8 Mayıs 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

8 Mayıs 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

o L DANiIMARKA MASALLARI | 6 Bayfa Denizden gelen Kral Reşad Ekrem Nakleden: Evvel zaman içinde, Danimarka yıllar! Ga kralsız, sahibsiz kalmış, söz ayağa düşmüştü. Derebeyleri birbirlerile bö -| ğuşur, köylüyü kendliyi soyarlardı, on - İarın görüp alamadıklarını yol kesiciler, haydudiar çarparlardı. Bu büyük krallı- İn bu sefaleti yürekler acısı bir şeydi. | Bir gün, deniz kıyısındaki (oköy'erin! balıkçıları, büyük bir genünin geldiğini gördüler. Daha çok uzaklarda iken, ge - minin baş tarafında bulunan tahtadan o. yulmuş canavar başı ile, yüksek direği - ne çekilmiş al yelkeni pek aydın farke - Üçüncü gün, yollarda diliyordu. Sert bir rüzgür, gemiyi karay& ! yükseldi doğru itiyordu. Çok geçmedi, gemi o ka gâverler akını başladı. Kumsal, geniş, ve dar yaklaştı ki, yan taraflarındaki kır - gözün alabildiğine dümdüz ova, tunç miğ mazı nakişları bile iyice seçildi. Gemi bi | terler, mizraklar ve da'galı mmantolarla raz daha sahile yaklaştı; ve nihayet kum dolmuştu. Çiftçi ve balıkçılar dehşet i - Köpük saçan atlarile bir cen - a a Bir d suçundan Mu > kadının çocuğunu i 2 inci Ağırceza mahkemesinde dün ço- cuk almak suretile vefata sebebiyet ver- diği iddia olunan bir doktorun duruşma- sına bakılmıştır. Mahkemeye sevk şekli. ne göre, hâdisenin mahiyeti. şudur: Büyükadada oturan Abdullah isminde İbirinin metresi Fatma hâmile kalmış, ço- toz bulutları mezarlarınızın üzerinde taşlan bir tepo- Cuğu dört aylık kadar olunca, aldırmağa! cik yapar, anıd dikeriz. karar vermiştir. İddiaya nazaran. genç Fakat hiç bir cevab alamadılar, O za- Kadın Marika isminde bir arkadaşının man, küfürler yağdırıp alaya bayladılar. | delâletile, doktor Vasile müracaat etmiş, | Nihayet. yayların gerdiler, ok torbala - çocuk, doktorun müdahalesile alınmıştır. ebebiyet hakeme edildi r alırken ölümüne sebeb olduğu edilen dek'orun ağırcezada diğer bir davası daha olduğu anlaşıldı a Suçlu sanılan Vasilin, Asliye 2 inci ce- zada da bir kürtaj meselesinden muha- | keme altında bulunduğu anlaşıldığından; mahkeme, bu davaya aid sevk kararna- mesi suretinin ve bazı şahidlerin celbi için, duruşmayı talik etmiştir. | Karışık bir oam hırsızlığı mahkemeye intikal etti Sultanahmed 1 inci sulh ceza hâkimi, pdün suçluları ve mahiyeti karışık bir sir. kat davasının duruşmasına bakmıştır. rını hazırladılar, Cenk boruları öltürü! , Fakat Fatma o gece eve döner dönmez Hâdise. şudur: sal sahile oturdu. şinde kaçışmağa başladılar, Bu atlıların |dü. Gemiye en yakın ölarlar, evvelâ bal. hasta düşerek, bir hafta sonra da ölmüş- Çiçekpazarında cam tüccarı İzak. bir Fakat içinden hiç bir tayfa inmedi. İ-İ uzun saçları kızıl tenkliydi. Miğferleri « inde hiç bir insan yüzü görünmedi. Ge- nin altından alev dilleri gibi dalgalanı - minin yelkeni kendi . kendine kıvrılıp yordu. Yüzleri derin kıbç ve hançer ya- toplandı. larile kaplı idi, bakışları çok sertti. At- Kayıklarının dalga o yaralarını tamir)/larının eğerlerine'asılı kalkanlara tunç eden yahud ağlarının yırtıklarını ören!kılıçları vuruyor, bu maden sesi, homur. balıkçılar, iş'erini güçlerini o bıraktılaı,İtu ve çığlıklara karışıyordu. Atlar da, sahil köylerinden koşup gelerek bu bü - ürkmüş, kızgın kızgın kişniyor ve bir - yük güzel geminin karşısında toplandı. birlerini ıırıyorlardı. lar. İçlerinde en uzakiara açılmış en cür' Atlılar atlarından O İndiler ve büyük etkir gemiciler bile, bu kadar güzel. güzel gemiye yeni bir çapul, yağma hır. muhteşem bir gemiye rastlamamışlardı. sı ile bakmağa başladılar. Saç'arı yosun yumaklarına ve derileri! Geminin. üzeri a! boya ile nakışlan - pullu balıklara benziyen (delikanlıların mış, bakır kaplamaları, baş tarafındaki gözleri hayretle açılmıştı, Derileri, deniz ejderha şeklinin altın kaplamaları, el . gibi kırışmış ihtiyarlar. başlarını mânalı mastan gözleri ve yarım arşın boyundaki mânalı sal'ıyorlar ve bir şey söylemiyor-| kızıl altından dili, güneşin ışığında parıl lardı. İçlerinde, ölümü göze alıp İngilte -| parıl yanıyordu reye kadar gidenler. sislete, puslara #ö-| (Atlılar aralarında şöy'e konuşuyorlar mülüp İzlandaya kadar gidenler, hafıza. | dı: larını kurcalıyorlar, fakat bu güzel ge -| — Bu kadar zengin yapılmış bir gemi minin izini bulamıyorlardı. nereden gelebilir? Sakson limanlarından Ne gençler ne de ihtiyarlar, kumsala mı? İsveçten mi? Yahud. esrarengiz doğu oturmuş olan geminin ysnına gitmeğe ülkelerinden mi? İçindekiler buraya ni - de cesaret edemiyorlardı, Balıkçılar bü-/çin gelmişlerdir? Niçin dışarı çıkıp ken- tün geceyi, onun karşısında, sahilde, uy- dilerini göstermiyorlar? kusuz geçirdiler, — Saklanma'arının sebebi, bü sahile Ayakları yola dayanıklı çocuklar ve uğursuz bir gârla dü; ş olmalan . delikanlılar, geceleyin içerlerdeki köylü. dır, ve bu sahilde gözü kıbçtan O yılmaz lere haber ulaştırmışlardı. Çift öküzleri- ni ahirlarda bağlı ve tarlalarını yari sü - rülmüş bırakan bu köylüler de kafile ka- file gelmişlerdi. Çiftçi ve balikçıları bir körku almıştı — Yurdumuza bu büyük cenk gemisi, ni hangi memleketin kralı gönderdi. İçi| muhakkak ki düşman ile doludür, çünkü bizim sahillerimize şimdiye kadar yaban- cı yelkenliler hep korsan getirmiştir. Ya rın hiç şüphesiz ki, kulübe'erimiz, balık takımlarımız, çift tekımlarımız alevler cengâverlere rastlamak korkusudur. Ge- minin içinde gizlenip kurtarıcı bir rüz - gâr bekliyorlar. eğer böyle bir rüzgür ,esmeğe başlarsa bu kadar güzel bir gemi İde bir daha dönmemek üzere açılıp gide- İ cektir. En cesur at'ılardan bir kalabalık ge minin tâ yanına kadar gittiler, bağırdı - Jar: — Hey!,. Kim olursanız olunuz ve Da- nimarkalıların karşısına çıkınız! Kum - salda iyi dövüş olur, kum, düşenleri incit talarını sıyırıp müthiş nâra'arla gemiye tür. Bilâhare hâdise adliyeye intikal et- İturmandılar. Geminin üstüne çıkar çık -/miş ve Vasil Fatmanın ölümüne sebeb ol. maz gördükleri şu oldu: !mak, Marika da çocuğun düşürülmesile Direğin dibine bir ipek halı serilmiş. #uça iştirak etmekten, 2 inci oAğırceza ti, üstünde küçücük bir çocuk mışıl in - mahkemesine verilmişlerdir. şıl uyuyordu. Başının altında, yastık Sl Doktor, mahkemede yapılan sorgusu rine, taze, yeşil buğday demeti vardı. esnasında hâdiseyi külliyen reddetmiş ve | Başının üstünde, ipekten bir sancak dal- ne kendisine böyle bir müracaat yapıldı- galanıyordu. Etrafında bin bir kıymetli ğını, ne de kendisinin çocuğun alınması- eşya, karmakarışık kümeler halinde ser-| na müdahale etmediğini söyliyerek: pilmiş duruyordu. Kürekçilerin oturak | — Bu iddia, asılsızdır. demiştir. sıraları da kıymetli eşyalarla odolu idi, o Suç ortağı Marika da Vasilin müdafa- İöyle ki, bu gemi, sanki masallardaki al - | asım teyid etmiştir. tın ve gümüş ve elmastan beldelerin ha-| Dünkü celsede mahkeme bazı şahidle. zinelerini yağmadan dönüyor gibiydi; ri dinlemiş. bunlardan hiç biri vak'aya /F:l dişi kabzalı ve yakut. zümrüd kak sl yakınen şahid o'madıklarından. va! mah kılıçlar, en nadide ağaçlardan oyul-| aydınlatıcı bir malâmat overememişler- (muş kınlar içinde altm hançerler, altın dir. kaplamalı tunç mızraklar, söğüd yaprağı| o Bu şahidlerden Mürvet demiştir ki: şeklinde altın mızrak başları. üzeri altın Büyükadada oturan Ayşe isminde düğmelerle hakışlanmış baltalar, bir a -İbir arkadaşıma misafır gitmiştim. Ölen| dam boyunda yay'ar, parıl parıl yanan; Fatma Ayşenin komşularındandı. Bir sa- j miğferler, altın levhalarla süslenmiş bah, Marika ile birlikte gittiler. Ayşe; | tunç kalkanlar, üzerlerine en güzel de -| sordum. Çocuk aldırmağı gidiyoruz, de- riler kaplanmış ağaç kalkanlar, fil dişin) mişler. Fatma akşam eve dönünce hasta. den cenk boruları, ipek kerdon'ar, el - andı. Gene, Ayşeden dinlediğime göre, maslı kemerler. gerdanlıklar. “Nihayet altın ve gümüş vazolar, yemek takımla - rı, her tarafları kabartma heykellerle, pu hale düşmeseydim» demiş. altın. gümüş ve kıymetli taşlarla dona- —- sma m tılmış nakışlarla süslü rplar, bir kalkanın üzerine koydular, Elden ele rübablar... Yığın yığın ii ar, dolaştırdılar, alkışladılar. Çocuğu Dani - renk renk kiym esvablar,,, markanın kralı yaptılar, adını da Skiold Öyle ki, geminin içinde ayak basacak yer koydular. Skiold «kalkan. demektir. Be yok gibiydi. rTaberinde güze! silâhlar getirmiş olan bu Danimarkalı cengâverler, bu hazine - çocuğun Danimarkayı koruyan bir kal nin ve güzel başını buğday demeti üze -| kan olacağı belli idi. rine yaslayıp uyuyan çocuğun karşısın . o Skiold büyüdü, güçlü kuvvetli, iri ya- da hayret ile durdular; ve 6 zaman anla- (rı bir cengâver oldu. Milletinin ümidle - dılar ki, bu muhteşem gemiyi. kendile - rini boşa çıkarmadı. Sekiz dokuz yaşla rine Allah göndermiştir: o Aralarındaki rında kadardı. bir gün avda yolunu kay- ayı ile karşılaştı. | ona: «— Keşki, 30 tane çoruğum olsaydı da,| İ İsi antreposundan # parça camla çıkan İNatal isminde birini görerek şüphelen- miş, antrepodan 8 aded camın eksik oldu- gunu görünce, Natalı yakalatmıştır. Sey- iyar camcı olan Natal, bu camları kendi. sine ve arkadaşları Vitali ile Hayime İza- kın çırağı Davidin verdiğini ve bunun aylardanberi de böyle cereyan ettiğini! söylemiştir. İzak uzun uzadıya hesab et miş, ve hakikaten antreoden 1500 lira | kıymetinde cam eksilmiş olduğunu anlak mıştır, Bunun üzerine, hâdise polis ve ad. liyeye intikal etmiştir. Dünkü muhekemede, David: «— Yalan, Ben, bu adamlara cam ver- medim. Onlar, kendileri çalmışlar, de- | miş; Natal, Vitali ve Hayim de aksini fle- ri sürmüşlerdir. Duruşma, şehidlerin celbi için. talk edilmiştir. i — Çuvalcının hırsız çırağı tevkif edildi Asmaaltında çuvalcı A Askarın çıra. İği Ali Askar, dükkândan 50 çuval çalmış, adliyeye verilerek, Sultanahmed 1 inel sulh ceza hâkiminin kararile tevkif edil İ miştir, İrakın çırağı dükasını öldürdü. Saksonlar ona haraç verdiler. Doğru ve âdildi, düşmanlara korkunç. tu; tebaasına karşı âlicenabdı, hastalara karşı merhametliydi, Cenklerde, bütün ganimet malını 8s - kerlerine dağıtırdı: «Altın askerlerin, şan ve şeref de ku- mandanın payıdır!> derdi. Ölümünün yaklaştığını hissettiği za « man bütün askerlerini çağırdı: — Dostlarım, kılıç arkadaşlarım. de - di. Gözlerim kapanıp söner sönmez, ce. içinde kalacak. anbarlarımızı yağma e : |mez, yaralarının kanın; emer. Haydi. geçimsizlikten (o vazgeçmek, oyurdlarını beti i. Büyük bir decekler, çift öküzlerimizi boğazlıyacak- | kılıçlarınızı ve baltalarınızı bize karşı mamur kılmak *e bu suretle, yurdlarına Kı'ıcmı ve yayını bir tarafa atıp bu Jar, güzel oğullarımızı ve kızlarımızı ka. |tecrübe ediniz, altın kılıç'arınız demir saldıracak düşmanlara karşı muzaffer ol-' müthiş hayvan ile göğüs göğüse, kucak| sedimi alın. Kumsal sahile götürün, o - kılıçlarımızla boy ölçüşelin. Sizi, al renk çıracaklar! li mantolarınıza sarıp gömeriz, eğer, kı - Diye acı acı konuşuyorlardı. İkinci geceyi de sahilde, uykusuz ge - girdiler, hizi kırpmadan kahramanca ölürseniz, - Zeyneb kendisine doğru uçan: kâğıdı yakalıyarak okurüğa başlayınca daha ilk kelimede yüzü sapsarı oldü, gözleri ana- dan fırladı, nefes alabilmek için elbise- sinin yakasını parçaladı, Bu kâğıd. yoksullar evi müdürlüğü ile Saide Harım ve Nusret Bey tarafından imza edilmiş bir vesika idi. Bunda, aslı nesli bilinmiyen ve bir haftalıkken yok- sullar evinin kapısına meçhul şahıslar ta. rafından terkedilen bir kızın Saide Ha - birine çarpıyordu. Öyi: ki, fena kalbli Naciye bi'e telâşa düşerek ona koştu. — Zeyneb, kendine gel! Aman Yarab. bi. ne ettim de bu kâğıdı ona gösterdim. Allah rızası için bana övle bskmal-Ne o- İluyorsun? Aklını mı kaçırdın? Korkuyo- «Son Posta» nm edebi tefrikas: 5 Dınla Nusret Bey tarafından evlâd ola - rak kabul edilmekte olduğu yazılı ii Bu kâğıda ilişik olan başka bir sayfa üzerinde de Saide Hanımın el yazışile şu cümleler mukayyeddi «Bu masum yavruya, aslı nesli meçhul, |rüm Zeyneb... hattâ isimsiz kızcağıza kendi öz evladım: Zeyneb hâlâ bir şey göremeden ona gibi bakacağıma, onun hakiki? anası ola- bakmakta devam ediyor ve bir düözüye: cağıma yemin ediyorum. Onun adın: Zey.) — Aslı nesli belirsiz. yoksullar evinin heb koyuyorum. O, benim gözünü dün - kapısına bırakılmış bir çocuk! diye tek- yaya açarken tekrar kapıyan zavallı yav. jrar ediyordu. rumun yerine kaim olacak ve şayed Al) Naciye bu kâğıdı saklamadığını âdeta Tah bana tekrar bir çocuk nasib ederse de, pişman oldu ve yaptığını telâfiye çalış - Zeyneb onun ablasi olacak ve onun'a ay- ti: mi hakları halz bulunacaktır. Bu yemini, büyük bir sevgi ve şefk le Zeynebi bağrıma basarak tekrar edi rum. O, bundan böyle Allahın ve kanu - Zeyneb güçlükle nefes alarak: mun huzurunda benim kizımdir.. — Sus! dedi. Fihakika bu kâğıdın or. Bu satırları okumak genç kızın üzerin-| taya çıkmesile bir şey değişemez. Ma - de öyle müthiş bir tesir yapmıştı ki ayak- |demki beni tamamile evlâdı manevi ola- ta durmağa muvaffak olamadan olduğu !rak kabul etmişler, kanun nazarında se - yere çöktü, vücudü titriyor, dişleri bir -İninle ayni haklara malikim. Yani, biraz “ — Bövle bir şeyin “olmasina ya. 'Jışlık var, imkân i yoktur Zeyneb; mutlaka bunda bir e İni arasında kesik kesik mırıldan . | paranı istemiyorum. Sakın behden ey » ihata etmeğe ve kendime bir iş bulmağa İkucağa boğuştu ve onu alt edip bağladı. mak için! On beş yaşında iken, Saksonlarla olan Hazinelerin ortasında diz çöktüler.| lıların şimşekli akislerine karşı gözleri- |Titremeğe başlamış olan kaba, nasırlı el bir cenkde, Saksonya dükası Skat ile be-|lidir. Beni man'raber kılıç dövüşüne çıktı ve Saksonya lerile uyuyan çocuğu kaldırıp ke BİR İZDİVAÇ Nakleden: Muazzez Tahsin Berkand evvel senin dediğin gibi mirastan mah- pek iyi ettin! Düşün bir kere, sen bunu rum değilim; binaenaleyh senin bu kâ- her zaman bilecek ve yerl: yersiz vakit- Iğıdı bana ve başkalarma göstermekte lerde ima'; sözlerle bana telmih edecek. maddi bir menfaatin olamazdı ve bunu, tin- Aman Yarabbi, ne facia olurdu bu! ibir sır olarak pekâlâ saklıyabilirdin; fa-, oSesi yavaş yavaş yükseliyor. irade ve kat her zamanki gibi hırçın ve kıskanç metaneti yerine gelmeğe başlıyordu. huyun galib geldi, beni ezmek istedin, bu | — Evet, ergeç bunu senden olmasa İdefa muvaffak da oldun, artık geriye gi.| başka birisinden öğreneceklim belki... demeyiz, olan oldu, seninle kardeş olma- | Şimdiden her şeyi bilmek ve tedbir al) - dığımızı, ana baba bildiğim ve hürmet |mak daha muvafık oldu. Sus ağlama! Yal Jettiğim kimselerin benim hakiki anam ve niz sana şimdiden haber vereyim ki ara- İbabam olmadıklarını ve benim aslı nesli mızda her şey değişecektir. Bir avukata i belirsiz, sokakta bulunma bir çocuk ol «'müracaat edeceğim ve miras hakkımı sa, duğumu öğrendim. bunu bir daha habr- na bağışladığımı söyliyeceğim, dan çıkarmaklığıma imkân yoktur. | - — Hayır, hi Bu sözler Naciyeye dokunmuştu, hıç- | meselesini ortay tma! Vallahi ben senin mağa başladı: rılma! Sen gene benim ablamsın! Zey - — Bunu nasl yaptim? Nasıl yaptım? İneb, yalvarırım sana beni bırskma! Ban Hiç böyle bir niyetim yoktu.. Vallah, bii. İde para canlısı değilim. İlâh seni üzmek istemiyordum. İ Zeyneb acı acı gülümsiyerek ona bak- — Sen hiç bir zaman fenalık yapmağa | tı. niyet etmezsin amma gene yaparsın! An- cak, bu defa bunu bana haber verdiğine | yordun? Şimdi mi ona ehemmiyet vermi- — Kaç gündür para.. para deyip duru. yır, avukata gitme! Para| tada, bir körfezcikte, benim küçücük bir çocuk iken içinde geldiğim gemi giz- ine, direğin dibine uzatın, (Devamı 9 uncu sayfada) yorsun? Hayır yavrum artık atılan ok geri dönmez. Annenle baban her ne ka- dar bana cidden analık ve babalık yap - mışlarsa da onların hakiki çocukları sen. sin ve kanun bana miras hakkı verdiği halde ben senin parana dokunacak de - gi'im. Elim ayağım tutuyor. tahsilim var, yatımı kazanırım. ne yapacağım? — Seni büsbütün bırakacak değilim Naciye. Annenle baban bana karşı o ka- dar büyük bir iyilik ettiler ki, senin ka - bâbatin ne olursa olsun, onların yoklu Bunu ve senin yalnızlığını biraz olsun sa» na unutturmak için elimden geleni ya - pacağım. Senin evini idare edeceğim, da- dıma ve hizmetçilere nezaret edeceğim. Evi, sen mektebde iken, lâzım olduğu gi. bi çevireceğim; fakat bütün bunlar uzak- tan yapılacak; yani ben artık bu evde 0- turacak değilim ve sana aid olduğuna vic- danen kail olduğum paraya dokunmıya « cağım. İ — Hemen şimdi mi gidiyorsun? — Hayır, birkaç gün vaziyeti tamamile çalışacağım. O müddet zarfında mektebe gideceksin, Veraset işleri İavukata havale edeceğim, emlâkinin ida- resini ona tevdi edeceğim ve bülün bu muameleler bittikten sonra buradan ay - rılacağım. (Arkan var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: