24 Eylül 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

24 Eylül 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

£ rm e mm mmm Gİ mmm mmm SÖ) Rammar bean iğ Kız çocukları için robdöşambre Gabardinler nasıl temizlenir? SİNEMA | Sinemacılarımız arasında anket Harbin sinema üzerindeki tesirleri ve sinemalarımızın vaziyeti «Çemberlitaşı o sineması sahibi Necib Ersesin anketimize vermiş ol- duğu cevablar şunlardır: I — Dünyanın bugünkü vaziyeti her şeye ne kadar tesir icra eylemiş İse sinemaya da o kadar tesir etmiş- tir, Maamafih, şunu söylemek icab eder ki, bugünkü harb devam ede cek olduğu takdirde, sinemaların gelecek seneki vaziyetleri bugünkü vaziyetlerinden çok daha müşkül o- lacaktır. Bu seneki sinema program- ları için sinema n elinde geçen senenin Filmleri vardı. En son olarak ve İtalya harbe girmeden evvel, Frantadan mitesd. did Fransız filmleri ile franszcaya dublâj yapılmış müteaddid Ameri- kan filmleri o getirtilmisti Ondan sonra film getirtmek kabil olmadı. 2 — Avrapa sinemacılığı bugün iki cepheli bir manzara arzeylemek- tedir. Son zamanlarda bir hayli verimli surette çalışmağa haslamış olan Fran mz sinemacılığı bugün meflüç bir halde bulunmaktadır. Yeni canlan- mağa başlıyan İngiliz sinemekii olmuştur; harbden fazla müteessir film çevrilmemektedir. Buna mukabil Almanyada, İtal yada, İspanyada, Macaristanda, Ce- koslovakyada, birçok Filmler çevril- mektedir. 3 — Bugünkü vaziyetin Amerikan sinemacılığını müteessir etmis olma- sma tabif addeylemek icab eder. Avrupa piyasaları Amerikan sine- masılığı için hayli kârli bir mahreç idi, Bu mahrecin kapanması Ameri- kan dinemacılığını. simdiye kadar hiç de alışmamış olduğu, tasarruf kaidelerine Tiayete mecbur etmistir. Hesabarzea dolar sarfeden A - merikan sinemacıları bugün maz - »İ raflarını hevliden hayvliye kısma bu- lunmaktadırlar. 4 — Avrupa ve Amerika ile mü- nakalât son aylar zarfında irkitam uğradığından yolda kalmış olan filmler gelmemiştir. Film kumpanyaları başka yollar» dan istifadeyi düştinmektedirler. Bu vaziyetin memleketimiz sine - macılığı Üzerine tesiri simdilik fln bakımından ziyade makine kışmla- nna mid bulunmaktadır. Burn memleketimiz sinemaleri- nın vaziyeti şudur: Sinema makinelerinin yedek par- ri sarfedile edile bügün piyasa- bilir mi? Mühim yedek parçaların mevcudu bile kalmarıstır. Bugün bir sinema makinesine büyük bir &- riza vâki olacak oluren, sinema sa- hibi. va yepveni bir makine - o da belebilirme - almağa; yahud da si- pemasımı kapatmağa mecbur ola - smkter, Cidden çok mühim olan bir ikinci meseleye temas edeceğim. o Bagin Türkiyede bütün sinema makineleri Alman malı olduğundan ve Alman- ya ile bir senedenberi ticari müba- deleler yapılmadığından O yeni mal gelmemektedir. : Amerikadan yedek parça getirt- *İ mek ihtimalinden bahsedilebilir. Fakat burada iki nokta ile karşı- laşırız: Birincisi Amerika ile münaka - lâtın henüz salim bir mecraya gir- memiş olması, ikincisi Amerikadan gelebilecek yedek parçalar makine- İerimize Son Postan nın edebi tefrikası: 57 YEŞİL TULUMBA Yazan: Ercümend Ekrem Talu Müş silemez? diye sordu. ipkırmızı kızardı. ia Sl odarim, iyiyimi de- İsygyin derakap galebe eden haya kana onun orada daha fazla dur- et. Büyai, oldu: hemen içeriye gö Lo m bir suç işlemiş gibi yü- is hiçç aile çarpıyordu. Yanak- eden kandan alev alev TA yk m yazı"! gelinciye kadar ayni i,Siyette kaldı. Ne, yaptı - ordu. ne de yapacağını. oldu daki fevkalâdeliğin far- —N derdi, var? diyo alâka gös - — Rahatsiz mtsınız? — Gündüz biraz başım ağrıdı. — Geçer. — Geçti zaten. O gün, tesadüfen, Saimin aylığına yüz kuruş zammolmuştu. O böyle şeyleri karısına söylemeğe lüzum görmezken nasilsa müjdeledi. Müj- günm buna pek sevineceğini sanı - yordu. Bu zannının hilâfına olarak, kadın büsbütün lâkayd davrandı. — Ya? dedi; öyle mi? Uğurlu kademli olsun! Saim bu temenniye teşekkür bile etmedi. Yemeğe oturdular. Müjgü- mn zihni mütemadiyen meşguldü. Sahandan h lokmaları ağz Suallerimiz 1 — Buçünkü vaziyetin sine « | 3 — Bu vaziyet Amerikan si, nemacılığını o müteessir ediyor m? 4 — Memleketimiz sinemacı. liği üzerine bu vaziyetin tesir. Heri nedir? 5 — Amerika ve Avrupadan film getirtebildiniz mi? 8 — Ne gibi fimler göstere, eoksiniz? 7 — Sinema (O mevsimi için proğramlarmız tamam mı? 8 — Bu mevsim için en çek beğndiğiniz oo ve rüvendiğiniz #ilmler hangileridir? 9 — Sinemanın abisini nasil görüyorsunuz? dır. Bu derdin de üzerinde ehemmi- Birkaç nükte Okumak için bir pul getiriniz ANKET Yenilerden biri: — Siir dimağın ifrazatıdır. Aklın ahhati için buna lüzum vardır. Demiş, bu bahis üzerinde bir an- 1835 de doğup, 1910 senesinde) ket açınış olan Son Postada, tanın- ölmüş olan Amerikalılai mizah üstadı Mark Tw gayet büyük | ruş şairler, yeniye cevab verirler - ken ben de bazı kimselere seller tehlikeli bir hastalığı yakalanır. O| sormak ve onlardan aldığım cevab- zamanki doktorların hazakati, ca fazla da tabiatin mucizesi sayesinde kefeni yırtar ve kendisini nakahat devresini geçirmek üzere bir sana - toryoma naklederler. Günden güne iyileşmeğe yüz tutan mizah üstadı- nm yavaş yavaş öştil yerine ge lir ve artık haftalardır tatbik ettiği perhizden çıkmak arzusunu göste - vir, hastabakıcıdan kendisine şöyle) suali bol salçalı bir biftek getirmesini ri- İ ca eder. Hastasının sıhhi durumunu pek iyi bilen hastabakıcı matmazel, mu- harririn bu Ticasım ilk önce redde - der; fakat Mark Twninin mütema- di ırarlarma dayanamıyarak, ko - fuslan çıkar. Biraz sonra dönerek elinde tuttuğu küçücük bir hapı üs - tada uzatır. Mark Twain sesini çı « karmaz Ve hapı alır, yutar. Lâkin yüzünü da bir karış asar. Daima , rak şörmeğe ahatığı hasta. #nn birden böyle canımın sıkıldığını farkeden ve bunu bir takım baska sabeblere yoran hastabakıcı gayet müşfik bir sesle muharrire sorar: — Yüzünüz bir tuhaf oldu, a - tad, bir veya özülmş gibisiniz. Eğer yetle durmak icab eder. Sinemala - rımız için projeksiyon ARK kömü- rü yoktur. Kömür Alınanyadan, Amerika - dan, sair bir iki memleketten gelme- diğinden mevcudu tükenmiş vazi - yettedir. Hali hazırda piyasada sa - taşta dört haftalık bile kömür stoku yoktur. Bu arada bazı sinemacılar ihtiyatlı davrandılar. Bunların bir ilâ üç ay kadar ihtiyat kömürleri vardır. Bu hiç bir şey sayılmaz. Şunu kaydediniz: Anadolunun birçok sinemaları pek yakın bir zamanda bu kömür- süzlük yüzünden sinemaların ka « patmak mecburiyetinde kalacaklar- dır, Türkiyedeki sinemaların altı ay- lik kömür sarfiyatı vasati olarak 100,000 adeddir. Almanyadan ge- tirtmek şartile bunların kıymeti tak- riban 10/15,000 lira arasındadır. Amerikadan getirmek çok daha pa- halıya mal tadır. 6 — Fransız, Amerikan, kismen de Alman filmleri göstereceğiz. Bun- lar salon ve macera filmleridir. 7 — Sinema mevsimi için pro - gramlarımız tamamdır, 8 — Zikre değer filmlerimiz Deanna Durbin, Michöle Morgan, Marlene Dietrich, Albert Prejean, » | Danielle Darricux, Willy Forst, E- mil Yanings, Zarah Leander, Ab - dülvehab gibi yüksek san'atkfrlar tarafından çevrilmiş olan filmlerdir. 9 — Sinamanm atisi söphesiz çok Ikter, Sinemanın bugün halk için mühim bir ihtviaç halini | almıştır. Bundan dolayı da günden güne te- kiâmül edecektir. Ön sene evvelki sincma tekniğini, âlemini buşünkü vaziyet ile mukayese edemediğimiz gibi bundan on, on beş sene sonraki sinema ile bugünkü sinema arasında da çok mühim farklar olacaktır. Bu arada Türk sincmacılığı da durmadan çalışmaktadır Pek yakın bir atide Türk sinemacılığı Balkan- larda ve Yakınsarkta muhakkak bi rinciliği alacaktır. Vali Yalovaya gitti Vali ve Belediye Reisi Dr. Lâtfi Kirdar dün Yalovada barı teftişler- de bulunmuş, Yalova kaymiakamın- -İdan muhtelif işler hakkında izahat lmistr. Vali bugün İstanbula evdet kocasının nazarı dikkatini cel - — Sizin bir şeyiniz var, bugün.. Bu hitab ile kendine gelen Müj- m: —Yok.. hayır! dedi; size öyle diyar. —Bir tarafa çıktınız mu? — Sizden izin almadan nereye ıkarım? —Gelen, giden oldu mu? — Bana kim gelecek? Kiminle vörüştüğüm var? — Şu halde?.. Bu ahiret sualleri kadının canımı sikıyordu. Arkasını kesmek istediz — Vallahi bir şeyim yok! Kocası, bakışlarından bir şey s07- mesin diye, gözlerini solradan ayır- mwyordu. Kalktılar. Saim, geceleri kahveye çıkmayı âdet edinmişti. Karısını evde yalnız bırakır, bir iki sant orada arkadaş - larile yarenlik ederdi. O gece, onun ayak sürüdüğünü esninız skilworen, riza okuyacak bir sey getireyim?.. Meselâ ne arzu e - dersimiz? Merk Twain tası gediğine koy - mak fırsatını kaçırmaz, ve: —Demin yemek istedim hap ge- tirdiniz. Şimdi de bari okumak için bir posta pulu getiriniz de ihsan nız tamam olsun!.. cevabini verir. * A'tı ayda ları yazmak istedim, Bu maksadla ispriözme masası başına oturdum. — Nasreddin Hocanın ruhu AN Hocasından «Dünya durdukça herkes sana gülsün» inkisanna uğ- ryan Nasreddin hocanın ruhunun gülmüş olduğunu etratımda bulu - manlarn gülmelerinden anladım. Ve i sordum: — Lütfen cevab ver hocam, ye- nilerden biri, şiir dimağın ifrazatı « dır. Aklın sıhhati için buna lüzum var, demiş. Şürin bu yeni tarifini na» sıl buldun? Hocanm ruhu cevab verdi: — Ben sağlığımda bir yemek icad etmek hevesine £ kapılmaştım. Sarmısağı bala batınp yedim. Fa » kat kendim de beğenmedim. — Sizi rahatsız ediyorum amma ne demek istediğinizi pek anlıyama- dim. — Şirk, dimağın ifraratı olarak tarif eden zat acaba bu tarifi kendi beğendi mi? * Hocanm ruhu uzaklaşmıştı. Baş- | da ka bir ruhu davet ettim. — Bir Bektasinin ruhu gel. Burnumda rakı kokusu hissettim. Bektasinin ruhu gelmiş olacaktı. —renler, dedim, lütfen cevab İver. Yenilerden şiir dimağın ifra 5 zatıdır. Aklın sihhati için buna ki « zum var, demiş. Şürin bu yeni tari fini nasıl buldun? Bektaşinin ruhu cevab verdi: — Bir tarihte rakıyı yasak etmiş lerdi. Ben de elimde bir gişe rakı, içe içe yolda yürüyordum. Karşıma su ez ai çıktı, «Elindeki şişede ne var?» diye sordular, «Su» dedim. İnanmadılar. #Rakıdırı dediler, Şişeyi İstedilem Hiddetlenmiş gibi davrandım, Şi « Ky «rakı ol ya mübareks — Sizi rahatız ediyorum orna ne demek istediğinizi pek anlıya - madım. — Yenilerin «Yazık oldu Süleys İman Efendiyen şiirleri için, eştir des İğilm ifrazattır denilmişti. Bunun 2 zerine yenilerden biri bu tarz şölr - ri wmarken hiddetlenmiz, sifraza İ ol ya mübarek» demiş olabilir. * Bektaşinin ruhu vzaklaşmıştı. LAS İslettayin bir rehu davet ettim, Ruh gelmisti. Bir ses duydum: — Mendilin var mı? Sordum: — Mendili ne yapacakım ya ruh? Alnımda Cevab verdi: — Yoruldum, gürler birikti. Onları silecektim. iç ! Alnında şiirler mi birikti, alın. sür birikir mi? — Anlwamadın m? Şey... Yanl ifrazat.. yani yenilerin ifrarata koye dukları veni adla, gör. mt İla (2 Bunları biliyor mu idiniz ? 7 Balinaların hicret yerleri Mark Temin gençliğinde, Sanld? bulunmazlar. de- Francisco Call mecmuasına kan:l mış, hergün bir fıkra yazarak altı sy kadar çalışmıştı ki, günün birin- de, patronu kendirini çağırdı. ver — Artık sana lüzumumuz kalma» dı.. kendine baska bir iş bul.. dedi. ixi api e hi Mark Twain patronuna bir baktı |bit edilmiş değildir. ve sordu: — Bana neden lüzumunuzun kal. madığının hakikt sebebini öğrenmek ist — Cünkü, delikanlım.. çok ten- belsin. Sonra da elinden hiç bir iş gelmiyor. Bunu işiten Mark Twain bir kah- kaha fırlattı, ve: — Ammada budala insanlar - muşamız. Çünkü benim tenbel oldu- ğumu ve hiç bir işe yaramadığımı, ancak altı ayda anlıyabildiniz. Hak buki ben bumu ilk geldiğim günden- beri biliyordum, yahul.. diye cevab verdi. * Merak bu ya? Mark Twain mizahtaki san'ati ka dar, hitabeti ve verdiği konferans - larile de meşhurdu. Vektile Nev - yorkta yüksek sosyeteye mensub gü zide bir kalabalık karşısında bir mü- sahabe yapacağı sırada, konferanm açan zat kendisini (o dinleyicilerine söyle takdim etti: — Buşün bir konferans vermek- le, bizleri taltif eden seçkin hatibin iki hususiyetini bilhasan tebarüz et - ürmek isterim baylar: 1 —— Mister Mark Twain, ömrün. de asla zindan yüzü görmüş, bura- İarın safasını sürmüş insan değildir. Balinalar avni yer oo <€ mi xden O denizlere icret ederler. Balinm- lann bicret ettikleri ZE bilinir, fakat o hangi denizlerden hangi denizlere ve han- gi mevsimlerde hicret ettikleri tas- Alimler bunu tesbit etmek için bir çare düşün müşlerdir. Balina avcı gemileri tar- zındaki gemilerle balina bulunması muhtemel olan mıntakalara gitmek- te ve balina gördükleri zaman bali- manın yağ tabakasına saplanan &- zerlerinde numaralı levhalar olan oklar atmaktadırlar. Bu numaralı balinalar bilâhare başka denizlerde Çocuk trenleri Rusyadaki (o çocuk parklarında, o çocuk trenleri o mevcuddur. Bu trenler, (o hakiki trenlerin ayni, fakat küçük olarak yapılmışlardır. Loko- motiflerinde azami on beş yaşına gelmiş çocuklar, makinist ve ocakgi vazifelerini yaparlar. o Vagonlarma binip parkta seyahat edenler de ger ne çocuklardır. balina avcıları tarafından avlandı ları zaman, balinanın numaralı okla işaretlendiği tarih ve yer ve avlan- dığı tarih ve yer tesbit edilerek me reden nereye hangi mevsimde git miş olduğu anlaşılacaktır GÖNÜLİSLER 'Tehdid edilen bir genç kız İmzayı okuyamadım, mektab İz ,' mirden, Asansörden yazilmış: Mektubu yazan bir genç kıdır. mektebe gidiyor, isesin son sınıfında, bu genç kızı mektebe giderken bir genç erkek takib ediyor. Takibiler sık. laşıyor. Birbirlerile o komuşmuyorlar. Bir müddet geçiyor. Genç erkek gö- rünmüyor, Ve genç kız kendini takib, lerile taciz oden bu erkekten kurtul. müş oluyor. Fakat bundan bir müd. det evvel genç erkeğe bir kere daha tesndüf ediyor. Errek yanına soku, luyor. Adresini istiyor. Genç kız dü. üst bir cevab veriyor: — Tunmadığım bir kimseye ne 2 — Ve şimdiye kadar da neden | münasebelle adresimi vereceğim? hapse girmemiştir? Bunun bir türlü sebebini anlıyamamak © ıztırabında bulı is İunuyorum.. be lanarak uykaya dalacaku. Halbuki © evde kalırsa, konuşmak istiyecek ve kadının tahayyüllerine mâni ola- caktı, Saim, sedirin üzerine kurulup da kahve isteyince, sordu: —Evde mi oturmcaksınız? So - kağa çıkmıyacak musnız? — Hayır. Neden sordunuz? Her gece çıkarsınız da... — Evet amma, bu gece burada kalmayı tercih ettim. — Siz bilirsiniz. Cam sıkgın olarak mutfağa git 8, kahve cezvesini mangala sürdü. İçini bir endişe kemiriyordu. Saim acaba şüphelenmiş mi idi? Biraz - dan gene bir kavga mı çıkaracaktı? Kahveyi gtirdi. kocasının önüne koydu. Kendi de bulaşık yıkamak bahanesile tekrar dışarıya çıkmağa” davrandı. — Nereye gidiyorsunuz? Otursa- ““Nüjgâ durdu. n — Mutfağa gidiyorum. Bulaşık Genç erkek; — Ben sana bunu pahalıya malede. rim; diyerek uzaklaşıyor. Şimdi genç kız korkuyor. Bu adam Eyvah! korktuğuna — uğruyordu. Maamafih, bu konuşma mevzuunun ne olacağım merak ederek, yerdeki minderin Üzerine oturdu. Saim bir iki dakika, zihnini toplar gibi süküt ettikten sonra: — Bir müddettenberidir. dikkat li siz zayıflıyorsunuz. akırdıyı nereye getirmek istiyordu? Müjgân tetikte bulun - mak İğ rumunu duydu. — Bilmem. belki de.. farkında değilim. cevabını verdi. — Yek, öyle. Ben görüyorum. Akabinde ilâve etti — Ve iiyorum. Bu vaziyet böyle devam edemez. Kadın susuyor, bu mukaddeme- nin arkasından ne geleceğini merak ediyordu. Saim devam etti — Düşündüm. Sizi bir müddet, validenizin yanına, hava tebdilliğine göndereceğim. Müjgânın üzerinde bu ifade ani bir aksülâmel husule getirdi. — Ben, yalnız, m kadar giderim? diye rı — Yalnız gidecek değilsiniz. Ya- n katacağım. ne yapacak. Allesne söyllyemiyoğ, Çünkü onu mektebe gündermemeleği ihtimalini gözönüne getiriyor. Go sınıftadır. Tahsili yarım kalmış olağ! cak. Ben genç kızın bu meseleyi ailesin anlatmasını doğru bulurum. Genç için ayıb sddedilecek bir nokta Heal cud değil. Eğer ortada ayıb ve çirkini ir hareket varsa bu çirkin barekgii doğrudan doğruya o erkeğin şahsın siddir. Genç kızım tarı hareketi bip ana baba İçin memnuniyelbabş ağ. dedimelidir. Gerçeo erkeğin tehdidi de boşunadır. Nasıl pahalıya maleda, bilir? Fakat ne olsn tedbirli davran mak icab eder. Bu tedbiri düşünmek de ana babanın vazifesidir. Genç ki, m mektebe göndermemek, .... Kös #p oruş bozmak olur. — Ne lüzumu var? — Annenizi göreceğiniz gelme di mi? — Geldi, amma.. — Ayni zamanda hava, su de « Kiştirir, vücudes toplanırsınız. — Bence, İlizumsuz.. Bu lif ona bir sürgün karani gibi görünüyordu. Münakaşaya mes enli olmadığından birdenbire, da * İyatmayı, isyan etmeyi aklından ger girdi. N O kendi kendini hasta hissetme diği halde, Saimin durup dururken bu türlü bir alâka ve bir tebdili has va rum göstermesindeki mans ne olabilirdi? Muhakkak ki, bir şey sezmiş, içine deki kıskançlık kurdu gene canlans İ miştı. Oturduğu yerde, Müjgünm ki İfanndan olmıyacak şeyler geçiyaşi İdu, Aylardanberi içinde biriken hige ranları nerede ise döküvcrecek, işl olacağına o vardıracaktı. Ve bunu yapmak için de, kocasının bir tek söz daha söylemesini bekliyordu. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: