Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.
D Kış başlamıştı, bir gün Şimşek Ali haber verdi: — Benim kur'am Çıktı. Babamım benim için birik « tirdiği elli lira var. Mutlaka bedel venmek istiyor Ben askere gitmek isterdim amma babamın elleri ar- tık çalışamaz hale geldi. Dükkân ne olacak? Anam ağlıyarak beni caydırmağa çalışıyor. Ne olsa on. Yarı düşünmek lâzım geliyor ama Ma... Fato birden merak ile sordu: N — Amma,.. Bunun arkası nedir? Şimşek Ali yutkunarak — sustu. İlki çocuk birbirine dik bir nazarla bakıştılar ve bu mesele — Öylece kaldı. N * İ Fato ile Sara iki candan ahbab olmuşlardı. Yahudi kızı imamın Şerım ei G Cekı Haa vi işiyor, eşiyordu. | na he&ğî'l artık acığa vurmuŞ. tu, Kız hep o Arastadeki dükkân- hırkalık, kış için bir sılalarla görüp imrenmekten hali kalmadı. ğîâîı artık ı;vmeğe başlamıştı amma onun böyle yen: yîi şeış-tıer edindiğine sahid ol - dukça içini buran bir kıskançlık .da duymayor değildi. Kendi kendi sine: 4 — Hele yaz gelsin, iş mevsimi başlasın; Ali ne derse desin, ben para ıyım,.. © da kış için bir kaim hırkı.ilğ bir yeldirme tedarik edebilmişti. Salime kadın ona biraz para verdi, eniştesi kantarcı Osman Efendi de bunun üstüne biraz ekledi, Sara ile beraber Arastadeki dükkâna gi derek tıpkı onunkine benzer bir hırkalık kumaş aldılar, Başdurak- ta Yahudi terziye gidip diktirdiler; imam efendi karısına müsaade e« diyordu. Kız ikide birde mezarlık başına kadar uzanan -yolda eski Yahudi tanıdıklarına, hattâ akra- basına; anasına; ,kardeşlerine uğ- sdu-|dü, battâ bir defasında Fat ramakta idi. Kaç kere bu ziyaret. Nn aa n aÜenensdü vE eniştesile Sokağa çıktıkça sıkı sıkı örtünür- « YAZANS$ HALİD ZiYA UŞAKLIGĞİL —. Deli Fato, o zaman Sarayı kışkırttı onun — tsrarı ile imam efendi O böbürlenerek: — Nereden o. — Sen hiç örtünmüyorsun ayol.. Bu müslümanlığa yakışır mı? de. mişti. O: — Sen de pek fazla kapanı « yorsun; diye cevab vernmişti, Buna karşı Yahudi kaızı: — Ya müslü- man olmasaydım ne yapacakılım? Gece gündüz, evde; sokakta saç. larımı kapıyacaklardı... O zaman Yahüdi kızları kadınlı. ğa geçince saçlarını sıkı sıkı siyah kumaşlar içine sararlardı. Sara bundan bahsediyordu. Fato: — E- vet, amma göğsünü de memeleri. ne kadar açık bırakacaktın... diye mukabele etti. Bu da ' doğru idi. Bütün Yahudi kadınları saçlarını kapamakla din ahkâmına kifayet edecek kadar bir itaat göstermiş olurlar, fakat göğüslerini yarı ya. rıya açık tutmakta bir mahzur görmezlerdi. Bir gün Fato Saranın boynunda bir dizi mercandan bir gerdanlık gördü. Buna büsbütün imrendi. ve çekinmeden kend'sini zaptedemi- yerek elile bunu okşadı: — Sara ÜLei e ea laR. ' ASBN AoA BN lacak? K< hediyesi,.. Bir gece Suluhancıların evinde Salime kadınla Fato bir toplantıda bulundular. Âdeti veçhile kıza şar kılar, türküler söylettirildi. Fato o kadar coştu ki evin hanımı anlar giderken bir patiska bohça içinde kızın eline bir şey sıkıştırdı: âxz, sana bir kışlık hediyel!,.. de. Eve gidip de bohçayı açıncıya kadar Fato merakından çatlıyordu. Nihayet açıp da içinden hanıma artık dar gelen yepyeni, sapasağ- lam bir çuha yeldirme çıkınca kız sevincinden çıldırıyordu. Sara ile beraber bu da Başdurakta Yahudi terziye götürüldü; onun endamına, boyumna göre düzeltildi; Yahudi kı. zank'nden geri kalmıyacak kadar güzel bir yeldirme oldu. Hırkasından, yeldirmesinden pek memnun olmakla beraber Saranın mercan gerdanlığı aklından cik . mıyor, onu kızın boynunda gör - dükce hep içinde: — Benim de böyle bir gerdanlığım olsa... Di . ven bir ses vardı. Kıs sonuna doğ- tu bu mercan gerdanlık yetişmi - sanmmisa AİkRİ Hir #fim Caranın war mağında ormtası bir küçük firuze ile bir yüzük görünce benzi attı. Bu sefr artık sormağa lüzum gör- medi, yutkunarak içinden: — Hele yaz gelsin; hele işler başlasın!... dedi, Alini idi-de hatırına ge- Hyordu: «Seni vururum!...» de - memiş miydi? Bunu gülerek düşü. mnüyordu. Oğlan kendisini — iyice kıskanıyordu, demek?... Demek oluyor ki Deli Fatosuna İiyice gönül vermişti. Ya kendi . si... Ali aklından çıkznıyordu, hep onun kokusunu duyuyor, berber dükkânında malta taşların: yıkar. ken elinin yaşını beyaz pantalo - nunda kurulıyarak kollarından, sırtından yakalayıp arka tarafa çe kişini hissediyordu. Sonra neden onu salıvermiş, iskemlenin üzeri. ne çökerek; iki ellerile yüzünü 'ka- pıyarak neden hıçkıra hıçkıra ağ- İamış, neden ona: «Defol!» demiş. ti? Hele mevlüd gecesi... O <Alim Alim...» diye türküsünü söyleyip karanlıkta kaçarken neden seslen- memişti, neden onu içeride kimse- cikler olmıyan eve almamış idi? Bunu düşünürken imamın vâdleri hatırına geliyordu. O, ikisini bir araya getirecekti; evet amma Sa. ranın mercan gerdanlığımı, firuze taşlı altın yüzüğünü unutamıyor.- du. İşte kış bitiyor, bahar geliyor. du. Nerede ise yaz gelecekti; — iİş mevsimi uzak değildi. İşe gitmek fikri her vakitten ziyade zihminde saplanıp daha derinlere batıyordu. Amma... Şimşek Alimin arkası gelmiyen samma.,.» sını dü i o kıs. kanelık icad edip kendisini vura- cakmıs!... Genç yaşında vurula - rak ölmek nasib ise onun e'"'le öl. mekte de bir zevk bulacaktı. Ve böyvle düşünürken Alinin ince par maklarla güzel kürük eierin! gö. rüvor, onları hayalinde koklrya - rtak uyuyordu. Bu işe gitmek fikri öyle zihmi. ne musallat oldu ki bir gün Sa- raya acıldı. O, hemen bunu pek muvafıik buldu. «Anneni; ablanı; daha sonra enişteni kandırmağa bak. Simdiden başla... İcab ederse ben de kocama söylerim, © da var- dım eder...» dedi; sonra anlattı; kendisi de imamın evine gelme. den evvel işe gidermiş, sigaracılık kazanırmış. Mahallesinüe Alam senmlanda İenane vapmış; incir islemiş; epeyce para Hütün genç kızlar işe giderlermis. Bunda sakınılacak ne varmış? ÂAmma gi- AA RL A e— l_ke!:ıdısın.i koruyacak olduktan son. 'Üre. güî?m îyî;wo söylediklen sonra ümsedi. : — Ne gülüyor. Tn bida, gülüyor. _Sm; zeki gözlerile Fatonun iç. ni okurcasına: — İşte sen, yıllar. danberi Şintşek Ali ile sıkı arka. dşşlık ediyorsun. Belki de onu se- viyorsun, bundan hüir zarar gör - dün mü? Seni asıl koruyacak clan arkadaşına sevgindir; dedi. ğ Fato zaptolunamıyan bir hamle ile Saranın boynuna sarıldı; iki yanaklarından öptü. Bugünden sonra onu daha derinden sevmeğe başladı. başladı. Onu bu fikre alıştırmağa çalıştı. Salime kadın başını .oıg_ maz, olmaz» diyen bir mana ile sallryordu; fakat ses çıkarmamak- la beraber bu işe pek de muhalif görünmüyordu. Nihayet hergün kızın yalvarışlarına dıyanımjı 3) rak sükütu bozdu: — Ablana açıl da enişteni kandırsın; dedi. Ahdasına acıldı, o dinledikten son ra hiç muhalif bulummadı: — Kız iken, ben de bunu istememiş de- Bildim; fakat babamın sağlığında böyle bir şeye imkân yoktu. Sonra kocaya vardım; fakat hâlâ bugün kapınmın önünden gülüşerek, Türkü söyliyerek geçen, işe giden kızları gördükce imreniyorum. Pek iyi a Tur; Fatocuğum; sen öyle temiz bir kızsın ki, biraz delice olmakla be. raber orduva girsen savasağlam ç- karsın... İs enisteni kandırmakta.. Gene bugünden sonra annesine' den bahsetmek istedi; sonra bunu münasib bulmıyarak sustu. Annesi, ablası gevşedikten son. ra asıl işin düğümü — eniştesinde idi, Kantarcı Osman Efendi ilk ön. ce: «Böyle şey mi olur?» diye kes. tirip attı; fakat Fato durmayor, hergün ablasına vırlıyorndu. Eniştesihin gün geçtikçe yumu. şadığını anlıyordu, fakat asıl mü- vafık bür cevab çıkmıyordu. Nere. de ise incir işleme mevsimi de ge- lip çatacakti. O zaman Sarayı kışkırttı, onun ısrarile jmam efen. di eniştesile görüştü. Nihayet kan- tarcı Osman Efendi birkaç gün mü saade istedikten sonra bir gün yu. karı kata çıkarak âmam efendi - ye: — Bü deli kız, belki daha bü. yük biör çılgınlık yapar. Onun için düşündüm, bir çare buldum. Ya - kında Cezayir hanında incır işlen. meğe başlıyacak. İşbaşı da bana candan döst olan aklı başında bir adamdır: Halil pehlivan,.. Kızı 0- nun nezaretine bırak:rız. Ben de” aları biç eksik olmam, Bizim evin önünden geçen kızlarla bera. ber gider gelir. Ben Fatodan e - minim, kendisine bir söz getire. ceğini ummuyorum. Biz de göz kulak olduktan sonra... —Varsın, bir tecrübe etsin; belki de hevesi geçer. En iyisi onu bir an evvyel birisine bağlamaktır. Bu son söz üzerine her ik'e de Simsek Alinin hayalını görür gi » biydiler, fakat adını anm”ı'ar,.. (Arkası vart H Z: Uşultisti pehlivan 1/Ağustos/1942 günü Türk Hava YiDK Si Ça eaer ya çıkarılmıştır. Ayrıca Adapazarı temin edilmiş old Kocaeli Karasu kazasında Türk Bava kurumu menfaatine yapılacak yağlı güreşleri Kurumua menfaaiine Karasu — kazasında Galiplere verilecek ikramiye listesi aşaşı, Karasu arasımnda pehlivanlar için vesait” önlü pekliranl bu bilhassa rica olunur. İkramiyeler Lira 200 Başa 100 Baş altına 10 Ortaya 40 Küçük ortaya 30 Desteye gea eet x7602» aya işdir..leri