30 Ağustos 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

30 Ağustos 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Bize dün için şeref Ve gurur, yarın için Huzur ve sükünet Veren büyük gün Yatan: Mebittin Birgen, İ dBaştarafı 1 inci sayfada) vet bulamıyanların tarih içindeki canl seneleri sayılı olur. Türk milleti, böyle günler yarat- maya kadir milletlerden biri ve 30 Ağemtos günü de onun ba tarzdaki mucizelerinden en yenisidir. * 30 Ağustos günü, dünya askerlik tarihinin de büyük günlerinden bi- sidir: en ayni kuvvetle iki or dudan biri diğerine hücum (etmiş; hücum eden ordu, senelerce süren harblerden çıkmış, yorgun, ıztırab ve yel içindeki bir milletin ordusudur. Bu ordunun vücude gel- znesi için İki sens bir yandan çalışıl- mış ve bir yandan da harbedilmiş- | fir, Techizatı derme çatma, vasta- Jan gelişi güzel toplanılmış şeyler- dir. Halbuki hücuma uğrıyan ordu. | bütün bir harb devrini uzaktan s6-| yirel olarak yaşamış, kendisini mü-) temadiyen harb sonuna (saklamış, her türlü techizata snhib ve her tür- Ti vastalardan müstefiddir. Arka- anda o zamanki dünyanın en bü- yük kuvvetleri ve onların kendisine © temin ettikleri mebzul Oo yardımlar vardır. İşte, 30 Ağustos muharebesi bu halde bulunan iki ordu. arasında vukua geldi. Hücum eden Türk or- dusu, karşısında adedce kendisine | müsavi, techizatça kendisinden çok İlerde bulunan kuvveti, birkaç gün| İçinde, parçaladı, dağıttı, kuşattı, tahrib etti: Son tekerleğine ve son tüfeğine kadar! Zannedersem tüfeğin icadı & bindenberi milletler arasında yapıl” mış olan muharebelerin hiç biri bu “muharebeye benzemez. Hiçbir mil- İet yoktur ki ordusunu bir kere ta- imamen kaybetmiş olsun du, yeniden harb içinde, bir yandan düşmanla ipençeleşsin ve ayni zamanda bir or- du vücnde getirip en az kendisi de- irecesinde olan taze bir düşman or “dusunu bu tarzda mahvetsin. İşte, bunun içindir ki 30 Ağus toa günü, sade Türkiyenin değil, bü-| #ün askerlik tarihinin sayılı hâdise-| İerinden biri olarak kalacaktır. ir Dünyanın bugünkü hi nda 30 Ağustos günü ik, bize huzur ve unsurlardan biridir. Bu hatıra pek güzl görüyoruz ki Türk| illeti, tehlike karşısında cesaretini betmemeğe kadirdir. Daha dü- “ne mid bir misal ile hatıramızda car İanan bu kudret öyle bir şeydir k al İ © ona sahib olan bir milletin kiçi “© tehlikeden korkmasına sebeb | © maz, Tehlikeleri yenmek için, tehli- ©” kenin karşısına geçip. gözünü kırp- sından onun hain çehresine bakma- i ve yumruğu ondan evvel kal İ (mp ağır indirmesini bilmek lâzm l dir. 30 Ağustos bize gösterir ki Türk milleti bu işi iyi biliyor ve iyi yapıyor. O halde bugünün şa mib- © veri bozuk dünyasının bütün İl e karsı neden dolayı sükü İs eden büyük insan bugün ara- mızda değildir. Fakat, onun elle bu ateşi tutusturan mesal onunla © birlikte ayni günde en bü ve idare etmiş Kİler KAP büğümürün elindedir. © önde, biz arkada, istikbale doğrü (emniyetle yürüyoruz! ef, saha iltiri Bizgen “düğü takdirde fabrikaların kontro - 'Minü kabul eden bir lâyiha da tasdik miştir. za öğleden sonraki celse eşnas senato, mecburi askerlik hizmeti. n reddi veya tehirine mütedair bü. in Jâyihaları reğdetmişlir. Malim olduğu üzere yokarıda 3ik, dilen kanun Jâyihası, beş sene zar sonra da yeni bir kalıba, yekpare| Sİ müzakere edilecektir. İ bir millet kalıbına döken bir nteş günüydü. Bu atesi yakan ve o günü İN Sonata 16 reye karş 68 reyle, mill İÜ satdafan bakımından lüzum görül .. , .İgece, Aksaray karakolu neferlerin- Ayni yaşta iki ihtiyar odamı tasavvur ediniz. Birincisinin yüzü yenç, , «teritane» dir, ikinelsininii ime birçok çinilerle doludur: Bir Fransız içtimsiyatçısı şu hülmü verir: — Birinelsi hayatı dışından seyretmiş, ikincisi ise bütün acılarını bütün zevklerini tadarak içinde yaşamıştır. dan, ikincisi bilerek terkedecektir. Tarihten fıkralar Varsın ahirette bana şefaat etsin Alemdar Mu Paşanın anda. reti çok kısa sürmüş ve bir facin ile sona ermişti, Fakat, Rusçuk Syası nın türlü bakımdan tetkike değer) oi hsiyeti, bu kısa sadarete, | ümizde mühim bir yer verdi maiştir, İ Son Postada tarihi fıkralar nakle- derken, Alemdar Mustafa Paşadan | da bahsetmek fırsatını birkaç defa bulmuştum. Bugün gene bir fıkra sn naklediyorum: Alemdar, hıruzdan, katil kada nefret ederdi. İndinde hırmza vevi-| lecek tek ceza idam idi. Bir gün hu zuruna bir en'amı şerif o çalmakla suçlu bir delikanlı getirdiler. Der-| hal idamını emretti. Etraftan, oku- mak için en'amı şerif çalan bu gen- cin affını şefaat edenler çıktı Fay da vermedi. Hırsız delikanlı Aksam say sebili önünde idam olundu. O den biri, delikanlının cesedi üzerine indiğini gördü. Keyfiyet, İstan- yul içinde heyecanla çalkındı.. A- r Paşanm kulağına kadar da gitti. Fakat paşa, kayıda. omuz silkti: — O da lâm, varın bana şefnat etsini, ahirette i Bir dil süremesi Madam Talyen, direktuvar dev- inde Parasin sayılı (o dilberlerinden biri idi. Morah Esseyid Ak efendi. nin Osmanlı sefiri olarık koca Pa- risi kendisile meşgul ettiği haftalar. a, Ali efendinin hoşuna gitmek! için birbirlerile rekabet eden Parisli kadınlar arasında o da bulunmuş. sefirin şerefine verilen bir baloda varnmdan ayrılmamıstı. AK efendi, bu güzel Fransız kadınını Obayran hayran temasa ederek, zerilane bir cümle ile hayranlığını ifade etmek istemin, fakat, «Beaut£ röpubllave» seklinde hazırladığı bir cümleri «Beaut& publiguen Oo devivermisti. Estesi gün hemen bötün Paris maze. teleri Osmanl sefirinin bu sözlerile wrun uzadıya mesgul o olmuslardı. Öyle ki. AK efendi. sen ve şuh Pa- ris halkının fev de muhabbetini karanarak, bir gazetenin o yazdığı hi eski «Paris krahu olmustu Bir Türk e'cisinin zarafeti! İlk Türk matbansınm açılışında İbrahim Müteferikaya bilyük O yar- dımlarda bulunan Yirmisekiz Cele. bizde Sail Mehmed efendinin sefnret ile Pariste bulunduğu sarada, gayet güzel bir Fransız madam, söz arasında, sefire: — Türkler niçin birkaç tane ka- din alıyorlar? iye sormustu. Said Mehmed e- fendi, dilber kadını kendisine huy- ran kilan bir cevab vermis: , — Onlar kadar güzel de- öiller de onun için; birkaç kadın larak o güzelliği tamamlamığa çalı- sıyoruz!,. Demisti OR, E Koçu VS TE Dünkü 29 Ağustos tarihli gazetelerde şöyle bir haber vardı İbi ki #ananından evvel yaprarsınız, değer, görülmüş den ibareti re Birincisi dünyayı aniama- Muhitinizin hissiz, lâkayd, uzak bir seyircisi deği, faal, dalma işler bir uzvu olmaya bakınız. Belki rahat etmezsiniz, belki ıztırab çekersiniz, bel. fukat o zaman bu dnyat yaşanmaya değer, kıymetlidir. ir. Çizgisiz yüzün durgun Aksi farkı takdirde olmadığ bir hiç - sudan mi unut EŞ EJAESLANZIZ HALİL VE BAR yazan: Halhd Ziya Usabügi Vedad ve musiki —s— Birkaç ny sonra derek, bizi terkettil Von | cukları Yeşilköyde O zaman ço Fraülein ir müesseseleri ! Kâtte bize geldi. Ve evvelâ bir yan-! olan Mariste rahiblerinin mektebi - dan yalnız konuşmak suretile Ve -,ne vermeğe mecbur olduk. Evimiz- dad'a almanca başlatırken bir yan-|le mektebin arasında uzunca bir dan da piyanonun önüne oturttu, (| mesafe olduğundan (henüz yaşları Bu yaşbca kı dostumun |bu mesafeyi günde iki defa katet- bana söylediği gibi den mümtaz | meğe müsaki olmiyan O çocukları eveafa malik bir mürebbiye idi. İs -| rabibler öğle yemeği için kendi sof- wine refakat eden Von edatina na- | mmlennda misafir etmek (teklifinde zarar asaleti de vardı. Hanover ci- | bulundular. Bu teklif bütün müşkü- da küçük bir kasabada (Pas. |lâtı bertaraf ediyordu. Ve mutaden teur olan erkek kardeşinin yanından | pek iyi gıda almakla Ome'luf olan ayrılarak bir Alman ailesile İstan -| rahiblerin sofrasında çocukların pek bula gelmiş, sonra Lombardo aile -Jiyi doyurulduklarna dikkat ediyor sins intisab etmiş idi. Ne fransızca | ve bundan da aynca memnun olu- anlar, ne türkçe söyler Bu, ço -| yorduk. cuklara lisan talimi için büyük bir) — Musiki meselesi halle muhtaç i - meziyet idi. Ancak piyano mesele -|di. Bunu da vahiblerin (o delâletile sinde bütün bilgisi çocuğa notalar, | yoluna koyduk. İstanbulun pek ta- ölçüleri, piyanoda touchelarda par- | Bınmış musikişinaslarından o Merce- maklan ve gamme-ları göstermek -)nier Bakırköyünde mukim idi. Bu ten ileri gidemezdi. Bu da ilk ham-|7at bir bestekâr, hem organizte hem lede kâfi idi. İbir dereceye kadar violoniste ol - Bizce yapılacak iş iki mürebbiye- | makin beraber pinniste değildi. An- nin işlerini, saatlerini, odalarım « ,|<9k Vedada piyanosunu takib etti- yırmak ve bu ikinci mürekbiyeye |ıebilecek. Bülende de keman baş- Vedadı yormıyacak kadar bir va - | ltacaktı. sife tayin etmekten ibare kaldı Pi.) Be mesele de böylelikle halledi- yan meselesi için sonra düşüne - |lince artık müsterih olabilirdik cektik. Düşünmeğe hacet kalma -| kin hayatta tam manasile hat dı. İstanbulun maruf chef d'or-|mümikün olabilir mi? Vukuat gene chestrelerinden ve Kapielmeister ün | sayrini takib ediyordu. Balkan bar- vanmı haiz musikisinaslarından o -| bi fena bir hezimetle devam edince lan ve o sırada Bahriye o Nezare - aileyi top seslerinin altında Yeşil - tinde bandoyu idare eden Lenze köyde alıkoymak mümkün olamaz» bana bir teklifte bulundu. Hemen dı. Ben Yeşilköyde yalnız. kaldım. bütün Avrupa musikisi Aile İstanbula geçti; ve sükün av - si gibi bu zat da piyano çalarc det edinciye kadar çocukların ders kat ona bir pianiste, haitâ bir pi - işi tatil edilmiş oldu. Sükün?.. yano muallimi denemezdi. Teklfi Hayatta sükün mümkün mü? Bi yalnız haftada bir kere çocuğu mü- ayene etmeğe ve mürebbiyesine ta-| yandan çocukların tahsilinde inti - zam teminine çabşırken bir yandan limat vermeğe münhasır olduğu vukuatın tecelli ve taakubu ile bü - çin bunu memnuniyetle kabul et - tim sonrası için ileride münn tün tertibatın bozulduğuna, yeni - sib bir muallim bulunabilir. Meseli den mânialara karşı başka usuller kızım, muallimi olan Radezlin tatbiki için mecburiyet hâsıl olduğu ahmabilirdi. Artık © çocukların bil - na sehid oluvordum; öyle ki Büyük hassa Vedadın ders isi yoluna gir Harb başladıktan sonra yıllarca tâ mis bulunuyordu. Dostumun iddin-| mütarekeyi ve nihayet o musalâhayı sı tecrübe ile sabit oluyordu. Vedad, ' takib eden kârsik zamanlara kadar hattâ Bülend, fransızca ile alan -| çocukların tahsilini temin oazmile <avı birbirine karıstırmadan konuş. | vukuattan doğan müşküller arasın mağa barlıyorlardı. Bu meselede'da mutlaka galebe çalmak n alınmış ve tatbikine baslar -|den üzücü ve yorucu bir cenk baş- mis kararlarIm se ken vukuat | lamır oldu. öyle cereyan etti ki her iş altüst ol-| O Her şeyden evvel Yeşilkövde va- da. İhiblerin mektebi kapandı, — Bakır - İiihad ve Terakki hükümeti düş! köyünde gene onlara did daha bür tü, onun yerine muhalifler gecti, | yük mekteb bir müddet açık kala- Ben sarayda düşen | fırkanın mü -| bildi, pek az süren bu müddet için- sessili addedildiğimden orada de-| de ayni şartlar dâiresinde çocukla- m edemezdim. Saraydan ve baş-| rın sabah aksam öy arasında kitabet konağından ayrılmak, Ye - siköye avdet etmek (lâzım geldi. Türkçeyi tatil ettik, o mürehbiveler aldık, büyük bir değisiklik aknt vukuat seyrin takib ediyordu. Balkan harbi zuhur edin- ce mürebbiyeler birbirini takib e - müntesik icab etti, N rwhibler düşman tabiiyetinde ok dukları için memleketi | terkedince çocuklar büsbütün eve avdet ettiler. Artık ise kat'i bir netice vermek Tazımdı. Bu neticeyi ancak Galata- R“TNAN “EŞTEN La! İsaray o Sultanisinde (o bulabilirdi ;Zaten ötedenberi çocuklar mekteb- jde geceleri kalabilecek bir yaşa ge- ince oraya gireceklerdi. Bu yaş dö- şincesi Vedad için varid değildi amma Bülend pek küçüktü; onu bi: saat bile ayn (o düşerse üzab içinde kaldığı büyüğünden ayri bir haya- ta mahküm etmek, mektebin leyli hayatına mahkâm etmekten çok daha fena olacakdı. Nihayet bu karara merbut kalmaktan başka bir çare bulamayarak mektebin müdi- rine, bana pek dest olan Salih Arife müracaat (o ettim. Mekteb mu - hiti bütün dostlarla dolu idi. Müdir muavini Bedri, Bianchon, riyaziye muallimi Bedros daha bir çok mu- alimler bu muhitte çocukların en müsaid şartlarla ihata edileceğinden müsterih olabilirdim. Yalnız Selih Arif çocukların ma lümat derecesine dair benden iza- hat aldıktan sonra dedi ki; Tedris başlamış ve bir hayli ilerlemiz- tir, eğer şimdiden çocuklar bize getirirseniz birer sene ziyan edecek- ler. Bu ziyanı tazmin edecek bir ça re Çocukları ikinci yarı yıl ba- una yani üç ay kadar evde alıko- yunuz ve orada size tayin edilecek İtarzda onları ihzar ediniz. Biz size icab eden şeyleri işaret edelim. Bunu lâzım gelenlerle istişare e- derek, bana verdi. Vedad için yal- niz İransızcasını ve türkçesini iler - İletmek, fakat asl besabda terakki İsine hizmet etmek lâzimdi; eğer maksada uygun bir netice hâsıl ola» bilirse Vedad dördüncüye (o za i ü son sınltan üç sırf aşağıda bulunan derece idi ki çocu- ğun yaşına nazaran pek ileri bir mer- tebe oluyordu. Bülend için ayni ders İer, fakat tabii daha sade bir şekil- de, takib olunacaktı. O da iptidai sınıfları atlıyabilecekti, Ben de bu talimatı aldıktan son- ra piyano, keman ve almanca mes- elelerini öne sürdüm. Müdir bun - ların hepsine birer kolaylık göster- dikten başka arada mevcud yaş İar- kına o bakmadan iki kardeşe ayni yatak dairesinde ve yan yana bu- İanduracağını, hatt8 onlara münasib refikierin o mücaveretini temin ede- ceğini de vâdetti. Halid Ziya Uşaklığil Milli Piyango radyo ile neşredilecek Mİ Piyango İdaresinin Zafer bay- ramı münasebetle tertib ettiği fev - kalâde keşidesi sam 13,30 da İzmir enternasyonal fuarında çekilecek tir Bu piyangodan ikramiye Karanan İnumaralar bu gece saat 22,30 daki ajans neşriyatımda radyodan sayın İ halkımıza bildirilecektir. INANMAt Dün Ağustosun (29) u idi. Bugün de otuzudur ve Zafer bayramı günü- Sözün kısası Dumlupınarda dirilei Türk ebediyen Ölmiyecektir E. Ekrem Talu (Baştarafı 1 inci sayfada) ten aldı.. atıldı. Bu esnada, in en büyük ada imi, Çal köyünün cenub batısında! bir tepeden, onun saldırışını sey1€” diyor, hareketlerine düzen veriyo” a. Mehmedciğin gönlünde yatan 48- lan, O'nun bakışlarile uyandı O'nun sesile şahlandı.. Ve, yürüdü. Dağ, taş demedi: Dere, tepe deme: Top. mitralyöz, tüfek gürültü ne aldırmadı.. yürüdü. O gün onun o yüüyüşüne elbas hayran oldu.. tarih Kayran oldu. Ve O hayran oldu! Adı belli olmıyan o Mehmedeik. O'nun o hayranlığını canına mivnet bilerek, Dumlupmnanın boz toprak larını kendi kızıl kanile boyadı O akşam, Türkün azametli tari” hinde yeni bir fasıl açıldı. On sekiz yıl oluyor: Hilkatin e» büyük evlâdı Atatürk, Mehmedei* ğin elile Türke bir vatan bağışladı. Türk, var oldukça, ne o tarihi ne Atatürkü, ne de Mehmedciği w nutmıyacaktır. Dumlupınarda yatan ad: bellisiz koç yiğit rahat uyusun.. O adı bellisiz koç yiğiti 9 cengö süren ve o zafere ulaştıran en büyük Türk te, bugün cennet olan maka mında müsterih olsun.. Otuz Ağustosta kurulan eser, on lar yattıkça puyidar olacaktır! Dumlupınarda dirilen Türk ebe diyen ölmiyecektir!. Bugün başımızda bulunan Mil Şef bunun en büyük zamânıdırlı C Eron e Eyüblü Halid faaliyette (Başlarafı 1 inci sayfada) meden sonra da gayet ciddi bir ta- vırla evlenme teklifinde bulunmu#” tur. Genç kadın çok kibar tavırlı mü” hatabının bu teklifine kati bir ce vab vermemekle beraber oveddef memiştir. İlk mülâkattan memnuniyetle ay” rılan Halid, ertesi gece tekrar Har fizenin apartımanına gelmiş, bu *€ fer de genç kadına bir yemek ve © tomobil gezintisi teklifinde bulur” #nugtar. Çok samimi ve o nisbette de 18“ rarla vukubulan bu davet üzerine genç kadın Halidle birlikte soksün çıkmakta beis görmemiştir. Müstakbel evliler kapıda bekli- yen otomobile binerek Büyükdere ye gelmişler ve burada bir gazinoda oturarak içkili bir de yemek yemiş” lerdir. Gecenin geç vaktine kadar devam len bu içki ve yemek âleminden »nra genç kadınla Halid ayni 6t0- mobile binerek Büyükdere asfaltın da ilerlemeğe başlamışlardır. Bu mrada Halid . esasen sarhof bir halde bulunan Hafizeye bir de sigara ikram etmiştir. Genç kadın bundan sonra bür- bütün kendini kaybetmiş, Halid de soygunculuk zamanının hulül ettiği” ni görerek kendisini tepeden tırma” ğn kadar soymuş, üzerindeki mü- cevherlerle koynundaki 1000 İirayi da aldıktan sonra kadını otomobil den indirerek yolun bir kenarına bi” rakmıştır, Gece bu yoldan geçen başka yok cular, Hafizeyi asfaltın;bir kenari" da yarı çıplak bir halde görmüşle" mesöleden zabıtayı haberdar et lir. ün garil ve i ib tarafı, bur vek'anın ce” reyan ettiği gecenin sabahında Be şiktaşta Kilise sokağında '12 numa” ralı evde oturduğnu söyliyen Ani adında diğer bir kadın Emniyet Mö” dürlüğüne müracaat ederek iki gün” ür tanıdığı ve Mısrh o olduğunü yliyen meçhul bir adamın bu »8“ bah evine gelerek bir altın kolyesils 25 liramnı odasından aynldığı bif sırada çalıp kaçtığını si Zabıta her iki hâdiseyi bi le münasebattar görerek tahkikstn” kişaf ettirmiş ve | feilin ishaneden çıkan Eyüblü uğu neticesine varmıştı. Halid dün Beyoğlunda yakala” Emniyet Müdürlüğüne pi” © suretle benüz ba; Halid old nete bakmıyalım? 30 Ağustos, Türk milletinin bi tün iradesini ve cesaretini. bütün kudret ve kuvvetini bir araya topla” Yıp onu birkaç gün içinde eriten ve ii © Amerika âyanı mecburi “ askerlik kanununu kabul etli i (astarı 1 met sar'ada) U Viyiha gelecek haftanın bas. angıcında o mümeselller meclisinde diir. Fakat bü bayram şerefine bütün mal sandıkları, devlet vermeleri ve il em gağırılmasını dir. rak van e Bl m iL e m ri - Lâyihanın asgari on beş yünden tasdik edilemiyecek olmamna e. derhal müesseseler marifetile yapılabileceğine göre, artık ey okuyucu Sen biz. deki havadislerin dikkatle yazılıp verildiğine: iN vi basılan ve bir tarafında Mili Şef İnönlnün kabartılmış profili bulunan (bazı gazeteler bina bs dahi demişlerdir) yeni gümüş Mralar yarından itibarer tedavile çıkarılscaklardır. Bu paralar eski liraların ay- nildir. Yalnız tarihi 1940 dır» ıkalı her iki kadınla müve ve suçlarını tamamet raf etmistir. Eyüblü Halidin Hafizedep,

Bu sayıdan diğer sayfalar: