30 Nisan 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

30 Nisan 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ON POSTA Nisan 30 A kdenizin göbeğinde, Avru. pa ile Asya sina atılmış bir geçid tas gil bir ada verdir ki, tanble tür bunu - siyetlerile meşhur olarak tanınmış - tır. İstanbulda henüz bir köylü ha- yat yaşandığı yakın devirlerde, bu adanın ismi, balk arasında iki şerle meşhurdu: Biri yamşak, kolay isle - nir ve levha haline konulabilir ol - duğu için, evlerde di rak kullanılan an diğeri de; uzun kulaklı ve boynuz başile Maltız âdını taştyan sütü bol bir keçi! Bezin, bu adanm. ismi, hemen bergünkü harb raporlarında körül- mektedir: Som'sayısını bilmiyorum, fakat, İtalyanın harbe girdiği tarih. ten bugüne kadar uğradığı bom - bardiman, arada geçen günlerin sa- yısıni iki dafa Taşmmış olsa gerektir Demek oluyor ki, Maltanın bugün. kü şöhreti de uğradığı hava bom - bardımanının sayısındaki yükseklik rekoru ve buna rağm österd ği Fakat, Maltanın şöhretini, ne ta- sı, ne keçisi, ne de bu harbde uğra dığı bombardımanın tekor seyısi hakkile ifade edemez, Malta, tarih. te başlı bir âlem olmuştur: Akdenizin o: ii ile Av- rupa, birbirlerini bu ada üzerinde tanımışlar, birbirlerile orada kay - naşmışlar ve Akdenizin hayatı, bu adanın varlığile, törlü türlü sergü - zeştlere sahne olmuştur. Malta bi. raz Afrika, biraz da Avrupadır. İ- talyan olduğu kadar Fransiz veya İspanyol; yahud da, Suriyeli, Grek olduğu kadar Misrl: veya Mağribi, İspanyalı veya Portekizdir. Malta - yı enternasyonal dünyanın tam en. ternasyonal bir noktası olarak ta - savver edersek yanlışlık yapmış sa- yılmayız! Maha, zamanına göre, Akdeniz- de asayişsizliğin o ve huzursuzluğun merkezi, yahud da asayiş ve emmi yet teşkilâtmin karargâhı oldu: Su. riye — eshillerinden o Cebelütarık'a kadar uzanan Akdehiz uzunluğunun ortannda, Arablarm Sakaliyye de- dikleri Avrupa o Sicilyasils Afrika arasındaki o mesafenin o ortasında, Malta, uzun tarihinde kâh kahra - manlıklarile maruf şövalyelerin: kâh da korsanların kara: M, halen, gönde iki Tezuna uğryan La Valette limanı; Malta tarihinde meşhur bir Fransız şövnlyesinin ismini taşır. Onun en son devirlere aid bir; şöhreti de Cihan Harbini müteakıb bir kisim İttihadcıların tcenfası ol - maktı, Hattâ, eğer ben de Maltayı yalnız tarihile taniip, yakından tanışma vesilesini bulma- mişsam, bunun sebebi o zaman ele geçmiş olmamaklığımdır! * Yeni zamanlarda o Maltanin asıl şöhreti, onun Akdeniz stratejisinde. ki ehemmiyetli mevkünden ileri ge- Hiz, İngiltere, onun bu ehemmiye - tmi anladığı tarihten itibaren Mal - tayı eline aldi ve oraya yerleşerek adayı tahkim için büyük emekler sarfetti, Hiç şüphe yok ki, İngilte. renin bu emekleri boşuna gitmiş de. ğildir; son iki yüz senelik tarihte Malta, İngiltereye hasıbsız faydalar temin etti. Bunun için, o da kedi uğrunda ihtiyar edilen bütün feda! kârlikları bol bel ödemiş sayılabi -! ir, Malta Cihan Harbini rahat ge - girmişti? O zamanlar kendisine dü. gen vazife, sekin bir kömür iskele- sinden ibaret kaldı ve galiba, İtsl - yanın otuz senelik müttefikleri a - İeyhine harbe girmesinde de Malta- min tesiri büyük oldu. Fakat, pörü- yoruz ki, tarihin bu #mektar stratef- cisi olan Malta, artık ihtiyarlamış - tr: Bu vida vazife göremiyor! Filhakika, Sicilya ile Libya ara. #ındaki yola tamemen hâkim bir mevkide rağmen, Mal- ta, İtalya ile o Almanyanın Afrika ile olan kesemedi. Çünkü, havadan olarak taarruz ruz. Acaba onu gençleştirecek bir aşı bulabilecek mi? Acaba, Maltayı yüzlerce ve hattâ binlerce tayyare. nin canlı, mütenddi bir yuvası ola- rak da görmek zamanı gelecek mi?| giti tane asma saatten Bilmiyoruz. Belki evet, belki hayır, Bohemya ve y bir zaman meselesi! Msehitiim Bisgen kendisile| Be İder. Bazıları ise be kadınla, ne de ünde de ifrat vardır. "L Tarihten sayfa çohanı $ ( “Son Posta,, nın Bazı insanlar kadınsız yaşiyamazlar, kad iyetlerinin ya» bae Bazilin Kediden seli; elede, On Me m esimli Makale: Onu iptidai arkadaş sanır. kadınsiz yaşiyabilirler, Bu üç tipin lar | Yazıcı sefirle domuz adrazam tarihcisi yazıyor ) Üçüncü Murad tarafından gön- derilen bir çavuş Avusturya im- paratoruna bir mektub getirdi. Bunda deniliyordu ki: da bir takım çarpışmalar olmuş- tur; lâkin bunlar sulhu bozmak için sebeb değildir. Boganzo ve Bakıbanyada sulhu bozan Feridün y azledilmiştir. Aramızda gene «ski şartlarla muahedenin tecdid olunması istenir, İmparator Rüdolf bunu fırsat bildi, İstanbuldaki elçisi o Pezen'e sulhu sekiz sene daha uzatmak ü- zere lâzmm gelen emirleri verdi Lâkin gerek her sene verilen otuz bin altın verginin gerek kararla. şan hediyelerin gönderilmesi ge- cikiyordu. Koca Sinan Paşa sadra- zam olduğu zaman Avusturyalla- ra karşı ötedenberi beslediği kini hemen açığa vurdu: Hele şu Pezen denilen kâfire öyle kızıyordu ki... hepsini ayrı ayrı ziyaret ederken Sinan Paşüyı en sona brakmıştı. zira o Sırada sa ktan azle- idilmiş bulunuyordu! bundan baş- İka vüz kızartarak bin altın vergi istemiş; bunu da alamamıştı. İşte simdi onların acısını çıkaradak za- man welmişti. Hemen yazlığı mek- tubda geciken vergi ve hediyele- rin çabuk gönderilmesini adeta rp Rönderilmediği otak- dirde i Budin beylerbeyinden de ayni | manada mektub gelince Avustur- ya İmparatoru acele etti, Bir ty sonra elli kişilik bir he- yet Viyanadan İstanbula doğru yola Birçok zorlukları yenerek ula vardılar; heye- tin başında saray müşaviri Bo- hemyalı ray adamlarından bir kaçı da he-| yetin ehemmiyetini artırıyorlardı hediyelerin büyük kısmı gümüş ten kâselerden, kupalardan, zarif şeker sepetlerinden, irili ufaklı ve işlemeli gümüş tepsilerden, süra. hilerden, çok ustaca işlenmiş olan ibaretti, Avusturya ince san'at larının mükemmel birer örneği o- lan bu saatler en çok göze çarpı- yordu. Bunların önünden her çal- — Bosna ve Hırvat hududların- | Burdan ewel diğer vezirlerin! bildiriyordu. | dıkça