14 Temmuz 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

14 Temmuz 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

zi an iç Jen evvel anlıyamamışlardı. ing amaşlardı ki, bir yıl evvel Balkan in Re» mağlüb ve perişan çıkan, bü - i kaybeden, kanamış, yorgun, > <ephanesiz ve silâhlan çok nok - ürkiye Çanakkaleyi muazzam iki muazzam deniz, kara ve hava karşı muvaffakiyetle müda -| ide mağlib edebilmek için Sephesini meli aemre 1" y3Yaş büyük kuvvet ve Filistine kadar çift hatl: ge- emiryolile, bir de 14 Nil nehrin- ze önlerine kadar künklerle su ge- üç muharebe (1) kaybederek dön iemesi ve bu uzun müddet ân ve can vermesi Bizim gelmişti. ük Harbin sonunda eğer Filistinde olduysak bunun 5 kadar buraya, ya- ler yığması, üste - en üç ordunun (2) mwuharib asker. yekünu, muharebeler, açlık ve has üzünden hasıl olan telefat ve umu * dolayısile vaki olan firarlar se - bilhassa harbin sonlarına m Mevcudlu tümeninkine inmiş biz Filistin cephesindeki orduları en idaresizlik ve kı ik ve büyük olmalarına rağmen de- anda tek hatlı ve dar tipte olma- dolayı lâyıkile besliyememiş, tiyı - İrememiş ve insan inni da ikmal edememiştik izlerin Filistinde, muazzam kuvvet ve ile, mağlüb ettikleri Türk ordusu ede bu suretle eriyen ve seti 6 mücahid haline gelen sadece usyadaki sosyalistlik ve bl yerkezi tabiatile ve tamamile F yadağ, ietikal etmişti. Bu sebeble, Roman - riyeki Üç fırkamız doğruca Filistin ve Su- *Te gönderilerek yerde bunların Batum ) i Bü eya ve ikinci Gatze ve Balt muharc ayn denizden itibaren 8, 7. ve Birkaç tane de fındığı Hatifce dövünüz. (tor Ledi mam Yoktur) Bunları biraz bal iki incecik ekmek diliminin ara. dnüz. Ekmekler Kızarmış olursa daha mek bazan çocuğa bu bR pek nz bir şey ilâve ederek şeklini de. Reçeli ekmeğin üzerine sür Hatmi mevsim yemişlerinden e YAZAN meme Emekli general H. Emir Erkilet «Bow Posta» nın askeri muharriri üzerinden Kafkasyaya yollanmaları büyük bir sevk ve idare hatası olmuştu. Cenub ordular grapumuz Filistinde büyük bir muğlübiyet tehlikesine maruz bulunuyor - ken, Batum, Kars, Bakü dolaylarında ve İranda büyük ölçüde ordular toplamak doğ ru değildi. Bununla şunu ifnde etmek is- eğet kuvvetlerimiz daha iyi idare ler, Büyük Harbde, Filistinde, uğ- uz büyük mağlâbiyet başımıza gel- bitmiş sanmakla bilmem kaçıncı defa al- dandılar ve bu müthiş aldanışın zaram ve sukutu hayali bize değil, onlara aid kaldı. Çanakkulede-top ve tüleğimiz, az çok va dı; fakat Balkan Harbinde ( sarfettiğimiz mühimmatın yerine yenisini koyamadığımız için cephanemiz yoktu. İstiklâl mücadele sinde ise cephaneden başka top ve tüfeği- miz de yok gibiydi. Büyük Harbe başlar - ken, Balkan harbinden sonra hiç olmazsa teşkilâtı tamamlanmış ve emir ve kuman- da ve talim ve terbiye cihetile yenilestiril - miş bir ordumuz vardı. İstiklâl mücadele ve muharebelerbe İse ancak | bulabildikleri türlü türlü tüfeklerle teslih olunmuş milis kuvvetlerle başlanmıştı. Sonra bunlar birer kıt'a oldular, İstiklâl mücadelesini yalnız bir Türk - Yunan harbi sanmak ve Türk zaferini a - dece Yunan ordusunu yenmek eddetmek bir hata olur, Biz bu savaşı Yunanistandan maada daha üç muazzam devlete karşı dört sene mücadele ederek kazandık: Üstelik Karsı kurtardık. Her üç Avrupa büyük devleti, derece derece, Türkü anlamakta ve onun sükün ve vakar içinde saklı duran sonsuz kuvvetlerini seçmekte müthiş su - de İrette aldanmışlardı. Onlar sanmışlardı ki İstanbulda ele geçen Türk kumandanlarını ve Türk ricâlini Malta zindanlarında çü - ik- İümek ve Türk toplarının kamalarını ve tüfeklerinin makinelerini (mekanizmeları nı) denize atmakla Türk milleti sindirilecek ve esaret ultina ahnacaktır. Batı Avrupa büyük demokrasi devletle rinin bizi anlamaları gerçi işte böylece çok sürmüştü; fakat son senelerde onların gö - rüşlerinde. doğruluğa “doğru ehemmiyet bir değişiklik hâsıl oldu. Bu değişiklik e İtilâf devletlerinin | ozandaki ve yeni müt- tefiklerin Maontrödeki görüş ve zihniyetleri Bir saniye durduktan sonra ilâve etti: — Fakat benim şahsi masraflarını deruhde etmenizi kabul etmek, Mehpare Hanımın masraflarını da yüklenmek de- mek değildir. Onun idaresi bana aiddir. — Bunu anlamıyorum. Benim için fnz- in bir yük değildir ©... — Sizin âkcenablığınızın — suüstimal edilmesini istemem, O kadının sizin ü - zerimizde hiç bir hakkı yoktur. Bugün, daha ilk görüşünde sizden püra dilen - mesini tasavvur etmek bile bana fenalik veriyor. Halak sözü şakaya bozmağı muvafık — Ben »izi göreli daha yarım saat ol- mamışken size izdivaç teklif ettim. Genç kız kıpkırmızı olmuştu, Güle - rek cevab verdi: — Ne olursa olsun, ona bir daha pa - TA vermemenizi rica ederim. Beni kır - ayınız Halük,.. Benim yüzümden si - zin muazzeb olmanıza razı değilim. Ba- na karşı gösterdiğiniz ulâvvü cenab kâfi değil mi? — Bu öyle kolay ki Zeyneb! — Sizk bu çeşid bir kayınvalide ge * tirdiğim için kendimi pek suçlu addedi - yorum... Esasen bu hale bir nihayet ver- mek gerektir. Ben kendisil: ciddi bir şe- kilde konuşacağım. yapmamanızı tavsiye edersem sözümü dinler misiniz? — Fakat parayı kolayen verdiğinizi anlarsa soru gelmez! Halük bir dakika düşündükten sonra: — Bir müddet daha benden para çek- mesine müsaade edin, sabrerlin! dedi. — Cidden bana sabır mı tavsiye edi- yorsunuz? — Gayet ciddi olarak... — Peki... Fakat buna istemiyerek ra- m oluyorum. — Böyle hareket etmekte hususi .beblerim var. “ii amak, Bizim , en doğru siyaseti yürütmek için ilk MB izinle en doğru siyaseti yapmak işin her şeyden evvel bizi anlamak Böyle olmasına rağmen memle - yesmi veya hususi gelen pek az anlamağa muvaffak olmuştur. a ve ne de Fransızlar m veya hususi münnsebetlere ve etli sayılan eatellijens servis ve is- temeldir arasındaki fark kadar büyüktür. İşte devletlerin son zamanlarda bizi ve takdir etmek yolunda gösterdikleri isa betli siyasetin neticesidir ki biz onlurla ve onlar bizimle dost olmağa başladılar ve nihayet bu dostluk herkesin bildiği gibi ittifaka kadar ileri gitti. Türk milleti kem disini anlıyan, takdir eden ve gıllügiştan uzak samimi bir dostluk missile kendisin bağlanmak istiyenlerin dostu ve rsüttefiki olmakla ve bu dostlukta sebat etmekle if tihar eder. Şu bir haftadanberi, bizi de işe katıştı” Tarak © ufuklarımızı o bulandırmak Oo fena maksadile neşredilen vesikalar meselesini, eğer yukarıdaki esaslar bakımından mü - talea edersek görürüz ki bu vesikalar neş retmekte kendisince bazı faydalar uman büyük bir devlet, gene bizi anlamamış ol mak hatasındadır. Fakat görülüyor ki bizi anlamıyarak bu vesikalam neşre kalkışanlar. ayni zamanda Sovyet Rusyayı da iyi anlamamış bulun - maktadırlar. Çünkü Türkiyenin siyasetin deki dürüstlüğü ve komşularına karşı bes İediği dostluğu ve istiklâline olan sonsuz bağlılığını en iyi bilmesi lâzım gelen dev- letlerden biri de Sovyet Rusyadır. Bu halde, mahud vesikaların neşrinden ne gibi ameli bir fayda umulduğunu bile miyoruz. Bu neşriyat ne bizi ve ne de 2İ yıldanberi kendisile dost bir komşu olarak geçindiğimiz Sovyet Rusyayı iyice anla - mamış olmaktan başka neye delâlet ede - bilir? 1. Doğrum bu neşriyatla takib olu - nan maksada hâlâ hayretten kendimizi a- lamıyoruz. ME ananas sinaananonmenyanmesdaaanasaman saanen sana, be ve Suriyeye kadar sefer yapma- larına müsaade edildi — İSUNDAN BUNDAN | Spiker Birkaç akşam evvel, Ankara radyosunun yedi kırk beş havadis neşriyatını dinliyor. duk. Arkadaşlardan biri: madılar mu? dedi. Bir başka arkad. — Ben bir şey anlamıyorum. yım, Diyerek, düğmeyi çevirdi. panmıştı. — Öyle ise şimdi seni dinliyoruz. Fıkrayı anlattı: «Hükümdarlardan biri, yazdığı (şiiri, devrin meşhur bir şairine okumuş. Ve şür hakkında meşhur şöirin fikrini sormuş: — Nasıl buldun? Şair cevab vermiş: — Hükümdanm ne yapmak ister de mümkün olmaz? Fena bir şir yazmak is - temişler, fena şürlerin en fenasını yazmak kudretini göstermiş oldular.» Fıkrayı anlatan arkadaşımız Bir başka arkadaşımız: — Yani ne demek ii ba iyi konuşan bir Spiker bula - iyii mi radyoyu kapayayım da bir fıkıa anlata - Radyo ka - susmuştu. | Diye söze karışt. Fıkrayı anlatan arkas 'daşımız onun yüzüne baktı. — Hiç, fıkra aklıma gelmişti anlattım. Ben dayanamadım, sordum: — Bizim Ankara radyosu da, türkçeyi fena konuşan bir Spiker mi aramıştı? * Sayfalar azalınca «Nasrettin hoca bir gün bir leylek ya - kalamış: — Ba da kuş amma, demiş, gagası v6 ayakları çek uzun. Gaçasını, ayaklarını kesmiş. > — İşte, demiş, şimdi kuşa benzedi» Gazeteler on altı sayfa çıktıkları za - man: — Bu kadar sayfa bir gazete için faz « Tadır. Deniliyordu. Kâğd buhranı yüzünden altı sayfaya, dört sayfaya İndirildiler. Bu vaziyette ne denilecek: — İşte şimdi gazeteye benzedi... mi? İömsnE h ulüsi Sevmezseniz, hiç sevmezseniz ne yaparsınız ? Bu suali soran «B. Z.» dir: — «Karimi sevmiyorum, ne kadar sevme. mek mümkünse o kadar sevmiyorum, fakat artık kendime yeni bir hayat hazırlıyabile - cek vaziyette değilim. Alelhusuz 3 tane de Elli tona kadar motörlerin Mersin|tocuğum var. Siz olsaydınız ne ri âlyor. Ankaralı okuyucum bay tinde bulmmak müreceahtır. Fakat bU bahiste deram etmek çok tehlikelidir. Sözü © bu noktada keselim. € * ğ Bayan «Mi. Ma e: Takdir edersiniz ki, önüme sürdüğünüğ mevmuu bu sütunlarda, herkesin gözü önün. de tetkik edemem. Hususi adresinisi gönde, Tek kelime ile cevab vermeyi düşündüm,İriniz. Düşüncelerimi söyliyeyim. olmadı. İK! ihtimalden biri, diyeceğim. Ya * Akdenizdeki | vaziyet üzerine bir müddet yüseatün yabancılaşır, bir evin içinde ik! ya-| Bay «Ş. Şua: ü edilen Mersin denir seferlerinin yeniden yapılması hakkında beniz bir karar yoktur Mersin yelile yapıları nakliyat bilhassa son aylar zarfında fazlolaşmış olduğundan se. feflerin tatili bunların tamamen durmasını! tur. Bu #tiharla yakında bu yo-| 1 alâkadarlarca ümid edilmekte -| yor, Yalnız 50 tonü kadar ulan Yelkenli molör-|" İzmirde «Çekiğee: lerin Mer ve Suriyeye kadar seferleri ade edilmiştir. Nakliyatın yalnız bu ki ik gemilere inhisar etmiş olması faaliyeti ismen canlandırmıştır. Bu gemiler müay yen yollardan sefer edereklerdir. -İkendi tarafımızda İare olmaktansa söylediğiniz gibi çekiç vaziye.| İbanet gibi oturup kalkmakta devam edip gi.| 4. Yahud da hlddetiniz, siniriniz gale.İçin soğuduğumu, hele neden sevmediğini bek, kapılarak, İki kendisi bile bilmez. Bildiği dakikada hisi der be eder, hiç bir şeyi dişünmiyerek çersiniz. Hatırıma hir üçüncü IR! mün birinde hiridete şeyi kırıp * İ gönül işinden mal gelmi Çocuğum, bir kızın neden sevdiğini, mis ış, düşünce, fikir, menfaat” haline kafaya in Meziyetlerinizi $ Listeye bakı) tum, hoşuma gitti, fakat kızmazsanız söyle İyeyim: Mesiyetierinden - bahseden adamın) Siri haksız bulmak mümkün değil. Be?"| yüyük bir noksanı vardır, oda kendisini) Nakleden: Maazses Tahsin Berkand Halik memnundu, gülerek Zeynebe yaklaştı. — O halde saçlarınızın buklelerini yü- zünüzün iki tarafında şöyle bir sallayı - pız bakayım, Genç kız kahkaha ile gülerek onun is- tediğini yaptı. Halik birdenbire ciddi- — Ne demiştim? — Aramızdaki münasebet, benim 2- imden evvelki gibi kalacak, değiş miyecek — Tal — Sevdiğiniz adamla meşgul olmıya- cak mıyız? Zeyneb bir sn tereddüdden sonra & - gır bir tavırla cevab wezdi: Hayır, onunla meşgul olmıyaca » öz... Fakat, Halük, vaktile ben sizin bir arzunuzu yerine getirmiştim, şimdi ben de sizden bir şey istiyeceğim, yapa- cak mısınız? — Kabikel — O adamdan bahsetmemenizi, onu unutmanızı rira edeceğim. — Unutmak mı? — Evet, — Ya unutamazsam! — Bir defa tecrübe edin, Bir sükü . — Onu yok farzetmekliğime müsan- de eder misiniz? — Mümande değil, bundan memnun olurum. — Pekâlâ. mutabıkız ... Bir mukavele yapmışlar gibi birbiri » bi yüzünü, kızaran yanaklarını tetkik e- derek kendi kendine: — Acaba? Acaba? diye sordu. Ancak bu 4cabanm ne ol söylemeğe cesaret rape Bir hafta sonra karı koca, son güzel havalardan istifade etmek maksadile bir Halükun annesi - nin köşküne gittiler, Saffet Hanım oğlu - na ve gelinine karşı her zaman büyük bir şefkat ve alâka göstermiş, fakat onların saadetlerini gölgelememek fikrile, dai - ma onların kendisini aramalarını tercih etmiş, genç karı kocayı her hususta ser - best bırakmayı münasib görmüştü. Oğlunu çok iyi tanırdı. Onun sene - Jerce Handanla sevişmesini hoş götmedi- ği belde miimanaat etmenin bir fayda vermiyeceğini bilerek susmuş ve sonra- dan onların ayrılınalarına sevinmişti; fa- kat Handandan ayrılır ayrılmaz delikan- nın hemen Zeyneble evlenmesine şaj - maktan da kendisini menedememişti. Fil bakika Nusret Beyin Halükun eski pat- zonu olduğunu ve ber hususta iyi bir in- san olduğunu biliyordu ve Szide Hanı - mın da ismini şurada burada işitmi bi- naenaleyh onların kızı zannettiği Zeyne- bi kendisine gelin olarak kabul edebilir- di amma ne de olsa, annelik hissi galib gelerek, lk hamlede, bu kızı oğluna ken- di elile vermeği tercıh edeceğini itiraf et- mek mecburiyetinde kalmıştı. Lâkin son- yadan genç evlilerin birbirlerine karşı gös- terdikleri samimiyet ve karşılıklı itimad bu hafif gölgeyi de sıyırmağı kâfi gel « miş ve Saffet Hanım, oğlunun sandeti- Be İnanarak kendi köşesinde mes'ud bir hayat yaşamakta devam etmişti. Oğlile gelininin birkaç gün kalmak ü- zere köşke onu fevkalâde memnun etti, fakat onlara k en bü- yük odasını hazırlattığı halde Halükun gelir gelmez Nimet kalfaya kendi bekâr- İlk odasında yatacağım ve Zeynebin yal- pızen büyük odayı işgal edeceğini söy - İcmesi yaşlı hanımı biraz şaşırttı. Ancak, ©, yalnız yaşıya yaşıya hayatın sade ta- rafların gören ve onu olduğu gibi gör - mmekten bir filozof o olmuştu. Genç karı kocanın bu acayibliğine omuz silkerek: — Alafrangalık! demekle iktifa etmiş ve onları kendi hallerine buakmağı iki tarafın da rahatı bakımından münasib (Arkası var) N -İshfından Kurtalamayıa. Bütün kababatlerin! azla meziyetli bulmüsidır. Kimbilir, belki de olduğu zamanlarda Ga|genç kız siri bunun için sevmemiştir. TEYZE a Bunları iliyor mu idiniz ? Saçlar niçin dikleşir ? Korkan insanların saçları dimdik ohdf, Bu hal kafatam derisi altında bulunan ve yalnız korku anlarında irade harici hareket te gelen adalelerin hareketleri neticesidir. Fakat neden böyle oluyor? Kat'i olaralğ tesbit edilmemiştir. Meselâ kedide tüylerine aslanda yelenin dikleşmesi, korku anla - nında vukua gelir. Hayvanlarda tüy dik « leşmesinin korku anında hasmı korkat » mak için olduğu zannedildiğine göre ayni i halin insanlarda da ayni suretle vukua gels | diği söylenilir. İ A İnsanlar eksiliyor, artıyor! Amerikalılar, dünya nüfusunun iki ys senelik bir istatistiğini yapmışlar ve dün *) yada insan sayısının seneden seneye &rt » makta olduğu neticesine varmışlar, İki yöğ senedenberi olan birçok harbler, büyük ina! san zayiatma sebeb olduğu halde seneden seneye artma miktarında değişiklik olma * maştar. 1 * Buz tutan ellerimiz niçin ısınır? Karla oynarken, avucumuzda bir bu, parçasi tutarken, ellesimizin her zamankira, den wenk olduğunu, âdeta yandığını his .i setmemiz, o anda, elimizle temasta olan SÖR Huğa karşı gelmek için vöcvdümüzün diğei kısımlarından fazla miktarda kanın ele hile cum etmesindendir. a * ii Güneşte su olur mi? Güneşte ve güneşin etrafını çeviren gağe ler arasında siyu terkib eden oksijen VE, idrojen mevcuddur. Fakat hiç bir N güneşte bir damla su meydana gelmek, günkü güneşin yüksek harareti oksijenley i su teşkil etmek için birleşmele .i

Bu sayıdan diğer sayfalar: