15 Mayıs 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

15 Mayıs 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ec Balkanlar ve Makedonya Muhittin Birgen ,... tamam Ayni Yugoslav cenubi isten da kansızlık içinde bulunuyor kanlar meselesi irmiş di ni eni i şekil, şüphesiz bu ve bağlı bi u şimdiden bi- bu harb so bundan ev - değ » de, Balkanlarda ye paratorluğunun ku- i da uzun bir de- için Avrupa bakımından ham bir kendi coğrafya- odeme içinde, kendisine bir milliyet hududları yapa $ bir kıt'adır. Bu Sırb, Hırvat, Boş ar, Rumen, Grek gibi namlarla yaşıyan türlü türlü milli SON POSTA sı Li tamamen bi karşı O koymak olmak Bir at yüzünden Resimli Makale: Büyük cerayanların karşısında kapılıp gider. mukavemet etmesi Bruyâre şöyle demiştir: ne kadar fena ise ta © derece ( tehlikeli- nar yolu tercih ediniz. mukadderatını o cereyana bırakması da tehlikelidir. Orta yolu, ke- anamı bullulur onun önce bir tek anırlard:; ve ona, tad ve oku itibarile dünya İn r târalında “misli, meh& için «Osmanlı ünvan İstanbulun yalı Arnavudi tinden Kayda ler, piçlenirdi. Rabbimin hikmetinden sual 0* unmaz!, O birkaç dönümlük top- natin en nefis çilek r menin sark gibi idi. insan saman çöpü n, git zaman memleke- mümkün değildir, fakat Dütün 5 ş üredi. İri tane pki 1, et yüzlü, kokusuz, ekşi, domates azmani, mendebur bir meyva! Nerede ond Arnavudk vembe, e rem asaleti, s gibi kokusu “Simdi A * varliklar, birçok bakımdan, Bal- kanlılık kültürü içinde hallolmuş Mmevcudiyetler demek olmakla be- raber, bunların hepsi de birbi rine yabancı kalmışlar ve dalma b lerinde çalış - makla uğraşmıslardır. Balkanların en büyük musibet kaynağı da bu- yağa Jır. Meselâ, İsv içrede Alman- pek mü - ş olarak anlaşmış bulunmalarına rağmen Balkanlar- da Bulgarlarla Sırb, bütün tarih - leri içinde biribirlerine yaklaşa- mamışlardır. Fakat, galiba, bu kabahat Bal - kanların değil, bizzat tarihindir: Tarihte milletlerin kaynaşma iş - ma çok gsç ve güç oluyor. t B ar geebiyal - Yazan: Halid Fahri Ozansoy Bazı şiirler, hikâyeler, hattâ ro- e bal aldığı melisa! nlar vardır ki, tam bir realite-| vabını verdim, bir müşahededen ziyade İ. l müşahede- lırılmasın- Ri çıkan harb Davanın mevzuu olan at İkinci Murada yollanınca mesele de halledilmişti (“Son Posta,, nın tarihi bahisler muharriri yazıyor ) bal mda resiml Yy ve babam frenk ve Osman- klerini örnek. tutarak bana ndaki 5, hayretle EZ KT > o vakittenberidir her < kendi k İnin bir başkası dan doğmuşlar ki mukaye: cünkü muka mi? Demek şi. r çok terennüm ttiğim melisa bu imiş!» Bu ufak # : e demiyorum, , her iki taraf! «nasır edebi argj rdel bir şey muhayvel bir eye yaklaştırılmıştır. o Aradaki birçek slirlerinde kullandığı me derindir. kıymeti hak- dığımız we tetkike| bir müşahhas fik büyük! .l N eşkil et-İZ al, bir ek. , ber türlü imtiym » Osmanl gr — mile Teri Yanlarda tekar Kamer bircok | yak tam hile #ealite halinde ortaya | koyabilmemiz ise, ancak, cak ku ing vini DA kadar çok er bir in dar göz yumulabilse de, roman gibi müşahe e lâ-'kin tam bir kıymet aldığı neviler- 1 amma, bilme hazırlıklar ve plânlar yapıyo, Bakalım bu şekil ne olacak ve hangi pre n İlham alıp ne kadar dev Balkanların halledilme: olan meselesi de bilhassa donyadır. Makedonya Balkar| iş ve yeşil vadinin bir kenarını muşlardı. larına yaslanarak, sağrılarına yâ- tarak, karınlarına saklanarak, anda yere a üstünde yüks “İrımı seyrediyorlardı. b ribirlerind r bıyıklı bir delikanlın d $i şa al at hepsin küldür. Bir kö: fuzu altında lund Sırblaşır; Bi tüğü zaman da Bulgar kmi, bir kısım Arnav İedir; bunların bir kısmı, navud hem sırbcayı, hem rumi gibi ır -İ lat sanki imparatorluğunun sor senil in - de, Makedon dolaşan muhte. Mf milliyete mensub komitelerin yegine geveleri, dolaştıkları sa - halardaki igeanları kendi müliyet- lerine kazanmaktan ibaret olurdu Ayni köyün tek sesini Rumle Bulgar, Bulgarla Sırb bir tarlü| paylaşamazlardı. Makedonya mü- çadelelerinin tarihi tetki i görülür k 1â1 kömitecil manlı imparatorluğu aleyhine ça- ametli “lçark Kibi için adeta sözleş; ayrı mahlği -İgüzel ve çevik bir ve cesur bir İnsanın birleşme den hâsıl olan yepyeni, ve fevk lde mahlüktu. » Karaman oğlu İbrahim Bey sor-| başına ni hig görmedim; ? Kendi ahırlarınız- Ga mı yetişti? — Hayır. Şemmet “aşiretinin seyhi göndermişti; o zaman sanki £ gibi, uçuyor "İmisafirinin her sözüne cev layan, sonra kaçan, atların boyun- Süvari ile değil, en) en çevik kuder birleşti ki ma ile Kartaca arasın içinde yaşamış gibidir, Sanki, & sırlar, geriye doğru devrile devr le, onu, © devre, o heyecanlara, © insanlara ve en fevkalâdesi, olev-| bu-İhalara ve tablate götürmüştür. vazgeçir- | Öyle ki, denizin coşkun veya dur- un sularını Kartaca| kalelerine vuran ay ışığını, sanır- bizzat kendi göz- , o kadar kuvvetle ürpermiş ve bu levhayı o ihtişami- İe ve âdeta röel şeklile tasvir et- miştir. şairler a kudreti vardır. Burada muhavye- leyi hakikat kadar kuvvetli bı samuz da bundandır. Fakat bunun gibi pek nadir şahsiyetler harlein- de, hakiki şahidlerden, muhayyel| ve rivayete müstenid bir takım! başka realiteler yaratmak iddia- sında bulunanlar, çok kere, sun'i- nin bazan gülünç bazan acıklı ni munelerinden baska bir şey geti-| tiyebilirim. Bu arzu kendiliğinden geldi! İki bey arasındaki münakaşa üleyman Bey luyor; onu arzusundan ak lamıyordu. Böylece ayrıld lar. Bu hal İbrahim Beyin canını sıktı; hattâ bu hislerini gözliyemeği, endi kendine diyorö j: — Mademki güzellikle verme- ben onu almasını bilirim! Sarayına döndüğü zam sak aşireti reisini davet © mda bul di; geni ça seri ia hür bir hay sayan bu adamlar iyi binici ol. meşinur idiler. İbrahim Bey gla Süleyman Beyin a- z ona mutlaka $sâ- hi b olmak istediğini, vüzden uykusunu kaçırdığım söyledi. Aşiret beyi aöğsüne vurdu: — Emret sultanım, hemen uçup ” tabdan bilgisi kadar'eli: ellerini nası ve gözlerimizin tilde bu müsamahaya hafiften bile yanaşılamaz. n ve hikâyede buna ada hiçbir va- Malüm 2 a. he tanatın m ukad rememişlerdir. Burada, kafamızın| şayız. Meselâ birisi ân yoktur. Hele romantik ir geçtikten sonra, roman ve hikâye gittikçe o kadar çok müs- bet bilgiye ve âdela riyazi diye- bileceğim bir tahlile dayanmağa başlamıştır ki, artık, rivayet kile bu sahada kalem oynatma kelimenin en hafif mana. cak gülünç düşebilir. Ne müel! ne de eser ismi zikr gülünçlüğün hazin nüm yalnız başka edebiya' kendi yerli o mahsullerimizde de hergün görebiliriz Bunun İçin muhakkak bir kitab alıp uzun u- zun karıştırmağa da lüzum yok- mecmua ve #â-|pek ivi da da,| yaşadığı der bir zevali vardır. Çileğin bile! alık yaya benzer bir âlemin derinlik- i vardır. İşte müşahede, bura- realitenin kendisile beraber büyük bir kıymet almaktadır. Bu- İnu ihmal eden romancı veya hi« kâyeci nihayet bir vak'alar asına görişemez daha vereyir ika olacak bir realf , Halbuki onun sahada ondan tefrikalar arasında da, bö: sanmamış, görülmemiş, tet dilmemiş parçalara sık sık rastla- DM ileri, bü yatında bu neviden kusurların! yatı it İbir tenkid adesesi önünde dahamayan Hüseyin Rah ü fazla genişlediğine sahi olmak-| rutiyetten sonra yazdığı bir kısım Eyübsultanda | romanlarında ai hayatın faz- bir vak'a tasavvur eder. Oranımija müba belki mahalle hayatını, insanlarını göS-| de çapraşık bir cepi termek iddiasındadır. Fakat bü- bir #idek, hem kak, rini alıp gelek!... O “bunları yapardı; bim Bey iki sında harb bahanesi lerden çekiniyord — Hay bersiz yapılmalı! Ben yalnız. dedi #im atın getirilmesini isterim, Pekâlâ, yaparız! em de bütün Süleymanın damın alla- lâkin İbra- Anadolu devleti ara- olocak şey- - Gürültüsüz ve ha - yamayacağımızı, - tanıyamayınca e onu tarif ve tasvir edemiyece- ğimizi kaydetmek isterim. Colette, meşhur bir Fransiz ka- dın romancısı, gene kendisi ka- der meşhur, ince bir kadın sair olan madam Köntes dö Noailles hakkında şu hatırasını anlatıyor: «Bir gün Anna de Noailles beni ziyarete gelmisti, çemde gezdiriyordüm. Bir aralık kokusundan pek hoşlandığı bir ün ömründe Eyübaultanı belki dört kere ya gitmiş, ya gitmemiş- tir. Oradaki imamın, dükkâncının. memurun, oradaki sabah ve ak- şam hayatının, oradaki ıztırab ve neş'elerin, muhakkak. Rumelihi- sarındaki hayat ve tabiate benze- diğini kat'iy: nasıl iddia ede bilir? Bunun için, kat'i surette, o- rada da öteki mahalde olduğu gi bi daha yakından maşeri hayata karışmış olması lâzımdır. Sadece raz. Bü cepheden tetkik edi 1908 den evvel vazdığı romanları sonradan yazdıklarına tercih et- memek kabil Şire gelin- ce. Fakat burada susavım. Çünkü yaşanmamış edebi vi new'inde gittikce o kada münelerle karşılaşmağa başladık Er Bu mevzu dahilinde sfirden ge- lecek yazılarımdan birinde bahse- Hal ll F Fehri Ozan an s01 lışmaktan ziyade biribirleri sleyh- : , agar — Çölde bunlardan belki bir i hayat ve tipler demekle de erine çalışan milliyet kuvvetle - rini temsil eder * nlar ve bu Make- donya, bugün, tarihte bir kere da- ha yeniden bir kabba dökülmek ü- zere bulunuyor. a, bu defa evvelden Balk: n dahaa - henkli bir sv. ösü vücuda getirmek kat k m? Ml uhittin Bisgen Müddeiumumiliğe davet İstanbul Cümhuriyet o Müddeiu - mumiliğinden : mbulda bulundu. ğu anlaşılan Tekirdağ #ulh hâkimi Nebihe Saysa'nın yetimize müracaati, acele memuri tim. cok vardir! — Evet... Lâkin yazık ki benim dostlarım arısında hi şeyhi yoktur. Bununla beraber ü zülmüyorum; cünkü Zülkadir oğ- Tu Süleyman Bey bu eksiği hisset- tirmez! — Bir dostumun hediy kasına hediye etmek ikinciyi ur i lâkin birinciye | saygısızlık olur. Satmak me- selesine gelince bu nokta üzerin- de durmak bile doğru olmaz. Sizi baska ne suretle memnun etmek mümkün olduğunu anlamak ister- Her şeyden çok atları seve- Aşiret beyi gitti. Yörükler ara-İnebatı bana mösteretek sordu: (Arkası sayfa 8 süten 1 de) dir bu? İSTER iNAN, İSTER İNANMA! İkinci telgrafin getiri ber Ise şudu: İ — Avustralya Başvekili Bay Ruzvelt ile 'bir sâat konuşmuş - Arab| inin de İlk kay-| Birinci telgrafta şöyle denili- yor: Israfı okuduktan rile telifi kabil © Bay Ruzvelt sıhhi sebebler dolamsile nutkunu söylemiye - cektir, İğ ra vekdi, Runa: İSTER INAN, işin içinden sıyrılamaz. Çünkü, muhtin ve hattâ tabiatin bile in san ruhları üzerinde milli realite den başka bir takım değişik permeler vücuda getirdiği muhak- kaktır. Gers meselâ bu Eyübsul gelen in 1941 #up büyüyen ve halâ ihtiyarlı- yanların ruhunda, muhakkak ki, kıyısında oturan duygulurından büsl a bir takım hâdiseler geç-| : Bir takım röfoulement- daha uhrevi bir şekil almış- Bâşsılı, ne bileyim, Hayri suurda encak pek * kuvvetli bir ISTER INANMA'! tahlleinin sezebileceği - o da se- zebilirse? - gizli ve esrarlı bir rü-

Bu sayıdan diğer sayfalar: