15 Eylül 1942 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

15 Eylül 1942 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e Yag Yaş e MANN M AŞMMNE İzmir Babasım öldürdüğünden mem - nun olan bir katil İzmir, (Hususi) — Torbalıda babasını uyuduğu bahçede öldü- rerek kaçan ve jandarma onba- şısı Mustafa ile köy muhtarı Ab-| med Pala tarafından yakalanan katil Fehmi buraya getirilmiştir. Katil, suçunu itiraf etmişti fadesine göre, babasını para için sopa ile öldürmüştür. Bu meyan- da bazı makul olmayan sebebler de zikretmektedir. Doktor rapo- ru ise cürüm âletinin bıçak oldu- Zunu göstermektedir. Katil hiç te müteessir değil, çok tabii ve hattâ memnundur. Karabükte büyük sünnet düğünü Karabük ( Hususi ) — Halk partisi Karabük demir çelik oca- ğının teşvikile Çocuk Esirgeme kurumu tarafından 100 e yakın çocuk sünnet ettirilmş ve giydiril miştir, Çocuklar Demir Çelik hasta- nesi başhekim ve operatörü Dr. Menemencioğlunun nezareti al tında fenni i e Tü tarafından sünnet edilmişler. dir. Demir Çelik bando ve cazı . nında iştirak ettiği bu (tören neş'eli ve samimi bir hava için- de sabaha kadar devam etmiştir. Bu büyük düğünde Demir Çelik fabrikaları müessesesinin ve ha- yırhah zevatın kıymetli yardım- Tarı şükranla karşılanmıştır. alm ğine Safranbolu-Karab'ık otohsü sefr'eri intizama giriyor Karabük (Hususi) — Safran- , bolu ile Karabük arasında işli yen otobüslerin muntazam bir sekilde sefer yapabilmelerini te- win maksadile Safranbolu be - lediyesi ile Karabük belediyesi temasa geçmiş ve bu hususta bir anlaşmıya v Otobüsle! Memleket haberleri İ-Jmeydana Samsunda Yardımsevenler cemiyeti faydalı bir. şekilde ei Yoheml kadınlara, kimsesiz ço- cuklara yardımlar yapılıyor Samsun (Hususi) — Şehrimiz de her sahadaki yurd hizmetle. rinde ileri hareketlerile temayüz eden bayanlarımızın geçen sene getirdikleri (Yardım Sevenler Cemiyeti) çalışmaları muhitte iyi bir alâka ile takib e- dilmektedir. Şimdiye kadar gör terilmiş olan faaliyette cemiyet yeni doğan kimsesiz yavrulara 60 aded kundak takımı hediye etmiş ve ayrıca birçok yeksul ve Şalışmıya gayri muktedir kadın- lara muhtelif yardımlar meyanın da ekmek, ilâç ve çalışabilecek bir e bulunanlara da mü- nasib temin etmiş, kurm, olduğu tezgâhlarla el san'atleri ne de ehemmiyet vererek bu sa- yede hem memlekette küçük el san'atlernin inkişafına hizmeti, ayni zamanda bu vesile ile bir çok muhtaç kimselere günlük gı- da ihtiyaçlarının mümkün oldu. ğu derecede temininde mühim yardımları dokunmuştur. Bun - dan başka muhitin sosyal hayatı- na da kıymetli müzahareti do - kunan cemiyet sık sık şehir klü- bünde, Park gazinosunda muhte- hf eğlenceler tertib etmek sure- #le varidat O temininde gayreti odokı azami rafını gezdirdiler. Cephedeki N unmaştur. 5 Eylül| yük balkondan, tâ uzaktaki Pa- j gecesindeki eğlence için bayaa »| mukkale sırtlârına kadar, bütün elçi SON Bir Anadol (Baş tarafı 3/1 de) den köprü attırmış, karşısına da zarif biçimli bir kahve kondur- muş. Bir kısın aileler, yemekle- ri ile, etraftaki çayırlara dağılı- yer, bir kısmı da bu kahvenin ö- nündeki sedde, yahud havuzun a fiskiyelere karşı otu- vuyor, Fakat burasının tam ma- masile modetn bir gazino halini alabilmesi için daha epeyce fe- dakârlık lâzım... Belediyenin ve müstecirin elele vererek bunu da yapmaları özlenir. Çünkü bu bahçe, kasabanın daha güzel bir seyran yeri olabilmek için böyle bir takayyüde lâyıktır. Denizlide (o bulunduğum beş gün zarfında, Halkevini, İiseyi ve Kitap Saraymı da gezdim. Halkevi, şebrin sayılı o güzel binalarından biridir. Ancak, yaz |tatiline rastladığım cihetle, faa- İliyetini durdurmuştu. Geniş bir Burada, Halkevi kâtibi Bay Ha- lil, bana, çok kıymetli izahat ver- di ve Denizliye dair basılmış o lan kitab ve risaleleri hediye et- ti. Kendisine bir teşekkür borç- Tuyum, Lise, Tuğbahçesine giden yo- lan üstünde ve yüksek bir nokta- dadır. Muazzam bir bina, Bir ta- rafı lise kısmı, diğer tarafı orta kısım, Kız ve erkek 1800 talebe- si varmış, Tabii, öğretmen kad- rosu da o nisbette geniş. Müdür İve müdür muavini, büyük bir ne- zaketle, bana, mektebin her ta larımız kendi el ve göz emekleri| Denizli ovası görünüyor. ile birçok el işleri hazırlamışlar» dır. Bunlardan elde edilecek ra muhtaç vatandaşların en mü Kitap Sarayı, ahşab bir pa-İbir bina. kapıdan girince küçük bir sofa, sonra geniş bir salon.. rem ihtiyaçlarma sarfedilecektir. | bu salon, biraz eski bir medrese Cemiyet kış mevsiminin hulülün- i hissi veriyor. Fakat ruhu ye- den &vvel fakir ailelere tevzi e-ini, ruhu taze... Bir duvarın. yu- Ülecek kömür ve odun mevzuu karısında Atatürkün at üstünde üzerinde şimdiden hazırlıklara başlamıştır. ta kalmalarına meydan bırakma- ması yolcu ve mal nakliyatı işinin muntazam bir şekilde temin edil. mesini Safranbolu ve Karabük - bir resmi... Karşı tarafta çizmeli bir adamla mekteb kasketli bir çocuğu gösteren bir tablo daha var. Bu ikinci tablonun O hususi- yeti, her iki insan resminin de canlı bir mahlüktan ziyade bir u seyahatinin notları POSTA Salondaki camekânların için- İde bir haylice kitab toplamışlar. Gençler, masalarda, sessizce o.| kuyorlar, Bu levha bana büyük bir zevk verdi. Kitap Sarayından neş'e ile ayrıldım. Sokakta, du- varların boyunca çağlayarak su- lar akıyor ve tozlu yol, ortada, kızgın güneşin altında, bu sulara hasretle içini çekerek yokuş aşa- ğı uzanıyordu. Halid Fahri Ozansoy Ilar umum müdürü Öner Lâtfi, Js.| o İktismd Vekili öğleden sonra|) mürekkeb zavallı o Rafilenin | kendileri tanzim etmek hakkını Eylül 15 Posta» sin spor tefrikasi: 124 Yanı Kara Ahmed, hasmını paça ta karşılayor ve reddediyordu.| kasnakla asmak istiyordu. Yanık Bir keresinde Yanık Hüseyin, | Hüseyin, bunu bildiği içim derha) Kara Ahmed, hasmını her dalış- hasmının paçalarını eline geçir-) yan kazığı sağa elile budayarak di. Ahmedin iki paçası da has-| sağ ayak paçasının üzerine kuv- mının pençelerine girmişti. Kara | vetle oturdu. Abmedin boyundurukları meş) Yanık bu, hareketile paçasını hurdu. Derhal kısa ve kavi kol-| kurtardı. Fakat yan kazık buda. ları arasına hasmının Oboynunu| masını yapmakla beraber Ak kenedledi ve kuvvetle o boğdu.) med, ali tazeledi ve Kara Gk iki ayaklarını ya-İ gene paça ev a başladı. na açarak germiş, belin kırmış,| (o Hergeleci İbrahim, oturduğu bütün giövdesinin yukarısile has-| yerden Ahmedi seyrediyordu ve mının üzerine yü iş ve bü-|bu, çocuğu çok beğenmişti. Ah tün ağırhğile ve zorlu boyundu-|medin vücudu da hoşuna gitmiş ruğile boğuyordu. ti. İbrahim, yanında Hergün (Baş tarafı 2 nci suyfada) büyük bir lokantaya gidiniz, iste İdiğiniz her yemeği, caz sesi ara” | sında yiyebilirsiniz, ve İspanya; ikametinden ağzı pek yanmış o- i salonu ve zarif bir sahnesi var. lan vatandaş yarım koyunu hamalın sırtına yükliyerek evine İyollamak imkânına elin malik.” yediği halde bir törlü paçala. rı boşaltmayordu. Hasmını iki tr. R paçadan yenmeğe çalışıyordu ve Hiç tereddüd etmeden söyli-İbu ele geçen fırsatı üüdem ke is yebiliriz: temiyordu ve, doğrusu da bu idi. Bu, firsat ber vakit ele geçmezdi. Yanık Hüseyin, mosmor kesil- di. Gözlerine kan yürüdü. Böyle iken paçaları bırakmıyordu. Has mmı geriye doğru sürmek, yuka- rı doğru kaldırmak zorile çırpi- nıyordu. Kara Ahmed de hasmı- nı yalnız boğmak'a kalmıyordu. O da ayaklarını kurtarmak için Yanık Hüseyini sağa ve sola doğ ru sürüyordu. Mücadele müthiş oldu. Nihayet Yanık Hüseyin, bunaldı ve paçaları takatsiz bir balde boşalttı. Fakat boyunduruğu bırıkmadı. Ayak- İlarını kurtardıktan sonra hasmı- nı boyundurukla ve zorla yere bastırmak ve altına almak için iki tarafa öküz sürer gibi sürme- ğe ve dizlemeğe koyuldu. Yanık Hüseyin, hasmmın 20. runa dayanamadı. Nihayet diz- lendi. Ahmed, hasmını boğdu ve yere vurdu. Vurur vurmaz da boyunduruğu ani boşaltarak has- mın ardına geçti ve kemaneledi. Yanık, kemaneye girer gir- mez, budayarak havalanmak ve ayağa kalkmak teşebbüsüne gir- di. Fakat Ahmed, hasmı — Türkiye her şeye rağmen bir cennettir ve temenni edelim, İki harbin sonuna kadar cennet kalmakta devam etsin, — Fakat bu Türkiye cenneti- nin hiç mi derdi yok? Elbette var, pek çok derdi var, bu derdlerin başı, kaynağı İfiat pahalılığıdır. Yalnız bu fiat pahalıliği 1939 da değil, 1914 İde başlamış, 942 de artmıştır. Derdi görelim, gördüğümüzü söyliyelim, zira görürsek, söy * İlersek devasını bulabiliriz. Aka takdirde patlarız, fakat görürken de, söylerken de, çaresini arar - ken de her seyin üstünde parlı- yan hakikati unutmıyalım: — Türkiye derdlerine rağmen bütün Avrupanın cennetidir. E anemi, Tike egil ig Doktor |. Zati N İİ Belediye karşısındaki muayene. bas'a- du. . Hergeleci , Yanık Hüseyin, inader ve bu-|bulunan arkadaslarından Kan laşık bir pehlivandı. O kadar 20:! bur Halide: — Bu, çocuk çok hoşuma git 4, Ne güzel tutuşları var. Sonrı da çok cesur değil mi? — Evet. Çok kıvrak bir deli kanh... — İsmi de güzel bel.. — Kendi de güzel!,., Görmü yor musun tostoparlak.. — Acaba nereli? — Bilmiyorum... Bu, çocuğu lerinde de görmüştüm. Küçük ortaya güreşti ve muvaffak oldu — Ag tam bir pehlivan pısında. Üzerinde çalışılırsa iyi bir pehlivan olur. 4 — - bilir kimin nesi?. — soruştursak şu çocuğu. Cazgir bilir — Çağıralım , cazgiri... r ga Ve, adamları vasıtasile cazgk ri kazan dibinden ko yuldular. Küçük pehlivenlardas De cazgire gönderdiler, sop — Ne yapacak Hergelesi be 7... katl Bilmem ne yapacak? İsti Te ii İsmail ağadan müsu ade alarak Hergekcinin yan.n4

Bu sayıdan diğer sayfalar: