkin bütün hevesi, mey- “Son Posta, nın Hikâyesi Deli Romancı Çeviren: Faik Bercmen Aradan iki hafta geçti, Bir akşam Pi- yer arkadaşının evine sevinçle geldi, & ndeki mektubu göstererek: — Hiç te yanılmamışım dostum, dedi, romanın hakikaten şahesermiş. Bak hele şu mektuba, bizim büyük üstad neler yas zıyor? Frederik heyecanla mektubu okudu. Filhakika mektub pek sitayişkârane idi, Jülien-Viks eserdeki kıymetleri birer bi- rer sayıyor ve eserin tab'ı İle meşgul ©-. Jacağını, uzun zaman istidadını kendisin den sakladığı için Piyere hayret ettiğini söylüyordu. Ni Memnun ve mahzuz olan Frederiğin. karşısında Piyer sözüne devam ederek: © — Gördün mü, dedi. Tam muvaffaki- yet! Şimdi işi bana birak. Şayed Jülien- iViks bu eserin bir başkasına ald bulun- man senin İsmini koymak işten bile ol “ İmıyacak. İ Bunun üzerinden aylar geçti, Frederik sabırsızlanıyor ve pek seyrek rasladığı iPiyerden işi soruyordu. Lâkin büyük iş- lerle meşgul olan Piyer arkadaşının öw- allerine ayni cevabı veriyordu" «Henüz bir şey yapılamadı» « On ay sonra Frederik, Piyerden ecne- bi memleketlere uzun bir seyahate çık» İmiş olduğuna dair bir mektub ald. Bu İhal, zavallı Frederiğin her cesaretini te mamile kırdı. Artık kitabım hiçbir za- man basılmıyacak diyordu. Bir gün pek bitikin bir halde dolaşır- ken, büyük bir kitabevinin vitrini önüm. de durdu. Baktı, başı döner gibi oldu. Rü ya mı görüyordu acaba? Bütün vitrin ye ni çıkmış bir kitabın nüshalarile süslen- mişti. Parlak kaplara sarılmış kitabların inde büyük harflerle şöyle yazılıydı" (Çok istidadlı bir muharririn ilk me- raklı eseri). Frederik burnunu cama — yapıştırdı; kafası allak bullak olmuştu. Artık hiçbir gey okuyamıyordu. Maamafih yirmi defa tekrar edilen kitabın rerlevhası: «Pence- — Duyduğum şeylerin benim için delli yazı yazmaktı. Serveti, kuvvetli ilti-|remdes; ve müe'lifinin Piyer dö Vulk İhe kadar acı olduğunu tahmin ediyor)ması veya yüksek tabakadan ahbabı ol-İismi gözlerinin önünde dansediyordu. musun? Baban bu meseleyi sçarken ken-| madığı için muvaffak olacağı şüpheli idi.| (O vakit bu müthiş hırsızlığın karşi dime güçlük'e hâkim oldum. Bu İtibarla, arkadaşı Piyerin vâdi ona sında isyankâr, münfail bir hiddet duy- — İnanmıyacaktın. Evet, babam erkek | ziyadesile ümidlendirmiş ve memmın 'du, ümidsizlikten kudurmuş bir hale gek mazdım. Bu mel'un çocuğa eskidenber! nefretle bakarım. Ona varmamek için s0- nura kadar mücadeleyi, hattâ ölümü bile söze aldım. Ben © kadar korkak bir kız değilim Nayman! Birden öteki odanın kibidli kapısı tı- kırdadı. Delikan'ı: — Biri geliyor - diye fısıldadı - ben kaçavım. . Gene kız ko'yna sarıldı: «- İmkânı yok, seni bırakmam. (Arkası ver) » ibar ve nüfuzu dan okunacağı düşüncesi (Frederiği se- vinçien titretiyordu. Piyeri tekrar gördüğünde, Piyer ken- disine: | — Biliyor musun dostum, dedi, proje- miz muvaffak oldu. Şaheseri okuması İ- çin Jülieni ikna edebilmek için en #yi çare bu idi. Benim bir roman yumurtlı. yabilmem onu pek şaşırttı. Maamofih romanı bitirince hakikati ona söyliyecs- ğim. — Pekâlâ. ben işi senin marifetine bi- rakıyorum. xekmesini kullanmakla niçin bu kadar|mafevkattabive bir mahlük görmekte özülüyorsun? Siret doğruldu: — Maklınm özizim -dedi- fakat ben| “mu bir gece yarısı sokak ortasında bü- lünmuş ve evimde kalmağı kabul et - miş senç bir kadın... Doktor arkadaşın sözünü kesti: — Daha ne istiyorsun? Bunları ben simdi öörenivorum.. o halde avantür kelimesi ,. Bu sefer Siret onu susturdu! — Tekrer rlie# ediyorum doktor! O. nun hakkında maküs bir düşüncen bile bana büyük bir hakarettir. Onu ben hütün tanıdığım ve tahavvül ettiğim kadınların üstünde bir mahlük olara tanıvorum. Doktor istihza dolu sesinin iğneleyi- ci sivri notlarını gizliyemiyerek: — Gece yarısı. Sokakta bulduğun. Siret sert ve son derece titiz bir ha. reketle: — Tekrar rica ediyorum!, - diye haykırdı Onun hakkında bir kelime istemem! Doktor bu sefer hayretle gözlerini ona çevirdi: — Üzülme yavrum! -dedi- Fakat ben senin bu kadar hayalperest olduğunu aslâ tahmin edemezdim. Maamafih cin seni mazur görürüm. — Ben onu sevmiyorum kil, — Onu sevmivor musun?! — Evst! Belki! Fakat buna hakkım vok! — Muamma m: sövlüversun sen a7i- zim? Bu'kezanm mid etmediğim hal- de sen'n dımağın#a. suüurunda “arib bir tesir vanmış olmasından adeta ürk- mive basladrm. — Havm, Bevnim ve suurum $508- sağlamdır, Hie savri tabii bir sey arama aririm. Fvet övle, Ben onu sevmek hakkına malik değilim... — Ne divorsun Allah aşkına?! De. mek armızda” — Hir, hig bir sev vok, buna emin o" — Tabii sana inmar'vorum. Fakat busün voksa varın pek mümkün olacak bir hakikat bu... Siret bir an dalan gözlerini hüzi hir bakıs'a arkadasa çevirerek: — Ben bu saadeti ümid etmiye bile cesaret edemiyorum. dedi. Doktor. sene zalasan tavrile: — Havdi canım: artık çok ötuvorsun -diye- onun omuzlarını tuttu. — Yirminci asırda yasıyoruz bira - der, plâtonizm devrinde değil. Siret mahremane eğilerek: — Kardeşim -dedi. bu genç ve güzel | in İİ sünme kinik 2 de İevlâdı olmadığından yeğenini veliaha | etmişti. Muasır romancıların en iyisi veldi ve elindeki şemsiyeyi havaya kaldır. iyaparak benimle evlendirmek İstiyor.)akademi azası olan Jülien-Viksin edebi dığı gibi birbiri arkasına vitrine indirdi İFakat şunu düşünmelisin ki seni sevme-| mahfel'erde büyük bir İmiş dahi olsaydım, gene Necmettine var- | vardı. Eserinin bu büyük adam tarafın- ve camekânı tuzla buz etti, , i Vak'a yerine kalabalık birikmeğe baş- lamışken bedbaht Frederik: — Bu, benim, eserim, «Penceremdee ağlı eserim. diye boğuk boğuk haykır» yordu. 4 Karakolda, vaziyeti komisere izah et- mek onun için mümkün olmadı. Birbiri. ui tutmaz sözler mırıldamıp durdu: mü. temadiven de: ( — Bu benim, benim. öbürü hırsızdır, cümlesini tekrarıyordu. v Komiser onu tevkifhanenin revirina gönderdi. *Devarm 11 inci sayfada) sır var, , Öyle temiz, öyle ince ki in san dokunmaya kıyamıyor. — Gene masal! Â — Hawr masal değil. Hakikat! Ben | ona ancak bir madonna gibi tapacağım. — O hede çok yazık. i —- Neden? — Neden olacak. bu dedikoduların #nüne geçmek ancak onunla evlenmekr le kabil olabilir de onun için. Düşüm bir kere bu kadar alevlenmiş bir yan- gonu, bir dedikodu hurkânını nasıl sön-, Aürebileceksin azizim? Ha kolayı ver... Yarın o evine gider. olur biter. Siret bir çıleın gibi: : — Hayır! Hayır. O artık benden ây« İnlmıvacak. .diye gazeteleri buruştur « Xu- O artık benden ayrılmıyacak!, , — Garib belki. fakat biz böyle karar verdik! - O hwide tekrar ediyorum, ikinizi. de selâmet ve rahatınız ancak evlen mekle kabildir! Siret doktora hak veriyordu. Fi bu meselenin öyle hemen halledilemie yeceğine de emindi. Birdenbire: j — Ah! -dedi- Seninle lâkırdıya dal İdık. O yukarıda hâlâ kahvaltı bekliyor. İHaydi ser, onun odasına çık ta bir yok*. Ja ben de kahvaltısını söyliyeyim. ş (Arkasi v1) ji — Genib' i

Bu sayıdan diğer sayfalar: