5 Temmuz 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

5 Temmuz 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ze © Ankara 4 — Ticaret Vekâletinden tebliğ o. unmuştur: İcra Vekilleri heyetinin 27 Haxiran 1940 sarin ye 2/1701 sayılı kararile Toprak Mah- o Sulleri Otisinin müstahsilden alacağı buğ . 'dayların nevileri ve mübayaa nevilerine gö- fiatları aşağıda gösterilmiştir: 1 Buğday nevilerinin vasıfları 4) Ekstra sert ve yumuşak buğdaylar: Ba. almabilme şartlarını haiz olan ve hek . ire vezni 77 Kilo ve daha yukari bulunan “ecnebi maddesi yüzde ikiden, çavdarı yüzde) ikiden, #ilizli, küflü, hastalıklı tanelerle pele. kiloda 50 adedden fazla olmıyan ve yu, fak, sünter, kızılca ve dönmeli sert ta - hr nibeti yüzde onu aşmıyan sert buğ. di ara, kızılca, sünter, aert ve dönmeli sert “füneleri nizbeti yüzde onu geçmiyen yumu- “$ak buğdaylardır. © b) Normal yumuşak ve sert buğdaylar: Ba. “dın almabilme şartlarını haiz olan hektolit- Fe vezni 75 kilo ecnebi madde yüzde 3, çar-i “darı yüzde 8 olan sert ve yumuşak buğday. : ©) Kızılca ve sünter buğdaylar: Selin al. € nabilme şartlarını hâlz olan ve hektalitre “vezni 75 kilo, ecnebi mâddesi yüzde 3, çar . € darı yüzde 3 olan kızılca ve sünter nevi olan > Buğdaylardır. 4) Mahlit buğdaylar; Satın alnabilme anını haiz olan ve yüzde 3 ecnebi mad. “deli vo yüzde 3 çavdarlı ve hektolltre vezal 95 kilo bulunan ve içerisinde yüzde 70 den Mz sert tane bulunan sert buğdaylarla yüzde 0 den az yumuşak tane bulunan yumuşak © maş Dönemli sert taneler, sert nd ilmez. Yumuşaklardaki kımleğ ve sünt Mfsheleri yumuşak meyanında hesab edilmez, 2) Muhtelif mübayaa yerlerinde buffay Mevilerine göre fiatları: Diyarbakır, Mardin, “Urfa, Akçakale, Mürşidpınar, Siverek, Kars, © Adana, Ceyhan, Tarsusta mahldt, kızılca v- Polatlıda bu yıl mahsul çok bereketli Polatlıdan yazılıyor: Bu yıl yurdun diğ- “ köşelerinde oduğu gibi Poatlıda ca ilki “har yağmurları çok bereketli olmuşlur, Şum- kadar Polatıda görülmemiş bir mahsul ağu yazdır. Bu yıl kazamızda takriben yüz elli bin dönüm arpa ve buğday ekil- ir, köylümüzün elindeki © vasaitle Bu yılki mahsulü toplamak mümkün olamı- “#acağını nazarı itibara alan Ziraat Vekâleti 1339 yılında Polatlıda teşekkül eden zira binalar © teşkilâtinim mevcud harman ” nakinalarına ilâveten on iki harman © Ginası ve yirmi tane de yeni sistem biçer © döver harman makinasının Polatlı konbi- iğalarna verileceği haberi köylymüzü çok “evindirmiştir. köylü bu kıymetli & yetişmiş olan mahsullerini top) aha geniş mikyasta biran evvel o: dört gözle beklemek © Bunun üzerine Sandra, başını mağrur bir “da ile kaldırdı: * — Babam. dedi, babam Fransız te « © Şan olurken, geçmiş İle olan bütün bağ- armı kesip koparmıştı. Babamın mazisi iakkında size söyliyebileceğim iki şey var- Bu mazi, bir adamın, tabil ve namuslu ci atıdır. — Fakat, kendisini takib eden eski düş- damı yok muydu? — Hayır.. size biraz evvel söyledim ya, h dünyanın en sakin, yumuşak adı adar. Bir işini, bir de kuşlarını düşünür! “© Bu sırada bir düdük sesi, ve istasyona gi trenin gürültüsü işitildi. Kız, dışarıya mak için yeni bir harekette bulundu. Fa- © at Herşar kolundan tuttut > — Matmazel,. dedi. Babanız bu trenle elmiyecek... Bundan sonraki trenle de gel- Siyecek... Doğrusunu söyliyeyim mi, ba- isyö Marukin bir kazaya uğradı.. Yarak... i bağırdı: 7 — Nal). Babam yaralandı mı?l. 0 siz de beni burada alakoyuyorsunuz ği pi YAN © Çabuk Mösyö Düran.. benim bisikletimi © eriniz.. Babam ağır mı yaralı?.. © — Matmazel. müsade ediniz, size ce- © ab vermeden kendimi takdim edeyim. en sorgu hâkimi Herşarım... 1 Sorgu hâkimi mi?.. Anlıyamadım... © — Babanız Mösyö Marukin bu sabah, linözün yanındaki ormanda ağıf ya - olarak bulundu. — Babam Parise gitmemiş mi?.. Has- & olsaydı bana haber verirdi. i Hasta demedin Matmazel. yara - i dedim... © — Doğru © Sandra g e dikti, birkaç saniye sonra da bir çığ- attı: Babam öldü galibal., kim kızın ellerini tuttu. Bu hareket rukinin ölmüş olduğunu anlatmış o- as. Kız teki Öldü ha... kre rdu: ö ii b , > Toprak Mahsulleri Ofisini müstahsilden alacağı buğdayın nevileri ve fiatları sünter buğdaylarının kilosi 4 kuruş 10 para. Sert veyk yumuşağın normali 4$ kuruş. Eksira 9 kuruş. İskenderunda yukarıdaki fi Atların 30 şer para fazlasile, Erzurum, Bay. burd, Tercan, Karaköse, Ankara, Çankırı, Yahşihan, Çelikli, Yozgad, Yerköy, Şefaat - Hi, Fakılı, Boğazlıyan, Kayseri, Sarıoğlan, Polatlı, Afyon, Çay, Bolvadin, Azşehir, Ilgın, Saraönü, Konya, Çumra, Karaman, Ereğli, Bor, Şarkışla, Sivas, Armağan, Yildizeli, Kunduz, Zile, Amasya, Çorum, Kırşehir, Ak. #aroy, Beylikahir, Alpköy, Eskişehir, Borü - yük, Kütahya, Uşak, Sandıklı, Dinar, Bur. dur, Çardak, Çivri, Denizli, Elbistan, Yarı han, Elâzığ, Akdağmadeni, Emirdağ, Edirne, Nazillide üzümlere hastalık ârız oldu Naz'lli (Hususi) — Bu sene Nazillide üzüm mahsulü pek azdır. Azmalara ârız olan mil - diyo hastalığı bağ ve bahçelerdeki asmala - ra üzüm ve yapraklarını kurulmaktadır. Evvelce iyi şekilde tutmuş olan üzümler ka, rarıp kurumakta, yapraklarile beraber dö ,; külmektedir. Köylüler bunun yılın yağışlı git mesinden ileri geldiğini söylüyorlar. Vaktinde tedbir alınmadığı için hastalık Nazilli . Aydın ve civarı bölgesindeki üzüm- leri harab etmiştir. Trabzonda fındık mahsulü zarara uğradı Trabzon (Hususi) — Son günlerde çıkan şiddetli bir rüzgârla Trabzon mıntekasın . dakl fındık mahsulünün yüzde yirmi beşi yere dökülüp hasara uğramıştır Tarabzonda hasta bakıcı kursu Uzunköprü, Pehliranköyü, Lâlebungaz, Çor. Iu, Tekirdağ, Keşan, Çanakkale, Karabiga, Bandırma, Balıkesirde, mahlüt buğdayın ki. losu 5 kuruş. Kızılca ve sünter 5 kuruş 10 para. Yumuşak ve sertin normali 5,5 kuruş ve ekatra 6 kuruştur. Toprak Mahsulleri Ofisinin satın alma merkezleri bu sene ayni zamanda yulaf ve arpa mübayaa etmektedir. Teşkilâtın genişletilmiş olmasına rağmen, mahaulün çokluğundan tehacimü önlemek için sıkıntıda olmiyan müstahs'lin satiş ho- susunda acele etmemesi ve uzak yerlerden gelecek olanların kendi aralarından seçecek. leri bir mutemed vasıtasile mahsullerini sat. tırmaları tavsiye olunur. Yeniden yapılmadan evrel yerleri değiştirilen Dikilinin Kabakım ve Bergamanın Oyasık köyleri halkına bu köylerm yeni yapıl birer heyeti tarafından gösterilmiştir. köy yerlerinde halka her ev için bir dekar arazi tevzi edilmiştir. Bunların tapuları te.) men verilecektir. Evler köylüler tarafından yaptırılacaktır. Kınlay heyeti Berzama mer. kez kasası halkına ayrıca yardım olarak 48) bin Mra tevzi etmistir. (aa Trabzon Halk partisinin konferansları . Trabzon (Hususi) — Vilâyetimiz Cüzahu - riyet Halk Partisi hatibleri tarafından ka ve nahiyelerde milli siyasetimiz ve halkımı- za terettüb eden vazifeler etrafında mühim konferanslar verilmeğe (o başlanılmıştır. İk parti olarak bu konferanslar Oftu, Mapksda,! Yomra, Vekfikebir ve Beşikdüzünde veril - meğe başlanmıştır. Trabzonda fiat murakabe komisyonu Trabzon (Husust) — Vali Osman Sabri Adalın riyasetinde teşekkül eden flat mu - Takabe komisyonu her gün içtimalarına de. vam ederek piyasada mevcud toptan ve pe- | eşyanın satış flatlarını Lesbit et kaldığım için özülüyorum... Bana cevab verebilecek misiniz ?. Sandranın yüzü bembeyaz olmuştu. Fa- kat ağlamıyordu. Kendisini büyük bir kuv- yet sarfederek tuttuğu görülüyordu. Başı ile «evet» diye işaret etti, — Mösyö Marükin zihnini bir yere kap- tınp uğraşan adamlardan mı idi? tihar edecek?! Ah. mösyö, siz Mösyö Marukini tanımıyorsu -| nuz! — Hayatı çok mu severdi? — Tasavvur edemezsiniz... Kandan, zulümden nefret ederdi, Ormanda bir kuş ölüsü bulsa, o günü kendine zindan eder - di. — Para sıkıntısı yok mu idi? — Hayır mösyö... Babam harbden ev- vel İsveç bankalarına para yatırmıştı. İhti- lâlde bütün servetjmiz gitti amma, biz ta- mamen yoksul düşmedik.. hem, ikimiz de çalişıyorduk mösyö... — Oturduğunuz köşk babanızın kendi malı mıdır? — Evet mösyö. Benim içii kat tapusu kendi üzerined cak birkaç ay sonra rüşd yaşıma basaca- ğım.. A N Herşar azıcık düşündü. Sonra gözlerini Sandranın gözlerine dikerek #ordut — Babanızla hiç fikir'milnakaşaları ya- pak mı idiniz matmazel?! bakıyor- Sandraya gözünü kırpmadan dur Trabzon (Hususi) — Şehrimiz Memleket hastanesinde bir hastabakım ve hemşire kursu açılmıştır. Bu kursa devam eden ba - yanlar arasında valinin, vifyet ve kaza par- ti heyeti reislerinin refikaları da Dae) tadır, Denizli Halkevinde konferans Denir (Hususi) — Paraşötçüler hakkin — da halkı tenvir etmek ve almacık tedbirle. ri bildirmek için Haelkevimizin tertib etsiği konferansların incisi buşün kalabalık bir dinleyici huzurunda yüzbaşı Aziz tarafın - dan Halke' lonunda verilmiştir. ( Küçük haberler |) #k Adana bayanları Bayan Faik Üstünün relaliğinde bir toplan yaparak, gönüllü hastabaktcı hemşireler kursu için hararetli konuşmalarda bulunmuşlardır. # Adana Türk Hara Kurumu şubesi yeni yapılan Türkkuşu binasının bir da'resine nakletmiştir. 4 Çorluda her yü olduğu gidi kiraz bayramı yapılmıştır. 4 Osmaniye kazasında modern bir hükü. mes binasi yapılması için beşebbüslere geçi. miştir. 4 Adana köylerinde köy kanununun tat, biki için vilâyetçe hazırlıklara başlanmıştır. İlk Ramlede 14 köyde öatbikat yapılıcaktır. * Adana mualiimleri irşad vazlfesile ya. kında ekipler halinda Çukurova köylerinde dolağacaklardır. 4 Muradlıda ilk arpa mahsulü çıkmıştır. Bu sene yağmurların vâktinde ve bol yağ- du yu dn İ ması dolayısile mahsul pak bereketlidir. * Çorlu nüfus memurluğuna Kadri Rodop tayin edilmiş ve vazifesine başlamıştır. 