Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.
SA SON Po Ü > Karanlı Yuzan: Hasan Adnan Gi k geçid Kaf!m bir çocuk gibi ona itaatı ediyor- *ı_' kE'.—Wdâ o, arkasından Nayman indi, ılrd.ılşt daracık aralığa güçlükle sığmış- Vdi ki, kadının kalbi delikanlının. göğ- :îîP Parçalanır gibi çarpıyordu. Nay - — Şimdi dar ve karanlık bir geçidden şueıçl?t*ağiz' -dedi- onu da utlattık mı kur- İlduk demektir. Ya'nız geçid biçimsiz Yerdir. Korkmayım' benim eteğimi tu- Bi: kVe eğilin. Burada büsbütün darlaşıp v Ovuk halini alan tünele evvelâ Nay- N, sonra Fatma girdi. Küflü ve ıslak Büşğla âfir:ta yüzü koyum yürüyorlardı n hâssalarını kaybeden Radın hiç taki betti, Dört beş dakika sonra yol birden ge - ı hiş'iyerek yüzlerine temiz hava çarptı. dular. Nayman: — Durun! dedi. Bürası küçük, sed halinde bir sahan- Ve galiba metruk fırının ağaaydı, Eli İe etrafı yoklayıp. yere atladıktan: sonra |, inı da: kucaklayıp indirdi. Şimdi ha - Teb firmın medhalinde bulumuyorlardı. ötede karanlık bahçe ve yıldız'ı| Yüzü görünüyordu. — Burada biraz beklemeniz lâzım ge - T. On dakikaya kadar saraydan, bir Baat içinde de Gerkten çıkacağız. ©Onun şükran ifade etmek istiyen mr - Rltılarını dinlemeden dışarı firladı. Bah- bu tarafında kimse olmamasına gene ağaçların arkasında gizle - Berek küçük bir binaya girdi. Ayakları- Bin ucuna bBasarak merdivemden çıktı. O ada yüksek bir kerevetin üzerinde A - Fikboğa horluyordu. Kocaman — adamın hatırı sayılır bir yumruk indirdi? — Uyan ihtiyar!, Yumruğun tesirsiz ka'dığını görünce #damakıllı kızarak varkuvvetile bir tek- Me salladı. İnsam azmanı mihayet gözle- Timi Uğuşturarak, hani yaz gecelerinde arın böğürtüsünü andıran bir sesle andı. — Ne dürtüyoram: he?.. — Kalk! Uyumanım sırası değil, artık &önlün rahat etsin, şu dakikada Gerkten 'hlmlya. karar verdim. Fakat yanımız- da bir kadın var. Koş yaldaşın mı, karde- Mi nedir? Muhafıza git söyle bize bir | Araba ile kaleden çıkmak içim Bir kâğıd Versin. Dikkat et amma gizli gidiyoruz. xh“eduymxyacık. Amkboğa, kaşına kaşına yataktan in - .iGeeepıı tatlı uykusundan: aymlıp Yola düzülmek hiç de hoş bir şey değil- &mma, nihayet Naymanı da şu men - —klledınlunıuyardu. Ş 4& HELÂGÜNUN CASUSLARI .“mmw&w! Nel Çıkarmadan eli eteğinde delikanlıyı | çarşısı var, ne pazarı, yola çıkalıdanberi açlıktan içimin yağı eridi. Ne bir somun bulabildik, ne bir kanga' sucuk. Arıkboğanın idare ettiği araba Musa vetisinin küçük köyüne girerken Gerk - ten: ayrıldıktanberi bir türlü karnını do- | yuramıyan kocaman adam kendi ken -| dine söylenip duruyordu. — Böyle çocukların aklına uyup te - dariksiz yola çıkanlar muhakkak açlık - tami ölürler. lendi. y — Uzun etme ihtiyar! İşte köye geldik, 'istediğin gibi karnını doyur. — Karnımı nerede doyuracağım? — İndiğimiz yerde. — Peki nereye ineceğiz? — Baba Merzukun hanına. /ğiz? Araboğluna etmediğimiz kalmadı. Nayman cebinden bir kese çıkarıp .Boğanın kulağında şıkırdattı. — Elimizde tavsiyemiz var. — Aç karnına heriften bir dayak: yerx- 'sek karışmam. — Merak etme ihtiyar ben bunu şı - zuku. karşımda: oynatırım., — Ya herif bizi tanır da kapıyı âç - mazsa, üstelik bütün köyü de başımıza top'arsa. — İşte iş o zaman sarpa sarar amma, benim bildiğime göre hanların kapısı gündüzleri açık olur. — Sen baba Merzukun bBitli hanım 'Otrar kervansarayı mı sandın? Hanınm: önüne: gelmişlerdi. Kapı Nay - manm. bildiği gibi açıktı. Dışarıya han - cinaın genç yamağı fırladı. Nayman he- men tavsiyesine el atp yamağın elime bir kaç para sıkıştırdı. — Al delikanlı şunu! Arabayı ahıra çek, biz içeri giriyoruz. Önce iri adam yere atladı. De'ikan - ı da kurtardıkları kadını elinden tuta - irak arabadan indirdi. İçeri girer girmez baba Merzukun hayret ve korku — dolü bakışlarile karşılaştılar. Zavallı haner bu belâlı müşterileri görünce adeta: titremive başlamiştı. Nayman derhal keseyi dayadı. — Al baba Merzuk! Geçen sefer sana epey zararımız dokunmuştu. İçinde bir haylı para var. Ziyanımı bol bol öder.. vinç ve ihtiram taşan gayet nazik jestler- le yerlere kadar kapanarak iki yolcuyu gelâmladı. (Arkesı vur) Nayman arabadan başını çıkarıp ses- |* — Senin yaptığın işe nezaketsiz'ik| derler. Ne yüzle o herifin kanma inece -| kırdattıktan sonra seksen tane baba Mer Keseyi görür görmez baba Merzukun | abüs maskesi bir anda değişiverdi. Se - | MiZAH K Eskile —— f yenileniyor D Yazan: İsmet Hulüsi Yeniler, eskiler gibi yazamıyorlar. Es- kiler, yeniler gibi yazmamışlar. Fakat yeniler, eskilerin yazdıklarını kendi yazdıklarma benzetmek isterlerse acaba ne olur? İşte birkaç misal; - Nedimden bir pağa: Gazel «Gör kadı yârı»>, «Kör kadı yârıs, «Bir şeyler söylerim sana>. «Güvenme dehâna», «Razı Nihan söylerim sana», «Sorma Peyami», «Dersem bir şey anlamazsın», « (Bu Peyami, Peyami Safa değil) » «Halini Bayan Peymane duymasın». «Ey ağzımdaki dil tehalük etme aman» «Söylerim sana», «Söy'erim ona», «Söylerim babana», «Gelir de seni döver». Ziya Paşadan bi:r*pargı: Terkib bend «Dehrın ne safavar acaba?» ıCaba...» «İnsan bırakır cümlesini>. «Sefer isterse ona>. «Seyretti havadan tayyareyle denir>, «Süleyman...» «Bir zaman,, «Stadyomdaki Galatasaray Fener ma - | Çını», «İnsana simokin yakışır», «Görenler», «Yardımcısıdır. doğrunun de eğrinin de>. Cenab Şeha—bedıü:den bir parça: Yakazatı Leyliye «Ge! bu akşam serbestsen gezelim», «Bir sinemaya gidelim», «Uzakta amma aldırmar. «Otomobille gideriz», «Ben metelik vermem pestiler, Elimdeki destiyle», «İçerim hıkır hkır suyur, «Kâh onun mestile», «Kâh benim şosonumla», «Çalıyor bak..r, «Bak avanak», «Kesenden para çalıyor.r * Ahmed Haşimden Bir parça: Mukaddeme | —«Denizde, karada»>, «Şirinin sana anlattığı masal», «Merhum kral Faysab, «Zannetme ki güldür, ne de lâle..», «Çat çatan ağacı», «Pat patan ağacı>, «Kırmızı lâles; «Klaptan ağacı>. * Yahya Kemalden bir parça; Lâhüârdan bir gazel «Gördüm ayın on dördü., «Boynuna atmış Arjantin tilki kür - «Atladı kotraya>, «Çatladı», «Görenler omu hasedden», «Sâdabâd paktı», «İki sahil boyuna aiddir». «Aldırmadı boraya»r, «Geçti sandım yeni doğmuş ay»>, «Vay vay vay»; «Çinko aynadan>. * Tevfik Fikretten bir parça: Ferda «Feride senin, senin..> «Ananın, babanın, silsilenin», «Ne var, ne yoksas, «Şebab da senin kebah da senin», «Kalem de senin, kitab da senin», «Senin be Feride», «En behimin çehresi>, «İşte penceresi», «Seher de orada», «Bak bak», «Kucak açmış bekliyor şitab>, «Hap», «Gibi yutuver». * Göz âşinalığı Rıza Tevfikten bir parça: «İsmini bilzemdim»>, «Nereden bileceğim, nüfus memuru değilim ya!s «Yayar, «Gittim peşinden», «Tanıdım o zamanı, «Kokladim burnum düştü», «Hoşhoşlar gülüştü», | «Hüsnünde bir eda var ki anasıydir, | «Beni harab eden kaynanasıydır, «Yüzüme gölzüğü altından bakışı var- . vi Faruk Nafizden bir parça: «Sakın deme>, | «Demes; «Sana göz koyan olur ha>, «Aha»,” «Düşmanımdır sana göz kayan», künü»,| «Eteğini toplamadan atladı kotraya», | «Kimsesiz gönlümün aşna fişnesiydi>, | «Ben olurum onun5, «Anan bile, baban bile>», «Bile bila...» «Ne bilersen bile, bıçak bile, ustura hiles, «Dilerim Tanrıdan ki sana açık oto - mobil», «Alayıms. «Bayılayım», «Otomobilde gidişine», «Yol kenarında durup seyreden inele lerina, «Varsın kara toprakla dolsun», «Zifoz yesin>, «Etraftakiler», «Kan gövdeyi götürsün», «Sana benim gözümle bakacağın, «ÂAlnını karışlarım>, «Ben gözümü çıkarır da kimseye ve « rir miyim?> * Halid Fahriden bir parça: Baykuştan «— Kim 0? «— Kim olacak bir kmşu»>, «— Hoş geldin komşu teyze», «— Size geldim ben:, «— Başımdan üstünde yerin var.» «— AÂy karanlık karagöz perde gerdis, «Hava sğuk, su sıcak», ı «Açın be, ne duruyrsunuz açsanıza», (Kapı açılır). ' ««Gecenin bir şeysiyim». «Nesiyim», «Kendim de unuttum»>, «Kara koncolos serseriyim», İ Kaldırımdan kaldırıma atladım», «Çamurlardan zıpladım.>» «— Nasıl bizim evV3, «Bak kübik mobilyalar var...> «— Bu ev nefis bir apartıman», «Şarkı söyliyen kim?> «— Sevgilims, «— Nerede?» «— Söyler miyim sana», &— EBEXİ ııiyim ben?» * * n Orhan Seyfiden bir parça: l Peri kızı ile çoban «Çok eski bir zamanda», «O zamanda», e«Bu zamanda», «Bir peri kızı ha varmış, ha yokmuşı, «Çokmuş», «Vallahi billâhi çokmuş». «Bu peri kızı işte», «Görseydin sen de bayılırdın elbettes, «Sokak ortasında gezer», «Yan bakana yan çizer:, «Peri kızının nesi varmış», «Bir yokmuş, bir varmış», «Âyağımda nasır varmış», Bi Son Postanm tetrikası: 33 — İmkânı yok mu? Doktor hastasınm yüzüne bakarak işaşırdı, ihtiyat lâzımdı: — Şimdi omu ne yapacaksınız? Bıra- kırız oenu.. müsaade ediniz de size ben Hişerek sol abr nydl Doktor Nihad sükünetle onun başı- jmt ve nabızlarını yoklayınca kaşlarının jarasına, derin: bir endişe manası çizil - mişti. Yatağın kenarında ayakları asa- ettiğimi zannediyorum,., Tehlikeli bir beyin humması!,,; Fakat kandesim dolk tor Reşada derhal haber ver ve hemen sizi bekliyorum.. Bir konsültasyon ya- palım.- .: bi ve sabırsız hareketler yapıyordu. Ma- saya doğru giderek dalgın bakışlarla ıbir reçete daha yazarken Mustafa elin- ide ilâç paketile yavaşça içeri girdi. Dokter derhal ilâcı açtı ve öbür re- çeteyi Mustafaya uzattır — Mustafa! Bunu. daha çabuk. yetiş- itir! -dedi- : Mustafa ağlıyan bir bakışla hareket- siz yatam Hicrana baktıktan sonra: he- mern çıktı. ..« Teşekkür ederim kardeşim... Sa- — hi.. Bak adresi.. Adresi kolay çok kolay — ressam Siretin Mecidiye — köyündeki köşkü.., Son istasyondan sonra,,. Evet. — Evet... Tekrar teşekkürler ederim. u | Doktor Nihald telefon ettikten sonra — biraz ferahlamış gibi dişarı çıktı. Sofa- — da asçı ile kaşılaşınca aklına bi:z gey — geldi. h —- 'Telefon zili çalınca sakın siz aç- — may'nız! Derhal bana haber veriniz.., — iyardım edeyim. de tekrar yalvardı: £ iye daha baksa — büsbütün şa - Rica ederim... ei eli Doktor muztar ve — muztarib ayni pencereyi açtı. Seri bir| —WW-M_ŞMWJSÖTHCU% : 4 — — İmkânsız rm? Neden? - Eğer Bu feci manzaraya illiE Hicranın hâlâ şiddetle titriyen du- kıpırdadar —Ö hencereden içeri hücum eden te- 'Doktor ayakıta: küçüte bir reçete: ya- Miz ha- | Zarak zile bastı; © aında içeri giren Mus- ; Ha hava odanın durgun ve bulanık ha tafaya: çe möhim, amma tahmin Doktor Nihad zile bastı; içeri giren| Mustafaya da tenbih et!. Viş Ti çekmiye başlarken: tekrar Hicra-| — * e bu ilâcıi getir -dedi- kadar mühim bir iş için o bu dakikada|hizmetci ile beraber Hicramın dalgın| —. Peki; başüstüne beyim... ğ başını kaldırarak ilâcı içirdikten son- ra gözlrinden yaslar akan genç oda hiz- meteisine odada kalması içn bir işaret yapıp kendisi ayaklarının ucuna basa- irak dişarı çıktı. « Doktor Nihad Mustafanın ikinci defa getirdiği ilâçları da kullandığı — halde hastanm halinde hiç bir değişik. — lik görülmedi. Öyle kalıp halinde yatımr — 'yor, ara sıra elleri ve ayakları kısa iHa — haş Laşucuna döndü. O gayri iradi taze ; İi AYı ciğerlerine derin derin çekerek 2 gözlerini plraz açabilmişti. | Doktor Nihad yatağa serilmiş hitab| dü kaldırarak arkasına eline geçen | | Müustafa rüzgür gibi koşarak çıltı. lartık İstanbuldan uzaklaşmış bulunu - şak|YOT- Hieranın bütün tüyleri diken diken t başladı: — Artık bulran tamamile geçti de-| — —İstanbuldam uzaklaşmış bulunu- veği Yastıkları yerleştirdi. sonra İnce | j mj* İlâçtan içince hepsi birdem ge-|yor öyle mi?! Beni bir kere olsun gör-| Doktor Nihad elim bir ıztırabb ve en-|tilâçlarla çekiliyordu. Kolundaki saate — Gavluyu su ve kolomya ile ıslatarak "9““ . i € imeden? dişe içinde kendi kendine: baktıktan sonra sabırsızlıkla başını sal- — TÜnlorş T» bileklerimi ve göğsümü se| Hicran mahzun ve endişeli bir sesle.| — Sizi rahatsız etmek istemediği| —- Yazık! Yazık! diye mırıldanarak |ladı. Telefom ettiği arkadaşlar henüz — €tti. Şimdi biraz daha muntazam| — Size rica ederim -diye yalvardı- |için veda etmeden gitti. 'telefon odasına girdi. Bir dakika sonra |gelmemişlerdi. Bir saniye fikri tayyare — konuşmıya başladı: — Azizim doktor Cevad; sıhhati 'bence çok kıymetli genç bir hastanın başınmdayım.. Şiddetli bir buhran, gün- lerce devam eden yorgunluk. sonra ani ve ümid edilmez bir keder.. Ben teşhis ile yola çıkan Sirete gitti. Aradam iki saat geçmişti. Biraz sonra Siret Sofya- — va varmış olacaktı. Daha fazla düşü - — imemedi. Oda kapısı açılarak Mustafa — igöründü: T #fArkası var) — Demek. beni ebediyen terketti?. Hiç bir suçum yoktu ki. Bu son cümle kesik bir hıçkırık ha- linde söylenmişti. Bu cümleden gonra Hieranın mecalsiz vücudü yatağın içine doğru süzüldü. Başı yastıkların ucuna :"l)af— nefes aldığını görünce sevinçli Müşfik bir tebessümle.: — Sireti mi? Zavallı yavrum -diye onum ıslak| — Eğer iyi olmamı istfyorsanız; Si- :;ırmr arkaya doğru sıvadı- şimdi|reti çağırınız bana... Ve bir dalkika bi- hi / Seçecek.. Nasılsın?. Biraz rahat-|zi yalnız bırakınız. Yalnız bir dakika? — ** düvüyor musün çocuğum? — Fakat bunun imkânı yok! İhına Sireti çağırımız... — M . *A