bir takım küçük heykeller çıkıyordu: Birincisinde süvariler harbediyorlardı. İkincisinden bir İkurd farlıyor; bir Türk onu kova-| jibyor ve yakalıyordu. Üçüncüsün-| İ de ise gene Türk kıyafetinde ve| Türk biçiminde bir küçük heykel gözlerini, ağzını, kulaklarını oy. natıyordu. Bu arada asma saatlerden baş- ka sadrazama üç bin altın, diğer vezirlere biner altın verilmişti. Fukat Sinan Paşanın kızşınlığı bir türlü geçmiyordu. elçisi Pezeni mutlaka h. ici rahat etmiyecekti. Divanda ©- na sert bir sesle, doksanlık yüzün. de ruhunun bütün heybet ve hid- detini aksettirerek sordu: — Veryinin tediyesinde niçin bu kadar teshhür gösteriliyor? Bunun sulhu bozacağını ve padi- şahımızın sabrını tüketip bir har- ibe sebeb olacağın: düşünmez mk siniz? Pezen pişkin bir adamdı; bunun sebebini. bilmediğini, oViyanaya yazacağım söyledi. Sinan Paşa ise! mutlaka tahkir etmek istiyordu; onun bir yazıcı olduğunu duy- mustu; — Âdi bir yazıcıyı elçi yapmak iktidarın Viyana kralma kim vermiştir? Lâkin Sinan Paşanm kendisi de yaktile Arnavudiirkta domuz ço- banlığı etmiş; gençliğinde devşir- İSTER iNAN, Muslafa, soyadım bir türlü öğrenemedik, fakat ne O İİ olsun muhakkak ki açikgöz bir genç. Bir kumaş mağazasında çalı- şıyormuş, evvelki gün dükküna gelen bir müşteriye: — İngiltereden bir kupon ko - maş geldi. Fakat çok Opehalı! diyerek bir toptan arta kalan iki buçuk metrelik bir kumaşı 60 li- Taya satmış, Müşteri, sonra kandırıldığını ISTER iNAN, İmizin içindeki har e Kadın, cemiyetin yarısıdır. s Kadın 18 inci asır şairlerinin tasavvur ettikleri şekilde peri olmadı- ğı gibi ilk asır erkeklerinin sandıkları gibi sadece ev idare eden ve ço. cuk yapan makine de değildir. Kadını bir cemiyetin yans; olarak bi. Biz ve ona o şekilde muamele yapiniz. Kürk insa nı ISItMAZ, insan kürkü ısıtır! Bir sual : Vücudu üç gömlek mi daha sıcak tutar, yoksa ayni kalınlıkta bir gömlek mi? Gelin de“hep beraber şu gardro. bun içine bir göz gezdirelim, Siz burada, belki de şimdiye kadar biç işitmediğiniz çok şayanı hayret bir İşey göreceksiniz: havadan yapilmiş entari, bunu . görmenizle beraber, hatırımıza derhal, bu yazılara başlar. ken size sorduğum üç bilmece gel- miştir. ü kumaşları ütülerken niçin Kürk insanı niçin istir? Üç gömlek mi insanı daha mcak tutar, yoksa üç gömlek kalınlığında bir gömlek mi? Çamaşır insanı niçin ısıtır? Ha; şeyden Se a anlıyalim: veyahud giydiğimiz şey- am üzü wattıkları doğru mudur? Halbuki işin aslina bakarsanız, kürk insanı osıtmaz, bilâkis insan kürkü yitir, Esasen bunun başka türlü olmasına da imkân yok. Çün- kü kürk soba değil ki insam ısıtsın!, Peki, kürk soba değil de insan soba mi? Evet, insan bir sobadır. Yediğimiz g dıklarını görmemiş mi bu yanış esnasında bi; görmüyoruz.Fakat ii şin yandığını, vücudümüzün sicak- ağından anlıyoruz. Hararet muhafaza altına alın - makla sıcaklık temin edilir. Sokak- ları ısıtmak kületinden kurtulmak için kalın duva evler yapıyor, kışın pencere ve kapılarımz sımstkı kapatıyoruz. Ancak bu sayede evi. i aretin dişari kaç- masına mâni olabiliyoruz. Vümee ei etrafına kalın du- varlar çekmek imkânı olmadığı için, vücudümüzdeki hararetin Mn ve masına nasıl mâni olabiliyoruz? İşte giydiğimiz çamaşır ve elbise- lekin vazifeleri de, vöcudilmüzdeki hararetin dizarı kaçmasına mâni ol maktır. Vücudümüzdeki | hararetle muhitimizi, odamızı, sokağı mıtaca. İZ çamaşırı isi i daa sesssndsasadamsserunsasan sas0nanonsanan; İSTER iNANMA! anlamış, zabıtaya başvurmuş, Za bıta da Mustafayı İsmmaş, api kerek Gi dam şimdi tevkifhanededir. Elbette uzun veya kisa bir zn. man, cezasını çektikten (sonra galib bir ihtimal ile fazla açık gözlükten vargeçmemiş olduğu halde hapishaneden çıkacaktır, o vakle kadar ve o vakitten son- ra İstanbul piyasasında fazlalığı nn yahud eksikliğinin pek hisse- dilmiyeceğinden emin olabiliriz, ISTER INANMA! mutlak olarak bizdeki harareti mu- hafaza edemez!. O da hararetin bir kısmını dişarı kaçim. Fakat bu kâ- çiriş, muhakkak ki ovücudümüzün kaçırışından daha yavaştır. Demek ki biz, vücudümüzü üşü- teceğimize, giydiğimiz çamaşır, ve elbiseleri üşütüyoruz. Bir başka ta. birle, soğuk, doğrudan doğruya vir cudümüze değil de, üzerimizdeki elbise ve çamaşırlara temas ediyor; hızını orada aliyor. Üç gömlek mi daha sıcak tutar, yoksa üç gömlek kalınlığında bir gömlek mi? Evet, şimdi bu bilmecenin halli- ine gelelim: Hangisi daha sicak tu- tar? Üç götnlek mi, yoksa üç göm. lek kalınlığında bir gömlek mi? Hiç tereddüde Kizum görmeden: Üç gömlek daha sıcak tutarlı, Cevabını veriniz! Niçin? İş gömlekte değil, gömleklerin arasinda mahpus ojan bavadadır. Hava, hararetin, sızmasına, intişa. işİrina az müsaade eder. Binâenaleyh i izi soğuk za eden entari de o kadar kalın © » İlur. Netice itibarile vücudümüz de sıcaklığını o kadar fazla muhafaza Üç gömlek demek, havadan ma- mul ilç elbise demektir. Halbeki, kalın da olsa bir gömlek, havadan mamul ancak bir tek elbise demek- "Havadan duvar olur mu? Soğuk memleketlerde, hattâ mem. leketimizin bazı yerlerinde bile çift camlı pencereler vardır. Bu niçin? Sebebi gayet basit: Maksad iki cam arasında havadan bir duvar vücude getirmektir. Bu havadan du- var odamızdaki hararetin dişari in- diyarına mâmi olur. O halde, iki camlı pencere demek iki #ömlek demektir. *“mlerin © yaptıkları tetkikata nar: on hava hararei tuğla du valardan daha iyi muhafaza eder. Son zamanlarda evlerin inşaatında kullnilan tuğlaların delikli olması bundan ötürüdür, Çünkü, delikli İteğlalardan yapılmış bir duvar, ya. İrt yarıya havadan yapılmış bir du. var demektir. Yazın yünlü elbise niçin giymiyoruz ? Çünkü yön çok senk tular. verdiğimiz izaha dikkatle okuduy- sanız bunu siz de anlamışsınızdır. Yünlü elbiselerin içinde birçok boş- luk vardir. Bu boşlukların içinde vü- cudümüzden #izan hava yer alır ve bizi daimi şutette sicak tutar, Fakat yönlü elbisenin bir başka mahzuru daha ver, Şayed yünü is. tacak olursak çök yavaş kurur. Bu. mun için scak ginlerde yünün boş. İn yöcudümüzden İntişar eden eslakhık ve rütubet uzun müd- Sözün kısası Yanan Epopesi £çenlerde o Yunan!standan Türkiyeye gelen İsviçreli G bir meslekdaş. komşu memlekette harbin başlanmıcındanberi yapmış müşahedeleri bize hararet- şetmek, ahkâm çıkarmak isteğile dinliyorduk. Cok da güzel anlatıyordu. Diyordu ki: şahid oldum. Dünya tarihi vatan müdafaa uğurunda harikalar yaratmış birçok milletlerden bah- seder. Ellas çocuklarının şu son münasebetle göstermiş oldukları yiğitlik o tarihi hamaset menkı - belerinin önemli bir mevki tutmağa tamamen lâyıktır. Önce yalnız İtalyan tecavüzüne karşı koymak mecburiyetinde bü- lunan Yunanlılara, gün geldi &i tabiat ve onun unsurları da düş - man oldu. En sarp arazide, en sid- detli soğuklar ve fırtınalarla çar- pıştılar. İtalyan hava kuvvetleri. «nin daimi tehdidi altında tek de- miryolunun kendilerine yetiştir - diği yiyecek ve cephane hemen hiç hükmündeydi. Ekmek bula - maymca yalın kayalıklar ara - sından bir metre karın altından ot yolup yediler. Cephanesız ka- lımca düşman mevzilerine süngü ile hücum ettiler. Bazı Yunan kıtalarında mutedil cenub böl - Relerinden gelmiş ve müddeti ö - mürlerinde kar görmemiş delikan- lılar vardı. Arnavudluk dağları « nın öldürücü soğuğu bunları yıl » dıramadı. ve en yiğitçe bunlar dö- IE. Vakit vakit İtalyan tayyareleri muhtelif Yunan şehirlerinin üze - rine kadar gelerek bomba yağdı - rıyorlardı. Her seferinde uhali bu musibet kuşlannı soğukkanlılıkla ve tevekkülle karşıladı Uzuvla « rından bir veya iki tanesi hudu- dun öte tarafında, memleketin ve milletin şeref ve mahus uğunma harbeden her sile, düşman tayya- zelerinin bu ziyaretlerini onları hatırlamak, teşvik ve teşci etmek için sanki bir vesile addetmektey- di. Birinci düşmana daha zorlu bir de ikincisi inzımam edince mano. viyat gene sarsılmadı. iki katlı tazyikten sonra makamlar olsun, halk olsun. har- bin neticesi hakkında bir ele kapılmadılar. Bir avuç yiğidi müazzam devletin ordularına da» yanamıyacağını herkes takdir edi. Bununla beraber, ordu her im« İkündan istifade ederek savasa de- vam etti: Artık vatanın selâmeti mevzuubahs değildi. Şan için, ideal için, tarih icin savaştılar. Şu anda Yunanistanın düşman tarafından işa) edilmedik çok bir veri kalmamıştır. Fakat haritada küçülmüş görü- nen Yunanistan tarihte büvünrüş- tür. Böyle milletler içinse idbar mu» vakkattir. Onların hayat ve istik- lâl hakkımı bizzat hak tekeffül e- deri, E Elim “Cal —e a —— — —— — det kurumadan kalır. Bu e bir za- rardır. Sıcak tutar ne demek? Yukanda|(l Yazın bunun için keten veyahud pamuktan çamaşir ve elbise giymek daha uygundur. Biz niçin çamaşır giyiyoruz ? Biz çamaşır sadece kendimizi soğuktan muhafaza etmek için mi giyeriz? Evet elbiseden manda çı- maşir giymemizin sebeblerinden biri de hiç şüphe yok ki kendimizi «© ğuktan muhafaza etmek vE v. E ?

Bu sayıdan diğer sayfalar: