Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.
Abdülgani Efendi han pordala. rından içeriye girince, sağ tarafta taş bir basamakla çıkılan «han kahvesi» kapısını aralayıp başını uzattı, kahve ocağındaki tıraş Daş. l1 adama sordu: — Baka Mustafa ağa, Kızanlıklı Sarı Mestan gititi mi? Ocaktaki adam az düşündükten sonra cevab verdi: — Yok, daha gitmedi, Az evvel bunda idi efendi. — Ya, ir gelür mü? — Az mekseylen efendi, belki ahıra hayvanların yanına gitmiş. tir. Bir yol soralım. Gani Efendi içeriye girmedi; kahveci kapıya çıkıp, — geniş han avlusuna doğru haykırdı: — İbo, bre İbo, Avlunun alt başındaki evurgun» arabaları arasından bir delikanlı başını kaldırdı: — Hoy..: Beni mi çığırırsız yol- 'daş ; — Beh, Mestan kandedir? —— Ahurda yoldaşım. Kahveci Abdülgani Efendiye dö nüp gülümsedi: î gAllıhurvla imiş efendi. İsterseniz bir yol ahura kadar zahmet eylen. Tıraş başlı adam henüz lâkırdı. Bını bitirmemiş idi ki, araba yığın- ları atrasından sallana sallana bi. rinin gelmekte olduğunu gördü - ler. Kahveci neş'eli neş'eli seslen. di: — Kandesin bre Mestan, Baka Şu efendi buba seni sorar. Dedi, kahveden içeriye girdi. Mestanın çakır gözleri gülümsü- yordu. Dilini yalama dudakları a- rasında ge'adu-diıten sopra ÂAb - dülgani Efendinin yanına koştu: — Vay benim velinimetim, ne istersiz? diye elini yakalayıp «Şap- padak» öptü, Gani Efendi ciddi ciddi sordu: l — Hazır mısız oğlum? “-' Mestan sırıtitı: K — Kangi saat dilerseniz. — Akşama, gün batmadan ko. nak önünde bulunabilür misiz? Arabacı az terddüd emkıten son- ra cevab verdi: — Beli, bulunabilürüz. Salt hay- vanları nallatmak ister, — Anları hemen nallat. Mestan utangaç utangaç mırıl « dandı: — Ürç beş akçe ihsan eder mi. siz sultanım. Gani Efendi hiç itiraz etmedi, cebinden bir altın çıkarıp uzattı: — Al Mestan, Arabağgı altını goz'len parlıya. rak kaptı: — Hay benim eiendım. Başka bir şey söyleşmediler. Kö- se adam han pordalarından çıkar. — Baka Mestan, akşam; batmadan, unutman oğlum. Mestan başını salladı, Abdülgani Efendi Şehzadebaşın. dan bir kira beygirine atladı, hay- vanı dörtnala Etmeydanına doğru koşturmağa başladı. Etmeydanında «vicir. vicir> İn. san kaynaşryordu. Gözlüklü köse dörtyol ağzında beygirden indi. Veziriazam İbrahim Paşa kethü . dasının toz toprak içindeki cesedi orada, kaldırım kenarında yatıyor, kimse başını döndürüp de bakmı - yordu, Abdulxam efendi bir lâhza durdu: Ölünün 'gözleri patlamış, gün | sesin bir karış sarkan dilinin yarısı kop- muştu. Vücudu yara ve bere için. deydi. Sineklerin yüzü kalkıp bıni konuyordu. «Bu adam bir gün evvel debdebe içinde yaşıyordu!» diye hatırından geçirdi, meydana vurdu, Güneş yavaş yavaş yükseliyor. du. Binlerce insan kalabalığı ara. sında Patrona Halilin «hasır atıp hüküm sürdüğü yere yaklaştı. Eli palalı yeniçeriler büyük bir halka kalm ve ekömür der» gibi bir ses m Patrona Halilin, oğlunun İhtiyarın — yüreği çarptı, kılnbalık arasına karışarak sokul. du, Halilin sesi bir daha kömürde. di: — Bakın yoldaşım, padişah ket.- hüda ve defterdarı katlettirip gön. dermiş, amma şu gördüğünüz «lâ. şe» im Paşanın değildir. (E « lindeki yatağan biçağının geniş yüzile ölünün omuzuna bir iki do- kundu) ana ziyadesile - benziyen birinindir bu lâşe yoldaşım. Yeniçeriler arasında bir homur. tu oldu. Yerde yatan ölü, beygir ardında çekilip sürüklenmekten yara ve bere içindevdi. T var) İst. Hava Mıntıka Depo Amirliğinden: Hava birlikleri ihtiyacı için beş yüz bin aded mintan düğmesi pazarlıkla ve nümunesine göre satın alınacaktır, İstekliler kat'i teminat tutarı olan — «472» lira «50» kuruşu Bakırköy Malmüdürlüğüne yatırarak makbuzları ile birlikte ” 20.7.942 Pazartesi günü saat 11 de Yeni Postahane hn_lh Büyük Kımnacı yan han ikinci kat No, 9/10 da Hava «7479» M. M. Vekâletinden: 1485 sayılı kanuna göre bu ıııa hııb ıınlalerlk ıehld nthıılerlne eden ikramiye isabet üddeti 4 P ay olup günl mahalli ik ginden istihkak tevziai tevzi komisy ayrıca ilân edilece, ki üü Süatıdik el yonlarına müracaatları. da (rapor, resmi sened ve ellerinde, birlikte) Ilgili oldukları İkramiye tevzi komis, Lira Kr. Lira Kr. 1. ci derece subaya 216 50 — 1 oi derece ere * 138 25 2 » » » » 48 85 B » » » 110 60 8$ ». » Üü n ue A0 Bi İY G LA 82 95 * » » Ürrri 165 90 * » » » 65 30 Ö » 138 25 B YN a N 2 65 » » » no 60 N e dke 27 65 (Beher şehid allesi de 31 rer lira alacaklardır.) — (478 , 75719) Erkegi ..ı.ı.ı,ko' kadı n NUS'RET SATA COFKUN «— Kayınbiraderimizi dinlemek bize yüz liraya patladır diye. Ya. zıihaneye kurum azaları loca bileti göndermişler; utanmış, «benim ka. yınbiraderim, onun locasındayız!» diyememiş... Farkında olmadan enişte bey, benim yüreğimi sızla. tan; Meserret ablayı üzen, ona da dudaklarını dişleten bir pot kırdı: «— Ben de, bileti bizim daktilo. ya — vereyim bari, arkadaşlarile gitsinler; dedim; meğer onlar ev- vel davranıp en ön sıradan yerle. rini almışlar bile... Bizim 25 li. ralık loca biletine teneıml eden olmadı.» Ona çok lâyık gördüğüm bu &- lâkayı kıskanıyorum. Keşki bu konser meselesi ortaya çıl ye dı, Teklifi yapan arkadaşına, kan- dırdığım için kendi kendime kızı- yorum. O kendi kabuğunda kal . malıydı. Gözünün önünde yalniz ben olmalıydım. Ah Yarabbi, ne saçma şeyler düşünüyorum, Konser gecesi Tıyatmnuu bol ışığa gomulmuş da, husust otomobiller, tak.. siler birbiri peşine duruyor; için - den; kürklü; muhteşem kıyafetli kadınlar, hattâ; bazan fraklı; simo. kinli erkeler iniyor. -Geniş holde, vestiyerin önünü tıkayan kalaba- Iıikla kıpırdanacak yer yok. Gişeler kapalı... Üstlerinde «lo- ca kalmamıştır», dmltuk kalma - mıştır» levhaları asılı. En dipdeki gişe, elde kalmış birkaç paradi bi- letini işliyor. Yer bulamıyan lJoca. Hk müşterilerden; buna da razı olanlar pek çok. Bu gece piyano restiyali verecek san'atikâr hakkında pek fikir sa- hib olmadığı halde, sırf tuvaletle. rini gösterecek bir fırsat çıktığı için konsere gelenler de, bu izdi - ham karşısında dudak büküş... konuşmalar: — Bu adama değer mi şey bu kadar? — İsmi yeni işitiliyor. hakkında fikir sahibi değil... — Ya bu kalabalık? - — Çocuk Esirgeme Kurumu menfaatine de-ondan... Mecburen bilet alanlar olmuştur. Bir başka grup: — Yahu bu ne kalabalık... Kor- to geldiği zaman bile burada inler cinler top oynuyordu. — Garib, Avrupada pek meşhür; memleketinde tanınmıyor. — Her halde yüksek bir virtüöz olacak! Bir diğer muhıvere — Üstad bu bir mucize.... Mu-|n siki zevkimiz birdenbire bu derece yükseldi mi? Musikiye karşı bu ne — Bu bir tecessüs azizim! Her. kes memleketinde ilk konserini verecek olan san'atkârı merak edi. yor. İyi de reklâm edildi ha!,.. Bir yaşlı enkek, — yaşından çok genç görünen. şahane bir kadın; zeki bakışlarında can sıkıntısı se- zilen, suratını asmış cazib bir genc kız. Ve... Sonra bunlara iltihak eden başka bir erkek... Kalabalığı yanmağa çalışıyorlar. Genç kız, ikide bir yüzünü buruşturuyor. — Öyle fena yere düştük ki, sahneyi yakından göremiyeceğiz. Hep kabahat babamda... Yer kal. mıyacak, telgrafla kapatalım; de- dim; anlatamadım. Yaşlı erkek, kim bilir kaçıncı defa muhatab olduğu bu müaheze karşısında dudakları şişirmekte... — Ne bileyim ben kızım. Bizim bildiğimiz konserlerde salon yarı yarıya boştur. Hele locaların bir iki tanesi ancak dolar. Sonradan katılan erkek, lâkayd bir tavırla: — Göreceksiniz, bu kadar ü - züntüye değmiyecek; diyor. Elân daha san'at mahfellerinde kendisi. ne kıymet veren yok. Herkes çok şüpheli... Hiç bir — muvaffakiyet kazanamıyacak diyorlar, İşe ba « kın ki, ben hatırınız için; haya « tımda ilk defa paradiye; ayak tl—ı kımı arasına çıkacağım. Kalabalık; arkadan yaslandık â ça; âdeta ayakları yerden kesile « rek ilerliyorlar. Parterle, balikon ve paradinin bölündüğü kısımda; ikinci enkek ayrilıyor. Şimd.ı salondayız. Tiyatro müS« t ini, kanter içinde; içeri gi- renlerin biletlerini alıyor, koltuk ina bakmak için eğiliş, bıletlenn iadesi; ele bir program tutuşturuş.. Localarda İstanbulun en güzide ve tanınmış şahsiyetleri görülü - yor. Bilhassa kadın elbiseleri göz kamaştırmakta... Locadan locayn kıyafet ded—kodusu. Birinci zil çalıyor. Salonda dalgalanan telâş... Localarda, düzeltilen sandalye- lerin sesi,., Son öksürükler. Fuayyeden sigara dönüşü. Sahneye geçiyoruz. Piyanonun tozu aliniyor. Sari bezin tuşlar üstünden bir kere da- ha geçişi. Telâşlı konuşmalar. — Hikmet Bey, hazır mısınız? — Ben sözü nerede söyliyece - v 4 — Perdenin önüne çıkacaksınız! Sahnenin hemen yanındaki oda. da, Vedad; ablası ve Füsun. Vedad; yumuşaması çin ellerini ılik suya sokmuştur. Yüzü heve - | candan hafif sararmış, dudakları | (Arkasi var) ZAYİ — Eyüb nüfus memurluğundan aldığım nüfus kâğıdımı kaybettim Ye. nisin! çıkaracağımndan estisinin hükmü yoklur. Salih oğlu Yusuf Terzioğlu Maarif Vekilli gınden Bu yıl bölge san'at okullarile yapı usta talebenin müsabaka imtihanları 29 Ağustosta vilâyet d yapıla , Mrnıhmıııhntlm&w l Müdürlüklerina $ stamalaml gartları Öğme maas üzere — Maorif