4 Mardin Memleket hastanesi oczacısı Ce. 1âl Bayar Vekâlet emrine alınmıştır. 4 Kailcahamama giden Ziraat Bankası müfettişlerinden Hikmet Dinç ile muavini Arif tarafından birkaç gündenberi bankanır!lanmaz bir cü; İn tefiişine devam munmelâtı hesrbiyesii mele —No.ö— sizliğime hükmedeceksiniz, değil mi? Böy- le düşünürseniz yanılırsınız mösyö... Ber babamı çılgın gibi severim.. — His, zevk itibarile de babanızla bir mi idiniz? Oh... Hayır. mözyö... Biraz evvel siz benim anama benzediğimi söylemişti - niz, Evet.. ben vücud yapısı, ahlâk ve tah- il bakımısdan, tam bir İsyeçliyim. Ben ne kadar maddi isem, babam o kadar hayalperest, şair adamdı. biz birbirimizi çok severdik amma, birbirimizle ani mazdık.. Ne © benim işlerim ile alâ! olur, ne ben onun hayallerile ilgilenirdim... Sorgu hâkimi, gözlerini kızın gözlerinden ayırmiyarak yeni bir sunal sordu. — Ne olursa olsun.. babanızı kim öl - dürdüğünü meydana çık: ik bana ufa- cık bir ipucu veremiyecek misiniz? | Sandra sıçradı, sorgu hâkiminin önünde dimdik durdu: — Öldürüldü mü?.. Babamı öldürdüler mi?., Bu olamaz!ı. diye bağırdı. — Çok acı bir şey ki babanızın öldü - rülmüş olmam bir hakikattir o matmazel! Doktor raporuna ve biraz evvel sizin söy“ lediklerinize göre intihar etmiş olması ih- timali yoktur ...Güvercinliğinin o yanında bir biçak darbesile öldürülmüş... Sandra sersemlemişti. Fakat kendisini çabuk toparladı. Parlak gözlerini hâki - min gözlerine dikerek ve konuşurken bir az da güçlük çekerek: — Babamın düşmanı olup olmamasını soranızın anasını şimdi anlıyorum. Mös- yö, dedi; Hayır... Babamın düşmanı yok- Salihi sabırsızlanıyordu. — O halde açık könuşmanın tam za - manıdır. Derhal Kutuzu ziyaret edin. Ötekiler de bu fikri tasdik ettiler. — Pekâlâ! Şimdi gidiyorum. İsterseniz. siz de benimle gelin Sali O tereddüd etti, — Fakat sultan benimle sizin ayni fi - kirde olduğumuzu bilmiyor. Hattâ ona karşı öyle bir tavır takındın ki beni de kendi gibi bu arzunuza aleyhdar saniyor. — O halde yalnız gidiyorum. — Durun, durun, aklıma bir kurnazlık zeldi. Bu vaziyetten pekâlâ istifade edebi- İiriz. Ben sizden biraz önce giderek bu ko- nuşma esnasında orada bulunayım. Siz ay- rıldıktan sonra da orada kalır ve sözleri- nizin sultan Üzerinde ne yibi bir tesir bı » raktığınızı kontrol ederim. — Ayni zamanda onun bana karşı ne yapmak fikrinde olduğunu anlarsınız. Be- raber çıkalım haydil. — Haydi hoşça kalın arkadaşlar, siz bu- rada bekleyin. ie iki emiri kapıya kadar teşyi et- tiler, — Çabuk dönün, neticeyi sabırsızlıkla bekliyoruz. Baybars, Kutuzun yatuna girdiği zaman Salihiden başka ihtiyar emir Bedreddini da bulmuştu. Kutuzun en mutemed ar- olan bu ihtiyar son günlerin hâdi - satında mühim roller oynuyordu. Devlet işlerine dair birkaç kısa konuşmadan sonra Baybars sözü sırasına getirerek: — Sürüncemede kalan bir mesele hak- kında kat'i fikrinizi almak için ziyaretinize geldim sultanım -dedi- müsaade buyurur- sanız beş on dakika bu meseleyi wevzuu- bahs etmek isterim. Kutuz bu vakitsiz ziyaretten zaten pire- İenmişti. Can sıkıntısını belli eden bir ha- reketle Söyleyiniz Baybars -dedi- sizi dinli- yorum. —— Uzun sözlerle canınızı sıkmak istemi- yorum. Maksadım eski bir vâd hakkında son cevabınızı almaktır. Hani şu Haleb me- selesi. Zaferden sonra yaptığı lara hep müphem vw i mü lar aldım. Bu gece vi #ceye bağlanmasını hâlâ sadık mısınız, yoksa bu meselenin w- nutulmasını mi arzu buyuruyorsunuz? Kutuz kaşlarını çattı, gözlerini yere di- kerek bir müddet bıyıklarını yedikten son- ra ağır ağır başını kaldırdı: — Siyasi ve idari vaziyetin yüklediği mecburiyet karşısında ' verdiğim sözü ye - rine getirmek iktidarında o olmadığımdan dolayı derin bir teessür duy barat. Şimali Suriye mülkümüzün. parça - â olduğu gibi, siz de bu devletin hiç bir zaman elinden kaçırmak is- bir kı Verilen | da etmişti. On yıldanberi de kendi halin- de yaşıyordu. Öldürülmüşse, vuran bir de- liden başka birisi olamaz! Mösyü.. artık bırakın. ben, babamın ölüsünün yanına gi- deyim .. Herşar hürmetle eğildi: — Matrazel.. Bay müddeiumuminin o- tomobili kapının önünde bekliyor, «iti is- tediğiniz yere hemen götüreyim.. Sandra çıktı. Yüzü bu sefer sapsarı ke- silmişti, Fakat adımları metin Zabıt kâ- tibi kâğıdlarını toplarken, hâkim, hem yü- rüyor, hem mırıldanıyordu: «Tuhaf bir kızl.» BALODA Hariciye nezaretinin bütün balolarında f olduğu gibi, müthiş bir kalabalık vardı, Ne- zaret binasının önü, gelen yabancıları gör- mek için meraklı bir halk kütlesi targfın - dan kuşatılmıştı. En Jüks otomobiller, ağır ağır ilerliyerek büyük kapının önünde du- ruyorlardı. Bu balo, Pariste açılan sömür- geler sergisini görmeğe gelen Kamboç kra- lının şerefine verilmişti. Cümhurreisi, na“ zırlar, bütün elçiler ve elçilikler erkânı, ta- nınmış politikacılar, muharrir ve san'at- kârlar, muhteşem salonları doldurmakta idiler. Üniformaların altın sirmaları, ka - dınların ipekli tuvaletleri ve mücevher pa- nltları, salona bir kat daha heybet veri - yordu. Saat on bire doğru, balo, en güzel ve tatlı halini algpıştı. Salonlardan birinin ka” pısı önünde, Fransız erkânıharbiyesinin en önemli zarbitlerinden general Darkör'e, Pa risin kibar bayanlarından Madam Granli- Nadya İyinin eek Yazan: Hasan Adnan Giz Sonsuz ihliras söz pahasına dahi olsa memleketi bu iki kıymetli unsurdan ayırmak cesaretini ken- dimde bulamıyorum, Baybars zaten bu cevabı bekliyordu. Du dağının kenarına manidar bir tebeseim yer- İeştirerek isi — Bir hükümdarın söz verirken ve sö- zünü verdikten sonra titiz ve temkinli dav- ranması İözumunu bir tarafa bıraksak bile endişelerinizi yersiz buluyorum. o Halebin bana verilmesile Misra olan rabıtamız hiş bir zaman kaybolunazdı. Kutuz büsbütün sıkılarak ayağa kalktı, — Böyle söylemeyiniz Baybarı! Daha mutedil düşün, büyük ve kuvvetli bir dev- letin kumandanı olmak küçük bir mülkün e olmaktan çok daha cnhat bir şey - ir. Bedrettin sakalını okgıyarak gevrek bir kahkaha attı. — Bizim Kahirenin ne günahı var ki ya evlâdim, gidip gurbet illerinde oturmak di- İersin? Bizim için böyle sevgili bir sultan idaresinde ve binlerce ihvanın safa bezmin- de bulunmaktan daha büyük bir zevk mev- cud mudur? Baybars soğuk bir hareketle ayağa kalk- tı z vi ale beren rahat olursa olsun erkesin gönlünde biraz daha yükselmek arzusu vardır Melik hazretleril, Siz de da- hil olmak üzere içimizden hiç biri bu has- talıktan kurtulamadı. Artık bir daha bu meseleyi mevzuubahs etmek © istemiyerek her şeyi kapanmış farzediyorum. o Hoşça kalın arkadaşlar!, Ve süratle çıktı. * Odaya bir durgunluk çökmüş. Sükâtu ilk bozan ihtiyar Bedrettinin öksürüğü ol- du. Bir hayli öksürdükten sonra: — İhtiras, daima ihti »diye munl - dandı- insanları felâkete sürükliyen ber za- man bu sonu gelmiyen ihtiraslardır. Âkil olan Cenabıhakkın takdir buyurduğu mu- kadderatı teemmül ederek nail olduğu ni- metle iktifa etmelidir. Seyfettin Kutuz hiddetle höşandı. — İhtirasın yanıbaşında nankörlüğü da zikretmeliydin ya Bedrettin. Başımıza belâ getiren daima bu iyiliklere karş yapılan fenalıklar değil ir? Düşünün ben hü - kümdar olmadan evvel Baybars seydi? Sürgünlük hayatı onu bir hiç mörtebesine indirmişti. Acaba onu Mısma çağırmasam bir mevki sahibi olabilecek miydi? Hayır. çünkü bugüne kadar kaç kere bahtını de- nemiş ve hepsinde muvajfakiyetsizliğe uğ- ramıştı, Bu mevkii ona kazandıran ancak benim. Gece gündüz bana dun edeceği yerde şimdi bana kafa tutuyor, Gerçi yap- tığı hizmete bir mükâfat vermek Fakat onu Mısra kabul etmekle bu mü - kâfatı peşinen vermiş olmuyor muyum? (Arkası var) genç kız görmemişti. Orta boylu olan Nad- yanın vücudü o kadar mükemmel teşekkül etmişti ki, en zor beğenen reştamlara bile model olabilirdi. Fildişi rengindeki ipekli- den robunun içinde, vücudü harikulâde a- henkli idi, Belinden aşağıya, sobu nafle kıy- nmlarla dökülüyordu. Gözlerinin rengini, hârelerini hiç bir kalera tasvir edemezdi. adyanın gözlerine bakılamazdı de- çünkü, o gözler, bir çift alyah el parladı. mas gi Saat tam on birde, Fransız milli marşı Marseyyez çalmağa başladı. Herkesin gö- zü büyük kapıya çevrildi. Cümhurreisi ile Kamboç kralı, davetlilerin arasına geliyor. Jardı, Kral, altın çubuklu ipekli bir kaftan giymişti. Alnında, elmaslı bir taç vardı. Kı- sa boylu bir adamdı, yüzü tam bir Çinli tipi idi. Gayet vakarlı, azametli, ağır ağır yürü- yordu. Yüz yüze karşılaştıklarını tatlı bir tebessüm ile selâmlıyordu; öyle ki, hari - ciye nazırlığı salonlarında toplanmış bulu- nan kalabalığın hürmet ve sevgislni kaza - nıvermişti. Cümhurreiğile kralın, hemen ar- kasından, simokinli iki adam yürüyordu. Bunlardan biri çok genç idi. Generelin ya- nında bulunan ve Nadyayı kendisine tak - dim eden eski bir nazır: — Kralı o kadar sıkı bir muhafaza nl - tında bulunduruyozlar, ki Emniyet direk- törü kendisi bu işle uğrasiyor... Şu iki a - dam da emniyet direktörlüğünün en ta- nınmış sivil polisleridir.. Dedi. General Darkör dudak büktü: — Evet. çok usta polislerimiz vardır. amma... Gene birçok vak'nlar, esrar çö- zölmeden kalırlar Nadya kendilerini dikkatle dinliyordu. O ssrada önlerinde iriyarı bir delikanlı be- lirdi ve güzel kızın önünde eğilerek: — İlk dansta benimle beraber bulun - maği İster misiniz matmazel? diye sordu. Cevab verirken kızın gözel yüzünden es- rarengiz bir renk dalgası uçup geçti — İlk dansı başkasına vâdetmiş bulun- dum. İkincide sizinle beraber olurum...

Bu sayıdan diğer sayfalar: